1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə74/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   103

62. CUMA SÛRESİ


Medîne döneminin başlarında gönderilen bu sûre, adını Cuma namazını emreden dokuzuncu ayetinden almıştır. 11 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, Mutlak Hükümran, Mukaddes, Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi olan Allah’ın sınırsız kudret ve azametini övgüyle anıp yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan Allahu Teâlâ’nın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu haykırmakta, O’nun sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, güzellik ve adâletini gözler önüne sermektedir.

İşte, Allah’ın sınırsız kudret ve hikmetinin bir tecellîsi olarak:



2. O Allah ki, Kitap nedir iman nedir bilmeyen eğitimsiz bir topluma, kendi içlerinden öyle mübarek bir Peygamber gönderdi ki, hem onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, hem onları inkâr, cehâlet ve günah kirlerinden arındırıp tertemiz kılıyor, hem de kendilerine ilâhî Kitabı ve Kitaptaki hükümleri hayata uygulama bilgisi olan ve Peygamberin örnek yaşantısıyla ortaya konan hikmeti öğretiyor. Böylece, gönderdiği Kitap ve Peygamber sayesinde bütün insanlığa yol gösterecek örnek bir toplum çıkarıyor. Hâlbuki onlar, kendilerine Peygamber gönderilmeden önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

3. Ve bu Peygamberi sadece Araplara değil, henüz onlara katılmamış olan fakat kıyâmete kadar iman kervanına katılmayı bekleyen yeryüzündeki her ırktan ve her renkten diğer bütün iman erlerine göndermiştir. Gerçekten O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermez ve hükmüne asla karşı konulamaz.

4. İşte bu ilâhî rehberlik, Allah’ın insanlığa bir lütfudur ve onu, ilâhî nîmetlere nâil olmak isteyen ve bu yolda çaba gösterenlere bağışlar. Unutmayın; Allah, sonsuz lütuf sahibidir.

Bu lütfa nâil olabilmek için, Allah’ın Kitabını düşünerek, anlayarak okumalı ve hayatın her alanını onun direktifleri doğrultusunda düzenlemelisiniz. Aksi hâlde, sizden önce bu sınavda başarısız olan Yahudilerle aynı âkıbeti paylaşmanız kaçınılmazdır:



5. Tevrat’ı uygulama ve bütün insanlığa ulaştırma görevi omuzlarına yüklendiği hâlde, onun yol göstericiliğinden faydalanamayan, öğretilerine uygun yaşamayan, böylece üstlendikleri sorumluluğu gereği gibi yerine getirmeyen Yahudilerin durumu, tıpkı ciltler dolusu kitaplar taşıyan, fakat ne büyük bir hazine taşıdığının farkında bile olmayan eşeğin hâline benzer. Evet, gerek sözleriyle, gerek davranışlarıyla Allah’ın ayetlerini yalanlayan bir toplumun durumu ne kötüdür! Hiç kuşkusuz Allah, böyle zâlim bir toplumu asla doğru yola iletmez!

6. Ey Müslüman! Yahudilere ve onların öne sürdükleri iddialara benzer saplantı içinde olanlara de ki: “Ey Yahudiler ve Yahudileşmiş olanlar; eğer bütün insanlar arasında yalnızca kendinizin Allah’ın dostları ve ayrıcalıklı kulları olduğunu iddia ediyorsanız ve bu iddianızda gerçekten samîmî iseniz, o zaman ölümü arzu etsenize! Madem Allah katında ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunuzu iddia ediyorsunuz, o hâlde neden ölüm denilince ödünüz kopuyor? Hâlbuki Allah katında bu kadar değerli olduklarını iddia eden insanlar ölümden bu derece ürkmemelidirler.(2. Bakara: 94)

Oysa gerçek müminler, Allah adına söz söyleme cüretinde bulunmazlar, dolayısıyla ilâhî nîmetlerin sırf kendilerine özgü olduğunu iddia etmezler. Evet, cennete girmeyi kuvvetle ümit ederler, fakat bunun gereği olan dürüstlük ve samîmiyeti ortaya koymaktan geri kalmazlar; ölümü arzu etmezler, ama gerektiğinde seve seve ölüme koşmasını bilirler. Yahudilere gelince:



7. Onlar, elleriyle yaptıkları kötü işlerden dolayı âhirette azap çekeceklerini çok iyi bildiklerinden, hiçbir zaman ölümü arzu etmezler! Fakat korkunun ecele faydası yoktur: Allah, zâlimleri çok iyi biliyor ve hak ettikleri cezayı elbette verecektir! (2. Bakara: 95)

8. Onlara de ki: “Ne yaparsanız yapın, kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm sizi eninde sonunda yakalayacaktır! Fakat ölünce her şey bitmeyecek; sonra da, gizli açık her şeyi bilen Rabb’inizin huzuruna çıkarılacaksınız ve O, bu dünyada yaptığınız her şeyi gözlerinizin önüne serecektir.

9. Ey iman edenler! Cuma günü ezan okunup namaza çağrıldığınız zaman, derhal işinizi gücünüzü bırakıp Allah’ı anmaya gelin! Eğer bilirseniz, bu sizin için her türlü dünyevî kazançtan daha iyidir.

10. Namaz bitince de, yeryüzüne dağılarak Allah’ın lütfundan rızkınızı aramaya devam edin ve Allah’ı sürekli hatırlayıp gündeme getirerek anın ki, dünyada ve âhirette kurtuluşa erebilesiniz.

11. Fakat ey Peygamber! Henüz beşerî zaaflarından kurtulamamış bazı müminler, dünyevî kazanç getiren bir ticaret veya ilgilerini çeken bir eğlence gördükleri zaman, hemen oraya akın ederek seni hutbe verirken öylece ayakta bıraktılar! Ama, yine de sen onlara sert ve kaba davranma, kendilerine güzelce nasihat ederek de ki: “Bakın ey insanlar; Allah katındaki ebedî nîmetler, her türlü eğlenceden ve dünyevî kazançtan, ticaretten daha hayırlıdır. Öyleyse, kazancımız azalır endişesiyle Allah’ın emirlerini terk etmeyin! Unutmayın ki, Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır!”

63. MÜNÂFİKÛN SÛRESİ


Medîne döneminde, Mustalık Oğulları gazvesinden hemen sonra, muhtemelen hicretin altıncı yılında indirilmiştir. Adını, ilk ayetinde geçen “Münâfikûn: Münâfıklar, ikiyüzlüler” kelimesinden almıştır. 11 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Ey Peygamber! İslâm toplumunu içten çökertmeye çalışan ikiyüzlüler senin yanına geldiklerinde, “Senin gerçekten Allah’ın Peygamberi olduğuna şahitlik ederiz!” derler. Evet, Allah, senin Kendi Peygamberi olduğunu bilmektedir. Fakat aynı zamanda Allah, senin Peygamberliğine inandıklarını iddia eden bu ikiyüzlülerin yalan söylediğine de şahitlik etmektedir!

2. Onlar, yeminlerini kalkan edinerek insanları Allah’ın yolundan saptırmaya kalkıştılar. Bir taraftan İslâm’a bağlı olduklarını söyleyip kendilerini Müslümanların suçlamalarından koruyor, diğer taraftan Hz. Peygamber ve Müslümanlar aleyhinde şüphe uyandıracak asılsız söylentiler yayarak insanları hak dinden çevirmeye çalışıyorlar. Bu yaptıkları, ne kadar çirkin bir davranış!

3. Evet, münâfıkların durumu böyledir; çünkü onlar, İslâm hakîkatiyle ilk karşılaştıklarında iman etmiş, fakat daha sonra birtakım çıkar hesapları yüzünden hakîkati bile bile inkâr etmişlerdir. İşte bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir, artık iç dünyalarında gerçeğin sesini duyamaz, doğruyu eğriyi idrâk edemezler.

4. Onları gördüğünde, dış görünüşleri hoşuna gider. Konuştukları zaman da kendilerini dinletirler. Sen onların sözlerine kulak verirsin. Fakat ne yüreklerinde —o gösterişli bedenlerine uygun— cesâret, ne de yaldızlı sözlerinde samîmiyet vardır! O kadar duygusuz, o kadar ruhsuzlardır ki, tıpkı duvara dayanmış kütüklere benzer onlar. Herkesi kendileri gibi hâin zannettiklerinden, herkesten ve her şeyden şüphe duyar, işittikleri her seslenişi kendi aleyhlerinde sanırlar. Ey Müslüman, onlar en azılı düşmandır; onlara karşı dikkatli ol! Allah kahretsin onları; nasıl da göz göre göre haktan, hakikatten çevriliyorlar!

5. Onlara, “Gelin fırsat varken tövbe edin de, Allah’ın Rasulü sizin için bağışlanma dilesin ve kurtulun bu lânetten!” denildiğinde, bunu gururlarına yediremez, hemen başlarını çevirip uzaklaşırlar. Böylece, büyüklük taslayarak onların yüz çevirdiklerini görürsün.

6. Ey Peygamber! Sen onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir. Çünkü kendileri tövbe etmedikleri sürece, Allah onları asla bağışlamayacaktır! Hiç kuşkusuz Allah, bilerek ve isteyerek yoldan çıkan bir topluluğu doğru yola iletmez.

7. Onlar, Medîneli hemşehrilerine, “Allah’ın Rasulünün yanında bulunan Mekkeli Müslümanlardan maddî desteğinizi kesin ki, böylece onun etrafından dağılıp gitsinler!” diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır ve onu dilediğine dilediği ölçüde verir fakat ikiyüzlüler, bu gerçeği idrâk etmezler.

8. Bir de, “Medîne’ye döndüğümüz zaman, üstün ve şerefli olan Medîneli münafıklar, alçak ve aşağılık olan Mekkeli Müslümanları bu şehirden mutlaka sürüp çıkaracaktır!” diyorlar. Oysa her türlü izzet, şeref ve üstünlük Allah’a, dolayısıyla Rasulüne ve inananlara aittir; ne var ki, ikiyüzlüler bunun bilincinde değiller.

9. Ey iman edenler! Malınız mülkünüz ve çoluk çocuğunuz, sizi Allah’ı anmaktan ve Allah yolunda mücâdele etmekten alıkoymasın! Dikkat edin; her kim böyle davranacak olursa, dünyada da, âhirette de kaybedenlerden olacaktır!

O hâlde;


10. Ölüm meleği ansızın kapınızı çalmadan ve son pişmanlıkla, “Ya Rabbi; ne olur bana biraz daha mühlet ver de, Senin yolunda her şeyimi harcayıp cennetlik iyi bir insan olayım!” diyeceğiniz an gelip çatmadan önce, size bahşettiğimiz nîmetlerden bir kısmını hemen şimdi Allah yolunda harcayın.

11. İyi bilin ki, ölüm vakti gelip çattığında, Allah hiçbir canın ölümünü ertelemeyecektir.

Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.



Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin