01 tutunamayanlar


partisinde daha yakından tanıdım ve deli gibi âşık oldum



Yüklə 1,87 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/70
tarix01.12.2023
ölçüsü1,87 Mb.
#136967
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   70
Oguz Atay Tutunamayanlar


partisinde daha yakından tanıdım ve deli gibi âşık oldum.
Bu partide Selim de vardı. Heyecanımla alay ediyordu.
Dostluğumuza bir ihanet gibi görüyordu bu ilgimi. Selim’in
bu alaylarına dayanamadım ve bu konudan bahsetmeyi ya-
sakladım. Fakat beni ciddiye almıyordu bir türlü; sonunda
kavga ettik. Birkaç gün sonra barıştık. Kızı benden kıskanı-
yor ve ondan vazgeçmemi istiyordu. Eski bir aşkın ayrıntı-
larına girmek istemiyorum. Zeliha’nın benim için ne demek
olduğunu ve ilişkimizin nasıl geliştiğini anlatmayacağım.
Yalnız şu kadarını belirteyim. Bir süre sonra Zeliha’yla kav-
ga ettik ve arkadaş kalmak üzere ayrıldık. Selim bu duruma
sevindi ve kadınlara güvenilmeyeceğini söyleyerek beni te-
selli etti.
Fakat kader, bizim beklediğimiz bir biçimde örüyor ağrı-
nı. Zeliha, Selim ve ben, başka şartlar altında yeniden bir
araya geldik ve olaylar hiçbirimizin beklemediği bir şekilde
gelişti.
Bir gün ikimiz odamda oturuyorduk. Selim, hayatımızın
sıkıcı olduğundan bahsederek bizi canlandıracak birşeyler
yapmamız gerektiğini söylüyordu. “Güzel ve büyük şeyler
yapmalıyız,” diyordu. “Başkalarından farklı olduğumuzu
göstermeliyiz.” O zamanlar tiyatroya meraklıydı. Aramızda
bir oyun oynayabilirdik. Benim de canım sıkılıyordu. Zeli-
ha’yla ilişkimin bozulması, beni dalgın ve isteksiz yapmıştı.
Derslerime de çalışamıyordum. Bana bu durumu unuttura-
420


cak bir değişiklik olur düşüncesiyle Selim’in teklifini kabul
ettim. Bütün arkadaşlara haber verdik. Bir komedi oynaya-
caktık. Oyundaki kadınları bulmak için Zeliha’yla konuş-
tum. Bana, ciddi bir tavırla, oyuna katılabileceğini ve arka-
daşlarına da haber vereceğini söyledi. Selim bu durumdan
hoşlanmadı. Başıma yeniden işler açacağımı söyleyerek iti-
raz etti. Kızlar, aramızda yeni meseleler çıkarabilirdi.
“Korkma Selim,” dedim: “Zeliha’nın benim için hiç önemi
yok artık.”
Sesini çıkarmadı. Huzursuz olduğunu anladım.
Ben gerekli hazırlıkları üzerime aldım. Babamın tiyatro-
daki bir tanıdığının aracılığıyla elbiseleri bulduk. Eskiden
tiyatroda çalışmış bir tanıdık da oyunu yönetmeyi üzerine
aldı. Bizim ev büyük olduğu için provalar orada yapılacaktı.
Aramızda para toplayarak kitapları ve makyaj malzemesini
satın aldık. Selim’in de endişeleri geçmişti. Koşuşup duru-
yordu. Beni de heveslendirmişti. Birlikte oyunu okuyarak
çeşitli roller için kendimizi hazırlıyorduk. Selim sesini de-
ğiştirerek oyunun güldürücü kahramanlarını canlandırıyor-
du. Kendisine böyle bir rol verileceğini umuyordu. Karşı-
lıklı, okuma yanlışlarımızı düzelterek, Salih Beyin geleceği
günü sabırsızlıkla bekliyorduk. Selim endişeli ve sabırsızdı.
Kendisine küçük bir rol verilir diye korkuyordu. Ben onu
yatıştırmaya çalışıyordum: içimizde Selim’den kabiliyetlisi
var mıydı?
Sonunda, beklenen gün geldi. Selim, heyecandan ve kor-
kudan bitkindi. Bizim evde, merak ve endişeyle, Salih Beyin
gelmesini bekliyordu. Heyecanını belli etmemek için kızlar-
la şakalaşıyor, onlara oyundan ezberlediği -hafızası çok
kuvvetliydi- bölümleri okuyarak oyalanmaya çalışıyordu.
Zeliha’dan mümkün olduğu kadar uzak duruyor, sözlerine
kaçamak cevaplar veriyordu. Bununla birlikte, Zeliha ve kız
arkadaşlarının meydana getirdiği toplulukla bir arada ol-
421


mak onun için yeni bir yaşantıydı. Bu yaşantının büyüsüne
kapılmıştı. Onları eğlendirerek ilgilerini çekmeye çalışıyor-
du. Ben mahzundum; bir kenara çekilmiş onları seyrediyor-
dum. Selim’in endişeleri yavaş yavaş dağılıyordu. Benimle,
romantik genç adam, diye alay ediyordu. Kulağıma eğile-
rek: “İkimiz de ayrı yollardan kızların ilgisini çekmeye çalı-
şıyoruz,” dedi. Böyle anlarda beni anlamaktan uzaktı.
Salih Beyin geldiğini haber verdikleri zaman, Selim’deki
güven duygusu, güneşin bir bulut arkasında kaybolması gi-
bi solmuştu. Sinirli hareketlerle parmaklarını oynatıyor,
durmadan alnına biriken terleri siliyordu. Salih Beyin de
ona cesaret verdiği söylenemezdi. Selim, önce bir kenarda
kalmayı tercih etmiş, fakat Salih Beyin kendisiyle ilgilenme-
diğini görünce, onun dikkatini çekmek için, odada yerini
birkaç kere değiştirmişti. Salih Bey, bizimle düşündüğümüz
şekilde ilgilenmedi. Mahzun duruşumuz, güldürücü roller
için bizi değil, kalın sesli ve kaba görünüşlü arkadaşları
seçmesine yol açtı. Böylece başrolleri kaybetmiştik. Beni ve
Selim’i bu roller için fazla “düzgün” buldu Salih Bey. Nite-
kim, kitaptan rollerimizi okuyunca da, bizim biraz kuru
kaldığımız görüldü. Ben duruma aldırmadım. Selim, büyük
bir hayal kırıklığına uğramıştı. İkimize de genç âşık rolleri
verilmişti. Üstelik, Zeliha da Selim’in sevgilisi olacaktı. Ya-
nıma yaklaşarak: “Ben gidiyorum,” dedi: “Ne haliniz varsa
görün. Bu Salih Bey dediğin adam hiçbir şeyden anlamı-
yor.” Onu yatıştırmaya çalıştım. Salih Beyin bu işi hepimiz-
den fazla bildiği muhakkaktı. Genç âşık rolünden daha se-
vimli ne olabilirdi? Kulağına eğildim: “Kim bilir, belki ger-
çekten de âşık olursun.” Bana çok kızdı. Göğsüme şiddetli
bir yumruk vurdu. Zeliha’nın yanına giderek, rol dağıtımı-
nın uygunsuz olduğunu, Salih Beyin de duyabileceği bir
sesle söyledi. Salih bey gülerek, tiyatroda küçük rol olmadı-
ğını, hep birlikte çalışarak başarılı olabileceğimizi belirtti.
422


Selim suratını astı, bütün gün konuşmadı. Kendini kızların
yanında hakarete uğramış sayıyordu. Oysa kimse, ona ha-
karet etmeyi aklından geçirmiyordu.
Bütün gün aksilik etti. Sonunda, ertesi gün provaya gel-
meyeceği tehditini savurarak gitti. Oysa, ertesi gün ilk ge-
lenlerden biriydi. Zeliha’yı kızdırmak için, başka bir kızla
ilgilenir göründü. Zeliha’nın davranışlarını beğenmedi:
kambur durduğunu, kelimeleri yanlış söylediğini ileri sür-
dü. Hepimizi gülünç durumlarda gösteren karikatürler çiz-
di. Prova sırası gelince Zeliha’yı güldüreceğini, rolünü gü-
lünç bir şekilde oynayacağını, herkesi şaşırtacağını söyledi.
Fakat Salih Beyi görünce, birden ciddileşerek bir köşeye
kaçtı. Sırası gelince de rolünü beklenmedik bir duygululuk-
la oynadı. Zeliha’ya aşkını şaşırtıcı bir gerçeklikle ifade etti.
Salih Bey, onun aksiliklerinden çekindiği için, bu kadarını
beklemiyordu. Selim’in, dal gibi ince vücudunu dikleştire-
rek, kalınlaşmaya başlayan pürüzsüz sesiyle Zeliha’ya aşkı-
nı ilan edişini bugün bile görür gibiyim. Heyecanından Ze-
liha’ya yaklaşamıyordu. Salih Bey, Selim’in durduğu yeri be-
ğenmedi ve kolundan tuttuğu gibi Zeliha’nın o kadar yakı-
nına getirdi ki Selim, bir genç kıza ilk defa bu kadar yakın
olmanın telaşından konuşamadı. Bir an olduğu yerde kaldı
ve sonra: “Özür dilerim,” dedi: “Bu kadar yakından yapa-
mayacağım.” Salih Bey gülerek onu biraz geriye çekti. Selim
sarhoş gibiydi. Heyecandan tıkanarak oynuyordu. İlk perde
bitince yanına koştuk, tebrik ettik. Zeliha’ya tatlı gözlerle
bakıyordu. Zeliha da gülerek Selim’in elini sıkıyor: “Çok
iyiydin sevgilim Cleante,” diyordu.
Birkaç gün sonra ikimiz yolda yürürken, sıkılarak, galiba
Zeliha’ya âşık olduğunu, bu hususta ne düşündüğümü bil-
mek istediğini söyledi. Ben de bunun geçici bir duygu ola-
bileceğini, kendini iyice yoklamasını, Zeliha’nın güvenilir
bir kız olmadığını, ona acı çektireceğini belirttim. Tabii Ze-
423


liha’yla daha önce bir ilişkimin olmasının önemi yoktu.
Sevmekten korktuğumu ve onun da incinmesinden endişe
ettiğimi ifade ettim. Söylediklerimi kabul eder gibi başını
sallamasına rağmen, beni pek dinlemediğinin farkınday-
dım. Zeliha’nın adı geçtikçe yüzü aydınlanıyor, bakışları
değişiyordu. Beni kandırmaya çalışarak, Zeliha’yı uzaktan
seveceğini, onun bu aşkı bilmesine ihtiyacı olmadığını ileri
sürüyordu. Ben de bilmediğim bir sebepten hırçınlaşarak
bu kızı kafasından uzaklaştırmasını istiyordum. Sonunda
konuyu değiştirdi ve biraz sonra da aceleyle uzaklaştı.
Bu oyunun içinde Zeliha’ya yakın olmak beni de etkiledi
ve Zeliha’ya yeniden âşık oldum. Artık küllenmiş olan eski
duygularımın ayrıntılarına girmeyeceğim. Beni bir zaman-
lar çok üzmüş olan bu acı hatıraları artık bütünüyle unut-
mak istiyorum. Bütün bunları Selim’in yaşantısına ışık tut-
ması için anlatıyorum. Evet ben de Zeliha’ya gene âşık ol-
muştum: arkadaşımın sevdiği kızı ben de seviyordum.
Günlerce bu duygumu ondan saklamak istedim. Büyük ıstı-
raplar yaşadım. Kaderime lanetler savurdum. Sonunda Se-
lim’e aşkımı anlatmayı bir görev saydım. Şaşılacak bir usta-
lıkla duygularını gizledi. Aşkı onu olgunlaştırmıştı. “Zeli-
ha’nın bir önemi yok benim için” dedi. Belki de bu sevgi,
bir oyundan ibaretti. Benim hesabıma sevindiğini ifade etti.
Yeniden canlanan bir aşkın güzelliklerine kapıldığım için,
en iyi arkadaşımın, beni anlayışla karşılamasına sevindim.
Aşkımın bütünlüğünü gölgeleyecek bir endişe kalmamıştı.
Özel hayatımı kimseyle konuşmadığım için, bu aşkın se-
vinçlerini de Selim’den başka paylaşacak kimsem yoktu.
Duygularımı, yaşantımı, yalnız ona anlatıyordum. Zeli-
ha’yla sık sık buluşuyorduk. Geçmişi unutmuştuk. Selim,
bütün gücüyle oyuna çalışıyordu. Provalarda, Zeliha’ya aş-
kını rolündeki kelimelerle söylüyordu. Sonra Zeliha’yla dı-
şarıda buluştuğumuz zaman Selim’den bahsediyorduk. Se-
424


lim’i ikimiz de seviyorduk. Selim’in üzüntülü bir görünüşü
yoktu. Duruma alışıyordu. Genç kızlarla şakalaşıyor, onla-
rın beceriksizlikleriyle eskisi gibi alay ediyordu. Selim’i iç-
ten bir sevgiyle izliyorduk Zeliha’yla.
Zeliha piyano çalardı. Ben de yıllarca önce keman çalış-
mıştım. Zeliha, benim müziğe hevesimle alay ederdi. Biraz
da onun alaylarının tahrikiyle, yeniden keman çalışmaya
başladım. Ben çalışırken, Selim de bir kenarda oturur beni
seyrederdi. Çok iyi çalmıyordum herhalde. Fakat kabiliye-
tim olduğunu seziyordum. Selim, yatağın kenarına ilişir,
hiç konuşmadan beni izlerdi. Bir gün ona, benimle birlikte
çalışmasını teklif ettim. Suratını astı: “Benim birlikte çala-
cak bir Zeliha’m yok,” dedi. Üzüldüm. Zeliha’nın bir kız-
kardeşi vardı. O da piyano çalıyordu. İsterse onu Selim’le
tanıştırabilirdim. Bu sözlerimden sıkıldı, ayağa kalkarak si-
nirli bir şekilde odada dolaşmaya başladı. “Ben o kızla ta-
nıştım,” dedi. “Geçen gün, Zeliha, oyundaki bazı çocuklar-
la beni evine çağırdı. Orada tanıştım. Seni neden çağırmadı-
ğını merak ediyorsan söyleyeyim: babasından çekiniyor.
Zeliha bunu açıkça söylemedi ama ben anladım. Bu kızdan
sana hayır gelmeyecek Metin. Ayrıca, kızkardeşini de be-
ğenmedim. Duygusuz bir yaratık. İnsanla alay ediyormuş
gibi bir bakışı var. Ben öyle kızlardan hoşlanmam. ‘Demek
Selim Işık sizsiniz,’ derken küçümseyici bir ifade vardı se-
sinde. Benim çok çalışkan bir öğrenci olduğumu duymuş
da. Garip bir hayvana bakarmış gibi süzüyordu beni. Çalış-
kan olmak, sanki insan olmaya engelmiş gibi. Ablası da kız-
kardeşi de senin olsun. Ben iç dünyama dönüyorum. Orada
hayal kırıklığına yer yok.” Oturduğu yerden insanları tanı-
yamayacağını söyledim. Bu tutumla kimseyle arkadaş ola-
mazdı. “Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yer-
de kımıldamadan oturacağım,” dedi. “Herkes istediği kadar
koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni
425


bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim. Yerinde oturan Selim’e
değer vermeyenlerin, Selim’in gözünde de değeri yoktur.
Sen de değiştin. Yapma heyecanlar peşinde koşuyorsun. Ze-
liha’yı bir sevdiğini söylüyorsun, bir sevmediğini. Neden
keman çalıştığın belli değil. İnsan bir işle sevdiği için uğra-
şır, başkasına yaranmak için değil. Zeliha’yı tehlikeli bulu-
yordun, beni uyarıyordun. Şimdi oturmuş onun hoşuna
gitmek için keman çalmaya çalışıyorsun. Bana istediğim ro-
lü vermediği halde Salih Beye iyi davranıyorsun. Benim ti-
yatrodan anladığımı söylerdin. Şimdi Salih Beyi beğeniyor-
sun. Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp
onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.”
Beni üzdüğünü görünce, dayanamadı özür diledi. Kimse-
nin ona karşı olmadığını söyledim. Zeliha’nın benimle ko-
nuşurken ondan tatlılıkla bahsettiğini anlattım. Bu aşkın
benim için bir sonu olmadığını ben de biliyordum. Selim’e
bu işlere karışmamasını söyledim. “Beni ilgilendirmeyen sı-
kıntılarınla başbaşa bırakıyorum seni,” diyerek gitti. Bu ko-
nudan da bir daha bahsetmedi.
Oyunun hazırlıkları ilerliyordu. Salih Bey canla başla ça-
lıştığımızı görünce, bizi sevindirmek için, bir okulun tiyat-
ro salonunda çalışmamızı sağlamıştı. Selim karanlık bir ha-
vaya bürünmüştü. Rolü bitince kayboluyordu ortadan.
Onunla konuşmuyordum. Üzüntülerimin akışına kapıl-
mıştım.
Bir gün sahnenin kenarına oturmuş provanın başlamasını
bekliyorduk. Zeliha’nın elinde bir kitap vardı: Balzac’ın bir
kitabı; yanılmıyorsam 

Yüklə 1,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin