32. SECDE SÛRESİ
Mekke döneminin sonlarına doğru, Muminûn sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, Allah’a secde eden müminlerin anlatıldığı 15-16. ayetlerden almıştır. 30 ayettir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
1. Elif, Lâm, Mîm. Dinle bak, ey insan! Rabb’inden sana bir mesaj geldi:
2. İçerisinde hiçbir çelişki, yanlışlık ve şüphe bulunmayan bu kitap, tüm varlıkların biricik Sahibi, Efendisi, Eğiticisi, Yöneticisi ve Rabb’i olan Allah tarafından gönderilmiştir.
Buna rağmen, Kur’an’a inanmamak için bir şüphe, bir itiraz öne sürülebilir mi?
3. Yoksa inkâr edenler, “Onu Muhammed kendisi uydurdu!” mu diyorlar? Hayır, asla! Tam tersine bu Kur’an, kendilerine senden önce bir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu doğru yola gelsinler diye uyarman için sana Rabb’in tarafından gönderilen hakîkatin ta kendisidir.
Onlar samîmî olsalardı, Kur’an’ı okur okumaz onun insan ürünü bir kitap olamayacağını, doğrudan Allah’tan geldiğini kalplerinin ta derinliklerinde hissedeceklerdi. Fakat hâlâ körü körüne itiraz ediyorlarsa, onların samîmiyetlerinden söz edilebilir mi?
4. Şu uçsuz bucaksız gökleri, sayısız nîmetlerle donatılmış yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunan bütün varlıkları altı günde yaratan, sonra bir kenara çekilip mahlukâtı kendi kendisiyle başı boş bırakmayan, aksine, kâinâtın mutlak hâkimi olarak Arş’ta bulunan O’dur. Ey insanlar! Sizin O’ndan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir kurtarıcınız; hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?
5. Gökten yere kadar bütün işleri O düzenleyip yönetir. O’ndan yeryüzüne vahiyle böyle inmektedir. Kainatın her zerresinde O’nun hükmü geçerlidir. Sonra bütün varlıkların işi sizin hesabınızla bin yıl süren bir Gün’de, O’na yükselip, arz edilir. Allah bütün gökler ve yeryüzünü Arş’tan idare eder. Buna melekleri görevlendirmiştir. Onların Allah’tan emir almaları bir günde ve bunu Allah’a arz etmeleri bir günde gerçekleşir ki bizim hesaba göre bu bir gün bin yıl eder.
6. İşte budur, yaratılmışların algılama sınırları ötesinde bir âlem olan gayb’ı da, duyularla kavranabilen şehâdet âlemini de eksiksiz bilen sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allah!
7. O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır. Örneğin, ilk insanın yaratılışına balçık halinde topraktan başlar,
8. Sonra ona üreme kabiliyeti vererek, neslini, meni denilen değersiz, basit bir sudan süzülmüş bir maddeden meydana getirir.
9. Derken onu anne karnında, yaratılış amacına uygun biçimde düzenleyip şekillendirir. Ona Kendi ruhundan hayat nefesi üfler. Böylece, ey insanlar, sizin için işiten kulaklar, gören gözler ve düşünen, hisseden gönüller yaratır. Fakat siz, bunca nîmetlere karşı ne kadar da az şükrediyorsunuz! Nitekim:
10. Yeniden dirilişi inkâr edenler, “Ne yani, bizim kemiklerimiz tamamen çürüyüp toza toprağa karıştıktan sonra mı yeniden diriltileceğiz?” diyorlar. Hayır, aslında onlar bunun mümkün olduğunu pekâlâ bilebilirler fakat yargılanmak işlerine gelmediği için, Rableri olan Allah ile buluşmayı inadına inkâr ediyorlar.
11. Onlara de ki: “Evet, Sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği Azrail ve yardımcıları sizi bir gün öldürecek, sonra da yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Rabb’inizin huzuruna çıkarılacaksınız.
12. Keşke bu günahkârların, Hesap Günü Rablerinin huzurunda pişmanlık ve utanç içinde başlarını öne eğerek şöyle yalvardıkları zamanki acıklı hallerini bir görseydin: “Ey Rabb’imiz, şimdi gerçeği gözlerimizle gördük, kulaklarımızla işittik; ne olur, bizi dünya hayatına geri gönder ki, tövbe edip güzel davranışlarda bulunalım; çünkü artık, öte dünyanın varlığına tüm kalbimizle inanıyoruz!”
İşte o zaman, Allah şöyle buyuracak:
13. “Şimdi sizi yeniden dünyaya göndersek de iman etseniz, böyle bir imanın ne değeri olur? Kaldı ki, eğer isteseydik, siz daha dünyadayken irâdenizi elinizden alır ve bütün insanları ve cinleri zorla emrimize boyun eğdirerek doğru yola iletirdik fakat imtihân hikmeti gereğince, dilediğiniz inanç ve hayat tarzını özgürce seçmenize izin verdik. Zira insan, ancak kendi özgür irâdesiyle ve bilinçli olarak doğru yolu seçtiği takdirde gerçek anlamda ahlâk ve erdemliliğe ulaşabilir. Bu yüzden, insanı imtihâna tâbi tuttuk ve bu yolda ihtiyaç duyduğunuz her türlü imkân ve yetenekleri size verdik. Buna rağmen, sizler kötülüğü tercih ettiniz. Böylece, tarafımdan değişmez bir ilâhî yasa olarak ta ezelden ortaya konulan şu hüküm gerçekleşmiş oldu: “Yemin olsun ki, cehennemi Bana isyan eden bütün cinlerle ve insanlarla dolduracağım!”
14. “Öyleyse, bu Günle karşılaşacağınızı unutup zulüm ve haksızlık peşinde koştuğunuz için, kötülüklerinizin acı meyvesini tadın bakalım! Çünkü sizin vaktiyle Beni unuttuğunuz gibi, şimdi Ben de sizi unutmuşcasına cehennem azâbında bırakacağım! O hâlde, yaptıklarınıza karşılık sonsuz azâbı tadın bakalım!”
15. Benim ayetlerime iman edenler, ancak, kendilerine bu ayetler tebliğ edildiği zaman derin bir hayranlık ve saygıyla secdeye kapanan ve asla kibre kapılmadan, Rab’lerini övgülerle anıp yüceltenlerdir.
16. Gece vakti herkes derin uykusundayken, sıcacık yataklarını terk ederek korku ve ümit içinde Rab’lerine el açıp yalvaranlardır ve kendilerine verdiğimiz nîmetlerden bir kısmını Allah için yoksullara harcayanlardır.
17. Yaptıkları iyilikler karşılığında, kendileri için hazırlanıp cennette gizlenmiş olan mutluluk ve sevinç kaynağı nîmetlerin neler olduğunu hiç kimse hayal bile edemez!
18. Öyle ya, ayetlerime inanan bir kimse, onları reddederek yoldan çıkmış olan biriyle hiç eşit tutulabilir mi? Elbette tutulamaz! Şöyle ki:
19. İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara, yaptıklarının karşılığı olarak her türlü sıkıntı, korku ve kederden emîn bir şekilde içinde yaşayacakları huzur ve mutluluk kaynağı cennetler ikram edilecek.
20. Yoldan çıkmış olanlara gelince; onların sığınağı da ateştir! Öyle ki, ne zaman ateşten bunalıp oradan çıkmaya çalışsalar, zebaniler tarafından tekrar ateşe atılacaklar. Ve onlara, “Hayattayken yalanlayıp durduğunuz cehennem ateşini şimdi tadın bakalım!” denilecek. Bununla birlikte, onların azâbı yalnızca cehennemden ibaret olmayacak:
21. Bu büyük azaptan ayrı olarak, pişman olup doğru yola dönmeleri için, onlara daha dünyadayken belâ ve musibetler vererek, küçük azaptan da bir nebze tattıracağız. Bütün bunlara rağmen;
22. Kendisine Rabb’inin ayetleri açıkça tebliğ edildiği hâlde, küstahça onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir? Hiç kuşkusuz Biz, hakları çiğnenen mazlum ve çaresiz kullarımız adına günahkârlardan intikam alacak, o suçların cezasını mutlaka vereceğiz!
23. Gerçek şu ki vaktiyle Mûsâ’ya Tevrat adındaki kutsal Kitabı vermiş ve onu israiloğullarına doğru yolu gösteren bir rehber kılmıştık. Ey Muhammed, sana da aynı nîmetleri sunacağız. Şu hâlde, sakın ona kavuşacağından kuşkuya düşme! Musa’ya nasıl kitap verdiysek sana da, tüm insanlığa rehberlik edecek son kitabı, Kur’an’ı gönderiyoruz.
24. Bakın; İsrail Oğulları, omuzladıkları mücâdelenin zorluklarına sabırla göğüs gerdikleri ve ayetlerimize gereğince inandıkları sürece, onların içinden, buyruklarımız doğrultusunda toplumlarını doğru yola ileten önderler çıkarmıştık. İşte siz de aynı tavrı gösterirseniz, sizi de tüm insanlığın öncüleri ve önderleri kılacağız.
25. Hiç kuşkusuz Rabb’in, insanların anlaşmazlığa düştükleri bütün tartışmalı konularda, Hesap Günü aralarında kesin hükmünü verecektir! Öyleyse o Gün gelip çatmadan önce, insanlık tarihinden ibret alıp düşünsünler:
26. Halen yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önce yaşamış olan nice nesilleri helâk etmiş olmamız onlara bir şey anlatmıyor mu? Hiç kuşkusuz bunda, aklını kullanan insanlar için nice ibretler ve deliller vardır; hâlâ gerçeğin sesine kulak vermeyecekler mi?
27. Susuzluktan çatlamış çorak topraklara nasıl yağmur gönderdiğimizi ve o su sayesinde, kendilerinin ve hayvanlarının yiyeceği bitkileri nasıl yeşerttiğimizi görmüyorlar mı? Ölü toprağa bir yağmurla yeniden hayat veren Allah’ın, kendilerini de bir gün dirilteceğini düşünmüyorlar mı?
28. Âhireti inkâr edenler, “Eğer iddianızda doğru iseniz, söyleyin bakalım, bu sözünü ettiğiniz herşeyin apaçık ortaya konup ayrıştırılacağı hüküm Günü ne zaman gelip çatacak?” diyorlar.
29. Onlara de ki: “Ne zaman olacağını bilemem. Fakat şurası kesindir ki, Hüküm Günü gelip çattığı zaman, şimdi onu inkâr etmiş olanlara o günkü imanları hiçbir fayda sağlamayacak. Onlara, hatâlarını telâfî etmeleri için bir fırsat da verilmeyecektir!”
30. Ey Müslüman! Madem ki onlar, bunca öğüt ve uyarılara rağmen hâlâ inkârda diretiyorlar, o hâlde, onları inkârlarıyla baş başa bırak ve hakkınızda Rabb’inin vereceği hükmü bekle; doğrusu onlar da, başlarına gelecek korkunç âkıbeti bekliyorlar!
Dostları ilə paylaş: |