Üçüncü Madde
Meskun olan dörtte birin hakikî yedi iklime bölündüğünü bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar, dörtte bir meskunu, gece ve gündüz
farkları itibariyle bir nice bölüm edip, her birine bir iklim adını
vermişlerdir. Yerkürenin kuzey yarısını açıklayıp, ona kıyasla, güney
semtine gitmişlerdir. Bütün yerküreyi altmış iklime bölmeye yetmişlerdir.
Hakiki iklimleri bölümünü, kâh en uzun gün ile ve kâh aylar sayısıyle
belirlemişlerdir. Çünkü ekvatorda oturanlara göre, gece ve gündüz sürekli
onikişer saattir. Bundan sonra kuzey kutbu ve güney kutbu tarafına
ekvatordan uzaklaştıkça, gece ve gündüz farkı ona göre çoğalır. Bu durumda
bu ekvatora paralel enlem daireleri farz edip, her iki daire arasına bir
iklim demişlerdir. O şartla ki, onda en uzun gün, ekvator semtinde bulunan
bir öncekinden yarım saat fazla ola. Bu taksimle beldelerin tabiatları ve
yerleri, gece ve gündüz farkları toplu olarak belirlenmiş ve bilinmiştir.
Zira ki, bir enlemde bulunan beldeler, tabiat ve yer bakımından müşterek
olup, eşit gelmiştir.
Birinci iklimde üç daire farz olunmuştur. Biri iklimin başlangıcı, biri
ortası ve biri sonundur. Kalan iklimlerin her birinde ikişer daire
farz olunmuştur ki, iri iklimin sonu, biri ortasıdır. Zira ki geçen her
iklimin sonuç dairesi, öncekinin başlangıcını belirlemiştir. Eski
filozoflar, iklimleri yedi iklime hasredip, ellinci enlemden yukarıda iklim
düşünmemişlerdir. lakin sonrakiler, yedi iklimin ötesinde olan yerleri
mamur ve meskun bulup, altmışaltıbuçukuncu enleme dek yani burçlar kutbu
dönüş noktasına varıncaya dek, en uzun gününe yarım saat ekleyerek
yirmidört iklim bulup; ondan en uzun güne birer ay ekleyerek, doksanıncı
enleme ulaşıncaya dek bölmüşler ve hepsini otuz iklim itibar ve tayin
etmişlerdir.
Ekvator bölgelerinin çoğu deniz olduğundan, çoğunluğa göre birinci iklimin
başlangıcı onikibuçuk derece enleminde farz olunmuştur. O bölgenin en uzun
günü dahi, yaklaşık onikibuçuk saat bulunmuştur. En uzun güne birer çeyrek
saat eklendiği yer, bu iklimin ortasıdır. En uzun günün onüç saat olduğu
yer, birinci iklimin sonu ve ikincinin başlangıcıdır. Bu durumda, her
iklimde en uzun gün, bu minval üzere, yarım saat eklemek şartıyle,
yirmidördüncü iklimde en uzun gün yirmidört saata ulaşmıştır. Burası, kuzey
burçları kutbunun dönüş yeridir. Lâkin bu iklimler biribirinden küçüktür.
Zira ki, birinci iklimin ienişliği ve uzunluğu mesafesinden, ikinci
ikliminki daha kısa ve daha küçük olup; bütün iklimler bu tertip üzere
biribirinden dar ve az bulunmuştur. iklimlerin enlemi, ekvatordan
başlatılıp, doksanıncı enlemde tamam olmuştur. En uzun iklim, batı
okyanusunda olan Halidat adalarından başlatılıp doğu okyanusunda son
bulmuştur. (Kanarya adalarının batı tarafında bulunan adalar.)
Dördüncü Madde
Yedi meşhur iklimin hududuna bulunan mamur memleketleri ve her birinde olan
yüksek dağları, akan büyük nehirleri ve ahalisinin renklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Dörtte bir oturulan
yeri yedi iklime taksim eden eski filozoflar, her bir iklimi nice meşhur
memleketlerle sınırlayıp, belirlemişlerdir. Nice delillerle tecrübe ederek
sınayıp, araştırmasına yetmişlerdir. Zira ki otuz ve kırk sene zarfında
niceleri bu dörtte bir meskun yeri seyahatle baştan başa gitmişlerdir.
Birinci iklimin mesafesi; atı okyanusundan, Berber ülkesinden, Nebür'den,
Habeş'ten, Hadramut'tan, Sebe'den, Güney Yemen'den, Güney Sind, Hint ve
Çin'den geçip, doğu okyanusunun bazı adalarına uğrar, bilinmiştir. Bu
ikimde yirmi yüksek dağ ve otuz büyük nehir telaşa ve seyrolunmuştur.
Buranın ahalisinin hepsi siyah bulunmuştur. İkinci iklimin mesafesi; batı
ve kuzey şehirlerinin tümünü, Sudan'ı, Kuzey Arap adasını, Yemen'i, Mekke,
Medine, Taif, Katif, Bahreyn ve hürmüz şehirlerini, Hint, sind, Maçin ve
Çin ortalarında bulunan şehirleri geçip, doğu okyanusu adalarının
ortalarına ulaşır bulunmuştur. Bu iklimde yirmiyedi yüksek dağ ve yedi
büyük nehir seyr ve temaşa kılınmıştır. Buranın ahalisi siyaha yakın esmer
müşahede olunmuştur. Üçüncü iklimin mesafesi; batı okyanusundan gelip,
kuzey Afrika şehirlerinden ve Mısır'dan geçip, Kudüs, Şam, Küfe, Bağdat,
Basra, Şiraz, İsfahan ve Fars memleketinin tümünden, Hint, Çind, Maçin ve
Çin'in kuzeyinden geçerek, doğu okyanusu adalarına ulaşmıştır. Bu iklimde
otuzüç yüksek dağ ve yirmi büyük nehir seyrolunmuştur. Buranın ahalîsi
buğday benizli esmer bulunmuştur. Dördüncü iklimin mesafesi akdenizin
tamamıdır. Okyanus olan Sebte boğazından, Endülüs, İspanya ve Galyanın,
Firengistan ve Rumeli'nin güney taraflarından geçip, Akdeniz'in ve
Anadolu'nun güney yarılarından geçer, Trablus, Antakya, İskenderun, Halep,
Erzincan, Diyarbakır, Musul, Tebriz, Erdebil, Kazvin, Tus, İran dağlarının
kuzeyi, Lahor, Keşmir ve Horasan'dan, Hint ve çin'in kuzeyinden geçip, doğu
okyanusunda bulunan adalara ulaşır bilinmiştir. Bu iklimde yirmibeş yüksek
dağ ve yirmiiki büyük nehir seyr ve temaşa kılınmıştır. Buranın ahalisinin
tümü beyaza yakın esmer müşahede olunmuştur. Beşinci iklimin mesafesi; batı
okyanusundan, İspanya kuzeyinden, Akdenizin kuzey yarısından geçip, Anadolu
şehirlerinin çoğu, sivas, Erzurum, Şirvan ve Hazer denizinin güney
yarısında olan Keylan ve Cam emsali şehirleri geçip, Maveraünnehr, Harezm,
Semerkant ve Buhara, Türkistan ve Tataristan'ın güneyi, Deşt-i Kebir,
Tibet, Çin seddinin kuzeyi, Tebük'ün güneyi, Hıta ve Hıtan memleketlerinden
geçip, doğu okyanusa uğrar bilinmiştir. Bu iklimde otuzüç yüksek dağ ve
onbeş büük nehir sayılmıştır. Buranın ahalisinin tümü beyaz bulunmuştur.
iklimlerin en ılımlısı dördüncü iklimdir. Sonra bunun iki tarafında
komşuları bulunan üçüncü ve beşinci iklim ona eklenmiştir. Zira ki bu üç
iklimin suyu ve havası letafetinden ahalisinin çoğu batınî ve zâhiri
kuvvette, güzellik, hüner ve olgunlukta itidal üzere bulunmuştur.
altıncı iklimin mesafesi; batı okyanusundan, firenk memleketlerinin
kuzeyinden ve Rumeli memleketleri kuzeyinde bulunan şehirlerden ve
İstanbul'dan ve Karadeniz'in güney ve kuzeyinde bulunan memleketlerden ve
Azak'tan geçip, Gürcistan'a, Gece, Tiflis, Varna ve Gökçe denizden (Hazer)
Şirvan'ın kuzeyine, Derbent kalesinden Dağıstan ve Ejderhane memleketlerine
uğrayıp, Hazer denizinin kuzey yarısından geçip, Seyhun nehrinin geriinde
olan Karakalpak ve Özbek, Çağatay ve Kaşgar, Ulungay ve Türkistan
memleketlerinden, Tataristan ve Dest-i Kebir'in kuzey yarılarından, Hıta ve
Hıtan memleketlerinin kuzeyinden geçip, doğu okyanusunda bulunan adalara
ulaşır bulunmuştur. bu iklimde onbir yükse dağ ve kırk büyük nehir sayılmış
ve temaşa kılınmıştır. Buranın ahalisi sarıya meyyal beyaz müşahede
olunmuştur. Bu iklimin soğuğu şiddetli iken yine itidal üzere bilinmiştir.
Yedinci iklimin mesafesi; batı okyanusu sahilinden, Portekiz ve
İngiltere'den geçip, Kıpçak, Tesalya, Bulgaristan ve Rusya'dan, Hazer
şehirlerinin kuzeyinden geçip, Deşt-i Kebir'den, esi Tataristan'ın
kuzeyinden ve İskender seddinden geçip, batı okyanusta bulunan adalara
uğrar bilinmiştir. Bu iklimde onbir yüksek dağ ve kırk büyük nehi
seyrolunmuştur. Buranın ahalisi kızıla meyyal beyaz bulunmuştur. Bu yedinci
iklimin sonu ellini enlem tayin olunmuştur. En uzun gün onda, tamam onaltı
saat bulunmuştur.
Esi filozofların görüşlerine göre, yedi iklim bunlardır, ki açıklanmıştır.
Fakat sonraki filozofların görüşleri üzere taksim olunan yirmidört iklimin
hudutlarının belirlenmesi, ilerideki cetvelde olan rakamlara havale
kılınmıştır.
Beşinci Madde
Yedi iklimin ötesinin mamur bulunduğunu, doksanıncı enleme değin
keşfederek, iklimler itibar olunduğunu ve yedi iklimi her birinde en uzun
günün bilindiğini ve en uzun günden her bir iklimde, şehirlerinin yerinin
belirlendiğini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, gerçi eski astronomlar, yedi iklimin ötesini
iltifat ve itibar etmeyip, yedi ikile hasar ve kasr etmişlerdir. Lakin
sonraki astronomlar, tıpkı yedi iklimdeki gibi,en uzun gününe yarım saat
eklendikçe bir iklim itibar edip; ekvatordan en uzun günün yirmidört saat
olduğu yere değin, ki o burclar kutbu dönencesidir, yirmidört iklim
seçmişlerdir. Lakin ondan yerin kutbuna yani âlemin kutbu altına varıncaya
dek yarım saat ekleme kaidesinin yürümesi mümkün olduğundan, en uzun gün
birer ay arttıkça, bir iklim itibariyle iki kutup arasını dahi altı iklime
taksim edip, doksanıncı enleme dek, tümünü otuz iklim belirlemişlerdir.
Yedi iklimin ötesini araştırmak için kutup dönencesi altına değin
gitmişlerdir. Oraları meskûn bulup, halkını surette insan, sîrette hayvan
emsali eksik ve bilgisiz müşahede etmişlerdir. Kutup dönencesi altında bir
kavme yetmişlerdir ki hepsi it ağızlı ve it huylu, biri biriyle itlik
ederler ve it gibi yaşayıp, it dirliğinde olurlar. Kışın şiddetinden on ay
müddetinde it gibi yerlere girerler. Onlar ne din bilirler, ne mezhep; ne
meşrep ne de sanat ederler. Ne süs ne ibadet bilirler. Ne âdet, ne letafet
ve ne nezafet bilirler, ne iffet. suretleri icabı muamele ederler. Orada
bir büyük dağ bulunmuştur ki, ikibuçuk fersah yüksekliği alınmıştır. Dağın
altında altın madeni yanıp, tepesinden dumansız ateşin havaya çıktığını
görmüşlerdir. Dağın etrafından çok sıcak kaynaklar fışkırıp, büyük nehirler
olmuştur ve uz tutmuş olan kuzey okyanusa dökülüp; deniz, suların
sıcaklığıyle çözülüp, ılımıştır. Denizin o sahilleri donmuş olmayıp,
balıklar o semte gelip doluştur. buraların ahalisi, o balıkları avlayıp ve
yiyip, uzak beldelere satıp; onunla hayvan derileri alıp, giyinirler. Oraya
sürekli kar yağdığından, on ay sıcak nehirler ile ılımanlaşmış hamamlarda
kalırlar. iki ay kadar yaz olur ki, hamamlardan dışarıya çıkarlar. Orada
yaşayanlara, âlemin güney yarısı sürekli ufkun altında olduğundan hiç
görünmez. Kuzey yarısı ufkun üstünde olduğundan sürekli görünüp; yıldızların
ve feleklerin hareketi burada değirmen gibi döndüğünden, o yerden
doksanıncı enleme varıncaya değin, en uzun gün hafta ve ay ilavesiyle altı
aya ulaşır. Zira ki güneş, açıklanan batıya yönelik hareketiyle koç
burcunun başlangıcına geldiğinde; doksanıncı güney enleminde bir derece
kadar yeryüzünden batıp doksanıncı kuzey enleminde karanlık oan bir deree
kadar yeryüzünden batıp, doksanıncı kuzey enleminde karanlık olan bir
derece kadar yere doğup; atı ayda kuzey burçlarını dolaşıncaya dek, güney
kutbunda bir gece, kuzey kutbunda bir gün olur. Çünkü güneş, terazinin
başlangıcına oluşur ve güney burçlarında olu. Yerin kuzey kutbundan batıp
yine güneyinde doğar. Altı ayda o burçları kat edinceye dek, kuzey semtinde
yerin bir derecesi yine karanlıkta kalıp, oralarda bulunan deniz donar.
Güney semtinin dahi durumları, kuzeye kıyasla bilinir. Şu halde kuzeyin
gündüz zamanı, güneyin gecesidir; güneyin gündüz zamanı, kuzeyin gecesidir.
(Gece ile gündüzü birbirine dönüştüren Allah münezzehtir.
Bir iklimde en uzun günü bulmak lazım gelirse, o kaçıncı iklimse yarısını,
oniki buçuk saat üzerine eklemekle elde edilir. Mesela beşinci iklimde
bulunan erzurum'da iklim sayısının yarısı olan ikibuçuk, onikibuçuk üzerine
ekense, onbeş olur. Bu durumda açıklığa kavuşmuş olur ki, beşinci iklimde
en uzun gün onbeş saattır. Bu kıyas üzere, en uzun günden, şehrin kaçıncı
iklimin ne semtine düştüğü de bilinir. Mesela şehrimiz Erzurum'un en uzun
günü, onbeş saat oniki dakikadır. Şu halde bu sayının onikibuçuğu
çıkarılıp, kalan ikibuçuk ile oniki dakikanın iki katı alınsa elde edilen
beşten iklim sayısı, yirmidört dakikadan şehrin yeri ortaya çıkar. Yani
bilinir ki, şehrimiz Erzurum beşinci iklimin ikinci yarısının sonlarında
bulunmuştur. Zira ki, her bir iklimi enlem mesafesi yarım saat fazladır ki,
otuz dakikadır. İklimi yarısı, çeyrek saattir ki, onbeş dakikadır. Bu
durumda onbeş dakikada bulunan şehir, iklimin ortasında; onbeşten eksik
bulunan şehir, iklimin evvelindedir. Şehrimiz Erzurum gibi onbeşten fazla
bulunan şehir, iklimin ikinci yarısındadır. Eğer onikibuçuk çıkarılıp,
kalan ikibuçuk, dörde bölünse paralel dairenin sayısı elde edilir. Zira ki
beş iklimin on dairesi olur. Kalanları buna kıyas ile bulunur. Şu halde
ekvatordan doksanıncı kuzey enleme varıncaya dek iklimlerin durumları e
tavırlarla bilindiyse; sonraki astronomlara göre güney tarafının durumları
aynen böyle bilinir. Yani orada da otuz iklim taksim olunur. Zira ki
dünyanın yarısı, ekvatordan kuzey tarafa düşmüştür. Mesela dörtte bir
meskun yerin ekvatorun güney tarafında iklim ola. Kamer dağlarından geçip,
Nil nehrinin kaynağından dolaşır. İkinci iklim, kış dönüm noktası altından
geçip Kortanş burnuna uğrar. Zira ki, sonraki astronomlar o tarafta otuzüç
derece enleminde nice memleketleri bulmuşlardır. Buraların ahalisinin tümü
putperesttir. Şu halde iklimlerin tümünün sayısı ve paralel daireleri, en
uzun günleri, enlemleri ve mesafeleri bütün bunların sayıları bulunmak
murat olunursa, az sonra vereceğimiz cedvelden malum olur. (Mülkünde olanı
en iyi bilen Allah'dır).
Altıncı Madde
Oturulan yerlerin ve şehirlerin mizacını bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: su ve hava, arazi
farklarına bağlı olduğundan, oturulan yerlerin farklılığı hasebiyle
değişik olmuştur. Allah'ın kudretiyle çeşitli tesirlerinden yerin mizacı
ile aynı olup, su ve hava, toprağa uymuştur. Her yerin mizacı aşka bir tarz
olduğu için, her şehir kendi ehlini, kendi mizacı gereğince terbiye
etmiştir.
Sıcak yerlerin mizacı, kendi ehlini kara ve kıvırcık saçlı, hazmı zayıf,
bozuşması kuvvetli, rutubeti az, kalbi korkulu, bedeni yumuşak, düşüş ve
ihtiyarlığı çabuk etmiştir. Habeş şehirleri gibi. Zira ki onları
sâkinlerinin ömrü, ancak otuz seneye gitmiştir. Yaşı kırka varan pek nâdir
olur. Soğuk yerlerde oturanların mizacları, kendi ehline şecaat ve kuvvet
bahşedip, hazımlarını kolay ve rahat kılmıştır. Şu halde soğuk yerler
rutubetli de olursa, kendi ehlini, etli, yağlı, cüsseli ve geniş edi,
genellikle bedenleri arave ve nezaket bulup, beyaz ve berrak olmuştur.
Yazları mutedil olup, kışlarının soğuğu şiddet bulmuştur. Rutubetli
yerlerin izacı, kendi ehlini, güzel yüzlü, yumuşak sözlü edip, onlara
gevşeklik ve mutedil bir yazla kış verip, humma, basur, ishal ve cilt
hastalıklarını çoğaltmıştır. Kuru yerlerin mizacı, endi ehlinin deri, mizaç
ve dimağlarını kurutup, yazlarını sıcak ve kışlarını soğuk eylemiştir.
Yüksek yerlerin mizacı, kendi sakinlerine sıhhat ve kuvvet verip, çoğunu
iyi ahlakla mesrur, ilim ve kemal ile mamur, güzellik ve cemal ile nurlu,
uzun ömürle ömürlü etmiştir. Çukur yerlerin mizacı, kendi mahpuslarına gam
ve kede içinde sıcak ve durgun su verip, onları havasıyle hummalı,
kesafetiyle sıkıntılı, anlayışlarını az ve mizaçlarını illetli etmiştir.
Açık ve taşlı yerlerin mizacı, kendi çevresindekilerin bedenlerini
kuvvetli, saçlarını çok ve boylarını kısa edip, çoğunu çekî ve reşit;
azlarını sıcak ve şiddetli etmiştir. Onlarda kuruluk ve seher çok
olduğundan, savaş ve dövüşe galip olmuşlardır. Karlı dağların mizacı,
öteki soğuk şehirler gibi kendi ehlini tertip edip, karı bâki kaldıkça,
temiz rüzgârıyle onları temiz etmiştir. Deniz çevresindeki yerlerin mizacı,
kendi ehline sıcaklık ve soğukluğu mutedil edip, rutubetini kuruluğu
üzerine üstün etmiştir. Kuzey memleketlerinin mizacı, soğuk beldeler ve
soğuk mevsimler gibi olup, kendi ehlinde asrî hastalıklar çok, karınlarında
safra toplanmasını az etmiştir. O şehirlerinin sakinlerinin hazımları
kuvvetli ve ömürleri uzun olmuştur. Zira ki onların çoğu yüz yıldan fazla
yaşamıştır. onlarda bozuşma az ve damarları dolu olduğundan ve damarları da
geniş olduğundan burun kanaması çok olmuştur. Yaraları az olup, çabuk şifa
buluştur. bedenleri kuvvetli, kanları temiz ve yürekleri ateşli olduğundan,
çoğu yırtıcı hayvan vasıflarıyle dolmuştur. Güney taraflarının izacı, sıcak
şehirler ve mevsimler hükmünde olup, sularının çoğu acı ve tuzlu
bulunmuştur. ehlinin başları rutubet maddeleriyle dolu, hisleri illetli,
azaları gevşek, iştihaları az, mide ve şehvetleri zayıf müşahede
olunmuştur. Yaraları zor şifa bulur. Kadınları, hastalıklarla çocuklarını
düşürüp, çocukları az ve hayızları çok olur Cümlesine sara ve çeşitli humma
isabet edip, basur istila etmiştir. Hatta otuz yaşını geçen, felçli olup
gitmiştir Doğudaki oturulur yerler ki, doğusu açık olan şehirlerin mizacı
sahih ve hoş bulunmuştur. Zira yki güneş, o şehirlerin ahalisi üzerin
doğup, havalarını ılımlı ve temiz kılmıştır. Batı bölgeleri i doğudakilerin
aksi olmuştur. O bölgelerin mizacı, rutubetli ve yoğun kalmıştır. Zira ki
batı bölgeleri ahalisi üzerine güneş, gündüzde şule salmaz, ta yükselip
etrafı ısıtmadıkça üzerlerine gelmez. Şu halde onların soğuk geceleri
ardınca güneş, üzerlerine fecaatle doğup, on an içinde sıcaklığıyle istila
ettiğinden, buraların halkı balgamla olmuştur.
Açıklanan yerlerin birini seçip, vatan murat eyleyen seyyahlara gereklidir
ki, önce o yerin yükseklik ve alçaklığında, açıklık ve kapalılığında olan
özelliklerini ve o şehrin komşusu bulunan dağlar, madenler ve buharların
mizaçlarını ve yönlerini bilip; ondan şehir halkının hastalık ve sıhhatle,
hazım ve şehvette, güzellik ve surette, ahlak ve sürette, meşrep âdette,
mezheb ve iffette haim olan durumlarını tecrübe kılsın. Bundan sonra
binalarının dışını; genişliği ve içi yüksek midir, kapı ve pencereleri
doğuya açık veya kuzeye dönük müdür, bilsin. Zira ki, binanın
şartlarındandır ki , evin içi geniş ve yüksek, kapı ve pencereleri y a
doğuya veya kuzeye açık ola. ta ki sabah rüzgârı ve kuzey rüzgârı o eve
dola. Onunla ev mamur olup, evdekiler ondan her an hayat ve can bulurlar.
Gönülleri hoş olup, bedenleri sıhhat ve âfiyetle kala. şu halde bina
işlerinde önemli ve lüzumludur ki, seher yelini ve kuzey rüzgârını evin
içine dâhil ve güneşin şuası yerine âsıl ve havasının salahı doğu güneşi
ile hâsıl ola. Gerçekte ki, temiz, latif, akıcı, soğuk ve tatlı olan
nehirleri, eserek dolaşıp gelen seher yeli ile nedim ve yâr olup, iştiyak
ile teneffüs etmek, cana safa, cisme şifa ve kalbe ciladır.
Bu konuları resmeden dairelerin burada toplu olarak verilmesi münasip
görülmüştür.
26-BÖLÜM:026:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Boylam ve enlem daireleri ile yerkürenin satranç ve evleri misali
bölünmesini; enlem ve boylamın tayini ile yeryüzünde bulunan beldelerin ve
yerlerin yerlerinin ve yönlerinin birbirlerine uzaklık ve yakınlık
bakımından nispetlerini; hint dairesiyle zeval çizgisi, itidal çizgisi ve
kıble tesbitini; âlemin kutbu tarafında bulunan kutup yıldızının yüksekliği
ve alçaklığıyle meridyen derecelerinin mesafe ve miktarını ve bunların
bilinmesiyle yerkürenin çapının çevresini ve yüzölçümünü bulmayıp kara ve
denizi, ölçü ve seyirle çeşitli noktalarının mesafelerini; dörtte bir
oturulan yerin burçlar üçgeniyle yedi gezegene mensup olan belde ve
yönlerini; zamanın oniki hayvan üzerinde deveranından yeryüzünde olan
tesirleri altı madde ile hakîmâne açıklar ve ortaya koyar.
Birinci Madde
Enlem ve boylam daireleri ile yerkürenin satranç evleri gibi bölünmesini,
enlem ve boylamın belirlenmesiyle yeryüzünde olan belde ve yörelerin ve
yönlerini, birbirlerine uzaklık ve yakınlık yönüyle nispetlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve geometriciler, yerküre üzerinde
onsekiz günyarısı dairesi ve ekvatordan kuzey ve güneye sekiz enlem dairesi
resim ve farzedip; her daireyi üçyüzaltmış dereceye bölmüşlerdir. Şu halde
günyarısı daireleri ile boylam dereceleri ve ekvatora paralel olan enlem
daireleri ile enlem dereceleri belirmenmiş olup, hery iki daire arası onar
derece olarak belirlenmiştir. İklim enleminin başlangıcı ve beldenin
enlemi, ekvatordan iki tarafa seçilmiş ve itibar olunmuştur. Biri kuzey
enlemi, biri güney enlemi bulunmuştur. İklimin başlangıç boylamı ve
beldenin başlangıç boylamı itibar olunan batı okyanusunda Halidan
adalarının günyarısı dairesi ile (Green Wich meridyeni) güneşitleyici
dairenin kesişme noktasından farzolunan beldenin günyarısı dairesiyle
güneşitleyici dairenin kesişme noktası arasında, güneşitleyiciden vâki olan
yay ile o beldenin boylamı bilinmiştir. Beldenin enlemi, başucu noktası ile
güneşitleyici arasında o beldenin günyarısı dairesinde vâki olan yaya ıtlak
olunmuştur. Bu beldenin enlemi, gerek güney ve gerek kuzey semtinde olan
âlemin kutbunun yüksekliğine ve semt farkı kutbunun düşüşüne eşit
bulunmuştur. Bu enlem ve boylam tayiniyle yeryüzünde vâki olan belde ve
yörelerin yerleri ve yönleri, birbirlerine uzaklık ve yakınlık yönüyle olan
nispetleri yaklaşık olarak bilinmiştir.
İki beldenin birbirinin ne semtinde bulundukları açıktır. Mesela temiz
beldeniz Erzurum'un (Grinviç)'ten boylamı, yetmişyedi derecedir. Ekvatordan
enlemi, yaklaşık kırk derecedir, denilip; Mısır'ın boylamı altmışüç derece,
enlemi otuz derecedir denildiğinde: Mısır, Erzurum'un güney batısı yönünde
ve Erzurum, Kahire'nin kuzey doğusu tarafında bulunduğu bilinir. Zira ki,
Mısır'ın boylamı Erzurum'dan eksik olduğundan, batısına ve enlemi eksik
olduğundan güneyine düşmesi gerekir. Erzurum'un boylamı, Mısır'ınkinden
fazla bulunduğundan, doğusunda ve enlemi dahi fazla olduğundan, kuzeyinde
bulunmak gerekir.
iki beldenin arasında bulunan mesafenin uzaklığını bilmek için kaidesi
budur ki: Önce bakılır eğer iki beldenin enlemi uygun ve boyları farklı ise;
boylamlarının farkı, aralarındaki uzaklığı verir. Erzurum ile Tokat gibi.
Eğer iki beldenin boylamı aynı, enlemi farklı bulunsa, bu surette de
enlemleri arasındaki farklılık, aralarındaki uzaklığı verir. Erzurum ile
Musul gibi. Eğer iki beldenin hem enlemleri ve hem boylamları farklı ise,
bu surette aralarındaki uzaklık, dik dik açılı üçgenin kirişi (hypotonuse)
olur ki; açının bir kenarı, beldenin günyarısı dairesinden bir aydır. Bir
kenara,ı istenen beldenin enlem dairesinden bir yaydır. Onun kirişi bulunan
kenar, iki beldenin başucu noktalarından geçen daireden, iki belde arasında
vâki olan yaydır. Çünkü bu üç kanattan iki kanadın miktarı malûmumuzdur, o,
boylam ve enlem farklarıdır. Şu halde bu iki bilinen kenar ile ve kiriş
olan bilinmeyen kenarın miktarını bilmekte kolay yol budur ki: İki bilinen
kenarın kareleri toplamının karekökünü alırız ki, bilinmeyen kenarın
miktarıdır. İşte iki belde arasındaki uzaklık odur. Mesela Erzurum ile
Kahire'nin aralarındaki boylam farkı ondört derece ve elem farkı on
derecedir. Ondört ile onun kareleri toplamı ikiyüz doksanaltı hesap
olunmuştur. Toplamın kökü yaklaşık olarak onyedi bulunmuştur. Şu halde
Erzurum ile Mısır'ın arasının onyedi derece olduğu muhakkak bilinmiştir.
Diğerlerini de bu yolla biliriz. Bununla kıble tarafı dahi bulunur. Nitekim
bu, o bölümde tafsil olunacaktır. Hepsinin daireleri ise bölümün sonunda
verilecektir.
ikinci Madde
Hint dairesi ile zeval çizgisi, itidal çizgisi ve kıble yönünün tesbitini
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve geometriciler, Hint filozoflarının
icadı bulunan hint dairesinden zeval çizgisi olan günyarısı çizgisini ve
itidal çizgisini ve itidal çizgisi olan doğu ve batı çizgisini ve Mekke
yönü olan kıble semtini tespit etmişlerdir. Zeval çizgisini ve itidal
çizgisini bulmanın bir yolu budur ki0 Öce yeri öyle düzlersin ki, ortasına
su dökülse dört tarafına birden akar. Sonra onda bir daire çizip,
merkezinde dik bir çubuk dikersin. Bu, dairenin çapının dörtte biri kadar
olmalıdır. Onun dik olduğunu şakül ölçüsüyle veya dairenin çevresinin üç
yerinden çubuğun tepesi arası eşit olduğundan bulursun. Zevalden önce
gözetlersin, ta ki çubuğun tepesinin gölgesi o daireye girdiğinde, batı
semtinden çevreye ulaştığı noktayı nişan edip, zevalden sonra, onun
daireden çıkışı vaktinde, doğu tarafından çevreye ulaştığı noktayı işaretle
bilirsin. O anda iki nokta arasında dairenin çevresinin kuzeyi bulunan yayı
ikiye bölüp, o yarıdan bir düz çizgi çıkarırsın ve merkezden geçirip
çevreye değin gidersin. İşte günyarısı çizgisi odur. Çubuğun gölgesi o
çizgiden uzaklaştığında, öğle vaktinin başlangıcı olur. Bu çizgi o daireyi
ikiye böler. O iki bölümün ortalarından bir düz çizgi çekersin ki,
günyarısı çizgisini merkezde dik bir açıyle keser, doğu ve batı çizgisi
odur. Bu işlem, en uzun günde daha sıhhatli olur. Zira ki gölgenin girişi
ile çıkışında asla farklılık olmaz. Öteki yolu budur ki: Güneş iki itidal
noktasının birine iken, bu durumu tesbit murat olunsa, hemen güneşin ya
doğuşunun ya batışının gölgesinin istikameti üzere ufuk noktası
paralelinden çıkıp, hint dairesinin merkezine uğrayıp, çevresine ulaşan
benzer çizgi, doğu ve batı çizgileridir. Onunla merkezde dik bir açı üzere
kesişen çizgi, günyarısı çizgisidir. işte zeval çizgisi odur.
Kıble yönünü bilmek için, çizilmiş hit dairesinin çevresini, üçyüzaltmış
bölüme taksim edersin ki, her dörtte biri, doksan bölüm olur. Onu meskûn
beldenin ufku farzedip, kıble yönünün onun hangi noktası olduğunu bulursun
ki; ona dönük olan Kâbe'ye yönelmiş olursun. Şimdi aranan bu noktayı
bilmenin yolu budur ki: Önce Mekke-i Mükerreme'nin boylamı, batı
okyanusunda, eskiden mamur, şimdi denizle dolu olan Halidan adalarından
yetmişyedi derece olduğunu bilirsin. Ekvator enleminden yirmiiki derece
olduğunu bulursun. Bundan sonra meskîn beldenin boylam ve enlemini Halidan
adalarından ve ekvatordan alırsın. Eğer beldenin boylamı Mekke'nin boylamı
ile eşit gelip, beldenin enlemi, Mekke'nin enleminden fazla olursa, o
beldenin kıble semti, günyarısı çizgisinin ufku çevresine ulaştığı güney
noktasıdırki, onda namaz kılacak olan, güney noktasına yönelse, doğru
kıbleye yönelmiş olur. Şehrimiz Erzurum gibi. Zira ki beldemiz, Mekke-i
Mükerremenin, kuzey noktasında vâki olmuştur. Eğer beldenin boylamı Mekke
ile aynı olup, enlemi Mekke'den noksan olursa o beldenin kıble semti;
günyarısının ufuk çevresine kavuştuğu kuzey noktasıdır. Mekke-i
Mükerreme'nin güney noktasında vâki olan Yemen beldesi gibi. Eğer beldenin
enlemi, Mekke'ninkiyle aynı olup, boylamı fazla olursa, o beldenin kıble
semti, batı ve doğu çizgisinin ufuk çevresine bitişik olduğu batı
noktasıdır. Eğer beldenin enlemi, Mekke ile aynı olup, beldenin boylamı
Mekke'den eksik gelirse, o beldenin kıble semti, batı ve doğu çizgisinin
ufuk çevresine kavuştuğu doğu noktasıdır.
Kıble yönünü bilmenin bir yolu dahi budur ki: Güneş, ikizler burcunun
sekizinci derecesinde veya yengeç burcunun yirmiikinci derecesinde
bulunduğu günde; Mekke'nin boylamı ile belde arasında olan farkın her onbeş
derece mesafesi için bir saat ve her bir derece mesafesi için dört dakika
alıp, gözetlersin. Eğer beldenin boylamı Mekke'ninkinden fazla ise, güneş o
günde günyarısını alınan dakikalar ve saatler kadar geçtiğinde, çubuğun
gölgesi o anda kıble tarafında vâki olmuş bilinir. Beldenin kıblesi
gölgenin yönünün hilafına doğru bulunur. Umman beldeleri gibi. Eğer
beldenin boylamı, Mekke'den noksan ise, güneşin o günde günyarısına
gelmesine alınan saat ve dakikalar kadar kaldığında, çubuğun gölgesi o
saatte kıble semti hizasında vâki olur. Kıble yine gölgenin yönünün
hilafına gelir. Sudan beldeleri gibi. Zira ki güneş, oniki derecede
bulunduğu gün, başucu, Mekkelilere gelir bulunmuştur. Eğer beldenin enlem
ve boylamı, Mekke'nin enlem ve boylamından ziyade bulunursa, hint
dairesinin çevresi, güney noktasından başlayıp, iki boylamın arasında
bulunan fazlalık kadar, batı noktası semtine doğru sayarsın. Kuzey
noktasından da batıya o kadar sayıp, iki sonun arasını bir düz çizgi ile
birleştirirsin. Zira ki, dairenin merkezi olan farz olunmuş şehrimizden,
Mekke-i Mükerreme'nin batısı bulunmuştur. Dairenin batı noktasından, iki
enlem arasında bulunan fazlalık miktarı güney noktasına doğru ve doğu
noktasından aynı şekilde sayıp, iki sonun arasını yine düz bir çizgi ile
bağlarsın. Zira ki, varsaydığımız şehrimizde Mekke- Mükerreme güneye vâki
olmuştur. Bu iki muhal çizgi birbiriyle kesişirler. Şimdi dairenin
merkezinden bir çizgi çıkarıp, o kesişme noktasından geçirip, muhite
ulaştırırsın ki, kıble semti, o çizginin çevreye birleştiği noktadır.
Onunla güney noktasının arasında ufuk çevresinde bulunan farz olunmuş
beldemizin yayı, kıblesinin sapma yayıdır ki, onda namaz kılacak olan,
güney noktasından batıya, o yay miktarı sapmış olmak lazımdır. Ta ki,
kıbleye yönelmiş ola. Şimdi bu surette kıble semti, güneybatıdır. Acem
beldeleri gibi. Eğer beldenin enlem ve boylamı, Mekke'nin enlem ve
boylamından eksik bulunursa, belirtilen minval üzere kuzey ve güney
noktasından doğu semtine boylam fazlalığı ölçülüp, batı ve doğu noktasından
kuzey tarafına enlem fazlalığını sayıp, çizgilerle birleştirip, işlemi
tamam edersin. Bu suretin kıble semti kuzeydoğu olur. Habeş beldeleri gibi.
Eğer beldenin boylamı, Mekke'nin boylamından eksik, beldenin enlemi,
Mekke'inn enleminden fazla olursa kuzey ve güney noktasından doğuya boylam
fazlalığını ve batı ve doğu noktasından güneye enlem fazlalığını sayar ve
çizgilerle birleştirip, işlemi tamamlarsın. Bu surette kıble semti
güneydoğu olur. Rum beldeleri gibi. Eğer beldenin boylamı Mekke'den fazla,
enlemi Mekke'den eksik bulunup, kuzey ve güney noktasından batıya boylam
fazlalığı ve batı ve doğu noktasından kuzeye enlem fazlalığını sayıp ve
çizgilerle birleştirip, işlem tamamlansa; bu surette kıble semti kuzeybatı
olur.
Bazı beldelerin enlem ve boylamları bu bölümün sonunda açıklanacaktır.
Dostları ilə paylaş: |