Dördüncü Madde
Parmak kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: El parmakları
eşyayı kavramakta yardımcı âletlerdir. Parmakların eti, kemiklerden hâli
yaratılmadı. Gerçi muhtelif hareketleri sülük ve balık hareketleri gibi
mümkün idi. Lakin parmakların işleri, el titremesi gibi zayıf olmayıp,
metin ve kavi olmak için kemiklerle dolu yaratılmıştır. Bu parmaklar, birer
kemikten yaratılmayıp, müteaddit kemiklerle bulunmuştur. Ta ki işleri zor
olmasın. Her parmak üç kemikten yaratılmıştır. Zira ki, üçden ziyade olsa,
ağır eşyayı zaptetmekten âciz kalırdı. Üçten az olsa, parmakların
hareketleri eksik olurdu. Parmak kemiklerinin uçları ince, kaideleri
geniştir. Üsttekiler alttakilerden boy boy büyük yaratılmıştır. Ta ki
yüklenici ve yüklenen arasında münasebet gökçek olsun. Bu kemikler yuvarlak
kılınmıştır. Ta ki âfetlerden korunmuş kalsınlar. Boşluksuz ve iliksiz,
sertlik üzere yaratılmıştır. Ta ki çekme ve kavrama hareketlerinde
metanetleri sağlam ve kuvvetli olsun. Dışları yumru, içleri çukur
bulunmuştur, ta ki tutma ve oğma kolay olsun. Dış tarafları dahi baş parmak
ve küçük parmak gibi parmak olmayan taraflar yumru kılınmıştır; ta ki
sıkışma anında âfetlerden korunmuş olan yuvarlak şekle benzesin. İçlerinde
et az olmuştur. Ta ki onları koruyup ve örtüp, kavrama ile temas olunan
nesnelerin altında eğilici olsun. Dış tarafları etsiz kılınmıştır. Ta ki,
ağır olmayıp, hafiflik bulsun. Parmakların etrafında tırnaklar olmuştur. Ta
ki uçları, etkili silah yerini tutsun. Parmakların uç etleri çoktur. Ta ki
birine yapıştığında iyice tutsun. Orta parmağın mafsalı uzun olup,
ötekilerininki daha kısa olmuştur. Ta ki, kavrama sırasında parmakların
etrafı eşit olup, avucun içinde boş yer kalmayı, muntazam olsu. Kavranan
yuvarlak üzerinde el ayası ve parmaklar çukurlaşıp, her taraftan ona temas
kılsın.
Baş parmaklar, diğer dördünden daha kısa ve kalın yaratılmıştır. Ta ki
hepsine mukavemette muadil kalsın. Eğer baş parmak, kendi yeri gerisinde
konulsaydı, faydası kalmayıp, engelleri peyda olurdu. Zira ki eğer
baş parak, elin içinde olsaydı, el içiyle ola işlerin çoğu yapılamazdı. Eğer
küçük parmak tarafında konulsaydı, iki el, kavradıkları nesnede, birbirine
mukabil ve uygun gelmezdi ve birbirine yardım edebilmezdi. Eğer elin
sırtına olsaydı, ziyade uzak olup, yararı kalmazdı. Başparmak, tarak
kemiğine bağlanmadı. Ta ki kendi ile dört parmak arasında mesafe dar
olmaya. Şu halde, vakta ki, dört parmak bir taraftan, bir nesneyi kuşatıp,
başparmak ta onlara mukavemet eylese; elin, bir büyük nesneyi alıp
kavraması mümkün olur ve bir tarafla başparmak, avucun kavradığı nesnenin
azası benzeridir ki, onu örter. Bütün parmakların asâyişi, rutubetli ve
yapışkan kılınıp, birine giren rutubetli ve yapışkan kıkırdak ve çukurlara
bitişik yaratılmıştır. Ta ki onunla rutubetleri sürekli olup, onlara
hareketlerinden kuruluk gelmesin. Mafsallarını, kuvvetli bağlar sarıp,
kıkırdak örtüleriyle bitişik yaratılmıştır. Ta ki muhkem olsunlar. Ziyade
sağlamlık için mafsallarında bulunan açıklıkları, küçük kemikler ile
doldurulup, metanet verilmiştir. Bunlara: Semsemaniye derler.
Tırnaklar dört fayda için yaratılmıştır. Birinci faydası: Bir nesneyi
bağlayıp düğümlemekte; parmaklara dayanak olmaktır. İkincisi: Onlarla ufak
nesneleri kaldırıp toplamaya kudret bulmaktır. Dördüncüsü: Bazı vakitler,
gerektiğinde, silah gibi onlarla düşmandan intikam almaktır. Tırnakların
etrafı, yuvarlak kılınmıştır. Ta ki çarpma âfetlerinden korunsunlar.
Yumuşak kemiklerden yaratılmıştır. Ta ki sert nesnelerle karşılaşmada
kolaylıkla eğilip, selametle bükülsünler. Mukavemetle yarılıp ve kırılmayıp,
sağlam kalsınlar. Kazınma ve törpülenme taraflarında bulunmuşlardır. Onun
için büyüyüp ve gelişip, uzar kılınmışlardır. Ta ki çarpmalarda mahvoldukça
yine tamam olsunlar. Uzadıkça, kesmekle karar bulsunlar.
Beşinci Madde
Kasık kemiklerini ve kalçayı bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bedende bulunan
kemiklerin biri dahi kasık kemiğidir. O, kuyruk sokumu yanında sağlı ve
sollu iki kemiktendir ki, kasığın ortasında sağlam bir mafalla birbirine
bitişmiştir. Bunlar, adı geçen üstteki kemiklerin yesası gibi bilinmiştir.
Alttaki kemiklerin hepsinin yüklenicisi ve nakledicisi bulunmuştur. Bu iki
kemiğin her biri dört cüze taksim olunmuştur. Boşluktan yana olan
parçalarına hâsıla kemiği ve harkafe kemiği adı verilmiştir. Önden yana
olan parçalarına kasık kemiği denmiştir. Arkadan yana olan parçalarına virek
kemiği denilmiştir. içe ve aşağıya olan parçalarına kalça payı denilmiştir.
Zira ki, bularda, iki kalça kemiklerinin yumru uçları girecek oyuklar
bulunmuştur. Bu iki kemik üzerinde meni âletleri, rahim, makat, mesane gibi
latif azalar konulmuştur.
İki ayağın faydası: iki nesnedir. Biri nizam, üzere ayakta durmaktır ki,
iki ayak ile sabit ve kaimdir. Biri yukarı çıkma, inme ve düz durma
durumlarında intikallerdir. iki kalça ve iki ayak ile bu intikaller
yapılır. Zira ki, eğer ayağa bir âfet erişse, ayakta durma düzeni zor olur.
İntikal kolay ve rahat olur. Eğer kalça ve baldır adalesine bir âfet
erişse, o vakitte ayakta durma kolay olur, intikal zor olur. Ayak
kemiklerinin birincisi iki kalça kemiğidir ki, bedende olan kemiklerin en
büyüğüdür. Zira ki, bu iki kemik, üstlerinde olanı yüklenici ve altlarında
olanı nakledicidir. Bu iki kemiğin üst tarafları kubbe gibi yumru olup,
hakk'u-l vikete olan çukura girmiştir. Bu iki kemik, önden ve boşluktan yana
yumru, geri ve içeriden yana çukur ve kesik kılınmıştır. Ta ki büyük
adleleri, sinirleri, birçok damarı gökçek koruyup; hepsinden düz bir nesne
hâsıl olup, onula oturuş daha güzel olsun. Eğer hakk'u-l virek beraberinde
düz konulsaydı, iki oyluk arası uygunsuz ve geniş olup, yamuk olurdu. Bu
iki kemiğin alt tarafında diz mafsalları için her birinin iki çıkıntısı
vardır. Diz mafsalından önce baldır kemiklerini beyan ederiz, ta ki ondan
diz mafsalı ortaya çıka.
Altıncı Madde
Baldır kemikleri ve iki diz mafsalını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: bilek gibi
baldır dahi iki kemikten yaratılmıştır. Biri büyük ve uzundur ki, ona büyük
kasba denilmiştir. Biri küçük ve kısadır ki; üst tarafı kalça kemiğine
bitişik olmayıp, ona küçük kasba adı verilmiştir. Kalça gibi baldır
kemiğinin boşluktan yana yumruluğu bulunmuştur. Küçük kasba, alt tarafta
içten yana yumru yaratılmıştır. Ta ki onlarla baldır adaleleri ve sinirleri
muntazam olsun. Hakikatte baldır, o büyük kasbadır ki, kalça kemiğinden
kısa bulunmuştur. Ta ki, hareket için hafif olsun. Bu baldıra bir mutedil
miktar verilmiştir ki; ne üstünü taşımaktan âciz olur; ne hareketten zorluk
bulur. Bununla bile küçük kasba ile dahi ona kuvvet ve sağlamlık
verilmiştir. Küçük kasbanın bu sağlamlığından dahi büyük kasba ie
aralarında olan sinirleri ve damarları örtücü ve koruyucu bulunmuştur.
Mafsal önünde büyük kasbaya iştirakle yumulma ve yayılmaya kuvvet vermek
için yaratılmıştır.
Diz mafsalı: Kalça kemiğinin alt tarafında olan iki çıkıntının baldır
kemiğinin üst tarafında bulunan iki çukura girmek ile hâsıl olmuştur.
Bunlar, birer lif bağı ile bağlanmış olup, iki taraftan iki metin bağ ile
muhkem düğümlenmiştir. İkisinin önleri diz kapağı kemiğinde yerleşmiştir.
Diz kapağı ayrı bir yuvarlak kemiktir ki, ona diz gözü denilmiştir. Bunun
faydası, diz üzerinde oturma anında diz mafsalını ayrılmaktan bu kemik ile
koruyup, emniyet bulmaktır. Bu ağır bedeni taşıyan mafsal, hareketi ile
kuvvet verip, ona direk olmaktır. Ve bu kemiğin yeri bu mafsalın önünde
bulunmuştur. zira ki bu mafsala ani saldırı ve çarpma çoğu zaman ön
taraftan olur, bilinmiştir. ama geri taraftan yana ani çarpma olmayıp, sağ
ve sol tarafa eğilmesi az bulunmuştur. Şu halde ani kalkma ve oturmalarda
diz mafsalına ön taraftan zor zahmet gelmekle ihtiyat kılınmıştır.
Yedinci Madde
Ayak kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Ayak, ayakta
sebat için âlet yaratılmıştır. Şekli, ayakucu tarafına uzamış bulunmuştur.
Ta ki üzerine dayanma ve dinelmeye yardımcı olsun. İç taraftan yana beli
ince kılınmıştır. Ta ki ayakta durma durumunda ön tarafı ayaktan yana dönük
olup, yürürken atılacak ayağın dayanmakla, yürüme düzeni uygun olsun.
Dikenli olan yere, ayak bastığında tabanı üzere olup, diken ona şiddetle
batmasın. Yuvarlak nesnelere ayak ayası, kolay ve sağlam basıp, bir tarafa
kayıp gitmesin. Ayağın çok kemikten oluştuğundan nice faydaları
bilinmiştir. Biri budur ki: Ayak, bastığı nesneyi gerektiğinde sağlam basıp
sabit olmaya kadir bulunmuştur. Zira ki ayak, bastığı nesneyi el ayasının
kavradığı gibi kavrar bilinmiştir. Sair faydaları, çok kemikli olan azanın
sayılan faydalarının aynısı bulunmuştur.
Bir ayağın kemikleri yirmialtı adet olmuştur. Biri topuk kemiğidir ki,
onunla bacak mafsalı tamamlanmıştır. Biri ökçe kemiğidir ki, ayakta
durmanın temel direği onunla bulunmuştur. Biri kayık kemiğidir ki, ayağın
ortası onuna yerden kalkıp ön tarafı dahi onunla yere gelir. Ayak bileğinin
dört kemiği vardır ki, onlarla ayak taraklara bağlanır. Biri merdiven
kemiğidir ki, altıgen şeklindedir. O, ayağın dış tarafından yana
konulmuştur. Ta ki, yer üzerinde o tarafın sebatı gökçek bulunsun. Beş
kemik dahi tarak için yaratılmıştır.
insanın ayak topuğu diğer hayvanların topuğundan daha çıkıntılı kılınmıştır.
Ayağın hareketinde faydalı olan kemiklerin en yararlı topuk bulunmuştur.
Nitekim ayağın sebatında faydalı olan kemiklerin en lüzumlusu topuk
bilinmiştir. Topuk, daha önce açıklanan iki baldır kemiğinin yuvarlak
tarafları arasında konulmuştur ki, onu üst tarafından, kafasından, dış
tarafından ve iç tarafından kuşatmıştır. Onun iki tarafı, topuk kemiğindeki
çukura girmiştir. Bu topuk, bacak ile ökçe arasında bir vasıtadır ki,
onunla birbirine gökçek bitişmesi bulunmuştur. O ikisi arasında mafsal,
metin olmuştur. Topuk ortada bulunup önünden kayık kemiğine, mafsal bağı
ile bağlanmıştır. Kayık kemiği, geri tarafından ökçe kemiğine, ön
tarafından bilek kemiğinin üstüne, dış taraftan yana bacak kemiğine
bitişmiştir. ökçe, topuğun altında konulup, kendi sert, arka tarafı
yuvarlak yaratılmıştır. Ta ki, afetlere mukavemet edip, sertlikle isabet
eden nesneleri iyi tarafa atsın. Alt tarafı düz kılınmıştır. Ta ki, düz
basması kolay olup, bastığı nesne üzerinde rahatla karar etsin. Ölçüsü
büyük olmuştur. Ta ki, bedenin yükünü taşımaya kudreti yetsin. Şekli, uzun
üçgen olup, yavaş yavaş incelip, ayağın ortasında dış tarafına ulaştığında
son bulmuştur. Ta ki, ayağın çukuru arkadan ortaya doğru yavaşlıkla gitsin.
Ayak bileği, el bileğine uymaz. Zira ki, ayak bileğinin kemikleri bir saf;
el bileğininkiler iki saf bilinmiştir. Bu bileğin kemik sayısı, ondan az
kılınmıştır. Zira ki, kavrama ve harekete ihtiyaç, elde çok bulunmuştur.
Ayaktan istenen, sebat ve sağlamlık bilinmiştir. Mafsal ve kemiklerin
çokluğu sebat ve sağlamlığa zararlı olduğu gibi, yoklukları dahi sebat ve
sağlamlığa zararlı olduğundan, insan ayağı bu biçimde yaratılmıştır.
Ayak tarağı, beş kemikten bileştirilmiştir. Ta ki, her birine beş parmaktan
biri bitişip, bir safta dizilsinler. Ayağın parmakları, elinkilerden daha
kısadır. Zira ki, ayakta istenen metanet, elde kavramak bulunmuştur. Ama
baş parmak iki büyük boğumdan ve ondan başka parmakların hepsi üçer
boğumdan yaratılmıştır. Ta ki, yürüme hareketi düzenini bulup, yürüyüşünde
âhenk olsun.
Böylece insan bedeni semsemelerle (susam şeklinde kemik) birlikte toplam
üçyüz kemikten oluşmuştur. Bu bileşim üzere bulunan şaşırtıcı terkipler,
akıl sahiplerine ibret olmuştur. Şaşırtıcı şekillerinde benzersiz yaratıcıyı
fikreden ve düşününe akıllılara hayret gelmiştir. Şaşanlar, bu sanat
şaheseri binadan çok ibret alıp, nice izzet ve lezzet bulmuştur. Yaratıcı
ve şekil veren Allah, münezzehtir, deyip hayrette kalmıştır.
35-BÖLÜM:035:
ÜÇÜNCÜ BAHİS
Uzuvların hareketleri keyfiyetini, adalelerin mahiyetini, cüzlerini,
metanet ve özelliklerini üç bölümde ayrıntılı olarak bildirir.
Dostları ilə paylaş: |