1-FÂTİha sûresi



Yüklə 5,15 Mb.
səhifə90/103
tarix20.11.2017
ölçüsü5,15 Mb.
#32303
1   ...   86   87   88   89   90   91   92   93   ...   103

79. NÂZİÂT SÛRESİ


Mekke döneminin sonlarına doğru, Nebe’ sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, birinci ayetinde geçen ve Allah’ın emrindeki güçlere işâret eden “Nâziât: Söküp çıkaranlar” kelimesinden almıştır. 46 ayettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!

Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:



1. Andolsun, söküp çıkaranlara; zâlimlerin canlarını boğarcasına çekip alan azap meleklerine, muazzam bir sistem çerçevesinde doğup batan yıldızlara, mazlumun hakkını zâlimlerden zorla alan âdil yöneticilere, at binme ve atış talimi yapan mücahitlere andolsun!

2. Yumuşacık çekip alanlara; müminlerin ruhlarını usulcacık çekip alan rahmet meleklerine, yörüngelerinde istikrarlı şekilde hareket eden gökcisimlerine; ezilen, sömürülen mazlumlara şefkat kanadını geren âdil yöneticilere; oklarını, mermilerini hedefe fırlatan ve attığını vuran mücahitlere, tatlılıkla gönülleri fethedip kendilerine çeken İslâm dâvetçilerine andolsun!

3. Yüzüp gidenlere; kendi görev dünyalarında seyreden meleklere, uzay boşluğunda sâkin sâkin yüzüp giden güneş, ay ve yıldızlara; denizlerde yüzen gemilere; karada, denizde ve havada akın akın hareket eden İslâm ordularına andolsun!

4. Derken, yarışıp birbirlerini geçenlere; birbirleriyle yarışırcasına Allah’ın emrini yerine getiren meleklere, hiç durmadan birbirlerini izleyen gökcisimlerine, iyilik ve hayırlarda hep en öne geçmeye çalışan müminlere andolsun!

5. Ve böylece, Allahû Teâlâ’nın emrini yerine getiren yıldızlara, İslâm mücahitlerine, meleklere andolsun!

İşte bütün bunlara andolsun ki, kıyâmet mutlaka kopacaktır!



6. O Gün, tüm evreni korkunç bir sarsıntı ta derinden sarsıp her şeyi paramparça edecek!

7. Ve bunu, bütün insanları mezarlarından kaldırıp Allah’ın huzurunda toplayan ikinci bir sarsıntı izleyecek!

8. İşte o gün, yürekler korkuyla titreyecek.

9. Ve zâlimlerin gözleri, utanç ve pişmanlıktan önlerine eğilecek. İnsanoğlunu böyle korkunç bir âkıbet beklerken;

10. İnkârcılar, “Ne yani’” diyorlar, “Mezardaki çukurlarda cansız bedenler hâlinde yatmakta iken hayata geri mi döndürüleceğiz?”

11. “Hem de, bizler çürümüş kemiklere dönüştükten sonra, öyle mi!”

12. Ve küstahça alay ederek, “Öyleyse, bu zararına bir dönüştür! Eğer gerçekten hesap kitap varsa mahvolmuşuz demektir!” diyorlar.

13. Oysa sizi yeniden diriltmek Allah için o kadar kolaydır ki, bu yalnızca bir tek emir ve haykırıştan ibarettir.

14. Bir de bakmışsın ki, hepsi uyanmış, korku ve dehşet içinde Rablerinin huzurunda duruyorlar.

15. Ey Müslüman! İnkârcılara karşı sabırla göğüs ger; sakın ümitsizliğe, yılgınlığa düşme! Bu konuda Firavuna karşı verdiği ibretlerle dolu mücâdelesinde Mûsâ’nın, haberi sana ulaşmadı mı?

16. Hani Rabb’i ona, Sînâ dağının eteklerindeki Tuvâ’da, o kutsal vadide şöyle seslenmişti:

17. Ey Mûsâ! Firavun’a git ve onu ilâhî azap ile uyar; çünkü o, iyice azgınlaştı!

18. Ve ona de ki: “Ey Firavun! Zulüm ve inkâr günahlarından arınıp Rabb’inin hoşnutluğunu kazanmak ister misin?”

19. “İster misin, seni Rabb’inin yoluna ileteyim de, O’na karşı saygılı davranıp dünyada ve âhirette kurtuluş ve saâdete ulaşasın?”

20. Böylece Mûsâ, Firavunu hak dine davet etti ve ona, hakîkati tüm berraklığıyla ortaya koyan en büyük mûcizeyi gösterdi.

21. Ama o, apaçık hakîkati yalanladı ve emrime karşı geldi.

22. Sonra arkasını dönüp, Mûsâ’nın davasını etkisiz kılmak için çalışmaya koyuldu:

23. Kumandanlarını, danışmanlarını, yardımcılarını topladı ve müminlere karşı amansız bir mücâdele başlattığını ilan etti.

24. Ve Allah’ın mesajına karşı küstahça başkaldırarak, “Sizin emir ve otoritesine boyun eğmeniz gereken en yüce efendiniz, rabbiniz benim!” dedi.

25. Fakat sonunda, Allah onu dünyada boğulma ve âhirette ebediyen cehennem azâbına mahkûm olma cezasına çarptırdı!

26. Hiç şüphesiz bunda, Allah’ın azâbından korkanlar için nice ibretler vardır.

27. Söyleyin, ey kâfirler; sizi yeniden yaratmak mı daha zor, yoksa gökleri ve yeri yaratmak mı? Şu muhteşem kâinatı yoktan var eden Allah’ın, sizi ölümünüzden sonra diriltmeye kâdir olduğunu düşünmüyor musunuz? Evet, öyle muhteşem bir evren ki, Allah onu yaratıp bina etti.

28. Ve evreni genişleterek ona muazzam bir genişlik ve yükseklik kazandırdı, sonra onu mükemmel bir sistem hâlinde düzene koydu.

29. Gecesini karanlık, gündüzünü aydınlık yaptı.

30. Daha sonra, yeryüzünü yaşamaya uygun bir şekilde yayıp döşedi.

31. Ayrıca, yerden tatlı ve serin kaynak sularını ve tüm canlıların temel gıda maddesi olan bitki örtüsünü çıkardı.

32. Bir de, sizi sarsmaması için yeryüzüne sapasağlam dağları yerleştirdi.

33. Ve bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın her türlü ihtiyaçları karşılanmış bir hâlde, rahat ve huzur içinde yaşaması için yaptı.

İşte, evrenin her zerresinde şahit olduğunuz bu muazzam sistem ve sizi çepeçevre saran bunca nîmetler, Allah’ın tek Rab ve ilâh olduğunu O’ndan başka kesinlikle hiçbir şeyin ilâh olamayacağını, kâinatın mükemmel bir ölçü ve hesaba göre yaratıldığını ve varlık âleminde, nihâî anlamda zulme, haksızlığa asla yer olmadığını gözler önüne sermektedir.



34. Nitekim, tüm insanların hesaba çekileceği o dehşet anı gelip çattığında,

35. İnsan neyin peşinde koştuğunu, ebedî saadeti kazanmak için kendisine bahşedilen nîmetleri, imkânları ve yetenekleri, bu dünyanın gelip geçici zevklerini elde etme uğruna kullanmakla ne büyük bir kayba uğradığını o gün anlayacak.

36. Ve o an, alev alev yanmakta olan cehennem, tüm korkunçluğuyla, onu görmeye mahkûm edilenlerin karşısına çıkarılacak!

37. İşte o Gün, her kim ilâhî buyruklara küstahça başkaldırarak azgınlık etmiş,

38. Ve dünya hayatının basit ve gelip geçici zevklerini sonsuz âhiret nîmetlerine tercih etmişse;

39. Onun ebedî barınağı, cehennem olacaktır!

40. Buna karşılık, her an ve her yerde Rabb’inin huzurunda ve O’nun gözetimi altında olduğu bilinciyle davranan, O’nun emirlerine karşı gelmekten ve huzur-u ilâhîde mahcup duruma düşmekten korkan ve kendisini kötü arzulardan alıkoyanlara gelince,

41. Onun da ebedî barınağı cennet olacaktır!

42. Ey Peygamber! Yanı başlarındaki binlerce mûcizeyi görmezlikten gelen inkârcılar, ‘mûcize’ beklentisiyle gâipten haber vermeni istiyor, sana kıyâmetin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar:

43. Sen onu nereden bileceksin! Sen bile onun ne zaman kopacağını bilemezsin. Kaldı ki, bu konuda bilgi vermek zaten senin görevin değildir.

44. Çünkü onun tam ve nihâî bilgisi, yalnızca Rabb’ine aittir.

45. Senin görevin ise, sadece, ondan korkanları uyarmaktır.

Büyük Kıyâmetin vaktini soran inkârcılar, üzerinde durulması gereken asıl meseleyi, kendi ecelleri olan Küçük Kıyâmeti unutuyorlar. Oysa uzun zannedilen bu dünya hayatı, o kadar çabuk geçip gidecek ki:



46. Kâfirler onu, yani yeniden diriliş vâdinin gerçekleştiğini gördükleri Gün, bu dünyada sadece bir akşam üzeri veya kuşluk vakti kadar kaldıklarını zannedecekler.

Yüklə 5,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   86   87   88   89   90   91   92   93   ...   103




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin