1. T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI


-şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ



Yüklə 14,92 Mb.
səhifə204/230
tarix30.04.2018
ölçüsü14,92 Mb.
#49575
1   ...   200   201   202   203   204   205   206   207   ...   230

44-şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ

a-Savunmaları,

Savcılık beyanında;

Askeri liseyi İzmir'de okuduğunu, 4 yıl Ankara'da Kara Harp Okulunda okuduğunu, sadece Neriman ve Şüpheli Kemal Aydın'ı tanıdığını, Şüpheli Kemal Aydın'ı devre arkadaşı Noyan Çalıkuşu’nun bir seminerde tanıyıp fikirlerini çok beğenerek daha sonra kendisini de tanıştırdığını, 3 yıldır kendileri ile tanıştıklarını, zaman zaman onlarda kaldığını, Kemal ve Neriman Aydın'ın Veli Küçük ve Ergenekon ile bağlantılı olduğunu bilmediğini, Kemal ve Neriman Aydın’ın Genelkurmay Başkanlığı nezdinde hatırlı ve itibarlı şahıslar olduklarını, bu şahıslarla görüşmelerini Genelkurmay Başkanlığının bilmemesi ve askeri istihbaratın kendilerini uyarmamasının mümkün olmadığını, kendilerinin Genelkurmay ile yazışma yaptığını tahmin ettiğini, ancak herhangi bir yazı yazdıklarını da görmediğini, Şüpheli Kemal Aydın’ın kendilerine devletin onlarla görüştüğünü bildiğini ve bilmemesinin mümkün olmadığını söylediğini, üç yıldır kendisi ile görüşmelerine rağmen askeri istihbaratın uyarmadığı için kendisine güvendiklerini, kendisinin bilge bir insan olduğu için halen de güvenmekte olduklarını, onunla ilişkilerini bilinçli olarak yaptıklarını ve bu ilişkilerini tesadüfen yapmadıklarını, kişiliğini iyi tanıdıkları ve sevdikleri için görüştüklerini, illegal bir görüşmeleri olmadığını abi-kardeş ilişkisi içerisinde görüştüklerini,

Noyan Çalıkuşu, Eren Mumcu, Önder Koç, Hasan Hüseyin Uçar’ın devresi ve sınıf arkadaşları olduğunu Yaşar Solmaz'ın da Harp Okulundan alt devresi olduğundan tanıdığını, Noyan Çalıkuşu ve Eren Mumcu'yu askeri liseden tanıdığını, samimiyetlerinin o dönemden beri olup göreve başladıktan sonra da irtibatlarının devam ettiğini,

Durmuş Ali Özoglu'nu "Şifre çözüldü", "Ermeni Fransız ilişkileri" gibi kitaplarını okuduğu için tanıdığını, bir keresinde Şüpheli Kemal Aydın'ın evine gittiğinde kendisini gördüğünü,

Şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın evine daha çok Noyan Çalıkuşu ile gittiğini, diğer arkadaşlarının bir iki kez kendisiyle birlikte gittiklerini, fazla irtibatları olmadığını,

Şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın evine gittiklerinde genelde günlük konuşmalar, tarihi konuşmalar ve Mustafa Kemal Atatürk ile alakalı konuşmalar yaptıklarını,

Şüpheli Neriman Aydın'ın ikametinde yapılan aramada ele geçen ve bazı şahısların isimleri ve telefon numaralarının yazılı olduğu belgede yer alan isimlerin bir kısmının askeri öğren olabileceğini, ancak Şüpheli Kemal Aydın’ın evine gelmediklerini, bu listenin ve el yazısının kendisine ait olmadığını, Neriman’ın da bu liste ile alakalı olduğunu zannetmediğini,

Neriman Aydın’ın ikametinde ele geçirilen ve askeri öğrenci olduğu anlaşılan bazı isimlerin altına disiplin puanlarıyla ilgili açıklamalar yazılı olan evrakın Neriman’ın evlerine gelen askeri öğrencilere ait olduğunu içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığını, diğer bir dokümanda adı geçen şahısları tanıdığını, Harp Okulunda Bölük Komutanı olduğu için bu çocuklarla ilgilendiğini, o puanları kendisinin tuttuğunu, listenin oraya gittiği zaman orada kalmış olabileceğini, aralarında ayrılmak isteyen bazılarının ikna edilmesi için Şüpheli Kemal Aydın’la fikir alışverişi yaptıklarını, nitekim o listeden ayrılan olmadığını,

Noyan Çalıkuşu ile kendisi dışındaki şahısların Şüpheli Kemal Aydın'ın evine bir kere gittiklerini, onları kendilerinin götürdüklerini, Şüpheli Kemal Aydın'a bazı bilgi amaçlı sorular sorduklarını, onun da kendilerini bilgilendirdiğini,

Şüpheli Kemal Aydın’ın derin devletin adamı olduğuna ilişkin hiçbir yerde arkadaşlarına bahsetmediğini, Derin Devlet diye bir şey bilmediğini, ağabeyi Volkan Çelebi’nin İstanbul’da olduğu için kendisinin Şüpheli Kemal Aydın ile irtibatlarını algılayamadığını, emekli olan babasının Şüpheli Kemal Aydın’ı fazla bilmediğini, toplumda bilgi kirliliği olduğundan kendisinin görüşmelerinden rahatsızlık duymuş olabileceğini, ancak derin devlet tabirini kullanmalarının şuuraltı kirlenmesi sonucu olduğunu, Kurtlar Vadisi izleyen bir ülkede bu tür varsayımların normal olduğunu, Şüpheli Kemal Aydın’ın derin devlet ile irtibatı olduğunu zannetmediğini, hafta sonları bazen bir gün Şüpheli Kemal Aydın’ın evinde kaldığını,

Bir telefon görüşmesinde Neriman’la konuşurken söylediği “telefonuma virüs girdi, düşman boş durmuyor” sözünün espri amaçlı olduğunu, başka bir görüşmede de bir askeri öğrencinin hakkında yapılan soruşturmada yapacağı savunmayla ilgili Şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın öğütlerde bulunduğunu,

Bir kurmay subayla ilgili Neriman Aydın’la yaptıkları telefon görüşmesinde, Türk Milliyetçiliğini kabul etmeyen bir kişiyi Neriman’la konuştuklarını,

Yine bazı askeri şahıslar hakkında Neriman’la yaptığı bir görüşmeyle ilgili olarak; o görüşmede rapor vermediğini, kendisi askeri şahıslarla ilgilendiği için bunları bilmesi gerektiğinden, emekli orgenerallerle bu konuları görüşebileceğini düşündüğünden anlattığını,



Şüpheli Kemal Aydın’la yaptıkları bir konuşmayla ilgili olarak; Şüpheli Kemal Aydın’ın sürekli brifing verdiğini, ona Cumhuriyet Mitingini sorduklarını, “bizim ile alakası var mı” derken mitingdekilerin çoğunu tanıdığı için organize eden kişilerin kim olduğunu sorduğunu, mitingde Doğu Perinçek’in olup olmadığını bilmediğini,

Yanında olduğu sırada Noyan’ın Durmuş Ali Özoğlu ile yaptığı telefon görüşmesiyle ilgili olarak; kendisi yaşlı olduğu için nöbeti onlara devredeceğini, Mustafa Kemal "kurmay olmasaydım bu mesleği bırakırdım" dediği için Durmuş Ali Özoğlu’nun onlara bu konuda telkinde bulunduğunu, ondan önce de kararının bu yönde olduğunu,

Durmuş Ali Öoğlu ve Noyan Çalıkuşu'nun derin devlet olarak söylediği konuyla ilgili olarak Noyan’ın derin devlet tabirinden devletin derinliği vardır şeklinde izah ettiğini, ayrı bir derin bir devlet olmadığını, kendilerine özellikle Özel Kuvvetler’i tavsiye etmesinin tatmin olmaları açısından olduğunu, Özel Kuvvetler ve kurmaylığın askeriyede önemli olduğunu, kendisinin de bu yüzden helikopter pilotu olduğunu, Noyan Çalıkuşu'nun da kendini Özel Kuvvetler’e hazırladığını komando kursunu tamamladığını, bu yönde gayret ettiğini,

Tamamen mesleğiyle ve göreviyle ilgili konuları Durmuş Ali Özoğlu ile paylaşmasının nedenini açıklarken; kendisi yazar olduğu için ve arada pilotlarla da görüştüğü için kendisine bazı taktikler verip tecrübelerini anlattığını, görüşme içinde geçen "direkt sizle irtibatı bizim için daha uygun onlar üzerinden haberleşmeyi düşünüyoruz yani bu manada" sözleriyle kendisi ile konuştuğu taktirde şüpheli Kemal Aydın üzerinden konuşmayı kastettiğini ve mesleki konularda bilge kişiliğinden istifade etmeye çalıştığını,

Noyan Çalıkuşu ile yaptığı bir görüşmeyle ilgili olarak; bu görüşmenin espri konusu olduğunu, askeri helikopterle sivil şahsı alıp gelmenin mümkün olmadığını, şüpheli Kemal Aydın askeri bir şahıs olmamasına rağmen askerin kayıtsız şartsız bağlandığı konusuyla ilgili "Kemal amca bizi böyle yetiştirdi" derken, şüpheli Kemal Aydın’ın bilge insan olduğu için kendilerini felsefi olarak asker mantığı ile yetiştirdiğini,

Onur Demiroğlu’nun terhis olmuş bir er olduğunu, İstanbul'da çaycılık yaptığını, Demiroğlu’nun kendisini sevdiği için paşam diye hitap ettiğini, kendisine toplumsal haber.com adlı internet sitesini takip etmesini söylediğini, bu kitapları tavsiye etmek için mezun olduğu okula gidip okul müdürüne tavsiye etmiş olduğunu,

Şüpheli Kemal Aydın tutuklanınca kendilerinin şahit olarak dinlenmelerini istediğini, Noyan Çalıkuşu’na bu konuda bilgisi olup olmadığını sorduğunu, telefonları dinlendiği için bazı konuları yüz yüze görüşeceklerini söylediğini,

Neriman Aydın’ın telefonuna şüpheli Kemal Aydın tutuklandıktan sonra ihtiyaçları olursa yardımcı olmak için mesaj attığını,

Hasan Hüseyin Uçar’ın “yargıya güvenimiz de fos çıktı” derken yargıda tanıdıkları kimse olmadığını kastettiğini, Kemal Aydın’ın resminin gazetede çıktığı için cezalarını bulurlar diye konuştuğunu,

Bodrum’a görev amaçlı gittiklerini, orada gördükleri itibarın kaynağının şüpheli Kemal Aydın’ın kendisi olduğunu, komutanlarla çeşitli defalarda görüşüldüğünü, askeri istihbaratın ve diğer komutanlarının kendilerine bu konularla ilgili uyarıda bulunmadıklarını, bu kişilerle ilişkileri hakkında her hangi bir tehlikeyi işaret etmediklerinden ve gerek istihbaratın gerekse sıralı sicil amirlerinin onları uyarmadıklarını, eğer ortada böyle bir terör suçu varsa askeri istihbaratın üç senelik periyod boyunca bunları pas geçmeyeceğini,

Bu olaylar olduktan sonra kendilerini Genelkurmayda görevli Eğitim Öğretim Başkanı M.B. Paşa’nın birliklerini ziyaret ettiğini, görüştükleri kişilerden haberdar olduklarını onlarla ilgili tehlikeli bir durum olduğunda kendilerini ikaz edeceklerini ama böyle bir durum olmadığını, Genelkurmay Başkanının onlara selamlarını ilettiğini,

Doğukan adlı Harp Okulu öğrencisini Maltepe Askeri Lisesinde tanıdığını,

Noyan Çalıkuşu ile Hamza Demir’in aralarında yaptıkları bir görüşmede; Hamza Demir’in özel bir telefon hattı aldığını kimsenin üzerine kayıtlı olmadığını artık bu hatla görüşme yapacaklarını söyleyerek "Bir tane de Çelebi'ye aldım" dediğini, Noyan Çalıkuşu’nun da "Bundan benim de almam lazım" dediği, Hamza Demir'in "H.'ın babası yapıyo, ona ben telefon açıyım da bir tane de sana ayarlasın, Hacıbektaş’tan ayarlıyorlar" dediği, Noyan Çalıkuşu'nun da "Tamam Çelebi’ye verirsin sen uğraşma, Çelebi halleder o zaman" dediği konuşmayla ilgili olarak; cevaben kendisinin özel bir hat kullanmadığını aynı numarasının geçerli olduğunu,

H.C.Ü.’ın, şüpheli Kemal Aydın’ın Eskişehir' de tanıdığı Hacıbektaş'lı bir üniversite öğrencisi olduğunu, şüpheli Kemal Aydın’ın bu şahsın babası ile ilişkili olduğunu, H.’ın, Hacıbektaş'tan telefoncu arkadaşından isimsiz cep telefonları alıp verdiğini, Hamza Demir’in kendi tasarrufu ile böyle bir telefon aldığını itibar etmediği için kullanmadığını, böyle bir telefon almadığını Noyan'a göndermediğini kendi özel hattı olmadığını, örgütsel bir durumu olmadığını,

Bir konuşmada Yaşar Tozkoparan ile Harbiye’den ayrılmak isteyen çocuklarla ilgili konuştuklarını, bu çocukların Yaşar Tozkoparan’ın arkadaşları olduklarını beyan etmiştir.

Şüpheli Kemal Aydın'la kendi aralarında yaptıkları bazı görüşmelerde şiddet kullanmaktan kan dökmekten ve sık sık hesap sormaktan bahsettikleri hususuyla ilgili olarak; darbeci bir zihniyetleri olmadığını, devleti yıkmak değil yaşatmak için gerekeni yapacaklarını ölürüz veya öldürürüz sözleriyle açıkladığını,

Hasan Hüseyin Uçar’la yaptıkları bir görüşmede sarfettiği “Bizim için o Amerika’da adam öldürmek daha kolay, sen hiç merak etme, oranın yarısı sokaklarda yatıyor, verirsin 100 doları, onlar şimdi kaçacaklar oralara ama, asıl orda öldürmek daha kolay, merak etme sen." sözleriyle ilgili olarak; devlet için Amerika'da hain öldürmenin daha kolay olduğunu, oluşum derken Harp Okulunda komutana çalışan ispiyoncuları kastettiklerini, kuş derken de acemi ve her şeyi komutana anlatan kişileri kastettiklerini, argo tabirle onların kafasının kopartılacağı derken onları sevmediklerini söylediklerini,

Kendisinin “Bu adamları kanında boğacağız” diye bir şey söylemediğini, “Hainlerin cezasını biz subay olarak her zaman vereceğiz” diyerek söylediğini, hedefinin Genelkurmay Başkanı olunca ülkeyi milleti şaha kaldırmak olduğunu, Ağustos ayında gerçekleşmesini istedikleri ve bekledikleri konuyla ilgili olarak o tarihte şüpheli Kemal Aydın'ın çıkacağını düşündüklerini, hain olarak gördüklerine ceza olarak ölüm cezasını uygulayacağı İhanet-i Vataniye Kanunu uygulayacağını söylediğiyle ilgili olarak ta hainlere ölüm cezası vereceğim derken devletin böyle bir şey vereceğini söylediğini,

Noyan Çalıkuşu ile yaptığı konuşmada geçen "30 Ağustos’ta tanklarla mı gelecen, beş gün önceden çık o zaman, helikopter tank iş birliği yapalım seninle, resmî geçitte tank geçmiyor mu geçiyor, resmi, Başbakana Cumhurbaşkanına selam vereceğiz demi, yoksa yanlış anlamasınlar yani" sözleriyle ilgili, orada herhangi bir şey ima etmediklerini, tanklar ve helikopterlerin geçeceğini söylediklerini,

Noyan Çalıkuşu ve Yaşar Tozkoparan ile yaptığı görüşmedeki sözleriyle ilgili olarak; telefonlar dinlendiği ve içeride olan kişilere zarar vermemek için böyle konuşulduğunu, yavaş yavaş düzelecek derken Harbiye'deki eğitim seviyesinden bahsettiğini,

M.D.'yu ismen tanıdığını, hiç görüşmediğini, Kemal ve Neriman Aydın’ın ayda bir bu şahıs ile görüşüp zaman zaman ona da bu şahıstan bahsettiklerini, onun sohbetlerinde Mustafa Kemal'i anlatan aydın ve devletin yanında yer alan bir Allah dostu ve aziz olduğunu, tarikat şeyhi olmadığını,

Hizb-ut Tahrir ile bir alakası olmadığını, istihbaratçı olduğunu, istihbarat amacıyla hareket ettiğini, o örgütü çökertmek için devlete yardımcı olmak düşüncesinde olduğunu, bu anlamda Ankara'da taksicilik yapan Süleyman Solmaz adlı biri aracılığıyla kendi mesleğini belirtmeden görüştüğünü, onlardan kitap aldığını, bunları şüpheli Kemal Aydın’a kendisinden bu konuda görüş almak için gösterdiğini, Kemal’in bunu incelerken tutuklandığını,

Şüpheli Neriman Aydın'ın ikametinden ele geçen hakkında Ankara 1 nolu DGM'nin 17.01.2003 tarih 2003/82 sayılı kararı ile toplatma ve el koyma kararı olan “Hizb-ut Tahrir” isimli kitap hakkında, bu kitapları onlardan görüş almak için götürdüğünü, öncelikle komutanlarına götürmeme sebebinin kendilerinin bilge insan olmaları dini konuları çok iyi bilmeleri ve tehlikeleri söyleyip bu konuda kendisini aydınlatmaları olduğunu,

Şüpheli Neriman'ın bilgisayarında çıkan ve Hizb-ut Tahrir örgütüne ait olduğu değerlendirilen toplam 8 sayfadan oluşan çok sayıda isimlerin yazılı olduğu listeyi Neriman’ın bilgisayarına kendisinin yüklemediğini, sadece iki kişinin ismini verdiğini, bunu devletin araştırması olabileceğini,



Şüpheli Neriman'ın ikametinde yapılan aramada, ele geçirilen bir not kağıdındaki, üst kısmında "Hizb-ut Tahrir" yazan, bunun altında "Süleyman", "Ulus Kiler çarşı girişindeki Türkcell telefoncu Rıza arkadaşı", "Keçiören Sanatoryum konuşma yerleri", "Her hafta toplantı yapılıyor, ayda bir büyük toplantı", "Aşama aşama hazırlık", "Senin bu kitaba geçmen için altı ayın var", "Bu iş için hiçbir şey talep etmeyen hocalarımız var", "CD leri kalabalık ortamda izleyin", "Telefonda kayıtları sayı olarak yapıyorlar 11 numara 7 numara gibi" yazan notların kendisine ait olduğunu, taksicinin vermediğini, onların yapısını gizlice araştırdığını,

Şüpheli Kemal Aydın ve Durmuş Ali Özoğlu’nun yaptıkları görüşmede; Kemal'in "Benim Özel Kuvvetlerim, Hizb-ut Tahrir’in belgelerini falanı filanı topladı valla…taksici şoförle konuşurken Hizb-ut Tahrirci olduğunu anladı, telefonunu aldı ondan o bizim çiroz…Ondan sonra o Noyan’la birlikte Cumartesi Pazar kayda aldılar resimlerini çektiler adamın” dediği, Durmuş Ali’nin "Mehmet Ali mi becerdi bu işi" dediği, Kemal'in de "He Mehmet Ali, abi ben sana söyliyim o çocuk valla geleceğin genelkurmayı" dediği konuşmayla ilgili olarak; belgeleri onun için temin etmediğini, ondan emir almadığını, kendisine verdikten sonra konuyu Durmuş Ali'ye anlattığını, kendisini Özel Kuvvetler ve kurmaylığa yönlendirdiği için, öyle olmalarını istediği için öyle konuşmuş olabileceğini, onların resimlerini Noyan’la birlikte cep telefonuna çektiklerini, CD' ye aldıklarını, aradan 2 aylık süre geçmiş olduğu halde bu kadar uzun süre konuyu komutanlarına iletmemesinin nedeninin konunun olgunlaşmasını beklemesi olduğunu,

Süleyman Solmaz’a "Abi arkadaşların gelmeleri yarın belli olacak ev değil de kizilayda" şeklindeki telefon mesajını kendisinin çektiğini, evde görüşmek tehlikeli olacağı için Kızılay'da bir yerde görüşmek istediğini, güvenlik için yanına birkaç arkadaşı da alacağını söylediğini, o arkadaşının Noyan olduğunu başka bir arkadaşı da alacağını,

Süleyman’ın kendisini ısrarla eve sohbete çağırdığını, onu reddettiğini, Noyan’la yaptığı görüşmede; Noyan’ın "buluşacan mı o elemanlarla" dediği, kendisinin “o elemanlar ev olmazsa olmaz diyolar kızılay olmaz diyolar…Dışarı çıkıyom ben Kemal amcayı görürsem öyle..Olmazsa eve giderim" dediği konuşmayla ilgili olarak; orada Kemal abi ile görüşüp olmazsa eve giderim derken Kemal beyin evine gideceğini kastettiğini, Hizb-ut Tahrircilerin evine gitmeyi kastetmediğini,

Neriman Aydın ile yaptığı görüşmede; "Noyan’ı soruyorsunuz herhalde, neyle ilgili konuşacaksınız Neriman teyze" dediği, Neriman’ın "Bu çocukları sordun ya akşam gece, o konuda daha fazla bana ayrıntı vermek zorundasınız. İşin esasını anlamalıyım ki yazabileyim yoksa yazamam" dediği, kendisinin "bir konu daha var Neriman Teyze şimdi yani bu şeyler vardı ya bize vermiştin, Süleyman. Diyor ki bugün saat 08:30’da Sanatoryumda toplantı var, katılmak istersen diyo istediğin soruların cevabını bulabilrsin filan." dediği, Neriman'ın da "Gidebilecek misin? Hiç bir şey yapmayacaksın, sadece haber verip izlemeye gideceksin, sen sadece orda not tutacaksın, başka bir şey yapmayacaksın" dediği, kendisinin "normalde yasa dışı" dediği, Neriman’ın "Öyle mi o zaman orda katılan doktorlardan teğmenlerden biri yapsın yani arkadaşlarınızdan biri yapsın o işi, katılsın. Siz akşam gelebilirseniz gelin, ben bi ayrıntılı şu konuyu konuşalım. Böyle gönderemem böyle, size sormam gereken şeyler var." dediği konuşmayla ilgili olarak; bu konuda Neriman’a danıştığını, onun da oraya gidip not almasını söylediğini, yanına gitmediğini, özel görüşme yapmadığını beyan etmiştir.

Ankara’da ikametinde bulunarak el konulan ve içersinde, "Hakan Abi" isimli klasör içersinde; "Recep Tayip Erdoğan’ın başkanlığında kurulan 59. AKP hükümetinin portesi" başlıklı belge ve eklerinde, Bakanlar, Milletvekilleri, bürokratların isimlerinin bulunduğu, her ismin altında şahıslarla ilgili bilgiler verildiği, bu bilgilerde "cemaatçi tarikatçi, şeriatçı, Kürtçü, mason" gibi fişlemeler yapılmış CD.nin kendisine ait olmadığını,

Aramada bulunan 4 sayfadan oluşan, "Sevgi Erenerol, Türk Ortodoks kilisesi, Babası papa Eftim'e madalya verilmiştir" şeklinde el yazısı ile bazı notlar bulunan doküman ve "Org. M. Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı Ankara, 05.03.2004" başlıklı doküman sorulduğunda; belgelerin ve dokümanın kendisine ait olmadığını, yine aramada bulunan, üzerinde “Hükümet Devirme Tekniği” isimli bir kitabın kendisinde olmadığını,

Ergenekon Silahlı Terör Örgütüile hiçbir alakası olmadığını, her türlü faaliyetlerinin Genel Kurmay'ın bilgisi dâhilinde olduğunu, M.B. paşanın gelip “Biz bu kişileri tanıyoruz. Bunlarla görüşmenizde sizin için sakınca görmüyoruz. Genelkurmay Başkanının selamı var, gözlerinizden öperim dediğini” ilettiğini, şüpheli Kemal Aydın tutuklanmadan önce komutanları ile sohbetlerinde kendisinden bahsettiğini, komutanlarından H. yüzbaşı ile konuştuğunu, kendisine bu adamlardan bahsettiğini beyan etmiştir.

Sorgu beyanında;

C.Savcılığı ifadesine benzer şekilde; suçlamaları kabul etmediğini, Ergenekon Terör Örgütünün varlığını kabul etmediğini, 3 yıldır şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın ile görüştüğünü, bu şahısların Genelkurmay Başkanlığı nezdinde itibarlı şahıslar olduğunu, şüpheli Kemal Aydın’ın Genelkurmay Başkanlığına yazmış olduğu mektuplar olduğunu, kuvvet komutanları ile bağlantıları olduğunu, bu kişilerin terör örgütüyle ilgili olmaları halinde askeri istihbaratın bunları bilmemesinin mümkün olmadığını, eğer bunlar terör örgütü mensubu olsalardı askeri istihbaratın kendilerini uyaracağını ve bu şahıslarla görüşmeyeceklerini, şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın ile görüştükleri basına aksedince M.B. paşanın çalıştıkları birimde ziyaret ettiğini, paşanın olayla ilgili bilgisinin olduğunu bu kişileri tanıdığını bu kişilerle görüşmelerinin hiçbir zararının olmayacağını iyi insanlar olduğunu söylediğini, Genelkurmay Başkanının selamını ilettiğini, Şüpheli Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın evine hafta sonları gidip kaldıklarını, genelde Noyan Çalıkuşu ile birlikte gittiklerini, Eren Mumcu ile de Yaşar’la da birlikte gittiklerini, Hasan Hüseyin ile dışarıda kafede görüştüklerini, şüpheli Kemal Aydın’ın bilge bir insan olduğunu, genelde Mustafa Kemal’in tarihi, dini ve milli yönlerini konuştuklarını,

Durmuş Ali Özoğlu’nu şüpheli Kemal Aydın’ın evine gittiklerinde gördüğünü, orada tanıdığını kitaplarını okuduğunu 2 kez karşılıklı 2 kez de telefonla görüştüklerini,

Neriman Aydın’ın ikametinde ele geçirilen dokümanı kendisinin unutmuş olabileceğini, bu belgede yazılı isimlerin altına disiplin puanları ile ilgili açıklamaların bu kişilerin bölük komutanlığını yapması nedeniyle tuttuğu çetele olduğunu,

Şüpheli Kemal Aydın, Neriman Aydın, Durmuş Ali Özoğlu ve diğer şüpheliler Eren Mumcu, Noyan Çalıkuşu, Yaşar Tozkoparan, Hasan Hüseyin Uçar ile yapmış olduğu telefon görüşmelerinin doğru olduğunu onları tekrar ettiğini,

Hamza Demir’i şüpheli Kemal Aydın’ın Salon Buluş Kafe’de tanıştırdığını, hal hatır sormak için bir iki kez telefonla görüşmüş olabileceklerini,

M.D. hocayı şahsen tanımadığını ancak Kemal ve Neriman Aydın’ın bu hoca ile görüştüklerini ve onlara da bu şahıstan bahsettiklerini, kendisinin Allah dostu olduğunu bildiğini,

Kızılay’dan eve giderken taksi şoförü Süleyman’ın Hizb-ut Tahrir terör örgütü hakkında propaganda yaptığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü senesini göremeyeceğini söylediğini, bu şahsa kendini tanıtmadığını, taksici Süleyman’ın kendisine Hizb-ut Tahrir ile ilgili kitaplar verdiğini, bu kitapları Şüpheli Kemal Aydın’a götürdüğünü, daha sonra şüpheli Kemal Aydın tutuklanınca kitapların götürüldüğünü,

İkametinde el konulan üzerinde belgelerin yazılı olduğu CD’nin ona ait olmadığını evinden çıkmadığını beyan etmiştir.



Yüklə 14,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   200   201   202   203   204   205   206   207   ...   230




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin