Soruşturma kapsamında şüphelilerden ele geçirilen örgüt dokümanlarına bakıldığında başta örgütün temel belgelerinden olan “Ergenekon” dokümanı olmak üzere bu dokümanda belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda hazırlanan birçok örgüt dokümanında “MEDYA YAPILANMASINDAN”, Medyanın öneminden, işlevi ve toplum üzerindeki etkilerinden bahsedildiği görülmüştür.
Ergenekon dokümanında Medya başlığı altında; Medyanın en yararlı reklam aracı olduğu 20. Yüzyılda güçlü istihbarat örgütlerinin medyadan sonuna değin yararlandıkları, Ergenekon’un da medya kuruluşlarını kontrol etme yönündeki faaliyetlerini, kendi medya kuruluşlarını oluşturması ve diğer medya kuruluşlarını kontrol altına alması yöntemi ile yapması gerektiği belirtilmiştir.
“LOBİ” isimli dokümanda ise, “TEORİ VE SENARYO” başlıklı bölümünde departmanın görevlerinden bahsettiği ve bu kapsamda “Medya kuruluşlarını yönlendirme çalışmalarına katkıda bulunur” şeklinde ifadenin yer aldığı, yine “İLETİŞİM VE PROPAGANDA” başlıklı bölümde departmanın görevinin “Amaçlara uygun olarak medya kuruluşlarını bilgilendirmek, yönlendirmek ve bu yolla kontrol altında tutmaktır. Ayrıca, faaliyetlerde amaçlara uygun kamuoyu oluşturulması ve kamuoyunun desteğinin sağlanması çalışmalarını sürdürür.” şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmüştür.
Soruşturma sırasında ele geçirilen örgütsel dokümanlara bakıldığında ise örgütün bu amacını gerçekleştirebilmek için öncelikle kendisine bağlı medya kuruluşlarını oluşturmayı hedeflediği ve bu çerçevede “Ulusal Medya 2001” “Televizyon Analiz Yönetim Ve Geliştirme Projesi” “Kanal 6 Analiz Yönetim Ve Geliştirme Projesi” ve “Dergi Analiz Proje” isimli dokümanları hazırladığı ve bu doğrultuda gerekli çalışmaları yaptığı tespit edilmiştir. Bu dokümanlarla ilgili yapılan çalışmalar önceki iddianamemizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Bu kapsamda örgütün Cumhuriyet Gazetesi, Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal üzerinde gerekli Reorganizasyon çalışmasını yaparak örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştığı, diğer taraftan bunlarla da yetinmeyip şüpheli Hayrettin ERTEKİN vasıtasıyla o dönemde Business Channel’i kontrol altına almaya çalıştığı görülmüş ve bu hususlar önceki iddianamemizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Soruşturma kapsamında bulunan birçok şüphelinin değişik gazete, dergi ve internet sitelerinde yazılar yazdığı, bazı şüphelilerin internet siteleri kurduğu, bazı şüphelilerin gazete, dergi ve televizyon alanında çalışmalar yaptıkları tespit edilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında örgütün medya yapılanmasına ne kadar çok önem verdiği anlaşılmaktadır.
Soruşturma kapsamında olan şahısların medya yapılanması ile ilgili faaliyetlerine bakacak olursak;
Sanık İlhan SELÇUK’un Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı olduğu,
Sanık Doğu PERİNÇEK’in Ulusal Kanal çalışmalarının yanısıra Aydınlık Dergisinde başyazarlık yaptığı,
Sanık Kemal KERİNÇSİZ’in Yeniçağ Televizyonunda program hazırlayıp sunduğu,
Sanık Ferit İLSEVER’in Ulusal Kanal yayın yönetmenliği ve Aydınlık Dergisinde yazarlık yaptığı,
Sanık Mehmet Adnan AKFIRAT’ın Ulusal Kanal yönetim kurulu üyesi olduğu,
Sanık Hikmet ÇİÇEK’in Aydınlık Dergisinde haber araştırma müdürü olduğu,
Sanık Serhan BOLLUK’un Aydınlık Dergisi genel yayın yönetmenliği yaptığı,
Sanık Hayati ÖZCAN’ın Ulusal Kanal İzmir muhabirliği yaptığı,
Sanık Güler KÖMÜCÜ’nün Akşam Gazetesinde köşe yazarlığı yaptığı,
Sanık Emin GÜRSES’in Aydınlık Dergisi ve Cumhuriyet Gazetesinde yazarlık yaptığı,
Sanık Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK’ün 2004-2007 yılları arasında “Önce Vatan” gazetesinde köşe yazarlığı yaptığı, bir dönem Ulusal Kanal’da görev yaptığı,
Sanık Hayrullah Mahmut ÖZGÜR’ün 2003 yılında Star Gazetesi Ankara temsilciliği yaptığı,
Sanık Hayrettin ERTEKİN’in Enternet grup strateji başkanlığını yaptığı ve Business Channel’da faaliyetlerde bulunduğu,
Sanık Vedat YENERER’in www.internetajans.com ve www.metyarazi.com isimli internet sitelerini kurduğu ve aynı zamanda Yeni Çağ Gazetesinde köşe yazarlığı yaptığı,
Sanık Bekir ÖZTÜRK’ün www.kuvvaimilliye.net isimli internet sitesini kurduğu ve bu sitede yazı yazdığı,
Sanık Oktay YILDIRIM’ın www.kuvvaimilliye.net isimli internet sitesinde yazı yazdığı,
Sanık İsmail YILDIZ’ın www.sesar.com.tr isimli internet sitesini kurduğu ve bu sitede yazı yazdığı,
Sanık Erkut ERSOY’un www.özelburo.com isimli internet sitesini kurduğu ve bu sitede yazı yazdığı,
Sanık Halil Behiç GÜRCİHAN’ın www.acikistihbarat.com isimli internet sitesini kurduğu ve bu sitede yazı yazdığı,
Sanık Ayşe Asuman ÖZDEMİR’in www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinde yazı yazdığı,
Sanık Sedat PEKER’in www.öztürkler.com.tr isimli internet sitesini kurduğu tespit edilmiş, bu sanıkların medya yapılanması ile ilgili faaliyetleri önceki iddianamemizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan çalışmalarda haklarında işlem yapılan şüphelilere bakıldığında ise;
Şüpheli Mustafa BALBAY’ın Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi olduğu, gazetede köşe yazarlığı yaptığı, ayrıca ART televizyonunda program sunduğu,
Şüpheli Gürbüz ÇAPAN’ın Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yaptığı ve Cumhuriyet Tv’nin kuruluşu için çalışma yaptığı,
Şüpheli Emcet OLCAYTO’nun Ulusal Kanalda çalıştığı ve Aydınlık dergisinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Ahmet Tuncay ÖZKAN’ın Kanaltürk (daha sonra satılmıştır) ve Biz Tv’nin sahibi olduğu, uzun yıllardır değişik medya organlarında genel yayın yönetmenliği ve gazetecilik yaptığı,
Şüpheli Merdan YANADAĞ’ın Kanaltürk (Satılmadan önce) ve Biz Tvde program sunuculuğu yaptığı,
Şüpheli Adnan BULUT’un daha önce Kanaltürk’de müdür olarak çalıştığı,
Şüpheli Ufuk Mehmet Büyükçelebi’nin Tercüman Gazetesi genel yayın yönetmeni olduğu,
Şüpheli Sinan Aydın AYGÜN’ün Sözcü Gazetesinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Osman GÜRBÜZ’ün Antalyada “Ayışığı” isimli yerel gazetenin sahibi olduğu,
Şüpheli Muhammed Murat AVAR’ın Erzurumda “Milletin Sesi” isimli yerel gazetede muhabirlik yaptığı,
Şüpheli Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun Toplumsal Dönüşüm Yayınları ve www.toplumsalhaber.com isimli internet sitesinin sahibi olduğu,
Şüpheli Neriman AYDIN’ın www.toplumsalhaber.com isimli internet sitesinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Hatice BAHTİYAR’ın www.toplumsalhaber.com isimli internet sitesinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Adil Serdar SAÇAN’ın www.kuvvaimilliye.net isimli ve www.bizkackisiyiz.com isimli internet sitelerinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Fatma Sibel YÜKSEK’in www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Emin ŞİRİN’in www.haberx.com isimli internet sitesinde yazarlık yaptığı,
Şüpheli Erol MÜTERCİMLER’in Habertürk Tv’de program hazırlayıp sunduğu,
Şüpheli Selim Utku GÜMRÜKÇÜ’nün İzmir’de haftalık yayınlanan “Dönemeç” isimli derginin ortağı olduğu anlaşılmıştır.
CUMHURİYET GAZETESİNİN ELE GEÇİRİLMESİ VE REORGANİZASYON YAPILMASI FAALİYETLERİ
“Ulusal Medya 2001” isimli dokümanda, Bağımsız ulusal medya kuruluşlarının yaratılabilmesi için; yurtta ve yurt dışında faaliyet gösteren Türk iş adamları arasından seçilecek kişilerden “Medya-Finans Konseyi”nin oluşturulması gerektiği, bu kapsamda öncelikle Cumhuriyet Gazetesinin ele geçirilerek ulusal medya oluşumunun merkez üssü olmasının kararlaştırıldığı, “Cumhuriyet Gazetesi Reorganizasyon Çalışması” başlığı altında ise; Cumhuriyet Gazetesinin ele geçirilmesiyle ilgili Gürbüz ÇAPAN’la yapılan görüşmenin aynen yazıldığı, Gürbüz ÇAPAN’ın Cumhuriyet Gazetesinin “Ulusal Medyanın Merkez Üssü” olarak seçilmesini kabul ettiği ve hisselerini parasız olarak devir ettiği, yapılan çalışma sonucunda gazetenin %10’unun İlhan SELÇUK’a ait olduğu, %10’unun halka açılım hissesi olduğu, %80 ya da %90 hissenin en az %51’inin örgütün aidiyetine geçmesinin kararlaştırıldığı belirtilmiştir.
Önceki iddianamemizde, İlhan SELÇUK, Doğu PERİNÇEK, Veli KÜÇÜK, Ferit İLSEVER ve Tuncay GÜNEY’in konu ile ilgili anlatımları belirtilmiştir. Adı geçen şüphelilerin beyanlarından, gazetenin ele geçirilmesi ve reorganize edilmesi için ENKA tesislerindeki yapılan toplantının tamamen doğru olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan Doğu PERİNÇEK alınan ifadesinde, 1998 yılında İlhan SELÇUK, Gürbüz ÇAPAN, Ferit İLSEVER ile birlikte İstanbul’da Armada otelinde yaptıkları toplantıda ortak bir televizyon yapmayı görüştüklerini beyan etmiştir.
Konu ile ilgili olarak Şüpheli Gürbüz ÇAPAN alınan ifadesinde; “.. Hatırlamadığı bir tarihte USİAD başkanı KEMAL ÖZDEN’in Cumhuriyet gazetesi ve Cumhuriyet TV ile bir proje için konuşacaklarını, yemeğe FERİT İLSEVER’in katılacağını söyleyerek davet ettiğini, kendisini kabul ettiğini, toplantının yapıldığı ENKA tesislerine ÜMİT ÜLGEN ile birlikte gittiklerini, KEMAL ÖZDEN’in kendisini VELİ KÜÇÜK ile tanıştırdığını, bu toplantıda VELİ KÜÇÜK’ün diğer katılımcılara göre “ üst, abi ” konumunda bulunduğunu, VELİ KÜÇÜK ve diğerlerinin Cumhuriyet Gazetesinde ve Cumhuriyet Radyo ve TV’sinde ne kadar hissesi olduğunu sorduklarını, o dönem %20 olan hissesini devretmesini istediklerini, hisselerin kardeşi GÜNAY ÇAPAN’a ait olduğunu, ancak büyüğü olarak toplantıya kendisinin katıldığını, 2 Milyon Dolar verilmesi durumunda hisseleri devredeceğini söylediğini, bu teklifinin kabul edilmediğini, daha sonra oradan ayrıldığını, toplantıda her hangi bir karar alınıp alınmadığını bilmediğini,
Toplantı öncesinde Cumhuriyet gazetesinin hissesi ile ilgili durumu tam olarak bilmediğini, Cumhuriyet gazetesinin yaşatılması için Cumhuriyet vakfının kurulduğunu, gazetenin isim ve imtiyazlarının eski sahibi olan NADİ ailesi tarafından bu vakfa bağışlandığını, daha sonra Yenigün Habercilik A.Ş. nin kurulduğunu, vakıf tarafından gazetenin isim hakkının bu şirkete kiralandığını, şirketin maddi sıkıntıya düşmesi sebebiyle kendisinin avukatının tavsiyesi ile şirketin %20 hissesini 2 Milyon Dolara kardeşi GÜNAY ÇAPAN’a aldırdığını, daha sonra bu hissenin %10 unu Mehmet Emin Karamehmet’e 1 milyon Dolara devrettiklerini, 2005 yılında GÜNAY ÇAPAN’ın %10 hissesini kendisinin aldığını,
FERİT İLSEVER’in bir ara kendisine Cumhuriyet Gazetesinin ulusal medyanın merkez üssü yapılmasını kendisine anlattığını ancak kendisinin istediği paranın verilmesi durumunda hisseleri devredeceğini söylediğini, söz konusu toplantıda KEMAL ÖZDEN’ in ulusalcı iş adamlarından para bularak hisselerine almak istediğini, ancak bunun gerçekleşmediğini, bu toplantıda VELİ KÜÇÜK’ün kendisinin milliyetçi ulusalcı olduğunu anlattığını, DOĞU PERİNÇEK’in kendisine beraber televizyon kurmayı teklif ettiğini, kendisini İLHAN SELÇUK’a yönlendirdiğini, ele geçen örgütsel dokümanlardan “Ulusal Medya 2001” başlıklı belgenin içeriğinin gerçek dışı olduğunu,
DOĞU PERİNÇEK ile ARMADA otelde toplantı yapmadığını, ancak ortak televizyon kurmak için İLHAN SELÇUK ve DOĞU PERİNÇEK ile bir toplantı yaptıklarını, kendisinin televizyon için makine ve teçhizat aldığını, daha sonra frekans alınamadığı için projenin iptal edildiğini, eski olan teçhizatların bir kısmının çürüdüğünü, bir kısmını bir televizyon kuruluşuna verdiğini, USİAD üyesi iş adamları ile Çırağan Sarayında yapılan gizli toplantılardan haberinin olmadığını, kendisinin bir kez ENKA tesislerinde yapılan toplantıya katıldığını” beyan etmiştir.
Şüphelilerden ele geçirilen dijital verilerin incelemesinde; şüpheliler Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR’un değişik kişilerle yaptıkları görüşmeleri kaydettikleri ve daha sonra çözümlerini yapıp bazılarının ses dosyaları ile birlikte sakladıkları görülmüştür.
Bu kapsamda ele geçirilen delillerden, 16 Aralık 2003 tarihinde şüpheli Levent ERSÖZ ile Ahmet Tuncay ÖZKAN arasında yapılan görüşme çözümünde özetle; Tuncay ÖZKAN’ın, Show TV ismindeki televizyondaki işinden çıkartılması ile ilgili patronu Mehmet Emin KARAMEHMET hakkındaki şikayetlerini dile getirdiği, yeniden işe alınması için Mehmet Emin KARAMEHMET’e baskı yapılmasının faydalı olacağını, kendisinin yeniden Show televizyonuna geri dönmesinin çok önemli olduğunu söylediği, bu çerçevede “Mehmet Emin’i biraz daha sıkıştırarak oynanırsa bu geri adım atmak zorunda kalacaktır, geri adım attığında da bunun canına okumak lazım” dediği, Levent ERSÖZ’ün de Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’un KARAMEHMET’le görüştüğünü, fakat KARAMEHMET’in Tuncay ÖZKAN’ın kendisinin ayrılmak istediğini söylediğini ifade ettiği, Tuncay ÖZKAN’ın da bunun yalan olduğunu söylediği,
Görüşmenin devamında Tuncay ÖZKAN’ın iki yıl önce Genelkurmay Adli Müşavirliğinden Erdal ŞENEL paşanın kendisini aradığını ve yanına çağırdığını, kendisinin de gittiğini, Tanju GÜVEN ve Erdal ŞENEL ile bir görüşme yaptıklarını, bu görüşmede kendisinden DOĞAN grubu ile ilgili bir tahlil yapmasını istediklerini, kendisinin de “ulusal açıdan Doğan grubunun tahlilini yapacak olursam Doğan grubu Türkiye’ye zararlıdır, mutlaka alternatifinin oluşturulması gerekir” dediğini, bunun üzerine kendisine “sana bir teklif gelecek, sen bu teklifi kabul et” dendiğini, kendisinin bu teklifin kimlerden geleceğini, Türkiye’de öyle bir grup olmadığını, fakat böyle bir teklif gelse memnuniyetle kabul edeceğini, Türkiye’de alternatif bir medya yaratılmasını, o medyanın ulusal duruşunun güçlendirilmesini memnuniyetle destekleyeceğini söylediğini ve bir hafta sonra da KARAMEHMET grubunu kastederek gruptan teklif geldiğini, bu durumdan kendisinin çok rahatsız olduğunu, bunların battığını, fakat “git bat diyorsanız batayım” dediğini, bunun üzerine kendisine “bu ulusal bir görevdir, bu grup batmaz, sen merak etme” dendiğini, kendisinin de gruba girdiğini, girince diğer komutanlarla görüşme fırsatı olduğunu ve herkesin “ulusal bir gruptur, desteklenecektir” mesajı verdiğini, bu mesajı alınca ilk günden itibaren ulusal bir duruş ortaya koyduğunu ve ona uygun olarak ta SHOW televizyonu ve Akşam gazetesini boşalttığını ve bir çizgi yarattığını, grubun bir çizgisi oluştuğunu, aynı zamanda Türkiye’de medyada olmaz denilen bir şey yaptığını ve Akşam Gazetesinin tirajını 120.000 den 210.000 e çıkarttığını, Akşam Gazetesinin lümpen bir gazete iken AB grubunda çok etkili bir gazete haline geldiğini, Show TV’yi dördüncü sıradan birinci sıraya çıkarttığını, reklam gelirlerini artırdığını beyan etmiştir.
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde; Ali Müfit GÜRTUNA ve bu kişiye ait televizyon kanalı hakkında konuşmaya başladıkları, Tuncay ÖZKAN’ın Ali Müfit GÜRTUNA’nın öneminden bahsettiği ve bu kişiye ait televizyonu yerel seçimler öncesinde almak istediğini söylediği, bu çerçevede Tuncay ÖZKAN’ın “Ali Müfit’i sıkıştırmak gerekiyor. Yine ben sizden yardım isteyeceğim” dediği,
Görüşmenin devamında medyanın öneminden ve medyadaki ulusal duruşu kontrol altına almaktan bahsettikleri, bu çerçevede Tuncay ÖZKAN’ın “MEDYA ÇOK ÖNEMLİ, medya içerisinde benim ve benim arkadaşlarım bu düşüncede, ortak düşündüğümüze inandığımız bu düşüncelerin bu duyguların bulunmasında büyük fayda var, bunun için ben diyorum ki biz operasyonu mutlulukla sonuçlandıralım. Ne olmalı, Mehmet Emin’in kafası bu işe aymalı ve aydınlanmalı ve geriye gitmemelerini değerlendiririz.” “ikincisi de yedek bir sistem olarak bu Ali Müfit GÜRTUNA’nın elindeki sistemi almalıyız ve olayı organize etmeliyiz. Ben, onunla ilgili olarak Ali Müfit beye yapılacak psikolojik bir baskının çok yararlı olacağına inanıyorum. Orada bu TV kanalı, bugüne kadar Türkiye’de ve dünyada hiç kimsenin yapamadığını yapabilir… Yerel seçim öncesinde Show TV de Mehmet Emin’in yaptıramadığı her şeyi yapma olanağı var. Bütün görüşlerini orada seslendirme olanağı alır ve yarın bir gün çok ileri bir hamle alır” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “İKTİDARA VURULACAK DARBE İÇİN BU ÇOK ÖNEMLİ” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde; yeniden medyanın öneminden bahsettikleri ve Tuncay ÖZKAN’ın bu çerçevede “Türkiye’yi inşa edebilmek için bir tek koşul var, TÜRK MEDYASINI AYNI ZAMANDA KONTROL EDEBİLMEK…, Dünyanın neresinde psikolojik istihbarat yapmayan devlet var, bu ne demek, MGK’nın tutanağı gizli. Bunu sana veren, bu bilgiyi yaymak için sana veriyor” dediği, (Tuncay ÖZKAN’ın Küçükçekmecedeki deposunda yapılan aramalarda çok sayıda MGK toplantı tutanakları ele geçirilmiştir.)
Bilahare, Tuncay ÖZKAN’ın “İstanbul TV konusunda mutlaka Ali Müfit GÜRTUNA’ya baskı yapıp, bunu devredip çıkması konusunu sağlamalıyız. Ama bununla birlikte mutlaka Akşam’da geri adım atmak zorunda. Çünkü onu bugüne taşıyan Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bugün ayakta kalmasını Türk Silahlı Kuvvetlerine ve bana borçludur, yaptığı her şey çok büyük hata olur ve kendisine döner.” dediği anlaşılmıştır.
17 Aralık 2003 günü Mehmet Emin KARAMEHMET ile Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR arasında yapılan görüşme çözümünde özetle;
Öncelikli olarak Mehmet Emin KARAMEHMET’in ticari konuları ve ekonomik sıkıntıları ile ilgili konuşma yaptıkları, görüşmenin ortalarına doğru Levent ERSÖZ’ün “Komutanımızın size selamı var, kendisi yurt dışında, kendisi ile görüşmemiz esnasında şunları size iletmemizi istedi. “Tuncay beyle İlgili bunu Mehmet beyden beklemezdim” dedi. Kendisi çok üzüldüler. 1,2 yıllık sıkıntıları paylaşmış, sizlere yardımcı olmuş bir insan. Bazı çevrelerden, bazı kişilerden size bir takım şeyler gelmiştir, geldiğini de biliyoruz. Sonuçta bu bir vefadır, ama bütün bunlara rağmen karşılıklı olarak iyi niyetin göstergesidir BU SÖYLEDİĞİM KONU YERİNE GELSİN, Mehmet bey beni hiçe saydı, bu konuyu kendisine aktar, umarım bu konunun telafisini yapar dedi.” dediği, Karamehmet’in de “Ben bu konuyu size şöyle anlatayım. Tuncay beyin bizimle bir kontratı var. Bizimle değil de ayrı bir şirketle, Tuncay beye çok baskılar geldi. Ben öyle baskılara şey yapacak değilim. Başbakan bizim televizyona hiç gelmedi. Çok söyledik ama olmadı, beyanat vermiyor. Buna rağmen biz Tuncay beye bir şey yapmadık. Borçlarımız var, kısıtlamaya gitmemiz lazım. Onun maliyeti vergiler dahil 9 milyon dolar, bu televizyona geliyor. Bundan önce 7 milyon dolardı. Arkadaşlarla konuşurken bunları biraz indiremez misiniz demişler, o da ben ayrılıyorum demiş. Ben yoktum. Cuma günü geldim Türkiye'ye. Ben arkadaşlarla bir konuşayım dedim, sonra siz telefon açtınız, konuştum Biz anlaştık ayrılıyoruz, ücretini kesmedik, program için ücreti devam ediyor. Yerine kimseyi almadık, ondan sonra ne Başbakan ne Bakanlardan teklif gelmedi, yine söylüyorum yerine de hiç kimse alınmadı.” dediği, bunun üzerine Levent ERSÖZ’ün “Size nasıl geldi bilmiyorum, program da ücretsiz çalışırım demiş.” Dediği, Karamehmet’in de “Onu da bizim arkadaşlar kabul etmediler.” dediği, bunun üzerine Levent ERSÖZ’ün de “Komutanımız söyledi, telafisi olabilir diye. Kendisinin söylemesine rağmen hiçe saydınız. Konu tamamıyla özel, burada kalacağına inandığımız için.” “Siz bir kez daha düşünün, gerekirse o vatandaşı bir kez daha çağırın nedir bu diye. Kendisini sever veya sevmezsiniz.” dediği, Karamehmet’in de “Kendisiyle hiçbir şeyim yok. Kendisi ben ayrılayım dedi, kendisine sorabilirsiniz” dediği, Levent ERSÖZ’ün “Ben kendisinin ayrılma gibi bir düşüncesi olmadığını öğrendim.” dediği, Karamehmet’in de “Ama ayrıldıktan sonra demiştir. Ayrıldı, aradan ne kadar geçti, organizasyon yaptılar. Ondan sonra ben bu söylediğinizi de söyledim, ücretsiz çalışırım demiş idareye. Ama kontratı boyunca her türlü mahrumiyetini ödüyoruz yani.” dediği, Levent ERSÖZ’ün “Onun mahrumiyetinden ziyade SHOW TV GİBİ BİR BASIN YAYIN KURULUŞUNUN BU ÇİZGİSİNİN DEVAM ETTİRİLMESİ SON DERECE ÖNEMLİ.” dediği, Karamehmet’in “Orada bir endişeniz olmasın.” “Komutanım hassasiyeti biliyoruz ama, sorun, kendisine biz en ufak bir şey söylememişizdir.” dediği,
Görüşmenin devamında, Hasan Atilla UĞUR’un söze girerek “Ama Mehmet bey… Komutanımız hakikaten kırılmış, hassas bir insan, tekrar çağırıpta Tuncay Bey ile konuşursanız kendisini de mutlu edersiniz.” dediği, bir süre daha konuştuktan sonra Hasan Atilla UĞUR’un da çok kritik bir dönemden geçildiğini, bu nedenle Show TV ve Akşam Gazetesinin önemli olduğunu, bu nedenle bazı baskılar altında kalmaması gerektiğini söylediği ve görüşmenin sonlarına doğru “Ankara'da temasta olabileceğimiz, güvendiğiniz bir kimse var mı?” dediği, Karamehmet’in de Akşam Gazetesinden Serdar Ç…’nun, Show TV’den de Bülent E…’in isimlerini ve telefon numaralarını verdiği anlaşılmıştır.
Konu ile ilgili Mehmet Emin KARAMEHMET’in alınan ifadesinde: “..belirtilen tarihlerde Jandarma Genel Komutanlığına çağırıldığını, orada kendisi ile Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR’un görüştüğünü, bu görüşmede Tuncay ÖZKAN’ın yeniden işe alınmasını söylediklerini ve görüşmede geçen konuların konuşulduğunu…” beyan etmiştir.
23 Aralık 2003 tarihinde Mustafa BALBAY ile Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR arasında yapılan görüşme çözümü özetinde;
Görüşme içerisinde genel olarak örgütün MEDYA YAPILANMASI ile ilgili konuşmalar yaptıkları, bu çerçevede özellikle Cumhuriyet Gazetesinin tirajının artırılması ile ilgili konuştukları, bunların yanı sıra diğer MEDYA ORGANLARININ KONTROL ALTINA ALINMASINI KONUŞTUKLARI, bu çerçevede Levent ERSÖZ’ün “medya sahipleri ile görüşme yapmak lazım” dediği, Mustafa BALBAY’ın da “BELLİ DÜRTMELER ORALARIN YÖNETİMİNDEKİ İNSANLARLA” dediği, devamında Mustafa BALBAY’ın “şu alternatif medya nasıl yaratılır, belki uzun sürede buna bakmak lazım, şimdi iki üç tane bir tane kanal değişik bir şey söylerse bunları etkiliyor” “Uzan’ın genel üzerindeki etkisi yüzde 3, genel pay içinde hükümet hazmedemiyor, çünkü ulaşıyor” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “Uzan’ın savaşı bırakmaması lazım, bıraktı hata yaptı, kurtulacağını falan zannetti” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Levent ERSÖZ’ün “siz tirajınızı artırmak açısından bizim askeri birliklerdeki askeri personele yönelik böyle bir şeyi nasıl uygun görürsünüz” dediği, bunun üzerine Hasan Atilla UĞUR’un “yeterli olur mu ki acaba? Açsak?” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “daha iyi, yani hem gazeteyi güçlendirmek ondan etkilenen bir çok insan şimdi evde gazete okuyor, sonuç olarak sadece subay astsubay değil, askerde okur, en azından Silahlı Kuvvetlerin kapısını biraz daha aralıyor” dediği, Hasan Atilla UĞUR’un da “çok doğru komutanım, erler eskisi gibi cahil değil, sekiz aylık var, asteğmen var. Bunu söylemek lazım Genelkurmay Başkanımıza” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “ben kantinde herkese satarsam bu gazeteyi mükemmel olacak, sonuç itibariyle günde 1.000 gazete satabilirim” dediği, bunun üzerine Mustafa BALBAY’ın söz alarak “biz mesela üniversitelerde 250.000 TL ye gazete satıyoruz. Kışlaya da 250.000 yaparız” “kimi yerlerde önyargı olabilir, kimi yerlerde sokmuyorlar bile. Mesela GATA da 250.000 den satabiliriz” dediği, Levent ERSÖZ’ün de bu konuyu Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’u kastederek komutanla konuşacaklarını, hatta komutanın Mustafa BALBAY’ı çağıracağını söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Mustafa BALBAY’ın Cumhuriyet Gazetesi ve kendileriyle ilgili özeleştiri yaparak “şu an yönetim olarak da nispeten hatalarımız da olsa, yani gazete 1950 döneminde Demokrat partiden iki yıl etkileniyor, hatta Nazım Hikmet’e hain diyor. Özeleştiri yapıyorum. Sizinle açıkça paylaşmamın sakıncası yok. Bazı yöneticilerimizin 1989-1993 arası diyelim Güneydoğu ve PKK lılardan etkilendiler. Çok kavga edildi o dönem bizim gazetede. Şimdi gazete yönetimi KUVAYI MİLLİYECİ” dediği,
5 Ocak 2004 tarihinde Mustafa BALBAY ile Levent ERSÖZ ve Hasan ATİLLA UĞUR arasında yapılan görüşme çözümünde özetle;
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, Levent ERSÖZ’ün bir önceki görüşmede konuştukları Cumhuriyet Gazetesinin askeri birliklerde satılması ile ilgili Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’u kastederek komutanla görüştüklerini söylediği, bu çerçevede “komutanla görüştük biz, bizim eğitim birliklerimiz, okullarımız, bölge komutanlıkları ve karargahlarına bir talimat vereceğiz. Toplu birliklerimiz olan yerler, tugay seviyesinde olan birliklerimize sizin temsilcileriniz gidip biz Cumhuriyet Gazetesini 400 değil 200.000 liradan vermek istiyoruz, formalite gereği gerekirse bir yazı olarak ortaya konulacak. Birlik komutanları bu konuda emir verecekler ve gazeteler alınacak. Bu uygulamayı başlatalım dedi komutanımız. Ondan sonra Kara Kuvvetlerine, Deniz ve Havaya komutanım teklif edecek, biz böyle bir uygulama başlattık, burayı götürüyoruz sizde bu konuya destek verin diye, diğerlerine de Cumhuriyet Gazetesinin girmesini sağlayacağız. Bunu sağlarken birlik komutanlarına biz bir de şunu soracağız, siz Cumhuriyet’e kapıyı açarken diğerlerine de hissettirmeden hafif hafif kısın. Adam orada Cumhuriyet’i görecek. bakacak ki Hürriyet yok Milliyet yok, neyse alacak. Yani çift taraflı olarak yönlendireceğiz” dediği, Mustafa BALBAY’ın da “biz de fiyatı 250.000 e indireceğiz” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “yarından itibaren biz birlik komutanlarına talimat veririz” dediği, Mustafa BALBAY’ın da “şimdi biz üniversitelere bu şekilde yapıyoruz, bir damga ile indirimli gazete olduğunu belirtiyoruz, yani 250.000 e satıldığını belirtiyoruz. Ötekilerle karışmasın diye. Bizde normal olarak üniversitelere, gençliğe uyguladığımız bu yöntemi size asker gençliğinede önermiş oluyoruz” dediği, Levent ERSÖZ’ün de hangi üniversitelere verdiklerini sorduğu, Mustafa BALBAY’ın da “ODTÜ, Dil Tarih coğrafya fakültesi, orası fena değil, Gazi’ye giremedik, orada değişik bir havada biliyorsunuz ve Ankara Üniversitesi” dediği, Levent ERSÖZ’ün “Bursa Uludağ yok mu” dediği, Mustafa BALBAY’ın da “İstanbul da 4-5 yerde var, galiba Bursa’ya da geçtik” dediği, Levent ERSÖZ’ün de “biz tanıdığımız rektörler vasıtası ile diğerlerine de bu konuyu anlatırız. Dolayısıyla onlarda da böyle bir hareketlenme sağlarız. kimse kırmaz yani, bu konu itibari ile onu da sağlarız. Önce bizde bu uygulamaya geçelim, arkasından diğer kuvvetlerde geçecektir” dediği,
Görüşmenin devamında, Levent ERSÖZ’ün “Bu hafta Turgay CİNER ile irtibat kuracağız, onunla bir konuşacağız. Aydın DOĞAN ile de görüşme ihtimali de olabilir bakarsınız. Bu vatandaş enterasan atamalar yapmış, kendi kızlarını icra kurulu başkanlıklarına getirmiş. Herhalde fiilen el koyma stratejisi mi güdüyor napıyor” dediği, Mustafa BALBAY’ın da “Fikret Beyle konuştum bu konuda, sağlığında mirasını devrediyor diyor” dediği, görüşmenin sonlarına doğru Mustafa BALBAY’ın Amerikan büyükelçisiyle yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdiği anlaşılmıştır.
26 Aralık 2003 tarihinde Akşam gazetesinin Ankara Temsilcisi Nuray BAŞARAN ile Levent ERSÖZ arasında geçen görüşmenin özetinde;
Levent ERSÖZ’ün Medyada vaziyetlerin nasıl olduğunu sorması üzerine Neriman AYDIN’ın en büyük değişimi medya grup başkanları ile kendilerinin yaşandığını, Tuncay ÖZKAN’ın 1.5 yıl önce geldiğini, kişisel olarak Tuncay ÖZKAN ile anlaşamadığı konusu üzerine bir süre konuştuktan sonra Tuncay ÖZKAN’ın bir dönem devlette Mesut YILMAZ ile birlikte çete oluşturduklarını, devletin sivil kanadında onlarında bir çete olduğunu, söylediği, Bir süre Hürriyet gazetesi üzerine konuştuktan sonra Nuray BAŞARAN’ın Cumhuriyet Gazetesinin bir zaman maddi açıdan zor durumda olduğunu, Pamukbank olayında çok zor durumda olmalarına rağmen Cumhuriyet Gazetesine mali kaynak sağladıklarını, Cumhuriyet Gazetesinin % 40 hissesini aldıklarını, Türkcell’in, Yapı Kredinin ve grup şirketlerin reklamlarını Cumhuriyet Gazetesine kaydırdıklarını, bunu yapmalarındaki amacın Cumhuriyet gazetesini yaşatmak olduğunu söylediği daha sonra Levent ERSÖZ’ün özel bir ricasının olduğunu söylediği devamında Ergün POYRAZ’a grubun bir katkısının olduğunu, onu kestiklerini, sıkıntılarını bildiğini, Tuncay’a %50 indirelim dediklerini, onu bu rakama çekerek bu ödemeyi devam ettirmelerini, bunun özel bir ricası olduğunu, bu konuyu sağlarlarsa gerçekten çok iyi olacağını, Ergün POYRAZ’ın sürekli dik duran bir arkadaşları olduğunu, mücadelelerini bildiklerini, bu konuda yardım istediğini söylemesi üzerine Neriman AYDIN’ın Tabi olur peki dediği, Levent ERSÖZ’ün de bu işe oldu gözü ile baktığını, Ankara temsilcisi Nuray hanım’ın bu işlerin hepsini başaracağını düşündüğünü söylediği ve bir süre Nuray BAŞARAN’ın gazetecilik geçmişi üzerine konuştukları tespit edilmiştir.
Şüpheli Birol BAŞARAN’dan ele geçirilen, “TABAN2.DOC” isimli word belgesinin içinde; BİR BAŞKA SONBAHAR başlıklı 3 sayfalık yazıda, “İstediğimiz gazetenin tirajında 200-300 binlik iniş çıkışlar yapabilir ve basında bunu bir koz olarak kullanabiliriz, ….Asıl hedefimiz altta örgütlenip bu baskı ve denetleme mekanizmalarını kurabilmek olmalıdır. “Şu anda sayı olarak çok azız. Elimizdeki tek kaynak ise aklımızdır. Bunu çok iyi kullanıp sayımızı çoğaltmamız lazımdır. Bunun ilk şartı da Taylan’ın önerdiği şekilde komiteleşip iş bölümü yapmaktır. Medyayı ne yapıp edip kullanmamız şarttır. Bunun için geliştirilecek bir stratejide üzerinde parti kimliği olmayan ama kamuoyunda saygı gören ve bilinen isimleri yanımıza çekmektir.” Yazdığı ,
Ayrıca “TO DO 21–25 Kasım 2005.doc” isimli MS word dosyası incelendiğinde; belgenin tamamının 4 sayfadan ibaret olduğu Söz konusu belgede “Non- Business” başlığı altında, “Cumhuriyet strateji CD – Sertaç, Cumhuriyete abone ( ayda 500 milyon ), Usiad da e-ticaret, Jeopolitik para ödeme” şeklinde maddeler halinde notların olduğu görülmüştür.
Şüpheli Ahmet Tuncay ÖZKAN’dan ele geçirilen, 71 sayısı ile numaralandırılmış şeffaf dosya içersinde, 1 ve 2. sayfalarda, “Değerli Komutanım, aşağıdaki adlar Kanaltürk ile ilişkilerinde reklam vermekte nazlı davranan oysa başka mecralarda çokça para harcayan adlar” yazdığı ve hemen altında da alt alta, “Ferit ŞAHENK-Doğuş Grubu, Erdoğan DEMİRÖREN-DEMİRÖREN, Selçuk YAŞAR-Yaşar Holding, Coşkun ULUSOY-Oyak, Hüsnü ÖZYEĞİN-Finansbank, Güler SABANCI-Sabancı Holding” yazdığı bu isimlerin karşısına da telefon numaralarının yazılı olduğu,
Devamında “Komutanım bir de pazarda mafya usulü para dağıtanlar var, bunlar bir telefonla bize piyasanın bakışını değiştirebilirler, bunlarda” yazdığı ve hemen altında da alta alta,
“Osman USLU-ALL Medya, Kaan BÜLBÜLOĞLU-LOTUS, Banun ERKIRAN-MEDİACOM, Banu TEKİN-MEDİAEDGE, Oğuz YAVUZ-OMD, Jefi MEDİNA-MEDİNA/TURGUL DDB, Yavuz ÖZÇELİK-Universal MCCANN, Şevki KIROĞLU-Medya Hizmetleri, Mete SOĞUKSU-Zenith Medya, Yiğit ŞARDAN-Zenith Medya” yazdığı, bu isimlerin karşısında da telefon numaralarının yazılı olduğu, bu listenin hemen altında not olarak “Bunlarla ilgili olarak mutlaka her biriyle bir dakikalık konuşma bile yeter” ibarelerinin yazılı olduğu tespit edilmiştir.
Şüpheli Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ’ nin EXPER marka bilgisayarında yapılan inceleme sonucunda; “archive1.pst” isimli dosyanın içeriğinde; A.C. aydin.candabak@tercuman.com.tr isimli e-posta adresinden mehmet.aydin@tercuman.com.tr isimli e-posta adresine gönderilmiş mesajda, “From: Bekir Öztürk
Biz Türkiye nin içinde bulunduğu durumdan vazife çıkardık ve özel sebeplerle Genel Merkezi Mersinde olan Kuvva-i Milliye Derneğini Kurduk. Derneğimizin nisan ayından bu yana yayın yapan bir internet sitesi olmasına rağmen ( www.kuvvaimilliye.net ) tüzel kişiliğimiz bir ay önce oluştu. …Bu bakımdan "Heyeti Temsiliye" yi 28 Aralıkta Mersin de Topluyoruz sloganı ile tüm yurttan bu organizemize katılım sağlamaya çalışıyoruz.
Tabi ki işin diğer bir boyutu Büyük ATATÜRK' ün kurduğu Büyük Türkiye Cumhuriyeti' nin üniter yapısının bekçileri olan, başta siz değerli büyüğümüz olmak üzere, gazeteniz yazarlarını ve ulaşabileceğimiz kendilerinin "Milliyetçi", "Ulusalcı", "Vatansever"," Türkçü" olarak tanımlayanları aramızda görmeyi arzu ediyoruz.
Sizden ricam öncelikle sizin katılımınız, ve gazetenizin tamamı bir birinden değerli yazarlarının katılımı için ricacı olmanızdır. Birde amaçladığımız "Heyeti Temsiliye" yi toplamamız konusunda gazetenizden duyuru konusunda yardımcı olursanız Büyük TÜRK MİLLETİ'ne eşsiz bir hizmet vermiş olursunuz. Ne Mutlu TÜRKÜM diyene
Bekir ÖZTÜRK Kuvva-i Milliye Derneği Genel Sekreteri” yazdığı anlaşılmıştır.
Şüpheli Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ’ nin EXPER marka bilgisayarında yapılan incelemede, “Spam Anlayamadım Tercümanı.msg” isimli bir E-posta dosyası içeriğinde;k. s. drkemalsahin@yahoo.com.tr isimli e-posta adresinden aydin.candabak@tercuman.com.tr isimli e-posta adresine gönderilmiş bir mesaj da ise; K. Ş.’in “Sayın Candabak” ile başlayan yazısında N.K.Z.in bir yazısı hakkında yorumlarda bulunduğu ve yazıyı ekte gönderdiğinden bahsettiği, N.K. Z.’e ait olduğu bahsedilen “IŞIĞA DOĞRU Direnişçiler... Güç Birliğine!..” başlıklı yazıda; Kuvâ-ı Milliye başlığı altında; VAKIFLARIMIZ var... Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı... Hoca Ahmet Yesevi Vakfı... Ahmet Yesevi Vakfı...Nihayet işte tek başına bir ordu gibi Mustafa Özbek ve TÜRK METAL... ART millet vicdanının sesi oldu. Kanal B, Kanal TÜRK cephemizde... Yarı kamu kuruluşlarında direnişçiler az değil... İşte Sinan Aygün... TÜRK-İŞ ve sendikalarımız var... şeklinde ifadelerin yer aldığı anlaşılmıştır.
Şüpheli Merdan YANARDAĞ’ın Kadıköy ilçesi Kozyatağı Mahallesi Sıtmapınarı Sokak. Demircioğlu Apt.No.2/8 sayılı adresinden ele geçirilen, (61) sayfadan oluşan dökümanlar içerisinde;
9. ve 10. sayfada bulunan Aydınlıkın Yeniden doğumu bir aydınlık macerası ile başlayıp, içerisinde tarih olarak tutulan notların bulunduğu, notların içerisinde bir radyo kurulmasından bahsedildiği, Kaptanın (Ferit İLSEVER’in) makamına girdiklerini ve Kaptan’ın “arslan gazete de çıkarmak istiyoruz. Bir proje hazırlasana” dediğini, dokümanın devamında 17 Şubat 1993 tarihli kısımda ise dergi’de (ikibine doğru) ilk geniş katılımlı toplantı, Kimler yokki:Semih BALCIOĞLU, Kaptan, Rafet BALLI, Fethi NACİ, Seyit NEZİR, Ahmet AKA, Tunca, Fusun İKİKARDEŞ, Adnan AKFIRAT, Serhan BOLLUK isimlerinin yer aldığı, ayrıca çıkarılacak gazete ile ilgili yayın politikalarının anlatıldığı, dokümanın son kısmında 17 Mart 1993 Çarşamba tarihli kısımda Doğu, gazetenin “sınıfın organı” olması gerektiğini vurguluyor. ibaresi ile bittiği görülmüştür.
Dostları ilə paylaş: |