1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə61/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   111

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, ben de bunu söylüyorum.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Birinci fıkra olarak bunu yazalım, bizim metnimize yazalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Fakat Faruk Bey dedi ki…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Anladım, tamam, katılma olmasın ama herkes kendi metninde…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hiçbir şeyin olmadığını söyledi, “Herkes kendi düşünsün, ondan sonra birleştirelim.” dedi.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, herkes kendi metnine, burada kabul ettiklerini ekleyebilir, isterse ekleyebilir yani benim metnim konusunda kim karar verecek?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Mesela biz revize ettik yani.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ya da bizim son paragrafa katılıyorsanız siz ekleyebilirsiniz, biz revize edebiliriz.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Nitekim, biz de revize ettik zaten.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, böyle yapalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani başa dönmemizin anlamı yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ben pratik bir formül önerebilir miyim? Mesela ilk fıkramız: “Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın evlenmek ve aile kurmak hakkına sahiptir.” Buna itiraz sadece MHP’den gelmedi mi?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Üç parti uzlaşıyorsa bunu yazmamızın önünde bir engel var mı?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bunu yeşil yazarız, parantezde muhalefet var. Böyle gidelim eski usulle.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, her parti ayrı ayrı kendi önerisini yazacaksa kendi önerisini kendisi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Kabul edilen düzeyde yazar.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, hayır, istediği gibi kendi önerisini kendisi yazdırsın. Verdikleri metinden kopyalamak anlamında değil. Şimdi, AK PARTİ’nin önerisini buraya yazıyoruz. Buna kim karar verecek? Biz vereceğiz. O zaman, ben diyorum ki: Bizim için sadece, isteyen istediği gibi değerlendirebilir, burada yaptığımız müzakerenin neticesinde… Mesela birinci fıkra, burada kabul ettiğimiz, o yeşile boyadığımız fıkra bizim ilk metnimizde yok ama biz bunu burada kabul ettiğimizi ifade ettik. Dolayısıyla, AK PARTİ önerisini yazıyorsak…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Biz de ettik.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – …kabul ettiğimiz o fıkrayı biz ekleyelim diyoruz buna, kötü bir şey söylemiyorum yani.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tamam, biz de aynı görüşteyiz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kötü bir şey söylemiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ben kötü bir şey dediniz demedim zaten, katıldığımı söyledim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, böyle yapacaksak her parti kendi metnini yazdırsın, değiştirilmiş şeklini. O zaman, sen yazdır şimdi.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yazdırsın, evet, değiştirilmiş, revize edilmiş şeklini.

RIZA TÜRMEN (İZMİR) – O zaman sen yazdır şimdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bir kere ilk fıkra ve son fıkrada, Sayın Başkan, hemfikiriz. Üç parti ilk ve son fıkrada hemfikir, ikinci fıkrayı yazacağız.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kabul ettiğimiz evlenme çağıyla ilgili fıkrayı alıyoruz, yeşil kısmını, birinci fıkra o oluyor.

O, ikinci fıkra oluyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Siz “temelidir” diyorsunuz değil mi? “Temellerinden biridir”i biz ve CHP demiştik.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet, “temelidir” diyoruz.

Şu üçüncü fıkrada “insan neslinin sağlıklı devamı” ifadesini çıkaralım. Oraya altıncı fıkra olarak da şu şeyi ekleyelim. Şu şeyi görmek istiyorum yalnız, BDP’nin önerisi var ya. Şurada ilk kelimeyi silelim, “çocuklar” büyük harfle… “…Önlemleri almakla devlet yükümlüdür.” Tamam, bizim şeyimiz bitti.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, CHP bakımından, biz de kabul edilen birinci fıkrayı koyuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bir inatlaşmaya düştük sanki ama niye yapıyoruz?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu Meclisteki müzakerelerden öğrendiğim bir şey var, zaman geçtikçe uzlaşıya varmak zorlaşıyor çünkü sinirler geriliyor. Onun için ne kadar çabuk olursa o kadar daha fazla şans var. Böyle bütün gün müzakere edince sonunda şey olmuyor.

Ondan sonra, bir de sonuna da BDP’nin son fıkrasını koy bizimkine.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz ikide de anlaşıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hangisi iki?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Temellerinden biridir…”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, biz hiç koymamayı tercih ediyoruz. “temel” lafını hiç eklememeyi tercih ediyoruz. Yani uzlaşı için “temellerinden biridir” dedik ama hiç koymamak bizim için daha iyi.

Bakın, böyle oldu Hocam bizim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam Hocam, nereye geldik? Bir dakika, son fıkrayı değiştirdik Hocam.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Nasıl değiştirdik?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Doğru yaptık ya, “Çocuklar ve kadınların aile içi şiddete karşı korunmasını, kız çocuklarını…”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Doğru, tabii.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii, Hocam, bu var ya bizde: “Doğum ya da evlat edilen…” “Aile izni, çocukların bakımının kreş ve diğer hizmetlerle desteklenmesi…”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, o başka, o ayrı bir fıkra. Ha, o iki fıkrayı birleştirdik biz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, yukarıda özellikle “anne ve çocukların korunması” var ya, onun yerine şunu alalım: “Çocuklar ve kadınların aile içi şiddete karşı korunması -filan, falan- için gerekli önlemleri alır.” diyelim. Tamam mı?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu yukarı al lütfen, onu çıkar oradan. Ondan sonrası aynı var.

DİLEK KUMCU - “Kız çocuklarının erken yaşta ve zorla evlendirilmesini önlemek…”

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ha, tamam, “Kız çocuklarının erken yaşta ve zorla evlendirilmesini önlemek…”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim güzelim maddeyi mahvettiniz ya, ne güzel duruyordu orada.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, biz onu uzlaştık, koyduk oraya, kendi kendimize uzlaştık.

Tamam bitti, altı sil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yalnız, CHP’ye, müzakere etmiyoruz, o yüzden konuşmuyoruz ama bunların hepsini sosyal haklarda kabul ettik. Buraya niye yazıyoruz ki?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, bunlar sosyal haklarda var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Aile” maddesinde çok ayrıntılı…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Varsa çıkarırız, bakalım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyeceğim, madem anlaşamadık, böyle en ucunu koyarız işte.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizimki tamam efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bir de bizimkini görelim bu arada.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama MHP de yazdırsın.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – MHP değiştirmiyor, değil mi, aynısını öneriyor?

DR. DEMİRHAN BURAK ÇELİK – Çok güzel bir madde olduğu kanaatindeyiz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, BDP’nin söyleyecek bir şeyi var mı?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yok.

FARUK BAL (Konya) – “Hürriyet” Hanım, oraya yaşı koydunuz, çağı çıkardınız, en altına bak, erken evlenmeyi zaten yasaklıyorsunuz. Buraya, yukarı yazmanın ne anlamı var?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ya önemli değil artık, uzlaşma yok, tamam, öyle kalsın.

AYLA AKAT (Batman) – Şimdi, haklısınız. Erken yaşta evlilikleri ayrıyeten düzenlemek, belki yukarıda yaşı belirttikten sonra gerek duyulmayabilir ama açıkçası zaten yasalarda olduğu hâlde bununla mücadele yöntemleri geliştiriyoruz. Tekrardan değinmenin bir sakıncası yok ama tabii ki uzlaşma olursa çıkarabiliriz, hiç problem yok.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyeceğim. Meral Hanım, çok güzel bir madde yapmışsınız, biz onu aynen kopya ettik, siz çıkartın, biz yapmış olalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, o zaman efendim izninizle , bundan sonraki maddeye geçelim, bu CHP’nin listesindeki. “Doğal servetler ve kaynakların aranması ve işletilmesi” Bunu biraz anlatsana.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anlatmaya gerek yok, yüzde 100 haklıyız.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, bunu insan haklarına mı koyacaksınız, yoksa şeye mi? Burak Bey, oraya konulması hâlinde biz destekleriz ama yeri burası değil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeri belli değil zaten, bunlar yersiz yurtsuz maddeler.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şimdi, Burak Bey, bunu insan hakkı olarak herhâlde önermiyorsunuz ama anayasada bir hüküm olarak bulunsun diye düşünüyorsunuz.

DR. DEMİRHAN BURAK ÇELİK – Evet, bulunması, Anayasadan çıkmaması.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Doğal kaynakların aranması ve işletilmesi.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O hâlde, biz de böyle bir maddenin -tabii içeriğini tartışmak kaydıyla- bulunmasına taraftarız. Bununla birlikte, yerinin insan hakları olmadığını düşündüğümüzden, daha sonra, ilgili bölüm müzakere edilirken ele alırız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İlgili bölüm hangisi?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ben daha evvel çok söyledim. Anayasada muhakkak bu doğal servetler, tabiat varlıkları, kaynaklar, bunların korunmasıyla ilgili özel bir bölüm olmasını…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ayrı bir bölüm…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Evet, ben öneriyorum. Dolayısıyla da lütfen not alınsın şimdi. Bu ilgili kısımda bir madde olarak müzakere edilecektir.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – MHP’den de şunu özellikle ve BDP’den de.. BDP’li arkadaşlar, bir şey merak ediyoruz, o yüzden. Doğal servetlere geçtik. Şimdi, biz özellikle son dönemlerde, Türkiye’de bazı bu uluslararası şirketlerin ağırlığını koymasıyla doğal servetlerin filan talan edildiğini düşünüyoruz -tutanaklara geçsin diye de böyle söylüyorum- ve bu nedenle biz temel haklar içerisine bunu yerleştirerek ileride yapılabilecek bir ayrımın… “Efendim, onlar temel hak değil ki, gözden kaçırılabilir bir düzenleme o, temel hak ve özgürlüklerle ilgili değil.” diyerek bunların bir şekilde, yargı denetimi dışında, veya temel haklar dışında bırakılmasını iyi karşılamıyoruz. O bakımdan, biz doğal servetler ve doğal kaynakların temel haklar bölümünde, en uygunu da -haklı Yavuz Hoca ama- ekonomik ve sosyal haklarda… Yani bu birey hakkı olmamakla beraber -biz bunun birey haklarıyla çok birbirine bağlantılı olduğunu düşündüğümüz için- daha önceki bütün geleneklerimiz, bizim anayasa geleneği ayrı bir yerde olmasını gerekli kılmakla beraber, biz temel haklar içinde olsun diye bir yaklaşım içindeyiz. Bunu buradan, arkadaşlarımızın, bütün hepimizin görüşü bu. Ben bunu buradan dile getirdim ama uygun görmezseniz, biz temel hak ve özgürlüklerde olmasına ısrar ederiz ama “Ya, böyle olsun.” derse üç parti de bu konuda bir şey çıkarmayız ama temel haklarda olduğu takdirde bugünkü uygulamada ortaya çıkan –işte, Kozak Yaylası’nda olsun, birçok yerde olsun- inanılmaz, toplumun aleyhine giden bu şeyi, bazı şirketler lehine gelişen bu gelişmeyi önleriz diye düşündük. O bakımdan temel haklara koyduk, “Yani bununla ne alakası var? Birey hakkı değil ki.” demeyin diye söylüyorum.

DR. DEMİRHAN BURAK ÇELİK – Tabii, bir de, çok küçük bir ek yapacağım. Bunlar aslında bizim kataloğumuzda yer alan çevre ve doğal hayat veya yaşam hakkıyla ilgili maddeyle doğrudan da ilintili meseleler. Sadece bu değil, kıyılardan yararlanma var -birazdan onlara da geleceğiz- o gibi maddeler ve daha önceki toplantılarda da bunların yani mutlaka temel haklarla ilgili bölümde yer alması gerektiğini düşünüyoruz ama gerekirse “çevre ve doğal hayat” veya “yaşam hakkı” diye uzunca bir bölüm ve onun altında düzenlenebilir diye düşünüyoruz.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir dakika, Sayın Özgür istedi.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ya, şimdi burada biz şöyle bir yöntem hatası yapıyoruz. Biz bu maddelerin çok büyük bir çoğunluğunu ikinci Komisyon kapsamında konuştuk, ileride değerlendirmek üzere anlaştık.

Mesela, siz burada “Doğal servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi” demişsiniz, bizim “Tarihî ve doğal varlıkların korunması” diye bir maddemiz var mesela. Sonra ne oldu? Ya vatandaşlık maddesiydi ya eğitim maddesiydi, hatırlamıyorum. Bu maddeyi mutlaka iki Komisyon birlikte görüşsün diye toplandık, biz sonra o günden sonra ikinci Komisyona hiç geri dönmedik, o ekonomik, sosyal haklar Komisyonu kaldı. Şimdi, bunları zaten biz orada konuşmaya başlamıştık. Orada, bazı maddeler için AK PARTİ’li arkadaşlar şeyi önermişlerdi, dediler ki: ”Bunlar temel hak ve özgürlüklerin bir parçası.” Mesela, “kıyılardan yararlanma” için bu düşünülebilir ama bu madde bakımından biz de Cumhuriyet Halk Partisi gibi düşünüyoruz. Bu madde… Yani temel haklar illa bir insanın şu hakkı, bu hakkı değil, bir de bu üçüncü kuşak haklar var bildiğimiz üzere yani bu, çevrenin korunması, doğal varlıkların korunması, bunların aynı zamanda insanın temel hakkı olduğu, suya erişim hakkı, hakikate erişim hakkı, barış hakkı… Ekonomik sosyal boyutlu olanlar var, siyasal boyutlu olanlar var, bunlar daha yeni kuşak haklar, üçüncü kuşak haklar. Biz de bu hakların önemli bölümünün “Haklar” başlığı altında olması gerektiğine inanıyoruz. Neden?

Şimdi, “devletin görevi” olarak tanımladığınızda devletin yapması gereken görevlerinden biri, “haklar” olarak tanındığında yurttaşların buna erişimi, bununla ilgili bilgi alma, bununla ilgili -mesela- projelere iptal davası açma, bir sürü farklı boyutu var. O alan biraz daha genişliyor eğer temel hak kabul edersek. Her ne kadar CHP’nin önerdiği haklardan –naçizane, ben bir kısmının devletin görevlerinin alınabileceğini düşünüyorum ama- bu madde bakımından biz de bunun burada değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizim bununla ilgili önerimiz de… Şimdi bulmaya çalışıyorum…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani temel haklar bölümünde değil mi?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Temel haklar bölümünde. Tarihî ve kültürel mirasın korunması… Bunu bununla birleştirip doğal varlıkları da eklemeyi düşünmüştük.

Şimdi, dediğim gibi, sorunun temeli şuradan kaynaklanıyor. Biz ikinci Komisyonu bir bıraktık iki maddede birleşmek için, sonra bir daha geri dönmedik, o Komisyon kaldı yani.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bitti.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama orada bunları konuşmuştuk zaten yani epey detaylı, neyse.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, bir şey hatırlatmak istiyorum. O Komisyonda bir gerekçe ya da bilgi notu vardı. Bütün gruplar uzlaşarak –yanılmıyorsam, hangi maddeyle ilgiliydi- bu toprak mülkiyetiyle ilgili koruma maddesi yazılacak diye bir gerekçe notu yazılmıştı. O Komisyonda da bu tür yani doğrudan doğruya bireylere talep imkânı vermeyen… Yani hak dediğimiz şey bireyin talep edebileceği ve talep ettiğinde de yerine getirilmesi gereken –tabii, mali kaynaklarla sınırlı ya da değil- bir içeriğinin olması gerekir düşüncesiyle bunları ayrı bir bahiste korunacak -işte, tabiat varlıkları, tarihî varlıklar vesaire- ayrı bir bahiste yazmak üzere birtakım notlar almıştık. Şimdi, dolayısıyla bu ve benzeri subjektif hak niteliğinde olmayan, talep edilmesi hâlinde karşılığında verilecek şey somut bir şey değilse, devletin koruması gereken… Tabii, devlet koruduğu zaman bunlar bireylerin ve toplumun elbette ki yararınadır. Dolayısıyla, biz bu tür maddelerin, hükümlerin ayrı bir bölümde çok detaylı, koruyucu bir şekilde yazılmasından yanayız, bunu daha evvel de çok defalar ifade ettik. O yüzden buradaki insan hakları bahsinde yer almaması gerektiğini düşünüyoruz. Katılmadığımız için, eğer siz burada, diğer gruplar bunun burada…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Nerede yer alsın? Mesela, haklar içinde çevre hakları filan gibi mi?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, bakın, ben, Anayasa’da tarih varlıkları, tabiat varlıkları, kültürel varlıklar, neyse… Böyle bir bahis, onu ileride tartışıp, bir bölüm açıp bütün bu korunacak tabiat varlıklarını ve kültürel varlıkları korumak için bunu ormanlar, işte…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kıyılar…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – ….kıyılar, efendim, kültürel varlıklar, tarihî varlıklar hepsi dahil. Burada biz zaten çevre hakkı içerisinde hak olabilecek boyutunu yazdık. Dolayısıyla da bundan sonra yani bunun dışında devletin koruması gereken varlıklarla ilgili hükümlerin ayrı bir bölümde olması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden şimdi istiyorsanız sizler, illa” Bu bölümde hak olarak yazalım.” diyorsanız biz katılmadığımız için buyurun, yazın, kırmızı olarak kalsın. Yani o yüzden…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hocam, şimdi şöyle bir şey…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bundan sonra bir madde müzakeresine bizim girmemiz söz konusu değil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, birinci bölüm, “Temel hak ve özgürlükler” dediğimiz bölüm zaten birkaç alt bölümden oluşuyor. Bir tanesi “birinci kuşak haklar” dedik, ikincisi işte “ikinci kuşak haklar” dediğimiz “sosyal ve ekonomik haklar”, ondan sonra “siyasal haklar” dedik. Bunlar hepsi alt bölüm.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Siyasal haklar zaten “kişi hakları”, “siyasi haklar” daha sonra “sosyal haklar” diye söylendi.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, bunun altında başka bir ana bölüm açıp da işte efendim, bütün bunları koymak size uygun geliyor mu?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, bir bölüm açılmayacak. Biz bunların haklarla ilgili olmadığını… Çünkü hak dediğimiz şey –az önce ifade ettiğim gibi- yerine getirilmesi gereken subjektif bir hak olmalı yani talep edildiğinde bunun bir içeriği olacak, bir menfaat sağlayacak. Onun dışında bütün tabiat varlıkları, kültürel varlıklar, bunların korunması devletin ödevidir ve ayrı bir bölüm, Anayasa’da ayrı bir bölüm olmalı, insan hakları bölümünde olmamalı; düşüncemiz bu. O bakımdan, burada şimdi siz öyle düşünüyorsanız…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, “insan hakları” bölümünde değil ama “temel haklar” bölümünde.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, “temel haklar”ın içinde de değil. Temel haklar üç bölümden oluşur: Kişi hakları, siyasi haklar, sosyal haklar. Biz bunların sosyal haklardan da olmadığı kanaatindeyiz. Bunların haklarla ilgisi yok.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama bir şey söyleyeceğim…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “İkinci kuşak haklar” diye bir yere koysak yani…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam da içerik olarak okuduğunuzda da bunun bir hak, hürriyet maddesi olduğunu… Mesela, hiçbir yere koymasanız, birisine okutsanız…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anlamaz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – …hak, hürriyet maddesi olduğu anlaşılır mı? Kim bunlar? Yani devlete birtakım sınırlamalar, ilkeler getiriyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama mesela, doğal kaynakların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Yani böylece şu görüntüyü görürsünüz…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama insan hakları düzenliyoruz Sayın Hocam, insan haklarını düzenliyoruz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biri de bunların üstünde kendi başına bir mülkiyet tesis edemeyecek…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bunları bakın, korumayalım, demiyoruz, asla.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anladım.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Mutlaka, çok kesin bir şekilde…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama güç kaybı yani…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …güçlü güvenceler getirerek korumamız gerektiğine inanıyorum ama bunların insan haklarıyla ilgilisi yok. Dolayısıyla, madde içeriğine biz girmeyeceğiz, insan hakları içinde düzenlemek istiyorsanız tabii bu bir görüştür, eklememizi yapalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Faruk Bey, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisinin yaşanan birtakım gelişmelerden kaynaklandığını, buraya kadar doğru olduğunu ama bundan sonra Anayasa’ya yerleştirilen şeklinin de doğru olmadığını düşünüyorum çünkü biraz sonra bizim de önereceğimiz çerçeve içerisinde değerlendirdiğimiz zaman bunlara, bireye bireysel talep hakkı veren hak ve hürriyet kavramıyla bağdaşlaştırmak zor. Ancak bunların hepsini biz dört başlık altında düzenledik:

Kıyılar, denizler, göller, nehirler. Bunlar bireyin hakkı değil, bunlar toplumun hakkıdır. Bugünkü neslin değil, gelecek nesillerin de üzerinde hakkı olan varlıklardır.

İkinci grupta meralar, makilikler, ormanlar, dağlar, kayalar, kayalıklar… Bunları bireysel talep hakkından ziyade toplumun tamamının istifadesine sunulan, geçmişten günümüze intikal eden miras niteliğindedir. Bugünkü neslin tüketebileceği varlıklar değil, gelecek nesillere de taşınması gereken varlıklardır.

Üçüncü grup da madenler ve tabii maden kapsamında sayılamayan tabii servettir. Bunlar da tabiatın veya Allah’ın bahşetmiş olduğu, üzerinde yaşanan coğrafyada yaşayan insanlara geçmişten beri intikal etmiş ama gelecek nesillerin de hakkı bulunan değerlerdir.

Dördüncü olarak da insan emeği ile oluşturulmuş tarihî ve kültürel değerlere ihtiva eden eserlerdir. Bunlar da geçmişteki yaşamış nesillerin inşa ederek kültür ve medeniyet damgasını vurmuş olduğu ve bugünkü nesillerin istifadesinde ama gelecek nesiller tarafından da kullanılması gereken varlıklardır.

Biz bunların dördünü ve varsa diğer partilerin önerebileceği diğer hususları korunması gereken değerler kapsamı içerisinde mütalaa edelim, ayrı bir başlık altında. Bunların işletilmesi elbette ki devlet tarafından yapılacaktır ama liberal gelişmeleri de dikkate aldığımızda üçüncü kişilere de işletebilir imkânını vermemiz lazım, bir devletçilik bakışıyla bakmamamız lazım. Bu işletme anlayışına da kamu yararına, millî çıkarlara uygun olabileceğine dair ilkeleri koyalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam. Teşekkür ederim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz, dikkat ederseniz, “Ülke çıkarlarını, kamu yararını ve çevresel varlıkların korunmasını esas almak kaydıyla bu hakkın kullanımını belli bir süre için gerçek ve tüzel kişilere devredebilir.” dedik orada, metnimizde.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Nereye yerleştirelim?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anladım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yer konusunda.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şu dört maddeyi haklar içerisinde “çevre”, “doğal yaşam”, ne dersek oraya koyalım ama “haklar” içerisinde olsun ki bu insanlara HES, işte ne bileyim, ben bilmem ne HES… Karşı çıkma gibi birtakım hakları doğurması gereken şeyler bunlar.

FARUK BAL (Konya) – Hocam, şimdi, bu hak niye doğacak? Korumak için doğacak.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet.

FARUK BAL (Konya) – Nerede korunacak bu hak? Hukuk düzeninde korunacak.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen.

FARUK BAL (Konya) – Zaten bizim hukukumuz bunu anayasal bir hak olarak verseniz de vermeseniz de, o çevrede, o bölgede yaşayan müstefit kişiye dava açma hakkını veriyorlar.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii.

FARUK BAL (Konya) – Verdiğine göre bunu, tabii niteliğinden çıkararak hak kategorisine alır isek, temel hak kategorisine alırsak zorlama olmuş olur o.



AYLA AKAT (Batman) – Ben bir örnek vermek istiyorum Vekilim.

Şimdi, şöyle bir durum var karşımızda: Biz Hasankeyf’ten yola çıkarak bu örneği verelim. Hasankeyf birinci derece sit alanı, dünyada eşi benzeri yok, UNESCO’ya başvursak direkt koruma altına alınacak bir dünya mirası içerisinde sayılacak bir mekân ama biz ekonomik, sosyal, hatta güvenlik gerekçeleriyle Hasankeyf’i sular altında bırakıyoruz. Her ülkenin kendi sınırları içerisinde akan suları hakkında denetim özgürlüğü vardır, bunu da yapabilmelidir, barajlarla vesaire. Ama hiçbir ekonomik ve sosyal faaliyet insanların yaşamını, insan yaşamını tehdit etmeyeceği gibi tarihî doğal dokuyu da tahrip etmemesi gerekir. Ama biz öyle bir mega baraj düşünüyoruz ki beş ilin sınırlarını kapsıyor, beş ilin sınırları içerisinde 200 bin insanı yerinden yurdundan ediyor. Ve biz bu 200 bin insana ödeyeceğimiz kısmi kamulaştırma bedeliyle onların yerinden yurdundan edilmeleri… Ve o nüfus değişimini de hesaba katarak yani bu insanlar yerinden yurdundan ayrılacak ama nerelere gidecek, hangi illere gidecek, nereye yerleşecek? Bu bir sosyal problem olarak karşımıza çıkacak. Artı, bu insanlar yargıya başvuruyorlar, Hasankeyf için de yapılan yargı başvuruları var. Ama ne oluyor? Birinci derece sit alanı… Vatandaş küçücük bir dükkânına bir çivi çakamıyor, çaktığı için hakkında dava açılıyor. Diyor ki: “Sen birinci derece sit alanına zarar verdin.” diye vatandaş hemen davalık olabiliyor. Kendisi başvuruyor, diyor ki: “Ya, kültürel miras. Nasıl sular altında bırakılabilir?” O davalar da idare mahkemelerinde hâlâ dönüp duruyor, hâlâ bir adım atabilmiş değiliz. Dış ülkeler desteklediler, dış şirketler desteklediler. Avusturya, Almanya ve İsviçre destekli bir finans organizasyonu bu barajın yapımına onay verdi. Niye? Bu baraj mega bir baraj, sınırın ötesine üç ay süreyle suyu kesebileceğimiz bir baraj, üç ay hatta daha uzun sürelerde suyun… Aynı zamanda güvenlik amaçlı, ki bu sene Hükûmet bunu açıkladı: Bu barajın yapımının su tutarak sınır güvenliği sağlama amaçlı olduğunu, bir güvenlik karakterinin olduğu ifade etti. Ama ne oluyor? Birinci derece sit alanını işte, gidip ilk kazmayı vurup bir bütün sular altında bırakmayı göz önüne alabiliyor, devlet bunu yapabiliyor. Vatandaş dükkânına çivi çakamıyor, yani satış yapacak bir şey asmak için dükkânına çivi çakamıyor birinci derece sit alanı diye çünkü dükkânlar mağaralardan oluşuyor ama devlet bunu suyun altında bırakabilecek tasarrufta bulunabiliyor. Hem de bunun arkasında dış güçlerin olduğu da bilinerek, yani organizasyonların olduğu bilinerek. Ama nasıl? Avrupa demokrasisi kendini var eden değerlere saygılı. Biz Hasankeyf halkının ortaya koymuş olduğu irade, muhalefet dolayısıyla orada yapılan işlemin hiçbir uluslararası standardı olmadığı varsayılarak, bu ülkeler verdikleri finansları geri çektiler ama Hükûmet bu noktadaki iradesinden geri dönmüyor. Bir dönem İngiltere destekledi, daha sonra Almanya, İsviçre destekledi, şimdi, diğer bazı… Hani Çin’e kadar gidiyor, Çin “Bize verin.” diyor vesaire. Ama şu an Hükûmetin iradesiyle bu baraj yapımı devam ediyor. “Yeni bir Hasankeyf kuracağız.” diyorlar ama Hasankeyf’i gören hiçbir insan Hasankeyf’in taşınamayacağını bilir. Dağı alıp başka bir yere monte etmeniz mümkün değil çünkü dünyada eşi benzeri yok ve çok yakın bir tarihe kadar 1960’lı yıllara kadar orası bir yerleşim alanıydı. Yani binlerce yıllık, bilinen dokuz bin yıllık, araştırılırsa on iki bin yıla kadar gidebilecek bir tarihî doku için ve çok yakın bir zamanda da kullanılan bir mekân için söylüyorum, hâlâ insanlar o mekânlarda yaşıyorlardı. Böyle bir mekânı sular altında bırakıyoruz çünkü devlet böyle istiyor, gerekçe sunuyor: Birinci derece sit alanı. Ve biz yarına taşımamız… Yani on iki bin yıllık bildiğimiz tarihi var, ha dokuz bin yıllık bilinen tarihi var ve arkeologlar bunu on iki bin yıla çok rahat çıkaracaklarını söylüyorlar belli yerler kazılırsa. Böyle bir mekânı biz çocuklarımıza bırakamıyoruz ve çocuklarımıza, torunlarımıza bırakamamanın gerekçesini de ekonomik, sosyal faaliyet ya da güvenlik gerekçesinin arkasına sığınarak yapabiliyoruz ama biz şunu da biliyoruz ki: Böyle bir tarihsel doku, böyle bir kültürel miras bacasız sanayi demektir. Hasankeyf eğer turizme açılırsa -ki üç binlik bir nüfusu vardır, hafta sonları 20 bine ulaşır, 3 bin kişi yaşar orada ama hafta sonları 20 bine ulaşır- bir ekonomik, sosyal faaliyet açısından değerlendirirsek, bir turizme açılırsa sadece Batman’ı değil bölgenin tamamını geçindirebilecek bir kapasitesi de vardır. Ama biz bunun görünür olmaması, bilinir olmaması için maksimum çaba harcıyoruz. Niye? Bu değeri kendimize ait görmüyoruz. Yani dokuz bin yıllık tarihi olan bir yeri kendimize ait görmüyoruz. Tabii bu sadece bizimle, bölgeye ait bir şey değil yani Batman’ın bir sorunu değil. Aynı şeyi biz Alianoi’de, İzmir’de yaşabiliyoruz, Fırtına Vadisi’nde yaşabiliyoruz, Antalya’da yaşayabiliyoruz. Bir bütün olarak tarihî doğal miraslarımıza, kültürel değerlerimize nasıl yaklaştığımızla ilgili bir sorun. İşin içinde ekonomik çıkarlar olunca, sosyal birtakım tedbirler olunca, güvenlik tedbirleri olunca bunları gözümüz kapalı heba edebiliyoruz.

O yüzden “Temel hak ve özgürlükler” içerisinde yer almalı, BDP’nin bu konudaki önerisi üzerine belki daha sonra değerlendirme yapacağız, birleştirilebilir yönleri de olabilir. Ama hiçbir devlet kendi vatandaşının muhalefetine rağmen bunu ortaya koymamalı, böyle bir irade ortaya koymamalı. Batman halkının bu konuda çok ciddi bir iradesi var, reddi var, itirazı var. Yine aynı şekilde, bu barajın etkileyeceği Mardin, Siirt, Diyarbakır ve Şırnak’ta ciddi bir tepki var bu barajın yapımına dair ama bu tepki, halkın ortaya koymuş olduğu bu tepki ne yazık ki görülmüyor. Hükûmet bu konuda irade ortaya koyduktan sonra, birinci derece sit alanı, vatandaşın çivi çaksa yargılanacağı bir şeyden dolayı devlet yargılanmıyor. Devlet bu tasarrufta bulunma hakkına sahip ama bunun sınırlandırılması gerekiyor. Ne ekonomik faaliyetlerin ne devlet tarafından ortaya konan ekonomik faaliyetlerin ne sosyal birtakım tedbirlerin ne de güvenlik amaçlı yapılacak herhangi bir idari işlemin insan yaşamına, doğaya, kültürel mirasa zarar vermemesini biz anayasal güvence altına almak durumundayız. Böyle bir gerekliliği ortaya koyuyoruz. Önerimiz de var, birleştirilebilir de görüyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok teşekkür ederim.

Efendim, bir şeyi belki düzeltmek lazım, bir şeyi açıklığa kavuşturmak lazım. Hakkın tabii ki talep edilebilir nitelikte olması lazım. Hakkı hak yapan en temel özellik bu ama bunlar tabii ki talep edilebilir nitelikte yani insanların temiz bir çevrede yaşamayı talep etme hakkı var.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Onu yazdık Sayın Başkan, buraya yazdık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Suya erişme, temiz bir suya erişme talebinde bulunma hakkı var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL - Tarihî mirasın korunmasını talep etsin.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Kıyılardan yararlanma hakkı var yani insanların.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Tarihî mirasın korunmasını talep etme hakkı var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tarihî mirası talep etme hakkı var.

Bir de efendim, şunu söylemekte fayda var: Yani bunlar zaten Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde hak olarak kabul edilmiş şeylerdir. Yani Birleşmiş Milletler Çevre Sözleşmesi olsun, başka şeyler, tarihî mirasın korunmasıyla ilgili şeyler… Bunların hepsi uluslararası sözleşmelerde, Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmelerde hak olarak kabul edilmiş şeylerdir. Onun için biz burada yeni bir şey getirmiyoruz aslında, uluslararası alanda hak olarak kabul edilmiş şeyleri tekrar ediyoruz.

PROF. DR. YAVUZ ATAR - Hak formülasyonunu görebilir miyiz?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yavuz Hocam söyleyeyim mi?

“Herkes tarihî ve kültürel mirasın korunmasını talep etme hakkına sahiptir. Devlet bu mirası güvence altına…”

PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Çevre hakkı”nda bu var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tarihî ve kültürel mirasın korunması…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Canım “çevre”nin içinde hepsi var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bakalım.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Kaldı ki devlete “Bunu koru. Koruyun, koru.” diyoruz.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, talep etme hakkı başka bir şey ama.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bakınız, çevre kanunlarında zaten, her türlü, vatandaşın bu çevre değerlerini, kültürel değerleri, tabiat varlıklarını… Bunlarla ilgili herhangi bir şekilde, bunların yıkılmasına, Türkiye kullanımına ilişkin uygulamaları varsa bunları dava etme, bilgi isteme hakkı var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi bu başka bir şey ama. Yavuz Hocam bu başka bir şey.

Herkes çevre hakkına sahiptir.

AYLA AKAT (Batman) - Sayın Hocam, bu haklarla beraber bugünü yaşıyoruz.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bu başka bir şey. Bu, ekolojik yani doğal işte, deniz kirlenmesin, hava kirlenmesin falan bu.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani şimdi şunu mu söylüyorsunuz?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hasankeyf’in korunması ya da antik bir alanın korunması ya da kültürel bir varlığın korunması. Bunu…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Peki, bir şey söyleyeceğim. Anayasa devlete emrediyor: “Tabiat varlıkların koru, kıyıları koru, ormanları koru.” diyor, devlete verdiğimiz bu emir yetersiz, birey talep edecek de ondan sonra korunacak.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama Yavuz Hocam, bir saniye…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani bu biraz tuhaf bir durum değil mi?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, biz bugüne kadar bir sürü hak konuştuk. Bu hakların bir bölümünde devlete pozitif yükümlülükler yükledik. Onların hiçbirinde biz şöyle demedik: “Biz bu hakkı tanımaktansa devlete pozitif yükümlülükler yükleyelim. Bu yetmez mi?” demedik. Tartışmamız bu değil. Tartışma şu… Haklısınız, ben sizin ne söylediğinizi anlıyorum. Bir kesim buna “Devletin ekonomik görevleri altında, üstelik sıkı da görev verelim, yapsın.” diyor. Bence bazı önerilerde sizin bu söylediğiniz şey uygun. Mesela, “kıyılardan yararlanma”dan ben çok emin değilim. O, o şekilde formüle edilebilir bence.

PROF. DR, YAVUZ ATAR – Hayır, orada şunu yazarız: “Kıyılar halkın erişimine kapatılamaz.” diye …

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – “Ortak malıdır.”

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …yine devleti emir kipinde yazarız.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Aynen, tamam, haklısınız bazı maddeler için. Ama tarihî ve kültürel mirasın korunması ya da doğal varlıkların korunması bizim görüşümüze göre bir hak olarak formüle edilebilir. Arasındaki fark ne olur mesela, söyleyeyim mi, bir örnek vereyim mi? İkisinde de -haklısınız- devlete bunu koruma yükü veririz ama bir temel hak olarak tanımladığınızda… Mesela, çok basit gibi görünen bir örnek: Bir alanla ilgili bir proje var -tamam mı?- bunun bir askı süresi var -değil mi?- belediye bunu askıya çıkarıyor, mesela, Ümraniye’deki bir projenin askısını Üsküdar’da çıkarıyor. Şimdi, devlete bunu koruma görevini verdik, askıya çıkarması gerekiyordu. Çıkardı mı? Çıkardı, bitti. Hak olduğunda ama kullanılabilir bir hak olduğunda Ümraniye’deki projeyi Üsküdar’da çıkaramaz. Çünkü o haktan doğan bir takım şeyi var yurttaşların. Mesela, devletin ona…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Vatandaş neyi talep edecek, onu bir söyler misiniz?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – …haberi olabileceği bir şekilde haber vermesi gerekiyor, bir temel hak olduğu için.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O, işte, bakın, korunmayla ilgili bölümde “Devlet bu … varlıkları korur, bunların korunmasıyla ilgili ayrıntılar kanunla düzenlenir, bu konuda vatandaşların da katılım mekanizmaları gene kanunda düzenlenebilir.” Vatandaşlar -elbette- çevre kanunlarında, o korumayla ilgili hükümlerde kanuna atıf yaparız ve vatandaşlara bu hususlarda başvuru, katılım, dava açma hakları verilir.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bence bu, kıyılar için doğru ama bu madde için bence bu bir hak olarak tanımlanmalı.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama bakın, arkadaşlar, insan hakları -bir kere- hiçbir şekilde tartışılmaz, devredilmez, vazgeçilmez, doğuştan sahip olunan, yani onun hak olup olmadığında en küçük bir tereddüt olmayan çıkarlarımızdır, menfaatlerimizdir. Dolayısıyla, biz insan haklarıyla ilgisi olmayan şeyleri insan hakkı gibi buraya yazarsak…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama bu bir insan hakkı.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bakın, insan hakkı dediğimiz kavramın önemini, etkisini azaltmış oluruz. Yani korumak istediğimiz her şeyi getirip insan haklarının içine yazmak suretiyle insan haklarını korumuş değil, aksine önemini ve etkisini azaltmış oluruz. Benim demek istediğim o.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama Yavuz Hocam, insan hakkı dinamik bir alan, yeni yeni hak tanımları yapılıyor.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Kişi haklarında ve siyasi haklarda, zaten onun mutlak manası belli ama sosyal haklarda bir tartışma alanı var. Devlete diyoruz ki: “İmkânı olmayan yurttaşların şu temel haklarını karşıla.” diye, ona mali bir yükümlülük getiriyoruz. Bunların vatandaşa getirmiş olduğu bir mali yarar yok; bunlar toplumun ortak değerleri, tabiat varlıkları, kültürel varlıklar. Dolayısıyla, devlete “Bunu koru.” dediğimizde o maddede yurttaşlara da koruma ve süreçlerine katılım imkânlarını verebiliriz. Bunu getirip insan hakları içine yazdığımız zaman, insan haklarının gerçekten değerini azaltmış ve insan haklarının niteliğini başkalaştırmış oluruz. Benim bütün anlatmak istediğim bu.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama Yavuz Hocam, insan hakları bitmiş bir alan değil, yani yeni yeni tartışmalar var, yeni yeni haklar ekleniyor. Dinamik bir alan insan hakları alanı.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O zaman, benim şöyle mi yapmam lazım? Bakın, o zaman şunu şöyle mi yapmak lazım? Yani her bireyin işte, yasama organının kuruluşunu talep etme hakkı vardır, işte, milletvekili seçimlerinin nispi temsile göre yapılmasını isteme hakkı vardır. Yani eğer, siz Anayasa’daki hükümlerin tümünü insan hakları şeklinde tanzim etmek isterseniz, onun sonuna “Haktır.” dersiniz, vatandaş dava açar, efendim, bu seçim sistemi nispi sisteme göre değil…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Arada çok önemli bir fark var.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Dolayısıyla, bunu talep etme hakkı verirsiniz, bu da hak olur.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ben bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz: Tamam, bu görüşler ortadadır. Acaba şöyle yapabilir miyiz? Bu maddeler üzerinde anlaşalım…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anlaşalım, nereye koyacağımıza…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Nereye koyacağımızı düşünelim, ondan sonra bakalım.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Olur, olur.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bizim önerimiz bu işte.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, sizin öneriniz o.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Anayasa’da bütün bunları sayıp koruma maddesi, koruma bölümü yapalım, bölümü. O kadar mutlak, o kadar kesin, yargısal güvenceleriyle, vatandaşın da katılımıyla.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yer konusunu şimdi kararlaştırmamız şart değil yani.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Değil, yani ama yeri insan hakları değil. Bunu anlatmaya çalışıyorum.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bu konuda bir tek şey söyleyebilir miyim Sayın Başkan?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ali Hoca daha önce istedi.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, tabii, bu konuştuğumuz konu doğal servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi. Burada, mevcut Anayasa’mızda da bu düzenleme var. Bunların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu söylüyoruz. Tabii, bu, şu demek değil: Devletin mülkiyetinde demek değil. Yani devlet bunu koruyacak, gözetecek vesaire yani bu halkın, toplumun mülkiyetinde olan şeylerdir aslında bir anlamda. Ancak öne sürülen gerekçeler, gerek CHP tarafından gerekse BDP tarafından öne sürülen gerekçeler tamamen haklı gerekçeler. Yani bunların korunmasında büyük problemlerimiz var, çok büyük problemlerimiz var. Ama Yavuz Atar Hocamın da öne sürdüğü gerekçeler tamamen hukuk tekniğiyle ilgili ve bu müessesenin mahiyetiyle ilgili şeyler. Aslında herkesin kaygısı aynı gördüğüm kadarıyla. Fakat bunu nasıl hukuksal formülasyona bağlayabiliriz? Bunu -şu anda baktığımda- bir bireysel hakla ilişkilendirmek veya doğrudan doğruya ilişkilendirmek çok kolay gözükmüyor ama çevre hakkıyla, işte, kültürel ve tarihsel değerlerin korunmasıyla ilgili konularla falan çok yakından ilgili olan bir konudur bu. Onun için, bu, özellikle çevre ve doğal hayatı korumayla burayı daha sıkı bir şekilde ilişkilendirmek. Mesela, bunu ayrı bir yerde düzenlesek bile son bir fıkra olarak işte “Çevre ve doğal hayatın korunmasıyla ilgili düzenlemeler saklıdır.” gibi falan veya buna benzer bir atıfla doğrudan doğruya o maddeyle ilişkilendirmek -sanki- hukuk tekniği açısından daha kabul edilebilir bir çözüm gibi gözüküyor bana.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, ilk önce şunu söyleyelim: Biz sizin vermiş olduğunuz dört başlık altında toplanabileceğini, buna “Hayır.” demediğimizi baştan söyledik. Fakat şunu söyleyeyim: Şimdi, anayasaları hepimiz biliyoruz, iki bölümü var: Devlet ve öbür tarafta da bireylerin hak ve özgürlükleri. Şimdi, ülkelerde koşullar ortaya çıktığında eskiden bir insan hakkı olarak kabul edilmeyen, birey hakkı olarak kabul edilmeyen birçok hak anayasaya yerleştirilmeye başlandı, hatta, bireyler ve haklarıyla ilgili olmayanlar da. İsviçreliler ne yaptı? Biz de hep bunu anlatıyoruz derslerde, diyoruz ki: “Bak, maddi yönden anayasa olmayan şey bile şekli yönden anayasa kuralıdır.” İsviçre’de ne yaptı adamlar? Kasaplık hayvanların –hayvan haklarını savunan dernekler- bayıltılmadan kafasına tokmak vurup…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, bunu insan haklarının içine mi yazdılar?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Nereye yazdılar? Bir görebilir miyiz?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii, tabii, İsviçre şeyine bak. Tuttular… Anayasası’na eski.

Hayvan hakları dernekleri bunu referanduma sundu ve koyabilecekleri yer devletin statüsü değildi, “Haklar” bölümüne koydular. Şimdi, biz de bunu, diyoruz ki… Bireyin hakları nedir, sosyal ve ekonomik haklar? Sonunda, isteme hakları. Sonuç itibarıyla bugüne kadar isteyemediğin birçok şeyi de istemeye başlıyorsun, yeni artık. “Temiz suya ulaşma” diye hakkı var mıydı adamın? Şimdi, diyoruz ki: “Temiz suya ulaş.” “Barış içinde yaşama hakkını talep et.” diyoruz. Şimdi, bana göre de, hele Türkiye’nin bulunduğu bir durumda…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, hak olması için dava açıp talep etmek lazım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen, bak çok güzel.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Nasıl dava açacağız? Barış içinde yaşamak için hangi mahkemede dava edeceğiz bunu?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bunu kabul edersin etmezsin yarı mesele, bunu konuşuruz, biz bunu söylüyoruz şimdi, diyorum, yani bizim önerdiğimiz olduğu için. Fakat doğal servetlerin korunmasında da biz şöyle yapabilmeliyiz: “Devlet, kardeşim senden talep ediyorum.” talep hakları, “Benim doğal servetlerimi ve kaynaklarımı koruyacaksın.” Benim bunu talep edebilmem için bunu “Haklar” bölümünde yazmam lazım ki koruma açısından diğerleriyle eşit olsun diye. Ben böylece, birey olarak diyebileyim ki İsteme hakkı zaten bu “Devlet benim doğal servetlerimi sen koruyacaksın.” “Ben zaten koruyordum da ama doğrudan birey hakkı değil.” Birey hakkı bu artık. Eskiden yok muydu? Yoktu, koruyamadık. Biz diyoruz ki: İşte Hasankeyf mi dedik, Kozak Yaylası mı dedik, Kaz Dağı mı dedik, Madra Dağı mı dedik, Allianoi mi dedik; koru. Bireye bir hakkı tanıyalım böylece, olmadığı takdirde bizim anayasa geleneğimiz… İşte biliyoruz hepimiz, bulamamışlar yer, sonunda “Mali ve ekonomik hükümler” diye bir yere kakalamışlar. E, bu iyi değil; e, bu güzel değil. Bugüne kadar kim uyguluyor bunu? “Tüketici hakları” diye bir şey duyduk mu?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, nasıl duymadık? Tüketici Hakları Kanunu var.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yahu, duyduk da ama yani çok geç duyduk, 61’de yapıldıktan sonra çok zor duyduk. Dolayısıyla, bunun haklarda olmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz biz. Zannedersem, BDP de öyle düşünüyor. Sizin buna “Hayır.” diyeceğinizi tahmin etmiyorum. Bence AKP de şuna… Eğer ayrı bir yer koyarsak, “Çevre” bunu geçiririz diye düşünüyorum ama bunun üstünde durmayalım şu anda. İlk önce hakları dört başlık altında, çevre, doğal yaşam mı, doğal haklar mı, ne diyelim, yerleştirelim. Sonra, yerinde anlaşamazsak “Kırmızı” deriz bunun yerine, biz “Hak ve özgürlüklerde olsun.” deriz, siz “Mali hukuklarda olsun.” dersiniz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman şöyle yapabilir miyiz Yavuz Hocam, şöyle yapabilir miyiz? Şimdi, burada üç tür hak var: Doğal kaynakların aranması, işletilmesi; kıyılardan yararlanma, ormanların ve orman köylüsünün korunması. Bunların anayasada yer almasını -maddeler 82 Anayasası’nın tekrarı aslında, yani yeni bir şey yok burada- bu maddelerin anayasada yer almasını kabul edersek şimdi, bunun nerede olacağını ayrıca ele alırız.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – 82 Anayasası’nda bunların yeri zaten “İnsan hakları bölümü” değil, başka bir yer. Kaldı ki, bir kısmının anayasada yer alması hususunda da tabii, ayrıca görüşlerimiz olacak. Mesela, orman köylüsü yahut işte, öbürü neydi? Kooperatif…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Kıyılardan yararlanma.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Kıyılardan yararlanma. Kıyıların kapatılmamasıyla ilgili bir emir olacak ama orman köylüsünü, kooperatifçiliği korumak gibi maddelerin anayasada yer almasına biz karşıyız, bunlar anayasal hükümler değil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu, 82 Anayasası’nda var tabii, orman köylüsünün korunması.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – İstemiyoruz, şimdi, yeni yapılacak anayasada bu tür tuhaf hükümler olmasını biz önermiyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Biz dört grup dedik, siz üç gruba indirdiniz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Dördüncü grup ne efendim, sizinki?

FARUK BAL (Konya) – Tarihî, kültürel varlıklar

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, onu da bu grup içinde koyabiliriz, tabii.

FARUK BAL (Konya) – Demek ki dört grup oluyor, yani üç grup değil.

Burada, siz “Kıyılar” dediniz, kıyılar ile mütenasip bir şekilde nehirler, göller ve denizler var, yani bunlar bunun içerisinde de yer alıyor olması lazım. “Ormanlar” dediniz, orman gibi değerli makilikler, meralar, kayalıklar, bunlar zaten özel mülkiyete girecek konu değil, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerler, bir de madenler. Siz madenleri de saymadınız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Doğal servetler sayılmaz mı? Doğal servet, maden.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Doğal servetler…

FARUK BAL (Konya) – Doğal servetler, ben maden dedim, tabii kaynaklar, tamam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii kaynaklar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, tabii, orman çok büyük bir önem taşıyor Türkiye’de.

FARUK BAL (Konya) – Bunların hepsinde aynı koruma ve kısıtlayıcı hükümleri koyamayabiliriz ama belirli bir bölümde, efendim, farklı maddeler hâlinde düzenleyebiliriz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani devlet ormanlarının özel mülkiyete tahsis edilmemesinin Türkiye bakımından büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Katılıyoruz, katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onun için bunu bir koruma altına almak lazım.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama o insan hakkı değil, onu orman maddesine yazalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orman maddesine yazalım, peki, orman maddesine yazalım.

Tamam, o zaman, Faruk Bey’in yaptığı ilavelerle bu bölüm hakkında bir…

FARUK BAL (Konya) – Maddeler oluşturalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – …bir mutabakat olduğu anlaşılıyor, değil mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Nasıl bir mutabakat?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İşte, Faruk Bey’in de ilave ettiği maddelerle birlikte.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yok, onun gibi değil, makilerin korunması gibi, çok şey saydı.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama güzel şeyler. Yani ormana ilave olarak Faruk Bey makileri de söyledi. Makiler çünkü…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bunlar anayasa konusu mu, emin değilim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Mera” dedi mesela, mera önemli.

FARUK BAL (Konya) – Mera çok önemli tabii.

Bir örnek anlatayım, bu mahkemelerde olan iştir: Bir hali arazi vardır, hali arazi devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Adam gider, oraya tecavüz eder, ilgili kurum dava açar bunun defi için, mahkeme de bilirkişi dinler. Bilirkişi ya uyarıldığı için veya öyle denildiği için “Efendim, burası hali arazi değil, Halil’in arazisidir.” diye söyler, kimse görmez orası özel mülkiyete geçer.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Halil’in mülkiyetine geçer.

FARUK BAL (Konya) – Öyle, ben bunun yüzlercesine şahidim, yani bunu belki hukukçu arkadaşlar görmüştür.

Diğer bir örnek: Adam gider ormana tecavüz eder, eski tapu kaydı vardır, “Doğusu orman.” der, mahkeme keşfe gider, “Doğusu orman değil efendim, yanlış yazılmış, Osman’dır, Osman.” der. O da “Osman’dır.” der çünkü orada ağaç mağaç görmez, hepsini yakmış, yıkmışlardır, orada maki dediğimiz olay vardır. Anlatabildim mi? Ha, tabii, bitki anlamında makiyi kastetmedim. Orman alanının tahrip edilmiş ve yerine yenisi ilave edilmemiş bölümü kastediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yok, benim kulağıma o geldi, dalmıştım, özür…

Ben bir şey söyleyebilir miyim, bizim adımıza, BDP adına? Açıkçası, CHP’nin önerilerinin hepsinin Anayasa konusu olduğunu düşünmüyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, üç tanesi üzerinde konuşuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Niye? Biz de önerdik ek maddelerimizi, bizim de iki maddemiz var. Bir: Tarihî ve kültürel mirasın korunması, genel bir çerçeve anlamında çünkü gerçekten tarihî yapıların, yerleşim yerlerinin hani, Hasankeyf benzeri birçok örnekler var, bu amaçla önemli, yani bunu önerdik. Temiz suya ve gıdaya erişim hakkını önerdik. Bir de, önemli bir şey, yani sizin önerdiğiniz maddelerde biraz şey de var gibi geldi, şu an tek tek söyleyemeyeceğim, hafızamda yok ama görüşmelerden anımsadığım, bir mükerrerlik var. Örneğin, bu ücrete ilişkin ilkelerde…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, hayır, onları konuşmuyoruz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu koyacağız oraya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Öyle mi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Meral Hanım, üç maddeyi konuşuyoruz şimdi. Doğal servetler ve kaynakların aranması, işletilmesi; kıyılardan yararlanma; ormanlar ve orman köylüsünün korunması.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Diğerlerinden vaz mı geçtiniz?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, şimdi, bu kategori, yani bu kümeyi konuşuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ha, ben bütün küme için söylüyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, şimdi sadece bu kümeyi konuşuyoruz, yani “Çevre ve doğal yaşam hakkı” başlığı altında…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani şunu söyleyeceğim…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Artı, Faruk Bey, sizinde üzerinde durduğunuz, tarihî eserlerin korunması meselesi var ve gene Faruk Bey’in değindiği, meranın korunması meselesi var filan. Yani bu sadece çevre ve doğal yaşamla ilgili küme.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Çevre ve doğal yaşamla ilgili… Siz bunun “Hak” başlığı altında görüşülmesini talep ediyorsunuz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Hak” başlığı altında…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani biz de burada, demin arkadaşlar da ifade ettiler.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Başka şeyleri konuşmadık yani o, üretimin, üretebileceği…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, ben bütünü üzerinde, yani bunların, hepsinin zamanı gelince söyleyeceğiz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, zamanı gelince söyleyeceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ama anayasal öneri olması açısından sıkıntılı, bir de, çok mükerrer. Yani sosyal haklarda görüştüğümüz, kadında görüştüğümüz, çocukta görüştüğümüz…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Haklı olabilirsiniz, onu ayrıca konuşabiliriz, sadece bu kümeye…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, bunu belki bu süre zarfında siz de…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, onu…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tamam ama diğer konuda biz şeyi öneriyoruz, tarihî ve kültürel mirasın korunmasında, bunun bir hak olduğunu, “Hak” kategorisi altında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Diğer maddelere ilişkin, ayrıca zamanı geldikçe görüşümüzü bildireceğiz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, bir kere daha tekrarlayalım: Bu maddeler üzerinde, bunların Anayasa’da yer alması konusunda bir mutabakat var mı burada? Yani tarihî ve kültürel eserlerin korunması; doğal servet ve kaynakların aranması, işletilmesi; kıyılardan yararlanma ve ormanların ve orman köylüsünün korunması.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Orman nerede?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ve buna Faruk Bey ilave etti: Meralar, kayalıklar…

FARUK BAL (Konya) - …ve makiler.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Orta malları ve sahipsiz mallar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet. Bununla ilgili maddelerin Anayasa’da yer alması konusunda, galiba bir mutabakat olduğu anlaşılıyor.

Şimdi, o zaman nereye koyacağız onu düşünelim.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Mutabakat, dörtlü mutabakat mı, yoksa üçlü mü?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, mutabakat dörtlü tabii, her zaman.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şimdi, şöyle: Tekrarlıyorum, bu insan hakları içinde değil, ayrı bir koruma maddesi olacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, yeri konusunda tam mutabakat yok.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Orada da karşı olduklarımız var. Orman köylüsünün korunmasıyla…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeri konusunda mutabakat yok.

FARUK BAL (Konya) – Hocam, orman köylüsünü değil, ormanın kendisinin…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ha, ormanın kendisi… Ama yanlış anlaşılır.

FARUK BAL (Konya) – Tabii, dağın kendisine gerek yok.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ormanın korunmasına, makinin korunmasına, denizin korunmasına, gölün korunmasına…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Madde koyalım.” diyorsun.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tek bir madde olarak…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …hepsinin korunmasına…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bütün, hepsini kapsayan.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …tabiat varlıkları, kültürel varlıklar, tarihî varlıklar.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Siz hepsi için tek madde mi istiyorsunuz?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olabilir, birkaç madde de olabilir.

FARUK BAL – Ben de aynı şeyleri söylüyorum.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Önemli olan, korunacak değerlerimizi, ayrı bir maddede koruyucu hükümleri yazmak, vatandaşın katılımının yolunu açmak. Ama o kısımda “Orman köylüsünün korunması” ibaresinin geçmesini önermiyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onu, o zaman, parantez içine alırız, bizim vaktimiz var. Çünkü orman köylüsünün korunmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz, mutlaka desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Balıkçıları koruyacak mısın efendim?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Koruyalım, koruyalım.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayvancılıkla meşgul olanlar, arıcılar…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz hayvancılığı aldık. “Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanlar”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Balıkçıların korunmaya ihtiyacı yok ama orman köylüsünün korunmaya ihtiyacı var.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Var, var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orman köylüsü Türkiye’deki en yoksul köylü.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkanım, şu arada, tutanaklara geçsin diye bir şey söyleyeyim: Demin, İsviçre’de iki bölüm olduğunu ve insan hakları bölümüne girdiğini söylemiştim. Bakın, Anayasa 25bis maddesine referandumla eklenmiştir, “kasaplık hayvanları” 25bis maddesi, 99 Anayasası değil, 1874 Anayasası’nın 99’a olan kısmı, referandumla girmiştir ve iki bölümdür. Devlet, 2’nci bölüm 71’den başlar, 71’e kadar da 1’inci bölüm 25bis maddesine referandumla girmiştir, “Hayvanların korunması”

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, yürürlükteki Anayasa’dan mı bahsediyoruz, eski…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – 1999’a kadar olan Anayasa’ya.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şimdi, şimdi nerede?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, 99’da gene vardır ama nerede olduğunu bilmiyorum, vardır.

DR. DEMİRHAN BURAK ÇELİK – Doğru, bazı satılık hayvanlarla ilgili yok da, doğal yaşamın, vahşi hayatın, onları da…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayvanların korunması var.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bakın, İsviçreliler önceden, tabii, bunu korumak için referandumla bir madde koydular, yeni anayasa yaparken bizim yaptığımız gibi, “Doğal hayatı koruma” maddesi yazdılar, o kapsamda genel bir…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama ayrı bir bölüme mi?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hocam, insan hakkı olarak değil. Bakın, doğal hayatın korunması içinde biz zaten yazdık.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz ona karşı değiliz. Biz dört başlık altında…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Aslında, birleştirebiliriz onları, dediğiniz gibi onu…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tabii, hayvan ve bitki varlığıyla, çevrenin korunmasını zaten yazdık oraya, biz yazdık, yani İsviçrelilerin yaptığını yaptık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, bunu böyle bırakıyoruz, buraya yazıldığı gibi. Bu, “orman köylüsü” parantez içinde oluyor.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Madde yazılıyor öyle mi? Başlıyor muyuz maddeye?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Başlıkları koyuyoruz.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama bari bitirin şunu da.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bitti işte, bu kadar.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bitti mi? Hadi, hayırlı olsun.

O zaman, bu maddeleri yazın, getirin Sayın Başkan.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yazılı, önünüzde.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tam, bu şekliyle mi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, 82 Anayasası’nın…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama başlıkları sanırım revize ettiniz, o yüzden…

AYLA AKAT (Batman) – Yarın bununla mı başlayacağız, bunu yazmakla mı başlayacağız?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunların yazılı önerileri zaten önümüzdedir.

AYLA AKAT (Batman) – Önümüzde, bizim de önerimiz var ama hani, belki bu çerçevede arkadaşlar not alırlarsa, çıktısını…

FARUK BAL (Konya) – Herkes hazırlansın.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yani yarın toplantıya ne ile devam edilecek?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yarın bu başlıkların içini dolduralım.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Saat kaçta peki?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yarın saat 13.00’te toplanıyoruz.


Kapanma Saati: 17.10



Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin