PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Tabii yani ben de katılıyorum, bu yazılmasa da vardır ama yazılacaksa ayrı bir fıkra olarak yazılmasında fayda var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Gözüne sokalım uygulamacıların.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, o zaman şöyle bir şey yapılabilir mi…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İkinci fıkrayı yazmayalım, not yazalım ikinci fıkraya.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Tereddüt” yerine “duraksama” yazabilir miyiz uzlaşma adına?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yazabiliriz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Duraksama”yı bir uzlaşma adına öneriyorum ben.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Duraksama” derken bir yanılsama içindesiniz bence.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, yok yazmayalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yazalım yani bir…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Çok yerleşmiş bir kelime değil, yargıda, mevzuatta falan pek yok.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Duraksadım.” demiyor musunuz? Diyorsunuz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hammurabi Kanunlarında…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hamurrabi Kanunlarında tereddüt de yok.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, ikinci fıkrayı da yazmıyoruz. “İkinci fıkra” yazalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Zaten özgürlük, hürriyet, onlar parantezli diye düşünüyoruz, en sonunda…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onlar tabii, konuşulacak. Diyelim ki “İkinci fıkra daha sonra yazılacak.” Kısa bir süre sonra…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Daha sonra görüşülecek.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yapıştıralım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama hangisini yapıştıracağız yani dört tane…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Dört tane yok, üçümüz tamamız.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman bizimkini paranteze alacağız, bu sefer MHP itiraz edecek.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman MHP’yi de paranteze alalım.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, bunu yarın sabah yapalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yarın sabah konuşalım.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi bunu, aceleye getirmeyelim yani bu…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şöyle yapalım o zaman: Arkadaşlar bunu görsünler, zaten sorunu çözeriz. Biliyorsunuz oradaki üç parti mutabık yani bizim metin de olabilir, MHP’nin metni de olabilir, BDP’ninki de olabilir. Bu birinci fıkra olarak yazdığımız ilkeyi çıkartmış olduk onların içinden. Bunun nasıl yazılacağı da belli.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şöyle bir şey yapsak nasıl olur: Üç partinin fıkrasını alt alta yapıştıralım da ne olduğu belli olsun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Kalsın orada.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, tamam öyle olsun.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Üç partinin ikinci fıkralarını oraya yapıştıralım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman CHP’yi de yapıştıralım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tabii, üç parti o.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Dört tane de o yüzden.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ha, pardon.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onun yerine şöyle yapalım, bunlar kaybolmaz, not yazalım. Bu fıkra…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sizi partiden saymıyorlar artık.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bizi partiden saymıyorlar.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yok, ben iki partininki aynı gibi olunca üç öneri demek istedim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu “anayasanın sözü ve ruhu” ibaresi var bizim önerimizde. Bu diğer üç öneride olmayan bir şey bu “anayasanın sözü ve ruhu”. Bunu kabul edebilir miyiz?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben ruh konusunda biraz tereddütlüyüm.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Amaçsal yorum” anlamına geliyor ruhu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani çok geniş bir alan açıyor yorum için bu “ruh” meselesi. Zaten o yorum esasları arasında var. Sözünü de…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ama güzel de duruyor ifade olarak.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani anayasanın sözü ve ruhuna uygun olması, anayasanın genel ruhuna…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani “lafzı ve ruhu ile meridir” yani bu hukukun genel bir söylemidir aynı zamanda.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Var, Medeni Kanun’da öyle bir şey var, evet.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama o kanunun uygulanması, bu sınırlama kriterleri olduğu için…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O kadar fazla şeye açmayalım, mahkemelerin yetkisine…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Anayasanın ruhaniliği olmayabilir, çok da oraya bağlamayalım. Yani evrensel kriterler bunlar, bunun dışında, “anayasanın sözü, ruhu”nu bizim medenicilerden esinlenerek ortaya koymuşlar…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu bir yorum meselesi tabii.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Dolayısıyla da pek burada uygun düşmez gibi geliyor bana ama…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben bir şey söyleyeyim yani bence olabilir. Neden olabilir? Çünkü anayasanın ruhu ne olacak? İşte, insan onuruna dayanan, demokratik, laik bir devlet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama o sözü zaten…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama yani onun dışında ruhu da bu. Örneğin siyasal partilere ilişkin düzenlemeler, seçme seçilme hakkına ilişkin düzenlemeler, yargıya ilişkin düzenlemeler zaten hep bu odak çerçevesinde yani hem insan onuru hem demokratik devlet yani çağdaş, demokratik devlet ilkesi çerçevesinde olacak. Dolayısıyla aslında bu “anayasanın ruhu” dediğimiz zaman bunu kastetmiş oluyoruz. Bunun burada yer almasını ben çok sakıncalı ya da İngilizce tabiriyle ”redundant” fuzuli bir şey olmadığını düşünüyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Birinci fıkrada yazdığımız şey nasıl ki bir yoruma yön verecek olan ilkedir, işte yoruma yön verecek başka bir ilke de bu “anayasanın ruhu” yani.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olabilir yani çok da karşı, ben şahsen değilim de, bu “ruh” kelimesi bizim hukukumuza nasıl girdi, bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum. Bizim 26 tarihli Medeni Kanun’umuz tercüme edilirken… Bizim Aydın Zevkliler’in kitabında var bu, diyor ki: Aslına İsviçre Medeni Kanunu’nda “ruh” kelimesi yok, oradaki “yorum” kelimesini bizimkiler “ruh” diye tercüme etmişler. “Bu kanun lafzı ve ruhu ile meridir.” falan diye…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani teleolojik yorum bu.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Dolayısıyla da yanlış bir tercümedir.” diyor ama bizde öyle bir yerleşmiş ki işte, galatı meşhur olmuş, “lafzı ve ruhu ile” diye. Ama aslında orada “sözü ve yorumu ile” diye geçiyormuş İsviçre medeni… Ben Aydın Zevkliler’den aktarıyorum bunu.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama şimdi artık “anayasanın ruhu”ndan ne anlaşılması gerektiğini hepimiz biliyoruz, yerleşti dolayısıyla…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu bilemeyiz. Biz biliyoruz da mahkemeler, anayasa mahkemeleri falan…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Anayasa Mahkemesi de işte, anayasa koyucunun gerekçesinden öğrenecek.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Biraz, çok ruhsal mevzulara dalabilir mi Anayasa Mahkemesi?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ruh çağırması gerekecek konuşması için yani soracak, ruha açıp soracak.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ruhlar âlemini de göz ardı etmeyelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdiye kadar çağırmadı, bundan sonra yapar mı bilmiyorum.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yapar yapar, hiç belli olmaz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Belli olmaz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ruh çağırdığı zaman da kimin ruhunu çağırdığı belli yani. İyi ruhları çağırsa neyse, hep kötü ruhları çağırıyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Anayasa Mahkemesine isterseniz böyle bir kelime vermeyelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani şimdi Anayasa Mahkemesine ya da genel olarak mahkemelere bir takdir yetkisi vermek zorundayız yani bu zaten yargının doğası gereği…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu kadar kriter yeter onlara.
DOÇ. DR. SELİN ESEN –. Yani şimdi “demokratik toplum düzeni” diyoruz, bunu da yorumlayacak olan Anayasa Mahkemesi.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O tabii.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama bir ölçüde objektif…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama sözünü yorumlasın yani.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama yani “anayasanın sözü ve ruhu” da aslında bir ölçüde objektif çünkü anayasanın bütününde…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Diğer ülkelerde hiç örneği yok ama.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet ama anayasanın bütününe hâkim olan ilkeleri kastediyoruz, bir ruhu kastediyoruz…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İşte biz öyle yorumluyoruz. Bir Türk yöntemi geliştirdik.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama bu zamana kadar zaten bu şekilde yorumlandı. Aksine bir, özellikle…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olabilir yani CHP çok ısrarcıysa…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, ben “ruh” kelimesine esasen karşıyım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben de karşıyım, biz BDP olarak da karşıyız.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani sözü zaten yorumlayacak yani buna bir engel yok ama bir de ruhu diye ona ayrı bir yorum alanı açarsak hiçbir sınırı olmayan bir alan bu.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam, o zaman isterseniz…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bir şey daha, bir şey daha söyleyeyim. Bu ruh meselesi, “anayasanın ruhu” dediğimiz için de aslında bir taraftan da dikkati sadece anayasa üzerine, onun ruhuna, onun getirdiği anlayışa atıf yapmak suretiyle daraltıyor biraz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tabii, o zaman maddeleri önemsizleştiriyor.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz ne diyoruz? Burada yazdığımız temel hak ve hürriyetler sınırlayıcı bir sayım değil. Diyoruz ki: Temel hak ve hürriyetler esasen anayasa öncesi bir meşruiyete sahiptir.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Mustafa Bey, bu açılımı gerçekten…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Dolayısıyla temel hak ve hürriyetler buradakiyle sınırlı değil. Biz temel hak ve hürriyetler alanında anayasa ötesi birtakım alanlar da olabileceğini düşünüyoruz. Ruhuyla onu sınırlamış oluyoruz, “anayasanın ruhu” dediğimizde.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben sizin söylediğinize katılmıyorum çünkü burada “veya” demiyoruz yani hem anayasanın sözünü ve ruhunu hem demokratik toplum düzeninin gereklerini göz önünde bulundurmak zorunda. Ne diyoruz?
MUSTAFA ŞENTOP – (İstanbul) – O zaman…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Birinci fıkraya bakalım. Daha az önce kabul ettiğimiz, yeşile boyadığımız ne? “Hürriyet esastır.” Hürriyete hangisi, hangi yorum, hangi ilke daha geniş yorumlamaya elverdiriyorsa, o zaman onu Anayasa Mahkemesi ya da yargıçlar göz önünde bulunduracak.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama öyle değil.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu, eğer anayasanın sözü ve ruhuysa, tabii ki anayasanın sözü ve ruhuna bakacaktır.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kendine göre karar verecek, birini tercih edecek.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama yani şimdi yargı organına bir takdir yetkisi tanımak zorundayız yani bunun aksi söz konusu olamaz. Burada söylemek istediğim yani siz “Bu sınırlayabilir.” diyorsunuz; hayır sınırlayamaz, birinci fıkrayı kabul ettik az önce.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani nasıl ki ayrılıklar da sevdaya dâhilse, bütün bu saydıklarımız anayasanın ruhuna da dâhildir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Mozart öyle der. “Duraklamalar da benimdir.” der, “Sessizlikler de benimdir.” der Mozart. Neyse…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Siz bir konuşun, ondan sonra tekrar konuşalım.
Peki, o zaman o not olarak “İkinci fıkra üzerinde görüşülmüş, daha sonra yazılacaktır.” diye… “Görüşmeler yapılmış, tamamlanmış, metin daha sonra yazılacaktır.” de.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – E, bitti, hayırlı olsun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bizim bir başka fıkra önerimiz var.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ha, yasama, yürütme…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – E, bu zaten böyle değil mi? Bütün anayasa yasal hükmü yargıyı bağlıyor.
MUSTAFA ŞENTOP – (İstanbul) – Biz bunu kime yazıyoruz zaten?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – O yüzden, gelin sarfınazar edin.
MUSTAFA ŞENTOP – (İstanbul) – Çok şey yapıyoruz, çok şey istiyoruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Siz de fark ettiniz değil mi?
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani o fıkra zahittir efendim.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani hakikaten anayasa zaten tümü…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, yukarıdakini niye yazıyoruz o zaman, kimi bağlıyor o? Dediklerinizin dışında başka bir şey yok ki.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Selin Hanım, bu, Alman Anayasası’nın hürriyetler bölümünde var, muhtemelen oradan esinlendiniz. Bizim anayasanın tümünde var, hiç endişe etmeyiniz. Dolayısıyla, orada tartışalım, “Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı” maddesinde, oraya yazalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman, bir not düşelim, not düşelim oraya: “Bu fıkra anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına ilişkin maddede ele alınacak.”
FARUK BAL (Konya) – Yoo, “Aynen kabul edilecektir.” diyelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Aynen kabul edilecektir.” diyelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bunu anlatabilirsiniz: “Bizim teklifimiz ittifakla kabul edildi.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim de BDP olarak bir farklı fıkra önerimiz var.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şunu, karışmasın bir saniye…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ha, buyurun, peki.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Bu fıkra önerisi anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığının düzenleneceği maddede kabul edilecektir.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim BDP olarak bir önerimiz var. Kayıtlara geçmesi açısından okuyorum: “Hak ve özgürlüklerin korunması ve genişletilmesi ile hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların denetlenmesi için özerk bir insan hakları kurumu oluşturulur.”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Israrcıysanız söz alabilir miyiz? Israrcı mısınız bunda? Sayın Başkan…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – CHP’nin de bir fikrini öğrenelim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Özerk bir insan hakları kurumu oluşturulmasına hiçbir itirazımız yok, yalnız, yeri burası mı bunun? Çünkü bütün özerk kurumlarla ilgili bir şey olacak, bir bölüm olacak.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Kaldı ki bu insan haklarıyla ilgili denetleme daha çok Anayasa Mahkemesince yapılacağı için, bu, biraz bunun önemini de azaltır.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman, ileride bunu görüşmek üzere…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şöyle bir şey söyleyeyim…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Kurumlar faslında o zaman, ele alalım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bir şey söyleyebilir miyim? Bizim önerdiğimiz bir madde var katalogda olmayan “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı bir madde. Aslında burada çokça konuştuğumuz hem bu organları, idari makamları bağlayan hem de onlara bir sorumluluk yükleyen bir hükmü böyle bir maddede koyarız ve bunu da orada görüşebiliriz aslında. Bu da, CHP’ninki de dahil olmak üzere.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam görüşebiliriz, evet.
FARUK BAL (Konya) – Ben şimdi, bunu tartışalım diye değil de merak ettiğim için soruyorum: Şimdi Türkiye’de bir Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu var. Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu galiba…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Var.
FARUK BAL (Konya) – Bir tane daha kuruldu.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yok, o, onun yerine kuruldu. İnsan Hakları Kurulu yerine İnsan Hakları Kurumu kuruldu.
FARUK BAL (Konya) – Hayır, hayır aynen devam ediyor.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, yok kaldırıldı o kanun. Eski şey kaldırıldı, yenisi oluşturuluyor şimdi işte, onun yerine.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yenisi oluşturuluyor, kanunu çıktı onun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yenisi de Başbakanlığa bağlı gene.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Onlardan bir şey olmaz. Bu kurullar murullar insan haklarını koruyamaz, korursa yargı korur. Yani ben pek gerekli olduğunu düşünmüyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii gereksiz.
FARUK BAL (Konya) – Bitti mi Başkanım?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bu madde bitti.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yabancılar maddesi var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yabancılar var da bir de “temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” maddesi var. Aslında o da üzerinde mutabık kalabileceğimiz, aşağı yukarı… Şunu bir dağıtalım. Yani bitirebileceğimizi düşünüyorum da onun için.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, şimdi hangi maddeyi…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi dağıtıyor arkadaşlar: “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Durdurulamaz.” diyelim, bitti.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sizde de var ama.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – CHP “Anayasa’da öngörülen olağanüstü yönetim usulleri” diye daha hafif bir kavram kullanmış.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Nedeni şudur, isterseniz açıklayalım: Örneğin AKP “Savaş, seferberlik, olağanüstü hâller” demiş ama biz 1982 Anayasası’ndaki olağanüstü yönetim usullerini aynen kabul edip etmeyeceğimizi bilemiyoruz. O nedenle özellikle “Anayasa’da öngörülen olağanüstü yönetim usulleri” dedik ki böyle bir açık kapı bırakabilelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz de mesela “sıkıyönetim” koymadık, öngörmediğimiz için.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olabilir. Evet, CHP’nin bu şeyi makul.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama onun da sınırı yok. Olağanüstü yönetim usulünü isimlendirmemiz lazım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – İsimlendirmemiz lazım ama işte, ileride isimlendireceğiz.
FARUK BAL (Konya) – “Olağanüstü yönetim usulleri” dediğiniz zaman olağan dışındaki yönetim usullerini, hepsini kapsar. Bence bu ciddi bir durumdur temel hak ve hürriyetlerin durdurulması. Dolayısıyla, hangi hâlde durdurulabileceğini olağanüstü hâl ile tanımlamak gerekir. Yani olağanüstü hâl, “Anayasanın belirli güvencelere bağladığı hakların kullanılamayacağı hâl” olarak tanımlanıyor. O zaman, bizim de durdurmayı bu hâl içerisinde değerlendirmemiz gerekiyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Zaten öyle.
FARUK BAL (Konya) – Başlığı konuşuyoruz ya…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Daha önce yaptığımız bütün düzenleme ve sınırlamalar olağan dönemler için geçerli. Bu ise savaş, sıkıyönetim olağanüstü hâl gibi durumlarda…
FARUK BAL (Konya) – Madde başlığına Hocam, madde başlığı, bakın. Adalet ve Kalkınma Partisinin farklı, CHP’nin farklı, bizimki farklı.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Başlık zaten böyle konuluyor, kısa. Mevcut Anayasa’da da öyle. Zaten o hâllerle sınırlı olduğu için madde içeriğinde zaten belli. Mesela bizim öneride “savaş, seferberlik, olağanüstü hâl” keza sizde de. Ama CHP, tahdit etmeyelim, düzenlendiğinde… “Daha ileride düzenleyeceğiz ya.” demiş, bu teknik bir husus. O hâllerle sınırlı olduğu belli yani madde başlığını konuşmamıza gerek yok.
FARUK BAL (Konya) – Anladım, anladım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – AİHS’te de böyledir.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biz burada özellikle “durdurmak” fiilini kullanmadık, “askıya almak” fiilini kullandık.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Askıya almak” daha kötü bir çağrışım yapmıyor mu?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bana da “durdurmak” daha kötü bir çağrışım gibi geldi, kullanımı durduruyorsunuz çünkü.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Derogasyon”un daha çok karşılığı yani. Şu, askıya alma… Ne demek “askıya alma”? O iş geçene kadar, bitene kadar bu durdurulur, bu bittikten sonra artık ihtiyaç kalmaz durdurmaya, eski hâline geri döner.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Geçicilik ifade ediyor.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Geçicilik evet, yani “askıya almak” onu ifade ediyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yalnız, şimdi, şöyle bir şey de var: Biz de iyi ya da kötü bu kavram yerleşti. Hani, yeniden “askıya alma” diye, belki teknik olarak, İngilizce tercümesi açısından daha doğru olabilir de, yerleşen bir kelimeyi tekrar… Bu defa, birileri: “Yahu, durdurmayı da askıya almaya çevirmişler” gibi yanlış bir…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bunun hikmeti nedir acaba?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yerleşen bir kavramı değiştirmemize çok da bir makul gerekçe…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu, gerekçeye yazılabilir yani burada önemli olan… Bu çünkü…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Geçici olarak durdurulması yani burada kastedilen şey.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Askıya almak” dediğiniz zaman onun tam karşılığı oluyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hatta, bak, bu olabilir. “Geçici olarak durdurulması” diye başlığa yazalım, böylece “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının geçici olarak durdurulması” başlığı böyle yapalım. Daha liberal, daha hoş olur.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yazalım o zaman.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim BDP olarak durdurulmasına itirazımız var. Biz ancak sınırlandırılabileceğini düşünüyoruz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sınırlandırma başka bir şeydi Sayın Vekilim. Onu hallettik, onu az önceki maddede... Bu olağanüstü hâllerle…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hangisinde? Burada daha yeni konuşuyoruz onu.
FARUK BAL (Konya) – Siz yokken biz hallettik onu.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben buradaydım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sınırlamayı bitirdik, olağanüstü hâllere geçtik.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, olağanüstü hâl, burada.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olağanüstü hâlde de…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – BDP durdurmayı kabul etmiyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Sadece sınırlayalım.” diyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama bu, AİHS’te bile var, dünyada var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz daha ileri bir demokrasiyi savunuyoruz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Hiç durdurmayalım.” diyorsunuz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, tabii, öyle durumlar olabilir ki, örneğin savaş hâli gibi bir durum olabilir ve bazı hak ve özgürlükler olağan dönemlerden daha geniş bir şekilde sınırlanmaya muhtaç olabilir geçici olarak ya da bazı hak ve özgürlüklerin kullanımının askıya alınması ihtiyacı doğabilir. Yani bu istenen bir şey değildir ama savaş hâli gibi ağır bir durumda buna ihtiyaç duyulabilir. Dolayısıyla, bunun bir anayasal güvenceye kavuşturulması gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde fiilî bir durum yaratılacaktır ister istemez.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Altan Bey, kulağa hoş gelmiyor ama gerçekten bu insan hakları hukukunun bir şeyidir.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Anayasal bir güvenceye kavuşturulması, sınırlarının belirlenmesi gerekir.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hatta bu, içini okursanız, başlığa göre güvence getiriyor, diyor ki: Durdurulsun ama şu, şu, şu haklarla ilgili…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Durduramıyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Özel ek güvenceler getiriyor yani.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tabii, tabii. O nedenle gereklidir.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, şöyle yapalım mı: Aşağı yukarı anlaşılmış vaziyette, Altan Bey de katılabilir diye düşündüğüm için ifade ediyorum. Başlık kısmında bizim ve BDP’ninki farklı, “olağanüstü hâllerde” veya “olağanüstü yönetim hâllerinde” diyor. “…temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” tabiri bize de…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Geçici olarak…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hatta geçici olarak durdurulması…
FARUK BAL (Konya) – Geçici olarak… Aşağıya ineceğiz yani şimdi yukarıdaki başlığı…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok yok, başlığı da böyle yapabiliriz isterseniz.
FARUK BAL (Konya) – E, tamam, geçici olarak…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Geçici olarak” yaparsak evet.
FARUK BAL (Konya) – Geçici durdurulması…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Faruk Bey, “olağanüstü yönetim usulleri”nden sarfınazar etsek çünkü zaten olağanüstü yönetim usulleriyle sınırlı bir uygulama bu. Sadece temel hak ve özgürlükler…
FARUK BAL (Konya) – Tamam. Sarfınazar etmedik, Türkçeleştirdik, vazgeçtik efendim.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Vazgeçmek de Türkçe değil.
FARUK BAL (Konya) – Değil mi? Feragat ettik.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bir nazar eyledik.
FARUK BAL (Konya) – Şöyle yapıyoruz o zaman: “…kullanılması geçici olarak” diyeceğiz buraya. Şimdi, burada aslında anlaştık.
Bizim bir farklı cümlemiz, “veya” diye başlayan farklı bir yaklaşımımız var. O da şu: “…geçici olarak durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” Şimdi, bunu yazmadığımız zaman geçici durdurmanın bir anlamı yok, sadece durmuş oluyor. E, durdu, iktidar durdurdu, bu hürriyetin kullanılmasını geçici olarak durdurdu ama buna, geçici durdurma sebebine uygun olarak iş yapacak, iş yapacağı zaman da anayasa önünde güvenceler koymuş, “Bunları, bunları, bunları yapamazsın.” diyor. Şimdi, dolayısıyla, bu tedbirlerin alınmasına imkân sağlamak üzere bu cümlenin eklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Benim buradaki endişem şu Faruk Bey: Bütün bu şeyin amacı durdurmayı anayasa çerçevesi içinde tutmak. Yani durdurmayı bir anayasal müessese yapmak.
FARUK BAL (Konya) – Tabii.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, “...anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” deyince, bunun anayasada öngörülen sınırların sanki dışında da bazı başka şeyler yapılabilir gibi…
FARUK BAL (Konya) – Hayır, yukarıya o sınırı koyuyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Öyle bir anlam da çıkabileceği endişesindeyiz.
FARUK BAL (Konya) – Hayır, hayır, çıkmaması için… Şimdi, bu cümleye bakın. Bu cümle hem kulağı hem bacağı aynı anda tarif edemez. Yukarıda diyor ki: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla…” Birinci olarak sınır bu, burayı geçmeyeceksin öbür tarafa. İkinci olarak: “… durumun gerektirdiği ölçüde…” Bir tarafta kibrit yanmış, sen üf desen sönecek ama itfaiyeyle gidiyorsun; olmaz, itfaiyeyle gitmeyeceksin, üf diyeceksin. “…temel hak ve hürriyetlerin kullanılması geçici olarak sınırlandırılabilir…”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Durdurulabilir…
FARUK BAL (Konya) – Durdurulabilir, pardon. Durdu, durdu ama tedbir alamıyorsun.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yok yok, bu başka bir şey. Ben onu açıklayabilir miyim Sayın Bakana?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, ben de söz isterim.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ben de.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sonra da ben, dördüncü olarak.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, ben öncelikle şunu söylemek isterim: Bir kere, illa sınırlamayı söyleyeceksek bu, AKP’nin formülasyonunu kabul edebiliriz...
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – AK PARTİ…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – …”sınırlanabilir” veya “durdurulabilir” diye ki bence burada “sınırlanabilir” demeye de gerek yok. Belki de aslında bu maddeyi biz olağanüstü yönetim usullerinin düzenlendiği maddelerle birlikte ele almalıydık, belki o zaman daha bütüncül bir şey olabilirdi çünkü…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tekrar dönebiliriz, zaten döneceğiz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, şu nedenle: Olağanüstü yönetim usullerinin ele alındığı maddelerde bu yönetim usullerinin usulüne uygun olarak ilan edildiği zamanlarda temel hak ve özgürlüklerin hangi çerçevede, nasıl sınırlanabileceğine ilişkin birtakım düzenlemeler olacak, birtakım sınırlamalar olacak değil mi? Dolayısıyla, bizim mantığımız o sınırlamaların olağanüstü yönetim usullerinin düzenlendiği maddelerde ele alınması, yer alması; askıya alınma ya da geçici olarak durdurmaya ilişkin temel ilkelerin ise bu özel maddede yer alması biçimindeydi.
Rıza Bey’in söylediği, dile getirdiği endişeye ben de katılıyorum. Burada “anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbir” dediğimiz zaman sanki anayasanın bütününün dışında başka tedbirler alınabilirmiş gibi… Ki bu 1982 Anayasası’ndaki ifadedir ve benim doçentlik tezim olağanüstü hâllerdi, dolayısıyla ben bu ifadeyi eleştirmiştim, hâlâ da eleştiriyorum zaten böyle bir yoruma elverişli olması nedeniyle. Çünkü zaten eğer biz gereğinden ya da olağan dönemdeki sınırlamalardan daha geniş bir sınırlamaya tabi tutacaksak, bunu gene anayasada bunun için öngörülen güvenceler çerçevesinde yapacağız değil mi? Dolayısıyla, böyle bir ifadenin, benim az önce dile getirdiğim biçimde yanlış anlaşılmaya ortam yaratacak ya da yanlış anlaşılmaya uygun bir ifade olduğunu düşünüyorum. O nedenle, buna dikkatinizi çekmek istiyorum.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de bir tekrar ederek söylemiş olayım: Burada olağanüstü hâllerde de olağan dönemlerdeki sınırlama esaslarının, kriterlerinin dışında sınırlamalar yapılabilecek ama bu sınırlamaların da neler olduğu anayasada tekrar gösterilecek. Böyle dediğimiz zaman, “anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler” dediğimizde olağanüstü dönemlerde sınırlama için anayasada gösterilen tedbirlerin dışında da, anayasanın dışında da başka sınırlamalar da olabilir ki o zaman keyfîliğe yol açabilir bu ifade yorumu.
FARUK BAL (Konya) – Biz tabii böyle yanlış anlaşılabilecek…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O sizin kastettiğinizi anladım ben.
FARUK BAL (Konya) – Kastedilen bu değil.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Anladım, tabii.
FARUK BAL (Konya) – Bizim burada yapmak istediğimiz, koymak istediğimiz, bu maddeyi koyarak hedeflediğimiz husus şu: Temel hak ve hürriyetleri durdurdum kardeşim. Durdurulmakla sorun çözülmüyor, tedbir alması lazım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Zaten alabilir. Durdurunca…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani o madde işlemeyecek, durdurdu mesela, o hak, o hürriyet kullanılamayacak.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, buyurun.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, tabii, sayın hocalarımın söylediği şekilde yorumlamak mümkün ama şimdi, bir durdurma var, bir de durdurmama var ama ikisinin arasında alınacak tedbirler de var. Yani burada kastedilen bu. Mesela basın sansür edilemez, olağan dönemdeki basın hürriyetiyle ilgili güvence bu mesela. O zaman, basın sansür edilemiyorsa ama basını da siz bir şekilde disiplin altına almak istiyorsanız bir savaş zamanında, o zaman durduracaksınız. Hâlbuki sansür edebilirseniz durdurmazsınız, devam eder. Yani bunun gibi…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sansür ettiğinizde duruyor zaten o hak.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır, o kısmı duruyor ama basın devam ediyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Kullanılmıyor.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ama siz tutup gazeteyi kapatacaksınız, televizyonu kapatacaksınız. Yani bu ikisi arasındaki tedbirleri alabilmeye imkân sağlamak amacıyla vazedilmiş bir fıkra olarak düşünüyorum bunu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani burada benim anladığım şey şu: Yani somut bir örnek vermek gerekirse, bir savaş durumu var ya da işte, ne bileyim, seferberlik durumu var. O zaman, anayasanın belirli maddelerini… Hangi maddesi? Mesela düşünce özgürlüğü, “Düşünce ve ifade özgürlüğü maddesini ben uygulamıyorum.” diyeceksiniz. Bu maddenin içinde ne varsa, sınırlamalarla birlikte… Yani hürriyet vardır, şöyle sınırlanır, böyle sınırlanır; hayır, ben bu maddeyi uygulamıyorum. Yani böyle bir basın ve ifade özgürlüğü maddesi yoktur.
FARUK BAL (Konya) – Yani durdurmak ile…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu olmayınca siz, o zaman eliniz açık, istediğiniz tedbiri alırsınız. Elinizi bağlayan hiçbir şey yok sizin. Böyle bir hürriyet yok çünkü ortada.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, böyle anlaşılıyor ise bizim muradımız aşağı yukarı yerine gelmiş demektir. Gerekçeye bunu yazarız, bu prensipten vazgeçebiliriz.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Zaten durum o. Yani çokun içinde az da var diye ifade edilen olay budur ama burada ölçülülük ilkesine vurgu bakımından, ince ayar bakımından böyle bir şey denilmesi faydalı olabilir mi? Yani bu açıdan şey yapıyoruz. Yoksa tabii ki zaten öyledir.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim Başkanım?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, buyurun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani 1982 Anayasası’yla giren bu ifade teknik olarak da -az önce söylediğim gibi- yanlış ve sorunlar çıkarabilecek bir ifade. Yani biz bunu öğretide eleştiriyoruz. Dolayısıyla, eleştirdiğimiz ve sakıncalı olabileceğini düşündüğümüz bu ifadenin yeni anayasada yer almaması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, olağanüstü yönetim usullerini düzenlediğimiz, düzenleyeceğimiz maddelerde zaten biz olağan dönemlerden daha geniş bir şekilde yasama ve yürütme organının nasıl sınırlama yapabileceği… Hani, sizin söylediğiniz gibi temel hak ve özgürlükler durdurulabilir ama durdurulmaz fakat olağan dönemlerden daha geniş sınırlamalara tabi tutulabilir. Bunun nasıl yapılacağı, bunun ölçüsünün, esaslarının, usulünün ne olacağı zaten ilgili maddelerde düzenlenecek. Dolayısıyla, burada bir de yanlış anlaşılmaya mahal verebilecek bir ifadenin yer almaması gerekebilir.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, sınırlandırma?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani sınırlandırmayı ben anlamadım doğrusu.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte, sizin dediğiniz şöyle, aynı maksatlı aslında Ali Bey’in dediği, yani durdurma yerine belki…
FARUK BAL (Konya) – Yani 100 gram hürriyetlik varsa 75 gramını kullandırdık. Yok, durdurduğunuz zaman “100’ünü de kullanma, ben daha sonra sana 150 vereceğim.”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bakarız.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bizim Türk hukuku, Türk uygulaması bakımından -hani vur deyince öldürmek- ölçülülük ilkesi zaten bir anayasal ilke. Yani bu temel hak ve hürriyetler açısından tehlike arz etmekten ziyade bir güvence niteliği taşıyabilir diye düşünüyorum ama tabii ki…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sizin söylediğiniz ek güvencelere ait tedbirler alınabilir. Yok, güvence oluşturmaz o; aksine, yani o zaman “Anayasadaki güvencelere aykırı tedbir alınabilir.” demek -az önce sansür örneğini verdiniz ya- mesela, bazı yerlerde anayasa özellikle ek bir koruma getiriyor. Yani şu, az önce kabul ettiğimiz maddedeki genel koruma kriterleri var ya, onun dışında kimi maddeler de diyor ki mesela: “Önceden izin alma şartına bağlanamaz.” ondan sonra “Sansür edilemez.” ya da işte “Müsadere edilemez.” gibi birtakım ek güvencelerle korumalar getiriliyor.
FARUK BAL (Konya) –işte onu kastediyoruz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İşte, bunu koyduğunuz anda o zaman koruma getirmiyorsunuz, daha çok hürriyetler aleyhine bir durum ortaya çıkıyor.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır, durdurduğunuza göre zaten koruma getirmiyorsunuz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, durdurulur ama şimdi, ek güvencelerle ilgili “Ek güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” dediğiniz zaman, bu defa bunların daha fazla hürriyet aleyhine bir yorum, sınırlama durumunda yani nereye kadar sınırlama ek güvenceyle aşılacak bir sınırlandırma olabilir mi?
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani bizim bir çekirdek alanımız olacak zaten değil mi?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani o çekirdek alanın dışındaki her şey durdurulabilecek demektir şu formülasyona göre.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sınırlandırılabilir ya da durdurulabilir ama ek güvenceler konusu olduğunda biraz daha dikkatli olunacak, eğer o cümleyi yazmazsak, yazarsak önü açık oluyor.
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN – Hocam, ifadeyi düzeltsek…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Nasıl?
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN –Yani bu kuruma ihtiyaç varsa, yani bizim maksadımız hasıl olacaksa, buna da itiraz yoksa ifadeyi düzeltsek.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Nasıl mesela?
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN – Aynı maddedeki, işte “Şartlar çerçevesinde tedbirler alınabilir.” diye daha sade bir ifade kullansak.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu, siz, tedbir alma bakımındansa o konuda hiçbir endişeye gerek yok çünkü zaten tedbir alınmayacaksa niye sınırlandırılsın ki?
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN – İtiraz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – O değil. Asıl tartışmanın özü burada. Ek güvencelere aykırı sınırlandırma yapılacak mı yapılmayacak mı? Yani Ali Bey’in işaret ettiği husus burada, yani, doğrusu, olmasın şeklinde. Bunlar bizim 82 işte onu biraz abartmış.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Durduruyorsa yani yapamayacak bir şey yok.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani katılıyorum, AK PARTİ’nin “sınırlandırılabilir” biçimindeki ibaresi eklenebilir.
FARUK BAL (Konya) – Ekleniyor, doğrudur. Biz de yani “Yeşile boyansın.” diye söylüyoruz, sadece bir gerekçe notunu yazıyoruz. Bizim son fıkradaki amacımız, bu madde üzerinde çalışırken durdurduk, stop, sağa çektik, park ettik. Yani başkaca harekete ihtiyaç olsun diye alınacak tedbirler kapsamında biz bunu yazmıştık.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Doğru, o tedbirler alınır.
FARUK BAL (Konya) – Bu tedbirlerin de yarın alacağın tedbirlerin “Anayasaya aykırı kardeşim.” denilmesin diye bunu yazmıştık. O zaman, biz bunu gerekçeye “Hürriyetin sınırlandırılması veya durdurulması hâlinde devlet durumun gereklerine uygun tedbirleri alabilir.” cümlesinin eklenmesiyle kayıtlı olmak üzere vazgeçiyoruz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamamen öyle çünkü Faruk Bey, zaten sizin ölçülülük ilkesi gereğince yaptığınız durdurma ya da sınırlandırma -nasıl olacaksa- alacağınız tedbirlere göre olacak yani siz şu tedbirleri almak istiyorsunuz…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam efendim, gerekçede bunu açıklayabiliriz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – …onun için “Ben bu kadar durdurabilirim.” diyeceksin.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şu birinci fıkrayı alalım…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, yalnız fıkranın başına “anayasada öngörülen olağanüstü yönetim usulleri” diyelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet, başına onu şey yapalım, ihtimal olarak koyalım. “Anayasada öngörülen olağanüstü yönetim usulleri…”
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “-nin ilan edildiği durumlarda” diyelim çünkü usulüne göre bir ilan istiyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – …”usullerinin uygulandığı, ilan edildiği hâllerde…” O şeyi parantezi almayalım, silelim “savaş, seferberlik” tekrar döneriz buna, onlar belirlendikten sonra. “savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde” ifadesini silelim, “hâllerde”ye virgül, “-dan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kadıyla temel hakların kullanılması durumun gerektirdiği ölçüde sınırlandırılabilir…”
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bunu “ölçülülük ilkesine uygun olarak” desek.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama “durumun gerektirdiği ölçü” daha bence ölçülülüğü yerine getirir.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Selin Hanım, “ölçülülüğü” biraz daraltıyor, doğal olan da bu zaten.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Durumun gerektirdiği ölçüde” ifadesini bu MHP’ninkinde olduğu gibi öne alalım.
FARUK BAL (Konya) – İki tane “durumun gerektirdiği” oldu, onu, alttakini sileceksiniz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, alttakini sileceğiz evet. “sınırlandırılabilir veya durdurulabilir” oraya parantez açalım, Altan Bey yok burada ama…
FERHAT KABAİŞ – Durdurma konusunda evet, bir Altan Bey’e danışalım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İtirazınız varsa “durdurma”ya itiraz ediyor, “sınırlandırma”ya tamam.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Geçici” olunca sanki olabilir demişti ama…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Geçici olarak” diyelim ona tabii. “Sınırlandırılabilir veya geçici olarak durdurulabilir.”
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, “veya geçici olarak durdurulabilir”…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, yok hayır, “veya”dan sonra hemen…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “veya sınırlandırılabilir veya geçici olarak…”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “veya geçici olarak durdurulabilir”
Altan Bey şey yapsın, tamamen kırmızı yapalım.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bana sorarsanız, kişisel olarak ben düşünüyorum ki “ölçülülük ilkesi”ni koyuyorsanız artık “sınırlandırma”ya gerek yok zaten. Yani “ölçülülük ilkesi” ne ölçüde durdurulacağını gösterecek.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani çoğun içinde azlık var.
FARUK BAL (Konya) – Doğru, dediğiniz doğru ama kategorize ediyor burada, yani “sınırlandırma”yı da “ölçülülük ilkesi”ne göre yapacak.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Sınırlandırma”yla karışmasın sonra.
FARUK BAL (Konya) – Sınırlandırmayı da ölçülü yapacak, yani 100 üzerinden 80 değil de 99,5 sınırlandıracak.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Durumun gerektirdiği ölçüde hatta durdurulabilir” falan gibi bir şey gerekir, o anayasanın ihlali olur, bu daha iyi.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bunun tamamını yeşil yapalım, gelince…
FERHAT KABAİŞ – Tamamını yeşil yapmak konusunda karar verin ama Altan Bey’e sormamız lazım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam, eğer şey olursa ama her hâlükârda bunu yeşil yapacağız zaten, tabii.
FARUK BAL (Konya) – “Gerekçe notu” diyelim biz, yani alınacak tedbirler açısından anayasayla ilgili hükmü söylemiştik, “durdurma” kavramı ve “sınırlandırma” kavramı alınacak tedbirleri de içerdiği gerekçeye yazılsın. Bunlar “Ben sınırlandırdım kardeşim, ben durdurdum kardeşim. Bu anayasaya aykırı.” diyemesin kimse. Gerekçe notu, bunu bizim görüşümüz olarak mı yazalım?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, yazalım, hayır.
FARUK BAL (Konya) – “Sınırlandırma ve durdurma hallerinde olağanüstü yönetimi, ilan sebeplerini ortadan kaldırmak amacıyla alınacak tedbirlerin anayasaya aykırılığı iddia edilmemesi gerekmektedir.” Satır başı “Madde içinde ifade edilen sınırlandırma ve durdurma tabirleri ile alınacak tedbirleri de içermektedir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yargı yolu açık olacak mı, olmayacak mı?
PROF. DR. YAVUZ ATAR - Yargı yolu açık olsun, tabii.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hak arama özgürlüğü…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şeyi buraya yazmamıza gerek yok, BDP’nin önerisini. Zaten 125’e tekabül edecek maddede hiçbir yargısal muafiyet tanımayacağız.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Canım ama zaten biz de buraya “hak arama özgürlüğü”nü koyduk yani, “hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz” dedik.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Gerek yok ki. Şey de yazılı da…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Doğru söylüyorsunuz, oraya koyalım. “Hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz.”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Selin Hanım, zaten öyle olan bir şeyi niye…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Canım acil yargılanma hakkı da zaten öyle…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bizdeki sorun engelden kaynaklanıyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sıkı yönetim mahkemeleri devreye giriyor ya… Orada da adil yargılama geçerli olsun diye biz onu öyle yazdık.
FARUK BAL (Konya) – Tamam mı arkadaşlar mutabık mıyız?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, yargı yolu kapalı olacak o zaman.
FARUK BAL (Konya) – Hayır.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok, hayır, onu kastetmiyor.
FARUK BAL (Konya) – Açım olacak ama mahkeme anayasaya aykırılığına hükmetmeyecek bunun. Yani alınacak her tedbir “astım, kestim” anlamında değil, milletlerarası yükümlülüğe uyacak, durumun bilmem nesine uyacak, ölçülü olacak, vesaire olacak ama alınacak tedbirleri işlevsiz hâle getirilebilecek kapıları kapatmak istiyorum. “Sınırlama” ve “durdurma” tabirleri alınacak tedbirleri de içermektedir. Hep beraber kabul ettiğimiz için bunu oraya yazın.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – İkinci fıkra?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, bir açalım ikinci fıkraları.
Altan Bey, bu şeyi yazdık bu fıkrayı geçelim. “Durdurulabilir”le bir şeyiniz var mı? “Geçici olarak durdurulabilir.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Durdurubilme”ye bizim parti olarak…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Geçici olarak” dedik ama…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Geçici” dedik.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – İşte “sınırlandırılabilir” diyoruz biz “durdurma”ya…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Sınırlandırılabilir” var zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir kırmızı koyalım oraya.
FARUK BAL (Konya) – Kırmızı koyma, burası hep yeşil geçti. Bak, anayasadan vazgeçtim ben.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi bir kırmızı koyalım, ben de Rıza Bey’in durumuna düşmeyeyim. Rıza Bey’e güle güle ben de aynı duruma geldim. “Gülme komşuna, gelir başına.” değil mi? Böyle dönüp öyle geleceğiz. MHP de aynı duruma düşmek üzere laiklik mevzusunda.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Parantez açalım o zaman oraya.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Onun için bir küçük parantez, BDP “sınırlandırılabilir” diyelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – BDP “Durdurulabilir” ifadesine karşı.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Geçici olarak” da mı karşısınız?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Sınırlandırılabilir” diyelim orada.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O var, “sınırlandırılabilir” dedik zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, o kadar.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sadece “durdurulabilir” de diyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bunu tekrar konuşabiliriz yani çok az bir kırmızı kaldı.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama buradaki sorun işte o yani, “durdurma” bazen zorunlu hâle gelebilir, fiilî durum oluyor o.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi, arkadaşlar, bazen hepimiz aynı duruma düşüyoruz yani işte, bazı siyasi mülahazalarla…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi gelelim ikinci fıkraya: Bizimkinde bir farklılık var. O, Anayasa’nın 1’inci maddesi olduğu için temel hak ve hürriyetlerin, ona “insan onur ve haysiyeti” diye bir şey de ekledik biz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu güzel olmuş, çok güzel olmuş.
PROF. DR. YAVUZ ATAR - Biz de CHP’nin şeyine katılabiliriz, “adil yargılanma” yerine “hak arama özgürlüğü”nü koyabiliriz. “Adil yargılanma”yı çıkarıp “hak arama özgürlüğü” ve “mahrum bırakılamaz”ı koyabiliriz oraya, sanki daha koruyucu gibi.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Adil yargılanma”yı çıkaralım mı?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Çıkaralım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Hak arama”da zaten var “adil yargılanma”. Onu oraya koyarsak daha güzel bir şey olur.
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN – Partiler ikişer ikişer eşleşmiş.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – CHP’nin katkısıyla…
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, “dokunulamaz”a kadar aynı mıyız?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Dokunulamaz”a kadar aynıyız.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Hocam, ben karşı çıkma adına değil de, “insan onur ve haysiyeti” zaten Anayasa’nın 1’inci maddesi. Bunu burada tekrarlamamızın hiçbir anlamı yok. Burada tekrarlarsak 1’inci maddedeki gücünü zayıflatırız. Niye? Bu öyle bir kavram ki işte, savaş hâllerinde tekrarlanmış, diğer maddelerde tekrarlanmamış. O zaman diğer maddelerde daha önemsiz gibi bir algıya ulaşabiliriz. Bu anayasa mı? Evet. 1’inci maddesi, en önemli maddesi mi? Evet. O zaman tekrarlandığı konuya bir katkısı olmaz ama öz yönünde kayıp olur.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim Başkanım?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet, buyurun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, burada biz hani çekirdek bir alan düzenliyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sert çekirdek.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hiçbir şekilde olağanüstü hâllerde bile dokunulamayacak bir alan, yani askıya alınamayacak, geçici olarak durdurulamayacak bir alanı düzenliyoruz. Dolayısıyla, evet “insan onuru”nu koyduk, anayasamızın da temeli olarak düzenledik ama buraya koymaz isek biz eğer bunu, o zaman dokunulabilir, olağanüstü hâllerde, olağanüstü yönetim usullerinde dokunulabilir bir hâle gelir.
FARUK BAL (Konya) – Benim dediğim anlaşıldı, değil mi?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Anlaşıldı.
FARUK BAL (Konya) – Olsun, koyun kardeşim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Dokunulamaz”a kadar geldik o zaman. Şimdi, burası da aynı aslında. “Kimse dini inançlarını, vicdani kanaatlerini, düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz.” buraya kadar da aynı. Bunlardan sonra “ve bunların gereğini yerine getirmekten dolayı” demişiz.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bu olmaz burada.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bence de bu olmaz burada.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam. “bunlardan” diyelim “ve bunların gereğini yerine getirmekten” kısmını çıkarabiliriz.
“Suç ve cezalara ilişkin hükümler geçmişe yürütülemez.” Yeşil yapalım.
“Suçluluğu kesinleşmiş, mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” değil mi?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ondan sonra bizde “adil yargılanma hakkı” var, CHP’de “hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz” var.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Kimsenin hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz.” Burada sert çekirdek tanımını koyabiliriz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu kabul edebiliriz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, kabul ettik bitti.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “suçlu sayılamaz ve” “Adil yargılanma”yı silelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Kimsenin hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, tamam mı arkadaşlar?
Burada bir, sadece kaydolsun diye bir şey söylemek istiyorum arkadaşlar: Biz “Bu işlem ve uygulamalara karşı yargı yolu kapatılamaz.” demişiz ama yargıyla ilgili bütün “her konuda yargı yolu kapatılmaz.” diye bir madde konulacaksa biz bunu oraya alıyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Altan Bey, onu konuştuk. Şöyle diyoruz biz: Eğer bir sınırlama yoksa bizdeki problem “sınırlama” diyor yani, şunlarla ilgili dava açılamaz, şu durumlarda, diye. Böyle bir hüküm koymadığımız zaman zaten yargı yolu açıktır zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani mefhumu muhalifinden yargı yolu açık gözüküyor. Tabii, başyargıç Rıza Bey de “Evet.” diyorsa biz de “Evet.” diyoruz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Öyle, evet, öyle.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sormadan diyorsunuz değil mi “Evet.”?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Başyargıç, Avrupa’da hakimlik yapmış. Biz daha köyden yarın geldik, olur mu?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki başka fıkra yok zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – İzniniz olursa bir dakikanızı rica edeyim.
Ana dilde eğitim hakkı, vatandaşlık hakkı yani bunlar da bizim gündemimizde, bunları ne zaman alacağız?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi işte bunu konuştuk dün.
FARUK BAL (Konya) – Yarın ben yokum. “Bütün maddeler birlikte görüşülecekse bir maddeyi alıp ilk üç maddeyle beraber görüşelim.” denildiyse bu taktik bir manevradır, böyle bir manevraya biz ihtiyaç duymuyoruz. Görüşeceksek vatandaşlık ve eğitim ve diğer partilerin hassas olduğu maddeleri sırayla görüşmeye başlayalım ama hepsini görüşüyoruz vatandaşlığı sonraya bırakır isek biz de aynı şekilde eğitimi sonraya bırakılım diyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onunla ilgili problem bir taktik meselesi değil benim anladığım. Birbirimize sunduğumuz metinler vardı, adını vermeyelim, bir partimiz vatandaşlıkla ilgili bir madde sunmadı, adını vermeyelim hangi parti olduğunu, bilgi notu sundu. Onun için, hazır değil yani o bakımdan şey yoksa stratejik, taktik bir şey değil benim anladığım.
FARUK BAL (Konya) – “İlk üç maddeyi görüşelim.” demek bence bir taktiktir.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, öyle diyor da o kamufle etmek için diyor.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Arkadaşlar, ben fikrimizi söylüyorum BDP olarak: Vatandaşlık hakkı ve ana dilde eğitim hakkı bizim bu önümüze koyduğumuz katalogda var. Biz bu katalog sırasına uygun görüşülmesi fikrindeyiz. Yani net olarak görüşelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Zaten bitti, görüşebileceğimiz başka madde kalmadı.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O Partimiz de mesela “salı günü görüşelim” diyelim eğer zaman ihtiyacı varsa…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İsterseniz şöyle yapalım: Yarın toplantı yapıyor muyuz, yapamıyor muyuz?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İyimaya’nın komisyonu var ve biz tek kişiyiz.
FARUK BAL (Konya) – Arkadaşlar, şimdi iki türlü yapabiliriz: Ben şahsi mazeretimden dolayı komisyonu engellemek istemiyorum. Bir, canları çıksın, danışman arkadaşlarımız çok çalışsın, kırmızıları nasıl yeşil boyarız yazsınlar. İki, “Danışmanlarımıza böyle bir angaje yüklemeyelim, bizler de yardımcı olalım.” derseniz, benim vekilim Ali Bey, partimizi de bağlayabilir sözleri, siz komisyon olarak devam edebilirsiniz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, yarın böyle o zaman.
Peki, pazartesi toplanıyor muyuz?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yarın ne yapacağız şimdi?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yarın konu var mı mesela, toplanabiliriz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Toplanabiliriz ama yeni madde görüşmemiz mümkün olmayacak.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman niye toplanacağız?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman şöyle: Faruk Bey’in önerdiği, danışman arkadaşlar kırmızıları, parantezleri kaldıracak fikir jimnastiği yapabilirler mi, çalışma yapabilirler mi?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Arkadaşlar, biz o durdurulamaz maddesini kabul etmediğimiz için, kayıtlara geçiyor, gerekçe notunu da kabul etmiyoruz, aynı şekilde kayıtlara girsin.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bence bu işi danışman arkadaşlara tek başına bırakmayalım çünkü biz parantezleri atacağız ama ondan sonra siz diyeceksiniz ki: “Biz bunu kabul etmeyiz.” Yani boşu boşuna bütün günümüz gidecek.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, pazartesi günü toplanıyor muyuz?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Pazartesi toplanalım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Faruk Bey, pazartesi?
FARUK BAL (Konya) – Siz bilirsiniz. Hangi konuyu konuşacağız. Pazartesi günleri, ben baştan ifade ettim, bizim divan toplantımız var.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Kaçta başlıyor?
FARUK BAL (Konya) – Geç başlıyor, dörtte-beşte başlıyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – O zaman siz gidersiniz, vekiliniz…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama pazartesi o zaman o saate kadar çalışırız.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Pazartesi o saate kadar vatandaşlıkla eğitimi görüşelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Vatandaşlığı görüşemeyiz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Niye?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Vatandaşlığı görüşemeyiz metin yok elimizde.
FARUK BAL (Konya) – Yabancıların diğer haklarını koyalım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yabancıları konuşabiliriz, tamamlayabiliriz. Yabancıların durumuyla ilgili bir veya iki fıkra daha ona herhâlde koymamız lazım, belki onu konuşabiliriz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey daha önerebilir miyim: Bir ek katalog var ya, hani ilk kabul ettiğimizin dışındaki öneriler, onun içinde bu kişi hakları ve siyasal hakların içine girebilecek bazı maddeler vardı, onları görüşebiliriz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Arkadaşlar, onları bir büyük komisyonda tartışıp karara bağladıktan sonra görüşebiliriz. Yani görüşme kararını önce almamız lazım, görüşme kararımız yok.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani herkesin, daha çok sizleri…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Diyelim ki bir siyasi parti itiraz etti, dedi ki: “Bunu hiç koymayalım.” Nasıl olacak? Yani kataloga girme kararı almamız lazım önce.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Elimizdeki maddelere bir bakalım. Pazartesi onlardan ele alabileceğimiz var mı?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Madde zaten kalmadı. Eksik madde ne kaldı?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, ek maddeler var ya.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ha, ek maddeleri diyorsunuz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Asıl maddeleri halletmeden ek maddelere geçme…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir de ek maddenin görüşülme kararını üst komisyon alacak. Yani kataloga girecek mi girmeyecek mi, hangileri girecek?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, o zaman pazartesi, bir kere, bu yabancıların durumuyla ilgili maddeyi tamamlayalım, bir; bir de eğitim hakkı var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, eğitim hakkına başlayalım.
OĞUZ TURHAN – Alınan bir karar var, 5/9/2012 tarihli danışmanlar toplantısının son şekli verilen bir “katalogda yer almayan yeni madde önerileri” diye. Burada kararlaştırılıp belirlenen maddeler görüşülsün.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kararlaştırmadık ki.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ona üst kurulun karar vermesi lazım. Hangileri girecek kataloga?
FARUK BAL (Konya) – Biz de üst komisyonuz işte ne olacak yani.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Üst komisyon falan yok artık, lağvettik üst komisyonu, el koyduk.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O görüşeceğimiz maddeler, yani görüşülmesini teklif ettiğimiz maddeler, bizim de var, kataloga hangileri girecek, hangileri girmeyecek? O konuda bir karar alalım da…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Altan Bey, onu biz görüşelim, burada mutabık kalırsak “şunlar girsin, bunlar girmesin” üst komisyon isterse görüşsün. Öyle bir komisyon artık yok zaten, müfettişler var zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Arkadaşlar, bir de bu eğitim hakkıyla vatandaşlık hakkını ne zamana kadar erteleyeceğiz?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Eğitimi ertelemiyoruz, üstünde düşünüyoruz ama vatandaşlık…
FARUK BAL (Konya) – Hayır, vatandaşlık da eğitim de ne zaman isterlerse ikisini beraber görüşürüz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hayır, MHP diyor ki: “Ben ikisini beraber görüşürüm.”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman soralım, sorunun muhatabı cevabını versin.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Pazartesi hazır olursanız eğitimle başlayalım, olabilirse vatandaşlıkla devam edelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Siz cuma çalışın kendi aranızda. Olmaz mı?
OĞUZ TURHAN – Olmaması durumunu da burada kararlaştıralım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Üç tane kurultay yapılması lazım, cumartesi, pazar işi değil.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ne yapıyoruz pazartesi? Yabancıların durumunu konuşalım. O zaman, bizim düşündüğümüz, önerdiğimiz bir şey ki içerik olarak aslında mutabıkız gibi zannediyorum, temel hak ve hürriyetlerin korunması diye bir madde. Hani o sizin dediğiniz kamu görevlilerinin temel hak ihlallerinden dolayı maruz kalacağı müeyyideler, idarenin, yargının, yasamanın vesaire uyması gerektiğine dair böyle bir madde olsun burada değil mi?
FARUK BAL (Konya) – Tamam.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Herkes hazırlasın.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte o sizin dediğiniz, korunmasıyla ilgili, yani temel hak ve hürriyetlerin korunmasıyla ilgili bir madde üzerinde konuşalım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Öyle bir madde yok. Var mı böyle bir madde?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Katalogda yok.
FARUK BAL (Konya) – Katalogda yok, ihdas ediyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İhdas ediyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Niye durup dururken kendimize bir iş çıkarıyoruz?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sizin yüzünüzden görüşemiyoruz hem suçlu hem güçlüsünüz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz reddediyoruz bunu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ek maddeleri görüşelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ona bakalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, mesela şey var, fikrî mülkiyete ilişkin bir düzenleme var. Bunu mülkiyet hakkının altına koyalım bir fıkra olarak.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ona bakarız tabii.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani onu söylüyorum, fikrî mülkiyete ilişkin bir öneri var bu katalogun ek maddelerinde, onu mülkiyet hakkının altına koyalım bir fıkra olarak.
FARUK BAL (Konya) – Arkadaşlar, şöyle yapın: Pazartesi günü saat onda üst komisyon toplansın, Altan Bey’in itirazı da orada değerlendirilsin, denilsin ki: “Bizim taşımız bitti, yapı paydos olmak üzere, iki maddemiz kaldı ama görüşülmesi gereken birtakım ek katalog var. Bunları, taş getirirseniz duvar yapacağız, getirmiyorsanız tatil ediyoruz.” diyelim alt komisyon olarak görün, bakın ne kadar kamyon taş gelecek önümüze. Dolayısıyla, madem öyle bir prosedürel bir durum var, ondan sonra…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Acaba, CHP vatandaşlık konusunda pazartesi gününe kadar şey yapabilir mi?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte var mı acaba? Bence yani öyle bir şey yok.
FARUK BAL (Konya) – Bence gerek yok.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Buna gerek yok diyorum ben öyle bir şeye. Biz bunu yaptığımızda üst kurul buna “Yetkiniz yok.” diye bir şey diyemez.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ama bizim endişemiz şu: Eğitim hakkıyla vatandaşlık hakkı sürekli erteleniyor. Yani ne zamana kadar ertelenecek?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, “Ne zamana kadar?” değil, yavaş yavaş devam etsin.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Rıza Bey gayet rahat.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hiç rahat değil, öyle görüyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hiç rahat değil de rahatsız olduğunu belli etmeyen bir rahatlık içinde.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, her şeyin bir zamanı var, zamanı gelince…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Vakit, saat tamam olunca.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman pazartesi kaçta toplanıyoruz?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Pazartesi iş bulmadık kendimize esas sorunumuz bu.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Altan Bey, bir kere bu yabancıların durumu, bir de bu temel hak ve hürriyetlerin korunması ile ilgili.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Parantezleri de başlayalım mı?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Parantezleri de gözden geçiririz. Biz toplanalım şey buluruz Rıza Bey’in başkanlığında.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – İş uydurduk ama kendimize. Yani biz tekrar ısrarcıyız, vatandaşlıkla eğitim hakkını ne zaman görüşeceğimizle ilgili bir tarih istiyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – En kısa zamanda.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ne zaman görüşeceğimize de pazartesi…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Pazartesi saat on bir diyelim o zaman.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman ben uçak saatinden dolayı yetişemeyebilirim, arkadaşlardan biri olur.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, birde toplanalım. Ne kadar çalışırsak o kadar şey yaparız.
Pazartesi saat 13.00’te toplanmak üzere toplantıyı kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.31
Dostları ilə paylaş: |