1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə88/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   103

77. MÜRSELÂT SÛRESİ


Mekke döneminin başlarında gönderilen bu sûre, adını birinci ayetinde geçen “Mürselât: Gönderilen güçler” kelimesinden almıştır. 50 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Andolsun; birbiri ardınca gönderilen;

2. Fırtına gibi eserek inkâr, cehâlet ve zulüm karanlıklarını darmadağın eden;

3. Ve kalplere hakîkat nurlarını yayan;

4. Sonra hak ile bâtılı kesin hatlarla birbirinden ayıran;

5. Ve ardından, bir öğüt ve hatırlatmada bulunan;

6. Bu öğüt ve hatırlatmaları, kendileri için bir mâzeret, yahut tebliğ edilenler için uyarı olarak yapanlara…

7. İşte bütün bunlara yemin olsun ki, ey insanlar; size söz verilen ölüm, kıyâmet, diriliş, hesap, cennet, cehennem gibi tehditler kesinlikle gerçekleşecektir. Ne zaman mı?

8. Yıldızların söndürüldüğü,

9. Gök parçalanıp yarıldığı,

10. Dağlar un ufak edilip savrulduğu,

11. Ve ilâhî mesajı insanlığa tebliğ eden peygamberler ve dâvetçiler, Allah’ın huzurunda şâhitlik yapmak üzere büyük buluşmaya çağırıldığı zaman!

12. Bekletilen o Gün için!

13. Karar Günü için!

14. Bilir misin, ne müthiş bir gündür, bu Karar Günü?

15. Vay hâline O Gün, mesajlarımı yalanlamış olanların! Öyle ya;

16. Biz sizden önceki nice toplumları, nice ülkeleri helâk etmedik mi?

17. Ve ardından, sonraki inkârcı nesilleri de onların yanına göndermedik mi? Şimdi, ey kâfirler, sizin sonunuz onlarınkinden farklı mı olacak?

18. İşte Biz, suçlulara böyle yaparız!

19. Vay hâline o Gün, “zaman” konusundaki bütün ayetlerimi ve mesajlarımı yalanlamış olanların!

20. Nasıl inkâr edersiniz ki; Biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?

21. Sonra onu, mükemmel şekilde korunup gelişimini tamamlayacağı sağlam bir barınağa, anne rahmine yerleştirmedik mi?

22. Ve her geçen gün gelişip büyüyen bu cenini, tarafımızdan belirlenen bir süreye kadar aşamadan aşamaya geçirerek; fiziksel ve ruhsal yeteneklerle donatılmış bir varlık hâline getirmedik mi?

23. Çünkü Biz, yaratılışın her aşamasını en ince ayrıntılarına varıncaya kadar ölçüp ayarladık; hem de ne muhteşem bir karar harikası olarak ölçüp ayarladık!

24. Vay hâline o Gün, “insan”la ilgili bunca açık mûcizeleri yalanlamış olanların!

25. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı?

26. Gerek canlılar, gerek ölüler için...

27. Ve oraya yüksek dağlar yerleştirip, size tatlı sular içirmedik mi?

28. Vay hâline o Gün, “mekan”la ilgili bunca nîmetlerimi yalanlamış olanların!

29. O Gün zâlimlere, “Haydi yürüyün bakalım!” diyeceğiz, Vaktiyle yalanlamış olduğunuz bu cehennem azâbına!”

30. “Yürüyün, üst üste ateş ve duman katmanlarından oluşan üç çatallı gölgeye!”

31. “Öyle bir duman ki, insanı ne gölgelendirip serinletir, ne de alevden korur!”

32. “Ve yanan ateş, etrafa devasa kıvılcımlar saçar, her biri bir saray büyüklüğünde kıvılcımlar!

33. “Patlayarak etrafa saçılan bu kıvılcımlar, sarı halatlar, sarı develer gibi havada iz bırakacak!

34. Vay hâline o Gün, cehennem azâbını yalanlamış olanların!

35. İşte bu gün, zâlimlerin bu ateşi görür görmez korkudan dillerinin tutularak konuşamayacakları,

36. Ve mazeretlerinin kabul edilmeyeceği Gündür.

37. Vay hâline o Gün, Hesap Gününü yalanlamış olanların!

38. “İşte bu, hak ile bâtıl ehli arasındaki bütün ihtilafların, anlaşmazlıkların nihâî karara bağlanacağı ve ilâhî adâletin tüm ihtişâmıyla tecellî edeceği Karar Günüdür. İşte bu yüzden, sizi ve sizden öncekileri bu mahkemede topladık!”

39. “Şimdi, ey zâlimler; dünyadayken mazlumları kandırmak ve İslâm’ın sesini susturmak için binbir türlü entrikalarla zulüm ve haksızlıkları mazur göstermeye çalışan sizler; eğer bu mahkemeden de yakanızı kurtarabilecek bir hileniz varsa, haydi koyun onu ortaya da, atlatın Beni!

40. Vay hâline o Gün, hikmet ve adâletimi yalanlamış olanların!

41. Öte yandan; dürüst ve erdemlice davranarak kötülüklerden sakınmış olanlar, o Gün sonsuz nîmetlerle bezenmiş serin gölgeliklerde, kaynağından tatlı sular fışkıran pınar başlarında oturacaklar.

42. Ve canlarının çektiği meyveler arasında sonsuz mutluluğu tadacak ve Rablerinin şu hitabıyla karşılanacaklar:

43. “Yaptığınız güzel davranışlara karşılık, bugün dilediğiniz yerde, dilediğiniz kadar afiyetle yiyin, için!”

44. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.

45. Vay hâline o Gün, cennet nîmetlerini yalanlamış olanların!

46. Öyleyse, ey zâlimler; şimdilik dünya nîmetlerinden kısa bir süre yiyip içerek keyfinize bakın; ama şunu unutmayın ki, sonunda ölecek ve tüm yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz; çünkü siz, suçlusunuz!

47. Vay hâline O Gün, lütuf ve nîmetlerimi yalanlamış olanların!

48. Onlara, “Sizi yaratan ve size bunca nîmetler bahşeden Rabb’inize kulluk ederek, rükû ve secdelerle O’nun önünde saygıyla eğilin!” denildiğinde, küstahça kibre kapılır, eğilmeyi gururlarına yediremezler.

49. Vay hâline o Gün, emirlerimi yalanlamış olanların!

50. Eğer inkârcılar, hakikati tüm açıklığıyla ortaya koyan bu ayetlere de inanmayacaklarsa, ondan başka hangi söze inanacaklar!

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin