1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə66/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   103

54. KAMER SÛRESİ


Mekke döneminin ikinci yarısında indirilmiştir. Adını, birinci ayetinde geçen “Kamer: Ay” kelimesinden almıştır. 55 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Tüm evrenin korkunç bir sarsıntıyla yok edileceği Kıyâmet Saati iyice yaklaştı ve kıyâmeti ispatlayan açık bir delil ve Son Peygambere bahşedilen apaçık mûcize olarak, bir gece Mekke’de, Peygamberin ve müşriklerin gözleri önünde Ay, kısa bir süre için ortadan ikiye yarıldı!

2. Fakat inkâra şartlanmış olan zâlimler, ne zaman bir mûcize görseler, “Bu öteden beri süregelen etkileyici bir büyüdür!” diyerek bir bahaneyle mutlaka haktan yüz çevirirler!

3. İşte Mekkeli kâfirler de, bizzat şâhit oldukları bu mûcizenin bir göz boyama, bir büyü olduğunu ileri sürerek onu inkâr ettiler ve böylece, arzu ve heveslerine uyarak kıyâmeti ve Hesap Gününü yalanladılar. Çünkü ilâhî adâleti kabul etmek onlara ahlâkî yükümlülükler getiriyor, bu da hiç hoşlarına gitmiyordu. Fakat bu halleri, ebedî olarak böyle sürüp gitmeyecek, yakında gerçeği görecekler! Çünkü her işin gerçekleşeceği belirli bir zaman vardır! Allah’ın haber verdiği her şey, yeri ve zamanı gelince mutlaka gerçekleşecektir! Çünkü bu muazzam varlık âleminde, yaratılan her şeyin belli bir hikmeti vardır ve bu, ya bu dünyada, ya da âhirette mutlaka gerçekleşecektir.

4. Oysa onlara, aklını kullanan her insanı inkâr bataklığına saplanmaktan engelleyecek haberleri dile getiren ayetlerimiz ulaşmış bulunuyor.

5. Hem de, mükemmel bir hikmet ve öğüt Kitabı! Ne var ki, iman etmemeye karar vermiş olanlara uyarılar fayda vermiyor.

6. O hâlde, ey Müslüman! Madem bütün delillere rağmen inkârda diretiyorlar, sen de bırak onları, inkâr ve cehâlet karanlıklarında bocalayıp dursunlar! Ta Mahşer Günü İsrafil adındaki dâvetçinin eşi benzeri görülmemiş bir şeye çağıracağı o müthiş Gün gelip çatıncaya kadar:

7. O Gün onlar, utanç, pişmanlık ve dehşetten bakışları yere çivilenmiş bir hâlde, tıpkı fırtınanın etkisiyle sağa sola saçılmış çekirgeler gibi mezarlarından fırlayıp çıkacaklar.

8. İşte o anda, dâvetçiye doğru sürüler hâlinde koşarlarken, inkârcılar, “Bu gün gerçekten çetin bir günmüş!” diye feryât edecekler.

9. Onlardan önce, Nûh’un kavmi de inkâr etmişti. Onlar da kulumuz Nûh’u yalanlamış ve “O bir delidir!” demişlerdi. Böylece Peygamber, büyük baskı ve eziyetlerle karşılaşmış ve görevini yapmasına engel olunmuştu.

10. Bunun üzerine Nûh, Rabb’ine el açıp şöyle yalvardı: “Ya Rabbi! Gücüm tükendi, çaresiz kaldım, mücadelemde yenik düştüm; bana yardım et Allah’ım!

11. Biz de, bardaktan boşanırcasına akan sularla göğün kapılarını kâfirlerin üzerine açtık.

12. Ve yeraltındaki göllerin, ırmakların, derelerin sel gibi coşkun pınarlar hâlinde fışkırmasını sağladık. Böylece yerdeki ve gökteki su kütleleri, daha önce takdir edilmiş belirlenmiş bir işi gerçekleştirmek üzere toplandı.

13. Nûh’a gelince, onu ve ona iman edenleri, tahtalar ve çivilerden yapılmış bir gemi üzerinde taşıdık.

14. Büyük dalgalar arasında çalkalanan gemi, bizzat Bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. Böylece, inkâr edilmiş olan kulumuz Nûh’a bir ödül olarak kendisini ve diğer müminleri kurtarıp selâmete erdirdik.

15. İşte, bu gemiye binen müminlerin kurtuluşunu ve kâfirlerin helâk edilişini, kıyâmete kadar gelecek bütün insanlar için ibret verici bir işâret kıldık. Öyleyse, yok mu bundan öğüt almak isteyen?

16. Evet, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zâlimleri cezalandırmam nasılmış, gördünüz!

17. Andolsun Biz bu Kur’an’ı, iyice anlayıp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, öyleyse yok mu onu okuyup öğüt alan? Yok mu, her akıllı insanın kolayca anlayabileceği hikmetli öğütlerle, ibret verici kıssalarla cennetin yolunu gösteren bu kitabı okumak, anlamak, pratik hayata uygulamak ve böylece dünyada ve ahirette kurtuluşa ulaşmak isteyen?

18. Bakın, güç ve zenginliğiyle dillere destan olan Âd kavmi de ayetlerimi yalanlamıştı fakat Benim uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zâlimleri cezalandırmam nasıl olurmuş, gördüler:

19. Onların üzerine, felâketi sürekli olan bir günde dondurucu bir kasırga gönderdik.

20. Öyle dehşetli bir fırtına ki, insanları kökünden koparılmış hurma kütükleri gibi sağa sola savurup atıyordu.

21. Evet, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zâlimleri cezalandırmam nasılmış, bakın ve ibret alın.

22. Andolsun Biz, ayetlerimizi anlayıp öğüt alabilmeniz için bu Kur’an’ı kolaylaştırdık; öyleyse, yok mu onu okuyup öğüt alan?

23. Semud kavmi de uyarılarımızı kendilerine ileten Peygamber Salih (a)’ı yalanlamıştı.

24. Nitekim, “Bizim içimizden çıkan bizim gibi fâni bir insana mı itaat edecekmişiz?” demişlerdi, “O zaman büyük bir yanılgının ve ahmaklığın pençesine düşmüşüz demektir!”

25. “Aramızda bunca zengin ve asil insan dururken, ilâhî öğüt ona mı indirilmiş? Hayır! Doğrusu Sâlih, küstah bir yalancıdan başka bir şey değildir!

26. Bunun üzerine Allah, “Üzülme Ey Sâlih!” dedi, “Asıl küstah ve yalancı kimmiş, yarın anlayacaklar!”

27. “Biz onları imtihân etmek ve gerçek niyetlerini ortaya çıkarmak üzere, bir mucize olarak kayadan çıkaracağımız bir deveyi göndereceğiz. Kendilerine sadece hayır sağlayan bu sahipsiz deveye karşı tavırları, kaba kuvvete baş vurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan ve diğer isyanlarından vazgeçip geçmediklerini ortaya koyan bir ölçü olacaktır. Öyleyse, sen onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine biraz daha sabret!”

28. “Onlara, kuyudan çıkarılan suyun deveyle kendi aralarında birer gün arayla nöbetleşe paylaştırılacağını söyle; sırası gelen grup, düzenli bir şekilde gelip payını alacaktır.”

29. Fakat onlar, içlerindeki en azgın arkadaşlarını çağırıp onu kışkırttılar, o da kılıcını çekti ve Salih (a)’ın peygamberliği ve dolayısıyla Allah’a itaatin simgesi olan deveyi kesip öldürdü.

30. Bunun üzerine, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zâlimleri cezalandırmam nasılmış, gördüler:

31. Onların üzerine, korkunç bir patlamayla şehrin altını üstüne getiren bir tek çığlık gönderdik; böylece o zâlimler, ağılda hayvanların, çiğnerken ufalanıp ağızlarından, ayaklarının altına dökülen kuru otlar gibi sönüp gidiverdiler!

32. Andolsun Biz, ayetlerimizi anlayıp öğüt alabilmeniz için bu Kur’an’ı kolaylaştırdık; o hâlde, yok mu onu okuyup öğüt alan?

33. Lut kavmi de uyarılarıdile getiren Peygamberi yalanlamıştı.

34. Biz de, erkek erkeğe sapık ilişkilere giren bu zâlimlerin üzerlerine ölüm yağdıran bir kasırga gönderdik. Sadece Lut ve ailesini sabaha karşı şehirden çıkararak kurtardık.

35. Fedâkâr kulumuza, tarafımızdan bir lütuf ve nîmet olarak… İşte Biz, nîmetlerimize şükredenleri böyle ödüllendiririz. O kavmi helâk etmeden önce, yaşanan olaylara bir bakın:

36. Lut, azâbımızın dehşeti konusunda onları zamanında uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları şiddetle reddettiler ve Peygamberin sözlerini hep kuşkuyla karşıladılar.

37. Derken, yakışıklı birer delikanlı sûretindeki azap meleklerini şehre gönderdik. Lut, kim olduklarını bilmediği bu “tanrı misafirlerini” evinde ağırladı. Fakat durumu haber alan şehir halkı, onun misafirlerini tâciz etmeye kalkıştılar; Biz de onların gözlerini kör ettik ve “Azâbımı ve uyarılarımı dinlememenin cezasını tadın bakalım!” dedik.

38. Nitekim ertesi sabah, karşı konulmaz bir azap onları kıskıvrak yakalayıverdi!

39. “Azâbımı ve uyarılarımı dinlememenin cezasını şimdi tadın bakalım!”

40. Andolsun Biz, ayetlerimizi anlayıp öğüt alabilmeniz için bu Kur’an’ı kolaylaştırdık; o hâlde, yok mu onu okuyup öğüt alan?

41. Andolsun, Firavun ve kavmine da uyarılarımı ileten bir Peygamber gelmişti.

42. Fakat o zâlimler, bütün ayetlerimizi ve mûcizelerimizi yalanladılar; Biz de onları, her şeye gücü yeten mutlak otorite sahibi Allah’ın yüceliğine yaraşır bir şekilde korkunç bir azapla helâk ettik!

43. Şimdi söyleyin, ey bu zamanın insanları! Sizin devrinizdeki kâfirler, geçmişte helâk edilen bu inkârcılardan daha mı iyi? Onlar cezalarını çekerken, siz kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kutsal kitaplarda, size özel dokunulmazlık teminatı mı var?

44. Yoksa onlar, “Biz süper güce sahip yenilmez bir toplumuz!” mu diyorlar?

45. Hayır! Şimdi küstahça böbürlenen bu topluluk, Allah yolunda çarpışan mücahitlerin karşısında müthiş bir bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

46. Fakat onlara asıl vâdedilen azap, Kıyâmet Günü gerçekleşecektir! Ve Kıyâmet Gününün azâbı, dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır!

47. Buna rağmen suç işleyenler, gerçekten büyük bir yanılgı ve ahmaklık içindedirler! Çünkü kendi elleriyle kendilerini ateşe atıyorlar:

48. Yüzüstü ateşe sürüklenecekleri Gün onlara, “Cehennem alevlerinin okşayışını tadın bakalım!” diyeceğiz.

49. Gerçek şu ki, Biz her şeyi mükemmel bir sistem çerçevesinde, şaşmaz bir ölçüye göre yarattık.

50. Ve Bizim buyruğumuz, bir göz kırpması gibi, ancak bir tek sözden ibarettir. Çünkü bir şeyin olmasını dilediğimiz anda ona sadece “Ol!” deriz, o da derhal oluverir!

51. O hâlde, ey insanlar! Geçmişte sizin gibi nice güçlü toplumları, medeniyetleri yok etmiştik; yok mu insanlık tarihinden öğüt alan?

52. Unutmayın, zâlimlerin yaptıkları her şey, kitaplarda kayıtlıdır.

53. Öyle ki, küçük büyük her şey o kitaba yazılmıştır.

54. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüklerden sakınanlara gelince, onlar da cennetlerde, ırmaklar arasında sonsuz mutluluğu tadacaklar.

55. Kudretli Hükümdar Allah’ın huzurunda, en yüce makâmda!

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin