1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə65/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   103

53. NECM SÛRESİ


Mekke döneminin beşinci yılında, İhlâs sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, ilk ayetindeki ‘necm’ kelimesinden almıştır. Bu kelime Kur’an’da kimi yerlerde ‘gökteki yıldız’ (16. Nahl: 12, 16; 22. Hac 18; 37. Saffat 88), kimi ayetlerde ‘Hz. Peygamber’e inen Kur’an-ı Kerim’in her bir birimi’ (53. Necm: 1; 56. Vakıa: 75) ve Rahman sûresinde de ‘gövdesiz bitki’ yani ‘ot’ (55. Rahman: 6) anlamlarına kullanılmaktadır. 62 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. İnsanlığı ilâhî nurlarla aydınlatmak üzere yücelerden inmekte olan Yıldıza, Hz. Peygamber (s)’e inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin olsun ki,

2. Ey müşrikler, çocukluğundan beri yakından tanıdığınız ve ahlâkî meziyetlerini çok iyi bildiğiniz arkadaşınız Muhammed ne sapmış, ne de aldanmıştır!

3. Ve size Rabb’inin mesajını aktarırken, asla kendi arzu ve hevesinden konuşmuyor.

4. Onun dudaklarından dökülen bu muhteşem ifadeler, kendisine Allah tarafından gönderilen vahiyden başka bir şey değildir.

5. Ona bu sözleri, olağanüstü güçlere sahip olan vahiy meleği Cebrail Allah’tan getirip öğretmiştir.

6. Müthiş yeteneklerle donatılmış bir melek... İşte o melek, tüm ihtişâmıyla Muhammed’e görünmüştü.

7. Gökle yerin birleştiği ufkun en yüce noktasında, 600 kanadıyla kendisini göstermişti.

8. Sonra Muhammed’e doğru yaklaşıp yanına inmişti.

9. Öyle ki, aralarındaki mesafe iki yay kadar, hattâ daha da yakın olmuştu.

10. Böylece Cebrail, Allah’ın kuluna bildirmesini istediği şeyleri bildirmişti.

Bu o kadar açık bir gerçekti ki:



11. Muhammed’in gözünün gördüğü hiçbir şeyi, kalbi yalanlamadı. Açık ve net olarak gördüğü bu görkemli varlığın, Allah’tan vahiy getiren Cebrail olduğu konusunda en ufak bir şüpheye kapılmadı.

12. Şimdi siz, ey müşrikler, onun açık ve net olarak gördüğü şeyler hakkında hâlâ onunla tartışmaya mı gireceksiniz?

13. Andolsun Muhammed onu, bundan önce bir kez daha gökten inerken görmüştü.

14. Maddî varlığın sona erdiği ve bambaşka bir âlemin kapılarının açıldığı sınır noktasında, yani Sidre-i Müntehâ’da.

15. Hesap Gününe kadar şehitlerin kaldığı barınma Cenneti Me’va’nın yakınındaki sınır noktasında.

16. O an ki, Sidre’yi bürüyen bürüyor ve ilâhî nurlarla aydınlanan bu yer, kelimelerin ifâde etmekten âciz kaldığı muhteşem güzelliklere sahne oluyordu.

17. Ve bu, kesinlikle bir yanılsama, bir hayal değildi; Muhammed bu olayı yaşarken, gözleri ne yanıldı, ne de sınırı aştı.

18. İşte o gün o, gerçekten de Rabb’inin en büyük mûcizelerinden bir kısmını gördü.

Peki ya siz ey müşrikler! Allah’ın yanı sıra hükmüne boyun eğip tapındığınız o düzmece ilâhların Hesap Günü size şefaatçi olacaklarını söylerken hangi temele, hangi delile dayanıyorsunuz?



19. Ey müşrikler! Hiç düşündünüz mü, ilâh olduğunu iddia ettiğiniz o sözde tanrıçaları; örneğin Lat’ı ve Uzza’yı,

20. Ve üçüncüleri olan Menat’ı?

21. Demek gurur duyduğunuz erkek çocuklar size, sahip olmaktan utanç duyduğunuz kız çocuklar da O’na ait, öyle mi?

22. Şu hâlde bu, gerçekten çok adâletsizce bir paylaşım!

Oysa bunu söylemekle sadece Allah’a iftira etmekle kalmıyor, aynı zamanda küçümsediğiniz bir şeyi, yani kız çocuk sahibi olmayı O’na yakıştırarak büyük bir saygısızlık yapıyorsunuz!



23. Tapındığınız bu sözde ilâhlar, kulluk ve itâate lâyık olduklarına dâir haklarında Allah’ın hiçbir delil göndermediği ve yetki alanlarını, kudret sınırlarını, verdikleri ve verecekleri hükümleri, kısaca sahip oldukları bütün özellikleri sizin ve sizden önceki atalarınızın belirlemiş olduğu birtakım hayal ürünü isimlerden başka bir şey değildir!

Onlar, bu iddialarında herhangi bir delile dayanmıyor, yalnızca boş kuruntu ve zanların bir de kendi heva ve heveslerinin, hoşlarına giden şeytânî dürtülerin peşinden gidiyorlar. İşte bu yüzden bir tek Allah’a kulluk etmekten kaçınıyor, kendilerine hiçbir ahlâkî sorumluluk yüklemeyen âciz tanrılar icat ederek onlara tapmayı tercih ediyorlar. Oysa şimdi onlara, Rab’leri tarafından bir yol gösterici gelmiş bulunuyor. Artık hiç kimse, gerçeği bilmeme bahanesiyle kendisini kurtaramayacak, hiç kimse Kur’an’a göre hayatını düzenlemeden dünya ve âhirette kurtuluşa eremeyecektir. Öyle ya:

24. Yoksa insanoğlu, her arzu ettiğini elde edebilecek güç ve yetkinin kendisine verildiğini mi sanıyor? Her ideali gerçeğe dönüşecek, her gönlünden geçirdiği doğru kabul edilecek, öyle mi? Hayır!

25. Çünkü son da Allah’ındır, ilk de! Dünya da Allah’ındır, âhiret de! Her işin başında ve sonunda, hüküm yalnızca O’nundur! Çünkü O’nun sonsuz ilim ve kudreti her şeyi çepeçevre kuşatmıştır! Öyleyse, yalnızca O’na kulluk etmeli, sadece O’nun yardım ve himayesine sığınmalısınız! O’ndan başka hiçbir varlıktan şefaat dilenmemelisiniz! Unutmayın ki:

26. Göklerde nice büyük melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat için izin vermedikçe, onların şefaati hiç kimseye en ufak bir fayda sağlamayacaktır! Allah katındaki makâmı ve derecesi ne kadar yüksek olursa olsun, hiç kimse günahkârların kurtuluşu için aracılık edemeyecek, cezayı hak etmiş bir suçluyu azaptan kurtaramayacaktır! Hal böyleyken:

27. Âhirete inanmayanlar, meleklere dişi varlıkların ismini veriyor ve onları Allah’ın kızları olarak görüyorlar.

28. Hâlbuki onlar, bu konuda herhangi bir delile veya güvenilir bilgiye sahip değiller; sadece, hiçbir doğruluk değeri taşımayan sözlerin ve zannın peşinden gidiyorlar; oysa tek başına zan, hakîkate ulaşmak için hiçbir zaman yeterli olmaz.

29. O hâlde, ey müslüman! Öğüt ve uyarılarla dolu ayetlerimizden yüz çeviren ve dünya hayatının zevk ve sefasından başka bir şeye değer vermeyen bu câhillerden uzak dur! Bunun yerine, çağrına kulak verecek tertemiz gönüllere yönel. Paranın, makâmın, şöhretin, gücün kölesi olan kimselerle kısır tartışmalara girerek vaktini ve enerjini boş yere harcama!

30. İşte, onların ulaşabildikleri bilgi düzeyi ancak bu kadardır: Ama sen üzülme, elbette Rabb’in, kimlerin Kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolu izlediğini çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla, herkese hak ettiği karşılığı mutlaka verecektir.

31. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O, her şeyi belli bir hikmet doğrultusunda yaratmıştır. Hiç kuşkunuz olmasın ki Allah, kötülük yapanları yaptıklarından dolayı mutlaka cezalandıracak ve güzel davrananları, yaptıkları iyiliklerden çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.

İşte bu sonsuz nîmetleri kazanacak olan müminlerin özellikleri:



32. Onlar, adam öldürme, hırsızlık, yalana şâhitlik, ana babaya isyan, dolandırıcılık, içki, kumar ve benzeri büyük günahlardan ve özellikle de zina, fuhuş gibi yüz kızartıcı kötülüklerden kaçınan kimselerdir; ancak büyük günah olarak nitelendirilmeyen ufak tefek kusurlar hariç… Çünkü müminler, Kur’an ve sünnette açıkça yasaklanan büyük günahlardan uzak durdukları takdirde, işledikleri günahlar yapılan ibadetler yanında pişmanlık, tevbe ve istiğfar ile affedilecektir. Çünkü Rabb’in çok bağışlayıcıdır. Sizin, asla günah işlemeyen birer melek olmadığınızı biliyor. O, sizi Âdem olarak topraktan yaratırken de, annelerinizin rahminde saklı küçücük bir varlık, cenin durumundayken de sizin ne kadar âciz ve muhtaç bir varlık olduğunuzu gâyet iyi bilmektedir. Öyleyse, kendinizi temize çıkarmayın! Hiç günahsız, kusursuz ve tertemiz olduğunuzu iddia ederek övünmeyin! Çünkü O, kimin dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüklerden sakındığını en iyi bilendir.

33. Ey insanoğlu! Baksana, ilâhî rehberlikten yüz çeviren,

34. Ve bunun doğal sonucu olarak, Allah yolunda azıcık mal harcayıp sonra kaya gibi cimri kesilen adamın içler acısı hâline!

Düşünsene; bu adam, bütün davranışlarından sorumlu olduğunu ve ilâhî adâletin tecellî edeceği Yargı Gününde bunların hesabını vereceğini nasıl inkâr edebilir?



35. Yoksa yaratılmışların algı ve tecrübe sınırları ötesinde bir âlem olan gaybın bilgisi kendi yanında bulunuyor da, oradan bakıp geleceği mi görüyor?

36. Peki ona bildirilmedi mi; Mûsâ’nın Kitabında bulunan hikmet dolu öğütler?

37. Ve o vefâkâr İbrahim’in sahifelerinde yer alan ilâhî prensipler:

38. “Hiç kimse, bir başkasının günah yükünü taşımayacaktır!”

39. “Ve insana, kendi gayret ve çabalarının sonuçlarından başka bir şey yoktur!”

40. “Bütün yapıp ettikleri Hesap Günü kendisine gösterilecek,”

41. “Ve hepsinin karşılığı ona eksiksiz olarak verilecektir!”

42. “Çünkü son varış, Rabb’inedir. Dünya hayatı bir gün son bulacak ve tüm insanlar, hesap vermek üzere O’nun huzuruna çıkarılacaktır.

Öyle ki:


43. Güldüren de O’dur, ağlatan da O!

44. Öldüren de O’dur, yaşatan da O!

45. Ve O’dur iki cinsi, erkek ve dişiyi yaratan,

46. Bir damlacık sudan, ana rahmine atıldığı an!

47. Ve elbet O’na aittir, ölü bedenleri Hesap Günü yeniden diriltmek!

48. O’dur kullarına servet, sağlık, akıl, ahlâk ve iman gibi zenginlikler bahşeden ve tüm canlıların ihtiyaçları karşılayan.

49. Ve O’dur, müşriklerin tapındığı en parlak yıldızın, Şira’nın Rabb’i!

50. Ve O’dur, eski Âd kavmini,

51. Ve Semud’u helâk eden, hem de geride inkârcı günahkârlardan bir tek canlı bırakmaksızın!

52. Ve onlardan önce Nûh kavmini korkunç bir tufanla yok eden! Çünkü onlar, zulüm ve haksızlıkta gerçekten çok ileri gitmişlerdi.

53. Ayrıca, altı üstüne getirilen Lut’un kavminin yaşadığı şehirleri de yerin dibine geçirdi!

54. Böylece, azap yağmuru altında kalıp harabe olan bu şehirlerin üstü neler kapladı, neler!

55. O hâlde ey insan, önceki zâlimlerin fecî sonları ortada dururken, Rabb’inin hangi nîmetini inkâr edebilir, adâletinden şüphe duyabilirsin?

56. İşte bu Kur’an, önceki uyarıcı Kitaplar gibi bir uyarıcıdır. Öyleyse, hemen şimdi, Rabb’inize dönün! Çünkü;

57. Kaçınılmaz olan Son Saat iyice yaklaşmıştır. Öyle ki, şu anda aldığınız nefesin son nefesiniz olup olmadığını bilemezsiniz.

58. Ve Son Saat gelip çattığında, Allah’tan başka hiçbir güç ona engel olamayacaktır!

59. Şimdi, ey inkârcılar; siz kendi tuhaf hâlinize değil de, sizi uyaran bu mübârek sözlere mi şaşıyorsunuz?

60. İçler acısı hâlinize ağlamanız gerekirken, uyarıları alaya alıp gülüyor musunuz?

61. Ve küstahça bir aldırmazlık içinde oyalanıp duruyor musunuz? Yapmayın bunu!

62. Haydi, şimdi Allah için secdeye kapanın ve yalnızca O’na kulluk edin!

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin