Trabzon’u ancak “Büyük Felaket” kurtarabilir
Baskin Oran
Ve, basligin tamam olabilmesi için: … Ermenistan’i da, ancak Trabzon. Bu cümle o kadar açik bir biçimde dogru ki, algilamamak için herhalde “ulusalci” olmak gerekiyor. Anlatayim.
Yogun “sabika” ve nedenleri
Trabzon son yirmi yilin gündeminde hizla “yükseldi”:
90’larin baslarinda Ishak Alaton’un kente serbest liman kurma girisiminin “Ermeni emelleri”yle iliskilendirilmesi. Grup Yorum konserinin yedi saat boyunca muhasarasi (1992). Sempozyuma gelen Rahmi Koç, Fener Rum Patrigi ve davetli yabancilarin gemiden indirilmemesi (1997). MacDonalds’in bombalanmasi (2004; bilin kim). Bir ögretim üyesinin çocuguyla birlikte öldürülmesi (2005). Basbakan Erdogan gibi kimilerinin “tahrik edildiler de ondan oldu” diye izah ettigi, TAYAD’lilari birden fazla linç tesebbüsü (2005, 2006). Iki Trabzonsporlu futbolcunun oto ve isyerlerinin kursunlanmasi (2006). Rahip Santoro’nun kilisede öldürülmesi (2006).
Ve, umarim sonuncusudur, canim cigerim Hrant’in bir Trabzonlu tarafindan arkadan vurularak katledilmesi (2007). Avni Aker Stadinda “Hepimiz Samast’iz” pankartlari ve o beyaz bereler…
Bosuna degil bu sabika listesi. Geçenlerde G. Bakirezer ve Y. Demirer’in Iletisim’den çikan “Trabzon’u Anlamak” derlemesi fevkalade aydinlatici:
80’lerden itibaren tarim sübvansiyonlarinin kesilmesi üzerine, zaten topragi yetersiz olan köylünün yoksullasmasi. Ardindan, Türkiye genelinden yüksek bir kirsal nüfusa sahip Trabzon’un, Türkiye genelinden 2 kat hizli biçimde kente akini. Sonuç olarak issizligin firlamasi, issizlerin çaresiz esnaflasmaya soyunmasi. Ve, kentin milliyetçi-muhafazakar cemaat kültürüyle kusatilmasi.
Ek olarak, kimlik söyleminin ayyuka çiktigi Türkiye’de Trabzon’un Ermeni/Rum-yogun etnik geçmis ve tarihinin bölge insanlarini çok huzursuz etmesi.
Özetle, Türk-Islam Sentezi’nden beri zaten sagcilasan siyaset için ideal ortam. Ilde 1977’de % 60 olan sag oylarin 2007’de % 85’e ulasmasi.
Silaha tapma özellikli bir bölgede oluyor bunlar, hatirlayalim.
Hepsinin de üstüne, dinciligi çözüm gibi gösteren bir besamel sos: Natasalar.
Trabzon geçmiste refah içindeydi
Oysa tarihte Trabzon çok parlak bir liman kenti. Üstelik, tarima elverissiz bir cografyada. Çünkü muazzam bir transit ticaret merkezi. 13. ve 14. yy’da Ceneviz ve Venedik kolonisi. Avrupa tüccari Iran’a ihracatini buradan, Pontus üzerinden yapiyor.
Ama kent 1461’de Fatih Mehmet tarafindan fethedildikten sonra sönmeye basliyor. Çünkü Osmanli egemenligi Avrupali tüccarin ayagini kesiyor. Nasil ileride Çin-Avrupa ticaret yolunu tikayip ticareti Akdeniz’den okyanuslara inmek zorunda birakacaksa ve kendi sebep oldugu bu durumu kapitülasyonlar vermekle bile düzeltemeyecekse, Osmanli burada da Karadeniz’den Akdeniz’e ürkütüyor transit ticareti.
Yani Trabzon’un zenginligi, Osmanli egemenliginin kenti dünyaya kapatmasiyla bitiyor. Osmanli kendine de yapiyor, Trabzon’a da. Aynen bugünkü gibi…
Trabzon’un Osmanli-öncesi günlere dönüsü 1830’larda. Ruslara yenilgiyi simgeleyen 1829 Edirne Antlasmasi zaten sanayi devrimi ertesinde pazar arayan Avrupali tüccarin elini serbestlestirmis, bir de Ruslar kendi limanlarindaki vergileri artirmak aptalligini yapiyor, Avrupali tüccar yine Trabzon’a dönüyor. Artik mal buharli gemilerle geliyor Trabzon’a, Tahran ve Tebriz’e gönderilmek üzere. Trabzon ticaretinin yaklasik yüzde 70’i bu Avrupa-Iran transit hattindan.
Trabzon’u Anlamak’tan devam ediyoruz: Bütün bunlarin katalizörü tabii ki kentteki Ermeni, Rum, Levanten tüccar. 1860’ta kentte 52 cami ve 55 kilise var. Gavurmeydani denilen merkezde konforlu bir otel. 1890’da 11’i gayrimüslim mülkiyetinde olmak üzere 14 sigorta sirketi. Yüzyil basinda 388 Rum, 78 Ermeni okulu. 2 Fransiz ve 4 Amerikan okulu. 11 diplomali tabip, 7 eczaci. O devirde!
Ama transit ticaret 1869’da Süveys’in açilmasiyla yine sönmeye baslayacak ve Basra Körfezine kayacaktir. Üstelik, refahin nereden geldigine nihayet uyanan Ruslar Poti-Tiflis demiryolunu yaparak Avrupa-Iran ticaretini kendi üzerlerine çevireceklerdir.
Bundan sonrasi Trabzon için artik bayir asagidir. Sebebi çok basit: Kentteki ticaretin her seye ragmen ölmemesini saglayan Ermenileri 1915 tehciri, Rumlari da meshur Topal Osman bitirecektir. Kalanini da, kaldiysa tabii, onlari da, “milli ekonomi” insa etmenin en önemli halkasi olan 1942 Varlik Vergisi…
Ha! “kaldiysa” derken, Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Santoro geliyor insanin aklina…
“Büyük Felaket” sayesinde refah geri dönebilir
Bu kadar lafi su kisa cümlecik çiplak kalmasin diye ettim: Trabzon, transit ticaret oldugu zaman yükselmis, olmadigi zaman batmistir.
Bu kadar lafi ettim, çünkü bunu bastan söyleseydim beni “Ermeni muhibbi” sayanlar ideolojik der, dinlemezdi (simdi çok dinlerler ya, neyse). Oysa gerçek bu ve de sadece bundan ibaret.
Su anda Ermenistan, Iran üzerinden gelmek zorunda oldugu için pahali Türk mallarini kullaniyor. Daha da önemlisi, Rusya’nin askerî ve Iran’in ekonomik muhasarasindan kurtulmak için Bati’ya açilacagi tek yol Türkiye.
Ishak Alaton’un düsledigi serbest ticaret limanina sahip olsa, mallar demiryoluyla Erivan’a ulastirilsa, Trabzon yeniden transit ticaretine yani tarihteki zengin yerine tekrar kavusabilir. Türk-Ermeni iliskilerini zehirleyen, her iki tarafin sahinlerini besleyen “jenosit” kavraminin bugüne kadarki tekelini kiran “Büyük Felaket” kavrami açiyor bu olanagin önünü; farkinda misiniz?
Türkiye için asil önemlisi, uluslararasi ticaret yapan her kentin insani gibi Trabzonlunun da kapali ufku açilabilecek…
“Peki, kardesimiz Azerbaycan ne olacak” mi dediniz? Bakin, o fevkalade önemli. Tafsilatiyla anlatayim bir baska hafta, belki gelecek hafta.
Dostları ilə paylaş: |