1- İsar (Fedakarlık)


Musa ve Harun’un Kıssası Hakkında Bir Çift Söz



Yüklə 1,89 Mb.
səhifə54/76
tarix17.01.2019
ölçüsü1,89 Mb.
#98598
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   76

Musa ve Harun’un Kıssası Hakkında Bir Çift Söz

1-Musa’nın Allah Katındaki Makamı ve Kulluk Mevkisi


Musa (a.s) Ulu’l-Azm peygamberlerinden biri olup, Peygamberlerin büyüğü, kitap ve şeriat sahibi biriydi. Allah-u Teala özellikle bu Peygamberleri anmış ve şöyle buyurmuştur: Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh’dan, İbrahim’den, Mûsa’dan, Meryem oğlu İsa’dan sağlam bir söz almışızdır.3 Hakeza şöyle buyurmuştur: Allah Nuh’a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettik; İbrahim’e, Mûsa’ya ve İsa’ya da buyurduk ki: “Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin.4

Münezzeh olan Allah ona ve kardeşine ihsanda bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: And olsun ki Mûsa ve Harun’a da iyilikte bulunmuştuk.”5 Hakeza her ikisine de selam göndermiştir: Mûsa ve Harun’a selam olsun” diye iyi birer ün bıraktık6 Hakeza Musa’yı en güzel şekilde övmüştür:

Kitapta Mûsa’ya dair anlattıklarımızı da an. O seçkin kılınmış bir insan, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi. Ona Tur’un sağ yanından seslenmiş ve konuşmak için onu yaklaştırmış tık.7



O, Allah’ın katında değerli bir kişiydi.8

Hakeza şöyle buyurmuştur: Ve Allah, Mûsa’ya gerçekten hitab etmişti.1

En’am suresi, (84-88) ayetlerde ise Hz. Musa’yı diğer Peygamberlerin yanısıra zikretmiş ve tüm Peygamberlerin iyilik sahibi ve salih kimseler olduğunu belirtmiştir. Allah onları tüm varlıklardan üstün kılmış, onları seçmiş ve onları doğru yola hidayet etmiştir. Meryem suresinde de onu Peygamberler zümresinden zikretmiş, daha sonra da bu surenin 58. Ayetinde Peygamberlerin Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerden olduğunu belirtmiştir.

O halde Musa (a.s) bütün bu sıfatlara sahip bir Peygamberdi: İhlas, Allah’a yakınlık, Allah nezdinde itibar sahibi olma, ihsan, salah ve doğruluk ehli, üstünlük, seçkinlik, hidayet ve Allah’ın nimetlerinden nasiplenme... Daha önce de bu sıfatların anlamı, hakeza nübuvvet ve risaletin anlamı, Musa’nın Allah ile konuşması hakkında bu kitabın, ilgili yerinde bahsetmiş bulunmaktayız.

Allah Musa’ya indirdiği kitabı, yani Tevrat’ı zikretmiş ve onu imam, rahmet (Ahkaf suresi/12), furkan, nur, öğüt (Enbiya/48) sıfatlarıyla, içinde hidayet ve aydınlık bulunan (Maide/44) sıfatlarıyla nitelendirmiş ve hakeza şöyle buyurmuştur: Ona levhâlârda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık2

Kur’an, bir kaç yerinde de İsrailoğullarının Tevrat’ı tahrif ettiğini ve Tevrat hakkında ihtilafa düştüklerini belirtmiştir. Buht’un-Nassar’ın kıssasında, Filistin’in onun eliyle yeniden fethedilişi, (Süleyman mabedindeki) heykeli ortadan kaldırışı, Tevrat’ı yakışı, Yahudilerin miladdan önce beşyüz seksen sekiz yılında Babil’e sürgün edişi, sonra, miladdan önce beşyüz otuz sekiz yılında Babil’in Kuriş, padişahı tarafından fethedilişi, Yahudilerin yeniden Filistin’e dönmelerine izin verilişi ve Tevrat’ın Kahin Azra tarafından yazılışı da tarihin ünlü olaylarındandır ve biz kitabın üçüncü cildinde Hz. Mesih’in (a.s) kıssaları bölümünde onlara işaret ettik.

2-Musa’nın (a.s) Kur’an’daki Kıssası


Kur’an-ı Kerim Musa’nın (a.s) adını diğer bütün Peygamberlerden daha çok zikretmiştir, sayıldığı üzere Kur’an’ın yüz altmış altı yerinde adı anılmıştır. Kur’an’ın otuz dört suresinde Hz. Musa’nın kıssasına detaylı veya özet bir şekilde işaret edilmiştir. Musa’nın (a.s) bütün Peygamberlerden daha çok mucizesi olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de onun nurlu mucizelerinden büyük bir miktarını zikretmiştir. Örneğin asasının ejderhaya dönüşü, yed-i beyza, tufan; çekirge, bit ve kurbağaların saldırısı, kan, denizin yarılışı, kudret helvası ve bıldırcının indirilişi, asanın taşa vurulmasıyla çeşmelerin akışı, ölülerin dirilişi, Tur dağının halkın başının üzerine kaldırılışı ve benzeri bir çok mucizeler...

Allah-u Teala’nın kelamında Musa’nın (a.s) kıssasından bazı bölümler yer almış, lakin bu kıssaların cüziyatı ve incelikleri zikredilmemiştir. Aksine Kur’an-ı Kerim’de, Peygamberlerin ve ümmetlerin kıssalarına işarette takip ettiği metot esasınca insanların hidayet ve irşad boyutunda önem arzeden bölümleriyle yetinilmiştir.

Musa’nın kıssalarının genelini kapsayan bu bölümlerde ise şunlara işaret edilmiştir: Mısır’da İsrailli bir ailede dünyaya gözlerini açmış ve Firavun’un emriyle İsrailoğullarının erkek çocuklarının başının kesildiği bir anda dünyaya gelimiştir. Musa’nın (a.s) annesi onu bir sandığa koymuş ve sandığı Nil nehrine atmıştır. Firavun da onu almış, süt vermesi ve büyütmesi için annesine geri çevirmiş, böylece de Musa Firavun’un evinde büyüyüp gelişmiştir.

Musa büluğ çağına erince Kıbtilerden birini öldürmüş, Firavun’un ve saray ehlinin kendisini öldürdüğü adama karşı kısas edeceği korkusuyla Medyen’e kaçmıştır. Musa Medyen’de Şuayb Peygamber’in (a.s) yanında kalmış ve onun kızlarından biriyle evlenmiştir. Daha sonra Şuayb için taktir edilen müddet boyunca ona hizmet ettikten sonra kendi ailesiyle Mısır’a gitmiştir. Tur dağı tarafında bir ateş görmüş ve o gece karanlığında yolu kaybettiği için de Musa orada bulunan ailesini durdurmuş, kendilerine bir miktar ateş getirmek veya ateşin yanında biri varsa ondan yolu sormak için ateşe doğru gitmiştir. Ateşe yaklaştığı zaman Allah o bereketli topraklardaki vadinin sağ tarafından ve ağaçtan ona seslenmiş, onunla konuşmuş, onu Peygamberliğine seçmiştir ve ona içinde asa mucizesi ve yed-i beyzanın da bulunduğu dokuz mucize vermiştir. Allah Musa’yı, ilahi mesajı Firavun ve Firavunculara iletmek ve İsrailoğullarını kurtarmak için seçmiş ve Musa’ya Firavun’a gitmesini emretmiştir. Musa (a.s) da Firavun’un yanına gitmiş, onu hak dine davet etmiş ve ondan İsrailoğullarını kendisiyle göndermesini, eziyet ve işkenceden el çekmesini istemiş ve Firavun’a asa mucizesini ve yed-i beyzayı göstermiştir. Ama Firavun bunu kabul etmemiş, sihirbazların sihir silahıyla Musa’ya (a.s) savaş ilan etmişti.

Sihirbazlar, sihirleriyle ejderhalar ve yılanlar sergilediler. Ama Musa (a.s) asasını attı ve aniden asası ejderhaya dönüşerek bütün o sihirleri yuttu. Sihirbazlar toprağa, secdeye kapanarak şöyle dediler: “Biz, alemlerin rabbine Musa’nın ve Harun’un ilahina iman ettik.” Ama Firavun aynı şekilde inkarı hususunda ısrar etti, sihirbazları tehdit etti ve iman etmedi.

Musa (a.s) yine Firavun ve saraydakileri Allah’a davet etti ve tufan, çekirge, bit, kurbağa ve kan gibi nübuvvet mucizelerini birbiri ardınca onlara gösterdi. Ama onlar yine kibirlenerek ve büyüklenerek küfürlerinde ısrar ettiler. Başlarına gelen her bela ve sıkıntı karşısında şöyle dediler: “Ey Musa! Rabbini bizim için yanındaki ahit ile çağır. Eğer azabı bizden kaldıracak olursa kesinlikle ona iman ederiz ve İsrailoğullarını da kesinlikle seninle birlikte göndeririz.” Ama Allah kendileri için bir müddet taktir edilen azabı onlardan kaldırınca yeniden sözlerinde durmadılar.

Lakin Allah Musa’ya İsrailoğullarıyla gece hareket etmesini emretti. Onlar hareket ettiler ve sonunda denizin sahiline vardılar. Firavun da ordularıyla onları takibe yöneldi. İki grub birbirini gördüğünde, Musa’nın taraftarları, “bize ulaşacaklar” dediler. Musa şöyle buyurdu: “Asla! Zira rabbim benimledir ve çok yakında bana yol gösterecektir” Böylece Musa’ya asasıyla denize vurması emri geldi. Musa da asasıyla suya vurunca su ortadan ikiye yarıldı. İsrailoğulları denizden geçtiler. Firavun ve orduları da onların ardı sıra denize girdiler. Herkes girdikten sonra da Allah suyu her taraftan bir araya getirdi ve bütün Firavuncular boğuldular.

Allah İsrailoğullarını Firavundan ve ordusundan kurtardıktan ve onları içinde ne bir suyun ve ne de bir otun bulunduğu bir kuraklığa ulaştırdıktan sonra onlara yeniden lütuf ve yücelik gösterdi. Kendileri için kudret helvası ve bıldırcın nazil buyurdu ve Musa’ya asasıyla taşa vurmasını emretti. Böylece on iki çeşme aktı. İsrailoğullarının her boyu kendi çeşmesine doğru gitti. O çeşmeden içtiler. Kudret helvası ve bıldırcından yediler. Bulut da başlarına gölge saldı. Daha sonra Allah kendisine Tevrat’ı nazil buyurmak için Tur dağında Musa’yla kırk gün sözleşti. Musa kavminin arasından Allah-u Teala’yla konuştuğunu işitmesi için yetmiş kişi seçti. O yetmiş kişi, Allah’ın Musa’yla konuşmasını işitti, ama şöyle dediler: “Allah’ı apaçık bir şekilde görmedikçe, asla sana iman etmeyiz.” Aniden baktıkları bir halde, başlarına yıldırım düştü. Lakin Allah Musa’nın duasıyla onları yeniden diriltti ve mikat (kararlaştırılan kırk gece) sona erdiğinde Allah Tevrat’ı Musa’ya nazil buyurdu ve ona kavminden ayrıldıktan sonra Samiri’nin kavmini sapıklığa sürükleyip böylece kavminin buzağıya taptığını haber verdi. Musa gazap ve hüzün ile kavmine doğru geri döndü. Buzağıyı ateşe verdi, külünü de denize attı, Samiri’yi kovdu ve ona şöyle dedi: “Git ki dünya hayatın boyunca şöyle diyesin: “La mesas” (bana dokunmayın) Diğer insanlara da tövbe etmelerini ve tövbelerinin kabul edilmesi için de kendilerini öldürmelerini emretti ve böylece tövbeleri kabul oldu. Ama onlar yeniden Tevrat’ın hükümlerini kabul etmediler. Sonunda da Allah onların başına Tur dağını kaldırdı. İsrailoğulları kudret helvası ve bıldırcın yemekten usandılar ve şöyle dediler: “Biz bir tür yemeğe tahammül edemeyiz.” Böylece Musa’dan rabbinden kendileri için sebze, salatalık, sarmısak, mercimek ve soğan gibi bitkileri dilemesini istediler. Böylece Allah onlara, Allah’ın kendilerine taktir ettiği mukaddes topraklara gitmesini emretti. Lakin İsrailoğulları bunu da kabule yanaşmadılar. Bunun üzerine Allah bu toprakları kendilerine haram kıldı. Onları kırk yıl boyunca çölde şaşkınlığa mahkum etti.

Allah’ın Kehf suresinde zikrettiği Musa’nın (a.s) bir kıssası da o gençle salih kulu görmek için Mecme’ul-Bahreyn’e (iki denizin birleştiği yere) gitmesi ve ondan ayrılıncaya kadar onunla birlikte yolculuk etmesidir.


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin