Bu olayla ilgili kolluk değerlendirme raporunda özetle; “…DHKP/C Terör Örgütünün F Tipi Cezaevlerine karşı ölüm orucu eylemine girmesinin altında; örgüt içi disiplin ve hiyerarşinin kaybedilmesinden korkulması, toplu eylemlerle cezaevi idaresinden taviz koparılamayacak olması, cezaevlerinin okul ve karargâh gibi kullanılamayacak olması gibi sebepler yatmakta olduğu, örgütün daha önceki eylemlerin (1984 ve 1996) aksine son sürecin zorlu geçeceğini düşünmekle birlikte sonuç itibariyle devletin geri adım atacağını ve F tipi uygulamasından vazgeçeceğini hesap ederek ölüm orucuna başladığı, geçen sürede birçok örgüt mensubunun hayatını kaybettiği, bunun yanında sakat kalanlarla birlikte çok sayıda kişinin ölüm oruçlarını bıraktığı için örgüt tarafından hain ilan edildiği, bu nedenle örgütün ölüm orucu eyleminden bir şekilde kurtulmanın planlarını yapmaya başladığı, F tipi cezaevi uygulaması gerekçesiyle DHKP/C terör örgütü tarafından canlı bombalı eylemleri dahil birçok silahlı ve bombalı eylem gerçekleştirildiği, bu eylemler içerisinde en dikkat çekenlerinin Adalet Bakanlığına yönelik olarak gerçekleştirilmek istenen canlı bombalı saldırılar olduğu, DHKP/C terör örgütü ölüm orucu eyleminden gerekçesiz vazgeçmesi durumunda, diğer örgütler ve kendi mensupları tarafından “Bu kadar bedel boşuna mı verildi” eleştirisi ve sorgulamasıyla karşılaşacağından makul olmasa da bir bahane ile düştüğü ölüm orucu eylemi girdabından kurtulmak istediği, tam da bu noktada Veli KÜÇÜK’ ün de kabul ettiği gibi, devreye girmesiyle eylemini sonlandırdığını, bu durumun terör örgütünde büyük bir zafer olarak karşılandığı, DHKP/C adlı silahlı terör örgütünnü hatalı bir karar alarak düştüğü ölüm orucu eylemi girdabından Veli KÜÇÜK’ün devreye girmesiyle kurtulmuş olduğu….” belirtilmiştir.
Gizli Tanık Dilovası ifadelerinde özetle; “…Dev-Sol Örgütün atılım yılları olan 1990–92 yılları arasında eski MİT Mensubu Hiram ABAS, Emekli paşalar İsmail SELEN, Memduh ÜNLÜTÜRK ve Kemal KAYACAN, Adana Jandarma Bölge Komutanı Temel CİNGÖZ, MİT müsteşarlığı yapmış Adnan ERSÖZ gibi birçok sansasyonel hedefe yönelik eylemler yapıldığını, bu eylemlerin yapıldığı dönemde örgütte sorumlu düzeyde faaliyet yürüten, örgütün her şeyine hakim olan arkadaşları ile yaptığı görüşmelerde örgütün eylem amaçlı böyle bir istihbarat çalışmasının olmadığının konuşulduğunu bildiğini, çok ciddi ve gizli nokta eylem istihbaratlarının örgütün merkezi tarafından ekiplere ulaştırılmasında derin bağlantıların olduğunu ve adeta eylemlerin servis edildiğini düşünüğünü...” söylemiştir.
Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral TEMEL CİNGÖZ suikastı faili Adnan TEMİZ 16.06.1991 tarihli ifadesinde özetle; “…Temel CİNGÖZ suikastının ( Kalmış olduğu Jandarma Lojmanlarının giriş-çıkış yolları krokisi ve her sabah evden çıkışının saat saat belirtildiği ) istihbaratının THKP-C Dev-Sol örgütünün Merkez Komite Üyesi ve aynı zamanda Askeri Komite sorumlusu Haluk (Kod) Niyazi AYDIN tarafından kendisine kapalı zarf içerisinde hazır olarak gönderildiğini, yine Adana’da gerçekleştirilecek başka eylem istihbaratlarının da örgütün merkezi tarafından kendisine hazır olarak geldiğini…” beyan etmiştir.
Gizli Tanık İsmet ifadelerinde özetle; “…Temel CİNGÖZ’ ün görevli olduğu dönemde Adana’da Adnan TEMİZ isimli Dev-Sol militanının ekip komutanlığını yaptığı SDB ekibince taranarak öldürüldüğünü, kendisine bu suikastın karanlık geldiğini, Adnan TEMİZ’ in Jandarma A Tipi Özel Kuvvetlerdeki bir görevlinin akrabası olduğunu, yine Adnan TEMİZ’ in Adana’da Amerikalı Mozelle isimli çavuşun öldürülmesi eylemine karıştığını, daha sonra yakalanarak tutuklandığını, Malatya cezaevinde tutuklu bulunduğu sırada örgüte ihanet ettiği gerekçesiyle yine örgüt mensupları tarafından öldürüldüğünü, ihanet gerekçesinin ise yakalandığında poliste ifade vermiş olması olarak gösterildiğini, oysa poliste yakalanıp da ifade vermeyen örgütçü sayısının yok denecek kadar az olduğunu, hatta Adnan TEMİZ’in ifadesinde önemli olarak anlattığı örgüte zarar verecek bir şey olmadığını, yani ifade vermiş olması bahane edilerek Adnan TEMİZ’ in öldürülerek susturulmuş olduğunu…” , “…1988–1989 yıllarında Jandarma A Tipi Özel Kuvvet Birlikleri kurulduğunu, bu birliklerde subay olarak görev yapan görevlilerle örgütün talimatıyla silah, patlayıcı ve istihbarat konularında bilgi alış verişi yaptıkları görüşmeleri olduğunu…,…1989 yılında Dursun KARATAŞ’ın cezaevinden firarı ile birlikte örgütte atılım yılları yani örgütün silahlı ve bombalı saldırı eylemlerinin, suikastlarının yapıldığı sürece geçildiğini, örgütün eylem yapmak için silah ve patlayıcı ile ciddi bir istihbarat desteğine ihtiyacı bulunduğunu, o dönemde Jandarma A tipi Özel Kuvvetlerinde görevli bir yüzbaşı vasıtası ile örgütün eylem için ihtiyaç duyduğu patlayıcı, silah ve eylem istihbaratlarını tedarik ettiğini…” , “…1979 yılında Paşa GÜVEN’in yurtdışı sorumlusu olduğunu, Türkiye’de Dursun KARATAŞ ve yönetici kadrosunun yakalanmasıyla Paşa GÜVEN’in çağrılmasına rağmen Türkiye’ ye gelmediğini, yurtdışında gayri meşru işlerle uğraşıp, mafya, eroin kaçakçıları ve devlet görevlileri ile içli dışlı olduğunu, 1982–1990 yılları arası Avrupa’dan eroin ve kirli işlere bulaşmış mafya tipli insanları Türkiye’ye sorumlu olarak gönderip banka soygunları ile beraber kara para trafiğini idare ettiğini…” söylemiştir.
Dostları ilə paylaş: |