Mes'ele (Cisim Lâfzıni Allah'a Itlak Etmek Caiz Değildir)
Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Cisim ile isim vermek iki yönde mütalâa edilir :
Birincisi : Cismin görünen âlemdeki mahiyeti hakkındadır ki, bu itibarla cisim, yönler sahibi olan şeyin ismidir. Veyahut sonuçlara ihtimali olan şeyin ismi, veyahut da üç buutlu olan şeyin ismidir. Bu, tahkik ve tedkik edildiğinde, bunun Allah'a isim olarak isnat edilmesi caiz değildir. Çünkü cisim hakkında İfade edilen bu hususlar mahlûkatm de-' lilleri ve mahlûkatm hadis olmasının işaretleridir. Zira bu hususlarda hudûs olmanın alamet ve işaretlerinden olan «hudut ve cüz» manâsı vardır. Biz, geçen konularda Allah'ın misli ve benzeri bir şeyin bulunmadığım izah etmiştik. Bu izahatta cismin eşyanın ekseriyesi gibi kılınması icabetmektedir.
Incelemeksizin, cisimle isim vermekte yukarıda zikrettiğimiz hususun bulunması ile isim bizatihi anlaşılmanın dışına çıkmıştır. Bunun içindir ki ismin bilinmesi aklî yönden ve delillerle mümkün değildir. Onun gerçek mahiyetini öğrenmek, Allah tarafından varid olan delille mümkündür. Hakikaten cisim, Allah-u Teâlâ'nm isimlerinden değildir. Allah'tan bir şey varid olmamıştır. Kendisine uyulmaya izin verilen kimselerden olan birinden de bu hususda bir şey söylememiştir. Öyle ise cisim hakkında genişçe fikir yürütmek caiz değildir. Eğer hissî, naklî veya-hutta aklî delil bulunmadan yaradılışı 346bakımından veyahut ölçüsüz, tartısız olarak cisim hakkında geniş fikir yürütmek caiz olsaydı, ceset ve şahıs hakkında da uzun uzadıya konuşmak, imâli fikirde bulunmak mümkün olurdu. Bunların hepsi naklî delil ile iyi görülmeyip reddedilmiştir. Eğer cisim hakkındaki görüş ve fikirlerimiz doğru olmamış olsaydı mahlûkattan kendisi ile isim 'verilen her şey hakkında uzun uzadıya düşünüp görüşler Öne sürmek mümkün olurdu ki bu da fasittir, gerçek dışı bir harekettir.
ikincisi : Cismin ispattan başka bilinen mahiyeti olmaması.347 Bunun içindir ki eğer cisimle kendisinden başkası murad olunmazsa kendisinden söz etmek caiz olur. Fakat, cismi ispat isimlerinden sayan hiç bir kimse yoktur. Çünkü arazlar ve sıfatların ispat için isim olmaları ihtimalleri bulunduğu halde onlara cisim denmez. Bunun için Allah'a cisim demek, batıldır.
Eğer fail.veyahut âlîm ve bunun benzeri gibi ismin Allah'a ıtlak edilmesi caizdir de, cismin ıtlak edilmesi neden caiz değildir, diye bir itiraz vuku bulursa, ona iki şekilde cevap veriilr :
Birincisi : Gerçekten, eğer biz bunun manâsını anîıyamazsak, bununla, Allah'a isim vermek naklî delille sabit olduğu için caiz olur. Birincisinde yani cisim hakkında naklî delil yoktur. Bunun için her ikisi arasında ihtilâf yani benzersizlik vardır.
İkincisi : Hakikaten fail ve âîim'in manâsı şahitte yani görülen âlemde bilinmektedir. Bunlar, hadis olmanın delillerinden olmadıkları gibi delili anlamında bilinen şeyden de değillerdir. Bununla Allah-u Te-âlâ'nın vasfedıimesi ihtimal ve imkân dahilinde olduğu kabul edilmiştir. Bunun içindir ki bu isim ile Allah'a, mahlûkattan bir §eyin benzemesinin nefyedilmesinin söylenmesi lâzımdır. Tevfik Allah'tandır.
Eğer şöyle bir soru varid olursa : Niçin «Allah, kendisine fail olarak isim verilen şeyle cisim olur da, kadir ve âlim isimleri de böyledir. Çünkü görünen âlemde bununla isimlenen hiç bir kimse yoktur ki o, cisim olmasın» demedin?
Bu soruya şu şekilde cevap verilir : Görünen âlemde bununla isim verilmez. Çünkü o, cisimdir. Bizim vücudumuzda öyle cisimler vardır ki, onlara cisim ismi verilmez. Bunun içindir ki, ona cisim demek lâzım gelmez. Hal bu ise biz geçen mevzularda aklî delil ve naklî delil ile verilen ismi kendilerinde kullanılması daha gerçek olan, kendilerine daha yaraşır olan vecihleri beyan ettik. Biz bunu kendisine arız olan da görmüyor, bulamıyoruz. Eğer bizim için bunlar caiz olmuş olsaydı, başkasının da benzeri ile cesedde veya şahısta veya buna benzer yerde bize mukabele etmeleri caiz olurdu. Bununla beraber cismin ismi görünen âlemde sükûn, hareket, fiil, araz ve benzeri şeylerden parçalanmayı ve cüzleşmeyi kabul etme ihtimali bulunmayan şeylerle vaki olması görülmemektedir. Öyle ise, cismin cüzler sahibi olan348bir şeyin ismi olduğu sabit olur. Tıpkı uzunluk349 genişlik350 ve birbirine ısınıp uyum sağlamak gibi. Kendisi ile meydana gelen fiile, zahirinin delâlet ettiği şeyden dolayı uyum sağlıyan, birbirleriyle bağdaşanlara aynı ismi söylemek batıl olmaz. Çünkü eğer bu tür sözler batıl olmuş olsaydı ezelde bizatihi var olduğunu söylemek batıl olurdu. Eğer böyle olmuş olsaydı zahirde ancak kendisi ile yapılan işe delâlet ettiği için uzunluk, cesed, renk ve yemek ve bunlara benzer şeyler ile söylemek caiz olurdu. Her nekadar lâfızda delili olmasa da hakikatte var olması icabettiği için bu gibilere aynı ismi söylemek caiz olmadığı vakit, benzerinin cisim hakkında söylenmesi de caiz olmaz. Tevfik Allah'tandır. 351
Mes'ele (Allah'a «Şey'» Lâfzının Itlak Edilmesi Caizdir)
Eğer denilirse ki : Siz, «Allah, şey'dir fakat eşya gibi değildir» dediniz de, niçin «Allah 'cisimdir, fakat cisimler gibi değildir» demiyorsunuz? Bu soruya şöyle cevap verilir : Çünkü «şey» dememize lâzım kıldığımız sebeb, cisimde bulunmamaktadır. Onun için biz bu deyimi kullanmaktan kaçındık.
Sonra bize cisimdir, fakat cisimler gibi değildir; demeniz lâzım gelirdi diyen kimsenin maksad ve muradı bizi, «Allah şeydir», sözümüz ile352 ilzam etmesinden hâli kalmazdı. Bunun içindir ki biz, kendilerine cisimdir, demeye lüzum görmediğimiz sıfatlar ve arazlardan ibaret olan eşyanın çoğunluğunu bu hususu red eder olduğunu gördük. Eğer bizim «eş-5^alar gibi değildir» sözümüzü murad ediyorsa bu müspet olanın mahiyetine delâlet eden ispat harfi değildir. Binaenaleyh böyle bir sorunun varid olmasının bir anlamı yoktur. Onun dediği, başkasının «Eğer Allah'ın şey olması fakat eşya gibi olmaması demek caiz olursa; niçin insandır, fakat insan gibi değildir, denmesi caiz olmasın?» diyen kimsenin sözüne benzer.
Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Bu gibi soruya cevap olarak göyle denir : Çünkü Allah, cisim değildir24. Öyle ise bu mânada «cisimdir fakat cisimler gibi değildir»353 denilir. Bu nevi muaraza değil, ancak muhakemedir. Biz ilâh icadetmeğe malik değiliz ki bu gibisine mukabelede bulunalım. Bize şöyle de denilebilir : Bunu kıldınız da gunu niye kılmadınız. Bilâkis Allah-u Teâlâ bu gibi deyim ve tabirlerden yücedir, münezzehtir. Belki Allah kendisinin bulunmuş olduğu şey ile vasfolunur. Kuvvet ancak Allah'tandır.
Sonra bir şeyin husulünde muarazada bulunmak tenakuz teşkil'eder. Çünkü o, diyor ki : «Siz, Allah şeydir, fakat eşya gibi değildir» diyorsunuz da niçin «Allah cisimdir fakat cisimler gibi değildir demiyorsunuz?» diyor. Buna göre biz «Allah cisimdir» dediğimiz vakitte bu bizim sözümüzün anlamı «Allah şeydir fakat şeyler gibi değildir» demek olur. Çünkü Allah şeydir fakat eşyanın bazısı gibi değildir. Çünkü cisim eşyanın kısımlarından biridir. îste bu deyimde cisimdir fakat cisimler gibi değildir sözünün doğru olmadığı, batıl olduğu tezahür etmektedir. Kuvvet ancak Allah'tandır.
Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Sonra bizim «Allah şeydir fakat eşya gibi değildir» sözümüzün manâsı eşyanın mahiyetini iskat etmektedir. Eşyanın mahiyeti ise iki nevidir : Birincisi, fiziki varlığıdır ki o, cisimdir. İkincisi ise cisimde bulunan sıfattır ki, o da arazdır. Öyle ise maddelerin fizikî varlıkîarmdaki mahiyetlerini yok etmek lâzımdır ki o da cisimden ibarettir. Aynı zamanda kendilerinde bulunan sıfatları da gidermek lâzımdır ki onlar da arazlardır.
Biz, cisim demek olan bu manâyı, eşyanın zatından giderdiğimiz vakitte bu manâ için kullanılan ismi iptal ederiz. Tıpkı benzetme manâsını ispat ve tatil, yani işgörmemezliği nefyedendeki benzetmeyi izale ettiğimiz vakitte bunun ile görüş beyan etmeyi iptal ettiğimiz gibi. Kuvvet ancak Allah'tandır.
Bizim, «şey»i kabullenmekteki ifademizi beyan etmekte iki cümle vardır :
Birincisi : «Şeydin isim kılınması.354 İsimlerde muvafakat, birbirine benzemeyi icabetmez. Çünkü bazen isim manâda muvafakati reddetme yerinde kullanılır. Meselâ «felân asrının355 teki ve kavminin biridir» denildiği gibi. Çünkü bu cümlede onun kavminin içinde, asrında eşi, manen-di, benzerinin dilenildiği şekilde bulunmasını nefyeder. Her nekadar bunlarm hepsi bir ismini vermekte müşterek iselerse de. Şayet isimde muvafakatin bulunması birbirine benzemeyi icabettiriyorsa, onun muvafakati reddetme maksadı ile bir yerde kullanılması ihtimal dahilinde değildir. Bunun gibi, «küfür» ve «îslâm» sözünü ismin bunlardan her biri İçin gerçekleştiğini, muvafakat ise ancak söz bakımından olup fakat manâ itibariyle birbirine zıt olduğunu görüyoruz. îşte bu hareketler, fiiller ve benzeri gibi işlerde de böyledir.
Allah-u Teâlâ'ya «şey» ıtlak edilmesinin caiz odluğunun ispatının delili iki yönden müteâlea edilir :
Birincisi, naklî delil ki o da Allah-u Teâlâ'nın ; «... O'nun (benzeri olmak şöyle dursun,) benzeri gibisi (dahi) yoktur.»356 Kavl-i Celili'dir. Eğer Allah, şey olmamış olsaydı, şey olma ismiyle eşyadaki şey'iyet kendisinden nefyolunmazdı. Çünkü şey incelendiğinde, şey ile söylemek imkân ve ihtimal olmıyanın hilafı olduğu anlaşılır. Allah-u Teâlâ'nm «De ki : şahid olmak bakımından hangi şey daha büyük? De ki : Benimle sizin aranızda Hak Peygamber olduğuma Allah hakkı ile şahiddir.»357 Kavl-i Celîli de böyledir. Eğer şey isminin Allah-u Teâlâ'ya söylenmesi mümkün olmamış olsaydı bu Ayet-i Celüe'de Şeyi içine alan kelimenin bulunup Allah'a izafe edilmesi mümkün olmazdı.
Aklî delil ise, şöyle ifade edilmektedir : Şey olma, örfde başka bir şey için değil, ancak ispat için isimdir. Çünkü «gey'siz» sözü eğer kendisi ile küçümsemek358 murad edilmediği vakitte menfidir. Böyle olduğuna göre şey'in isbat ve hareketsizliği nefyetmenin ismi olduğu sabit olur. Eğer şey'in manâsının ispat ve hareketsizliği nefyetme manâsına olduğunu biîmiyen bir zümre olursa bu gibi arasındaki bu durumdan korunmak gerekir. Çünkü bunların çirkin bir manâ, kötü bir anlamı kalplerinde bulundurup kerih bir inanç içinde şey'in zâtın dışında bir varlık olduğunu359 söylerler. Çünkü o ispat anlamında daha açık olarak anlaşılır. Her nekadar ikisi de ilim ehli katında bu deyimle bir manâ ifade ediyorsa da.
Bununla beraber «şey'sizdir» sözü ya hakikati reddetmek veyahut sabit olanı küçümsemekte kullanılır. Buna göre şey ile ifade etmek ancak o zâtı ispat ve o'nun yüceliğini ifade eder.33 Allah-u Teâlâ da buna gerçekten lâyıktır.360
Halbuki «cisimsiz» sözü bu ikisinden birini dahi icabettirmez. Yine «cisimdir» sözü de böyledir. Bunda varlığının övüldüğü veyahut yücelttiği hususdan herhangi bir şeyi ispat etme durumu yoktur. Bunun içindir ki ikisinin arasında benzersizlik vardır.
Bu söze göre «âlim değildir, kadir değildir» sözü, yüceliği nefyeden isimdir. Bunun gibi «âlimdir, kadirdir» sözü de yücelik ile vasfetmeği ica-bettirir. Tevfik Allah'tandır.
Görünen âlemde birinin «şey» sözünden zâtın mahiyeti anlaşılmadığı gibi «âlimdir, kadirdir» sözünden361 de şey'in sıfatı362 anlaşılmaz. Birincisinden anlaşılan husus ancak varlıktır ve zatın dışında olmaktır. İkincisinde ise, şey'in mevsuf olduğu anlaşılır. Yoksa kendisinde zâtın mahiyetinin beyanı olduğu hususu anlaşılmaz. Tıpkı adamın birinin «cisimdir» demesi gibi. Çünkü bu söz mahiyeti ifade eden bir sözdür ki bu da yönler sahibi veyahut buutlu olanlar veyahut da arazlar için kabul olan ve sonuçlar için ihtimali bulunan şey olur. Bu husus insan ve diğer mevcudat hakkında da böyîedir. Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır.
Sonra bu ifade edilenlerin hepsini, kabullenmeyi ifade etmek vecip-tir. Çünkü Allah-u Teâiâ'ya şey ismini ıtlak etmek naklî delille sabit olmuştur. Tevfik Allah'tandır.
Ebu Manaur (r.h.) diyor ki : Tevhidin tarifinde asıl olan şudur ki : Onun başlangıcı teşbihtir, sonucu da tevhid. Böyle söylemeye zaruret itmiştir. Çünkü anlaşılan mefhum ile düşüncelerdeki şeyi idrak etmekten anlamaların kısaldığı şeye delil getirilir. Meselâ Ahiretin sevabının ve Ahirette bulunan Azabm dünya lezzetleri ve eziyetleri ile anlaşıldığı gibi. Allah-u Teâlâ'nın vasfının yaratmış olduğu mahlûkatmdan buna delâlet eden hususların anlaşılması ile ispat edilmesi de böyledir. Bunun içindir ki «âlimdir, kadirdir» ve benzeri sıfatlar Allah'a izafe edilmede söylenmiştir. Çünkü bunları söylememekte Allah-u Teâlâ'nm bu gibi sıfatlardan beri olup hareketsiz kalması ifade edilir. Mahlûkatmda mevcut olan manânın incelenmesinde ise teşbih vardır. Onun için bu hususa «fakat âlimler gibi değildir» ve benzeri sözler katılmıştır ki teşbihi nefyetmek ispatın zımnında bulundurulmuş olsun. İşte bu husustur ki aklî ve naklî delilin mecbur kılması, böyle söylememizi gerektirmiştir. Fakat hakkında aklî ve naklî delil olmıyan hususa gelince bunun ile Allah'a isim vermek çok büyük bir kuvvettir. Kuvvet ancak Allah'tandır.
İkinci sözümüze gelince : Gerçekten «şey» isim değildir. Çünkü her ismin, zikredildiği vakitte şeyin mahiyetini bildiren bir özelliği vardır. Meselâ «cisim nedir?» diye sorulduğunda; kendisinin üç buudu bulunan şey diye cevap veririz. însan nedir? sualine ise «görünen âlemdeki diri, konuşucu, ölü gibi sıfatlarla yani bunlara ihtimali olan bir varlıktır» diye bilinen tarifini söyleriz.363 Yine böylece kendisinin tarifi bulunan her cevher, kendine hâs ismi ile zikredilir. Buna göre «âlimdir, kadirdir» ifadelerinin özelliği Allah'ın mahiyetini bildiren veyahutta zâtını tarif eden bir ifade ile zikrolunamaz. Bu ancak Allah'tan bunların kendisinde bulunmadığını ifade etmeyi reddetmek, ortadan kaldırmak ve bütün eşyanın da kendi hükmü, kudreti ve ilmi altında bulunduğunu ifade etmek için zikrolunur. Yoksa Allah'ın zâtının mahiyetini beyan etmek için zik-redilemez. Buna göredir ki Allah'a âlimdir, kadirdir ve benzeri sıfatlarını ifade ederek isnat etmek caizdir. Bunda Allah'ın Zâtı'nın mahiyetinde benzetme ciheti yoktur. Sakın bu ifadelerde, görünen âlemde oldukları gibi kudret ile ilmin Allah'tan gayri bir şey olduğu anlaşılmasın. Bunun içindir ki adı geçenlerden «gayri gibi değildir» denilir. Bu ifade de Allah-u Teâlâ'nın başkası ile değil, bizatihi âlim ve bizatihi kadir olduğu hususun açıklanması ve bilinmesi için kullanılır. Tevfik Allah'tandır.
Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : İnsanlardan birine «bir» kelimesinin manâsının ne olduğu sorulduğunda sorana şöyle cevap verildi: «Bir» kelimesinin anlamı, dört kısım üzere mütalea edilir : Kendisinde katlama ihtimali bulunmıyan bir küldür. Kendisinde yarını kılma, yani parçalama ihtimali bulunmıyan bir cüzdür. Üçüncüsü, her iki şeklin kül ile cüz arasında bulunması muhtemel olan şeydir. Tıpkı kendisinden yarım kılma hususunun kaldırılması veyahutta kendisinden katlanmanın indirilmesi gibi. Çünkü külün ötesinde bir şey yoktur. Dördüncü husus ise, bu üç şeklin kendisinde bulunduğu şeydir. Odur, O değildir. O, o olandan daha gididir. O, öyle bir şeydir ki ondan bahsetmekte dil tutulur, onu beyan etmekten lisan aciz kalır. Onu düşünmekten fikirler, zihinler aciz kalır, kendisini düşünmekte tüm anlayışlar hayranlık iğinde kalır. îgte bu vasıflarla muttasıf olan âlemlerin Rabbi'si olan AUah'dir.
Kim ki Allah hakkında incelemek suretiyle cisim ile ifade-i meram etmek sevdasına düşerse -ki bizim açıkladığımız gibi sonuçlara ve benzerlerine muhtemel364 olan arazların mahalli olan cisimlerin manâlarını ifade etmektedir- o kimseye görünen âlemdeki cisimlerin yaratılmaların-daki manâları hakkında konuşması vacip olur. Tabiatiyle bu bütün yönlerinden her yönünü tesbit etmesi mümkün olursa. Evet bu cihet bakımındandır ki Allah hakkında bu ifadeyi kullanıp Allah'a cisim demek mümkün değildir, fasittir, batıldır. Çünkü bu Allah-u Teâlâ'yı hadis olduğu delil ile sabit olan bir şeyle vasfetmektir. Eğer bunu icap etmeye hazırlanmamış bulunuyor ise, o zaman bu ismi verebilir. Bu husus eğer delil ise söylenebilir. Fakat, sabit değilse söylenemez. Güç ve kuvvet Allah'tandır. 365
Dostları ilə paylaş: |