92. LEYL SÛRESİ
Mekke döneminin hemen başlarında gönderilen bu sûre, “leyl” yani geceye yeminle başlamaktadır. 21 ayettir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
Ey insan! Rabb’inin sınırsız kudret ve merhametini gözler önüne seren şu muhteşem yaratılış hârikaları üzerinde düşün:
1. Andolsun, yeryüzünü siyah bir tül gibi örtüp bürüyen geceye,
2. Ve zifiri karanlıkların ardından, ışıl ışıl aydınlanan gündüze!
3. Andolsun, erkeği ve dişiyi Yaratana!
4. Sizin çabalarınız ve ulaşmak istediğiniz hedefleriniz de bu yemin edilen varlıklar gibi birbirine zıt ve çeşit çeşittir. Kiminiz iman edip dürüst ve erdemlice davranışlar ortaya koyarken, kiminiz inkârı ve zulmü tercih ediyor. Oysa bu iki yol ve neticeleri arasındaki fark, gece-gündüz, karanlık-aydınlık, erkek-dişi arasındaki fark kadar büyüktür.
5. Öyleyse, her kim kötülükten, günahtan korunarak Allah’ın kendisine bahşettiği nîmetlerden bir kısmını O’nun rızası için yoksullara verir,
6. Ve verince Allah’ın kendisine daha iyilerini vereceğine inanır, ortaya koyduğu hayat tarzıyla, en güzel olan İslâm dinini onaylarsa,
7. İşte ona, huzur ve mutluluğa giden ve cennetle biten yolu kolaylaştıracağız.
8. Fakat her kim de cimrilik eder, aptalca bir gurura kapılarak kendisini —Allah’ın yol göstericiliği de dahil— her türlü ihtiyacın üstünde görür,
9. Ve böylece, bu en güzel hayata kavuşturan İslâm dinini yalanlarsa,
10. Ona da, zorluk ve sıkıntıya giden ve cehennemle biten yolu kolaylaştıracağız!
11. Ve nihâyet bir mezar çukuruna yuvarlandığı zaman, o yığıp biriktirdiği malı mülkü kendisini gazâbımızdan kurtaramayacak!
12. Gerçek şu ki, insanlığa doğru yolu göstermek Bize aittir. Çünkü Biz insanı sorumsuz ve başıboş bırakmış değiliz.
13. Ve hiç kuşkusuz son da Bizimdir, ilk de! Dünyada da, âhirette de egemenlik Allah’ındır. Baştan başa bir imtihân olan bu dünya hayatını yaratan Allah, âhiret hayatını da elbette yaratacaktır.
14. O hâlde, ey insanlar, sizi alevler saçan bir ateşe karşı uyarıyorum!
15. Bir ateş ki, oraya ancak en azılı, en bedbaht olanlar girecektir!
16. Yani, ayetlerimi yalanlayan ve bile bile hakîkatten yüz çeviren zâlimler!
17. Fakat kötülük ve günahlardan titizlikle sakınan her mümin, o Gün ateşten uzak tutulacaktır.
18. Arınmak amacıyla malını harcayan o fedâkâr müminler.
19. Çünkü o, hiç kimseye ödenmesi gereken bir minnet borcu olmadığı hâlde,
20. Sadece Yüce Rabb’inin hoşnutluğunu kazanmak için malını, servetini harcamıştır. Ona müjdeler olsun:
21. Kendisi de yakında Rabb’inin bağışlayacağı sonsuz nîmetlerle hoşnut olacaktır!
93. DUHÂ SÛRESİ
Mekke döneminin başlarında, Fecr sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, birinci ayetinde geçen “kuşluk vakti, sabahın aydınlığı” anlamına gelen “ed-Duhâ” kelimesinden almıştır. 11 ayettir.
Peygamberliğin ilk yıllarında, Rasulullah (s)’a gelen vahiy bir süre kesilmiş ve bu durum onu çok üzmüştü. Öte yandan inkârcıların bunu fırsat bilerek “Rabb’i Muhammed’i terk etti!” demeye başladılar. Peygamber, işlediği bir kusur sebebiyle Rabb’inin kendisini cezalandırdığını düşünerek üzüntülü bir hâlde beklerken, hem ona Rabb’inin hoşnutluğunu ve ikramlarını bildirerek yüreğini ferahlatan hem de kıyâmete kadar gelecek müminleri dünya ve âhiret nîmetleriyle müjdeleyen mübarek Duhâ sûresi nazil oldu:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
Ey Peygamber! Rabb’inin sana bahşettiği lütuf ve nîmetleri şâhittir ki, O kendi yolunda mücâdele eden fedâkâr kullarını asla sahipsiz, yardımsız bırakmayacaktır:
1. Müminlere ışıl ışıl, apaydınlık bir geleceği müjdeleyen sabahın aydınlığına;
2. Ve vahiyden yüz çeviren inkârcıların, bir kâbus gibi insanlığın başına sardığı, fakat Kur’an’ın gündeme gelmesiyle birlikte her geçen gün karanlığı biraz daha azalarak durulmaya yüz tutan geceye andolsun ki;
3. Rabb’in seni terk etmedi, ey Muhammed ve sana darılmadı da! Zaten hiçbir zaman darılmamıştı; tam aksine, seni dâimâ en büyük nîmetleriyle el üstünde tutmuştu.
4. Öyleyse, asla ümitsizliğe, yılgınlığa kapılma; çünkü senin için her sonraki aşama, dâimâ bir öncekinden daha iyi olacaktır. Sen günden güne, hâlden hâle, ileriye doğru dâimâ hayır mertebelerini aşarak yükselecek ve sonuçta, âhiret hayatında en büyük saâdete nâil olacaksın.
5. Böylece, Rabb’in sana özlediğin o mutlu günleri bahşedecek ve sen de O’nun sınırsız lütuf ve ikramıyla hoşnut kalacaksın. Bunun ispatı olarak, geçmişine dönüp bir baksana:
6. Rabb’in seni, babasını, annesini kaybetmiş çaresiz bir yetim olarak bulup da, güçlü ve şefkatli kollara emânet ederek barındırmadı mı?
7. Seni kitaptan, imandan haberi olmayan (42. Şura: 52) yol bilmez bir kişi olarak bulup da, Kur’an’la tanıştırıp doğru yola iletmedi mi?
8. Seni ihtiyaç içinde bulup da, gerek helâl kazanç imkânları sağlayarak, gerekse gönlünü zenginleştirerek, başkalarına muhtaç olmaktan kurtarmadı mı?
9. Öyleyse, ey yetim Peygamber; sakın incitme yetimi!
10. Ve asla azarlama, herhangi bir konuda senden soru sorup bilgi isteyeni ya da yardım isteyeni!
11. Ve hep anlat insanlara, Rabb’inin sonsuz nîmetini. Rabbi’nin onlara beden, sağlık, mal, mülk, din, iman ve Kur’an gibi ne büyük nîmetler ihsân ettiğini ve bu nimetlere şükrettikleri takdirde kendilerini çok daha üstün cennet nîmetleriyle ödüllendireceğini anlat!
“Allahu Ekber; bu ne büyük bir nîmet, bu ne büyük bir iltifat, ya Rab!”
Dostları ilə paylaş: |