sanıyordu. İnsanlara inanmadığı zaman onlardan kaçıyor-
du. Söylenenlere inanmadığı zaman, inanır görünmenin,
insanlara ihanet etmek olduğunu düşünüyordu ve bu iha-
netinin anlaşılmaması için, ortalıkta görünmemeyi tercih
ediyordu. İnsanları, Metin gibi, bayağı bulduğu zaman ken-
dinde de aynı bayağılığın bulunduğunu, başka türlü o in-
sanla birlikte olamayacağını hissediyordu. Metin de, yalan-
larına bu kadar kolay inanan bir insan olduğu için, Selim’i
küçümsüyordu. Selim’in ilerde başkaldırmasını önlemek
için, onun kişiliğini göstermek istediği anlarda cesaretini
kırarak gelişmesini engelliyordu. Selim, kendisi gibi yalan-
lar bulup söyleyemiyordu. Bu nedenle Metin, Selim’le bir-
likte bulunmaktan çok hoşlanmıyordu. Selim, insanın yara-
tıcı hayal gücünü öldürüyordu. Kambur duruşu, dağınık
saçları ve ütüsüz elbisesiyle Selim, insanı can sıkıntısı ve
ümitsizliğe sürüklüyordu. İnsan ona bakınca, gerçi bir süre
kendinden memnun oluyordu; fakat sonunda canı sıkılı-
yordu.
Selim de can sıkıcı ve hayal kırıcı görünüşünün, insana
yeni heyecanlar ilham etmeyen pısırıklığının farkındaydı.
Her gece yatakta bu durumdan kurtulmak için Allah’a yal-
varıyordu: omuzları biraz daha genişleyemez miydi? Gittiği
Dostları ilə paylaş: