MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Alt Komisyon olarak çok anlamlı bir görüşme gerçekleştireceğiz çünkü bugün bir üniversitemiz adına üniversitenin rektörü, rektör yardımcısı veya hukuk fakültesi dekanı, öğretim üyeleri değil, o üniversitenin öğrencilerinin oluşturduğu Kuramsal Araştırmalar Kulübü, Bilgi Üniversitesinin kulübü, öğrencileri, yeni anayasa yapım sürecindeki düşüncelerini komisyonumuzla paylaşmak için şu anda Meclisimizde bulunuyorlar.
Bir üniversite adına o üniversite öğrencilerinin oluşturduğu bir kulübün bize böyle bir bilgi sunumuna ilk kez rastlıyoruz. Bu sanıyorum ilk örnek, belki de son örnek olacak çünkü bugün, biz, daha önce kararlaştırdığımız çalışma programı gereği artık yarından itibaren yazım sürecine geçeceğiz.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuramsal Araştırmalar Kulübü adına Doğan Çelik burada, Siyaset Bilimi 2’nci sınıf öğrencisi. Nilüfer Yavuz, Hukuk Fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi burada. Anıl Gürbüztürk, o da Siyaset Biliminde öğrenci “1 ile 2 arasındayım.” dedi. Didem Özmen ise yine Hukuk Fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi.
Peki, sözcünüz kim?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA DOĞAN ÇELİK – Şöyle: Kısa bir tanıtım ve yaptığımız röportajı göstereceğim.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani sunumu kim yapacak?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA DOĞAN ÇELİK – Nilüfer yapacak.
BAŞKAN – Nilüfer yapacak, tamam.
Bunu dinliyoruz, sonra Nilüfer’e söz vereceğim.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA DOĞAN ÇELİK – Şimdi, biz, isterseniz, kısaca bahsedelim dedik, kendimizden de bahsedelim.
BAŞKAN – Tabii.
Buyurun.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA DOĞAN ÇELİK – Geçen sene mayıs ayında kurulan bir kulüptük. İlk etkinliğimiz Kara Vagon Dersim Sürgünleri Belgesel galasını yapmak oldu. O tartışma süreci sonrasında, dönem başında tekrar bir Dersim meselesi gündeme geldi ve biz tekrardan belgeselin gösterimini ve aynı zamanda söyleşisini gerçekleştirdik. Hem belgeselin yönetmeni hem de okulumuzun Tarih Bölümü hocalarından Bülent Bilmez’le birlikte bir söyleşi gerçekleştirildi. Daha sonra, kulüp, bu totalitarizm tartışmaları içerisinde Gündüz Vassaf’ı ağırladı. Gündüz Vassaf’ın “Cehenneme Övgü” kitabı üzerinden kitabı tartıştık, güncel politikayla tartışmaları birleştirdik. Daha sonra kulüp bünyesinde bir okuma atölyesi kurduk “60-80 Arası Türkiye Solu ve Siyaset Algısı” diye. Çeşitli katılımcılar oldu, Yıldız Teknik Üniversitesinden Ergun Aydınoğlu katıldı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Fahri Aral katıldı ve bu okuma atölyesi hâlâ devam etmekte.
Aynı zamanda kulüp bünyesinde “Alternatif medya” ve “Ana akım medya” diye iki tane medya buluşması gerçekleştirdik. Alternatif medya, kendisine niye “alternatif medya” diyor? Ana akım medya kendisine “ana akım” demese de genel klasman içerisinde ana akım olmasının vermiş olduğu özellikler çerçevesinde kendisini ifade etmek biçimlerini tartıştık.
Daha sonrasında anayasa çalışmasına girdik, bu söz hakkı içerisinde gençliğin hem politik kaygılarını da gözeterek anayasa yapım sürecinde önemli bir role sahip olması temennisi üzerinden böyle bir çalışmanın altına imza atılması gerektiğini düşündük. Bunun için hem öneriler, ilkeler bazında bir metin hazırlandı hem de okul öğrencileriyle bir röportaj yapıldı.
İsterseniz, dilerseniz hemen bir röportaja geçelim.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki.
(İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuramsal Araştırmalar Kulübünün yaptığı röportaj izlendi)
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Çok güzel.
Buyurun.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Merhaba.
Evet, öncelikle bu çalışmayı yapmamızın nedeni, daha önce de söylediğimiz gibi, gençlerin bu sürece katılması gerektiğiyle ilgiliydi. Biz de geçmişte yaşanan olayları işte kitaplardan öğrendik, günümüzdekileri de işte gündemi takip ederek öğrenmeye çalıştık ve bunun sonucunda da böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Yani gençler olarak bizim etkin olarak çalışmamız gerekiyor. Siz devlet büyüklerinin de özgür bir ortamda tartışma sağlamanız bizim için gerçekten çok iyi.
Böyle kısım kısım ayırdık aslında, temel hak ve özgürlükler, yasama, yürütme, yargı şeklinde.
Şimdi, temel hak ve özgürlükler bağlamında bizim 82 Anayasası, tabii, bildiğimiz gibi, darbeyle gelmiş bir Anayasa ve insan haklarına dayanandan saygılıya dönüşmesi bir manada her ne kadar çeviri hatası olsa bile bir zihniyeti gösteriyor aslında.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Güzel.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Bu zihniyet sonucunda da… Biz yani bunun değişmesini istiyoruz, devletin değil bireyin odak noktada tutulmasını istiyoruz. Bu bağlamda atılacak adımlardan birisi de çekirdek hakların genişletilmesi. Böylece olağanüstü hâl durumlarında ve benzeri hâllerde hakların sınırlandırılması konusunda belli bir, nasıl söyleyelim, önlem getirilmiş olur.
Bunun haricinde genel sınırlayıcı maddelerdense özel sınırlayıcı maddelerin olması gerektiği kanaatindeyiz. Bunun nedeni de farklı olaylar sonucunda birazcık aslında yetki gaspına girecek şekilde engellemelerin olmamasını sağlamak. Hakkın kötüye kullanımı ilkesi üstünde de oyunlar oynanmasına müsaade etmeyecek bir şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz.
Biz 82 Anayasası, dönemin şartlarına baktığımız zaman gerçekten karışık bir ortamdı ve çıkış itibarıyla tek tipleştirmeye yönelik bir politika izledi. Biz, bundan ayrılınması gerektiğini düşünüyoruz, farklılıkların bir değer olarak görünmesini düşünüyoruz aslında.
Bu bağlamda, yeni anayasanın, aslında, azınlıklar konusunda söyleyecek olursak, “Türk vatandaşlığı” yerine “Türkiye vatandaşlığını” öneriyoruz. Pek çok kurum da bunu da önermiştir muhakkak ki. Bu etnik zenginliğimizi koruma açısından da gerçekten çok olumlu bir adım olur.
İspanya Anayasası’nda -ki anayasanın kendi sitesinde de var- bununla ilgili gerçekten çok güzel bir madde var: “Tüm İspanyolları ve İspanya…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Tüm İspanyolları ve İspanya halklarını…” Gerçi “halkları” demiyor Anayasa’da “milliyetlerini” diyor ama bu “halkları” anlamında, milliyetleri, nationality.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ - Evet.
“Tüm İspanyolları, İspanya halklarını, bunların kültür ve geleneklerini, insan haklarını, dillerini ve kurumlarını korumak.” Bu anayasal statüde düzenlenmiş. Bunun özünü değiştirmeden bizim anayasamızda da uygulanmasını talep ediyoruz. Aynı şekilde farklı dilleri de bu şekilde korumuş oluyoruz. Resmî dil, arkadaşımız da az önce söylemişti, ülkenin dili değil resmî dilinin Türkçe olmasını. İspanya Anayasası’nda aslında bununla ilgili başka bir madde daha var: “Devletin resmî dili Kastilyanca’dır. Tüm İspanyolların bu dili bilme ödevi ve kullanma hakkı vardır. İspanya’nın farklı dillerden oluşan zenginliği özel saygı ve koruma gösterilmesi gereken bir kültürel mirastır.” Bu gerçekten de aslında farklı dillere çok saygılı ve kucaklayıcı bir madde. Bunun da özünün değiştirilmeden bize uygulanmasını talep ediyoruz.
Biz, farklılıkların ayrışma yaratacağı ön yargısındansa bireylerin özgürce yaşayabileceği bir ülke yaratma hayali içerisindeyiz kulüp olarak, bunu söyleyebiliriz.
Dinî inançların yaşanması ve bunlarla ilgili belli başlı sıkıntılarımız var. Bunların başında örneğin dinini ifşa etmek istemeyen insanların durumunu düşünerek nüfus cüzdanlarımızdan “din” hanesinin silinmesini talep ediyoruz. Aslında, örneğin bizim okulumuzda da pek çok gayrimüslim var yani toplum içerisinde farklı şekilde yargılayan insanlar olabiliyor üzücü olsa da bu her ne kadar. Aslında bu zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor.
Bunun haricinde, din dersleriyle ilgili olarak da din derslerinin zorunluluğu yani ülkemizin Müslüman çoğunluğu din derslerinin daha çok Müslümanlık üzerine bir tanıtım yapılmasıyla sonuçlanıyor kimi zaman. Bu da aslında azınlıklar için de tekrar bir sıkıntı oluyor. Her ne kadar muaf tutulsalar da bir ayrım yaratmış oluyor. Biz dünya dinlerinin öğretilmesini talep ediyoruz ama bunun haricinde örneğin velilerin talebi doğrultusunda farklı derslerin de açılmasını öngörüyoruz, farklı mezhepler ya da bunların, gerçi kendi fikrim ama mesela Kur'an Kerim, böyle bir tartışma falan oldu, mezheplerin öğretilmesi, bu da bir seçmeli ders olabilir diye düşünüyorum ben kendi açımdan.
Kıyafet özgürlüğü, bu zaten büyük bir yaramız. Büyük çapta aşıldığını düşünüyoruz ve bu aşılmanın artık daha geriye düşmemesini ve ilerlemesini talep ediyoruz. İnsanların giyiniş tarzını, dinine bağlı olarak ya da olmaksızın hangi okulda okuyup hangi mesleği yapıp yapamayacağını engellememeli. Bunu düşünüyoruz.
Yasamayla ilgili olarak da şöyle söyleyebiliriz: Parlamenter sistemde 82 Anayasası sonrasında insanlarımız, arkadaşlarımızın da söylediği gibi, depolitize oldu, siyasetle uğraşmak biraz daha korkutucu gelmeye başladı çoğu insana. Halkımızı biraz daha siyasetin içine aslında alabilmek, onlara daha çok… siz de belki muStaripsinizdir, anayasa konusunda pek hani olmamış olabilir böyle talepler, daha çok öneriyle…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yoo, bayağı oldu.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Oldu mu?
İşte bu açıdan mesela halkın belli bir sayıda imza toplayıp anayasa tasarısı, mesela böyle bir şey vermesi ya da var olan bir yasanın ilgasını talep etmesi. Bu şekilde mekanizmalar geliştirilebilir. Bu şekilde de depolitize olmaktan çıkmış oluruz.
Bir de mesela yerel sorunlar hakkında milletvekillerimiz… Yani biraz daha şöyle oluyor aslında… Seçildikleri bölgede belli komisyonlar kurularak milletvekillerinin kendi bölgeleri için nasıl çalışmalar yaptığı bu komisyonlarca denetlenebilir bu seçildikleri il tarafından diyelim ki.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Kim denetleyecek, sivil toplum mu?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet. Bu şekilde böylece aslında milletvekillerine de motivasyon olur düşüncesindeyiz.
Seçim barajının düşürülmesi meselesi… Seçim barajının istikrar için var olması gerektiğinin farkındayız ama azınlıklar konusunda bazı temsil sorunları olabiliyor. Bu yüzden uluslararası standartlarda tutulması gerektiğini düşünüyoruz.
Bir de milletvekillerinin lisans düzeyleriyle alakalı, ilkokul mezunu olması gerektiği yazıyor Anayasa’da sanırsak. Bunun mesela lisans düzeyine çıkarılmasını talep ediyoruz çünkü zaten genel olarak şöyle bir durum var, hani eğitime özendirdiğimiz toplumumuza aslında milletvekilleri, bir manada örneksiniz siz. Bu açıdan da güzel olur düşüncesindeyiz.
Başka… Bir de yanlış bilmiyorsak tabii ki şu anda 20 olarak düzenlenmiş grup üye sayısının 10’a düşürülmesini talep ediyoruz. 61 Anayasası’nda böyleymiş galiba. Bu açıdan da iptal davası açabilme grup üyeleri için daha kolay olabilir. 82 Anayasası’nın biraz böyle aslında farklı görüşlere değer vermeyen bir Anayasa olduğunu düşünüyoruz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yalnız, grup olmak kâfi değil Anayasa’ya iptal davası açmak için, ana muhalefet partisi olmak gerekiyor, bir de 110 imza gerekiyor.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Öyle mi? O zaman gerçekten yapılması gerekiyor.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani 10 milletvekilinden oluşan bir grup kurmak Anayasa Mahkemesine bir yasanın iptali için dava açmaya yeterli olmuyor.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – O zaman olmalı mı?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama o da öneriler arasında var tabii.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ - Yürütme açısından da, yürütme denetiminin objektifliğine ve şeffaflığına çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hani daha önceden yapılmış Sayıştayın TSK’yı kontrol edememesi gibi, artık böyle şeyler istemiyoruz. Görmek istiyoruz neler oluyor neler bitiyor aslında Meclisin içinde. Devletin harcamalarının aynı şekilde nelere yapıldığını, bunları öğrenmek istiyoruz, kişi haklarına zarar vermeyecek şekilde bunların açıklanmasını talep ediyoruz.
Biz aslında profesyonel bir ordu oluşturulmasını gerektiğini öngörüyoruz. Bu açıdan herkesin uzmanlaştığı alan konusunda yani aslında…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Askerliğin mecburi bir hizmet olmaktan çıkarılmasını mı öneriyorsunuz? Profesyonel olunca…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Vicdani ret…
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULÜBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ - Evet, aslında buna bir geçiş. Yani askerliğin değerli bir meslek olduğunu ve kısa süreli ve belki sonraki hayatlarında muhtemelen bir işlerine yaramayabilme ihtimali olmasını umuyoruz, tabii ki savaş çıkmaması dâhilinde.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani “Vicdani ret” derken, onların başka kamu hizmetlerinde çalışmasını öngörüyor musunuz?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet, tabii ki, yani çok da güzel olur aslında.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani eline silah alarak askerlik yapma yerine, kamuda onun yerine bir hizmet görme.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet, ruhen, bedenen ya da ilke olarak eline silah almak istemeyen insanlar var.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bu değil mi senin kastettiğin?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tabii tabi onu kastediyorum ve de çok önemli. Çünkü yani vatan müdafaası söz konusu olduğu vakit siz vicdani retçi olup kenara çekileceksiniz, ben gidip öleceğim, sen burada keyif süreceksin. Hakkaniyete uyar mı bu? Ama bilirim ki, orada çarpışmıyorsun ama bir başka kamu hizmetini o anlama gelecek şekilde, o kutsiyette yapıyoruz, değil mi?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Tabii herkesin yani devlet için…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Herhâlde o anlamda söyledi, değil mi?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet, evet.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Farklı bir şey çıkmayacağı belli.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyur bakalım, devam et.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Yani zaten hani aslında hayattan büyük bir süreç alınıyor bu şekilde bunun da farkındasınızdır.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Neyse siz askerlik yapmayacaksınız, hanımlar yapmayacak.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet.
Örneğin, devletin gençler üstündeki politikalarıyla ilgili biraz konuşursak, özgün fikirlerin aslında biraz bastırıldığı bir eğitim sistemimiz var ne yazık ki; mevcut düzenden şaşmanın biraz ötekileştirme sonucunu doğurduğu. Biz, bu açıdan bu fikirlere kıymet veren, iyi, güzel bir eğitim sistemi istiyoruz bu bağlamda. Hani üniversitelerin özerkliği de aslında bunun bir sonucu olur.
Tutukluluk sürelerinde de iyileştirmeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, sanıyorum 82 Anayasası ile artırılmış olan, hani yine temkinli bakış açısından kaynaklanan bir durum. Bunun da insan hakları ve uluslararası standartlarda tutulması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun haricinde, bölgenin sorunlarını en iyi bölgenin yaşayanı bilir anlayışıyla yerel yönetimlerin biraz daha güçlendirilmesi gerektiğini… İşte, 82 Anayasası’nın devletçi politikası; tekrar hep buna geliyoruz aslında. 61 Anayasası döneminde, yani zamanla belli törpülenmeler yaşandı; 71, işte 73 değişiklikleri, 82.
KHK’lar da aslında bunlardan biri. KHK’ların yetkisinin azaltılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü aslında yasamaya verilen bir yetkinin yürütmeye devri gibi oluyor. Bu manada hükûmetlerin, aslında güçlü hükûmetlerin bir şekilde bunu şey yapabildiğini görüyoruz.
Yargı; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ayrılması gerektiğini düşünüyoruz; belki daha önceden de gelmiştir böyle bir konu.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Hâkimler Kurulu, Savcılar Kurulu…
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Evet…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet, en çok talep edilen de bu.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Değil mi; evet yani, çünkü farklı iki tarafın… Aslında biraz taraf olmuş oluyor bu manada.
Bunun haricinde, yargıda çift başlılık olmaması önerisiyle, Askeri Yargıtay ve AYİM’in kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Mahfuz olan bu kurumların yargıda çift başlılık yarattığı düşüncesindeyiz.
Tabii ki, daha öncesinde örneğini görmüş olduğumuz işte, yargının bağımsızlığından tabii ki bahsediyoruz ama bir şekilde bu atanmışların da eline geçebiliyor hiyerarşik olarak baktığımız zaman.
Aynı zamanda, yapılacak yani bir orantılı düzenlemeyle ki, bunda da galiba epey bir değişiklikler oldu, hem diğer organların etkilerine boyun eğmeyecek hem de atanmışların kuşatması altına girmeyecek bir sistem oturtulması gerektiğini düşünüyoruz.
Cezalandırmalarda da çeşitlemeye gidilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Söylediğiniz gibi kamu hizmeti olur, bu şekilde ya da işte farklı şekillerde ki, bunların konunun uzmanlarınca belirleneceğini zaten biliyoruz, umuyoruz diyelim.
Bu şekilde, önerilerimiz bunlar.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Çok teşekkür ederim Nilüfer Hanım.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Biz teşekkür ederiz bizi dinlediğiniz için.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Siz geçtiğimiz yıl liseyi bitirdiniz, bu sene üniversiteye geldiniz, birinci sınıftasınız.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Hazırlık okuduk.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Hazırlık okudunuz değil mi? İki diyelim.
Bu sunumunuzu mevcut bilgilerinizle mi hazırladınız, yoksa bunu hazırlarken birtakım, bu işleri bildiğini düşündüğünüz kişilerle de görüşerek, onlardan da fikir alarak mı hazırladınız?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Mesela?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Eğer birincisi baskınsa gerçekten tebrik ediyorum; yani…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) –Tabii ki, kendi düşünceleri.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, kendi düşünceleri, öyle olduğunu sanıyorum, zaten onun için söylüyorum. Çok güzel bir sunum yaptınız; yani işin nirengi noktalarını iyi yakalayarak bunu kâğıda dökmek ve sözlü olarak da ifade etmeyi çok takdirle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Gençlerimizin özellikle anayasa konusunda bile hatta başta anayasa konusunda böylesi konuya vakıf olmaları, yani içselleştirmeleri… Değil mi Hocam, doğru mu söyledim? Vakıf olmak içselleştirmek değil mi bugün?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bu beni son derece mutlu etti. Bu önerilerinizden biz yararlanacağız.
Çok teşekkür ederiz.
Şimdi, Süheyl Hocama söz veriyorum, bakalım ne diyecek?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sevgili arkadaşlar, ben de baktım, siz demin filmi de izlerken baktım. 24 tane çok net öneride bulunmuşsunuz; çok güzel, bravo.
Şimdi, üç tane noktada yalnız -Bugün için değil- sizlerden biraz daha çalışmanızı istiyorum. Yani bize sonra da, şahsi olarak da ulaştırabilirsiniz. Çünkü ben üniversitedeyken birinci sınıf öğrencileri arasında bir şey yapıyorduk; bir gelenek hâline, bir şey hâline getirmiştik. Anayasa’nın bir kurumunu alıp “Anayasa’daki düzenleme nasıl olmalı, nasıl yapılmalı düzenleme?” diyorduk. Bir tür düzenleme istiyorduk ve sonra oturup birinci, ikinci, üçüncüyü seçiyor ve basit de birer ödül veriyorduk. Anayasa’yla ilgili çok güzel öneriler geliyordu. Sizden de şimdi 24 tane öneri gelmiş fakat Türkiye’nin üzerinde durmadığı üç konu var. Ben siz öğrencisiniz ve mutlaka bunun üzerinde kafa yormalısınız diye söylüyorum, bu üç konu çok önemli. Harika önerilerde bulunmuşsunuz. Bunlardan bir bölümü daha önce yapıldı, çok geldi, bir bölümü az geldi ama çok önemli 24 tane öneri. Fakat üç şey var;
1) Çekirdek hakların genişletilmesi; yani özgürlüklerin korunması. Şimdi bu çok önemli bir konu ama çok yuvarlak. Ne demek bu? Türkiye’nin en önemli sorunu bu ve insanlar mahsustan bulanık suda balık avlamaya çalışıyor. Yani kusura bakmayın, sizin Hocanız da, Serap da bir anayasa yapmıştı Ergun Özbudun ile beraber, özgürlükler var, peki güvenceleri ne bunların? “Basın özgürdür.” Ya biri bozarsa? Ya “özgür” dedik ya işte, anlayın. İşte “Kişi dokunulmazlığı vardır.” Ya siz bunu korumak istemiyorsunuz -O zaman eleştirdiğim için söylüyorum.- siz bunu ihlal ettirmek istiyorsunuz. Ee, neden? Sen anayasacısın, sonunu yazacaksın; ya biri ihlal ederse ne olması lazım? Ben bunun için söylüyorum.
Şimdi, sizden beklentilerim, samimiyetle çekirdek hakların genişletilmesi, yani ne yapacağız? Yani tamam anladım, bazı hakları yazacağız, bunlara dokunulmaz diyeceğiz; yeter mi? Ya dokunursak, ya dokunursak. Yarın iktidar olduk, dokunduk.
İkinci konu şu: Çok doğru, devletçi bakış açısıyla yerelin isteklerini göz ardı edebilen merkezci zihniyet, bu yerel, merkez; yirmi yıldır izlerim bunu, dinlerim. Bir yerel yönetimin güçlendirilmesi… Ne yapacağız? Ne yapacağız yani? Yerel yönetimi güçlendir! Yani bir tür federasyon mu olsun? “Aa, federasyon olmasın…” Peki, yerel yönetimi nasıl güçlendirelim? Ne yapalım? Merkez nasıl karışamasın?
2) Düşünün, kafanızı çok güzel çalıştırıyorsunuz. Muhakkak çalıştırın. Bunlarla, biz uyabiliriz uyamayız ayrı mesele ama bizim kafamızı geliştirin. Bize bu konuda, ikinci konuda siz çok güzel çalışma yapıp…
Üçüncüsü de şu; çok söylenen bir şeydi bu, yargının atanmış insanlarca ele geçirilmesi riskini.
Şimdi, ben yargının siyasallaşmasının daha önemli bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Yani bir parti yargıyı ele geçirirse daha tehlikeli olur. Bunu yaşadık. 61 Anayasası öncesinde de yaşadık. Çok tehlikelidir. Ben kendi çapıma bugün de bunun yaşandığını düşünüyorum. Kendi adıma söylüyorum, partim adına ama şimdi atanmışlarca ele geçirilmesi… Ne yapacağız yani? Yani ne yapalım?
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KURAMSAL ARAŞTIRMALAR KULUBÜ ADINA NİLÜFER YAVUZ – Yani kendilerini hukuktan üstün gördükleri…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Ama hayır, öyle değil; yani bana bir öneri getir. De ki: “Ağabey, 15 kişinin 8’i Meclisten seçilsin, şöyle seçilsin. Beşte dörtle seçilsin, üçte 2 ile seçilsin…”
Şimdi, dersen ki, “salt çoğunlukla seçilsin.” dünyanın her yerinde iktidar partisi istediği adamları seçer. İstediği adamları seçince de işte, bana göre çok iyi olmaz. Dolayısıyla… Bana göre olmaz kim seçerse seçsin. Bunu da önerin. Bunlar çok yuvarlak laf. Sizin için demiyorum. Yani genelde söylüyorum. Anayasacı bile “Efendim, atanmışlarca ele geçirilmesin.” Peki ne yapalım? “Atanmışlarca ele geçirilmesin.” Ne olsun yani? İktidar mı seçsin?
Anladın mı, üç konu; çekirdek haklar, nasıl güvence altına alacağız? Yerel yönetim, yerel çevre; ne yapacağız? Nasıl bir düzenleme yapacağız? Ne getireceğiz? İspanya’daki gibi bölgeler mi getireceğiz yoksa Fransa’daki gibi yerel yönetimleri mi güçlendireceğiz yoksa Türkiye’ye özgü bir yerel yönetim güçlendirmesi mi yapacağız? Ne yapacağız?..