1- siyasî Tarih 2- teşkilât 3- sanat


ENFA Dâribeyzâ'nın eski adı.96 ENFÂL



Yüklə 1,21 Mb.
səhifə7/43
tarix05.09.2018
ölçüsü1,21 Mb.
#76790
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   43

ENFA

Dâribeyzâ'nın eski adı.96



ENFÂL

Genel olarak ganimet, fey veya seleb anlamına gelen terim.97



ENFÂL SÛRESİ

Kur'ân-ı Kerîm'in sekizinci sûresi.

Sûrenin büyük bir kısmı doğrudan Be­dir Gazvesi'yle ilgili olup bu âyetler hic­retin ikinci yılında savaşı takip eden gün­lerde nazil olmuştur. Ancak sûrenin son âyetlerinde müslümanlarla antlaşma yap­mış olan müşrik kabilelerden ve onlann arasında kalmış bazı müslüman azınlık­lardan söz edildiğine göre bu âyetlerin daha sonraki yıllarda, muhtemelen Mek­ke fethi öncesinde veya sonrasında in­diği tahmin edilebilir. Bedir sûresi adıy­la da anılan sûre yetmiş beş âyettir. Fa­sılası, tertibinde yer alan harfleridir.

Sûre adını birinci âyette geçen enfal kelimesinden alır. "Fazlalık" anlamında­ki nefl kökünden gelen nefelin çoğulu olan enfâl "savaşta elde edilen ganimet­ler" mânasındadir. Bazı âlimlere göre ise enfâl genel olarak ganimetler anlamı­na gelmez; ganimetlerden Allah ve Pey­gamber hakkı olarak ayrılması gereken beşte birlik hazine payı için (humus) kul­lanılmıştır. Bununla beraber enfâlin, sa­vaş söz konusu olmadan da müşriklerin elinden çıkıp müslümanlann eline geçen her çeşit vergi veya gelir anlamına gel­diğini söyleyenler de olmuştur. Bu sû­rede söz konusu olan enfâl Bedir Gazvesi'nde elde edilen ganimetlerdir.98

Enfâl sûresi. Bedir Gazvesi'nde müş­riklerden elde edilen ganimetlerin Allah ve Resulü'ne ait olduğunu, dolayısıyla Al­lah ve Resulü'nün koyacağı ölçülere gö­re paylaştırılacağını bildiren, ayrıca müs-lümanlara Allah'tan korkmalarını, bir­birleriyle iyi geçinmelerini, Allah'a ve Re­sulü'ne itaat etmelerini emreden âyetle başlar. Sûrenin esas konusu Bedir Gaz­vesi ve ganimetler meselesi gibi görü­nüyorsa da gerçekte asıl maksat, müs-lOmanların her devirde düşmanlara kar­şı alacakları tedbirlerin temel ilkelerini belirlemektir. Birinci âyette ortaya ko­nan ilkeye göre İslâm'da savaş ganimet elde etmek için değil Allah yolunda ya­pılır. Esasen ganimet için "fazlalık" mâ­nasına gelen enfâl kelimesinin kullanıl­ması da bu gerçeği ortaya koyar. Genel­de bütün müslümanlar, özellikle de sa­vaşa katılacak olanlar Allah'a olan sevgi ve güvenlerini gittikçe arttırarak koru­malı, bedenî ve malî ibadetlerini hiçbir şekilde aksatmamalıdır. Sûrenin giriş kıs­mı sayılan bu bölümden99 sonra Bedir Gazvesi öncesinde ve savaş sıra­sında meydana gelen bazı olaylara te­mas edilir. Aynı âyetlerde düşmana kar­şı uygulanan ve bir savaş taktiği niteliği taşımayan geri çekilişlerin yani savaştan kaçmanın haram olduğu ifade edilir ve Bedir zaferinin Allah'ın yardımıyla kaza­nıldığı vurgulanır.100

Bunun ardından gelen âyetlerde, ge­rek savaşta gerekse barış zamanında kişiyi başarıya götüren ve âhiret saadetini sağlayan etkenler üzerinde durulur. Bunlar da Allah'a ve Resulü'ne itaat et­mek, hem fertlere hem de toplumlara hayat veren ilâhî çağrıya olumlu ve sa­mimi bir karşılık vermektir.101

Daha sonra, Allah'tan sakınmanın mü­minleri iyiyi kötüden ayırma anlayışına ulaştıracağından söz edilerek müşrik­lerin Hz. Peygamber'in hayatına yöne­lik planlarını Allah'ın boşa çıkaracağı­na dikkat çekilir. İnsanların, Resûl-i Ek­rem aralarında bulunduğu ve tövbe et­tikleri sürece helake mâruz kalmaya­cakları hatırlatılır. Bu arada müşrikle­rin Kabe bekçiliğine lâyık bulunmadık­ları, bu şerefin müslümanlara ait olma­sı gerektiği belirtilerek ileride Kabe'nin de müslümanların eline geçeceği dolay­lı olarak müjdelenmiş olur. Ayrıca Bedir zaferinin önemi ve müslümanların bu zaferi kazanmasındaki ilâhî tecelliler üzerinde durulur. Diğer taraftan zafe­rin elde edilmesinde sayı çokluğunun değil inanç, azim, cesaret ve ilâhî yardı­mın önemli olduğu vurgulanır. Müslümanlar hangi şartlar altında olursa ol­sun Allah'ı unutmamalı, O'na ve Resu­lü'ne İtaat etmeli ve hiçbir şekilde birbirleriyle çekişmemelidir. Aksi takdirde zaafa düşer, birlik ve dirliklerini yitirir­ler.102

Sûrenin devamında asıl zaafın riya­kârlık, inançsızlık ve dünya nimetlerine aşırı düşkünlükten kaynaklandığı bildi­rilir. Geçmiş zamanlarda güçlü Firavun orduları bu yüzden nasıl yok olup gittiy­se şüphesiz ki onlara benzeyen müşrik güçler de yok olup gidecektir. Milletleri ve orduları güçlü kılan şeyin dünya ni­metlerine düşkünlük değil İlâhî ilkelere bağlılık olduğu belirtildikten sonra kâ­firlerin ve zalimlerin yeryüzündeki saltanatlarının uzun sürmeyeceği, Bedir'in benzeri zaferlerin ardarda geleceği, an­cak bunun için müslümanların bilinen ve bilinmeyen düşmanlarına karşı kuv­vet hazırlamaları gerektiği ifade edilir.103

Son bölümde Hz. Peygamber'in müs-lümanları savaşa teşvik etmesinin ve on­ları hazırlamasının önemi üzerinde du­rulur. Bu kısımda sûrenin başlangıcı ile bağlantı kurularak İslâm'da cihaddan maksadın esir elde etmek değil insan­ları hidâyete kavuşturup ebedî saadete erdirmek olduğu bildirilir. Allah yolunda yerini yurdunu terkedip hicret edenle­rin ve müslüman saflarına katılanların bundan böyle kardeş olduğu, bunların eskiden yaptıkları şeyler yüzünden bir­birlerine kin ve nefret duymamaları ge­rektiği anlatılır. Yine müslümanların da­yanışma içinde olmaları ve düşmana ait bölgelerde bulunan din kardeşlerine yar­dım elini uzatmaları, kardeşler arasın­da fitne çıkaracak ve müslümanları za­afa uğratacak şeylerden sakınmaları em­redilir. Sûre, İslâmiyet'i benimseyen bü­tün müslümanların aynı haklara sahip olduğunu, ancak akrabaların kendi ara­larında farklı hak ve vecibeleri bulunduğunu bildiren âyetle sona erer.

Enfâl sûresinde Bedir Gazvesi, "iyi ile kötünün, hak ile bâtılın biribirinden ay­rıldığı gün" anlamındaki yevmü'l-furkân terkibiyle anılır. Buna göre Bedir zaferi İslâmiyet'in gelişmesinde Önemli bir dö­nüm noktasıdır. Enfâl sûresini Tevbe sû­resinin bir mukaddimesi sayan, hatta Tevbe sûresinin başına besmele konul-mayışını sırf bu sebebe bağlayan âlim­ler d& vardır. Bu sûreyi okumanın fazi­letine dair Übey b. Kâ'b veya Ebû Ümâ-me tarafından rivayet edilen, Enfâl ile Tevbe sûrelerini okuyanların kıyamet gü­nü şefaate nail olacaklarını bildiren, ay­rıca kendilerine sonsuz sevap verilece­ğini, arşın ve onu taşıyan meleklerin de dünyada iken bunlar için mağfiret dile­yeceğini ifade eden hadisin104 mevzu oldu­ğu kabul edilmişti.105



Bibliyografya:

Râgıb el-İsfahânî, el-Miifredât, "nfl" md.; U-sânul-'Arab, "nfl" md.; Buhârî, "Tefsir", 8/1-7; Tirmizî. "Tefsir", 9; Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), II, 136; Beyzâvî, Enuârü't-tenzîl, İs­tanbul 1302, I, 487; Zerkeşî. el-Burhân, I, 432; Süyûtî, ei-kkân (Bugâ), I, 29, 30, 83; a.mlf., Te-nâsüku'd-dürer ft tenâsübi's-süuer106, Beyrut 1406/1986, s. 89-93; Abdullah Mahmûd Şetıhâte. Ehdâfü külli suretin ue makâsıdühâ fİ'l-Kur^âni'l-Kerîm, Kahire 1986, I. 101; "Enfâl", DMT, II, 561-562; "el-Enfâl", ÜDM/, III, 445-449.




Yüklə 1,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin