Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan soruşturmada çeşitli şüphelilerden ele geçirilen DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İÇİN ÖNERİLER (MASTIR PLAN ÖN ÇALIŞMASI) isimli dokümanda, terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerine sızma ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanma faaliyetlerinin hedeflendiği ve bu hedefin gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Soruşturma kapsamında yakalanan şüpheliler Kemal AYDIN, Neriman AYDIN ve Durmuş Ali ÖZOĞLU isimli şahısların Ergenekon Terör Örgütünün hedeflerini gerçekleştirme amacıyla hayati derecede önem verdikleri Türk Silahlı Kuvvetlerine sızabilmek için bir kısım Harp Okulu öğrencilerine çeşitli şekillerde ulaşarak örgüte kazandırdıkları dosya kapsamıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yine soruşturma kapsamında yakalanan şüphelilerin iddianamenin giriş kısmında belirtilen alışılmış terör örgütlerinin kullandığı yöntemlerden farklı olarak Devletimizin temel kurumlarını karşılarına almak yerine Devletin bütün kesimlerinde bulunan görevliler arasında örgütlenmeye çalıştıkları, bu bağlamda Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmaya özel bir önem verdikleri anlaşılmaktadır.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütüiçinde 2002 yılında Milli Mücadele Hareketi olarak meydana getirilen bu oluşumun liderinin şüpheli Kemal Aydın olduğu hususunda dosya içeriği karşısında bir kuşku bulunmamaktadır. Örneğin şüpheli Neriman Aydın tarafından 20.02.2007 tarihinde Durmuş Ali ÖZOĞLU isimli şahsa yazılan mektupta; “Bizim düşüncemiz ise millet bu büyük davayı bir güç halinde konuşuncaya kadar Önder’i bu tür emperyalist tedbirlerden ve yaratacakları bilinçli ve amaçlı tehlikelerden uzak tutmaktır. ancak yine karar Önderimizin ve sizindir…Kemal Aydın’dan ve Ali Özoğlu’ndan birer tane daha olsaydı keşke, ama yok… yok yok.. Öncelikli görevimiz sizi gücümüzün yettiğince korumaktır…”, 09.11.2005 tarihinde Sevgi ERENEROL isimli şahsa hitaben yazılan mektupta ise; “…Türk Milletinin Ulusal uyanışında bir büyük mücadeleyi zaferle sonlandırmak üzere tarihi bir sorumluluğu üstlenen Sayın Kemal Aydın Bey…” , yine şüpheli tarafından gönderilen bir a mailde, “Kemal AYDIN benim ağabeyim... üç bucuk yıldır muhteşem bir hareketin önderliğini yapmaktadır...” ifadeleri kullanılmaktadır. Yine birçok mektup ve konuşmada şüpheli Kemal Aydın’dan “Büyüğümüz”, “Büyüğümüz bir müthiş Türk olup, bize 4,5 yıldır Önderlik yapmaktadır”, “Sen öyle bir insanla tanıştın ki, seni her konuda yetiştirecek, geleceğe hazırlayacak engin bir bilginin sahibidir kendisi. Zaten böyle olduğu için bizlere önderlik yapmaktadır” ifadeleri kullanılarak söz edilmekte ve yokluğunda bile kendisinden bahsolunurken olağanüstü saygı gösterilmektedir.
Şüpheli Kemal Aydın, şüpheliler Neriman, Durmuş Ali, Hatice Bahtiyar ve İbrahim Özcan’ında katıldığı 7 Ocak 2006 tarihinde yapılan bir toplantıda “Kumanda heyeti istemezse, izin vermezse hiç kimse bir sızamaz, isterseniz deneyin. Ayrıca hareketimizi yöneten kumanda heyetinde asker ve polis asla olmayacak “ demek suretiyle meydana getirdikleri oluşumun işleyişi hakkında bilgiler vermektedir. Şüpheli Neriman AYDIN Hayri B. isimli kişiye yazdığı mektupta amaçlarına ulaşmak için kullandıkları ve kendilerinin karargâh olarak sözettiği ve muhtemel olarak Ankara İli Meşrutiyet Caddesinde bulunan bir yerle ilgili olarak; “…Meşrutiyet, Türk Ulusunun Ankara’dan yön ve yol bulmasında bir karargah merkezidir. Meşrutiyet, içeri giren insanı kendiliğinden etkileyecek zaman ve mekan üstü bir yer olmalı, havası büyülemeli, hatiplerinin söylemleri ise özellikle ilk kez gelen insanı kalbinin en hassas yerinden vurmalı, yerinde oturtmamalı, heyecanlandırmalı, ayağa kaldırmalı. Meşrutiyet kuralları sıkı, insanları sadık, Önderi’nin ışığında(şüpheli Kemal Aydın kastedilmektedir) tüm Anadolu’yu sallamalı, depremleri şiddetli olmalı… Tabii emperyalizme karşı dikkatli ve kendini korumalı. Meşrutiyet’in sırları olmalı… Fikirler ve eylemleri sadece kurmay heyeti bilmeli… Kurmay heyet arasında sır ve soru işareti olmamalı. Az insanla çok iş yapılmalı…Sayın Ergün POYRAZ bey ile de Kemal Bey’den konuşmasını isterseniz…. Kendisinin olaya çeki düzen vereceğine şüphem yoktur. ..Sizinle paylaştığım her cümle bir sırdır ve sadece Kemal Beyle paylaşılır. Karargâhın sırları sırlarımızdır. Sadece dikkat etmemiz gereken husus sırlarımızı kimlerle paylaştığımızdır” şeklindeki sözleriyle çalışma yöntemlerine ilişkin bilgiler vermektedir.
Şüpheli Kemal Aydın’ın aşağıda ana hatlarıyla açıklandığı ve ayrıntısı da deliller kısmında verildiği şekilde terör örgütünün amaçları doğrultusunda kendisine farklı alanlarda verilen görevleri yönetici olarak üstlendiği ve TSK’ne örgütün sızma çalışmalarını da yardımcısı Neriman Aydın ile birlikte idare ettiği görülmektedir.
Şüphelinin, 1950 yılında Gümüşhane ilinde doğup, 1973 yılında Ziraat Bankasında memur olarak göreve başladıktan sonra, bir süre Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda çalışarak, 2001 yılında Türkiye Kızılay Derneği’nde müfettiş olarak yaptığı görevden emekliye ayrılmasına karşın, öğretim görevlilerinden esnafa, askerden polise, istihbarat görevlilerinden askeri okul öğrencilerine kadar değişik alanlara yayılmış birçok meslekteki çeşitli kademelerde bulunan kişilerle kurduğu ilişki hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve bu kişilerden gördüğü itibarın örgütün kendisine sağladığı güçten ve konumundan kaynaklandığı açıktır.
Geçimini almış olduğu emekli maaşı ile sağladığını söylediği halde, birçok insanı evinde ve başka yerlerde ağırlaması, mülteci olan kişilerin yurt dışına gitmelerini sağlaması, kendisinin ise yurtdışı ve yurtiçinde birçok seyahate katılması, iş ihtiyacı olan kişileri işe alması, irtibatlı olduğu kişilerin tayin ve atama sorunlarını gidermesi, özelikle askeri ihale ve benzeri ticari faaliyetlerde bağlantılar sağlaması da olağan değildir.
Toplum üzerinde örgütün düşüncelerini etkinleştirmek üzere kendileriyle aynı düşünceyi paylaşan ve medyada etkili olan insanları kullanmayı amaçladığı, bu bağlamda İçişleri Bakanlığında Mülkiye Başmüfettişi olarak görev yaptığını söylediği C.E. ile görüşmesinde, başkomutanın emri olduğunu söyleyerek Yargıtay eski C.Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, örgütün amaçlarına hizmet eden ‘TOPLUMSAL HABER’ de yazı yazmasını istemiştir.
Yine, Trabzon KTÜ’nde görevli Ercüment OVALI’nın, para bulabilmek için şirketin ortaklarını topladıklarından bahsettiği görüşmede, ‘nasıl olsa ben sizi paraya boğacağım, şaşıracaksınız kardaş devlet boğacak ben boğmayacam diyeceksiniz ki bugünleri de görecek miydik’ dediği, aynı şahsa Kuvayı Milliye Derneğine yapılan operasyon ile ilgili, Veli Küçük’ ün bir kahraman olduğunu söyledikten sonra ‘devletin esas devletimizin emrettiği doğrultuda doğru şeyler yapmaya devam edeceğiz, asıl amacın Veli Küçük aracılığı ile esas devletin vurulmak istendiğini, devlet gereğini yapar sen merak etme’ demiştir.
Kızılay Teftiş Kurulu Başkanı olduğunu beyan ettiği H.S.’ya, ‘bu devlet talimatıdır, bizim ajansımızla ilgili, onu oraya baskı yaptırabiliriz, o çocukları onların ihtiyacı var katkıya, bu da bana bir emir, o bize bir emirdir, devletin başından emirdir’ dediği belirlenmiştir.
Şüphelinin Doğu Türkistan, Azerbaycan, İran ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uyruklu vatandaşlarla irtibatları olduğu, bunları Ergenekon Terör Örgütünün emir ve talimatları doğrultusunda, diğer üyelerle birlikte organize edip yönlendirdiği, mülteci olanlarla irtibata geçtiği, bir kısmının yurt dışında kalıp iltica etmelerini sağladığı, örneğin, A.A. ve başkaları ile görüşmesinde, Amerika’nın, Doğu Türkistan’da İsyan çıkarmaya çalıştığını, bu isyan için dünyanın çeşitli yerlerindeki Doğu Türkistanlı şahıslarla irtibatlı olduğunu, bunu önlemek amacı ile Salihlide bulunan Doğu Türkistanlı şahıslardan tanıdığı olup olmadığını sorduğu, ‘şimdi devletimizin bize talimatı bu, esas devletimizin, benim ilgilenmem istendi bu işle, konuşalım oldu mu? sana anlatayım olayın vahametini ona tedbir alacağız’ şeklinde konuştuğu belirlenmiştir.
Durmuş Ali ÖZOĞLU ile görüşmesinde; ‘Biz Hasan kardeşimle beraberiz, bu Kıbrısla ilgili hadisenin zemini hazırdır en kısa zamanda istiyoruz sizden demesi üzerine, Durmuş Ali’ nin yarin ablamda (Neriman Aydın) olacak abi dosya, İzliyosun demi şeyleri olayları’ dediği ve örgüt yapısı içerisinde bir plan hazırlığı olduğu anlaşılmıştır.
Azerbaycan uyruklu S.A.’in kendisine, A.’ in bir yakınının Bakü’ ye geleceğinden bahsetmesi üzerine, şüphelinin ‘ama ne istedikleri, senden ne isteyecekleri önemlidir, biliyorsun şimdi, telefonum dinlendiği için söylemiyorum anladın mı, sen de taleplerinden sonra, beni bilgilendiriyorsun’ diyerek örgütün hiyerarşik yapısı içindeki konumunu ortaya koymuştur.
İran uyruklu Elyar isimli şahısın Kanada’ya yerleşmesi sırasında karşılaştığı sıkıntıları dile getirdiği telefon görüşmesinde, şüphelinin ‘ben sana giderken herşeyi söyledim, hiç söz tutmadın, ben sana giderken birşeyler söyledim şunları şunları şunları şöyle yap, şöyle davran, bu telefonda olmaz, bu telefonda bana neyi anlatıyorsun’ dediği, bu şekliyle aralarındaki özel ve gizli ilişkiyi vurguladığı, örgütün yurt dışında yapacağı faaliyetler için bu şahsın ve diğer bir kısım kişilerin yurt dışında kalmalarını temin etme gayreti içindedir.
Şüphelinin, örgütün psikolojik savaş faaliyetlerinde de görev aldığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede S. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinde; ‘sizin savaşınızın 12 nisan 2007 tarihinde başladığını, düşmanın yürüttüğü psikolojik savaşta mağlup olmamalarını söyleyerek bilgi alması için toplumsal haber.com isimli sitenin adresini verdiği ve oradaki herşeyi inceliyorsun oradaki herşeyi, orayı biz orayı biz devlet organize ediyor orasını, esas devlete ait anladın mı, burada Neriman Aydın, Ali Özoğlu ve Hatice Bahtiyar’ ın yazılarını göreceğini, özellikle Neriman Aydın’ın bütün yazılarını okumasını istediğini, Antalya’ya gittiğinde şahısla görüşeceğini söylediği, Serkan’ın genelkurmayla falan görüştün mü demesi üzerine, şüphelinin telefonlardan, telefonlarda hiçbir şey konuşmuyoruz’ demekte bir yandan da diğer birçok konuşmasında da belirttiği gibi yasadışı faaliyetlerini gizlemek amacıyla telefon konuşmalarına kısıtlamalar getirmektedir.
Örgüt içerisinde değişik görevleri bulunan birçok kişinin şüpheliye sürekli istihbari bilgi ve doküman aktardığı da saptanan hususlardandır. Bu bağlamda, şüpheli Hamza Demir ile telefon görüşmesinde Hamza’nın ‘bu telefonda olmaz da abim, Batman’dan birşeyler yakaladım, çok önemli içinde bir tane de namussuz var da, ben notlarını he notlarını tabi onların hep aldım’ dediği, şüphelinin tıpkı kendisine bağlı hücre yapılanması içinde yeralan askeri personel gibi Hamza Demir, M.T., A.E., H. vs. kişilerin topladıkları istihbari bilgileri şüpheliye aktardıkları, şüphelinin de bir yandan bu istihbari çalışmaları yönetirken bir yandan da elde edilen bilgileri örgüt içindeki üstlerine aktardığı tespit edilmiştir.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütüyapılamasında şüphelinin askeri personel sıfatı olmamasına rağmen, çevresinde askeri personel olarak tanındığı ve “paşa” unvanını kullandığı da görülmüştür. Bu bağlamda Ş. isimli şahısla yaptığı görüşmede, Ş.’ün ‘Paşam şöyle kısaca bir şey yapayımda… arkadaşlar merkez ordu evinde kalacaklarmış’ dediği, bir başka görüşmede N.’in ‘Kemal bey sizin askeri kimliğiniz yok mu’ diye sorması üzerine şüphelinin ‘şimdi siz buralarda oturanlar bu işlerin özel olduğunu bilmiyor musunuz, telefonda birşey söylemiyorum ben telefonda bunlar söylenmez gizli olacak’ dediği ve devamında bu kişiler tarafından tuğgeneral olarak tanındığı anlaşılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |