yürütüyordum gazetede. Yazması gereken yazılarını da ço-
ğu zaman ben yazıyordum. Yazdığım yazıların çoğunu be-
ğenmiyordu Burhan da. Fakat bu işler için adam olmadı-
ğından yazdıklarıma katlanıyordu. Benimle adam kıtlığı yü-
zünden görüşüyorlardı. Ben de onlar hesabına üzülüyor-
dum. Yorulmuştum da. Adam olmadığı için, insanlığa vekâ-
let ediyordum. Esas adamlar gelseydi de ben de biraz rahat
nefes alsaydım. Sonunda tabii birbirimize girdik. Ben de
saflığımı koruyamadım: hepsine saldırdım. Gördün mü
bak, dediler birbirlerine. Böyle olacağını daha önce söyle-
miştik. Ben çekip gittim aralarından. Onlar yollarında kal-
dılar. Onlar hesabına üzülüyorum: benim gibi kolay yutu-
lur bir lokma daha bulmaları biraz güç olacak.
Ben de onları hırpalamıştım anlaşılan. Geçen gün yatıyor-
dum. Bunlardan biri geldi. Ben de sevindim. Hasta yatağım-
da bana eziyete gelmiş oysa. Ben aylarca önce bir gün ona
şarlatan demişim. Şimdi hatırlayamadığım güzel bir konuş-
mayla, kendisinin neden şarlatan olmadığını ve asıl şarlata-
nın ben olduğumu ispatladı ve hemen ayrıldı yanımdan.
Bu saldırı biraz hoşuma gitti doğrusu. Ben, bu arkadaşın
bana hiç önem vermediğini sanırdım. Söyler söylemez
unuttuğum bir sözün onu aylarca ilgilendirmesinden gu-
rurlandım. Onun gibi derli toplu bir insanı bu kadar etkile-
mem benim hesabıma sevindirici bir başarı. Benim şarla-
tanlığıma gelince... onu zaten biliyorduk.
Dostları ilə paylaş: