3791. Bölüm Eyyub (a.s)
Kur’an:
“Eyüp de: “Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), sen merhametlilerin merhametlisisin” diye Rabbine nida etmişti. Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik.”1
Bak. Sad suresi, 41-44. Ayetler
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eyyub insanların en çok hilim sahibi olanı ve en çok sabredeni idi. İnsanların hepsinden daha çok öfkesine sahip çıkardı.”2
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah Eyyub’a şöyle buyurmuştur: “Acaba seni belaya düçar kılmama sebep olan suçunun ne olduğunu biliyor musun?” O şöyle buyurdu: “Ey Rabbim! Hayır” Allah şöyle arzetti: “Firavun’un yanına varınca onunla iki kelime yumuşak konuştun.”3
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah Eyyub’a (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Benim katımda seni bu belaya düçar kılacak suçunun ne olduğunu biliyor musun?” O, “Hayır” diye arzetti. Allah şöyle buyurdu: “Sen Firavun’un yanına gidince onunla iki kelime yumuşak konuştun.”4
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eyyub hiçbir günahı olmaksızın belaya düçar oldu.”5
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eyyub hiçbir suçu olmadan yedi yıl belaya düçar oldu.”6
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala Eyyub’u hiçbir suç işlemediği halde belaya düçar kıldı ve o sabretti. Sonunda kınandı. Peygamberler kınanmaya tahammül etmezler.”7
-
İbn-i Abbas şöyle diyor: “Eyyub’un eşi bir gün ona şöyle dedi: “Keşke dua etseydin de Allah sana şifa verseydi.” Eyyub şöyle buyurdu: “Eyvahlar olsun sana! Biz yetmiş yıl nimet içinde yaşadık. Şimdi gel de aynı miktarda zorluklar ve musibetlere karşı sabırlı olalım.” İbn-i Abbas şöyle diyor: “Çok geçmeden Eyyub iyileşti.”1
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eyyub (a.s) düştüğü hiçbir belada afiyet ve sağlık dilemedi.”2
-
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar üç şeyi üç kimseden almışlardır: Sabrı Eyyub’dan (a.s), şükrü Nuh’tan (a.s), kıskançlığı da Yakub’un (a.s) çocuklarından.”3
Birkaç Bölümde Eyyub’un Kıssası Hakkında Birkaç Söz
1-Kur’an’da Eyyub’un Kıssası
Kur'an-ı Kerim'de Eyyub'un (a.s) kıssası hakkında sadece bedensel bir rahatsızlığa ve çocuklarını kaybetme acısına mübtela olduğu zikredilmiştir. Daha sonra Allah-u Teala abit kullarına ibret olsun diye sevgi ve merhameti üzere ona şifa vermiş, çocuklarını ve benzeri şeyleri kendisine geri çevirmiştir. (Enbiya suresi, 83 ve 84. Ayetler ile Sad suresi, 41-44. Ayetler)
2-Allah'ın Eyyubu Güzel Bir Şekilde Övmesi
Allah-u Teala onu İbrahim'in neslinden olan Peygamberlerin zümresinden saymış ve onları çeşitli şekillerde övmüştür. (En'am suresi, 84-90. Ayetler) Sad suresinde de Eyyub zikredilmiş, onun sabırlı, iyi ve tevbekar bir kul olduğu beyan edilmiştir. (Sad suresi, 44. Ayet)
3-Eyyub'un (as) Rivayetlerde Yer Alan Kıssası
Tefsir-i Kumi'de şöyle yer almıştır: "Babam İbn-i Fazzal'dan, o da Abdullah b. Bahr'dan, o da İbn-i Miskan'dan, o da Ebi Basir’den o da İmam Sadık’tan şöyle dediğini nakletmiştir: “İmam Sadık’a (a.s) Allah’ın dünyada Eyyub’u hangi sebeple belaya ve sıkıntıya düşürdüğünü sordum. O şöyle buyurdu: “Aziz ve celil olan Allah Eyyub’u dünyada verdiği nimetler sebebiyle belaya düçar kılmıştır ve o da sürekli olarak Allah’a şükretmiştir. O zaman İblis henüz Arş’a ulaşmaktan mahrum değildi. Daha sonra yukarı çıktı ve Eyyub’un karşısında verilen nimetini müşahade etti, onu kıskandı ve şöyle dedi: “Ey Rabbim! Eyyub, kendisine dünyayı verdiğin için sana şükretmektedir. Eğer dünyayı ondan alırsan, asla sana şükretmez. O halde beni dünyasına musallat kıl ki asla nimetine şükremediğini bilesin.” Ona şöyle denildi: “Ben seni onun malına ve çocuklarına musallat ettim.” İmam daha sonra şöyle buyurdu: “İblis gökten aşağıya indi ve Eyyub’un sahip olduğu mal ve evlatlarını yok etti. Ama bu Allah’a şükretmesini arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Bunun üzerine İblis şöyle dedi: “Ey Rabbim! Beni ekinine musallat kıl.” Allah şöyle buyurdu: “Seni, (onun ekinine) musallat kıldım.” İblis, elinin altındaki şeytanlarla geldi, Eyyub’un ekinine üfledi. Bütün hepsi alevlenip yandı. Ama yine Eyyub’un şükrü ve Allah’a övgüsü arttı. Bunun üzerine İblis şöyle dedi: “Ey Rabbim! Beni, onun koyun sürülerine musallat kıl.” Böylece onları da ortadan kaldırdı. Lakin yine Eyyub’un Allah’a hamd ve şükrü arttı. İblis şöyle dedi: “Ey Rabbim! Beni onun bedenine musallat kıl.” Allah onu Eyyub’un akıl ve gözleri dışında bedenine musallat kıldı. İblis, Eyyub’un bedenine üfledi. Bütün bedeni yara bere içinde kaldı.
Eyyub uzun bir müddet bu hal üzere kaldı. Ama yine Allah’a hamd ediyor ve şükürde bulunuyordu. Daha sonra bedeni kurtlandı. Bedeninden bir kurt dışarı çıktığında onu kendi yerine geri çeviriyordu ve şöyle diyordu: “Allah’ın seni yarattığı yere geri dön.” Bir müddet sonra Eyyub’un (a.s) bedeni kokmaya başladı. Öyle ki, beldesindeki insanlar onu beldenin dışarısına götürdüler ve onu beldenin çöplüğüne attılar. Eşi Rahmet binti Efrayim b. Yusuf b. Yakub b. İshak b. İbrahim (a.s), insanlardan sadaka topluyor ve elde ettiği şeyi ona götürüyordu.” İmam Sadık (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: “Eyyub’un bela ve sıkıntısı uzun sürünce ve İblis de Eyyub’un sabrı ve şükrünü görünce, dağlarda ruhbanlığa çekilen Eyyub’un ashabından bir grubun yanına gitti ve onlara şöyle dedi: “Geliniz bu belaya uğramış kulun yanına gidelim. Onun bela ve sıkıntısını soralım.” Daha sonra kül rengi katırlara bindiler ve ona yakın bir yere geldiler. Katırları, Eyyub’un kötü kokusundan ürktüler. Ashap birbirine baktılar. Daha sonra Eyyub’un (a.s) yanına gitti. Onlar arasında henüz genç olan birisi vardı. Onlar Eyyub’un yanına oturdular ve şöyle arzettiler: “Ey Eyyub! Keşke bize ne günah işlediğini söyleseydin. Çünkü Allah’tan (o günahı) sorduğumuz taktirde bizi helak etme imkanı vardır. Bize göre senin hiç kimsenin düşmediği sıkıntılara düşmen, gizlediğin şey sebebiyledir.”
Eyyub (a.s) şöyle buyurdu: “Rabbimin izzetine andolsun ki Allah benim bir yetim ve fakirin yediği yemakten başka bir şey yemediğimi, Allah’a itaat hususunda karşılaştığım iki işten, bedenime en zor ve sıkıntılı olanını tercih ettiğimi bilmektedir.” O genç şöyle dedi: “Ne de kötüsünüz. Allah’ın Resulünü kınadınız ve o da böylece şimdiye kadar, ibadet hususunda gizlediği şeyleri açığa vurdu.” Eyyub (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Rabbim! Eğer bir gün senin hüküm divanında duracak olursam, o zaman hüccet ve delil ikame edeceğim.” Bu esnada Allah ona bir bulut gönderdi ve şöyle buyurdu: “Ey Eyyub! Şimdi seni mahkeme masasına oturttum. O halde delil ve hüccetini getir. Ben sana yakınım ve her zaman yakın oldum.” Eyyub şöyle arzetti: “Ey rabbim! Sen de biliyorsun ki ben sana itaat hususunda ortaya çıkan iki şeyden en zor ve sıkıntılı olanını seçtim. Acaba seni övmedim mi? Sana şükretmedim mi? Seni tesbih etmedim mi?” İmam şöyle buyurmuştur: “Böylece on bin dille buluttan şu ses yükseldi: “Ey Eyyub! Seni, Allah’a kulluk makamına kim yükseltti, oysa insanların çoğu gaflet içindedir. İnsanlar gafil olduğu bir halde, sen Allah’a hamd ediyor, tesbih ediyor ve tekbir getiriyorsun. Acaba sen, Allah’ın sana ihsanda bulunduğu bir şey sebebiyle Allah’a minnet mi ediyorsun?” Eyyub bir avuç toprak alarak ağzına döktü ve sonra şöyle arzetti: “Ey Rabbim! Bağış sendendir. Evet, bana bu işleri sen yaptırdın.” Bunun üzerine Allah ona bir melek gönderdi. O melek ayağıyla yer yüzüne vurdu. Yerin altından bir çeşme akıttı. Eyyub’u o suyla yıkadı. Böylece Eyyub, öncekinden daha iyi ve dipdiri oldu. Allah onun için yemyeşil bir bahçe bitirdi. karısını, malını, çocuklarını, tarlasını ona geri verdi ve o melek Eyyub’un yanına oturarak onunla konuştu ve onunla dost oldu.
Bu esnada Eyyub’un eşi, elinde bir parça ekmekle yanına geldi. Her zamanki yere geldiğinde, oranın değiştiğini ve iki erkeğin orada oturduğunu gördü. Böylece ağlayıp feryad edip şöyle dedi: “Ey Eyyub! Senin başına ne geldi?” Eyyub ona seslendi: “Eşi ileriye doğru yürüdü, Allah’ın ona nimetleri ve sağlığını geri çevirdiğini görünce şükür secdesine kapandı. Eyyub, eşinin saçlarının kesilmiş olduğunu gördü. Bunun sebebi de eşinin bir grubun yanına gidip onlardan Eyyub için götürmek üzere bir miktar yiyecek istemesiydi. Zira o grup güzel saçları bulunan Eyyub’un hanımına şöyle demişlerdi: “Sen bu saçlarını bize sat, biz de sana yiyecek verelim.” Eyyub’un eşi de saçlarını kesip onlara vermiş, Eyyub için onlardan yiyecek almıştı. Eyyub eşinin saçlarının kesildiğini görünce sinirlendi ve ona yüz kırbaç vuracağına dair yemin etti. Eyyub’un karısı, saçlarının kesilmesinin nedenini ona anlattı. Bunun üzerine Eyyub üzüldü. Aziz ve celil olan Allah ona şöyle vahyetti: “Yüz dalın bulunduğu bir desteyi eline al ve onunla eşine vur. Yemininibozma. ”
Eyyub yüz dalın bulunduğu bir desteyi eline aldı, onunla eşine bir defa vurdu ve böylece yeminini eda etti.”
(El-Mizan’ın müellifi) şöyle diyorum: “İbn-i Abbas da bu anlama yakın rivayette bulunmuştur. Veheb’den rivayet edildiği üzere Eyyub’un eşi, Nişa b. Yusuf’un kızı idi.
Bu rivayet de görüldüğü gibi Eyyub’un (a.s) mübtela olma macerasının insanların tabiatının nefret edeceği bir şekilde olduğunu beyan etmiştir. Diğer bir takım rivayetler de bu rivayeti teyit etmektedir. Ama Ehl-i Beytten (a.s) nakledilen bir takım rivayetler bu konuyu reddetmekte, şiddetle inkar etmektedir. Bu rivayetler daha sonra gelecektir.
El-Hisal kitabında Katta’nın Sukri’den, onun da Cevheri’den onun da İbn-i Ammare’den, onun da babasından, onun da Cafer b. Muhammed’den (a.s) ve onun da babasından (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Eyyub (a.s) hiçbir günah işlemediği halde yedi yıl belaya düçar kaldı. Peygamberler asla günah işlemezler. Zira onlar masum ve paktırlar. Onlar ne günah işlerler, ne sapıklığa yönelirler, küçük ve büyük hiçbir suç işlemezler.”
Hakeza İmam şöyle buyurmuştur: “Eyyub’un, uğradığı hiçbir belada, ne bedeni koktu, ne yüzü çirkinleşti, ne bedeninden bir zerre kan veya irin çıktı, ne kimse onu müşahade etmekten korkuya kapıldı, ne de bedeninin herhangi bir yeri kurtlandı. Allah mübtela kıldığı bütün Peygamber ve evliyalarına böyle davranmıştır.
Eğer insanlar, ondan uzaklaşmışlarsa, bu gerçekte onun zahiri perişanlığı ve fakirliği sebebiyleydi. Zira insanlar onun Allah-u Teala tarafından teyit ve yardım gördüğünü ve çok yakında işlerinin düzeleceğini bilmiyorlardı. Nitekim Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan en çok belalara düçar olan Peygamberlerdir. Sonrada daha sonraki ve bir sonraki mertebede yer alanlardır.
Allah Eyyub’u bütün insanların yanında hor düşecek büyük belelara düçar kıldı ki daha sonra Allah’ın ona bağışta bulunacağı büyük nimeti müşahade ettiklerinde, onun hakkında rububiyet iddiasında bulunmasınlar, bu vesileyle, Allah’ın sevap ve mükafatının iki tür olduğunu anlasınlar: Allah’ın sevap ve mükafatının istihkak ve ihtisas olmak üzere iki çeşit olduğunu anlasınlar. Hakeza hiçbir yoksul ve hastayı zayıflığı ve yokluğu sebebiyle, küçük ve hor görmesinler. Allah’ın dilediği herkesi hastalığa düçar kılacağını ve dilediği herkese de her zaman ve her çeşit vesileyle şifa vereceğini bilsinler. Zira Allah bu belaya düşürme ve şifa vermeleri, dilediği herkes için ibret vesilesi kılmakta ve dilediği kimse için de şekavet veya saadet sebebi kılmaktadır. Aziz ve celil olan Allah yaptığı bütün bu işlerde adaletle hükmetmektedir ve Allah’ın işleri, şüphesiz ki hikmet üzeredir. Allah kulları hakkında onların daha çok salahına olan işleri yapmaktadır. Kulların sahip oldukları güç ve kuvvet şüphesiz ki Allah’tandır.
Tefsir-i Kumi’de, “…ona tekrar aile ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik) ayeti hakkında şöyle yer almıştır: “Allah Eyyub’un ailesinden, henüz mübtela olduktan sonra ölenleri ve hakeza mübtela olmadan önce ölenleri ona geri çevirdi. Onların tümünü Allah Eyyub için diriltti ve onlar da Eyyub ile birlikte yaşadılar. Daha sonra Allah Eyyub’u iyileştirdi. Onlar şöyle sordular: “Başına gelen belalar hakkında hangisi senin için daha zor idi?” Eyyub şöyle buyurdu: “Düşmanın başıma gelenlerden dolayı sevinmesi.”
Mecme’ul-Beyan’da ise, “Şüphesiz şeytan bana zarar vermiştir” ayeti hakkında şöyle yer almıştır: “Söylenildiği üzere Eyyub’un hastalığı insanların kendisinden uzaklaşacağı kadar zor idi ve de sıkıntılıydı. Bu esnada şeytan insanlara, onu necis bilmelerini, onu kendi aralarından dışarı atmalarını vesvese etti. Kendisine bakan ve hizmet eden eşinin de aralarında gidip gelmesine müsaade etmemelerini telkin etti. Eyyub bu yüzden büyük sıkıntıya ve acıya düştü. Münezzeh olan Allah’ın kendisine verdiği bela ve acıdan dolayı şikayet etmiyordu.” Kutade şöyle diyor: “Eyyub’un bu durumu yedi yıl sürmüştür.” Bu konu İmam Sadık’tan (a.s) da rivayet edilmiştir.1
502. Konu
En-Nubuvvet(2)
Nübüvvet(2)
11-Şuayb (a.s)
-
Bihar, 12/373, 11. Bölüm; Kıses-u Şuayb
-
Kenz'ul-Ummal, 11/498, 12/480; Şuayb
Dostları ilə paylaş: |