İkinci Madde
İnsanın beden sıhhatinin korunması esasları olan mizacları bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: Tıb ilmi, beden ilmidir
ki onun nazarisi ve amelîsi haddizatında iki ilimdir. Birinci ilim,
hıfsızsıhha, sıhhati koruma ve ikincisi tedbir-i illet, tedavidir. Halbuki,
beden sıhhati bir büyük nimettir. Din ve dünya ehline devlet serayesidir.
Vücudu korumak saadettir. Kadir ve kıymetini bilip, kaide ve erkanıyle âmil
olmak hoş ganimettir. Çünkü vücudunun sıhhatini koruyan akıllı kimse,
âfiyet bulur. Cismine illet ârız olmayıp, selamet kalır. Tedbir ve ilaca
ihtiyacı kalmayıp, rahat bulur. bol vakit bulup, Mevla'nın marifetine nail
olur. Şu halde 'Marifetnâme' de ancak sıhhati korumanın kaide ve esaslarını
yazmak ve açıklamak lazım gelir. Ta ki, o devlet ve saadetin kadir ve
kıymetini bilip, fırsat elde iken onu koruyasın. Ömrün oldukça sıhhat ve
âfiyette kalasın. Allah ile dolup, Mevla'yı tanımaya meşgul olasın. Sıhhati
korumanın kaidelerini bili, amel eden kimse, Hak'kın yardımı ile vücut
sıhhatine malik olabilir. Lakin mütahassıs tabib olsa bile, gençlik ve
kuvveti baki edemez. Her şahıs, en uzun ecel olan yüzyirmi sene yaşına
gidemez. Özellikle zaruri iş bulunan tabii ölümün vakti geldiğinde, o nu
bir kimse tehir edemez. Zira ki bedenin oluşum ve bekası, o rutubetle
mümkündür ki, onu gıda edip, fazlalarını atan sıcaklığa yakındır. Şu halde
bu tabii hararet, o maddesi olan tabi rutubeti ayrıştırarak, o rutubet az
kaldığında, bu hararet dahi azalıp, gıda hazmı da zayıf olur. O îrâdı
noksan bulur ki, eğer o îrat olmasaydı, bu beden oluşum müddetinde beka
bulmazdı. O halde bedene dahi gün gün zaaf ve noksan gelir. Ta tabii
rutubet yok olduğunda, tabii hararet dahi söner. Her şahsın kendine mahsus
olan mizac ve kuvveti hasebiyle ömrü müddeti ve mukadder eceli bulunan
tabii ölüm ancak budur.
Bu durumda sıhhati korumanın gayesi budur ki, önce mizacları bilip, onda
zaruri sebebleri, açık sebeblerle bedende bulunan tabii rutubeti
bozulmaktan korumak ve fazla ayrışmadan koruyup, ecele varıncaya dek,
dışarıdan bir zarar isabet etmezse, dört çağdan her yaşı, kedi gereğince
koruyarak, sıhhat ve âfiyette gönül safasıyle ömrünü tamam eder.
Bedenin mizacları, on alâmetle bilinmiştir. Zarurî sebebleri altı adet
bulunmuştur.
İkincisi: Et, yağ ve iç yağdır. Bunların çokluğu bedenini rutubetine, azlığı
kuruluğuna alâmettir. Fakat etin çokluğu, bedenin rutubet ve hararetine,
sadece yağ ve içyağın çokluğu, bedenin rutubet ve soğukluğuna alâmetidir.
Dördüncüsü, beden rengidir ki, onun beyazı, soğukluğuna ve balgam çokluğuna
alâmettir. Kırmızılığı, hararetine ve kan üstünlüğüne alâmettir. İkisinin
bileşimi, itidale alâmettir. Buğday rengi, hararetine alâmettir. Sarılığı,
hararetine ve safra üstünlüğüne alâmettir. Siyahlığı, soğukluğunun ifratına
ve siyah köpük üstünlüğüne alâmettir.
Beşinci, uzuvların yapısıdır ki, göğsün genişliği, nabzın fazla hareketi,
damarların dışta oluşu ve kalınlığı, el, ayak ve kemiklerin büyüklüğü,
bedenin hararetine alâmettir. Bu uzuvların zıt olması, bedenin soğukluğuna
alâmettir.
Altıncısı infial keyfiyetidir ki, süratli infial hangi keyfiyetten olursa
beden dahi o keyfiyette olduğuna delalet eder. Mesela soğukluk
keyfiyetinden süratle müteessir olmak, o bedenin soğukluğuna telalet eder.
Yedincisi tabii fiillerdir ki, fiillerinde olgun olan tabiat, kendi
itidaline, eksik veya bâtıl olan soğukluğuna, yavaş bulunan hararetine
alâmettir. Tabiat sürati hararetine, yavaşlığı soğukluğuna alâmettir.
Sekizincisi uyku ve uyanıklıktır ki, uykunun çokluğu bedenin soğukluk ve
rutubetine, uyanıklığın çokluğu, hararet ve kuruluğuna alâmettir. İkisinin
itidali bedenin itidaline alâmettir.
Dokuzuncusu büyük abdesttir ki, onun keskin kokulusu ve sağlam renklisi
bedenin hararetine, bunun zıttı bedenin soğukluğuna alâmettir.
Onuncusu nefsânî intikallerdir ki, onların kuvvet, sürat ve çokluğu bedenin
hararetine, yavaş hissi bedenin soğukluğuna alâmettir. Devamlılık ve sebatı
bedenin kuruluğuna, çabuk bitişi rutubetine alamettir. Gazap ve şiddet,
cür'et ve hiddet, kelamda sürat ve çokluk bedenin hararetine; vakar ve haya
çokluğu soğukluğuna; kalp zaafı rutubetine; korkaklık ve ürkeklik onun
kuruluğuna alâmettir.
Sayılan bu on alâmetten başka insan bedeninde olan dört karışımdan her
birinin ziyadeleşme ve galebesinin nice almetleri vardır ki, bu
söyleneceklerdir: Kan üstünlüğünün alâmeti, baş ağrısı, sallanma, esneme,
durgunluk, hislerin bulanıklığı, dil kızarması, çıban ve basur çıkması, yüz
yarılması ve burun kanamasıdır. Rüyada kızıl eşya görmek, uyanma anında
ağız tatlılığıdır.
Balgam üstünlüğü: Beyaz renk, hissizlik, deri yumuşaklığı, deri soğukluğu,
tükürük çokluğu, susama azlığı, hazım zayıflığı, vurdumduymazlık, geğirme,
çok uyuma, rüyada su ve kar görme, uyanma anında ağzın tuzluluğudur.
Safra üstünlüğünün alametleri: Renk sarılığı, göz sararması, ağız
kuruması, burun ucu kuruması, şiddetli susama, iştah zayıflığı, kusma
çokluğu, dil sertleşmesi, düşte ateş görme ve uyanınca ağız ekşiliğidir.
Tıpçıların tecrübe ile bildikleri bunlardır. Her şeyi en iyi bilen
Allah'dır.
Üçüncü Madde
İnsan bedeninin sıhhatini koruma kaide ve esaslarından olan altı zarurî
sebebi bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: Bedenin oluşum bekasının
zarurî sebebleri altıdır.
Birinci sebeb: Bizi kuşatan havadır ki, onu teneffüs edip, akciğer içinde
ruhun dumansı buharı olan fazlalıklarını nefesin itilmesiyle çıkarıp, ruha
itidal vermek için zorunlu olmuştur. Bu hava, madem ki hali üzere safî ve
mutedil kalıp, piş rüzgârlar ve çirkin dumanlarla karışmamıştır. Bedenin
oluşum bekasını ve vücut sıhhatini koruyucu bulunmuştur. Eğer hava, kötü
duman ve rüzgârlarla değiştiyse, hükmü dahi değişmiş bilinmiştir. şu halde
dört mevsimin her biri, kendine uygun olan hastalığı verip, zıttını
giderir. Gerçekten, yaz mevsimi, safrayı çoğaltmakla hastalıklar verip,
rutubeti ayrıştırma ve kalbi ısıtma ile susuzluk ve hareketi ortaya
çıkarır. Sonbahar, gece ve gündüzü, sıcaklık ve soğukluğu değiştirmekle
hastalıkları çoğaltıp, meyveleri çoğaltma ile kanı azaltır, sevdayı
çoğaltır. Kış mevsimi, balgamı çoğaltma ile hastalıkları verip, başın
maddelerini sıkma ile nezle ve öksürüğü ortaya çıkarır. İlkbahar,
karışımları hareket ettirmekle bademcikleri şişirip, kanı çoğaltma ile
maddeli hastalıkları ortaya çıkarır. Bu mevsim, mevsimlerin en
sıhhatlisidir. Hayat ve sıhhat için en uygun ve en latif ve en tatlıdır.
İkinci sebeb cismani sükun ve harekettir. Bu beden hareketi, zaaf ve
kuvvete, azlık ve çoğunlukta, yavaşlık ve süratte muhtelif olduğundan; az ama
çok kuvvetli ve süratli hareketin, bedeni ayrıştırmasından ısıtması daha
çok bulunmuştur. Zayıf ve yavaş olan çok hareketin tesiri, onun aksi
bilinmiştir. Hareket ve sükunun ifratı bedeni soğutur. Hareketin itidali,
yeme ve içmeyi düzenler ve hazma yardım eder.
Üçüncü sebeb: Nefsanî hareket ve sükundur. Bu nefs hareketi, ruh ile kanın
hareketiyle olur. Bu durumda ruh, ya bedenin dışına defaten hareket eder,
şiddetli gazap halinde olduğu gibi. Veya tedric ile hareket eder, ferah ve
lezzet sırasında bulunduğu gibi. Veya ruh bedenin içine defaten hareket
eder. Korku ve ürperme halinde olduğu gibi. Veya yavaşlıkla hareket eder,
hüzün ve keder vaktinde bulunduğu gibi. Veyahut iç ve dışa ard arda hareket
eder. Hacalet zamanında bulunduğu gibi. Ruhun bu anılan hareketlerinde
bedenin üzerine hareket olunan tarafının suhuneti ve kendisinden hareket
olunan tarafın soğukluğu lazımdır. Zira ki, bedenin ısınması kanın
hararetindendir. Soğuması, azlığındandır. Bu hareketin ifratı helak
edicidir. Bu durgunluğun ifratı, soğutucudur.
Dördüncü sebeb, uyku ve uyanıklıktır ki, uyku sükuna benzer, uyanıklık
harekete benzer. Zira ki uyku halinde, ruh, kendi hararetiyle yemeği hazım
içim beden içine yönelip, bedenin dışı, soğukluğu üzere kalır. Onun için
beden, uyurken uyanıklık halinden ziyade örtünmeye muhtaç kalır. Uykunun
ifratı, bedeni ziyadesiyle rutubetlendirir ve soğutur. Eğer uyku, ruhun
girmesiyle beden içinde hazmı kabil gıda bulduysa, onu hazmedip, bedeni
ısıtır. Eğer hazmı kabil olmayan gıdayı veya karışımı bulduysa harareti
hareket ettirmekle onu neşredip, bedeni soğutur. Gece uykusuzluğunun
çokluğu, dimağı zayıf, hazmı bozuk edip, maddeyi ayrıştırarak tabii
rutubetle açlığı verir. Gündüz uykusu dahi iyi değildir. Zira ki, o, rengi
bozar, dalağa zarar verir ve üzüntüyü artırır. Eğer gündüz uykusu itiyat
olunup, ikinci tabiat bulunduysa, terki caiz olmaz. Ancak yavaş yavaş terki
gereklidir. Uyku ile uykusuzluk arasında tereddüt dahi kötü olup, şaşkınlık
ve eleme sebep olur.
Beşinci sebeb yiyecek ve içeceklerdir. O, bedene ya keyfiyetiyle tesir eder
ki, o halis ilaçtır. Ya salt maddesiyle tesir eder ki, o halis gıdadır.
Veya sadece suretiyle tesir eder ki, eğer onun özelliği bedenin mizac ve
hayatına uygun ise tiryaka şamildir. Eğer muhalif ise, öldürücü zehir
gibidir. Veya hem maddesiyle, hem keyfiyetiyle tesir eder ki, o has gıdadır.
Veya hem keyfiyeti hem suretiyle tesir eder ki, o, özel etkisi olan ilaçlar
böyledir. Sekmoniya gibi. Veya hem maddesiyle hem suretiyle tesir eder ki,
o, özelliği olan gıdadır. Elam gibi.
Gıda ise kâh latif, kâh kalın ve kâh orta olur. bunların her birinin bedene
gıdası ya çok olur veya az olur. Mutlak su basit olduğundan bedene gıda
olmaz, ancak o, gıdayı yumuşatmak ve pişirmek için ve onu dar yollara
geçirmek için kullanılır.
Altıncı sebeb istifra ve hapsetmedir. bunların mutedili cisme faydalı ve
sıhhati koruyucudur. İstifranın ifratı, bedeni soğutur ve boşaltır. Meğer
ki o istifra olunan kan ve safraya üstün olan balgam ve sevda gibi soğuk ve
kuru ola. O surette ifrat derecede istifra, bedeni rutubetlendirir. İfrat
derecede hapsetme, kan kanallarını doldurur, kokuşma, rutubet, iştah
kesilmesi ve ağırlık yapar. Soğuk su ile gül suyu yüze çarpılsa, her
hareketi itip, tabii harekete takviye verip, fenalığı önler. Ancak ârif ve
âgah olan hepsini Allah' dan bilir.
Dördüncü Madde
Altı zaruri sebebden üç sebebin tadillerini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, tıb bilginleri demişlerdir ki: Sıhhati koruma,
vücudunu gözetme gerekli iştir ki, sayılan altı zaruri sebebi tedbir ile
gözete. Ama kuşatan havayı gözetmek önce gereklidir. İlkbaharı kan aldırma,
ile karşılayıp, kusarak istifra ede. Kavrulmuş şeyleri kullanıp, nar gibi
teskin edici maddeleri yiye. Kuvvetli hareketler, tatlılar, sıcak hamamlar
gibi sıcaklıklardan kaçınıp, gıdayı azaltma ve elbiseyi hafiflete. Yaz
mevsiminde hareketsizliğe devam, gölgeye sığınma, safrayı mahveden latif
soğuk gıdaları yiyip, her ısıtan ve boşaltan gıdadan sakına. Hıyar, kavun
ve karpuz gibi rutubetli meyveleri seçip, beyaz elbise ve soğukluk veren
keten giye, Sonbaharda çok cimadan, soğuk su ile yıkanmaktan ve bütün kuru
şeylerden kaçınıp, soğuk içeceklerden, yaş meyve yemekten, kusmaktan, baş
açmaktan, gecenin soğuğundan ve öğle sıcağından sakına. Kış mevsimini kürk
ve kalın giyeceklerle karşılayıp, et ve keşkek gibi çok sıcak gıdaları
seçe. Bu mevsimde ani ve kuvvetli hareketler bedene faydalıdır. Bunda
kusmak, kuvveti zayıf edendir.
Cismanî hareket ve sükunda itidal: çünkü bedenin içinden ve dışından
bulunan sebebler ile daima ondan ayrışan cüzlere bedel, gıdaya muhtaç
olmakla, beden gıdasız beka bulmaz. Hiç bir gıda yendiği şekilde bir uzva
cü olmaz. belki dört hazmdan her birisi yanında gıdadan bir farzla bir
lahza kalır ki, onda bir fayda kalmaz. O fazlanın atılmasına, tabiat fırsat
bulduğundan, ona iltifat kılmaz. Şu halde eğer o fazlalar terk olunup, uzun
müddetle çoğalırsa, o kadar madde toplanır ki, bedene keyfiyetle zarar
verir. Yani bedeni ya ısıtır, ya pörsütür, ya soğutup yahut sıcaklığını
söndürür. Veya kemiyeti ile zarar verir. Yani kan kanallarını kapatıp
bedene ağırlık verip, kabızlık hastalıklarını verir. Eğer o toplanan madde
istifra olursa elbette beden o tedaviden incinir. Zira ki istifra edilenin
çoğu zehirlidir ki, bedene yararlı olan karışımı dışarı çıkarmaktan hali
değildir. Şu halde biriken fazlalıklar terk olunsa da, istifra olunsa da
zararlıdır. Halbuki riyazet adı verilen beden hareketi o fazlalıkların
doğurduğunu bile men eder. Zira ki beden hareketi bütün uzuvları ısıtıp,
fazlalıklarının öyle bir derece izale eder ki, hiçbir hazım yanında bir
fazla kalmaz. Eğer mutedil hareket açıklanacak zamanlarında yapılırsa o bir
riyazettir ki, cisme sürur ve hafiflik verip, onu gıdayı kabul edici eder.
Mafsallara sertlik verir, rutubetleri ayrıştırma ile sinir ve damarlara
metanet verir. Bütün maddi hastalıklardan emin edip, mizaci hastalıkların
çoğundan uzak eder. Bu riyazetlerin vakti, gıdanın alınması ve hazmının
tamamlanmasından sonradır. Yani akşam yemeği, mide, karaciğer ve damarlar
içinde hazm olunup, son yemeğin vakti geldiği zamandır. Mutedil hareket odur
ki, onunla yüz rengi kızarıp, deride damar ortaya çıkar. ama o hareketler
ki, onda kanın akışı çoğalır. İfrat ola odur ki, onunla bedene hararet
gelip, kuruyup rutubeti gider. Hangi uzvun mutedil hareketi çok olursa, o
uzuv dahi kuvvetli olur. Özellikle o hareketin türünde ziyade kuvvet bulur.
Mesela elin hareketi, yük taşımada çok olsa, onun kuvveti eşyayı itmede ham
ellerden ziyade olur. Belki her kuvvetin şanı uzvun hareketi gibidir.
Nitekim, hıfza devam edenin hafıza kuvveti kuvvet bulur. Çünkü her uzvun
bir özel riyazeti olur. Şu halde dimağın riyazeti aksırmak olur ki, o
hareketle tabiat, onda bulunan ezayı ve onu genizden bitişen habis
rüzgarları iter. Akciğerin riyazeti, öksürüktür ki, o hareketle tabiat,
onda olan galiz balgamı veya göğüse isabet eden şiddetli soğuğu ondan atar.
Uzuvların ihtilaç (seğrime) illeti bir galiz rizgardır ki, onunla adaleler
ve onlara yapışık olan deri hareket eter. Tak ki, o yel onlardan ayrılsa.
titreme, hareket etme kuvvetinin adaleyi hareket ettirmekten aczi sırasında
hâsıl olur. Nitekim, o, korku, gazap, zihin karışıklığı, gam ve gayretten
meydana gelir. Göğüsün riyazeti okumadır. Onda yavaşlıkla başlayıp derece
derece sesi yükseltmek rahattır. Kulağın riyazeti güzel sesler ile leziz
nameleri dinlemektir. Gözün riyazeti, güzel eşyaya bakmaktır. Elin
riyazeti, yakalamak ve ayağın riyazeti gitmektir. Mutedil olan at binme
güzel bir beden riyazetindendir. Bedeni ısıtmasından ziyade ayrıştırandır.
Bağlanılmış iple (salıncak) sallanmaktır. Bu, at sırtında mutedil gitme
gibidir. top ve çevgan oyunu nefislerin ve bedenlerin riyazetidir. Zira ki,
galip olan sevinçli ve neşelidir. Mağlup olan gamlı ve gazaplıdır. Müsabaka
dahi nefs ve bedenlerin riyazevtidir. Gemiye binme, karışımları hareket
ettirici ve mideye faydalıdır. İstiska ve cüzzam gibi müzmin hastalıkları
def edicidir. Zira ki, nefs onda ferah ve elemi ardarda toplayıcıdır. eğer
onda kusma gerekirse, tutması ki, beden gayet faydalıdır. Uzuvları ovma
dahi, bu riyazetten sayılır. Eğer ovmak sert hırka ile olursa, kanı derinin
dışına çekip, rengi kırmızı görünür. Normal ovma uzuvlara kuvvet verip,
ifratı zahmet verir.
Nefsani sükûn ve hareketin itidali gerçekten ruh hareketlerinin kaynağı onun
kendisinde olan gazap ve şehvettir. Gazabın aşırısı tehevvür, azı cüben ve
itadali şecaattır. Bu mutedil hareket bedene sıhhat, nefse izzet, dünya ve
diyaneti korumaktır. Şehvetin aşırısı şere, azlığı humut ve itadali
iffettir. Bu mutedil hareket bedene sıhhat, nefse lezzet ve iki cihanda
rahat ve selamettir. Şere nefsin istilasi ile aklı yendi ise, ona mecezi
aşk derler ki, mal-i hülyanın bir türüdür. O bir hastalıktır ki, çoğunlukla
gençlere ve bekarlara ârız olup, âşık olduklarından başkasından onları yüz
çevirttirir. Bu aşkın sır ve sebebi, sevgilinin şekil ve şemalini aşırı
derecede güzelleştirme ile fikretme ve düşünmeye yapışma ve devam etmedir.
Çoğunca o fikir ile cima, şehveti dahi bulunur. Bunun alameti renk
sararması, beden zaafı, yağ kuruması, göz morarması bilinir. Bu âşığın
gözünün hareketi güleç ve sevinçlidir, sanki bir leziz nesneye bakar
gibidir. İçiah ile, sesi hazin gelir. Onun tavır ve halleri, düzensiz olur.
az uyumaktan seherlerde uykusuz kalır. Eğer bir tabib onun nabzına el
basıp, nice akran ve yaranı vasıflarını saysa, hangi isim il enabzı
değişip, yüzünün rengi değişirse o ismi, onun sevgilisi olduğunu bilir. Ona
kavuşma gibi ilaç olmaz. Eğer ona sevgiliye kavuşma meşru yol üzere mümkün
değilse, ona sevgilisini kötüleme ve buğuz etme ile ilaç verilir. Eğer, o
akıllardan ise, nasihat kabul edip, o sevdadan vazgelir. Ancak onu
küçümseme ve alay etme, aşka delilik ve sevda deme bu hastalıktan kurtarır.
Eğer dinlemeyi terk ve cimayı çoğaltma ile acilen ilaç olunsa, aşk onun
tabiatına tahi istila edip, helak olur.
BEYT
Aşka feda olana ilaç yoktur.
Mesih ona tabib olsa bile
Beşinci Madde
Zaruri altı sebebden kalan üçünün itadalini bildirir.
Ey aziz malum olsun ki, top âlimleri demişlerdir ki: Bedenin sıhhatını
korumaya taahhüt ve iltizam eden kimseye gerekli iştir ki, meşhur altı
sebebin kalan üçünü dahi tedbir ile itidal edip, ömrünün sonuna dek sıhhat
afiyetle gide.
Uykunun itidali ve uyanıklığın itidali: Uykunun en iyisi odur ki, süresi
mutedil ola. Yani dört saat geçecek kadar değin ola. Hazmolunduktan sonra
kestirirse yani yemem içmeden sonra iki üç saat geçmesinde uyku bastırıp,
ikinci hazımda bulunma. Eğer midesi zayıf olan kimse yemek hazmına uyku il
yardımcı olursa, önce yarım saat kadar sağ tarafı üzerine yatmak lazımdır.
Ta ki, gıda, sağ tarafa eğit olan mideye karaciğerin çekmesi ile kolay
olup, karaciğerin harareti onu ısıta. İki saat kadar solu üzerine yatıp
uyumak lazımdır. Tak ki, karaciğer mide üzerine yorgan gibi örtülüp, onu
ısıtıp, birinci hazımda mideye yardımcı ola. Sonra yine iki saat kadar sağ
tarafı üzerine yatıp uyumak gerektir. Ta ki ikinci hazm içi karaciğer
gıdanın inişine yardım ede. uykunun içteki hareketi uyanıklıktan fazladır:
Maddenin tabiatını istila bakımından. Zira ki uyku halinde hararet içeride
ziyade olduğundan, maddeye ziyade üstün olur. uyanıklığın terletmesi,
maddenin rutubetini istila bakımından daha çoktur. Zira ki uyku halinde
hararet içeride ziyade olduğundan, maddeye ziyade üstün olur. Uyanıklığın
terletmesi, maddenin rutubetini istila bakımından daha çoktur. Zira ki
uyanıklıkta hararet dışa yönelip, maddeyi ayrıştırır ve akıtır. Kimin ki
Dostları ilə paylaş: |