1- İsar (Fedakarlık)



Yüklə 1,89 Mb.
səhifə44/76
tarix17.01.2019
ölçüsü1,89 Mb.
#98598
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   76

3787. Bölüm

İbrahim (a.s)



Kur’an:

İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim edip, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim’i dost edinmişti.” 1

Sonra da sana: “Doğru yola yönelerek İbrahim’in dinine uy! O müşriklerden değildi” diye vahyettik.” 2

Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, “Seni insanlara imam kıldım” demişti. O “Soyumdan da” deyince, “Zalimler benim ahdime erişemez” buyurmuştu.” 3



Bak. Al-i İmran suresi, 65-68. Ayetler; Nahl suresi, 120-123. Ayetler; Bakara suresi, 125-132, 258, 260. Ayetler; En’am suresi, 74-84. Ayetler; tevbe suresi, 114. Ayet; Meryem suresi, 41-48. Ayetler; Enbiya suresi, 51-73. Ayetler; Şuara suresi, 69-87. Ayetler; Ankebut suresi, 16-18, 24, 27. Ayetler; Saffat suresi, 83- 113. Ayetler; Zuhruf suresi, 26-28. Ayetler; Mumtehine suresi, 4,5. Ayetler; Necm suresi, 36-38. Ayetler; a’la suresi, 18, 19. Ayetler; Hud suresi, 69-76. Ayetler; İbrahim suresi, 35-41. Ayetler; Hac suresi, 26-27. Ayetler

  1. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ama İbrahim’i görmek için kendi dostunuza (Peygambere) bakınız.”4

  2. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala İbrahim’i (a.s) Peygamber olarak seçmeden önce kul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu resül olarak seçmeden önce nebi olarak seçti ve şüphesiz Allah onu halil olarak seçmeden önce resul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu imam kılmadan önce halil olarak seçti ve kendisi için bütün bu makamları bir araya topladığı zaman da şöyle buyurdu: “Şüphesiz ben seni insanlara imam kıldım.5

  3. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İbrahim’i ateşe atmak istediklerinde onu ateşe doğru götürdüler. İbrahim’in gözü ateşe ilişince şöyle buyurdu: “Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir.”1

  4. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İbrahim Allah’ın halilidir” sözümüze gelince… Halil kelimesi “halle” veya “hulle” kelimelerinden türemiştir. “Halle” fakirlik ve yoksulluk anlamındadır. Zira o rabbine karşı fakir ve yoksul (muhtaç) biriydi. Herkesten kopup Allah’a yöneldi, ondan başkasından yüz çevirdi ve onlardan müstağni oldu. Onu mancınıkla ateşe fırlatmak istediklerinde Allah Cebrail’e şöyle buyurdu: “Kuluma yetiş!” Cebrail havadayken ona ulaştı ve şöyle buyurdu: “İstediğin şeyi bana emret! Zira Allah beni sana yardım için göndermiştir.” İbrahim (a.s) şöyle buyurdu: “Hayır, Allah bana yeter. O en güzel vekildir. Ben ondan başkasından bir şey istemem. Ondan başka hiç kimseye ihtiyacım yoktur.” Allah da onu kendisine “Halil” olarak adlandırdı. Yani sadece kendisine fakir ve muhtaç, herkesten kopmuş ve kendisine yönelmiş kimse olarak nitelendirdi.”2

  5. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah İbrahim’i hiç kimseyi reddetmemesi ve aziz ve celil olan Allah’tan başka hiç kimseden bir şey istememesi sebebiyle halil (dost) olarak seçti.”3

  6. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah İbrahim’i sadece, insanlara yemek yedirdiği ve insanlar uyurken gece namaz kıldığı sebebiyle halil (dost) olarak seçti.”4

  7. Hassan b. Atiyye şöyle diyor: “Savaşta orduyu sağ, sol ve orta (olmak üzere üç grub halinde) düzenleyen İbrahim (a.s) idi ve bu da Lut’u (a.s) esir alanlarla savaşmak için yola koyulduğu zamandı.”5

Bak. El-Cihad, 573. bölüm

  1. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah Tebareke ve Teala her şeyden dört şey seçti: …Peygamberlerden dört kişiyi kılıç için seçti: İbrahim, Davud, Musa ve ben.”6

  2. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala’nın “Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Ayette geçen “evvah” kelimesi çok dua eden kimse anlamındadır.”1

  3. İmam Sadık (a.s), hakeza Allah-u Teala’nın “Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu ve kendini Allah’a vermiş bir kimse idi” Ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Yani çok dua eden kimse.”2



İbrahim’in (a.s) Kıssası ve Şahsiyeti Hakkında Bir Çift Söz


Bu söz Kur’anî, ilmî, tarihî ve benzeri konuları kapsamaktadır.

İbrahim’in (a.s) Kur’an’daki Kıssası


İbrahim (a.s) çocukluk çağından doğru ve eğriyi ayırt ettiği çağa kadar kavminin muhitinden uzak bir bölgede yaşıyordu. Daha sonra onların arasına geldi, babasının yanına gitti ama onun ve kavminin puta taptığını gördü. Temiz ve salim bir fıtrata sahip olan İbrahim (a.s) hakkı müşahade etmesi Allah tarafından kendisine eşyanın melekutunun gösterilmesi ve genel olarak hak ile konuşması ve salih ameli sebebiyle ilahi teyide mazhar olduğundan babasının ve kavminin bu yaptıklarını beğenmedi.

Bu yüzden babasıyla putperestliği hakkında tartıştı ve ondan putları terk etmesini istedi. Bir olan Allah’a tapmasını ve Allah’ın kendisini doğru yola hidayete erdirmesi için kendisine uymasını ve şeytanın hakimiyetinden uzak durmasını istedi. O sürekli babasıyla tartıştı, onu irşad etmek hususunda çaba gösterdi, sonunda babası ona kızdı ve onu yanından kovarak ilahlarını kötülemekten ve onlardan yüz çevirmekten el çekmediği taktirde kendisini taşlayacağına dair tehdit etti. Ama İbrahim (a.s) yüce bir ahlaka ve yumuşak bir söze sahip olduğu için ona şefkat ve yumuşaklık dolu bir şekilde şöyle dedi: “Ona selam verdi ve kendisi için bağışlanma dileyeceğine dair söz verdi. Ondan, kavminden ve Allah’ın yerine taptığı şeylerden uzak duracağını bildirdi.”3(Meryem, 41-48)

İbrahim (a.s) öte yandan insanlarla putlar hakkında tartışmaya girişti. (Enbiya, 51-56; Şuara suresi, 69-77 ve Saffat suresi, 83-87) Yine ay, yıldız ve güneşe tapan başka bir grup ile de bu üçü hakkında tartışmaya girişti. Sonunda onların inançlarının batıl olduğunu ispatladı. Dolayısıyla da İbrahim’in putlardan ve mabudlardan yüz çevirdiği her yere yayıldı. (En’am, 74-82) Bir gün insanlar ibadet maresimini yapmak için toplu halde şehirden dışarı çıkınca, İbrahim hasta olduğu bahanesiyle onlarla gitmedi ve şehirde kaldı. Sonra puthaneye giderek yanlarına gidip sorarlar diye büyük put dışında bütün putları yerle bir etti. Halk geri dönünce, mabudlarının başına gelen beladan haberdar oldular. Bu işi kimin yaptığını araştırdılar ve şöyle dediler: “İbrahim adında bir gencin putları kötülediğini işittik.” Bu yüzden onu topluluklarına çağırdılar, halkın önüne getirdiler ve halkın tanıklıkta bulunmasını istediler. İbrahim’i sorgulayarak şöyle dediler: “Ey İbrahim! Sen mi bizim ilahlarımıza böyle yaptın?” İbrahim şöyle buyurdu: “O en büyükleri bu işi yaptı, eğer konuşuyorsa ondan sorunuz.” İbrahim büyük putu sağlam bırakmış, onu kırmamış ve baltasını omuzuna veya omuzuna yakın bir yere asmıştı. Böylece de bu büyük putun diğer putları kırdığını göstermek istemişti. İbrahim (a.s) “Onların büyüğü bu işi yapmış” dediği zaman insanların bu sözüne inanmayacağını biliyordu. Zira putların cansız olduğunu, bu işi yapamadığını çok iyi biliyordu, lakin bunun hemen ardından şu cümleyi söylemek istiyordu: “Eğer gerçekten konuşuyorlarsa kendisine sorunuz.” Böylece açıkça putların cansız olduğunu, hayat ve şuur sahibi olmadığını itiraf etmelerini sağlamış oldu. Bu sebeple de İbrahim’in (a.s) sözünü işittiklerinde vicdanlarına müracaat edip şöyle dediler: “Zalim olanlar, sizlersiniz.” Sonra utanç içinde şöyle dediler: “Sen de biliyorsun ki bu putlar konuşamaz.” İbrahim şöyle buyurdu: “O halde neden Allah’ın yerine sizlere bir zararı ve faydası olmayan putlara tapıyorsunuz. Yazıklar olsun size ve Allah’ın yerine taptığınız şeylere! Hiç düşünmez misiniz? Siz (ellerinizle) yontulmuş şeylere mi taparsınız? Oysa Allah hem sizi hem de o yontulmuş şeyleri yaratmıştır.” Halk şöyle dedi: “Onu yakınız ve ilahlarımıza yardım ediniz.” Büyük bir ateş yaktılar, ateşten bir cehennem vücuda getirdiler ve bu işe halkın tümü katıldı. Daha sonra İbrahim’i ateşe attılar, ama Allah ateşi İbrahim için soğuk ve esenlik kıldı. Onların komplosunu tesirsiz hale getirdi. (Enbiya suresi, 57-70 ve Saffat suresi, 88-98) İbrahim (a.s) bütün bu müddet boyunca, halkın kendisine taptığı ve ilah edindiği Nemrud’un yanına götürüldü. Nemrud İbrahim’le Rabbi hakkında tartıştı. İbrahim ona şöyle buyurdu: “Benim rabbim diriltir ve öldürür” Nemrud da safsata ederek şöyle dedi: “Ben de yaratırım ve diriltirim, örneğin esirleri öldürürüm veya özgür bırakırım.” İbrahim safsata yolunu kapamak için ona daha açık bir ifadeyle şöyle dedi: “Allah güneşi doğudan doğurur, sen onu batıdan doğurt.” İşte burada kafir olan Nemrud şaşkınlık içinde kala kaldı. (Bakara suresi, 258)

Allah, İbrahim’i ateşten kurtardıktan sonra İbrahim, Hanif ve hak dine davet etmeye başladı. Halktan çok az kısmı ona iman etti. Bu cümleden Allah-u Teala Lut’u ve kendisiyle hicret eden İbrahim’in eşini anmaktadır. İbrahim topraklarını terk edip, mukaddes topraklara doğru göçmeden önce bu kadınla evlenmişti.”1 İbrahim ve ona iman eden kimseler, kendi kavimlerinden kenara çekildiler. İbrahim de bizzat baba diye hitap ettiği ama gerçekte babası olmayan Azer’den ayrıldı.1 Eşi ve Lut ile birlikte mukaddes topraklara, orada kültürsüz ve sapık kavminin müdahalelerinden uzak bir şekilde Allah’a ibadet etmek için hicret etti. (Mümtehine/4 ve Enbiya/71) İşte burada münezzeh olan Allah yaşlılık çağına ermiş olan İbrahim’e, İsmail, İshak ve hakeza İshak’ın soyundan Yakub’un dünyaya geleceğini müjdeledi. Bir müddet sonra da önce İsmail, sonra İshak dünyaya geldi. Allah onu, iki evladını ve torunlarını bereketli kıldı.

İbrahim (a.s) daha sonra Rabbinin emriyle su ve bitkinin bulunmadığı bir vadi olan Mekke topraklarına gitti. Henüz bir çocuk olan oğlu İsmail’i oraya bıraktı ve kendisi mukaddes topraklara geri döndü. İsmail Mekke topraklarında gelişip büyüdü. Orada sakin olan Araplardan bir grubu da etrafına toplandı. Böylece Mekke şehri vücuda geldi.

İbrahim (a.s) Mekke’nin ve Ka’be evinin yapılmasından önce ve daha sonra arada bir Mekke topraklarında İsmail’i görmeye gidiyordu. (Bakara/126 ve İbrahim/35-41) İbrahim daha sonra İsmail’in yardımıyla Beytullah’il-Haram’ı bina etti ve o Allah’ın emriyle halk için yapılan ilk ev idi. Bu ev bereketli ve bütün insanların hidayet sebebi olan bir evdi. Orada apaçık ayetler ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren herkes güvendedir. (Bakara/127-129 ve Al-i İmran/69-97) İbrahim Ka’be’yi yaptıktan sonra Hac emrini verdi ve Hac ile ilgili merasimleri teşri etti. (Hac/26-30)

Daha sonra Allah İbrahim’e oğlu İsmail’i kesmesini emretti. Bunun üzerine İbrahim hac merasimini İsmail ile birlikte yapmak için dışarı çıktı. Sa’y yerine vardığında şöyle buyurdu: “Oğulcağızım! Seni kestiğime dair bir rüya gördüm.” İsmail şöyle buyurdu: “Ey babacığım! Görevlendirildiğin şeyi yerine getir. Allah’ın emriyle beni sabredenlerden bulacaksın.” Her ikisi de Allah’ın emrine teslim oldular. İbrahim oğlunu yüz üstü yere yatırdı. Bu esnada şöyle bir ses geldi: “Ey İbrahim! Rüyanı gerçekleştirdin. Allah İsmail’e bir kurban feda etti.” Kur’an-ı Kerim’in İbrahim (a.s) hakkında naklettiği en son konu ise İbrahim’in, Mekke’ye yaptığı bazı yolculuklarında buyurduğu ve İbrahim suresinde (35-41. Ayetler) nakledilen duadır ve İbrahim’in son duası şudur: “Ey Rabbim! Beni, anne babamı ve hesap görüldüğü güne kadar müminleri bağışla.”


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin