Yusuf’un (a.s) Kıssası Hakkında Bir Çift Söz
Allah’ın Yusuf’u ve Manevi Makamını Övmesi
Yusuf (a.s) ihlas, doğruluk ve iyilik sahibi bir kimseydi. Allah ona hikmet ve ilim vermiş, ona rüya tabiri ilmini öğretmişti. Allah onu seçmiş, nimetlerini ona tamamlamış, onu salihlerden biri kılmıştı. (Yusuf suresi) Onu da Nuh ve İbrahim’in ailesinden olan Peygamberler gibi övmüş, onlar arasında kendisinden de bahsetmişdir. (En’am suresi)
Mevcut Tevrat’ta Yusuf’un Kıssası
Tevrat şöyle diyor: “Ve Yakub’un on iki oğlu vardı: Lean’ın oğulları: Yakub’un ilki olan Ruben, Şimeon, Levi, Yahuda, İssakar ve Zebulun; Rahelin oğulları: Yusuf ve Benyamin; ve Rahelin cariyesi Bilhanın oğulları: Dan ve Naftali ve Leanın cariyesi Zilbanın oğulları: Gad ve Aşerdir Paddan –param’da doğmuş olan Yakub’un oğulları bunlardır.1
Hakeza Tevrat şöyle diyor: “Yusuf on yedi yaşında olarak kardeşleri ile beraber sürüyü gütmekte idi. Ve o genç olup babasının karıları Bilha’nın ve Zilpa’nın oğulları ile beraberdi. Ve Yusuf onların fena sözlerini babalarına getirdi. Ve İsrail Yusuf’u bütün oğullarından çok severdi. Çünkü o ihtiyarlığının oğlu idi ve ona alaca entari yaptı. Ve babalarının bütün kardeşlerinden çok onu sevdiğini kardeşleri gördüler ve ondan nefret ettiler ve ona tatlı söz söyleyemezlerdi.
Ve Yusuf rüya görüp kardeşlerine bildirdi ve ondan daha ziyade nefret ettiler. Ve onlara dedi: Rica ederim gördüğüm bu rüyayı dinleyin; işte tarlanın ortasında biz demetler bağlıyorduk ve işte benim demetim kalktı ve dikildi. Ve işte, sizin demetleriniz etrafını kuşatıp benim demetime eğildiler. Ve kardeşleri ona dediler: Şayet üzerimize kıral mı olacaksın? Yahut şayet üzerimize hüküm mü süreceksin? Ve rüyalarından ve sözlerinden dolayı ondan daha çok nefret ettiler. Ve yine başka rüya gördü ve onu kardeşlerine anlatıp dedi: “İşte bir rüya daha gördüm ve işte güneş ve ay ve on bir yıldız bana eğildiler.” Babasına ve kardeşlerine anlattı ve babası onu azarlayıp kendisine dedi: “Bu gördüğün rüya nedir? Ben, anan ve kardeşlerin yere kadar sana eğilmek için mi geleceğiz?” Ve kardeşleri onu kıskandılar fakat babası bu sözü yüreğinde tuttu.
Ve kardeşleri babalarının sürüsünü Şekim’de gütmek için gittiler. Ve İsrail Yusuf’a dedi: “Kardeşlerin sürüyü Şekim’de gütmüyorlar mı? Gel de seni onların yanına göndereyim” Ona dedi: “İşte ben.” Ve ona dedi: “Git, bak, kardeşlerin iyi mi ve sürü iyi mi? Ve bana haber getir.” Ve onu Hebron vadisinden gönderdi. Ve Şekim’e vardı. Ve bir adam onu buldu ve işte kırda avare dolaşıyordu ve adam, “Ne arıyorsun?” diye sordu. Ve dedi: “Ben kardeşlerimi arıyorum; rica ederim onlar sürüyü nerede güdüyorlar? Bana bildir.” Ve adam dedi: “Buradan göç ettiler; çünkü onların: Dotan’a gidelim dediklerini işittim.” Ve Yusuf kardeşlerinin ardına düştü ve onları Dotan’da buldu.
Ve onu uzakta gördüler ve kendilerine yaklaşmadan önce onu öldürmek için düzen kurdular ve birbirlerine dediler: “İşte bu rüyalar sahibi geliyor ve şimdi gelin ve onu öldürelim ve onu kuyulardan birisinin içine atalım. Ve kötü bir canavar onu yedi deriz. Ve onun rüyaları ne olacak görürürz.” Ve Ruben işitip onların elinden onu kurtardı ve dedi: “Canına kıymayalım ve onu babasına geri götürmek üzere onların elinden kurtarsın diye Ruben onlara dedi: “Kan dökmeyin; onu çölde olan bu kuyuya atın; fakat ona el uzatmayın.” Ve Yusuf kardeşlerinin yanına geldiği zaman vaki oldu ki Yusuf’un üzerinde olan alaca entariyi çekip yırttılar; ve kendisini alıp kuyuya attılar ve kuyu boştu onda su yoktu.
Ve yemek yemek için oturdular ve gözlerini kaldırıp gördüler ve işte Cilad’dan İsmaililerin bir kervanı geliyordu ve onların develeri baharat, pelesenk ve mür yüklüydü ve Mısır’a indirmek için gidiyorlardı. Ve Yahuda kardeşlerine dedi: “Eğer kardeşimizi öldürür ve onun kanını gizlersek ne kazanç var. Gelin ve onu İsmaililere satalım ve elimiz ona dokunmasın. Çünkü o kardeşimizdir etimizdir.” Ve kardeşleri sözünü dinlediler. Ve Midyaniler, tacirler, geçiyorlardı ve Yusuf’u çekip kuyudan çıkardılar ve İsmaililere yirmi gümüşe sattılar ve onlar Yusuf’u Mısır’a götürdüler.
Ve Ruben kuyuya döndü ve işte Yusuf kuyuda yoktu ve elbiselerini yırttı ve kardeşlerinin yanına dönüp dedi: “Çocuk yok ve ben nereye gideyim? Ve Yusuf’un entarisini aldılar ve bir ergeç kesip entariyi kana batırdılar ve alaca entariyi gönderdiler ve babalarına getirip dediler: “Bunu bulduk, bak oğlunun entarisi mi yahut değil mi?” Ve onu tanıyıp dedi: “Oğlumun entarisidir; kendisini kötü bir canavar yemiştir. Yusuf mutlaka parçalanmıştır.” Ve Yakub elbiselerini yırttı ve beline çul sardı ve çok günler oğluna yas tuttu. Ve bütün oğulları ile bütün kızları onu teselliye kalktılar ve teselli edilmek istemedi ve dedi: “Çünkü oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak ineceğim.” Ve babası onun için ağladı.”1
Hakeza Tevrat şöyle diyor: “Ve Yusuf Mısır’a indirildi; Firavun’un bir memuru, muhafız askerler reisi Mısırlı Potifar onu oraya indirmiş olan İsmaililerin elinden satın aldı. Ve Rab Yusuf’la idi ve muvaffakiyetli adamdı; ve Mısırlı efendisinin evinde idi. Ve efendisi gördü ki Rab onunla idi. Ve yaptığı her şeyde Rab ona muvaffikiyet veriyordu. Ve Yusuf onun gözünde lütuf buldu ve onun hizmetinde bulunuyordu ve onu evi üzerine tayin etti. Ve kendisine ait olan her şeyi onun eline verdi. Onu evinde, ve kendisine ait olan her şeyi üzerine tayin ettiği zamandan itibaren vaki oldu ki Rab Yusuf’un yüzünden Mısırlının evini mübarek kıldı ve evin içinde ve tarlada ona ait olan her şeyde Rabbin bereketi vardı. Ve kendine ait olan her şeyi Yusuf’un eline bıraktı ve yediği ekmekten başka onun yanında olan hiçbir şeyi bilmezdi. Yusuf endamı güzel ve görünüşü güzeldi.
Ve bu şeylerden sonra vaki oldu ki efendisinin karısı Yusuf’a göz atıp: “Benimle yat” dedi. Fakat reddedip efendisinin karısına dedi: İşte efendim benimle evde ne olduğunu bilmez ve kendisine ait olan her şeyi elime vermiştir, bu evde o benden büyük değildir ve senden başka bir şeyi benden esirgemedi, çünkü sen karısısın; ve nasıl bu büyük kötülüğü yapayım ve Allah’a karşı suç edeyim?” Ve her gün Yusufa söylediği halde, onun yanında yatmak, yahut onunla beraber olmak ricasını dinlemezdi. Ve vaki oldu ki günlerin birinde işini yapmak için eve girdi ve orada ev halkından içeri kimse yoktu. Ve: “Benimle beraber yat” diyerek onu elbisesinden tuttu; ve Yusuf elbisesini onun elinde bırakıp kaçtı ve dışarı çıktı. Ve vaki oldu ki esvabını elinde bırakıp dışarı kaçtığını görünce, evinin adamlarını çağırdı ve onlara dedi: “Bakın, bizimle eğlenmek için bu İbrani adamı bize getirdi; benimle yatmak için yanıma geldi ve yüksek sesle çağırdım; ve vaki oldu ki sesimi yükseltip çağırdığımı işitince, elbisesini yanıma bırakıp kaçtı, ve dışarı çıktı. Ve efendisi evine gelinceye kadar, elbisesini yanında alıkoydu. Ve ona bu sözlere göre söyleyip dedi: Bize getirdiğin İbrani köle benimle istihza etmek için yanıma geldi ve vaki oldu ki, sesimi yükseltip çağırdığım zaman, elbisesini yanıma bırakıp dışarı kaçtı.”
Ve vaki oldu ki efendisi: Bana senin kölen böyle yaptı diyerek karısının kendisine söylediği sözleri işittiği zaman, öfkesi alevlendi ve Yusuf’un efendisi onu alıp zindana attı, kıralın mahpuslarının bağlandığı yere teslim etti, ve orada zindanda kaldı. Fakat Rab Yusuf’la idi e ona inayet gösterdi ve zindan müdürünün gözünde ona lütüf verdi. Ve zindan müdürü ona zindanda olan bütün mahpusları Yusufun eline verdi; ve orada yapılan her şeyi yapan o idi. Zindan müdürü onun elinde olan hiçbir şeye bakmazdı, çünkü Rab onunla idi. Ve yaptığı şeyde Rab ona muvaffakiyet veriyordu.”1
Daha sonra Tevrat Yusuf’un iki zindan arkadaşının onların gördüğü rüyanın ve Firavun’un rüyasının kıssasını nakletmektedir ki bunun özeti de şöyledir: “Bu iki zindanlıdan birisi Firavun’un sucusu, diğeri ise fırıncısı idi. Bunlar Mısır kıralına karşı suç işlediler. Ve onları hapishaneye, muhafız askerleri resisinin evine zindana, Yusuf’un tutuklu bulunduğu yere koydu. Mısır kralının zindanda tutuklu bulunan sucusu rüyasında şarap sıkıyor ve fırıncı ise rüyasında başının üzerine bir sepet olduğunu ve kuşların ondan yediğini gördü. Yusuf’tan rüyalarının tabirini istediler. Birincinin rüyasını şöyle tabir etti: “Sen eski işine suculuğuna geri döneceksin. İkincisinin rüyasını ise asılacağı ve cesedini kuşların yiyeceği şeklinde yorumladı. Yusuf sucudan Firavun’un yanına onu hatırlamasını ve belki zindandan kurtulmasını sağlamasını rica etti lakin şeytan ona bunu unutturdu.
İki yıl sonra Firavun bir rüya gördü ve işte ırmağın kenarında duruyordu ve görünüşte güzel ve ette semiz yedi inek çıktı ve sazlar arasında otlanıyorlardı ve işte onlardan sonra görünüşte çirkin ve ette cılız başka yedi inek çıktı ve ırmağın kenarında ineklerin yanında durdular. Görünüşte çirkin ve ette cılız inekler görünüşte güzel ve ette semiz inekleri yediler. Firavun uykudan uyandı ve ikinci kez uykuya daldı ve ikinci defa rüya gördü. Ve işte sapta yedi semiz ve iyi başak çıktı ve işte onlardan sonra cılız ve doğu rüzgarından yanmış yedi başak bitti. Ve cılız başaklar yedi semiz ve dolgun başağı yuttular ve Firavun korkarak uykudan uyandı Mısır cadıları ve bilginlerini çağırdı ve Fifavun rüyasını onlara anlattı. Fakat onlar bu rüyayı yorumlamaktan aciz idiler.
Bu sırada sucu başı Yusuf’u hatırladı ve Firavun’a şöyle dedi: böyle bir şahsın zindanda olduğunu ve kendisinin gördüğü ve Yusuf’un tabir ettiği bu rüyayı ona da söyledi. Firavun Yusufu çağırmaları için emir verdi ve Yusuf’u getirdiler. Yusuf geldiğinde Firavun onunla konuştu ve birbiri ardınca gördüğü rüyaların tabirini ondan istedi. Yusuf Firavun’a şöyle dedi: “Rüyalarından her ikisinin de yorumu birdir. Allah ne yapmak istediyse onu Firavun’a bildirmiştir. Yedi iyi inek yedi iyi mutlu yılın nişanesidir ve yedi başak ise yedi bereketli yılın nişanesidir. Onlardan sonra çıkan yedi cılız ve çirkin inek ve şark yelinden yanmış boş yedi başak da yedi kıtlık yılı olacaktır.
Firavun’a dediğim söz budur. Allah yapmak istediği şeyi Firavun’a gösterdi. İşte bütün Mısır diyarında yedi büyük bolluk yılı gelecektir. Ve onlardan sonra yedi kıtlık yılı çıkacaktır ve Mısır diyarında bütün bolluk unutulacaktır ve diyarı kıtlık telef edecektir ve diyarda bolluk ardınca gelen bu kıtlık yüzünden bilinmeyecektir, çünkü çok ağır olacaktır. Ve bu rüya Firavun’a iki defa tekrar edildi, çünkü mesele Allah tarafından sabittir. Ve Allah onu yapmakta acele edecektir.
O halde Firavun akıllı ve hikmetli bir adam arasın ve onu Mısır diyarı üzerine koysun. Firavun bütün diyar üzerine memurlar koysun bu yedi bolluk yılında Mısır diyarının humsunu (beşte birini) alsın. Ve buğdayı şehirlerde yiyecek olarak Firavun’un eli altında yığsınlar ve saklasınlar. Ve bu yiyecek Mısır diyarında olacak yedi kıtlık yılı için memlekere zahire olacaktır ve memleketi kıtlıkla başbaşa kalmaktan kurtaracktır. Tevrat kitabında özetle şöyle yer almaktadır:
Firavun Yusuf’un konuşmasını ve rüyayı yorumlamasını beğendi ve onu yüceltti ve bütün ülkenin yönetimini ona verdi. Kendi yüzüğünü Yusuf’un parmağına taktı ve ona ince ketenden elbise giydirdi ve boynuna altın zincir taktı ve onu kendisine ait olan ikinci arabasına bindirdi ve “onun önünde diz çökün” diye bağırdılar. Yusuf yıllarca ve özellikle de kıtlık yılları geldiğinde çok güzel şekilde idare etti.
Tevrat bu kıssaya özetle şöyle devam ediyor: Kenan şehrini ağır bir şekilde kıtlık sarmıştı Yakub kendi çocuklarına Mısır’a gidip buğday getirmelerini söyledi. Yakub’un oğulları Mısır’â doğru hareket ettiler ve Yusuf’un huzuruna vardılar Yusuf onları tanıdı ama onları tanıdığını belli etmedi. Onlarla sert konuştu ve şöyle dedi: “Nereden geldiniz?” onlar, “Kenan’dan yiyecek almak için geldik” dediler. Yusuf onlara, “Siz bizim memleketimize fesat çıkarmak için gelmiş cesurlarsınız” dedi. Onlar, “Biz Kenan’lı bir kişinin çocuklarıyız. Biz on iki kardeşiz ve küçük kardeşimiz babamın yanına kaldı ve biz sizin huzurundayız. Biz hepimiz dürüst kimseleriz, hiçbir kötü çirkin işlerle ilişkimiz yoktur.”
Yusuf şöyle dedi: “Firavun’un canına yemin içerim ki sizin casus olduğunuzu zannediyoruz. Sizin özgür kalmanız için küçük kardeşinizi bizim huzurumuza getirmelisiniz ki sizin iddianıza inanalım.” Yusuf’un emriyle onları üç gün zindana attılar. Ve üçüncü günden sonra Yusuf onlardan Şimon’u alıp gözleri önünde onun bağlanmasını emretti ve diğerlerine ise Kenan’a dönüp küçük kardeşlerini getirmeleri için izin verdi.
Yusuf çuvallarının buğdayla doldurulmasını ve paralarının da onların çuvalına geri konulmasını emretti ve onlara böyle yapıldı. Yusuf’un kardeşleri babalarının yanına geri döndüler ve olayı ona anlattılar. Yakub Bünyamin’i onlarla yollamaktan kaçındı ve onlara şöyle dedi: “Siz beni evladımdan ettiniz. Yusuf kayboldu ve Şimon elimden gitti ve bununla Bünyamin’i ise benden almak istiyorsunuz, bu imkansızdır.” Ve şöyle dedi: “Bu adama kardeşinizi babanızın yanında bıraktığınızı söylemekle kötü bir iş yaptınız.” Onlar şöyle dediler: “O bizimle ve aşiretimizle ilgili sorular sordu. O, “Babanız henüz yaşıyor mu?” Acaba başka bir kardeşiniz daha var mı? diye sordu ve biz de sorduğu sorulara cevap verdik. Biz onun bizden “kardeşinizi yanıma getirin” diyeceğini bilemiyorduk.
Yakub Bünyamin’i onlarla göndermekten çok korkuyordu ama Yahuda ona Bünyamin’i geri getireceğine dair güvence verdiği için Yakub Bünyamin’in onlarla gitmesine izin verdi. Ve Yakub onlara, “Yanınıza bu memleketin en iyi şeylerinden alın o adama hediye götürün ve size geri verdiği paraları da o adama geri götürün” dedi ve onlar da böyle yaptılar.
Mısır’a girdiklerinde Yusuf’un müşaviri ile görüştüler. Niçin geldiklerini söylediler ve götürdükleri paraları geriye getirip müşavire verdiler. Müşavir onlara hoş geldin dedi ve onlara saygı gösterdi ve paraların kendilerinin olduğunu söyledi ve rehin olarak tutulan Şimon’u onlara teslim ettiği zaman onları Yusuf’un yanına götürdü. Onlar Yusuf’un yanında secdeye kapandılar ve getirdikleri hediyeleri ona sundular. Yusuf onları hoşbeş ettikten sonra onların durumunu ve babalarının durumunu sordu. Onlar da küçük kardeşlerini Yusuf’la tanıştırdılar. Yusuf onu övdü ve ona dua etti. Sonra emretti ve yemek getirdiler onlar için ve orada bulunan Mısırlılar için ayrı ayrı yemek koydular.
Daha sonra Yusuf müşavirine onların çuvallarının yiyecekle doldurulmasını ve getirdikleri hediyeleri de onların arasına koymalarını ve su kabının da küçük kardeşlerinin çuvalına konmasını emretti. O bu işi yaptı ve ertesi sabah Yusuf’un kardeşleri yüklerini katırların üzerine bağladılar ve geri döndüler.
Şehirden çıkmışlardı ama henüz uzaklaşmamışlardı Yusuf müşavirine şöyle dedi: “Onlara yetiş ve iyiyi kötü ile değiştirmekle ne kadar kötü yaptınız ve sultanımın su içtiği ve fala baktığı su kasesini çaldınız” de. Onlar duydukları bu sözlerden dolayı rahatsız oldular ve şöyle dediler: “Haşa böyle bir şey yapmaktan uzağız. Biz bu çuvalların üzerindeki paraları bile Ken’an’dan size geri getirmiştik şimdi sultanın evinden gümüş ve altın bir şey çalalım? Bu nasıl mümkün olabilir? Bizden kimin birinde su kabını bulursanız onun canı helal olsun ve bizim hangimizde bulunsa o sultanın kölesi olsun.” Müşavir onların söyledikleri teklifi kabul etti ve Yusuf’un kardeşleri çuvallarını indirdiler ve hepsini açtılar. Müşavir onların çuvallarını büyük kardeşinden en küçük kardeşine kadar incelemeye başladı ve küçük kardeşine geldiğinde kabı onun çuvalından dışarıya çıkardılar ve kardeşleri böyle görünce çuvallarını toplayıp şehre geri döndüler. Yusuf’un yanına gittiler ve müşavire verdikleri sözü ona da söylediler ve yaptıkları günahı ona itiraf ettiler pişmanlık duyarak ve sızlanarak özür dilediler. Yusuf şöyle dedi: “Haşa biz böyle bir şey yapmayız eşyamızın yanında bulunduğu kimseyi alıkoyarız diğerleri ise serbesttir. Babalarınızın yanına geri dönebilirsiniz.
Yahuda öne geldi ve iltimas ve ricada bulunarak şöyle dedi: “Yusuf Bünyamin’in getirilmesini emrettiği zaman bu isteği babalarına söylediler ve o bu işi yapmaktan şiddetle sakındı ama Yahuda Bünyamin’i ona geri getireceğine dair kefil oldu. O Bünyamin’siz babalarıyla karşılaşmak istemediklerini çünkü yaşlı babalarının böyle bir durumu duyduğu an can verebileceğini söyledi ve Yahuda Yusuf’tan Bünyamin’in yerine kendisini köle kabul etmesini ve Bünyamin’i özgür bırakmasını söyledi. Çünkü Yusuf’un kaybolmasından sonra onun kardeşine bağlandı ve onunla sevinçli ve mutlu oldu.
Tevrat’ta şöyle yer alıyor: Yusuf karşısında duran topluluğun içinde daha fazla dayanamadı ve, “Herkesi dışarı çıkarın” diye emretti. Ve Yusuf kendini kardeşlerine tanıttığı zaman seslice ağladı ve bütün Mısırlılar ve Firavun’un ev halkı bunu duydu ve Yusuf kardeşlerine şöyle dedi: “Ben Yusuf’um, babam henüz sağ mıdır?” kardeşleri utançlarından ona cevap veremiyorlardı ve Yusuf kardeşlerine şöyle dedi: “Yanıma gelin” ve yanına geldikten sonra şöyle dedi: Benim Yusuf, hani Mısır’a sattığınız ve şimdi beni sattığınız için üzülmeyin ve size ağır gelmesin. Çünkü Allah hayatı korumak için beni sizin önünüzden gönderdi. Çünkü bu iki yıldır memlekette kıtlık var ve daha beş yıl var ki onlarda çift sürme ve biçme olmayacaktır. Ve Allah yeryüzünde sizin için bir bakiye saklamak ve sizi büyük kurtuluşla yaşatmak için beni önünüzden gönderdi. Ve şimdi beni buraya getiren siz değilsiniz Allah’tır. Ve beni Firavun’a baba ve bütün evine efendi ve bütün Mısır diyarına hükümdar kıldı.
Acele edin ve babama gidin ve ona deyin: “Oğlun Yusuf böyle diyor: Yanıma gel ve orada durma ve Goşen ilinde oturursun. Sen ve oğulların ve oğullarının oğulları, sürülerin ve sığırların ve senin olan her şey bana yakın olursunuz. Ve seni orada beslerim çünkü daha beş yıl kıtlık olacaktır. Yoksa sen, evin ve seninle olanların hepsi yoksulluk çekersiniz. Ve işte gözleriniz ve ve kardeşim Bünyamin’in gözleri görüyor ki size söyleyen benim ağızımdır. Mısır’da olan bütün izzetimi ve bütün gördüğünüzü babama bildirirsiniz ve acele edip babamı buraya getirirsiniz. Bünyamin’in boynuna kapanıp ağladı ve Bünyamin de onun boynunda ağladı. Ve bütün kardeşlerini öpüp onların boynunda ağladı. 1
Hakeza Tevrat özetle şöyle devam etmektedir: “Yusuf kardeşlerini en güzel şekilde donattı ve onları Kenan’a gönderdi. Onlar babalarının yanına geldiklerinde Yusuf’un yaşadığına dair müjde verdiler. Ve olayı ona anlattılar. Yakub sevindi ve bütün aile fertleriyle yaklaşık yetmiş kişi Mısır’a doğru hareket ettiler. Ve Mısır’ın Goşen şehrine girdiler. Yusuf babasını karşılamak için Goşen’e gitti. Her ikisi de birbirinin boynuna kenetlenip ağladılar. Daha sonra baba ve evlatlarını aşağı indirdi. Onları oraya yerleştirdi. Firavun onlara çok saygı gösterdi onlara eman verdi, Mısır’ın en iyi yerinde onlara bir mülk verdi. Yusuf kıtlık yılları boyunca onlara baktı. Giderlerini karşıladı. Yakub Yusuf’u gördükten sonra on yedi yıl Mısır topraklarında yaşadı.
İşte bu Yusuf’un bir yere kadar Kur’an’la benzerliği olan Tevrat’taki hikayesi idi. Biz onu özet olarak naklettik ama bazı yerlerini ihtiyaç duyulduğu için tümüyle naklettik.”1
**
502. Konu
En-Nübüvvet(2)
Nübüvvet(2)
10-Eyyub (a.s)
-
Bihar, 12/339, 10. Bölüm; Kıses-u Eyyub
-
Kenz'ul-Ummal, 11/491; Eyyub
Dostları ilə paylaş: |