Birinci Madde
Azaların mahiyet ve keyfiyetini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Dört esasın
birinci mizacından doğan bedenin karışık cisimleri olduğu gibi, dört
karışımın dahi birinci mizacından doğan beden azalarının cisimleri
olmuştur. Bazı aza tek ve bazısı bileşik suret bulmuştur.
Tek uzuv odur ki, hangi his olunan cüzünü alsan, sayı ve cisimde cüzü
bütününe ortak olur. Kemik, et ve sinir gibi. Bunlara, cüzleri benzeşen
azalar denir.
Bileşik uzuv odur ki, hangi cüzünü alsan, ne sayıda, ne isimde bütününe
ortak olmaya. Yüz, el ve ayak gibi. Zira ki, yüzün bir cüzü, yüz değildir.
Bunlara: Alet uzuvlar derler. Zira ki hareket ve işlerde tamamen nefsin
âletleri olmuşlardır. Cüzleri benzeşen azanın birincisi kemiktir. Sert
yaratılmıştır. Zira ki kemik, bedenin esası, uzuvların hareketinin direği
bulunmuştur. Sonra kıkırdaktır ki, yumuşaktır. Katlanabilir. O, kemikten
daha yumuşak, sair uzuvlardan daha sert kılınmıştır. Bunun yararı; yumuşak
uzuvlara kemiklerin bağlantısı bununla gökçek olmaktadır. Ta ki yumuşak ile
sertin vasıtası olup; vurma ve düşme zamanlarında her uzuvdan, yumuşak olan
uzuv incinmeye. Sonra sinirlerdir ki, dimağdan ve omurilikten bitmişlerdir.
Katlanmakta esnek, gerilmekte sert olan beyaz cisimlerdir. His ve hareket
için olan aza, bütünüyle sinirlerle tamamlanır. Sonra kirişlerdir ki,
adalelerin çevresinde bitmiş, sinirlere benzer cisimlerdir. Hareketli
uzuvlara tam bağlıdır. Kâh adalelerin sıkılması ile kirişler dahi çekilmiş
olup; hareketli uzuvları çeker. Kâh adalenin yayılmasıyla ve kendi yerine
dönmesiyle kirişler rahatlayıp, uzuvları durumu üzere yayarlar. Sonra kemik
başlarındaki iplikçiklerdir ki, kemiklerden bitmiş, sinirlere benzeyen
cisimlerdir. Bunların adalelere uzananlarına, mutlak bağ derler.
Kemiklerin mafsallarını ve sair uzuvları bağlayanlara ökçe bağı derler. Bu
Adı geçen bağların hiçbirin hissi yoktur. Ta ki kendilerine lazım gelen
hareket fazlalığıyla diğer işlerde incinmeyeler. Bunların faydası,
uzuvları birbirine bağlamaktır. Sora atar damarlardır ki,yürekten çıkarlar.
Uzun ve içleri boştur ki; uzunları sinirlere, cevherleri bağlara benzerler.
Bunların öyle açılıp kapanan hareketleri vardır ki, sükûnet ile
ayrılmıştır. Bunlar can damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar, yürekten
duman buharını saçmakla,ona rahat verip, ruhu bedenin uzuvlarına tevzi için
halk olunmuştur. Sonra toplar damarlardır ki, toplar damarlara benzer
cisimlerdir. Karaciğerden bitmişlerdir. Hepsi de sakindir. Bunlar kan
damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar karaciğerden kanı, bedene tevzi
için yaratılmıştır. Sonra zarlar (perdeler)dir ki, ince ve hisleri olmayan
latif sinirlerden dokunmuş cisimlerdir. Sair cisimlerin yüzeylerini
örterler. Nice faydaları vardır ki: Biri, bütün uzuvları yapı ve şekilleri
üzere korurlar. Biri dahi kendi lifine bitişik olan sinir ve bağlar
vasıtasıyla uzuvları birbirine bağlarlar. Böbrekleri sulbe bağladıkları
gibi. Bir faydası dahi akciğer, karaciğer, böbrek, dalak benzeri hissî
olmayan uzuvların cevherlerinde, bu zarların kendilerine değen bizzat
hassas olup, lifli olan cisimlerine değeni ârizî olarak hissedici
olmalarıdır. Sonra ettir ki, bedende olan bütün bu azanın aralarındaki
boşlukları doldurur.
Alet olan uzuvlar, bunlardan bileşen uzuvlardır ki, inşaallah bundan sonra
onlar dahi açıklanır.
İkinci Madde
Uzuvların isimlerini ve kuvvetlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: bedende olan
azadan her bir uzvun kendi nefsinde tabii bir kuvveti vardır ki, o uzvun
beslenmesi işi, ancak o kuvvetle olur. O kuvvet gıdayı, çeker, tutar ve
ondan fazlayı dışarı atar. Uzuvların hepsinden kuvvetli olan, dimağ ve
karaciğerdir. Zira ki bu ikisi yürekten hayati kuvvet, tabiî hararet ve
ruhu kabul edip, dimağ bütün hislerin başlangıcı olup; karaciğer, bedenin
bütün uzuvlarının besleyicisi olmuştur. Yürekten gayri. Zira ki yürek,
göğsün içinde sol meme altında karaciğer nevinden ve onun renginde fincan
şeklinde şerefli ir uzuv ve latiftir ki, onun aşağı tarafında, alt yüzeyi
ortasında gözbebeği, benzeri siyah bir nokta vardır ki, en latif azadır.
ismi süveydadır. Ruhun kaynağı ve kuvvetlerinin toplamıdır. Hayvanî ruhun
ve insanî nefsin birlikte bulunduğu yer ve Rabbanî ilhamların iniş yeri,
Hüda'nın nazargâhıdır. Bütün uzuvlara hayat, hareket, idrak ve gıda verip,
besleyendir. Bütün kuvvetlerin ve uzuvların hizmetçisi ve uşağıdır. O,
bedenin emîridir. Şu halde bedenin bazı uzuvları reis, bazısı reis hizmetçisi
ve bazısı ne reistir ne de hizmetçi.
Reis uzuvlar, o azadır ki; bedende olan ilk kuvvetlerin başlangıç
yerleridir. Şahsın bekası ve nevin bekası onlara muhtaçtır. Şahsın bekası
hasebiyle olan reis uzuvlar üçtür: Biri yürektir ki, hayat kuvvetinin
başlangıcıdır. Biri dimağdır ki, his ve hareket kuvvetinin başlangıç
yeridir. Biri dahi karaciğerdir ki beslenme kuvvetinin başlangıç yeridir.
Nevin bekası hasebiyle reis ola uzuvlar, yine yukarıda sayılan bu üçüdür.
Nevin bekasına mahsus olan dördüncü uzuv tenasüldür ki, onlar nesli koruyan
meniyi doğurmak için kendilerine muhtaç olunandır. Erkek ve kadın
organlarının tam yapısı olan mizacı ifade ederler.
Hizmetçi olan uzuvların bazısına hazırlayıcılık, bazısına yerine
getiricilik gibi hususi hizmetler vardır. Hazırlayıcılık hizmeti reisin
işinden önce, yerine getiricilik hizmeti reisin işinden sonradır. Yüreğin
hazırlayıcılık hizmetini gören akciğer, yerine getiricilik hizmetini gören
atar damarlar gibi. Dimağın hazırlayıcı hizmetçisi karaciğer ve sair ruh
uzuvları ve gıda uzuvları gibidir. Yerine getirici hizmetçisi sinirler
gibidir. Karaciğerin hazırlayıcı hizmetçisi mide gibidir. Yerine getirici
hizmetçisi toplar damarla gibidir. Tenasül uzuvlarının hazırlayıcı
hizmetçisi, onlardan önce meniyi doğuran aza gibidir. Yerine getirici
hizmetçisi, erkeklerde zekerin deliği ve husyeler arasında olan
damarlardır. Kadınlarda meniyi iten damarlardır. Rahimdir ki, meninin
yararlanışı onda tamam olup, cenin oluşacak yerdir.
Dostları ilə paylaş: |