[]



Yüklə 1,29 Mb.
səhifə2/10
tarix06.09.2018
ölçüsü1,29 Mb.
#77955
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

CL


cr


I


2t t? *t p

P g


*"3

p .n>


&O


CL ►-•


fer >tj b £ ^ 3 >4J a- 3

> 3 f«


C: P J


3 ^

P


2:2:3 s

!3 ^ 0= &

3


3" H1^


>r p' <£

I ^ 17-

"t'


fD


v:

P

p


~ O)


cr c

3 i-. E:


a* p

s-f-S

*■* a o


11 =

P vV. C

es, iS & i-1". J£i ^ P



P

e s a


w s" s 5* ** "t §* ^ ■■a i ^ g: I c- R^

p

CL g* E: „ ._ E:^ 3 p V-



a

O)


p


.5» -- cr

fD

o


3 4? 3 di

s-

fD


£

\3 S-

fi 3
Ö> E

!~- _ *- a ^ f e

»_ı. O) t W Ii. **

a -a p 3 a ^<

°- m p £ 9*,oş

fD cf S- a fD TD



o-




m 3 n>

p


■ 3^


Oî


_ o: cr 3 ^*

ÎV N P ^


e.- a


T3


3 p

c«

a

Ii



a

$

cr



N fD

§ PT t- p fD >i



3 e.

fD ft^


a- H-^ o-



fC

9- 3 s. >«r.

fD


^ £? p p p

> .7_JU Ç-05 g O: &




fD


ctq< o p S? 3

cr t-


un -

E 05 {-,

rr* P

rf ö.fD



E

E


O brj c/s

P P E:


cr| cl


0)


-' E S £>

t-.'p fD

3 cr t:

fD <£


ünüm

a

rr ir* CD fD

n e5 N &c-



' S 05 ■S g p a

1 tt-" 3

»i


I

a



p erge

J

p


5S

5^ 3 Ö


n> fD as _

i


CL


eri m o






S*






. bir süreç yaşamıştır. Ama burada bunun ana neden olduğunu tartışmak ve hatta bir ana neden göstermek bile doğru olmayacaktır.) Her birey kendi içindeki karanlıktan gelen ışıkta duygularını okuyabilmektedir bu ara-kültürde. Bir bakıma Barok ile Rönessans arasındaki ayrımı bulmak mümkündür burada13. .

Arabesk de modern zamanların bir verisidir. Hatta veri olmaktan çok bir yüklemidir, bir olayıdır, I ve .01ı sayıların bugün bilgisayar sisteminde kullanılması, ve 'Leibniz'in matematiğinin bu sayılar üzerine kurulması, ve de veri yerine yüklemin bir olay olduğunu Leibniz'in göstermiş olması, Arabesk'in modern zamanlüığıyla karşılaşır. Leibniz'in barok bir filozof olarak modernliğinin konması da bir rastlantı olmasa gerek14.

Yeryüzü kültürünün "Aydmlıkçı" ve "evrensel" değerlerine, laikliğine, maddeciliğine, sosyal kurumlara bağlı bireyselliğine nazaran Ara-besk'te bir ruhanîlik, içe dönük bir bireysellik vardır. Bir bakıma fütüvvet teşkilatının kendi aralarında toplanıp, içip, şarkı söyleyip, eğlenip, konuşmalarını oluşturan kardeşlik biriminin ruhanîliği, arabeskin biçimidir. Yani özel bir mekanda toplanılan, konuşulan şeyler bir bakıma hep özeldir. Eski Yunan'da da buna benzer bir toplantı biçimini Aristo bize sunar: sunoussinalnai'ler, bunlar "ortak ahbap çavuşlar" olarak küçük bir dini topluluk oluştururlar. Aralarına kendilerine benzemeyenleri almazlar ve mekanlarında eğlenirler, içerler ve bir "sofuluk" pratiğini geliştirirler. Buraya katılan her kişi, gruba girmek için bir talepte bulunurlar ve giriş kaideleri vardır15. Bugünkü arabesk biçimi bundan çok uzaktır ama uzak olduğu kadar bir farklılık ve bir benzerlik gösterir: Günümüzde birahenelerde, meyhanelerde vb. yerlerde toplananlar beraber içki içtiklerini kendi gruplarından sayarlar: Bu geniş grup içinden kim adresi bilirse burada toplanılan gün ve saatte gelip, içki masasına veya barına ortak olabilir/Fark şuradan gelmektedir: Burası fütüvvetin "özel" mekanına nazaran bir "kamu" mekanıdır. Bireyselleşme süreci "kamu"mekamnda oluşur. İçe dönük birey dışa dönük bir mekandadır. Ve bu mekan tama-

24

men "laik" bir mekandır. Hilmi Yavuz'16un "bira" üzerine yazdıklarını düşünüp, almış olduğu eleştiriye bir göz atacak olursak, eleştirenler arabeskin bira ile ilgisi olmadığını ve biranın sanayileşmeyle ilgili olduğunu söylerler: Evet, bira bir sanayiileşmenin olgusu olabilir, ama yukarıda yazdığımız gibi arabesk de "modern zamanların" ve dolayısıyla, sanayileşme sancısı çeken bir toplumun olgusudur. Böylelikle arabesk ile sanayileşme arasında bir karşıtlık yoktur.



Modern zaman içinde arabesk:

Gumhuriyet'in kuruluşundan, hatta Osmanlı devrinin Tanzimat dömeninden beri modernleşme sürecidir söz konusu olan. Tanzimat devrinin, askeri okul, hastahane gibi kurumlarının reforme olması, "hayırlı vakalar" olarak modernliğe girişin başlangıcıdır. Cumhuriyet Türkiyesi içinde, telgraf, telefon ve daha sonra televizyon radyo gibi iletişim araçlarının yaygınlaşması, ardından video ve uydu anten kullanılması modernlik içinde yeni bir düzenlemenin başgöster-mesinin öğleridir. Geleneksel mekanların içinde video ile "videoklip"lerin seyredilmesi mekanın yokoluşuna doğru bir geçiş sürecini içerir. Aynı zamanda geleneksel alışkanlıklar (habitus) etki altında kalırlar.

Modernliği arabeskle birleştirmek için teknolojik bir teknologos'un oluşumunu anımsamakta yarar var. Teknoloji her türlü teknik bir "nesnelleşmedir". Yani kağıt üzerinde yazılan bir yazı (tekne) bir uzam üzerine yazılan yazı modelinin kayda geçirilmesi hareketidir. Bu yazının okunabilirlİği iletişim-bildirim sisteminin okuyuculara geçirilebilinmesini simgeler ve okuyucular veya radyo için geçerli olan, dinleyiciler bu bildiriyi alarak, kullanabilirler. Haberi alan vatandaş, referandum olduğunu öğrenir ve günü geldiğinde oy atmaya gider. Bu yazı-bildirimin bir uzam-mekan üzerine yazılması (kağıt, duvar kapı üstüne, duvar afişleri veya anıtlar üzerine kazınan yazılar vb.) geçmiş bir olayın belleklerde tutulması işlemidir. Yine, tarihçilerin osmanlı harflerini çözmeye uğraşıp, bunları yayınlamaları bir toplumsal bellek so-

25
runudur. Bu bellek her an için, belli bir siyasetin izlenmesi ve iktidarla olan ilişkisi sayesinde, yeniden yazılabilir veya sunulabilir.

Beîleğin-etkileri arasında teknik olarak şunları sırayla saymak mümkündür: Yol açma, yoldakileri süpürme, yoldan geçme. Yol açma bir alışkanlığa, süpürme işlemi yeniden anımsamaya ve yoldan geçmeyse bir anamneze bağlanabilir.17 Alışkanlık belli bir yapıyı gerekli kılar. Psikolog ve fiz-yolojistlerin dediklerine göre, alışkanlık, başka sabit düzenlemelere göre (örneğin iç güdü) bambaşka bir düzenlemeyi gerekli kılar ve bunlar arasındaki .sınır- pek belirli değildir. Alışkanlık, böylece bir yol açma işlemidir. Kültürel alışkanlık bir enerji düzenlemesinin mekan ve zaman içinde oluşmasını sağlar. Çağdaş antropoloji olarak yapısalcılık (C. Le-vi-Strauss) için belli kurallar vardır. Bu kurallar sözcüklerin, eşyaların ve kadınların-dolaşımım gerçekleştirir. Geleneksel kültürler de, alışkanlıkları coğrafî ve kronolojik öğeler olarak içerirler. Bir anlatıda yer ve zaman söylemek anlatının gerçekleştiğini göstermektir.

Modernliğin alışkanlık kırıcı bir rolü olduğu bilinmektedir. Teknolojiler alışkanlıkları kırıp, onları yerlerinden oynatırlar, mekanlarında kaymayı gerçekleştirirler. İlk sanayi devriminden beri (kömür, buhar ve elektirik) tüm kültürü geniş çevrelere yayan nesneler alışkanlıkları, üretim biçimlerini, değşim ve tüketim biçimlerini zamanın ve mekanın dışında mümkün kılmışlardır..Mars'ın müiksüzleşmiş, emeğini satmaya kentlere inen proletaryası budur: Mekanını ve zamanını kaybeden bir proleter tipi.

Güncel teknolojiyse telgraf modelinden yola çıkarak, mekan içindeki kültürleri kökünden koparmıştır. Ve bunları kayda geçirirken, mekan dişilik ön plana çıkar. Yani kayda geçirme biçimi zamanın ve mekanın dışındaki oluşan koşulları bağımsız bir bellekleşme hareketini tamamlar. Bu arada, toplumsal ve kütürel beden de alışkanlıklarından bağımsızlaşmaya başlar. Bu süreç içinde yersizyurdsuzlaşma geleneksel eski kodlamaları yansızlaştırır, onlara karşı kod-

26

tançıkarma eylemini gerçekleştirir ki yeni bir kodlamaya gi-rebüsin. Bu şekilde, bu yeni kültürel birimlere yaygınlık kazandırır ve Üetişiminin hızlandırılmasını sağlar. Hâlâ eski toprağa çakılı alışkanlıklar büyük bir direnişle yerlerini korumaya çalışırlar ve alt-kültür üyesi olarak toplumun içinde yerlerini sağlamlaştırmaya çalışırlar, nafile. Türk toplumunun halk müziği gelenekselliği bir bakıma bu direnişi gösteren bir alışkanlık modelidir, ama arabesk, mekandan kopup, yersizyurdsuzlaşmış mekan-dışı bir iletişim aracıdır bu koşullarda kendini bağımsız kılabilir. Bu arada şarkı sözleri değişir: "Ana beni eversene... Silifkenin yoğurdu kız seni kimler doğurdu... vb." tipinde geleneksel alışkanlıkları nitele-' yen cemaat şarkıları yerine (mekan bellidir, Silifke ve alışkanlık bir evlilik istenci vakasını anlatmaktadır) birey olma yolundaki arabesk şarkı sözleri, mekanın bir kent olduğu, ama hangi kentin söz konusu olduğunun bilinmediği, bir iletişim »bildirim sistemini gösterir. Bu gerçekleşme için, geleneksel alışkanlıkların çevirebilinir kılınıp, iletişime sokulması lâzımdır: Çevirebilinirlik bu sayede kazanılır. Geleneksel alışkanlıkları aile kurumu varetmekteyken alışkanlıklar korunmaktaydı. Göçmen-ürben kültürü arabesk'te ailenin parçalanmasının ve yeniden kentlerde birleşmesinin zorlukları başgöstermiştir ve birey "Tanrısı ile başbaşa kalmıştır" (Tanrım beni baştan yarat). Bu yeni alışkanlıkların oluşum süreci ne şekilde ve hangi kurumlar tarafından denetlenecektir?



İkinci etap burada başlar: Silip süpürme bellek etkisi olarak ortaya çıkar. Bir yandan sokak, diğer yandan Devlet aygıtları (polis, mahkeme okul) bu işlemi yüklenmişlerdir. Yeniden belleğe kazımaya başlanan alışkanlığın yinelenmesi süreci başgösterir. Bu süreç geçmişin, şimdiki zamanda bir sentez arayışıdır (Burada yine Türk İslam sentezi ve dinî reaksiyonerizm karşımıza çıkar).

Gelenekselin varlığını sürdürebilmesi için teknolojik olanla, içice girmesi gerekmiştir, çünkü geleneksel kendi iç gelenekselliğini bırakıp, yeniden belleğe konacak bir anam-nezi gerçekleştirmek kendi önyargılarım varsaymak zorun-



27
dadır. Böylece, ancak, teknoloji yeniye doğru açılabilir ve geleneksel yapılanmaların işlevini bir kenara koyabilir, yeni buluşlar ortaya çıkarabilir. Bunun için teknoloji bir yol açma değil, bir silip süpürme işlemini gerçekleştirir. Yani geleneksel alışkanlıkları süpürüp, kendisini evetlemek (bir başka deyişle kendi ideolojisini gerçekleştirmek) onun varlık nedenidir.

Kendi resmi geçidim yapmak, alışkanlıkların iç karakterlerini değiştirmeyi içeren üçüncü görüngüdür. Bunun için ilk iki görüngüden daha fazla enerji harcamak zorundadır. Teknikten çok kuvvete ihtiyacı vardır. Bu geçiş süreci, yani üçüncüsü, yeni bir düzenlemenin kurulması yolundaki düzenleme yokluğu sürecidir. İktidarlar uzun süre arabeskin hangi yolu aldığını, nereye doğru kaydığını izlerken, kendi düzenlemelerini getirmek için belli bir düzensizlik ortamı yarattılar: Arabesk devletin radyo ve tv.'sinde yasaklandı, bazı kimseler "Eskişehir'e sürüldüler".

Bugünkü arabesk ise bir iktidar düzenlemesi (ideolojik olarak ve kodlama biçimi olarak) gibi durmaktadır. Arabesk burjuvazisiyse bu kodlamanın sosyal pratiğinde iktidarın dayandığı sınıftır. Bu nedenle teknologos ile modernlik ve arabesk arasında bir çelişkinin varlığından söz etmek zordur.

Ömelsellik olarak arabesk:

Bu açıdan iki ana odakta yoğunlaşma gözükür: Burjuvazinin, yani "arabesk burjuvazisinin kırdan şehre göçün getirdiği ezikliğe verdiği ilk reaksiyon, bürokrat iktidarlara karşı komprador burjuvazi ve dünya pazarlarıyla bütünleşme sürecinde tutunduğu tavırdır. İlk olarak Demokrat Parti zamanındaki palazlanma, daha sonra Demirel ve Özal dönemlerinde son noktasına ulaşmıştır. Para dolaşımını elinde tutan bu sınıf fraksiyonu, kültürü, böylece, "arabesk'e" doğru kaydırmasını bilmiş ve kendi özel kültür ve yaşamından milli bir model oluşturmuştur: Boynunda madalyon, parmağında altın yüzük ve yakası göbeğine kadar açık gömlekli bir 28

"ilk-tip" daha sonraları sanatçı tipinin oluşmasını gerçekleştirmiştir. Tabiri pek yerinde olmasa da bir çeşit moda yaratmıştır. 70'li yılların sonuna gelindiğinde gerek sinemalarda gerek meyhanelerde görülen tipler ve jön prömiyeler bu ük-tipin modelim oluşturacak ve daha sonra model ilk-tipi de değiştirip^ onun görüntüsünü geçerli kılacaktır. İkinci olarak lumpenproleterler de bu tipin izleyicileri -olabildikleri, ölçüde- olarak ortaya çıkarlar. Aralarından "köşeyi dönenler", duvarcılar, kalfalar vb. kendi tiplerini ilk-tipe benzetmeye çalışmışlardır. Müzikten çok sözün önem kazanmaya baş--ladığı bir tür şarkı biçimleri en çok dinlenilen hakim müzik haline girmiştir. Hatta bu açıdan arabeskin kendini kabul ettirme sürecinde Devletin yayın ve kitle iletişim aygıtlarında yasaklara maruz kalmış ve Ozal iktidarı ile yaygın bir şekilde sahneyi kaplamayı başarmıştır. Bu iki odak arasındaki sosyallik içinde emek/sermaye çelişkisi ile bir çözümleme yapmak acizleşmiştir. Ara-besk içinde emek/sermaye çelişkisi Hegel'ci Devlet'te bütünleşemediği uyumluluğu, müzikte bulmuştur. Bir sosyal tip ki, burjuvası ve proleteri aynı zevkleri paylaşsınlar. Modern zamanlılığın getirdiği bir olgu kültürel bir sentezin ötesinde bir uyum içinde birleşmiştir. Bu emek/sermaye çelişkisinin aşılmış olduğunu kesinlikle göstermez, tek gösterdiği çelişkinin bir müzik kültürü içinde nasıl eriyebildiğidir. 1988 yazında gözüken bütünleşme şaşkınlık verecek kadar şaşırtıcıdır. ÖzaFın karizması bu bütünleşme tipinin biçimini oluşturur. Bir bakıma özel yaşamını halkın önüne seren (gazetelerle, ameliyat, suikast girişimi vb.) Özal, yeni bir öznelsellik biçiminin kurucusudur. Partiler üstü olmasa bile kendi partisinin üstündeki kişiliği onu tek lider konumuna oturtmuştur. Buradaki amaç herhalde halka karşı yapılan bir gösteriden çok kendi sınıfından gelen diğer "arabesk burjuvalarına" yaptığı gösteridir. Genelde halklar yapılan büyük çalışmaları (barajlar, yollar, mimari vb.) kendilerine bir şey getirmese de, kendileriyle özdeşleşti-rirler. Bir sporcunun bile aldığı başarı herkesin başarısı durumuna girer. Yahut yapılan önemli bir iş halkın gözünde

29
büyür de büyür. Halk burada bir kıskançlık göstermez, tersine bir hayranlık duyar: Bu zengin yaşam biçimleri için de, genelde doğrudur. Karizmatik bir şefin ailesinin yaşamı bir gösteriş taşıyorsa, her ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, halkın gözünde bir şey kaybetmez. Tersine bundan halk gurur bile duyabilir. Asıl sorun şefin kendi sınıfındakilere karşı bir büyük gövde gösterisinde bulunması sorunudur. Bu gösteriş kendi yandaşlarını rahatsız edecektir. Tarihte bunun örnekleri görüldü:- Neron şatafatlı bir yaşam sürdürmüştü. Bunu halkının önüne serip, zenginliğini gösterebiiiyordu. Bu olaydan rahatsız olan plebler değü, patrisy enler di. Çünkü yaşamının asillerden daha üstün olduğunu halka gösteren bu sembolik olmuştur ve asillerin üzerindeki hakimiyeti, zaten halkın üzerindeki hakimiyetine de eklenmiş ve tüm halkın gözleri önüne serilmiştir.18

Özal'ın partililerine danışmadan karısı ve oğlu ile, aile içi bir karara varıp, "eğer halk istemezse politikayı bırakırım" söylemi, bir bakıma Özal'ın "aile ahlâkının yüceliğini" bir gövde gösterisi halinde herkese sunması, diğer partililerden bakan ve milletvekillerinden üstün konumunu gösterme-si anlamını taşır. Son anda bu hareketiyle soyut oy kaybını önleyebilmiştir. Bu, tarihteki bir Roma kralının anımsanmasına yol açacaktır: Serviüs. Gerek Roma vakanüvisleri, Ti-te-Live, gerek Halikarnaslı Deny'nin anlattıklarına göre Ser-vius aslen Romalı olmayıp, Etrusklerden ayrılıp, Romalı Tarken'in hizmetine girmiş ve karısının ve saray entrikalarının sonucu Tarken'i öldürüp, yerine kral olmuştur. Fakat Servius'un ilginç yenilikçi bir konumu vardır: Bu da Romu-lus, kurucu kral; Nüma, dinin topluma yerleşmesini sağlayan kral; ve Tarken'e nazaran yabancı biri olup, seçimle işbaşına gelmesidir. Halikarnaslı Deny'nin anlattığına göre Servius önce yüksek pleblere ve halk kesimine hizmet etmiş ve patrisyenlerin demokrat kesimim kendine çektikten sonra, Meclis'te (o zamanki iletişim şovlarının yapıldığı mekan) büyük bir retorik ustalığıyla övgüler yağdırıp övgü toplamıştır. Buradaki söyleminde patrisyenlerin kendisini bırak-

30

mak istediklerini ve kendine karşı bir "suikast-komplo" yapıldığını, zaten yeteri kadar savaşlarda başarı göstermiş olduğundan artık halkın ihtiyaçlarına eğileceğini söylemiştir19. Bu konuşma Meclisin kararsız tutumunu tamamen değiştirmiş ve Servius'un kral seçilmesini gerçekleştirmiştir. Servius'un, "ağlayarak" fakat seçimle kral olmasını, tarih bir yenilik olarak gösterir; yeni bir öznelsellik yaratılmıştır: Bunu izleyen bir çok modern siyasetçi de olmuştur.20



Göçmen-ürben:

Arabeskin göçmenlikle ilişkileri gösterildi ve tartışıldı21. Arabesk burjuvazisi için ikinci kuşağım beslemek ve kültürünü yükseltmek çalışmaları ilk dönemlerini gösteriyor: "Burjuva kültürü elemanları olarak "gazeteci-aydınlar" parlak kağıtlı dergilerinde moda ve yeni tip yaşam biçimlerine Türk "arabeskinin ikinci kuşaklarını hazırlamak için iktidarla elele yayınlarını sürdürüp, Batılı değerleri Avrupa Topluluğuna girme projeleri içinde vermekteler. (Kapris, The Club, Marie-Claire'in Türkçe yayını vb.) Bunun yanında burjuvazi, kendi "yasasızlıklarına" karşı (hayalî ihracat vb.) lumpenliğin "yasalsızlıklarını" güdüm ve denetim altına alarak, kendilerine arabesk kültürlü, fakir, işsiz güçsüzler barındırmak zorunda. Lümpenleri, fakir işsizleri "Ara-besk" kültürüne mahkum edecek bir siyaset izleyen iktidar şebekeleri, sosyal pratikte kurulmakta olan uyumluluğu "hakim sınıfın" insanlarının yararına değiştirip, bir burjuva kültürü hegemonyası kurmak istemekteler. Bugünkü arabesk burjuvazi proleter uyumunun arabesk içinde erimesi, gelecek ikinci kuşak burjuvazinin arabesk kültürünün dışına çıkması olanakları hazırlanıyor. Bu taktik içinde gazeteci-aydınlarm "sa-voir-faire"inden yararlanılıyor. Türkiye'nin 1980 sonrasında tekstil patlaması, ihracat politikası, resim galerilerinin çoğalması ve bazı ressamların tablolarının para eder duruma girmesi, Printemps mağazasının İstanbul'da şubesinin açılması, Benetton vb. genelde bir siyasi gidişatın raylarına oturmakta olduğunu göstermektedir. Fakat pragmatizmden

31
uzak bir planlama yapılamadığını görmekte olan iktidar akımlarını günü gününe ayarlama politikasıyla, taşacak alanları, daha kolay denetleyebiliyor. Bir bakıma küçük sosyal birimler sosyalleşmekteler. Parası olanların üst-kültüre çıkabileceği, yabancı hocalarla özel lise ve yüksek okulların açılmaya başlaması tüm eğitim sisteminin Milli Eğitim Bakanlı-ğı'nca özelleştirilmek istenmesi bir rastlantı değilmiş gibi gözükmektedir. Yüksek okullarda "iyi aile çocuklarını özgürce bir denetimden geçiren iktidar lümpenlerin kültürlerini de arabeskin kaderci lügatma bağlı kılması ve onlardan, her an, hazırda beklenen bir iş gücü oluşturması belli bir kültür politikasını belirlediği gibi modern iktidarın baskısı olmak-. tan çok uzak en özgür alanları denetleyebilme gücünü ortaya koymaktadır.

Cinsellik için de paralel bir durumdan söz edilebilir: Telekızların, daha iyi bir yaşam sürdürmek isteyen üniversiteli genç kızların bazılarının parayla kendi bedenlerini "kiralamaları" göçmen-ürben yaşam biçiminin kökselleşmekte olduğunu gösterir. Belli bir yerde yaşamanın, yemek yemenin koşullarının belli olduğu büyük kentlerde iyi bir yaşam sürdürmenin genç kesim içinden yeterli parayı kazanamayanlarının bu yaşam biçimini yakalamaktaki gayretlerinin bedelleri değişik biçimlerde ödenir: Fuhuş, fuhuş bekçiliği, pezevenklik, eşcinsellik, uyuşturucu alış verişi vb. Ayrıca göç içinde şehirlere yığılan erkeklerin köylerini boşaltmaları, köylerindeki kızlar için koca bulma zorluğuau da beraberinde getirmekte ve kız çocuklarının emekçi olarak şehirlere yığılmaya başlamasını hızlandırmaktadır. Başlık parası vermekten aciz, geleneksel zihinlerle şehirlere yığılan bu kitle, geleneksel yolların maddi olarak kapanması sonucunda, manevi olarak hâlâ geleneksel bir zihniyeti sürdürmeleri ve, yeni sapmalara girmeleri toplumun kenarlarına doğru iyice onları sürükler. Böylece başlık parası kazanmanın çarelerini arayanlar birden bire kendilerini pezevenk veya uyuşturucu satıcısı olmasa bile karaborsa mal satıcısı olarak bulabilmektedir. Cinsel arzuların bu şekildeki sefaletini tatmine mecbur



Yüklə 1,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin