Ayetlerden Çıkarılan Hükümler
Zikredilen ayetlerde bazı hükümler ve bir müslümandan özel bir yere girdiğinde istenen dinî edepler vardır.281[281]
1- Bir kimsenin, izni olmaksızın başkasının evine girmesi haramdır.
2- Kişi, üç defa izin ister. Kendisine izin verilirse içeri girer, çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
'İzin isteme üç defadır. Eğer sana izin verilirse içeri girersin... Değilse dönersin."282[282]
3- Kişi, kendisine izin verilmeden önce, hiç kimsenin evine bakmaz. Kapının karşısında durmaması gerekir. Kapının sağ ve solunda durur. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Göz için izin vardır."283[283]
4- Birisi içeri girmek için izin istediğinde, içeriden: "Kim O?" denildiğinde, dışarıdakinin "Ben" demesi uygun değildir. Çünkü "Ben" kelimesi, bunu söyleyenin kim olduğunu belli etmez. "Ben" kelimesi büyüklenenlerin şiarıdır. "Ben" yerine adım söylemesi gerekir.
5- Kişinin, hanımını hoşlanmadığı bir halde görmemesi için, geldiğini ona bildirmesi iyi olur.
İmam Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir: "Kişi evine girdiğinde öksürmesi iyi olur. Bu sebeple sahih bir hadiste: "Rasûlüllah (s.a.v.) kişinin ailesinin yanma, korkutmamak için geceleyin gelmesini yasaklamıştır."
6- Müslüman başkasının evine girmek için izin isterse ve ev sahibi mazeret beyan ederek onun içeri girmesine izin vermezse müslümanm mazereti kabul etmesi, canı sıkılmadan ve öfkelenmeden geri dönmesi gerekir.
7- Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanma girip çıkmakta size de onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, hakimdir."284[284]
İbn Kesir şöyle demiştir: Bu ayetlerde, akrabaların da birbirlerinden izin isteme hükmü vardır. Sûrenin başında geçen yabancıların birbirlerinden izin istemeleridir. Allah, mü'minlere, köle olan hizmetçilerinin ve henüz ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının üç vakitte, yanlarına girmek için izin istemelerini emretmiştir. Bu üç vakit:
1- Sabah namazından önce.
2- Öğle sıcağında soyunduklarında.
3- Yatsı namazından sonra.
Müslüman kardeşim! Evin, selâm ve izin isteme evi olsun ki, orada Rahman zikredilsin ve kapısı şeytanın yüzüne kapansın.285[285]
TEVAZÛUN VAROLDUĞU EVLER
Tevâzû (alçak gönüllülük) kulluğun dostudur. Kullukla, büyüklenme bir arada bulunmaz. Çünkü tevazünün mânâsında Allah'a boyun eğme, itaat etme ve huşu vardır. Mütevazilerin evleri muttakilerin (Allah'tan korkup sakınanların) evleridir. Kibir şeytanın en önemli giriş yeridir. Şeytan, büyüklendiği için secde etmediğini ve Allah'ın da onu lanetlediğini biliyor musun?
Yüce Allah şöyle buyurur: "Rabbimiz bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yedirmeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir."286[286]
Allah Rasûlü şöyle buyurur: "Allah bir kulunun ancak izzetini artırır. Bir kimse tevazu gösterirse, Allah onun derecesini yükseltir."287[287]
Rasûlüllah (s.a.v.) bir başka hadisinde şöyle buyurmuştur: "Zillete düşmeden tevazu gösteren, günaha girmeden topladığı malı dağıtan, zillet ve fakirlik içerisinde olana merhamet eden ûkıh ve hikmet ehliyle birlikte oturan kimseye ne mutlu."288[288]
Allah Rasûlü şöyle buyurur: "Dört şey vardır ki, Allah onları ancak sevdiklerine verir; Susmak, bu ibadetin ilkidir, Allah'a tevkkül, tevazu ve zühd'dür."289[289]
Hz. Ömer şöyle dedi: "Kul, Allah için tevazu gösterirse Allah onun hikmetini yüceltir ve: "Kalk, Allah seni kaldırdı" der. Kul kibirlenirse, Allah onu, yerin içinde sıkar ve şöyle der: "Sıkış orada, Allah seni sıkıştırdı" der. O, kendine göre büyüktür. İnsanların gözünde hakirdir. Hatta O, onlara göre domuzdan daha hakirdir."290[290]
Ebu Bekir es-Sıddık (r.a.): "Biz cömertliği takva, zenginliği yâkîn (kesin iman) de ve şerefi tevazu da bulduk" demiştir.291[291]
Tevâzû Sahipleri (Mütevâzîler)
Allah Teala şöyle buyurur: "Rahmanın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler."292[292]
Allah Teala yine şöyle buyurur: 'İnananları kanatların altma al."293[293]
Yine bir başka ayette Allah Teala şöyle buyurur: "Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalva-ranlarlarla beraber sen de sabret..."294[294]
Allah, mütevazilerin durumlarını yükseltir. Düşmanlarını kahreder, onların üzerine sekînet (huzur) indirir, onları başkalarının gözünde yüceltir. Dünyada ve kıyamet gününde onları dost edinir. Onların dostları melekler, düşmanları şeytandır.
* İbn Sa'd, Ahmed b. Hanbel ve başkaları Abdullah îr-Rûmî'den şunu rivayet etmişlerdir: "Hz. Osman, geceleyin abdest suyunu kendisi getirirdi. O'na:
“Hizmetçilerden birine emretseydin, sana su getirirlerdi, denildi. O:
“Hayır, geceleyin dinlenmek onların da haklarıdır, diye cevap verdi."295[295]
* Buharî'nin el-Edebinde elbise satıcısı Salih'in dedesinden aktardığı şu rivayet vardır: "Ali'nin (r.a.) bir dirhemlik hurma satın aldığını gördüm. O'nu bir örtü içinde götürdü. O'na şöyle dedim: (Yahut birisi şöyle dedi):
“Birisi senin için taşısaydı, ey müminlerin emiriî Hz. Ali:
"Hayır! Aile reisi, taşımaya daha lâyıktır" cevabını verdi."296[296]
Tevâzû'nun müslümanların evlerinde, huşu, yumuşaklık ve başkalarını kırmama, nefsin değerini bilme ve şeytana karşı çıkma gibi güzel etkileri vardır.
Müslüman kardeşim! Kibirden sakın. Çünkü o, övünmeyi ve aşırı kavgacılık ve münakaşacılığı getirir. O, nimeti mahveder, şeytanı çeker.
Allah'dan hilim ye tevazu vermesini dileriz.297[297]
AF ve İYİLİK EVLERİ
Af fazilettir. Yani müslümânâ ait bir haktır. Kendi rızasıyla Allah için, birşeyden vazgeçmek demektir. Bu, büyük bir derecedir. Allah onunla milletleri yükseltir. Derecelerini artırır. Eğer ondan sonraki dereceye yükselirse, o, ihsandır (iyiliktir.)
Allah müslümanlara, şeytanın hoşuna gitmeyen bu faziletlere sarılmayı emretmiştir. Çünkü onun görevi, müslümanlar-arasmda düşmanlık ve kini sokmaktır.
Allah Teala şöyle buyurur: "Sen af yolunu tut, bağışla. Uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme?'298[298]
Yine Allah Teala şöyle buyurur: "Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu azmedilmeye değer işlerdendir."299[299]
Bir başka ayette ise yüce Allah şöyle buyurur:
"Rabbimizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun. Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever."300[300]
Müslümanlar olarak bizim, ancak kendisinden öğrenmemiz, insanları affetme ve onlara iyilikte bulunma konusundaki usulünü evlerimizde tatbik etmek için Peygamberimizin (s.a.v.) yolundan gitmemiz gerekir.
Aişe'den (r.a.), der ki: "Allah Rasûlü, Allah yolunda savaş dışında eliyle ne bir kadına ne de bir hizmetçiye asla vurmadı. O, sahibinden intikam almadı. O sadece Allah Teala'nm yasaklarının çiğnenmesi halinde Allah için intikam alırdı."301[301]
İbn Mes'ud'dan:
Rasûlüllah (s.a.v.), nebilerden birini hikaye ediyor: Kavmi ona vuruyor. Onun başını yarıyorlar. O ise yüzünden kanı siliyor ve diyordu ki: "Allah'ım kavmimi affet. Çünkü onlar bilmiyorlar" dediğini hâlâ görür gibiyim.302[302]
Şeytan Bunların Evlerine Giremez
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim. Üç şey vardır ki, çok yemin eden birisi olsaydım, onlar üzerine yemin ederdim: Sadaka olarak verilen mal eksilmez. Allah rızasını gözeterek herhangi bir suçu affeden kimsenin şerefini Allah artırır. Kendisine dilencilik kapısını açan kimseye de Allah fakirlik kapısını açar."303[303]
* Halife Harun Reşid abdest almak istedi. Cariyesine leğen ve ibriği getirmesini söyledi. Kendisi oturdu. Cariye su dökmek üzere ayakta durdu. İbriği leğenin içine düşürdü. Kullanılmış su, halifenin yüzüne ve üstüne sıçradı. Cariye korkup titremeğe başladı. Halife öfkelendi. Cariye verilecek cezadan korktu ve halifeye:
"Öfkelerini tutarlar" efendim! diye seslendi. Halife ona bakıp:
“Öfkemi tuttum, dedi. Cariye tekrar ona bakıp:
"insanları affederler" efendim! dedi. Halife:
“Seni affettim, dedi. Cariye gülümseyerek:
"Allah iyilik edenleri sever" efendim! dedi. Halife ona gülümseyip:
“Sana iyilik ettim. Allah rızası için sen hürsün, dedi.
Enes'den (r.a.) Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Allah kullarına kıyamet günü arşın altında bir nidacı göndererek üç defa nida ettirir: "Ey muvahhidler topluluğu! Allah sizi affetti siz de birbirinizi affedin."304[304]
Muaviye şöyle demiştir: "Fırsat çıkıncaya kadar yumuşak başlı ve kibar olun. Fırsat çıkınca da affedin ve iyilik yapın."305[305]
Şöyle anlatılmıştır: Bir rahib, Hişam b. Abdülmelik'in huzuruna girmişti. O, rahibe şöyle sordu:
“Ne dersin? Zülkarneyn, peygamber miydi? Rahip şu cevabı verdi:
“Hayır, ancak ona, dört haslet (özellik) verilmişti: Güçlü durumdayken affeder, söz verdiğinde sözünde durur, konuştuğunda doğruyu konuşur ve bugünün işini yarma bırakmazdı.
Birisi şöyle dedi: Halim (yumuşak başlı, uysal) kimse, hem zulmedilen, hem de yumuşak olan, güçlü durumdayken de intikam alan kimse değildir. Ancak halim, hem zulmedilen hem yumuşak olan, güçlü durumdayken de affeden kimsedir.
Abdülmelik b. Mervan'a Ibnü'l-Eş'as'ın esir ettiği kimseler getirildi. Racâb. Hayve'ye:
“Bu konuda görüşün nedir? diye sordu. O da şu cevabı verdi:
“Allah Teala sana istediği zaferi verdi. Sen de Allah'a istediği affı ver, dedi.
Bunun üzerine Abdülmelik onları affetti.
Gözler önüne serilen bu evler ne kadar iyidir.
Allah Teala şöyle buyurur: 'İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi! Sen fenalığı en güzel şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün."306[306]
Gerçekten bunlar şeytan girmeyen evlerdir.307[307]
REZÎLETLERİ (KÖTÜLÜKLER, ALÇAKÇA VE BAYAĞI DAVRANIŞLAR) KABUL ETMEYEN EVLER
İslam faziletleri (iyilikleri) getirmiş ve müslümanlara, onları almalarını emretmiştir. Bize reziletleri açıklamış ve onlardan vazgeçmemizi emretmiştir. Güzel ahlâkın evleri, temizlerin, Allah'ı zikredenlerin, fazilet ve iyilik sahibi olan, doğru vefalı, sevgi, samimiyet ve ihlas sahipleri olan kimselerin evleridir. Bu sebeple onlar şeytan girmeyen evlerdir. Rezi-letlerin evleri ise, şeytanın kötü bir ortağıdır.308[308]
Namaz ve Faziletleri
Namaz ancak sağlam bir inancın eseridir. Namazda inanç, ibadet ve davranış vardır. Çünkü o, Allah ile irtibat kurmadır. O, insanlara iyi davranmayı emreder. Öyleyse o, müslümanı yaratıcıya ve yaratığa bağlayan güçlü bir alâkadır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: 'İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryad eder. Bir iyiliğe uğrarsa onu herkesten mened-er. Ancak namaz kılıp, namazlarında devamlı olanlar, mallarında yoksul ve yoksula belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir. Eşleri ve cariyeleri dışında mahrem yerlerini koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler. Bu sınırları aşmak isteyenler, işte onlar, aşırı gidenlerdir. Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler, şahidliklerini gereği gibi yapanlar namazlarına riayet ederler. İşte onlar cennetlerde ikram olunacak kimselerdir."309[309]
Kötülüklerin içinde koşan, iyilik yapmayı unutan, bundan dolayı, üzerlerine lanetler yağan, kendilerine iyilik (sevap) yazılmayan kimselere yazıklar olsun! Bunlar, Rableri-nin katında hesapları olmayan iflas etmiş evlerdir. Onları dünya zineti s'armış ama onlar ahiret nimetlerini kaybetmiştir.
Ebu Hüreyre'den, Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Müflis kimdir, bilir misiniz? Dediler ki:
“Müflis bize göre malı ve parası olmayandır. Rasulüllah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Ümmetimin müflisi kıyamet gününde namaz, oruç ve zekatla gelen kimsedir. Aynı zamanda bu kimse ona sövmüş, buna iftira etmiş, şunun kanını dökmüş, öbürüne vurmuş. Onun iyilikleri alınır, zulmettiği kimselere verilir. Eğer onun iyilikleri mahkeme bitmeden önce biterse, zulme uğrayanların hataları müflise yüklenir. Ondan sonra da ateşe atılır.310[310]
1. Doğruluğa Evet, Yalana Hayır
Müslüman kardeşim!
Şartlar ve durumlar ne olursa olsun, hangi baskı altında olursan ol, yalandan sakın. Şeytan sana ne kadar değişik gösterirse göstersin, doğruluk kurtuluş vesilesidir. Şeytan sana ne kadar onda saadet olduğu vesvesesini verse de, yalan kaybettirir, helak eder.
Allah Teala şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Alîah'dan sakının ve doğrularla beraber olun."311[311]
Yine yüce Allah şöyle buyurur: "Yalan uyduranlar ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır."312[312]
Ebu Hüreyre'den (r.a.) Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Münafığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verir yerine getirmez, emanete ihanet eder."313[313]
Müslim'in rivayetinde; "namaz kılsa da, oruç tutsa da kendisini müslüman zannetse de" ilavesi vardır.
Allah Rasulü kasıtlı olarak yalan uyduran için: "Kim bana kasıtlı olarak yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın" demiştir.314[314]
2. Vefakârlığa Evet, İhanete Hayır
Mü'minler ahid (söz)lerine ve akitlerine saygı gösterirler ve onları yerine getirirler. Çünkü vefa (sözünde durmak) imandandır. Onlar ahidleri bozmayı kabul etmezler. Çünkü sözünden dönmek (kalleşlik) alçakların huyudur. İslamda bu hiyanettir.
Allah Teala şöyle buyurur: "Ahdi de yerine getirin. Doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır."315[315]
Yine Allah Teala: "Eğer bir topluluğun hiyanet etmesinden korkarsan sen de onlara karşı andlaşmayı bozarak aynı davran. Doğrusu Allah hainleri sevmez."316[316]
Hayatta, ihanetin örnekleri çoktur. Allah ve Rasulü, bunlardan bizi menetmişlerdir. Hattâ Allah, onların kıyamet gününde hasımları olduğunu bildirmiştir.
Ebu Hüreyre'den, Rasulüllah (s.a.v.) Allah Teala'nın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Kıyamet günü ben üç kişinin hasmıyım. Benim ismimle verip sonra ihanet eden, hür bir kişiyi satıp parasını yiyen, işçiyi çalıştırıp da ücretini vermeyen."317[317]
Hıyanet evleri yıkar, çünkü o, imâna aykırıdır. Hıyanet sahibinin dini yoktur.
Enes'den, Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Emanete riayet etmeyenin imanı, ahde vefa göstermeyenin dini yoktur."318[318]
3. Cömertliğe Evet, Cimriliğe Hayır
Birçok insan, şeytanın kendilerine güzel gösterdiği yanlış kavramlara yakalanmıştır. Mesela, paranın faizle artması, zekat ve sadakadan dolayı malın eksilmesi, cimrilik yoluyla zengin olmak ve misafire ikram etmekle paranın boşa gitmesi gibi...
Durumu dikkatle incelersek, bunun zıddınm doğru olduğunu görürüz. Rızık veren Allah'dır. O'nun hazineleri tükenmez. Rızık verileni değil, rızık vereni, doyurulam değil, doyuranı yani Allah'ı her türlü noksan ve kusurdan tenzih ederim. O, bütün alemlerden zengindir. O, cömertlerin en zenginidir.
Allah Teala şöyle buyurur: "Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır. Onlardan bir rızık istemem. Beni doyurmalarını da istemem. Şüphesiz rızıklandıran güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'dır."319[319]
Allah, cömertlik evlerini, yaptıkları infaktan sonra kendisinin hayır (nimet) vereceğini bildirerek rahatlatmıştır. Allah bize şeytanın korku ve tehditlerine karşı dikkatli olmamızı bildirmiştir. Çünkü o fakirlikle tehdit eder.
Allah Teala şöye buyurur: "Sarfettiğiniz iki şey kendinizedir. Zaten ancak Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi birşeyin karşılığı haksızlığa uğramaksızm size verilir."320[320]
Ebu Hüreyre'den; Allah Rasûlü şöyle dedi: "Hergün kullar üzerine iki melek iner, onlardan biri: Allah'ım infak edenin malını artır. Diğeri ise: Allah'ım (infak etmeyenin) mahnı da telef et, der."321[321]
Yine Ebu Hüreyre'den; Rasulüllah şöyle buyurdu: Allah Teala buyurur ki: "Ey Ademoğlu hayır yolunda ver ki, sana da infak edilsin."322[322]
Müslüman kardeşim! Fakirlikten korkmadan hayra sarfet, cömerdin hazineleri tükenmez.323[323]
4- Hilme (Yumuşaklığa, Uysallığa) Evet, Cahillik Ve Öfkeye Hayır.
İnsanların en faziletlisi en bilgili olanıdır. İnsanların efendisi, en yumuşak olanıdır. Hilm; yumuşaklık, sabır ve güler yüzlü olmaktır. Hilim; sakinliktir. Halım olan, kendisinde Allah'ın sıfatlarından birisi bulunan demektir. Allah, onunla birliktedir. Onu kurtarır, düşmanına karşı ona yardım eder, dünyasında onu mesud eder, ahiretinde ona nimet verir. Hilmin kaynağı Allah ise, Öfkenin kaynağı da şeytandır. Abdest öfkeyi söndürür, istiğfar da şeytana atılan taştır.
Müslüman ev, içinde gürültü patırtı olmayandır. Ona sükûnet hakim olur. Orada gürültü olmaz, sadece, zikir yapanların sesi, teşbih ve istiğfarda bulunanların mırıltısı, semaya droğru yapılan duaların fısıltısı ve abdest suyunun şırıltısı vardır. Bunlardan sonra, şeytan oraya girmeye cesaret edebilir mi?
Allah Teala şöyle buyurur: "Onlar öfkelerini ye-nerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever."324[324]
Yine yüce Allah şöyle buyurur: 'İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi sen fenalığı en güzel şekilde sav, o zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün. Buna ancak sabredenler kavuşturulur, bu ancak o büyük hazzı tadanlara verilir."325[325]
Hilm müttakilerin huylarmdandır. Yumuşak kimseler Allah'ın dostlarıdır. Onları kendilerine yaklaştırır. Onlara mükafatlarını verecektir. Hilm ayrıca alimlerin tacıdır.
İbn Abbas'dan; Allah Rasûlü (s.a.v.), Eşec Abdülkays'a şöyle buyurur: "Sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır; Hilim ve teenni ile hareket."326[326]
Yumuşaklık, söz, fiil ve meziyetlerin süsüdür. Cahillik çirkinliktir. Öfke ateşten bir kordur.
İbn Abbas'dan (r.a.), Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Rıfk ve yumuşaklık bir şeyde bulunursa onu ancak süsler. Bir şeyden rıfk ve yumuşaklık alınırsa onu da çirkinleştirir."327[327]
Müslüman kardeşim! Sen yumuşak ol, davranışında sabırlı ol, sana hizmet eden herkese teşekkür et. Böylece Rahmana yaklaşır ve şeytanın yolundan uzaklaşırsın.
Abdullah b. Mes'ud, Rasûlüllah'm (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Heyhat! Size ateşe haram olan kişiyi (veya ateşin kendisine haram olduğu kişiyi) haber vereyim mi? İnsanlara yakın, alçak gönüllü, yumuşak, kolaylık gösteren herkese ateş haram kılınmıştır."328[328]
5- Tevekküle Evet, Sahte Tevekküle Hayır.
Allah insanı en güzel biçimde yarattı. Onu akıl vererek şereflendirdi. Yerin karnındaki toprakla onu örttü. Allah insana dünyada çalışmayı emretti. Onun için sebepler yaratıp kapılar açtı. İnsanları birbirlerinin hizmetinde kıldı. Müslümanm, iyi olan herşeyde ihlaslı olması emredilmiştir. O, tembellikten, umursamazlıktan, şeytanın teşvik ettiği zayıf bahanelere sarılmaktan menedilmiştir. Mesela, halk arasında şöyle sözler vardır: "Allah kerîm, o bize de birşeyler ayırmıştır. Bazı kimseler çalışmayı bırakıp: "Biz Allah'a tevekkül ediyoruz" derler. Aslında onlar şeytana dayanıp güveniyorlar.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Ölümsüz diri olan Allah'a güverr."329[329]
Bir başka ayette: "İnananlar sadece Allah'a güvensinler" buyurulur.330[330]
Yine Allah Teala: "Allah'a güvenen kimseye O, yeter" buyurmuştur.331[331]
Allah Rüsûlü (s.a.v.) Rabbinden tavekkül istiyor ve tembellikten Allah'a sığınıyordu. Bize de her türlü keder ve tasadan Allah'a sığınmamızı, işi Allah'a teslim etmemizi ve sebeplere sarılmamızı emrediyordu.
îbn Abbas'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllat (s.a.v.) şöyle dua ediyordu: "Allah'ım! Sana teslim oldum. Sana inandım, Sana güvendim. Sana yöneldim. Senin için düşmanlarıma husûmet besledim. Allah'ım beni saptırmandan Senin izzetine sığınırım. Senden başka ilah yoktur. Sen Hayy'sın, ölmezsin. İnsanlar ve cinler ölürler."
Allah için ihlaslı olmak ve ondan sakınmak, rızkın anahtarı ve nimetin kapısıdır. Bu mânâda şöyle bir hadis vardır:
Ömer'den (r.a.), Rasûlüllah'm (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: "Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, sabah yuvalarından aç çıkıp, akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi size de rızık verirdi."332[332]
Bu konudaki haberlerden birisi de şudur: Rasûlüllah (s.a.v.) İbn Mes'ud'un rivayet ettiği hadiste şöyle buyurmuştur:
"Bana değişik zamanların ümmetleri gösterildi. Ümmetimin de dağı taşı doldurduğunu gördüm. Onların çokluğu ve görünüşü beni şaşırttı. Bana denildi ki: "Razı mısın?" Dedim ki: "Evet." Bana denildi ki: "Bunlarla birlikte 70 bin kişi hesap görmeden cennete girecek."
Rasûlüllah'a soruldu:
“Onlar kimlerdir ya Rasûlallah? Rasûlüllah:
"Övünmeyen, birşeyde uğursuzluk görmeyen, efsun yaptırmayan, Rablerine tevekkül edenlerdir" buyurdu.333[333]
Birisi de şöyle demiştir: "Sen ne zaman vekil olarak Allah'a razı olursan, O sana bütün nimetlerin yolunu açacaktır."334[334]
SEVGİ ve İTAAT EVLERİ
Allah insanlara, kendisine itaat edilmesini ve Rasûlüne uyulmasını emretti. İmansız itaat olmaz. Kalbine sevgi giren kimse, sevdiğine itaat eder. Sevdiği için itaat etmek, korktuğu için itaat etmekten daha üstündür.
İnsanlar arasında, cehenneminden korktukları için Allah'a ibadet edenler, cennetini istedikleri için ibadet edenler ve,affını umdukları için ibadet edenler vardır. İbadet edenlerin en üstünü zatım sevdikleri için ona ibadet edenlerdir.'
Allah Teala şöyle buyurur: 'İyi davrananlara daima daha iyisi ve üstünü verilir."335[335]
Allah ve Rasûlünü sevip İslam'ı metod olarak uygulayan evler, kendilerine bereketlerin inmesine layıktır. Şeytanlar vesveseleriyle onlara yaklaşamazlar. Bunlar hakkında Allah şöyle buyurur: "Doğrusu bu Kur'an en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan mü'minlere büyük ecir vardır."336[336]
Dostları ilə paylaş: |