1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə78/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   103

67. MÜLK SÛRESİ


Mekke döneminin muhtemelen başlarında gönderilen bu sûre, adını ilk ayetinde geçen “el-Mülk: hükümranlık, otorite, saltanat” kelimesinden almıştır. 30 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Tüm kâinâtta sınırsız hükümranlık ve egemenliği elinde bulunduran ve her türlü hayrın, bereketin kaynağı olan Allah yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter.

2. O Allah ki, hanginiz daha güzel işler yapacak diye sizi imtihân etmek için ölümü ve her iki âlemde hayatı yaratmıştır.

Gerçekten O, sınırsız izzet ve kudret sahibidir, bununla birlikte, çok ama çok merhametlidir.



3. Sizi çepeçevre kuşatan şu uçsuz bucaksız yedi kat göğü, birbiriyle uyumlu ve iç içe geçmiş tabakalar hâlinde yaratan, O’dur. Ey insan, nereye bakarsan bak, Rahmân’ın yaratışında hiçbir aksaklık, hiçbir uyumsuzluk göremezsin! Gözünü çevir de şu göz kamaştırıcı yaratılmışlara daha dikkatli bak; Rahmân’ın sonsuz ilim ve kudretini gözler önüne seren şu mükemmel sistemde herhangi bir eksiklik, bir çatlak görebiliyor musun?

4. Haydi durma, bir daha, bir daha bak fakat her bakışında dehşet ve hayranlığın bir kat daha artacak ve sonunda, bakışların hatâ aramaktan yorulmuş ve ilâhî yaratışın ihtişâmı karşısında yenilgiyi kabullenmiş bir hâlde sana geri dönecektir.

İşte ilâhî hükümranlığın alâmetlerinden biri:



5. Andolsun Biz dünyaya en yakın göğü, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan yıldızlar ve benzeri gök cisimlerinden oluşan kandillerle süsledik ve onları, gelecekten haber verdiklerini iddia edenlerin haber kaynağı olan şeytanlar için bir taşlama kıldık.

Şeytanlar ne zaman melekler arasında geçen konuşmaları dinlemek için semaya yükselecek olsalar, üzerlerine atılan alev toplarıyla kavrulup küle çevrilirler (15. Hicr: 17,18 ve 37. Sâffât: 7-10).



Bu, onlara dünyada verilen cezadır. Ayrıca Biz onlara, âhirette de alevli ateş azâbını hazırladık! Sadece cinlere mi? Hayır:

6. Gerek sözleri, gerek davranışlarıyla Rablerini inkâr edenleri âhirette cehennem azâbı beklemektedir; gerçekten ne acıklı bir son!

7. Zâlimler, elleri ve ayakları zincirlerle bağlanmış bir hâlde oraya atıldıkları zaman, cehennemin kaynarken çıkardığı o korkunç uğultusunu işitecekler.

8. Cehennem öyle dehşetli bir hal almıştır ki, neredeyse öfkeden çatlayacak! Ne zaman oraya inkârcılardan bir grup atılsa, cehennemin bekçileri olan görevli melekler, onlara hayretle soracaklar: “Size bu Günü haber veren bir uyarıcı gelmemiş miydi?”

9. Buna karşılık zâlimler, “Elbette!” diyecekler “Bize uyarıcı gelmişti fakat biz ‘Allah vahiy nâmına hiçbir şey göndermiş değildir! Evet, Allah’ı kabul ederiz. Fakat işi yok kitap ve peygamber göndererek bizim basit hayatımızla mı uğraşacak? O bizleri tamamen serbest bırakmıştır, hayatımıza karışmaz; siz büyük bir sapıklık içindesiniz!’ diyerek onların getirdiği gerçeği yalanlamıştık.”

10. Ve ekleyecekler: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya hiç değilse aklımızı kullanarak gözümüzün önündeki gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeyecek, böylece bu korkunç ateşi hak edenler arasında olmayacaktık!”

11. Böylece, günahlarını kendi ağızlarıyla itiraf edecekler. Fakat artık çok geç: “Cehennem halkı, ilâhî rahmetten uzak olsun!”

12. Öte yandan, ilâhî öğüde kulak veren ve Rablerine gayben saygı duyan, yani her türlü beşeri idrâk ve tasavvurun ötesinde olan Allah’ın zâtını gözleriyle görmedikleri hâlde, O’nun varlığına, rab ve ilâh olarak birliğine, sonsuz ilim, kudret, merhamet ve adâletine şahitlik eden, muhteşem yaratılışı gözleriyle görerek O’na iman eden ve buyruklarına saygıyla bağlanan dürüst ve erdemli kimselere gelince, onlar için bağışlanma ve cennet gibi muhteşem bir ödül vardır!

13. Ey insanlar! Niyetlerinizi, düşüncelerinizi, sözlerinizi ve davranışlarınızı ister gizleyin, ister onları açığa vurun; hiç kuşkusuz O, kalplerin özünde olanları bütün gizlilikleri, bilmektedir.

14. Öyle ya, her şeyi Yaratan Allah, yarattığı şeyi bilmez mi? Elbette bilir! Çünkü O latiftir, her şeye nüfuz eden ilmiyle bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilir, her şeyden haberdardır. Öyle ki:

15. Uzayın derinliklerinde yüzüp gitmekte olan her türlü konforla donanmış şu yerküreyi, tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle emrinize amade kılarak size boyun eğdiren O’dur. Öyleyse, onun omuzları üzerinde huzur ve güven içinde gezip dolaşın ve Allah’ın bahşettiği tertemiz nîmetlerden yiyin için! Yeter ki, şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın: Gün gelecek bu nîmetleri terk edecek ve eninde sonunda, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere O’nun huzurunda toplanacaksınız!

Hal böyleyken, ne cüretle Rabb’inize başkaldırıyorsunuz?



16. Göklerde ve yerde yegâne ilâh Olan Allah’ın, yeryüzünü korkunç bir depremle çalkalayıp hepinizi yerin dibine geçirmeyeceğinden nasıl emîn olabiliyorsunuz?

17. Yine O göklerde ve yerde tek ilâh Olan Allah’ın, başınıza gökten ölüm yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden nasıl emîn olabiliyorsunuz? Bugün küstahça inkâr ediyorsunuz ama, azap başınıza geldiği anda, Benim uyarımı hiçe saymanın ne demek olduğunu o zaman anlayacaksınız!

18. Onlardan önceki nesiller de ayetlerimi inkâr etmişlerdi. Fakat Beni inkâr etmenin âkıbeti neymiş, gördüler!

19. Peki onlar, üzerlerinde kanat çırparak uçan kuşları görmüyorlar mı? Masmavi gökyüzünde süzülen bu kuşların yaratılışında, Allah’ın sonsuz ilim ve kudretinin muhteşem tecellîlerini göremiyorlar mı? Ve düşünemiyorlar mı ki, onlara uçma yeteneği bahşederek ve ilgili kanunlarını yaratarak onların boşlukta durmasını sağlayan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahmân’dan başkası değildir!

Hiç kuşkusuz O, gökte ve yerde, bilip bilmediğiniz her şeyi görüp gözetmektedir.

20. Düşünün, eğer Allah sizi cezalandırmak istese, hangi güç, hangi ordu sizi Rahmân’ın elinden kurtarabilir? O çok güvendiğiniz servetiniz, gücünüz, silahlarınız ve ordularınız mı? Görüyorsun değil mi; Rahmân’ı ve O’nun emirlerini, uyarılarını tanımayıp da öldükten sonraki hayatı inkâr edenler, ne büyük bir yanılgı ve aldanma içindedirler!

21. Yine düşünün, şâyet Allah, geçim imkânlarınızı elinizden alıp rızkınızı kesecek olsa, size O’ndan başka rızık verecek olan kimdir? Allah bahşetmiş olduğu nîmetleri geri alacak olsa, hayatınızı devam ettirebilir misiniz? Hayır, Allah’ın yardımı olmadan bir nefes bile alamazsınız! Aslında bunu kâfirler de pekâlâ bilir fakat onlar, küstahça bir azgınlık ve nefret içinde hakîkate karşı inatla direnmektedirler.

22. Söyleyin; yüzüstü sürünen bir kimse mi hedefine daha iyi ulaşır, yoksa dimdik yürüyerek dosdoğru bir yolda hedefe doğru ilerleyen kimse mi? Gündelik dünyevî endişelerinin ötesindeki hiçbir şeyi umursamayan dar görüşlü kâfirler mi kurtuluşa daha lâyıktır, yoksa ileride bir gün Allah huzurunda hesaba çekileceğinin bilincinde olan ve bunun için gereken hazırlıkları yapan müminler mi?

23. Ey Müslüman! Allah’ın hükmüne itaat etmekten kaçınan nankörlere de ki: “Sizi yoktan var eden ve size işitmeniz için kulaklar, görmeniz için gözler ve düşünmeniz için gönüller bahşeden O’dur! Ne anneniz, ne babanız, ne toplumunuz ne de Allah’tan başka hayatınıza program yapmaya yetki verdiğiniz, her dediğini dinlediğiniz, kulu kölesi olduğunuz varlıklar! Size bunları armağan eden yalnızca Allah’tır! Fakat siz ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

24. Yine onlara de ki: “Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltan ve topluluklar, milletler hâlinde dünyaya yayan O’dur ve hepiniz eninde sonunda yeniden toprağa girecek ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere, Mahşer Günü O’nun huzurunda toplanacaksınız!”

25. Hal böyleyken, inkârcılar hâlâ diyorlar ki: Boş verin bunları; yok biz ölecekmişiz, ölüler diriltilecekmiş, hesap kitap varmış, ne saçmalık! Eğer dedikleriniz doğru ise, söyleyin bakalım ey müminler, bu yeniden dirilme ve yargılanma vâdi ne zaman gerçekleşecek?”

26. Onlara de ki: “Bunun bilgisi yalnızca Allah’ın katındadır; ben ise, sadece O’nun buyruklarını size ileten apaçık bir uyarıcıyım.”

Ve işte uyarıyorum:



27. Kur’an’dan gâfil yaşayanlar, ölüm gerçeğini göz ardı ederek bir ömür sürecekler fakat sonunda, onun iyice yaklaştığını gördükleri anda, duydukları korku ve pişmanlık yüzünden inkârcıların suratları simsiyah kesilecek ve o zaman onlara, “İşte, küstahça alay ederek isteyip durduğunuz azap budur!” denilecek.

28. Öyleyse, ey Peygamber! Müminleri ortadan kaldırmakla kurtulacaklarını zanneden bu inkârcıları uyararak de ki: “Bakın; eğer Allah beni ve yanımdaki diğer müminleri dâvâmızın zafere ulaştığını bize göstermeden öldürse veya bize merhamet edip uzun ve bereketli bir ömür verse bu neyi değiştirecek? Öyle veya böyle, her hâlükârda ölüp O’nun huzurunda hesaba çekilmeyecek miyiz? İşte o zaman, inkârcıları can yakıcı azaptan kim kurtaracak?”

29. Onlara de ki: “O, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahmân’dır; bizi dünyada da, âhirette de mahcup etmeyecektir! Bu yüzden biz, yalnızca O’na inanır ve sadece O’na güveniriz! Size gelince, ey inkârcılar, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız!”

30. Ey Müslüman! Doğru inanç ve ahlâkın, insan hayatında sudan daha hayati bir öneme sahip olduğunu idrâk edemeyen, bu yüzden Rahmân’a kul olmayı reddeden o zâlimleri uyararak de ki: “Bir düşünsenize; eğer Allah yeryüzünde kullandığınız bütün suları aniden kurutacak olsa ve böylece bütün suyunuz çekilip yerin dibine gitse, söyler misiniz, Allah’tan başka size o akan tatlı suyu kim geri getirebilir?”

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin