… bir kelimenin iki millete ettiğin
Baskın Oran
Biri Türkiyeli Türk, diğeri Fransalı Ermeni. İkisi de aynı yaş kuşağından. Aynı sosyal sınıftan. Biri, Serezli ailesi her şeyini geride bırakıp Yunanistan’dan kaçmak zorunda kaldığı için; diğeri, Erzurumlu ailesi Tehcir’in kötülüklerini yaşadığı için acılı. İkisi de acıyı oturup sakin sakin konuşabilecek türde. İkisi de solcu. İkisi de rafine, hatta sofistike Fransız kültürü emmiş, entelektüelin kaymağı. İkisi de üniversite hocası ve yazar. İkisi de 1915’te ne rezaletler yaşandığında tamamen hemfikir.
Sadece, biri yaşananlara “soykırım” adını vermiyor, öbürü, bütün kimliğini buna endekslemecesine, “SOYKIRIM!” diyor.
Ve bu yüzden, sırf bu tek kelime yüzünden; kitap boyu süren o verimli söyleşi, her an ortak bir çözüme ulaşacakmış diye bizi kendini okutan söyleşi, hiçbir somut yere ulaşamadan, yalnızca bir diyalog inşası düzeyinde kalakalıyor. Sanki kitabın son bölümü ciltten kopup düşmüş.
Ve insanı düşündürüyor; bir de bu iki insan kadar rafine, sakin, soğukkanlı, iyi eğitim almış, benzeşir ve saire olmayan Türk ve Ermeniler karşı karşıya gelseler ne olurdu, oluyor diye kara kara düşündürüyor…
Dostları ilə paylaş: |