9. Kitâbu’t-Tedbîr
(تصرف العاقل يحمل على الصحة ما أمكن) "İmkân olduğu ölçüde akıllı insanın tasarrufu, sıhhata yorulur". Bir kimse kölesinin özgürlüğünü kendi ölümünden bir ay sonraya talik etmişse, onun ölümü ile beraber mülkiyeti de varislerine geçer. Onlar da bu durumu sanki ölümünden bir ay sonra ıtka vasiyet etmiş gibi kabul edip onu azat ederler1174.
(في أصول الشرع إن كل أمرين حادثين لا يعلم تاريخهما يحكم بوقوعهما معا) "Şer‘î esaslarda, tarihleri bilinmeyen iki emri hadisin birlikte vuku bulduğuna hükmedilir". İki kişi arasında ortak olan bir köleyi efendilerden biri müdebber kılsa diğeri i‘tâk etse; hangisinin önce olduğu bilinmiyorsa, İmâmeyn’e göre i‘tâk tedbîrden daha kuvvetli olduğu için nâfiz, tedbîr batıl olur1175.
(المعلق بالشرط ينزل عند وجود الشرط) "Şarta bağlı olan hüküm, şartın varlığıyla yerine gelir". Tedbîrin hükmü, mevlânın vefatı ile birlikte kölenin özgürlüğüne kavuşmasıdır. Çünkü onun özgürlüğü, efendisinin ölmesi şartına bağlıydı ve bu şart ta ölüm ile yerine gelmiştir1176.
Kitâbu’t-Tedbîr’de geçen en önemli dâbıt şudur;
(التدبير متجزيء في قول أبي حنيفة و عند أبي يوسف ومحمد لا يتجزأ) "Ebu Hanife’ye göre tedbîr mütecezzidir; Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre mütecezzi değildir"1177.
10. Kitâbu’l-İstîlâd
(الحكم على وفق العلة) "Hüküm, illete uygun olarak (sâbit olur)". Bir kimse, başkası ile müştereken malik olduğu bir cariye hakkında istilâdda bulunsa, istilâdın mütecezzi olmaması sebebiyle bu cariye, kendisinin ümmü veledi olur. Ayrıca nesebin mütecezzi olmaması da tamamlayıcı bir unsur olarak bu hükmü desteklemektedir1178.
(الثابت بالضرورة يتقيد بقدر الضرورة) "Zarûreten sâbit olan, zaruret miktarınca takyid edilir". Ümmü veledin mütekavvim oluşu hususunda Ebu Hanife (v. 150/767) ile İmâmeyn arasındaki ihtilafı izah ederken bu kâideyi Ebu Hanife’ye (v. 150/767) nisbetle zikretmiştir1179.
Kitâbu’l-İstîlâd’da zikrettiği dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(النسب لا يتجزأ) "Neseb mütecezzi değildir"1180.
(الإستيلاد لا يتجزأ) "İstîlâd mütecezzi değildir"1181.
(الإستيلاد يتبع النسب) "İstîlâd nesebe tabidir"1182.
(الولد يتبع الأم في الرق والحرية) "Çocuk, kölelik ve hürriyette anneye tabidir"1183.
11. Kitâbu’l-Mükâteb
(العبرة في العقود إلى المعاني لا للألفاظ) "Ukûdda i‘tibar maâniyedir, elfaza değildir". Kitâbetin rüknü, îcâb ve kabuldür. Îcâbın kitâbete delalet edecek bir lafız olması yeterlidir1184.
(التصرف الباطل لا حكم له فكان ملحقا بالعدم) "Bâtıl tasarruf hükümsüzdür ve yokluğa hamledilir". Kitâbet bedelinin mal olması gerekir. Mesela meyte veya kan gibi bir şey mukabilinde kitâbet mün‘akid olmaz. Bu şekilde yapılmış bir akit batıl olduğu için yok kabul edilir1185.
(المنع أسهل من الرفع) "Bir şeyin men’i ref’inden daha kolaydır". Müeccel olmayan bedelin cevazı hakkında Hanefi fukahası ile İmam Şafiî (v. 204/820) arasında meydana gelen ihtilafı izah ederken, bu kâideyi İmam Şafiî’ye (v. 204/820) nispetle zikretmiştir. Ona göre bedel müeccel olmadığı zaman köle fakir olduğu için kitabet bedelini teslime aciz olur; bu da akdin inikadını engeller. Çünkü (العجز عن التسليم عند العقد يمنع إنعقاده) "akit anında mevcut olan teslim acziyeti, akdin inikadını engeller". Bu acziyet akitten sonra olduğunda onu engellediğine göre, akit ile birlikte olması durumunda evleviyetle engeller1186.
(متى وقع الإختلاف في قدر المستحق أو جنسه فالقول قول المستحق عليه في الشرع) "Ödenecek bedelin miktarı veya cinsi hususunda ihtilaf olduğunda şer‘an, ödeyecek kişinin (müstehakku aleyhin) sözü esastır". Ebu Hanife’ye (v. 150/767) göre, efendi ile köle arasında kitabet bedeli olarak ödenecek miktar hususunda vuku bulan ihtilafta, söz konusu bedeli ödeyecek kişi olması sebebiyle söz mükâtebindir1187.
(المعلق بشرطين لا ينزل عند وجود أحدهما) "İki şarta bağlı olan hüküm, şartlardan birinin varlığı ile yerine gelmiş olmaz". Bu kâideyi, fâsid şart ile ilgili bir meselede Bişr b. Ğiyâs el-Merîsî’ye (v. 218/833) nispetle zikretmiştir. Bir kimse cariyesi ile mükâtebe süresi içerisinde kendisinden cinsel olarak istifade etme şartıyla bin dirhem karaşılığında kitâbet akdi yapsa; cariye bin dirhemi ödediği takdirde, bilginlerin çoğuna göre özgürlüğüne kavuşmuş olur. Bişr b. Ğiyâs’a (v. 218/833) göre azat olmuş olmaz. Çünkü efendi özgürlük şartını iki şeye bağlamış ve bunlardan biri yerine gelmiştir. Dolayısıyla azat olmuş kabul edilmez1188.
(عوض الشيء يقوم مقامه ويسد مسده كأنه هو) "Bir şeyin ıvazı, sanki o şeymiş gibi onun makamına kâim olur ve onun yerini alır". Kölenin azat olması, kitabet bedelinin edası ile olabileceği gibi; kitabet bedelinin karşılığı olan başka bir şey ile de sâbit olur. Çünkü kitâbet bedeli kölenin zimmetinde bulunan bir borçtur ve (قضاء الديون يكون بأعواضها لا بأعيانها) "borçların ödenmesi, ıvazları ile olur, aynları ile olmaz"1189.
(الفاسد من العقود عند إتصال القبض كالصحيح على أصل أصحابنا) "Bizim mezhep bilginlerimizin kabul ettiği kâideye göre, fâsid akitler, kabz ile birleşince sahih akit gibi olurlar". Kitabet bedeli ödenince, akit ister sahih olsun ister fâsid, köle özgürlüğüne kavuşur1190.
(التصرف الباطل لا وجود له إلا من حيث الصورة) "Bâtıl tasarruf, ancak sureten vardır". Bâtıl kitâbet akdi ile, kitâbet ahkâmının hiç biri sâbit olmaz1191.
Kitâbu’l-Mükâteb’de zikrettiği bazı dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(الأصل أن الجهالة متى فحشت منعت جواز المكاتبة وإلاّ فلا) "Kâide: (Kitabet bedeli ile ilgili) cehalet fâhiş olursa, kitabetin cevazını engeller; değilse engellemez"1192. Bu dâbıt üzerine çeşitli hükümler bina etmiştir.
(جهالة الأجل تبطل البيع فتبطل المكاتبة) "Ödeme vaktinin belirsizliği bey‘i de kitâbeti de iptal eder"1193.
(جهالة البدل تمنع صحة الكتابة) "Bedel hakkındaki cehalet, kitabetin sıhhatini engeller"1194.
(المكاتب فيما يرجع إلى مكاسبه ومنافعه كالحر) "Mükâteb, kazancı ve menfaatleri hususunda hür gibidir"1195.
(المكاتب مأذون في الإكتساب) "Mükâteb, kazanç elde etme hususunda me’zundur"1196.
(الحرية والرق إذا إجتمعا غلبت الحرية الرق) "Hürriyet ve kölelik ictima ederlerse, hürriyet köleliğe gâlib olur"1197.
(الأصل في الديون المتعلقة بالتركة أنه يبدأ بالأقوى) "Terikeye müteallik borçlarda aslolan, en kuvvetliden başlanmasıdır"1198.
Dostları ilə paylaş: |