1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə68/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   103

56. VÂKIA SÛRESİ


Mekke döneminin ortalarına doğru, Tâhâ sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, birinci ayetinde geçen “el-Vâkıa: kaçınılmaz olay, yani kıyâmet” kelimesinden almıştır. 96 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Ey insan! Kıyâmet denilen o Kaçınılmaz Olay gerçekleştiği zaman,

2. Hiç kimse onun gerçekliğini inkâr edemeyecek! Fakat o zaman, son pişmanlık fayda vermeyecektir.

3. O kıyâmet ki, dünyada büyüklük taslayan zâlimleri alçaltacak, alçakgönüllü kulları da yüceltecektir.

Ne zaman mı?



4. Yer dehşetle sarsılıp yerinden oynadığı,

5. Dağlar paramparça edilip,

6. Un ufak olduğu,

7. Ve sizler hesaba çekilerek, derecenize göre üç gruba ayrıldığınız zaman:

8. İyi insanlar var ya, ne mutlu o iyi insanlara!

9. Kötü insanlara gelince, vay hâline o kötü insanların!

10. Ve hayırda öncülük edenler yok mu, cennette de en öndedir onlar!

11. En iyiler işte onlardır, en yüce makâma erişip Allah’a yakınlaştırılmış olanlar.

12. Ve sonsuz Nîmet cennetlerinde ağırlananlar.

13. Çoğu önceki nesillerden,

14. Birazı da sonrakilerdendir.

15. Altın, inci, elmas, yakut gibi mücevheratla işlenmiş koltuklar üzerinde,

16. Karşı karşıya oturup arkalarına yaslanarak, sevinçle birbirleriyle muhabbete dalacaklar.

17. Etraflarında, cennet hizmetkârları olarak yaratılmış ölümsüz gençler hizmet için dolaşıp duracaklar.

18. Ellerinde, cennet pınarlarından doldurulmuş testiler, sürahiler ve kadehlerle.

19. Kana kana içtikleri bu cennet içeceği ne baş ağrısı yapar, ne de sarhoşluk verir.

20. Bundan başka, diledikleri her çeşit meyveler,

21. Canlarının çektiği en leziz kuş etleri,

22. Ve güzel gözlü huriler pırıl pırıl, tertemiz eşler onların olacak.

23. Gün yüzü görmemiş inciler gibi narin ve göz alıcı eşler...

24. Bütün bunlar onlara, vaktiyle yaptıkları güzel davranışların karşılığı olarak verilecek.

25. Orada ne boş konuşmalar duyacaklar, ne de günaha yönelten bir söz!

26. Sadece “Selâm size ey cennetlikler, selâm! Mutluluk ve esenlik içinde, ebediyen yaşayın!” sözlerini işitecekler.

27. İyi insanlara gelince, ne mutlu o iyi insanlara!

28. Çünkü onlar, cennette dalbastı kirazlar,

29. Salkım salkım muz ağaçları,

30. İçerisinde sonsuz mutluluğu tadacakları uzatılıp yayılmış gölgeler,

31. Yükseklerden çağlayan sular,

32. Ve her türlüsünden bol bol meyveler arasında yaşayacaklar.

33. Hiç tükenmeyecek ve asla yasak edilmeyecek sonsuz nîmetler arasında!

34. Onlar, yükseltilmiş koltuklar üzerinde hanımlarıyla birlikte mutluluk içinde birbirlerine gülümseyecekler.

35. Biz cennete girecek bütün kadınları, ruh ve beden olarak yenibaştan yaratacağız.

36. Ve onları, bünyelerinde ne kin, kıskançlık, bıkkınlık gibi ruhsal bozukluk ve ne de hastalık, sakatlık, çirkinlik, kir, kötü koku ve benzeri bedensel eksiklikler bulunmayan tertemiz ve taptaze birer bakire kılacağız.

37. Hepsi de gencecik, aynı yaşta cilveli ve edalı güzeller olarak.

38. İşte bütün bu nîmetleri, iyi insanlar için hazırladık.

39. Bir kısmı önceki nesillerden,

40. Bir kısmı da sonrakilerdendir.

41. Kötü insanlara gelince, vay hâline o kötü insanların!

42. Gönüllere işleyen zehirli ateş ile kaynar sular arasında gidip gelecekler.

43. Kapkara duman gölgesi altında azap çekecekler.

44. Öyle bir duman ki, ne serinletir, ne bir fayda verir!

45. Çünkü onlar, bundan önceki hayatlarında lüks ve sefahat içinde şımarırlardı.

46. Ve Allah’a ortak koşma, adam öldürme, hırsızlık, yalana şâhitlik, ana babaya isyan, dolandırıcılık, zina, fuhuş, içki, kumar ve benzeri büyük günah işlemekte inat ederlerdi.

47. Ve ilâhî adâleti inkâr ederek diyorlardı ki: “Biz ölüp toprağa ve çürümüş kemik yığınına dönüştükten sonra mı yeniden diriltilip hesaba çekileceğiz?

48. “Hem biz, hem de geçmiş atalarımız, öyle mi?”

49. Ey Müslüman! Onlara de ki: “Evet; önceki devirlerde yaşamış olan nesiller de, sonrakiler de,”

50. “Hepsi, Allah tarafından bilinen bir Günün buluşma vaktinde bir araya getirilecekler.”

51. “Sonra siz, ey bu Günü yalanlayan yolunu sapıtmış azgınlar!”

52. “Yemin ederim ki, cehennemde zâlimleri bekleyen o zehirli zakkum ağacından yiyeceksiniz!”

53. “Hem de karınlarınız şişinceye kadar!”

54. “Zakkum ziyafetinin üzerine de, iç organları paramparça eden, kusmuk ve irin katılmış kaynar sudan içeceksiniz!”

55. “Tıpkı uzun çöl yolculuğundan gelen susuz devenin içtiği gibi hararetle içecek, içtikçe susayacak ve susadıkça bir daha içeceksiniz! Sonra yine ateşe döneceksiniz ve bu durum, ebediyen böyle sürüp gidecek!

56. İşte zâlimler, Yargı Gününde böyle ağırlanacaklar!

O hâlde, ey insanlar, bu fecî âkıbete uğramak istemiyorsanız, her an gözünüzün önünde cereyan eden şu mûcizelere bakıp Rabb’inize yönelin:



57. Sizi yoktan var eden Biziz; o hâlde, Yaratıcınızın hükmünün en doğru, en güzel hüküm olduğuna inanmanız gerekmez mi? Hem O sizi yaratmakla da kalmadı:

58. Attığınız o basit menideki muhteşem yaratılış mûcizesini hiç düşündünüz mü?

59. Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Biz miyiz sizi bir damla sudan yaratan?

Evet, yaratan da Biziz, öldüren de:



60. Aranızda ölümü şaşmaz bir plân çerçevesinde takdir eden Biziz!

61. Ve hiç de âciz değiliz, sizi yok edip yerinize, size benzer başka toplumları getirmekten; ya da sizi hiç bilmediğiniz bambaşka bir alemde yeniden yaratmaktan!

62. Aslında siz, ilk yaratılışın muhteşem bir kudret ve irâdenin eseri olarak gerçekleştiğini pekâlâ biliyorsunuz. Peki, bundan ibret alıp da, ikinci yaratılışın gerçekleşeceğini anlamanız gerekmez mi?

63. Toprağa ektiğiniz tohum tanesinin nasıl çatlayıp filiz verdiğini hiç düşündünüz mü?

64. Acaba onu yeşertip büyüten siz misiniz, yoksa Biz miyiz onu yetiştiren?

65. Dileseydik, hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de, şaşırıp kalırdınız:

66. Ve “Eyvah, biz mahvolduk!”

67. “Hayır, hayır, yaşama imkânından tamamen yoksun bırakıldık!” diye feryat edip dururdunuz.

68. İçtiğiniz o tertemiz suyun size nasıl ulaştığını hiç düşündünüz mü?

69. Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz denizlerden buharlaştırdığımız suyu, mükemmel bir sistemle yeryüzüne kar ve yağmur olarak yağdıran?

70. Dileseydik, onu acı ve tuzlu da yapabilirdik; öyleyse, bunca nîmetlere karşılık Rabb’inize şükretmeniz gerekmez mi?

71. Yaktığınız ateşin temel hammaddesini ve nasıl yandığını, neye yaradığını hiç düşündünüz mü?

72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz onu yaratan?

73. Biz ateşi, her an lütuf ve merhametimizi hatırlatan bir ibret belgesi ve ona ihtiyacı olanlar için hayatta vazgeçilmez bir nîmet kıldık.

74. Öyleyse, ey insan, yüce Rabb’inin ismini övgülerle yücelterek tesbih et!

75. Yoksa inkârcılar, “Kur’an’ı, Muhammed’e şeytanlar indirdi!” (26. Şuarâ: 210-212) mi diyorlar? Hayır; Kur’an-ı Kerim’in Hz. Peygamber’e ayet-ayet, sûre-sûre indirilen herbir bölümüne yemin olsun ki, bu Kur’an ilâhî bir kelâmdır!

76. Eğer aklınız ve bilinciniz varsa, bu gerçekten büyük bir yemindir!

77. Hiç kuşkusuz bu kitap, kıyâmete kadar her çağda okunup gündeme getirilmesi ve hayatın her alanına hükmetmesi gereken çok kıymetli bir mesajdır, yüce Kur’an’dır.

78. Onun aslı, Allah katında iyi korunan bir kitapta, Levh-i Mahfuzdadır.

79. Cebrail onu Levh-i Mahfuz’dan Peygamberin kalbine indirirken, hiçbir cin, şeytan ve benzeri şerli yaratık ona bir şey karıştıramaz ve ondan bir şey eksiltemez. Çünkü ona, tertemiz meleklerden başkası dokunamaz!

80. Dolayısıyla, Kur’an’ı şeytanlar, cinler indirmiş değildir! O, doğrudan doğruya Âlemlerin Rabb’i tarafından gönderilmiştir. Bizzat Allah tarafından korunan bu kitap, hiç değiştirilmeden Peygambere nazil olmuş ve öylece insanlığa tebliğ edilmiştir.

81. Şimdi, ey inkârcılar, bu ilâhî Sözü yine de küçümsüyor musunuz?

82. Ve bu nîmetten kendinize pay olarak, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeyi mi tercih ediyorsunuz?

83. Peki, içinizden birine ecel gelip can boğaza dayandığı zaman,

84. Ve siz de o anda, âciz ve çaresiz bir hâlde ona bakıp dururken,

85. Ve Biz, —siz göremeseniz bile— ona sizden daha yakınken,

86. Evet; eğer Allah’ın hükmüne boyun eğmeyecek kadar kudretliyseniz ve yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekilmeyecekseniz,

87. Haydi; onu yeniden hayata döndürsenize, eğer iddianızda haklı iseniz!

Demek ki, herkes ölecek ve Rabb’inin huzurunda hesaba çekilecektir:



88. Eğer o ölen kişi, imanı ve güzel davranışlarıyla en öne geçerek Benim yakınlık ve şefkatimi kazanan kimselerden biriyse,

89. İşte ona, sonsuz bir mutluluk, muhteşem bir rızık ve nîmetlerle dolu cennet armağan edilecektir.

90. Eğer önde gidenlerden değil de, orta derecede iyi insanlardan ise,

91. Onlar da cennette iltifatlarla karşılanacak: Senin gibi cenneti hak eden iyi insanlardan sana selâm olsun! Ebediyen mutluluk ve esenlik içinde yaşayacağın cennete hoş geldin!denilecek.

92. Ama eğer, ayetlerimi yalanlayan o sapıklardan ise,

93. Onlar da başlarından dökülen kaynar sularla karşılanacak,

94. Ve tepetaklak cehenneme atılacaklar!

95. İşte ey insanoğlu, hiç şüphesiz bütün bu haber verilenler, tartışmasız bir gerçektir!

96. Öyleyse, yüce Rabb’inin ismini en içten duâ ve yakarışlarla yücelterek tesbih et!

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin