1. T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI



Yüklə 14,92 Mb.
səhifə207/230
tarix30.04.2018
ölçüsü14,92 Mb.
#49575
1   ...   203   204   205   206   207   208   209   210   ...   230

45- Şüpheli Noyan ÇALIKUŞU

a-Savunmaları,

Savcılık beyanında;

Askeri Liseyi ve Kara Harp Okulunu bitirdikten sonra 2007 yılında Tank teğmen olarak Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu Eğitim ve Tümen komutanlığına kursiyer olarak atandığını, 11.07.2008’de Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugayı Tank Taburu 1. Bölük komutanlığına atanıp halen orada görev yapmakta olduğunu, bugüne kadar Harp Okulunda cep telefonu bulundurmaktan 3 gün oda hapsi dışında bir ceza almadığını, başka ceza aldıysa da hatırlamadığını, yaklaşık 2 sene önce almış olduğu 0 506 391 73 00, 0 505 452 85 72, 0 537 229 11 77 numaralı telefonları kullandığını, bir de telsim hattı olduğunu fakat numarasını hatırlamadığını,

Durmuş Ali ÖZOĞLU'nu toplumsal dönüşüm yayınlarının sahibi, genel yayın yönetmeni ve yazarı olarak bildiğini, Ankara Atatürk Kültür Merkezindeki kitap fuarında Kemal AYDIN vasıtasıyla tanıdığını, o sırada Kara Harp Okulunda öğrenci olduğunu, ayrıca yaklaşık 1 yıl önce tam zamanını hatırlamadığı bir tarihte Neriman AYDIN'ın evinde görüştüğünü, bu görüşmenin sosyal ilişkiler çerçevesinde olan bir görüşme olduğunu, ayrıca telefonla da birkaç defa görüştüğünü, bunun dışında herhangi bir ortak faaliyeti olmadığını,

Ercüment OVALI’yı Kızılay Konur sokakta bulunan Salon Buluş isimli kahvede Kemal AYDIN vasıtasıyla tanıdığını, kendi sağlık problemleriyle ilgili danıştığını, aynı gün Neriman AYDIN'ın evinde de oturup sohbet ettiklerini,

Hamza DEMİR ile yine Salon Buluş'ta Kemal AYDIN’ın yanında tanıştığını, daha sonra yaklaşık 5-6 defa yüz yüze ve zaman zaman da telefonla görüştüğünü, ne iş yaptığını neyle uğraştığını bilmediğini, Hamza'ya bir defa maddi yardımda bulunduğunu, birlikte yürüttükleri ortak bir faaliyetin söz konusu olmadığını,

Neriman ve Kemal AYDIN'ı Harp Okulu 2. sınıfı bitirmesini müteakip yani 2005 yılı Ağustos ayında aile dostu olan M.Ç. vasıtasıyla tanıdığını, M.Ç.’ın onları ne şekilde tanıdığını bilmediğini, Kara Harp Okulunda bir subay adayı olarak Ankara'da bulunmasından dolayı Neriman ve Kemal AYDIN ile irtibata geçtiğini, daha sonra askeri öğrencilik hayatı boyunca ve bu zamana kadar kendileri ile sosyal münasebetler dâhilinde ilişkilerini devam ettirdiğini, Neriman AYDIN'ı annesi gibi bildiğini üzerinde çok emeği olduğunu, yemek yedirdiğini evinde misafir ettiğini, bu evde bu 3 yıl boyunca dünyalarını ilgilendiren konularda tartışmalarda bulunduklarını, ailesini tanıdıklarını memleketteki evlerinde misafir olduklarını,

Şüphelilerden Yaşar TOZKOPARAN'ı Harp Okulundan tanıdığını, kendisi 4. sınıfken onun 1. sınıf olduğunu, 2006 yılı sonlarında Yaşar’ı Salon Buluş’ta Kemal AYDIN’la tanıştırdığını, Yaşar'la birlikte Neriman'ın evinde hatırladığı kadarıyla bir defa yatılı olarak kaldıklarını, kendisinin hafta sonu çıktığında çoğu zaman kaldığını,

Mehmet Ali ÇELEBİ'yi 2000 yılında Maltepe Askeri Lisesine girdiğinde tanıdığını, sınıf ve sıra arkadaşı olduklarını, dostane ilişkiler içerisinde sürekli görüştüklerini,

Eren MUMCU'yu Askeri Lisede ismen bilmekle birlikte Kara Harp Okulu 3. sınıfta aynı sınıfta bulunmalarından dolayı tanıdığını,

Önder KOÇ'u Harp Okulu 3. sınıfta tanıdığını, 4. sınıfta sıra arkadaşı olduğunu,

Hasan Hüseyin UÇAR'ı Harp Okulunun başlarında ismen tanıdığını, daha sonra 3. sınıfa geçtiklerinde aynı binada bulunmaları ve arkadaşı Mehmet Ali ÇELEBİ'nin samimi arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını,

Bu şüphelilerle ortak faaliyetlerinin olmadığını,

Şüpheli Kemal AYDIN’ın bizzat Genelkurmay Başkanına ismen mektup yazabilen ve o makam tarafından itibar gören bir kişi olduğunu, yazdığı mektupların içeriğini ve kendisine Genelkurmay Başkanı tarafından cevap verilip verilmediğini bilmediğini, ancak kişisel olarak normal bir vatandaşın mektubu ile Kemal AYDIN’ın mektubunun farklı değerlendirildiği kanaatine vardığını, çünkü onun kendisine itibar gördüğünü söylediğini, şüpheli Kemal AYDIN’ın yazdığı mektuplarda subay ve astsubayların izinlerinin bir bölümlerini mutlaka memleketlerinde geçirmeleri konusunda görüş bildirdiği, Genelkurmay Başkanlığı veya Kara Kuvvetleri Komutanlığınca bununla ilgili bir emir yayınlanmış olduğunu bildiğini, Kemal AYDIN’ın kendisine bu görüşünün emir olarak yayınlandığını söylediğini,

10 Temmuz 2008 tarihinde bir gazetede kendisiyle ilgili, T. A.'in Harbiyelileri gibi olduğunu belirten bir haber yayınlandığını, bunun üzerine 11 Temmuz 2008 tarihinde görevli olduğu Etimesgut Zırhlı Birliğine sabah saat 8:00'de Tuğgeneral M.B.’nın bizzat kendisiyle görüşmek üzere geldiğini, okul komutanı Tank Albay S.U.A.’ın odasına çağırtıp başbaşa yaptığı görüşmede "O insanlarla görüşmende Türk Silahlı Kuvvetleri olarak hiçbir sakınca görmüyoruz, eğer biz o gazetede çıkan o habere itibar etseydik ona inansaydık seni karşımıza oturtup çay ısmarlamazdık, baş başa sohbet etmezdik, inansaydık senin silahlı kuvvetlerden ihracına sebep olurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri arkandadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde böyle bir terör örgütü yoktur. Dolayısıyla sen de silahlı kuvvetlere sızdırılmaya çalışılan biri değilsin biz bunu biliyoruz." şeklinde sözler söylediğini, bu sözlerden sonra yaptıkları görüşmelerin illegal bir faaliyet olmadığı kanaatine vardığını, ayrıca bu görüşlerin sadece komutanın şahsi görüşü olmadığı kanaatine vardığını, çünkü (E.D.) Komutanlığından bir tuğgeneralin gelip kendisiyle görüşmesinin şahsi bir görüşme olmayıp görevlendirme sonucu olan bir görüşme olduğunu, silahlı kuvvetlerin hiyerarşik düzeninin bunu gerektirdiğini, görüşmelerine başka bir kimsenin tanık olmadığını ancak bu komutanın kendisinden sonra şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ ile de görüştüğünü, hatta kendisine görüştüğün isimleri yazar mısın dediğini, bunun üzerine Durmuş Ali ÖZOĞLU, Kemal AYDIN, Neriman AYDIN şeklinde bir kâğıda yazıp kendisine verdiğini, ayrıca şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ'nin de kendi arkadaşı olduğunu birlikte görüştüklerini ona söylediğini, faaliyetlerinin askeri istihbaratın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini, illegal bir faaliyet olsa hakkında işlem yapılacağını, Harp Okulu 3. sınıfından beri bu kişilerle görüştüğünü, sıralı amirlerinden hiçbirinin bu kişilerle görüştüğünden dolayı hakkında bir işlem yapmadıklarını, Kemal AYDIN 01 Temmuz 2008 tarihinde gözaltına alındığında kim olduğu açıklanmasına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendisi hakkında bir işlem yapmadığını, ancak adli makamların kendisinin bu görüşmelerini suç olarak değerlendirerek hakkında işlem yaptığını,

Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun sahibi olduğu Toplumsal Dönüşüm Yayınları bünyesinde faaliyet gösteren Toplumsal Haber internet sitesinin bazı emekli subaylar ve Kıbrıs gazilerinin yazı yazdığı bir haber sitesi olup İ.H.K.’nın bu yayınevi tarafından çıkarılan bir kitaba önsöz yazdığını, bu sitede yazı yazan emekli subayların kitap yazdıklarını ve Toplumsal Haber internet sitesine yazı yazdıklarının Türk Silahlı Kuvvetlerinin bildiğini, Toplumsal Dönüşüm Yayınlarının bastırmış olduğu afişlerin askeri kurumlarda, Genelkurmay binalarında, Orgeneral Eşref Bitlis'in Cebeci’deki mezarlığında ve Kara Harp Okulunda asılı bulunduğunu, dolayısıyla şüpheli Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun faaliyetlerinin Silahlı Kuvvetler tarafından bilindiği ve müsaade edildiğinin açık olduğunu, Durmuş Ali ÖZOĞLU'nun Kuvayı Milliye Derneğinin kurucularından olduğu ve sözde dernek bünyesinde motorize timler oluşturarak ayrı bir örgütlenme yapacağı konusunda bir bilgiye sahip olmadığını,

Kemal ve Neriman AYDIN'ın evine genellikle Mehmet Ali ÇELEBİ ile her hafta sonu gittiklerini, bazen hafta içi de Buluş Kafede bazen de evlerinde görüşüp buluştuklarını, bunun yanında zaman zaman aralıklarla Eren MUMCU ve Yaşar TOZKOPARAN’ın da gittiklerini,

Kemal AYDIN’ın bilge bir insan olduğunu ona büyük olarak saygı duyduğunu,

Şüpheli Neriman'ın ikametinde yapılan aramada ele geçen ve içinde çok sayıda ismin ve telefon numaralarının olduğu belge ve listeden haberi olmadığını, kişilerin hiç birini tanımadığını,

Yine Neriman AYDIN’ın ikametinde ele geçirilen başka bir dokümandaki askeri öğrenci oldukları anlaşılan E.E., O.M., B.C.Ş., E.G, B.C., B.B.G., Ö.Ş., N.Y. ve A.Ö. isimleri ve bazılarının isimlerin altında yazılı disiplin puanlarıyla ilgili açıklamalar bulunan yazı içeriği sorulduğunda; E.E., O.M. ve A.Ö.’ü bir Harbiyeli olarak tanıdığını, bu kişileri hiç Neriman’ın evinde görmediğini, sadece okuldan tanıdığını ortak herhangi bir faaliyetleri olmadığını, O.M. ve A.Ö.'ün Harp Okulundan ayrılmak istediklerini, kendilerine ayrılmamaları konusunda bir büyükleri olarak tavsiyelerde bulunduğunu,

Şüpheli Neriman AYDIN’ın ifadesinde, zaman zaman evlerine asker öğrencilerin gidip geldiğini, yemek yediklerini ve kaldıklarını, bu şekilde gidip gelen öğrenciler olarak, Mehmet Ali ÇELEBİ, Noyan ÇALIKUŞU, Yaşar, Murat ..., Emre... ve Emrah... isimli askeri öğrencilerin gidip geldiğini, bu öğrencilerin Kemal AYDIN ile uzun uzun sohbet ettiklerini beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda; Mehmet Ali ÇELEBİ ile sürekli bu şahıslarla görüştüklerini beyan ettiğini, Yaşar’ın Yaşar TOZKOPARAN olduğunu Murat'ın soyadını hatırlamadığını, Emre’nin Mehmet Ali ÇELEBİ’nin bir yakını olduğunu, Emre ve Murat ile Neriman'ın evinde bir kez yemek yediklerini,

Şüpheli Kemal AYDIN’ın bu konuya ilişkin alınan ifadesinde, askeri öğrenci ve personeli Mehmet Ali ÇELEBİ ve Noyan’ın getirdiklerini bunların sorunlarını dinlediklerini, gerektiğinde Genelkurmaya personelin sorunlarıyla ilgili bilgi vermek için not aldıklarını beyan ettiği, Neriman AYDIN’ın bu konudaki ifadesinde ise, Noyan ve birçok askeri personelin Kemal AYDIN’ın sohbetlerine katıldığını ancak çocukların sorunlarıyla ilgili kendisinin veya Kemal’in Genelkurmay Başkanına veya herhangi üst birime yazı yazmadıklarını beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda; bu işin bir organizasyon olduğunu düşünmediğini, Kemal AYDIN’ın sohbetlerini beğendiklerini, okuldan sevdikleri arkadaşlarını alıp onların evine götürdüklerini, yemek yiyip sohbet ettiklerini, kendisini bilge bir kişi olarak bildiği için sorunlarını da ilettiklerini, ifadesinde Genelkurmay Başkanlığına bu sorunları ilettiğini söylemesinin sözünün dinlendiğini terör örgütüne adam toplamadığını gösterdiğini, Neriman AYDIN'ın bazı şeyleri bilmemesinin iki kardeş arasındaki kimin neyi ne kadar bilmesi gerekiyorsa o kadar bilgi verildiğinden kaynaklanıyor olabileceğini,

Şüpheli Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun, Mustafa Kemal'in Erzurum kongresi öncesi çok sevdiği üniformasını çıkartarak milli mücadeleyi başlattığını anlatarak onlara da aynı şekilde davranmaları gerektiğini söylediğini, kurmay olun derken de Mustafa Kemal'in subaylarına kurmay olun talimatını verdiğini hatırlattığını, devlet derin olduğu kadar devlettir derken yukarıda da bahsettiği gibi Mustafa Kemal bilincinin Türklük şuurunda ne kadar derin olursa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iç ve dış düşmanlarına karşı o kadar korunaklı, güvende olacağını kastettiğini,

31.05.2008 günü saat 13.09'da Durmuş Ali ÖZOĞLU'nun Kemal AYDIN'ı aradığı ve Kemal’in telefonu kendisine verdiği, Noyan’ın "...bu tabi yaptığınız şeyler çok kutsal şeyler Ali amca. Biz de, biz de sizin izinizden gelemeye çalışıyoruz. Kemal amcamın sizin ellerinizde yoğrularak hakkaten müthiş bir konuma geldiğimizi düşünüyoruz." dediği, Durmuş Ali'nin "Biz nöbeti devredecez, onun için sağlam ve sıkısınız yani." dediği, Noyan’ın "Nöbeti devralmaya hazırız biz Ali amca. Şimdi Özel Kuvvetlere hazırlanıyoruz. Hem Özel Kuvvetlere hem de inşallah kurmaylık için çalışacaz yani." dediği, Durmuş Ali'nin "Kurmaylığa hazırlanıyorsun demi. Kurmaylığı ihmal etmeyin de. Kurmay olmadın mı bu iş yürümüyo. Yani siz kurmay olmazsanız olamazsanız biz nöbeti kime devredecez." dediği, Noyan’ın "Kesinlikle yani, Kemal amcamın da şeyi var, iki elim yakanızda olur diyo." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; Özel Kuvvetlere vatana en iyi şekilde hizmet etmek için hazırlandığını, kurmaylık hakkında da yukarıda anlattığını, görüşmede geçen nöbeti devretme olayının kendisinin Mustafa Kemal'in anlattığı şekilde Mustafa Kemal bilincini diri tutmak için nöbet değişiminden bahsettiğini,

06.06.2008 günü saat 17.29'da Kemal AYDIN ile yaptığı görüşmede; Kemal’in "Noyan komutan gözlerinden öpüyorum. Geliyorsun de mi" dediği, Noyan’ın "Ben yalnız direk şeye gidiyorum Kemal amca. Üniformalıyız, üniformalıyım ben. Çelebi yanında demi. Tamam tamam ben yukarı çıkıyorum Kemal amca." dediği konuşmayla ilgili olarak; bunun bir buluşma görüşmesi olduğunu, üniformayla bir defa Kemal AYDIN'ın evine gittiğini,

13.06.2008 günü saat 22.15!de X şahıs ile yaptığı görüşmede X şahsın "Nerdesin sen." dediği, Noyan’ın "Dikimevindeyim de. Siz kalabalıksınız, ben gelmeyim ya. Çelebi’lere gitçem, Çelebi’de kalacam. Kaç kişi var evde yarın, 60 kişi var mı?" dediği, X şahsın "Bilmiyorum, 60 olmayabiliriz ya, 50 kişi falan olabiliriz, konuşuruz yarın ya, olmaz mı? Şimdi bi şey söylemiyim yani." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; görüşmeyi Dikimevinde oturan jandarma sınıfından olan L.A. ile yaptığını, onların iki kişi kaldığını ancak evlerine çok gelip giden olduğunu, mübalağa olsun diye 50-60 kişi demiş olabileceğini,

Ergenekon Terör Örgütünün amaçlarından birisinin de, ülkede darbe zemini oluşturmak ve bir an evvel darbe yapılmasını sağlamaya çalışmak olduğu, bu güne kadar elde edilen delillerden de örgütün bu noktada ciddi faaliyetlerde bulunduğu ve çok sayıda değişik olaylar ve eylemler gerçekleştirdiği hatırlatılarak kendisinin bağlı bulunduğu Kemal AYDIN ile yaptıkları görüşmelerde, şiddet kullanmaktan, kan dökmekten ve sık sık hesap sormaktan bahsettikleri hatırlatılarak sorulduğunda; Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken Mustafa Kemal’in de İstiklal Mahkemelerini kurup yüce Türk Milletine hainlik edenleri cezalandırdığını, hatta daha sonraki safhalarda halifeliğin kaldırılması konusunda muhalif olan sahte din adamlarına bazı kişilerin kafaları kopacaktır dediğinin bilindiğini, bu nedenle onların da konuşmalarıyla Mustafa Kemal'in öyle yaptığını görüştüklerini,

12.06.2008 günü saat 22.14'de F. ile yaptığı görüşmenin başında karşılıklı hal hatır sorduktan sonra F.'nın "...çocuğum benim paşa olucan sen, paşa." dediği, Noyan’ın "Bak bazı şeyler yakın ha! za...az kaldı. Az kaldı. Aramızda kalsın, az kaldı baya. Mutlu günleri yaşayacaz, az kaldı milletçe." dediği, F.'nın "Sen şimdi böyle düşündükçe, böyle konuştukça, sen orada olmanın hakkını veriyosun Noyan." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; F.S.’nün aile dostu olduğunu, ona Kako Paşa dediğini, kendisine silahlı kuvvetlerin zararlı unsurlarla mücadelesinin başarıyla sonuçlanacağını söylediğini,

13.06.2008 günü saat 13.49'da L.Ç. ile yaptığı görüşmenin başında karşılıklı hal hatır sorduktan sonra L.Ç.'ın "Yaramazlık yok dimi" dediği, Noyan’ın "Yok yok yok, sen merak etme, o günler yakın, şey olacak yani, tamam mı?" dediği, L.'in "Hım, eyvallah kardeşim, görüşürüz." dediği, Noyan’ın "Sen merak etme, tamam mı? Ben bir şeyler biliyorum, bu konularda ilgileniyorum biraz onlarla tamam." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; L.Ç.’ın okul arkadaşı olup yukarıda F. ile yaptığı görüşme gibi olduğunu,

Ergenekon kapsamında herkes gözaltına alındığından insanların korkar olduğunu, çevresinden edindiği intibanın bu olduğunu, o nedenle korktuk bizi sindirdiler şeklinde konuştuklarını,

14.08.2008 günü saat 19.28’de Yaşar TOZKOPARAN ile yaptığı görüşmenin başında karşılıklı hal hatır sorduktan sonra; Noyan’ın "Hamza abiyle görüşüyorum işte Hamza abi var ya. O, işte, zor durumda adam." dediği, Yaşar'ın "Abi nolucak ya. Yani hala bekliyoruz öyle." dediği, Noyan’ın "Tamam, Zafer Bayramını bekliyoruz işte. Zafer Bayramı ya 30 Ağustos. Hani Yunanı denize dökmüştük, tabi. Misafirler var şimdi telefonda da, yanlış bir şey anlamasınlar yani, yoksa biz severiz, Başbakanımızı ya Cumhurbaşkanını severiz yani, onlar yanlış anlamasınlar.” dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; 30 Ağustos’u Zafer Bayramı olduğu ve yanlış anlaşılmasın diye özellikle söylediğini, telefonunun dinlendiğini düşündüğünü, misafirler var şimdi telefonda derken telefonun dinlendiğini kastettiğini,

23.08.2008 günü saat 14.27'de Hamza DEMİR ile yaptığı görüşmenin başında 30 Ağustos'ta Ankara'ya gideceğinden, Hamza'nın da Ankara'da olduğundan bahsettikten sonra Hamza'nın "Bunlar, bunlar. Türk Milletini sattılar ha. Türk Milleti boş değil, bunların anasını ağlatacak hepsinin, dur." dediği, Noyan’ın "Eyvallah, eyvalah. Hepsinin, hepsinin, bekliyoruz bakalım, Zafer Bayramını bekliyoruz işte." dediği, Hamza'nın "Valla yeni gelenden de ümidim yok. Yeni gelenden de ümidim yok." dediği, Noyan’ın "Yok yok yok, sakın öyle düşünme ha, anladın mı." dediği, Hamza'nın "Sen diyosan tamam, öyledir, tamam gardaş." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; eski Genelkurmay Başkanı hakkında pısırık olduğunun söylendiğini, ancak kendisinin Amerika'ya rağmen Irak'ın kuzeyine operasyon yaptığını, Hamza'nın, "Yeni gelenden de ümidim yok." sözü üzerine "Sakın öyle düşünme, anladın mı." şeklinde söylemesinin nedeninin, kamuoyunda bir darbe beklentisi var olduğunu, bunu önceki Genelkurmay Başkanının gerçekleştiremediğini, yeni Genelkurmay Başkanının Mustafa Kemal gibi bunu gerçekleştireceğine inandığını söylediğini, "Zafer Bayramını bekliyoruz işte." demesindeki kastın Silahlı Kuvvetlerin üst düzey yönetimindeki değişikliğin gerçekleşmesi olduğunu,

29.08.2008 günü saat 22.29'da H.C.Ü. ile yaptığı görüşmede; "Aşağılık vatansızlar dışarıda dolaşırken Mustafa Kemal'in askerlerini içeriye aldılar köpekler. Uyuyamayacam bu gece ya." dediği, H.'ın "İnsanda böyle bir ağırlık başladı, bende böyle bir mutsuzluk demeyim de, böyle bir çöküntü." dediği, Noyan’ın "Bir ağırlık demi, evet evet evet, inşallah bu akşam bekliyoruz bakalım, bu akşam. Bir şeylerden haberdar olursan hemen ara, telefonum açık." dediği, görüşmenin devamında açık hat almaktan bahsettikten sonra "Dinliyor o. çocukları, telefonları da p.... Yarın artık devlet Mustafa Kemal'in çizgisine geldiği zaman, bizim elimize geçtiği zaman gerek kalmaz da, dinleyen minleyen kalmaz da. İşte öyle bir durum olmazsa, daha sonra olursa diye yani” dediği okunup sorulduğunda; bu görüşmeyi hatırlayamadığını,

30.08.2008 günü saat 09.13'de Mehmet Ali ÇELEBİ ile yaptığı görüşmenin başında Zafer Bayramı ile ilgili konuşurken "İktidar partisinin çelengini de koydular. Muhalefet partisinin çelengini de koydular. Bütün bokun çelengini koydular." dediği, Mehmet Ali’nin "Temizleriz canım, önemli değil." dediği, Noyan’ın "Temizleyeceğiz abi, az kaldı da, bugün canım sıkkın ya, dün. Dün diyorum, daral geldi bana. Ve daralımda da haklı çıktım. Baksana bir şey olmadı daha." dediği, Mehmet Ali'nin "Aman ha, aman dikkat et Noyan'ım. Bak Kobra geçiyor burdan şimdi. Affetmezler ya." dediği konuşma okunup sorulduğunda; bu görüşmeyi hatırlamadığını,

10.09.2008 günü saat 22.09'da Mehmet Ali ÇELEBİ ile yaptığı görüşmenin başında Tekirdağ F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan şüpheliler Kemal AYDIN ve Durmuş Ali ÖZOĞLU'nu ziyarete gideceğinden ancak görevlilere küfrederek içeriye almadıklarından bahsettikten sonra "Oğlum yeter çıksınlar artık ya, canım sıkılıyor ya. Yemin ediyorum ya. Çıkalım şu mahkemeye biz de. Üniformalarımızla abi. O... çocukları hala tutuyorlar onları, p.. herifler, a.. k... uyuzları ya. S... gitsin o... çocukları. O telefonu dinliyorlar, p... analarını s..., onların çocukları. Hesap soracağız onlardan, dinlesinler anasını s...." dediği, M. Ali ÇELEBİ’nin "Belki iyi niyeti olanlar da vardır aralarında." dediği, Noyan’ın “İyi niyetli olanları s..., onların niyetlerini s... onların, adam olsalar el koyarlar olaya p...." dediği, M. Ali ÇELEBİ’nin "Yav kardeşim, eğer olumlu yanıt alırsam ben sana haber veririm." dediği, onun "Tamam konuşuruz orda, telefonları, şey radyonun kenarına koyar, yine konuşuruz." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; bu görüşmeyi büyüklerinin terör örgütü üyesi olamayacağını düşündüğünden hiddetlendiğinden dolayı küfürlü ve hakaretli olarak konuştuğunu, itham edilen şey terör olduğundan ona çok ağır geldiğini,

Hizbuttahrir örgütünü bilmediğini, yaklaşık 5-6 ay önce Mehmet Ali ÇELEBİ’nin kendisini tanıtmadan bir taksiciyi konuşturduğunda adamın Hizbuttahrir örgütünden bahsettiğini, durumu onlara anlatan Mehmet Ali’nin bu şahısla Ankara'da Anafartalar çarşısının karşısındaki cep telefonu dükkanında buluştuğunu, devletin subayı olarak istihbaratçı olmasalar da zararlı bir tehdit olarak gördükleri bu örgüt hakkında bilgi toplamak için kimlik açıklamadan bu şahısla görüştüklerini, kendisinin uzakta durduğunu, adamın Mehmet Ali’ye Hizbuttahrirle ilgili dokümanlar verdiğini, bu dokümanları inceleyip CD’lere baktıklarını, tamamen Türkiye Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal aleyhinde aşırı dinci irticai bir faaliyet olduğunu tespit ettiklerini, Kemal AYDIN'ın da bu işten haberi olduğunu,

31.07.2008 günü saat 17.36'da Mehmet Ali ÇELEBİ ile yaptığı görüşmede; Noyan’ın “İyi, ben dün, Tugay komutanıyla görüşme yaptık da. Ha işte ondan sonra şey konuştuk komutanla. Bu olayları sordu yani ben gazeteye çıktım ya. Olayları sordu. Dedim böyle böyle, anlattım hepsini, komutana anlattığım gibi, şeye paşaya anlattığım gibi. Oo bayağı mest oldu adam ya. Dinledi sırf dinledi adam beni ya. Kemal amca ya ne yapmış bizi ya valla var ya derya yapmış adam bizi. Derya yapmış derya. İtibar, itibar gören insan olduk ya valla sayelerinde.” dediği, Mehmet Ali’nin "Anladım. Sen de anlattın. De mi ya…Noyan’ım başka bir durum oldu mu” diye sorduğu, Noyan’ın “Komutan Ergenekon diye şey yaptı, sordular, Ya Noyan neymiş falan dediler tamam mı, ne olmuş falan. He, Ergenekon ya falan demeye...Tamam mı. Şaşırdılar adamlar, var ya şok oldular şok.” dediği, Mehmet Ali’nin “Onlar afallar, sana dokunamazlar.” dediği, Noyan’ın “Nasıl afalladılar biliyor musun, sonra anlattım ben olayı böyle böyle diye. Sonra endişelenmeye gerek yok dedim. Bu isimler işte şeye çıktı, komutanlığa kadar çıktı yani, ben bi gazeteye çıktıysam. Tabi ki bölük komutanı durumdan haberdar Genelkurmay Başkanı durumdan haberdar dedim. Tanıştığım insanlar da dedim insanlar da koruyorlar, Özel Kuvvetler vasıtasıyla koruyorlar dedim sorun yok dedim. Öyle dedim artık, ne yapayım öyle işte.” dediği, Mehmet Ali’nin yine “Evet…Bitti…Ondan sonra durdular demi.” diyerek onaylar ve destekler şekilde sözler söylediği konuşma metni okunup sorulduğunda; Tugay komutanıyla Z. gazetesinde çıkan haberle ilgili konuştuğunu, beni Özel Kuvvetlerle koruyorlar sözünün şahsi görüşü olduğunu,

Hamza Demir daha önce gözaltına alınıp serbest bırakıldığından ona zarar gelmesin diye başka bir kahvede görüştüklerini,

01.07.2008 günü saat 14.11'de Volkan ile yaptığı görüşmede; Volkan'ın "Ben Volkan, Mehmet Ali'nin abisiyim nasılsın? Şimdi olanlardan haberin var mı? Şimdi bu hani arada sırada görüştüğümüz. Açık konuşmak istemiyorum. Durumu, söz konusu Mehmet Ali'ye de ulaşmaya çalışıyorum, sana ulaştım şu an. Bir sorun yok dimi sende?" dediği, Noyan’ın "yok bende yok Çelebi'de de olmaz." dediği, Volkan'ın "Neye göre söylüyorsun bunu?" dediği, Noyan’ın "Şu an müsait değilim, olmaz abi sorun olmaz." dediği, Volkan'ın "Peki sizin herhangi bir resmi bir bağlantınız yok demi? Yani herhangi bir yere geçmiş isminiz filan yok. Sadece görüşme düzeyindedir, görüşme düzeyindedir… Yalnız şey, Noyan bu işlerden uzakta durmanızı rica ediyorum. Mehmet Ali ye de söyle bunu, ben onu uyarmıştım bi kere, bi daha uyaracam telefona ulaşamıyorum şu an ona tamam mı” dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; Volkan’ın ona kendi görüşünü söylediğini, bu görüşmenin onunla alakalı olduğunu,

01.07.2008 günü saat 18.54’te A. İle yaptığı görüşmede; "Tabi abi şu an bi durum yok zaten. Kemal amca o aramaları yaparken, saat, bunlar biliyorsun böyle erken saatlerde damlıyorlar, 7’de gelmişler Neriman teyzenin evine de 7’de gelmişler. Kemal amcanın Konutkent’teki evine de 7’de gelmişler. Kemal amcam çok rahatmış, bir ay sonra göreceksiniz demiş, bir ay sonra göreceksiniz demiş. Bir ay sonra başbakan olarak görüşeceğiz demiş.” dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; bu görüşmeyi Almanya'daki A. ile yaptığını, soyadını bilmediğini, Kemal AYDIN’ın bunu psikolojik savaş olarak söylemiş olabileceğini,

02.07.2008 günü saat 14.57'de Eren MUMCU ile yaptığı görüşmede; Eren’in "var mı senle ilgili bir sıkıntı" dediği, Noyan’ın "Yok yok, ya soran yok. Ali amcayı da gözaltına almışlar ya. Oğlum bu olay iyi oldu demiyorum ama, iyi tarafından bakın, bu olay hızlandı yani, bunlara bişi olmaz merak etme."dediği, Eren'in "Şey de var, diğer paşamızın da şeyi var işte, avukatlık mavukatlık muhabbeti var ya. Halleder belki halledebilir." dediği konuşmayla ilgili olarak, bu görüşmeyi Eren MUMCU ile yaptığını, Ergenekon operasyonuyla ilgili olduğunu, işi halledecek olan paşanın kim olduğunu ve görüşmenin içeriğini tam olarak hatırlayamadığını,

07.07.2008 günü saat 08.17'de Eren MUMCU ile yaptığı görüşmede; Noyan’ın "...Bak dışarı çıkmaları için bizim ifademiz lazım tamam mı. Bizle konuşuyo ya Kemal amca Neriman teyze, hep bizle konuşuyorlar. Kemal amcayı Silahlı Kuvvetlere girmeye çalışmaktan içeri atmışlar anlıyon mu. Biz de diyecez böyle suç örgütüne üye değiliz falan. Öyle yapacaz yani bu işi." dediği, Eren’in "Şimdi ben görüştüm, bizim takım komutanı var, iyi. Biraz dilekçeyi söyledim, biraz telaşlı, o şimdi ortalığı." dediği, Noyan’ın "Abi sorun yok ya o kadar sorun yok. Yusuf abi için sorun yok, şimdi sana açıklayamıyorum telefonda. Telefon ...yapıyor tamam mı. Şimdi sana açıklayamam, onun için, sorun yok yani, kimse kim önemli değil, anlatabildim mi. Ama sen kimseye söylemeseydin keşke. Beni de bugün herhalde gelip alacak burdan Yusuf abi. Bugün Ankara'ya giderim, sonra İstanbul'a giderim. Evet, haricilerin yanında değil mi?" dediği, Eren'in "Yanımda yanımda da ona gerek var mı, hariciye?" dediği, onun "Yusuf abi bayağı rica etti, zaten yeminlerimizi de bugünler için yaptık, tamam." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; bu görüşmelerin Ergenekon soruşturması kapsamında yakınlarının bu muamelelere maruz kalmasından dolayı şahsi olarak gösterdiği tepkiler olduğunu,

07.07.2008 günü saat 19.29'da Hamza DEMİR ile yaptığı görüşmede; Noyan’ın "Bu senin diğer numarandı demi." dediği, Hamza’nın "Ee, öbürlerine el koydular bu hattı yeni aldım gardaş tamam mı." dediği, Noyan’ın "Sen biliyon demi durumları. Bizim bi gelme durumumuz var da, İstanbul'a gitme durumumuz var. Alıkonmayla ilgili, sorunum yok ta ifade sadece. Kurtarmak için kurtarmak için. Üçümüz, bi de Yüksekova'daki." dediği, Hamza’nın "Anladım gardeş, bi görüşelim de öyle gidin." dediği, Noyan’ın "O Yusuf abi halletti onu Hamza abi, Yusuf abi halletcek onu, avukat." dediği, Hamza’nın "Ha tamam, çünkü ben sizi tanımıyom dedim, hiçbirini tanımıyom dedim. İsim vermedim, sorabilirler, sorarlarsa öyle bi görüştük, ama ismini falan sormadık, deyin geçin ya. Yani Yusuf halleder gerçi de." dediği, Noyan’ın "Ee, büyüğümüz öyle dedi mi, şu an içeride?" dediği, Hamza’nın "Yok, onlan içeri girerken görüşemedik.” dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; bu görüşmelerin Ergenekon soruşturması kapsamında yakınlarının bu muamelelere maruz kalmasından dolayı şahsi olarak gösterdiği tepkiler olduğunu,

30.08.2008 günü saat 23.05'de S. … ile yaptığı görüşmede; S.’ın "Ben Google’dan baktım size. Çok tehlikeli, hiç bahsetmiyecem." dediği, Noyan’ın “Tamam aramızda kalsın. Tehlikeli evet, dikkat et." dediği, S.’ın "Senin ne işin var abi öyle şeylerle ya?" dediği, Noyan’ın "Sen, yok şey, onlar yalan dolan, şey. Onlar doğru olsa biz burda olmayız zaten." dediği, S.'ın "Ama yani yine de böyle kişilerle görüşmen pek iyi değil bence abi. Ha kendi fikrim yani." dediği, Noyan’ın "Yok, sen onu bilmezsin. Şimdi sen, şimdi onların içini bilmezsin. Tanıyacan zaten yakın zamanda hepsini." dediği, daha sonra toplumsalhaber.com'daki yazıları okumasını tavsiye ederken "Tamam mı, orda bütün bilgileri ordan elde edebilir, ora orası temiz güzel bilgi verir, tamam mı. Temiz güzel bilgi verir doğru verir." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; S. isimli şahsı tanımadığını, görüşmeyi de hatırlamadığını,

01.08.2008 günü saat 09.49'da Hamza DEMİR ile yaptığı görüşmede; Hamza'nın "Komutanım bu telefon benim. Bu özel, kimsenin üstüne de kayıtlı değil. Artık bunla görüşürüz. Bir tane de Çelebi'ye aldım." dediği, Noyan’ın "Öyle mi, ha iyi yapmışın ya." dediği, Hamza'nın "Aynı numara, sonu 70." dediği, Noyan’ın "Bundan benim de almam lazım." dediği, Hamza'nın "Ya bizim H. var ya H.'ın babası yapıyo, ona ben telefon açıyım da bir tane de sana ayarlasın. Hacıbektaş’tan ayarlıyorlar." dediği, Noyan’ın "Tamam, Çelebi’ye verirsin, sen uğraşma, Çelebi halleder o zaman." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; H.’ı tanımadığını, özel hat çıkarılmasıyla ilgili bir şeyler olduğunu ama hatırlamadığını,

07.08.2008 günü saat 23.03'te Mehmet Ali ÇELEBİ ile yaptığı telefon görüşmesinde; Noyan’ın “Şimdi dinleyen p... var ya, şimdi misafir, telefona misafir oluyolar kulak misafiri oluyolar ya. He biz Zafer Bayramımızdan bahsediyoz yani” dediği, Mehmet Ali’nin “Evet. Türk milletine hizmet edenleri dinliyolar,” dediği, Noyan’ın “Tabi tabi onları dinliyorlar. Onlar da hainlik yaptıkları...” dediği, Mehmet Ali’nin “Hainleri dinlemiyolar.” dediği, Noyan’ın “Tabi tabi onlar hainler hainleri dinlemez zaten” dediği, Mehmet Ali’nin “Neyse biz buradan onları uyaralım da. Belki düzelirler. Bilsinler, kimi dinlediklerini bilsinler.” dediği, Noyan’ın “İkaz edelim de. Zannetmiyorum ben…Eyvallah kardeşim, aynen ona göre davransınlar ki...Şimdi pişmanlığın da artık, hainliğin pişmanlığı affolunmaz yani.” dediği, Mehmet Ali’nin “Evet. İhanetin cezası ölümdür, unutanlara önemli bir hatırlatma.” dediği, Noyan’ın “Tabi ihaneti vataniye kanunu ya, 24 ün anayasası bunlar tabi” diyerek bir takım hazırlıklar planladıkları ve planları başarıya ulaştığında telefonlarını dinleyebilecek devlet görevlilerini vatana ihanetle cezalandıracaklarını belirttikleri görüşmeyle ilgili olarak; telefonların dinlenmesi ile ilgili görüşme olup soruşturma hakkındaki görüşleri olduğunu,

10.08.2008 günü saat:12.20'de Mehmet Ali ÇELEBİ ile yaptığı görüşmenin başında kendisine para göndereceğinden bahsettikten sonra "He bir de Hamza abi aramıştı. Görüşemiyoruz falan, Hamza abi aramıştı seni. Tamam, sen bir ara onu. Görüşmek istiyor seninle. Bir de hat aldı mı sana telsim hat." dediği, Mehmet Ali ÇELEBİ'nin "Ya başka bir hat var bende ya onu mu diyon, ondan mı görüşelim diyon." dediği, Noyan’ın "he isimsiz hat, ondan bana da tedarik ederseniz iyi olur ya, ben…" dediği, M.Ali ÇELEBİ'nin "Benimkini sana yollayayım ben kullanmadım onu sana da tedarik edelim onu H. ayarlıyor zaten tamam ben H.’a bugün söylerim." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; telefonları dinlendiği için açık hat tabir edilen, hiç kimse adına kayıtlı olmayan bir hattı Mehmet Ali 'den istediğini,

18.09.2008 günü saat 10.20'de X Şahıs ile yaptığı görüşmede; "Komutanım, bir de komutanım, orduevinde arama yapıyor olabilirler şu an. Onu bi sorarsınız komutanım. Orduevinde benim bi çengelli bi defterim vardı komutanım, onun alınmaması gerekiyor, muhafaza edilmesi gerekiyor." dediği, yaklaşık 10 dakika sonra saat 10.30'da yine X şahsa, "Komutanım arama yapmışlar mı komutanım?" dediği, X şahsın "Bakıyoruz işte ya, ona ulaşmaya çalışıyorum." dediği, Noyan’ın "Ona ulaşırsanız komutanım dersiniz ki, bi tane rafta komutanım benim çengelli bir tane defterim var beyaz kaplı, hemen dolabın üstündeki rafta komutanım, buzdolabın üstündeki rafta. Şey var arasında kağıtlarım filan var, onların şey olması lazım komutanım, saklamaları lazım. Bu sim kartı da atacağım komutanım” dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; çengelli defterde Mustafa Kemal'in söylediği sözlerin bulunduğu kağıtlar olduğunu, onlara zarar gelmesin diye komutanının almasını istediğini, komutanın onları alıp almadığını bilmediğini,

18.09.2008 günü saat 10.26'da Neriman AYDIN ile yaptığı görüşmede; Neriman’ın "Teyzem, Haticeyle ben konuştum. Yusuf beye ulaşmaya çalışacak." dediği, Noyan’ın "Tamam, üniformalı mı gideyim Neriman teyze yoksa" dediği, Neriman’ın "Yok sivil git sivil git. Fotoğrafını falan çekerler Allah korusun, sivil git teyzem." dediği, Noyan’ın "Tamam. Peki ben ne konuşayım onlarla yani, dostuz, arkadaşız." dediği, Neriman'ın "Tabi ki, aile dostuyuz yani. Bundan başka, M. amcam vasıtasıyla tanıdığımız Selçuk’a seyahate geldiklerinde tanıdığımız dostlarımız, aile dostu olduk. Sonra, diğer arkadaşımı da ben amcamla tanıştırdım, sık sık evlerine gideriz yatarız, annesi annemdir, Neriman hanım teyzemdir, yani bütün yaşananlar, bunlar, Kemal bilge bir insandır. Biz Kemal amca, amca dediğimiz can insandır, sadece biz." dediği, Noyan’ın "Sohbetleri, sohbetleri filan şey eder mi böyle, ne konuşurdunuz der mi?" dediği, Neriman'ın "Tabi, bütün dünyayı konuşuruz, danışırız bütün dünya hadiselerini" dediği, Noyan’ın "Mustafa Kemal öğretir bize" dediği, Neriman’ın "Öğretir deme, Mustafa Kemal’i konuşuruz, dünyayı konuşuruz, dünyayı konuşuruz, tamam? Öğretmek değil de hani konuşmak, sohbet etmek, soru sormak. Zaten bunlar, gerçek olan bunlar. Başka bir şey değil. O bilge bir insandır, yani evet, başka bir şey de yok zaten. Biz kendilerinde kalırız, onlar bizim evimizde kalırlar, bunlar zaten yaşanan şeyler tamam mı. Harp Okularıyla ilgili sorabiliriz biz, Harbiye öğrencisiydik onunla tanıştığımızda, tabi ki biz sorarız, genç insanlarız yani." dediği, Noyan’ın "Ben öyle fazla Mustafa Kemal’in askeri falanız demiyim değil mi?” dediği ve Neriman’dan ne şekilde ifade vermesi gerektiğine ilişin sorular sorduğu konuşma metni okunup sorulduğunda; Mustafa Kemal'in askeriyiz ibaresinin yanlış anlaşılıp başka bir anlam çıkarılabileceği için söylememesi gerektiğini düşündüğünü,

18.09.2008 günü saat 10.28'de yine Neriman AYDIN ile yaptığı ve önceki görüşmenin devamı niteliğindeki telefon görüşmesinde; "Tamam, fazla Mustafa Kemal’in askerleriyiz falan demiyeyim." dediği, Neriman'ın "Deme, hayır hayır hayır, gayet normal." dediği, Noyan’ın "Bir de orduevinde benim şey vardı, bir tane defterim vardı, o sürekli not aldığım defter." dediği, Neriman'ın "Onu götürme" dediği, Noyan’ın "Onu, arama yaptılarsa, arama yapıyorlarmış herhalde şu an." dediği, Neriman'ın "Arama yapmazlar, sen tanıksın sanık değilsin. Başka sim kartın var mı? Bu sim kartını at, de ki, şunu kullanıyorum de.” dediği, Noyan’ın “Başkasının H.’ın üstüne kayıtlı ama." dediği, Neriman'ın "Olsun, şimdi sen bu telefon simini çıkarıp atıyorsun, öbürü öbürünü takıyorsun tamam. Bunu hemen yok et." dediği, Noyan’ın "Tamam başkasına, başkasına vereyim şu an, tamam." dediği ve aleyhlerine delil olabilecek verileri kaybetme taktikleri aldığı görüşme metni okunup sorulduğunda; bu görüşmede imha edilmek istenen sim kartın Eskişehirli olduğunu hatırladığı H.Ü.'a ait olduğunu, görüşmenin o andaki psikolojik durumları nedeniyle yaptıkları bir görüşme olduğunu,

18.09.2008 günü saati 11.20'de Neriman AYDIN ile yaptığı görüşmede; "Neriman teyze bu şimdi telefonlarla ilgili telefonun kayıtlarıyla ilgili falan çıkarsa ne yapayım ne diyim?" diye sorduğu, Neriman'ın "Bunu mu kullanacaksın öbür sim kartını mı, hangi numaranı vereceksin? Sen bi kapat sen bi kapat, ben başka numaradan arayım seni." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; telefonlar, görüşmeler dinlendiği için yapılmış görüşmeler olduğunu,

18.09.2008 günü saat 11.21’de Neriman AYDIN ile yaptığı görüşmede; Neriman'ın "Bak şimdi ne yapacan biliyor musun o zaman teyzecim. Bu numarayı değil o numarayı vereceksin. Yeni hattı yani o numarayı kullanıyorum diyeceksin. Daha önce 505 kullandım attım, bilmiyorum numaramı. Bunu verirsen bunu verirsen, burdaki konuşmaların tamamını dökecekler teyzem. Ama bu simini de bu simini de yok et. Olur telefon götürme ama, numaran dedikleri zaman da işte bir numara ver. Bu numaranı verme, bu numaranda çok kayıtlı şey var şimdi." dediği, Noyan’ın "Doğru, kayıtlı çok şey var, yalnız bu telefon numarası da bizim şeye kaydı, işte Eskişehirli var ya." dediği, Neriman’ın "Hadi teyzem, götürme telefonunu." dediği konuşma metni ile aynı gün saat 11.26'da Neriman ile yaptığı görüşmede; Neriman'ın "Bu telefonu ne yapıyorsan yap ama bu numarayı verme sakın" dediği, Noyan’ın "Yok yok, tamam Neriman teyze tamam." dediği, Neriman'ın "Hadi teyzem, çünkü bak seninle bu konuşmalarıma istinaden gelir beni de alırlar çünkü. Bu, bunlar bu telefonda kayıtlı, şimdi gelir beni de alırlar." dediği konuşma metni ve yine aynı gün saat 11.27'de Neriman ile yaptığı görüşmede; Neriman'ın "Sen sen, akıllı bir çocuksun. Yani dostluk dışında bir şey yok zaten teyzecim biliyorsun. Ayrıca da yüksek mahkemeye bizim şahitliğimiz var diyeceksin, şahitlik talebimiz var. Ama bu numara bu numara, son derece tehlikeli şu numara." dediği, Noyan’ın "Eski numaramda da yalnız bazı şeyler olabilir, kullanmıyorum" dediği, Neriman'ın "Olsun, ama bunun ama bunun kadar değil. Yusuf beyin telefonunu aklında tut, avukatımı istiyorum de tamam mı. Avukat gelmeden de konuşma sakın. He savcılıkta ver ifadeni. İfadeni savcılıkta ver, şeyde verme bak, Yusuf bey sana ulaşmadan ifade verme. Ama şu numaranı lütfen verme." dediği, Noyan’ın "Yok yok, onu şimdi imha ederim birazdan." dediği konuşma metni birlikte sorulduğunda; genç yaşta gözaltına alınmasının verdiği sıkıntıyla ilgili olduğunu,

18.09.2008 günü saat 12.46'da Neriman AYDIN’a gönderdiği "Teyzecim paşayla görüştüklerimizi söyleyim mi savciya" mesajı okunup sorulduğunda; M.B. paşayla yaptığı görüşmeyi anlatıp anlatmayacağını Neriman AYDIN’a sorduğunu, onun doğru olmayacağını söylediğini ancak avukatıyla yaptığı görüşmede paşayla yaptığı görüşmeyi anlatmasının doğru olacağı söylendiği için burada anlattığını,

18.09.2008 günü saat 12.50'de F. ile yaptığı görüşmede; F.'nın "Kurban olsun halan, şey teyzeni de tutuklarlar. Şey yap,i komutanlarla paşayla konuştuklarını konuşma. Sadece sen biz ahbabız, annem önce tanıştı yolda giderken tanıştı, biz bundan sonra görüşme yaptık, haftada bir görüşürüz yani. He başka bilmiyorum yani, sorulara cevap vermemen çok daha iyi olur. He düşüne düşüne, mantıklı, böyle çok düşün, serinkanlı ol, gayet serinkanlı ol. Eğer konuşmak istiyorsan şeyden konuş, orda yanındaki komutanların telefonuyla konuş. Ha bu benim telefonu ara tamam mı yavrum.” dediği, Noyan’ın "Tamam ben telefonu verecem şimdi zaten komutanıma." dediği, F.'nın "Şahitliğiniz dinlenecek diye 3 kere avukat verildi, şimdi avukatın gelmeden hiç konuşma. He üst mahkemede de zaten şenin şahitliğin var, seni şahit olarak dinleyecekler. Başka türlü izin verme, hiçbir yere imza atma, başka şeye de müsaade etme. De ki, ben şahit olarak yazıldım üst mahkemeye. Benim bildiğim yok, biz ahbabız ondan sonra aile dostuyuz." dediği konuşma metni okunup sorulduğunda; F.nın Neriman’ın yakını olduğunu ve gözaltıyla ilgili kendisine yol gösterdiğini,

Lüleburgaz Orduevi 109 numaralı odasında yapılan aramada bulunan "Kayhan Yapı Malzemeleri" antetli ajandanın yapılan incelemesinde ajandada yazılı "Kemal amcam bu işe 4 kişi başladı. Onunla Neriman teyzeme saldırmadılar. Ercüment ağabeyle Hakan abiye saldırdılar. Ercüment abi sınıfı geçti, Hakan abiyi satın aldılar. Halbuki yetenekliydi, ama ruh lazım.” şeklindeki not okunup sorulduğunda; Kemal Aydın’ın insanlara Mustafa Kemal ilmini anlatmaya tam olarak hatırlayamadığı bir tarihte 4 kişiyle başladığını, bunların Neriman AYDIN, Ercümen OVALI ve H. E. olduğunu ve notun bunlarla ilgili olduğunu,

Aynı ajandada yer alan "2006 Mart AKM-Neriman teyze Ali amcanın fuardaki konuşmaları. Bu işi yapacaklar K.E. gibi yapmasınlar. Başımıza Turgut Özal'ı getireceklerse yapmasınlar. Bir de bizi onlarla uğraştırmasınlar. Öldürseler ne olur, tutuklasalar ne olur. Hayat buldu ya bir şeyler. Oğlum mutlaka kurmay olacaksın" şeklindeki not okunup sorulduğunda; Mustafa Kemal'in ilke ve inkılâplarını devam ettirecek bir devlet istediğini, kan dökülmesi taraftarı olmadığını, yazı içindeki K.E.’in Kenan EVREN olduğunu, onun yaptığı gibi, ülkeyi düzeltmek adına yaptığı gibi yapılmasını istemediğini,

Ajandada yer alan "Ergenekon ifadesi Türk Milletinin tarihinde Beytullah kadar önemlidir. Bu kadar önemli bir yeri emp. emrinde olan köpekler 1.... olgusu yaptılar. Ergenekon ismini ayaklar altına aldılar. Bugün ERGENEKON adını kullanan ...... emrindekiler yarın Beytullah derler. Devlete kültür, tarih, manevi değerlere yok ederek saldırıyorlar, hepsini bir arada yapıyorlar, değerleri kirletiyorlar. 2006’da devlete baş kaldırma isyan. Şemdinli Van'da da yetkisiz bir mahkeme kendini yetkili addederek devleti yargıladılar. Haksız olarak 39.5 yıl mahkumiyet verdi. Bu görevsiz yetkisiz mahkeme T.C devletinin gelen kara kuvvetleri adını iddianameye yazdı. O gün adalet bakanı hukuk devletinin gereğidir dedi. Van'daki mahkeme ayrıca hukuksuzluk yaptı. Görev ihlali yapıyorsunuz...........gerekirken yargı görevi yapıyor dedi. Peki hukuk devletinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı ne. ERGENEKON KUTSAL ADINI kullanarak Ergün P. içeriye alındı. 27 Temmuz 2007'de hala mahkemeye çıkmadı. Millet bugün bunları yorumlayamıyor. Çünkü sağır ve dilsiz. Devletin görevi yaşamak ve yaşatmaktır." şeklindeki not okunup sorulduğunda; Ergenekon soruşturmasıyla ilgili yaptığı eleştiriler olduğunu,

“7” numara ile numaralandırılmış not kâğıdında; "Kovduğu adamı c.bşk yaptılar. rövanşı aldılar. o zamanın askerleri inönü'nün değil kemal'in askerleri olsalardı bugünleri yaşamazdık." şeklindeki not okunup sorulduğunda; bunun tarihi bir belgeye dayanan vaka olduğunu, Mustafa Kemal’in İnönü'yü başbakanlıktan azlettiğini ama sonra Cumhurbaşkanı olduğunu,

“4” numara ile numaralandırılmış not kâğıdında; "AKP döneminde MİT 1500 kişi girdi. İran şahını deviren devletin tarikat subayları. Osman P. İstanbul Orduevinde dans esnasında bir subayın karısına sarkıyor. Lider olacaksın. Subay değil iyi bir komutan olacaksınız. Kimin öldürdüğünü devlet bilir ama öldüreni devlet kullanır. Bizim için dik duracaksınız, biz sizin için üzülürüz. Kurmaylığı atlamayın yoksa vururum sizi." şeklindeki not okunup sorulduğunda; AKP'nin MİT'e 1500 kişi aldığının şahsi düşüncesi olduğunu, Osman P.’nin kim olduğunu hatırlayamadığını, her zaman kurmay olmayı arzu ettiğini,

“41” numara ile numaralandırılmış not kâğıdında; "Kemal amcamın yaşadıklarını şimdi yaşıyorum. Hata yapmaya yer yok. 24.06.08'de gelen kadın. Kemal amcam yanlıştasın bu yanlışı yapma, Irak kadınlarına benzediğin zaman mı aklın başına gelecek. H.D. tel: Dedelerini M.K. canlı canlı s..., kadınlarını da biz s...." şeklindeki not okunup sorulduğunda; Kemal Amca dediğinin Kemal AYDIN olduğunu, Türkiye Irak gibi olmasın diye yazdığı kendi düşüncesi olduğunu,

“41” numara ile numaralandırılmış not kâğıdının devamında; "Mahir Çayan sol hareketin en önde olan adamı, Türk İşin fikir babası. Sizin Y. B. olmaya şansınız var. Vasiyet Kemal amcadan 24.06.08" şeklindeki not okunup sorulduğunda; Kemal AYDIN konuşurken aldığı notlardan biri olabileceğini,

“41” numara ile numaralandırılmış not kâğıdının devamında; "Benim hayatım Harbiye sıralarında son buldu. Bundan sonra hayatımda karşılaştığım hiç bir şey tesadüf değil hep hazır olacaksın. R. paşa bunu başaramadı." şeklindeki not okunup sorulduğunda; burada bahsettiğinin Kara Harp Okulu komutanıyken bir kadınla ilişkisi tespit edilip istifa etmek zorunda kalan R. T. paşa olduğunu, kendisinin istifa etmemeliydi diye düşündüğünü,

Türkiye'de 12 Nisan 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanının açıkladığı şekilde tehlikeler gördüğünü, Ergenekon Silahlı Terör Örgütüüyesi olmadığını beyan etmiştir.

Sorgu beyanında;

2008 yılında Gazetede kendisiyle ilgili bir haber çıktığını, bu haberde kendisinin Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN ile görüştüğü haberi yer aldığını, bunun üzerine Tuğgeneral M. B. kendisi ile özel olarak Eğitim Tümen Komutanlığında görüştüğünü, kendisine Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN ile 3 yıldır görüştüklerini söylediğini, onlarla olan irtibatını anlattığını, bunun üzerine Tuğgeneral M. B. bu şahıslarla görüşmesinin hiçbir sakıncası olmadığını söylediğini, Genelkurmay Komutanının selamını ilettiğini, kendisi 3 yıldır bu şahıslarla görüştüğünü, bu şahıslar terörist olsa Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu şahıslarla görüştüğünün bilmemesi ve engel olmaması mümkün olmayacağını, kendisi ile birlikte yakalanan Mehmet Ali ÇELEBİ, Hasan Hüseyin UÇAR kendisinin sıra arkadaşım olduğunu, Yaşar TOZKOPARAN’ın kendisi 4. sınıftayken onun 1. sınıfta olduğunu, Eren MUMCU’nun da sınıf arkadaşı olduğunu, diğer şüphelileri tanadığını, Kemal AYDIN ile 3 sene önce 2005 yılının Ağustos ayında aile dostları olduğunu söylediği M. Ç. vasıtasıyla bir görüşme esnasında tanıştıklarını, sosyal münasebetler çerçevesinde kendileri ile ailece görüşmeye başladığını, şahıslarla ilk kendisinin tanıştığını, daha sonra Mehmet Ali ÇELEBİ ile birlikte evlerine gittiklerini, kaldığı günlerin de olduğunu, bunlarla dünyadan, Türkiye den konuştuklarını, kendilerine Mustafa Kemal’i anlattıklarını, örgütsel herhangi bir görüşmelerinin olmadığını, Durmuş Ali ÖZOĞLU’nu 2 sene önce Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN vasıtasıyla tanıdığını, kitap fuarında tanıştıklarını, kendisini en fazla 2 kez Neriman Hanım in evinde gördüğünü, Kendilerinin gittikleri evin İşçi Partisinin dokümanlarında belirtilen karargah evi olmadığını, gittikleri evin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bilindiğini, Kendisi Eren MUMCU, Mehmet Ali ÇELEBİ, Hazma DEMİR, Yaşar TOZKOPARAN, H. C. Ü. , Neriman AYDIN ile yaptıkları görüşmeler hakkında C.Savcılığında ayrıntılı beyanlarda bulunduğunu, bu beyanlarım doğru olduğunu, aynen tekrar ettiğini, kendisi Neriman AYDIN ve Kemal AYDIN tutuklandıktan sonra bu şahısların terörist olmayacağına dair kanaati olduğu için diğer arkadaşlarıyla kendilerini teselli etmek amacıyla aralarında yaptıkları görüşmeler olduğunu, bu görüşmelerin içeriğinin doğru olduğunu, C.Savcıhğındaki ifadesinin doğru olduğunu, iletişim tespit tutanaklarının doğru olduğunu beyan etmiştir.


Yüklə 14,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   203   204   205   206   207   208   209   210   ...   230




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin