Allah evrende yarattığı her varlığı belirli bir ölçü içinde, özenle yaratmıştır. Bu nedenle Allah'ın yarattığı varlıklarda güzellik, uyum ve denge vardır. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir: "... Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen Allah'tır" (Furkan suresi, 2) "...Onun katında her şey bir ölçü (miktar ) iledir.(Rad suresi, ayet 8)
" Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık" (Kamer suresi, ayet 49)
Allah, evrendeki yarattığı her varlığa yapacağı işe uygun yapı, biçim, özellik ve yetenek vermiş; onların yaratılışını bir takım amaç ve hikmetlere dayandırmış, boş ve yersiz hiçbir şey yaratmamıştır. Bu konuda Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır: "Biz gökleri yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve bir eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları hak ve hikmetle yarattık." (Duhan suresi, 38-39. ayetler) "Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya evreler koyan Allah'tır. Allah, bunları boş yere yaratmamıştır. O, ayetlerini düşünen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyor." (Yunus suresi, 5)
EVRENİN YASALARININ TEMEL İŞLEVİ NEDİR?
EVRENİN YASALARININ TEMEL İŞLEVİ NEDİR?
Bu yasaların temel işlevi evrendeki düzeninin korunması ve sürekli olmasını sağlamaktır. Evrendeki bütün olaylar bu yasalara göre hareket eder.
EVRENİN YASALARININ TEMEL ÖZELLİKLERİ NEDİR?
Evrenin yasaları;.evrenseldir, gözlem ve deneye dayanır.Ölçülebilinir ve sonuçları test edilebilir.
FİZİKSEL YASA NE DEMEKTİR?
FİZİKSEL YASA NE DEMEKTİR?
Evrendeki yasalardan biri fiziksel yasalar, Fiziksel yasalar, maddenin oluşumu, yapısı, hareketi, değişimi ve maddeler arası ilişkileri ile ilgili yasalardır.
FİZİKSEL YASALARIN ÖZELLİKLERİ NEDİR?
Bu yasalar, evrenseldir, deney, gözlem ve araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Her varlık bu yasaların sınırları için işlevlerini sürüdürler.
FİZİKSEL YASALARA ÖRNEK:
FİZİKSEL YASALARA ÖRNEK:
Suyun kaldırma kuvveti, suyun buharlaşması, hava basıncı, yerçekimi vb. konular fiziksel yasalarla ilgilidir. Örneğin; “Su deniz seviyesinde ve belli bir basınç altında 100 C derecede kaynar”,”Isıtılan metaller genleşir”, Serbest bırakılan cisimleri düşme hızı, ağırlıkları ile doğru orantılıdır.” gibi yasalar fiziksel yasalardır.
Yağmurun yağması, gecenin ve gündüzün, mevsim ve yılların oluşması, ısınan suyun buharlaşması gibi olaylar Allah'ın koyduğu fiziksel yasaların bir sonucudur.
FİZİKSEL YASALARIN YARARLARI NELERDİR?
Allah, yeryüzünde yaşamın mümkün olabilmesi için, varlıklar arasındaki düzeni sağlayan fiziksel yasaları koymuştur. Evrensel olan bu yasalar; doğal dengeyi korur, evrendeki ölçülü yaratılışın devamını sağlar. Böylece evrende yaşama ortamı oluştururlar. Kur'an'da geçen "Allah, yeryüzünü sizin için bir döşek, gökyüzünü de bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla size rızık olan çeşitli ürünler çıkardı" (Bakara suresi, 22) ayeti fiziksel yasalarla evrendeki yaşama ortamının oluşturulması arasındaki ilişkiyi açıklar. Ayrıca fiziksel yasalar dayalı olarak gelişen teknolojik ürünler insan yaşamını kolaylaştırır.
"Onun varlığın delillerinden biri de denizde dağlar gibi yüzen gemilerdir" (Şura 32)
"Gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren Allah'tır" (Furkan 62)
"Güneş ve ay belirli bir hesaba göre hareket etmektedir." (Rahman 5)
BİYOLOJİK YASA NE DEMEKTİR?
BİYOLOJİK YASA NE DEMEKTİR?
Biyoloji, canlıların doğması, gelişimi, üremesi, canlılığın devam etmesi, canlılığın sona ermesi gibi yaşayış evrelerini, yapı ve işlev bakımından canlıların özelliklerin inceleyen bilim dalıdır. Biyolojik yasalar biyoloji bilimin, canlıların oluşumu, gelişimi, üremesi ve canlılık özellikleriyle ilgili koyduğu yasalardır.
BİYOLOJİK YASALARIN ÖZELLİKLERİ
Biyolojik yasalar, fiziksel yasalar gibi evrenseldir, deney, gözlem ve araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Evrendeki biyolojik yasalar Allah'ın çizdiği bir kaderdir. Yüce Allah Kur'an'da bazı biyolojik yasalara dikkat çekmekte, canlıların yapısı, büyümesi, üremesi, gelişmesi, korunması gibi konularda bilgiler vermektedir. Bu konularla ilgili ayetlerden bazıları şunlardır: "Biz rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık..." (Hicr 22) "Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik." (Şuara 7) "Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karın üstünde sürünür, kimi de iki ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. (Nur 45) "Size tohumlar bitkiler( ağaçları) sarmaş dolaş olmuş bağlar, bahçeler yetiştirmek için üst üste yığılıp sıkışan bulutlardan şırıl şırıl akan sular indirdik" (Nebe 14-16)
“(Ey insanlar!)Biz sizi basit bir sudan
yaratmadık mı? İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik biçimlendirdik…”(Mürselat 20-30)
“O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı.”(Alak 2)
TOPLUMSAL YASA NE DEMEKTİR?
İnsanın özelliklerinden biri de sosyal bir varlık olmasıdır. Bu nedenle toplum halinde yaşar. Toplumsal yasalar; toplumsal oluşum, gelişim, değişim ve çözülme ile ilgilidir. Yaşam ve insan ilişkilerini konu edinir.
TOPLUMSAL YASALARIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Sosyal bilimlerin alanıdır. İnsanlar tarafından oluşturulur. Neden sonuç ilişkisi vardır ve evrenseldir. Toplumsal yasalar da Allah'ın çizdiği bir kaderdir.
"İnsanlar arasında eşitliğin olmadığı toplumlarda bunalım ve karmaşa dönemleri yaşanır" "İnsanları eğitmeden hiçbir toplumsal, ekonomik ve siyasi gelişmeyi uzun süreli gerçekleştirmek mümkün değildir" "Gelir dağılımının adil olmadığı toplumlarda toplumsal barış bozulur" "Kuraklık sonucu insanlar açlık ya da susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler. Bu durumda açlık ve susuzluklarını giderebilecekleri başka yerler arayıp bularak varlıklarını sürdürebilecekleri yeni yerlere göç ederler" vb toplumsal yasalara örnektir.
“…Sen Allah’ın yasasında hiçbir değişiklik bulamazsın.Sen Allah’ın yasasında asla bir sapma da göremezsin.”(En’am 99)
“…Allah, bir topluluk kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe onların durumunu değiştirmez…”(Ra’d 11)
“Evrende bir düzen olmasaydı ne olurdu?”
“Evrende bir düzen olmasaydı ne olurdu?”
“Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) gösterdik.” (Beled suresi, 10. ayet.)
“Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) gösterdik.” (Beled suresi, 10. ayet.)
İNSANIN KADERLE İLGİLİ BAZI ÖZELLİKLERİ
İNSANIN KADERLE İLGİLİ BAZI ÖZELLİKLERİ
Evrende her varlığın bir kaderi olduğu gibi, insanın de kendi özgü bir kaderi vardır. İnsanın kaderi, iyilik ve kötülük işleyecek bir yapıda yaratılması, kendisine akıl ve irade gücünün verilmiş olmasıdır. Bu nedenle kader konusu, insanın akıl, irade sahibi, özgür ve sorumlu bir varlık olması ile yakından ilgilidir.
Özgürlük: Herhangi bir sınırlama, zorlama ve kısıtlama ve kısıtlama olmadan düşünceleri ifade etme, iyi veya kötü yönde davranma demektir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerden biri de seçme özgürlüğüne sahip olmasıdır. İnsanın eylemlerinde özgür olması ve istediğini yapabilmesi onun kaderidir.
Sorumluluk: Bir kimsenin üzerine aldığı, yaptığı ya da yapmadığı bir işten dolayı gerektiğinde hesap vermek zorunda olmasıdır. İnsan sorumlu bir varlıktır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerden biri de sorumlu olmasıdır. İnsanın sorumluluğu hür bir iradeye; seçme ve seçtiğini yapma gücüne sahip olmasının bir sonucudur. Bundan dolayıdır ki, Kur'an'a göre insan kendi yaşayışından sorumlu tek varlıktır. İnsanın özgür iradesiyle yaptığı her davranıştan sorumlu olması onun kaderidir.
İnsanın eylemlerini iki kısımda ele alabiliriz. Bunlardan birincisi zorunlu olan alandır. Örneğin, hangi anne ve babadan, ne zaman, nerede dünyaya geleceğimiz konusunda, irademizin bir etkisi yoktur. Ayrıca insan olarak dünyaya gelmemiz, akıl ve özgür iradeye sahibi olmamızda da bizim bir etkimiz yoktur. Bunlar insanın iradesi ve gücü dışında, Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla olur. Bu nedenle bunlardan sorumlu değiliz.
İkinci kısım ise, bizim etkili olduğumuz, tercihli alandır. Burada kendi seçimimiz, irademiz etkilidir. Eğitimimizle ilgili sorumluluklarımızı yerine getirmek, ahlâklı olmak, iyi bir insan, iyi bir vatandaş olmak bizim elimizdedir. Bunun aksine kötü huylu olma yolunu da seçebiliriz. Bunlardan arasından seçim yapmak bizim kendi tercihimizdir. Bu alan bizim sorumlu olduğumuz alandır. Çünkü burada özgür irademizi kullanmaktayız. Bu da gösteriyor ki, insan özgürlüğü oranında sorumludur.
2. İnsanın emeği ile rızkı arasındaki ilişki nedir?
3. İslam dini, çalışmadan kazanmayı ve üretmeden
tüketmeyi neden hoş karşılamaz?
4. Temiz yoldan kazanmak, kazancı da gerekli ve
güzel yerlerde harcamak, emek ve rızık açısından
neden önemlidir?
A.EMEK
A.EMEK
EMEK NE DEMEKTİR?
Emek; bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücüdür. Diğer bir ifadeyle emek; İnsanın bir amaca ulaşması, bir yarar elde etmesi için zihinsel ve bedensel olarak çaba sarf etmesi, gayret göstermesidir.
NİÇİN ÇALIŞMAK VE EMEK SARF ETMEK ZORUNDAYIZ?
İnsan, barınma, beslenme, korunma gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çalışmak zorundadır. Ayrıca bilgili, kültürlü, görgülü bir insan olmak için okuyup ilim öğrenmek, bilimsel araştırma ve incelemelerde bulunmak, bu konularda başarılı olmak için de çalışmak gerekir. Bu gün bilimsel ve teknik alanlarda yapılan, hayatımız kolaylaştıran pek çok alet ve buluşlar çalışmakla gerçekleşmiştir.
BİZE NE KAZANDIRIR?
Hayatta mutlu ve başarılı olmanın temel anahtarı çalışmaktır. Çalışan insan, kazancıyla kendisinin ve aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılar. Böylece rahat, huzurlu ve onurlu bir yaşam sürerler. Gelirini artırdığında yoksullara, düşünlere maddi yardımda bulunur. Yeni iş alanları açmak suretiyle ülkesinin kalkınmasına yardımcı olur. Bu durum insana mutluluk verir ve onu huzurlu kılar. Aynı zamanda Allah'ın doğuştan verdiği yeteneklerimizi geliştirir. Böylece hem bedenen hem de ruhen sağlıklı, başarılı bir birey haline getirir.
DİNİMİZDE ÇALIŞMANIN VE EMEK SARF ETMENİN ÖNEMİ NEDİR?
DİNİMİZDE ÇALIŞMANIN VE EMEK SARF ETMENİN ÖNEMİ NEDİR?
Çalışmak Allah'ın bir emridir. Bu nedenle dinimizde çalışmak bir ibadettir. Dinimiz insanların çalışmalarını, huzurlu ve onurlu bir hayat sürmelerini ister. Kur'an, insanın ancak çalışarak birtakım şeyleri hak edebileceğini, emeğinin karşılığını mutlaka göreceğini bildirmiştir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır: "İnsan ancak çalıştığının karşılığına sahip olur. Onun çalışması şüphesiz görülecek ve ona karşılığı tastamam verilecektir" (Necm 39-41)
Kur'an'ın emirlerini en iyi şekilde uygulayan peygamberimiz de çalışmış ve zamanını en iyi ve en verimli şekilde planlamıştır. "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır" buyurarak, her türlü başarı ve gelişme, ilerleme ve verimli olmak için zamanın en iyi bir şekilde kullanılmasının gereğini ifade etmiştir. Dilenmeyi yasak eden peygamberimiz, Zekeriya (as)'ın marangoz olduğunu, Hz. Davut'un da el emeği ile geçindiğini söylemiştir. Bir sözünde "İnsan elinin kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir" buyurarak, çalışmanın önemini belirtmiştir.
Kur'an'ın emirlerini en iyi şekilde uygulayan peygamberimiz de çalışmış ve zamanını en iyi ve en verimli şekilde planlamıştır. "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır" buyurarak, her türlü başarı ve gelişme, ilerleme ve verimli olmak için zamanın en iyi bir şekilde kullanılmasının gereğini ifade etmiştir. Dilenmeyi yasak eden peygamberimiz, Zekeriya (as)'ın marangoz olduğunu, Hz. Davut'un da el emeği ile geçindiğini söylemiştir. Bir sözünde "İnsan elinin kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir" buyurarak, çalışmanın önemini belirtmiştir.
RIZIK NE DEMEKTİR?
Rızık; Sözlükte; rızk, yararlanılması için verilen bağış, nasip, gıda, yiyecek ve faydalanılan şey demektir. Terim olarak ise, canlıların ihtiyaç duyduğu ve yararlandığı Allah tarafından sağlanan her türlü nimet anlamına gelir. Rızık vermek canlıların her türlü ihtiyacını karşılamaktır.
“Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.” (Bakara suresi 286. ayet.)
“Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.” (Bakara suresi 286. ayet.)
1. Ömür ve ecel ne demektir?
1. Ömür ve ecel ne demektir?
2. İnsanın eceli ve ömrü arasındaki ilişki nedir?
3. Dünyada yaşayan varlıklar yanında evrenin de
bir sonu var mıdır?
4. Dünya hayatının son bulması yok oluş mudur?
5. Dünya hayatının son bulması ahiret hayatının
başlaması hangi olayla gerçekleşecektir?
6. Dünya hayatının sonlu olmasının, insanın zamanı
iyi değerlendirmesine katkısı nasıl olur?
ECEL VE ÖMÜR NE DEMEKTİR?
ECEL VE ÖMÜR NE DEMEKTİR?
İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen sınırlı zaman dilimine "ömür" denir. Ömrünü tamamlayan her varlığın yaşamı sona erer. İşte ömrün bittiği, hayatın sona erdiği zamana "ecel" denir. Ecel kelimesi Kur'an'da ölüm vakti ve ömrün bitim anı gibi anlamlarda kullanılmıştır.
YARATILAN HER VARLIĞIN BİR SONU VARDIR
Yaratılan her varlığın bir sonu vardır. Kur'an'da her varlığın bir eceli, sonu olduğu şöyle belirtilmiştir: "Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre(ecel) için yarattık." (Ahkaf 3)
Yaşadığımız dünyanın ve evrenin de bir sonu vardır. İşte bu günde dünyanın ömrünün bitmesine, evrenin yok olmasına "Kıyamet", bu olayın gerçekleşmesine de "kıyametin kopması" denir. Kur'an, evrenin sonu olan kıyameti ecel kavramıyla açıklamıştır
Ecel ve ömür kavramlarını kaderle kavramıyla nasıl ilişki kurabiliriz?
Biraz önceki ayetlerden anlıyoruz ki, insanın eceli değişmemektedir. Allah insanın ecelini ne öne almakta ne de sonraya bırakmaktadır. Onun doğal ömrünü tamamlaması ancak gerekli önlemlerin alınmasıyla mümkündür. Bu açıdan insan ölümlerine neden olan hastalıklar, trafik kazaları ve ölümler karşısında "Bu benim kaderimdir, ne yapalım kader böyleymiş" diyerek önlem almamak, tedavi olmamak, bunların nedenlerini sorgulamamak dinimizce uygun değildir.
İnsanın ecelinin tamamlanmasına engel olan durumlar ortaya çıkarıldıkça ve gerekli önlemler alındıkça insanın doğal ömrünü tamamlayabilme olasılığı daha yüksek olacaktır. Gelişmiş ülkelerde ortalama ömrün uzun, az gelişmiş ülkelerde daha kısa olması buna delil olarak değerlendirilebilir. Bunun için doğal ölümler dışında yangın, hastalık, trafik kazaları, afetler sonucu meydana gelen ölüm olayları sorgulanmalı ve bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.
TEVEKKÜL NE DEMEKTİR?
TEVEKKÜL NE DEMEKTİR?
Tevekkül, Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak, bağlanmak ve sığınmak demektir. Dini terim olarak ise, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek demektir.
İnançlı insanın özelliklerinden biri de, yaptığı ve yapacağı işlerde Allah'a güvenmesidir. Bilinçli bir Müslüman gücü oranında elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra sonucu ve başarıyı Allah'a bırakır. Çünkü Allah'ın destek ve yardımı olmadan hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilir. Her şeyin sahibi olan Allah'ı dua ederek, ona güvenir.
Tevekkül kader inancının bir sonucudur.
Gerçek anlamda tevekkül güzel bir davranıştır. Allah Müslümanlara tevekkülü emretmiş, tevekkül edenleri sevdiğini belirtmiştir. Konu ile ilgili ayetlerden bazıları şunlardır: "... İnananlar yalnız Allah'a güvensinler" (Ali İmran 102) "... Allah'a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever." (Ali İmran, 158) "... Allah'a inanıyor ve teslim olmuşsanız, ona güvenin" (Yunus suresi, ayet 84)
Sevgili Peygamberimiz, devesini başıboş bırakıp, tevekkül ettiğini söyleyen bir kişiye şu sözlerle uyarmıştır: "Önce deveni bağla, sonra Allah'a tevekkül et" (Tirmizi)
DOĞRU TEVEKKÜL ANLAYIŞI NEDİR?
Evrendeki olaylar bir düzen ve yasalar çerçevesinde, sebep-sonuç ilişkisi içinde olmaktadır. İnsanlar akıl ve iradeleriyle sebepleri bulabilirler. İnsan evrende geçerli olan yasaları gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır, ondan sonra Allah'a güvenir. Bir çiftçi tohum ekmeden ürün elde edemez. Çiftçi tarlasını zamanda sürmeli, ekmeli, gübrelemeli ve sulamalıdır. Sonra da bol ve iyi ürün alabilmek için Allah'tan yardım dilemelidir. Çalışmadan başarıya ulaşılamaz. Bir öğrenci önce derslerin devam edecek, doğru, dürüst çalışacak, ödevlerini zamanda yapacaktır. Sonra Allah'tan yardım isteyerek başarılı olmasını dileyecektir. Kısaca gerçek anlamda tevekkül eden kimse işinin gereğini yapar ve sonucu Allah'tan bekler.
DOĞRU OLMAYAN TEVEKKÜL ANLAYIŞI NEDİR?
DOĞRU OLMAYAN TEVEKKÜL ANLAYIŞI NEDİR?
İnsanın çalışmayı bırakıp, tembellik ederek, kendisinin yapması gereken işleri Allah'a havale etmesi, doğru bir tevekkül anlayışı değildir. Örneğin bir öğrenci dersine çalışmadan "Ben Allah'ın yardımına güveniyorum, Allah bana yardım eder" diyerek sınava girmesi yanlış bir düşüncedir. Çalışmadan, hiçbir çaba göstermeden başarılı olmaya beklemek tembelliktir, miskinliktir.
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.