1. T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI



Yüklə 14,92 Mb.
səhifə287/2079
tarix09.01.2022
ölçüsü14,92 Mb.
#92512
1   ...   283   284   285   286   287   288   289   290   ...   2079
13 Ocak 2004

10:45 Am - 11:15 Am - (E) Alb. Sefai Ergül Ve (E) Alb. Safter Gürtuna'nın Ziyareti

Sınıf arkadaşlarım Sefai Ergül ve Saffet Gürtuna ziyaretim egeldiler. Kendileri ile sohbet ettik. Öğle yemeğini beraber yedik ve onlar ayrıldıktan sonra yarınki tolantı için hazırlık yapmaya başladım . Önce II: Bşk’ı telefon ile aradım ve takdim şeklini öğrendim. Takdim metnide hazırmış onu okumak için randevu ladım. Sonra Hava Kuvvetleri Komutanı ile Diğerlerini arayarak 16:00 da Kara Kuvvetleri Komutanı’da randevu yaptık ve ben 15:00da genkur.’a gittim Metni okudum tesadüfen benim yaptığım hazırlığa çok benzeyen bir metindi. Sonra II:Bşk ile Mustafa Balbay hikayesini konuştuk. Ben sonra Kara Kuvvetleri Komutanı’na geçtim. Geç kaldığım için herkes beni bekliyordu. Önce ebn omlara okuduğum metin hakkında bilgi verdim. Bana göre metin yetrli olarak hazırlanmıştı.Aramızda tartışmaya başladık ve Genelkurmay Başkanı’nini bizi konuşturarak tuzak kurabileceğini ve sonrada BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’ye “bakın işte ben bunlar ile çalışmak zorundayım bu toplantıyıda o nednele tertip etmek zorunda kaldım diyebileceğini düşünerek İlker’in yapacağı takdimden sonra bizlerin hiç konuşmamasına karar verdik. Sadece bir iki destekleyici söz söyleyerek yetinecektik. Bu arada İbrahim bizim yapmamaız gereken hazırlıklar parelelinde TRT ‘den okunacak olan bildiriyi hazırlamış Okudum ve çok güldüm. Toplantı sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı bir açılama yaptı ve hayrete düştüm.”,

“19 Ocak 2004” başlıklı notta, “Sabah kalkınca evi terk etmeden önce gazetelere baktım EGE ordu K Org. Hurşit Tolon dün yaptığı bir köy ziyareti sırasında “Kıbrıs’ta ver kurtulcu olanlar vatan hainidir “ anlamında bir söz söylemiş ve bugünkü bütün gazeteler bu haber ile doluydu. Tabii gerçek vatan haini olan kendilerini AB’e satmış ve onlardan maddi menfaat sağlayan köşe yazarları Hurşit hakkında ver yansın ediyorlardı. Aralarında evvelce kan kırmızı kominist olup şimdi beş vakit namaz kıldığını ima edenler, dedesi binlerce Türk evladını cephelerde kırdıran vatan hainlerinin torunu olanlar, her çeşit hayvanat bahcesi yaşayanı vardı. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı havacılık K.’ğı Güvercinliğe gittim...” ,

“20 Ocak 2004” başlıklı notta, “… Denetlemem öğleyin bitti ve helikopter ile Ankara’ya dönerek karargaha gittim. Bir müddet kaldıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldım. MGK ön toplantısı perşembe günü yerine yarına alındığı için bir koordinasyon ihtiyacı doğmuştu. İki ana konumuz vardı. İrtica ve Kıbrıs. Kara Kuvvetleri Komutanı pazartesi günü başından geçenleri anlattı. Hurşit Tolon’u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga etmişlerdi. Aramız çok bozuk bunu bilin dedi. Genelkurmay Başkanı ve II. Başkan,Hurşit’e destek vermemişlerdi. Esasen gazetelerde çok yüklendiği için”,

Genelkurmay Başkanı oldukça bozuktu ve HT’nun yanlış yaptığına inanıyordu. Kıbrıs konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de defalarca tekrar etti en nihayet dayanamadım ve bakın biz sizinle böyle konuşmadık. Planlamayı 23 ocaktan sonra yapabileceğimizi bir kaç kez tekrar ettim. Onun için hiç bir hazırlığımız yok ama başlayacağız dedim ve ağzı kapandı.Tabi Hurşit konusunda Genelkurmay Başkanının tutumu canımızı sıkmıştı. Kıbrıs konusunda bir sorunumuz yoktu. Her şeye karar vermiştik ve kararlarımızda ısrarlıydık. Kıbrıs’ın ver–kurtul şekilde çözülmesini kabul edemezdik ve etmiyorduk da” ,

21 Ocak 2004

14:00 - 14:30 - E.Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca'nın Ziyareti

14:45 - 15:15 - M.Ali Kışlalı'nın Ziyareti

Her iki ziyaretide cümhuriyetçi ve TSK’ni destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar duygulu hale gelmişki benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı. Yeni bir Anayasa hazırlamış ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalıda efendi bir insan her iikiside bana “zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın yoksa geç olacak” mesajını verdiler.



“1 Şubat 2004” başlıklı notta, “Bugün bayram. Kurban bayramı. …Aytaç paşalar a ziyarete gittik ve hemen konu ülke meselelerine döndü. Bana “ seninle özel konuşmamız lazım. Ben Şener ile İbrahim’in davranışlarını tasvip etmiyorum. Çok ifrata kaçıyorlar. Geçen gün gelen MİT’den habere göre Şenkal iki haber verdi. Birincisi, JGKK’nın bütün hareketleri biliniyor ve yasa dışına çıktığı değerlendiriliyor. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları arası açık ve bu sorun herkes tarafından ve kesinlikle biliniyor. Bu nedenle artık kendimize bir çeki düzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim, zannederim sende benim gibi düşünüyorsun.” ,

“3 Şubat 2004” başlıklı notta, “Kara Kuvvetleri Komutanı ile beraber önce Doğu Aktulga’nın ailesine hem bayramlık hemde baş sağlığı için gittik. Sonra geri döndüğümüzde onların evinde çok özel bir konuşma yaptık. Ben denetlemeye gitiğim zaman hepsi Jandarma Genel Komutanlığında toplanmışlar ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur onlara bana Salı günü takdim edilen hazırlıkları göstermiş ve yapılan üst düzeydeki bazı yöneticilerin konuşmalarına ait ses kayıtlarını dinletmiş. Bunların çoğu AKP’ya danışmanlık yapan kişilermiş ve Kıbrıs sorununu nasıl halletmeyi düşündüklerine ve bu konuda neler yaptıklarını anlattıkları kayıt etmiş. Takdimin sonunda Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 mart’ ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş ve bunun için daha zamanın uygun olmadığını beklememizi salık vermiş. Jandarma Genel Komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı bu konudan çok rahatsız olmuş. Bana sen ne düşünüyorsun dedi. Bende düşüncelerimi anlatım. “Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir yani halk ihtilali istemelidir. 12 eylülde olduğu gibi ordu niye duruyor ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır.. İkincisi önceki ihtilallerde olmayan bazı özellikleri bugün yaşıyoruz. Ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışa bağımlı eğer dışarıdan kredi alamazsak ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. Bunun nasıl sorumluluğunu almaya hazır değiliz. Bir diğer konuda ABD bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün AKP’ye destek veriyor. Onların istemediği bir darbe veye hükumeti idame etmek çok zordur. Yanı ABD’ye rağmen bu işlem olmaz. Diğer bir konu TSK içerisinde ki birlik sağlanmış mıdır. Eğer bir ayırım varsa sonumuz tam bir felaket olacaktır. Bu nedenler ile darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. Ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır.” “…Kara Kuvvetleri Komutanı bu görüşüme katıldı esasen o da böyle düşündüğünü bana söyledi. Onun endişesi Şener ve Hava Kuvvetleri Komutanı, biz onlar ile aynı fikirde olmazsak bizleri suçlayacakları ve bizim onlara engel olduğumuzu her tarafa yayacak olmalarıdır. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygurun amacı Kara Kuvvetleri Komutanı olmak. Bu nedenle de Yaşarın kuyusunu kazmak da olduğunu anlattı. Jandarma Genel Komutanı bana kalırsa biraz haksız ve haris davranıyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı bana Jandarma Genel Komutanının bir senaryo dahilinde ve hükmet düzeyinde şimdiden teşebbüse geçtiğini ve amacının, Yaşar’ın ekarte edilmesini ve bu konuda bir baskının hükumet tarafından Genelkurmay Başkanına yapılmasını sağlamak olduğunu düşünüyor. Kendisine Şener’in bu konuda faaliyette bulunduğuna dair bazı bilgilerin geldiğini söyledi. “Yaşar ile ilgili bir değil birkaç senaryo etrafda dolaşıyor. Benim hepsinden haberim var” dedi. Bende eğer Yaşar için yapabileceğim bir şey olursa benimde haberim olsun dedim. Sık sık bunları benim bilmemi istediğini bana tekrarladı. Bu bilgiler çok özel bilgiler olmalarından dolayı benimle paylaşmasına çok müteşekkir olduğumu kendisine defalarce söyledim. Zannediyorum oda buna biraz mecbur kalmıştı. Zira ben yokken yaptıkları görüşmede diğer ikisi onu biraz fazlaca sıkıştırmışlardı. Konuşmamıza darbe konusu ile devam ettik. Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 aralıkdan önce yapılmamasını ve AB’nin vereceği cevaba göre AKP‘nin zaten köşeye sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim. Benden bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanı ve JGKK’nın bu amaçlarından onları vazgeçirmemi ve çocukça olan bu isteklerini bir mantık esasına oturtarak hayal yerine gerçeklere dayalı bir hareket tarzını seçmemizi söyledi.” ,

“6 Şubat 2004” başlıklı nottainde, “Sabah doğruca Jandarma Genel Komutanlığına gittim ve orada üçümüz buluştuk. Durumu tekrar gözden geçirdik. Jandarma Genel Komutanı hala darbe yapalım diye inat ediyordu. Ne düşündüğümü bana sordu. Dün akşam Hava Kuvvetleri Komutanına anlattıklarımı aynı şekilde ona da anlattım. İkna değil ama durdurulması zaman aldı ve sabah toplanmamızın esas gayesi Kıbrıs konusunda neler yapılabileceği konusunda seçenekleri gözden geçirmek. Ancak bizi bu konuyu bırakıp darbe yapacakmıyız yoksa yapmıyacakmıyız konusuna girdik. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’u ikna etmek oldukça güç. Bir netice alamayacağımı bildiğim halde yinede onu ikna etmeyi denedim. Pek ikna olduğunu söyliyemem.” ,

“13 Şubat 2004” başlıklı notta, “Öğle yemeğine Hava Kuvvetleri Komutanlığına davetli olarak gittik. Gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefon ile aradı ve Genelkurmay Başkanı ile pazartesi günü Kıbrıs hakkında yaptıkları toplantı ile ilgili bilgi verdi. Anlaşıldığına göre Genelkurmay Başkanı onlar ile hiçbir şey konuşmamıştı. Doğrusu açıklayıcı bir bilgi vermemişti. Jandarma Genel Komutanı gene her zamanki saplantısı ile ne yapacaksak biran önce yapalım ve oyalanmayalım diye söze başlamış. Benden öncede Kara Kuvvetleri Komutanına “aramızda galiba çatlak var, Denizci kıvırıyor” demiş. Kara Kuvvetleri Komutanı bana bunu söyleyince biraz sinirlendim ama aramızda bir bozukluk olsun istemiyorum. Kara Kuvvetleri Komutanı “Kıbrıs işi bizim kırılma noktamızdır. Bunun için ortamı oluşturalım ve ben bu konuda bir plan hazırladım. Ulusal cephecileri harekete geçirelim ve her yerde onlara destek olduğumuzu gösterelim “dedi. Jandarma Genel Komutanı bunun üzerine baktı ki Kara Kuvvetleri Komutanı da benim gibi düşünüyor ağzını kapadı ve bir bilinen tarihte ulusalcı sivil kuruluşların kendi aralarında bir araya getirilerek onlar ile beraber olduğumuzu göstetererek bu işe başlıyalım diye karar aldık ve 3 mart günü hilafetin ilgası yıldönümünü bugün için seçtik. Jandarma Genel Komutanı çok tehlikeli bir adam illaki kendi menfaati için darbe yapılmasını istiyor ve ne söylerseniz söyleyin ikna olmuyor. Çağrılacak ulusalcılar için birer liste hazırlayıp Jandarma Genel Komutanına vereceğiz. 12 Şubat günü Genelkurmay Başkanlığında Kıbrıs olaylarının nasıl cereyan ettiği bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından izlenmiş ve sonra aldığım bilgiye göre daha önce vardığımız kararları kapsayan yedi sayfalık bir yazı TSK görüşü ve olmazsa olmazları olarak Başbakanlığa gönderilmiş. Bunun Denktaşctarfından nasıl uygulamaya sokulacağını bilmiyoruz.” ,

“28 Şubat 2004” başlıklı notta, “Hükumete karşı bir tepki olarak da hem Kıbrıs’da hemde anavatanda gösterilere ve ulusal platformda toplantılara 3 marttan itibaren başlanacaktı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’da Zeki Bulunç’un getirdiği çok özel belgeler vardı. Bu belgeler arasında en önemlisi Denktaş’ın nasıl aldatıldığını ispat eden DİB’nın çektiği ve 17:40 saatli 13 şubat’a dair bir fax. Bu belgelerin hepsini Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderdik ve orada tek bir Kıbrıs klasörü geliştiriyoruz. İçerisinde her türlü özel bilgilerde var. Kıbrıs konusu yaptığımız plan çerçevesinde devam edecekti. İkinci konu olarak yine aynı mesele biz bu adamları darbe ile alaşağı edelim konusuydu. Şener ve havacı bu konuda çok bastırıyorlar. Şener’in adeta aklından çıkmıyor, iki kelimede bir bunu söylüyor. Havacıda keza öyle.” ,

“29 Şubat 2004” başlıklı notta, “İlginç bir toplantı yaptık. Jandarmanın Beytepe’deki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski meclis başkanı Ömer İzgi bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu Şener’in başka işler peşinde olduğunu, İbrahim’in ise saf ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhasa Şener’in , Yaşarın önünü kesmek için hükumet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükumet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. Ben de kendisine hafta içerisinde Can Teller’in bana geldiğinde Yaşar ile ilgili bazı menfi bilgiler verdiğini ve hatta Yaşar Paşa’ya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. Bunun üzerine Can Teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen Şener’in adamı olduğunu söyledim. Kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını bu işin komuta zinciri icerisinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. Burada da en kritik konunun Genelkurmay Başkanı olduğunu ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını nasıl tertip alınacağını bilmiyorum dedim. Kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili insiyatif daima elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. Hemfikir olduk. Bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim. Biri Genelkurmay Başkanı, diğeri harekat planlaması ve üçüncüsüde bizim iki kişiyi nasıl oyalayacağımız konusu.

Konuşmalardan sonra Beytepe’ye gittik. Herkes toplandı. Amacımız 3 mart günü yapılacak olan “Ulusal hareket” toplantısına MHP!den bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi seçimden öncemi sonramı yapalıma döndü. Ömer İzgi gayet tabi bir şey yapacaksanız hemen yapın. Seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar. Ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar bu nedenle o zaman hiç bir parti sizi desteklemez ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günüde Kara Kuvvetleri Komutanı ‘a söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ve İbrahim. Halbuki bizim evde v dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik. Anladığım kadarı ile onlarda ikisi beraber bir araya gelip konuşuyorlar. Zira çıkarken İbrahim’in Şener’e bundan sonra ne zaman toplantıyı ayarlıyalım dediğini duydum.”,

“1 Mart 2004” başlıklı notta, “Sabah brifingini takiben Hava Kuvvetleri Komutanı beni aradı. Maksadı açıktı. Ağzımı arayacaktı.. Kendisine ne düşünüyorsam aynen söyledim.” Dün geceden çok rahatsız oldum. Verdiğimiz kararı niye tartşıyoruz, ikinci olarak da bu kadar gizli tutalım dediğimiz konuyu neden bir siville paylaşıyoruz. Ağzı sıkı olabilir ama bilmesi gerekmez. Bu adamın hayatı siyaset”. Bana o zaman akşama tekrara buluşalım ben ne yapacağımızı anlamadım dedi. Bende diğerlerine haber ver ben gelirim dedim. Akşam 19:30 da Hava Kuvvetleri Komutanlığının Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı ile ben biraz gergindik. Zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk. Bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. Çünkü Jandarma Genel Komutanı sözü ikide bir oraya getirip bu işi ne zaman yapacağız diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı. Bu iş biran önce olsun da nasıl olursa olsun oda mevkiini korusun.” ,

“3 Mart 2004” başlıklı notta, “ATO’da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveçte olduğu için Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya’ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve “Cumhuriyetin Koruyucular” diye slogan atmaya başladılar. Panelistler çok güzel konuşmalar yaptılar. Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat ve Şeriye ve Vakıflar bakanlığının kaldırılmasına dair yasalar 80 yıl önce bugün çıktığı için malzeme çoktu ve günün önemini daha da arttırdı. Konuşmacılar da kelimelerini ve düşüncelerini esirgemeden konuştular. Zannediyorum tahminimizden çok fazla kalabalık vardı. Birçok kişi dışarda kaldı. Bu arada Denktaş’a destek vermek için yurdun dört bir yanından gelenler ile beraber kalabalık daha da fazla görünüyordu.

Gündüz Aktan ile yaptığımız konuşmanın transkriptleri EK-AA’da olduğu gibidir. Konuşmalarda çok ilginç konular vardı. EK-AA’nın başlangıç kısmında Amerikalıların yaklaşımları konusundaki haber çok ilginçtir. Benim kanaatime göre Amerikalıların iki niyeti olabilirdi. Bizim hakkımızda bir değerlendirme yapamıyorlar hükumete karşı tutumumuzun ne olduğunu anlayamıyorlardı. Bize yaklaşarak bilgi eksikliklerini tamamlamak istiyorlardı. İkinci ihtimal ise gerçekten bize yaklaşmak istiyorlardı. Hükumetin bir işe yaramadığını ve hala TSK’nın onayı olmadan büyük orta doğu projesi gibi projeleri yürürlüğe konamayacağını görmüşlerdi. Bu nedenle Kıbrıs ile ilgili tutumuzla bizi test edip buna göre bize yaklaşacaklardı. Belkide yanlış yaptıklarını anlamışlardı. Büyükelçinin bize bir mesaj vermek istediği açıktı. Ama Genelkurmay Başkanını ekarte edip bu işi nasıl yapacaktık. Bu talebin kabul edilerek bir yerde yemek bahanesi ile kendisi ile buluşabilirdik. En iyisini Jandarma Genel Komutanı yapabilirdi, bu görev ona verildi. Bu arada aynı olay Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun anlattığı Albay Mayfield hikayesi ile birleştirildi. Gündüz Aktan’da konuyu biliyordu ve onunda yorumu Amerikalıların bir şekilde askerle samimiyet kurmak istedikleri şeklindeydi. Bence Amerikalılar BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’nin bir işe yaramıyacağını anlamışlardı, tekrar eskiden olduğu gibi askere yakın kalmak istiyorlardı. Tabi bu arada Büyük Ortadoğu projesinin ne olduğunu da çok iyi analiz etmemiz gerekiyordu...” ,

“15 Mart 2004” başlıklı notta, “Sabah bir ara beni Jandarma Genel Komutanı aradı. “Genelkurmay Başkanı her şeyi biliyor. Biraz önce beni aradı. Hemen öğleyin bir araya gelmemez lazım “ dedi . Kendisine neleri bildiğini sordum. Jandarma tesislerinde Ömer İzgi ile yemek yediğimizi biliyor. Hemen hemen herşeyi biliyor dedi.” ,

“16 Mart 2004” başlıklı notta, “Genelkurmay Başkanını görmeye gittim. Gittiğim sırada bir çok konuda karar vermiştim. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanı ile görüşmüştü. Genelkurmay Başkanı perişan durumdaydı. Bana kendisinde benimle ilgili bir belge olduğunu ve sadece doğru olup olmadığını söylememi istedi. Bende gidip baktım Abuk subuk bir yazı. Aytaç Yalman’ın emri ile İlhami Erdil’i dinletmişim ve Tülin Şahinoğlu denen birisi ile bu konuda devamlı temasım varmış. “Durun” dedim. Ben ne Tülin Şahinoğlu diye birisini tanırım nede böyle bir olay oldu. Sadece İlhami paşa abuk subuk emirler vermeye başlayınca bende arkadaşlarıma konuşmalarınızı teybe alın yoksa başınız derde girer dedim. Oda tabii yapacaksın dedi. Sonra oturduk ve bana TSK’da bölünmüş bir görüntü olduğunu ve bazı davranışların çok kötü değerlendirmelere neden olduğunu anlattı. Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanının girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutanını nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde bunları devletin arşivlerine geçireceğim bu tarihi bir görevdir. Şener’in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerine eski meclis başkanı ve rektörler ile de görüşme yapmış Bunları nasıl yapar. Bu arada fişleme olayına değindi ve bu işin kendisini çok zayıflattığını ve TSK’ni küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattı. Şimdide başımıza jandarmanın emri çıktı. Bir derginin okunması için emir vermişler.” ,

Aynı notun devamında “Karargaha dönünce Kara Kuvvetleri Komutanı aradım ve doğru ona gittim. Mantı yapmıştı. Konuşmalarımızı anlattım. Anlattıklarım onu çok rahatlattı. Önce fişleme olayı yönünden rahatladı, sonra diğer olayların gelişmesi ve Genelkurmay Başkanınin sonunda istediklerimizi yapmaya razı olmasından çok mutlu olduğunu belirtti. Bu arada Şener’in kendisini aradığını ve Genelkurmay Başkanının onu hırpaladığını ve biz bu iş hep beraber yaptık o halde herkes benim yaptıklarımı üstlenmeli dediğini anlattı. Bende kendisine saçmalık onun istediği hep darbe yapmak başka bildiği bir şey yok dedim. Hava Kuvvetleri Komutanı ile ikisini durdurmaya karar verdik. Kara Kuvvetleri Komutanı bir ara Şener’i görmüş ve Şener ona ne haber diye sorunca menfi demiş ve bir anda Şener’in yüzü asılmış başka bir şey konuşamamışlar.”,

“17 Mart 2004” başlıklı notta, “Biz komutanlar erkenden tümen komutanın odasında buluştuk. Herkesin yüzü bir karıştı. Amaç bundan ne yapacağımıza karar vermekdi. Erken gitmemizi Kara Kuvvetleri Komutanı istedi. Önce Kara Kuvvetleri Komutanı ordulara yaptığı ziyaretle ilgili kısaca bilgi verdi. Maalesef herkes durum kötü ama darbe ile düzeltilmesi için iç ve dış ortam müsait değil dediler. Buna göre bir değerlendirme yapmamız gerekiyor dedi. Hepimiz fikrimizi söyledik. İnanılmaz ama Şener hala bu iş olsun diye çırpınıyordu. Bence Genelkurmay Başkanından nefret ettiği ve Kara Kuvvetleri Komutanı olmak istediği için saplantı haline gelmişti. Şener söz aldığı sırada Genelkurmay Başkanının her şeyden haberi olduğunu ve kendisine özel olarak cevaplandırılmak üzere bir yazı yazdığını bunu kendisinin kabul edemeyeceğini söyledi yazılan yazı yayınlanan bir derginin personel tarafından okunması hakkındaydı.” ,

“24 Nisan 2004” başlıklı notta, “Bugün Kıbrıs’ta referandum yapılıyor. Sonuçlar akşam 18:00’dan itibaren alınmaya başladı. Gece yarısı sonuçlar Türktarafı %65 evet Rum tarafı %75 hayır. Böylece Kıbrıs’da hiçbir değişiklik olmadı ama Rumlar AB’ne girecek. Akşam Jandarma Genel Komutanının evinde yemeğe gittik. Genelkurmay Başkanı gittikten sonra aramızda konuştuk. Anladığım kadarı ile Jandarma Genel Komutanı ile Hava Kuvvetleri Komutanı hala bozuklar. Amaçları illaki darbe yapalım ve AKP’yi uzaklaştıralım. Yapalımda Kara Kuvvetleri Komutanı olmazsa nasıl olur bunu düşünen yok. Hava Kuvvetleri Komutanını fena bozdum zira vatanını sadece o seviyor ve ona destek verilmiyormuş pozlarında. Üstelik ne söylediğini kendisi de anlamıyor. Şener hala darbeye ümidini bağlamış durumda bana “çok erken çözüldük daha direnmeliydik “ demez mi. Bütün gün Kıbrıs çalıştım. Bundan sonra ne olacağı çok önemli.”,




Yüklə 14,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   283   284   285   286   287   288   289   290   ...   2079




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin