17 Aralık 2003 günü Mehmet Emin K. ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur arasında yapılan görüşme çözümünde özetle; Öncelikli olarak Mehmet Emin K.’in ticari konuları ve ekonomik sıkıntıları ile ilgili konuşma yaptıkları, görüşmenin ortalarına doğru Levent Ersöz’ün “Komutanımızın size selamı var, kendisi yurt dışında, kendisi ile görüşmemiz esnasında şunları size iletmemizi istedi. “Tuncay beyle İlgili bunu Mehmet beyden beklemezdim” dedi. “Kendisi çok üzüldüler. 1,2 yıllık sıkıntıları paylaşmış, sizlere yardımcı olmuş bir insan. Bazı çevrelerden, bazı kişilerden size bir takım şeyler gelmiştir, geldiğini de biliyoruz. Son uçta bu bir vefadır, ama bütün bunlara rağmen karşılıklı olarak iyi niyetin göstergesidir bu söylediğim konu yerine gelsin, Mehmet bey beni hiçe saydı, bu konuyu kendisine aktar, umarım bu konunun telafisini yapar dedi.” dediği, Karamehmet’in de “Ben bu konuyu size şöyle anlatayım. Tuncay beyin bizimle bir kontratı var. Bizimle değil de ayrı bir şirketle, Tuncay beye çok baskılar geldi. Ben öyle baskılara şey yapacak değilim. Başbakan bizim televizyona hiç gelmedi. Çok söyledik ama olmadı, beyanat vermiyor. Buna rağmen biz Tuncay beye bir şey yapmadık. Borçlarımız var, kısıtlamaya gitmemiz lazım. Onun maliyeti vergiler dahil 9 milyon dolar, bu televizyona geliyor. Bundan önce 7 milyon dolardı. Arkadaşlarla konuşurken bunları biraz indiremez misiniz demişler, o da ben ayrılıyorum demiş. Ben yoktum. Cuma günü geldim Türkiye'ye. Ben arkadaşlarla bir konuşayım dedim, sonra siz telefon açtınız, konuştum Biz anlaştık ayrılıyoruz, ücretini kesmedik, program için ücreti devam ediyor. Yerine kimseyi almadık, ondan sonra ne Başbakan ne Bakanlardan teklif gelmedi, yine söylüyorum yerine de hiç kimse alınmadı.” dediği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün “Size nasıl geldi bilmiyorum, program da ücretsiz çalışırım demiş.” dediği, Karamehmet’in de “Onu da bizim arkadaşlar kabul etmediler.” dediği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün de “Komutanımız söyledi, telafisi olabilir diye. Kendisinin söylemesine rağmen hiçe saydınız. Konu tamamıyla özel, burada kalacağına inandığımız için.” “Siz bir kez daha düşünün, gerekirse o vatandaşı bir kez daha çağırın nedir bu diye. Kendisini sever veya sevmezsiniz.” dediği, Karamehmet’in de “Kendisiyle hiçbir şeyim yok. Kendisi ben ayrılayım dedi, kendisine sorabilirsiniz” dediği, Levent Ersöz’ün “Ben kendisinin ayrılma gibi bir düşüncesi olmadığını öğrendim.” dediği, Karamehmet’in de “Ama ayrıldıktan sonra demiştir. Ayrıldı, aradan ne kadar geçti, organizasyon yaptılar. Ondan sonra ben bu söylediğinizi de söyledim, ücretsiz çalışırım demiş idareye. Ama kontratı boyunca her türlü mahrumiyetini ödüyoruz yani.” dediği, Levent Ersöz’ün “Onun mahrumiyetinden ziyade Show TV gibi bir basın yayın kuruluşunun bu çizgisinin devam ettirilmesi son derece önemli.” dediği, Karamehmet’in “Orada bir endişeniz olmasın.” “Komutanım hassasiyeti biliyoruz ama, sorun, kendisine biz en ufak bir şey söylememişizdir. Ama devletin aleyhine bir yayın falan, onlara da müsaade etmeyiz tabi.” “Ben bir daha konuşayım.” dediği, Levent Ersöz’ün de “İyi olur. Ben Komutanıma sizinle görüştüğümüzü ifade edeceğim. Kendisini bu konuda rahatlatmamız lazım. Komutanım sizin söylediğinize çok üzüldü, bir anda böyle bir şey söyleyince Komutanımız hassas bir insan, tanıyorsunuz değil mi ?” dediği,
Görüşmenin devamında, Hasan Atilla Uğur’un söze girerek “Ama Mehmet bey tabi bu arada şu da var Komutanım bana bunu ilettiği zaman Genel Komutanımızla birlikte, ben sizin samimiyetinizi bildiğim ve sizi herkesten daha iyi tanıdığım için rahatlıkla şunu söyledim. Komutanım, çağırırız Mehmet bey gelir oturur konuşuruz ve açıklıkla konuşacak bir insandır dedim. Hakikaten de öyle oldu. Komutanımız hakikaten kırılmış, hassas bir insan, tekrar çağırıp ta Tuncay Bey ile konuşursanız kendisini de mutlu edersiniz.” dediği, Karamehmet’in de “Ama komutanım, tabi bazı yapamayacağım şeylerde var.” Dediği, Hasan Atilla Uğur’un da “Bir dinlerseniz en azından kendisini” dediği, Karamehmet’in de “Biz zaten kendisiyle konuşmak İçin Pazar günü sözleşmişlik, kendisini arayacaktım, ama işte Ankara'ya geldiğim için görüşemedik. Ama, çağırırız. Osman Bey her gün görüşüyor. Kırgınlığımız yok.” “Şimdi tabı ama komutanım, adam medya başkanı, ertesi gün ayrıldı deniyor. Orada tabi herkesin aklına acaba baskıyla mı ayrıldı sorusu geliyor” “Ben iki şey söyleyebilirim Komutan'a. Bir tanesi hiç kimseden, ama hiç kimseden en ufak bir şey gelmedi, bir. İki, onunla konuşan, o gruba bakan arkadaşımız, "yahu çok erkek adammış, iki dakikada ben ayrılıyorum dedi" şeklinde takdirlerini de söyledi, Hatta bu ayın sonu diye söylenmişti, sonra 01 Ocak diye kendisi düzeltti. Ama benim bunun dışında da söyleyecek bir şeyim var. Benim hiç haberim olmadı” “Hayır, en ufak bir şey, ne Bakandan, ne Başbakandan, ne başka bir kimseden en ufak bir baskı gelmedi. Gelse ne yapardık onu da bitmiyorum ama. Şimdi bize daha Önce gelen baskılara biz hiç itibar etmedik. Ama tavır koyuyorlar tabi.” dediği, Hasan Atilla Uğur’un da çok kritik bir dönemden geçildiğini, bu nedenle Show TV ve Akşam Gazetesinin önemli olduğunu, bu nedenle bazı baskılar altında kalmaması gerektiğini söylediği ve görüşmenin sonlarına doğru “Ankara'da temasta olabileceğimiz, güvendiğiniz bir kimse var mı?” dediği, Karamehmet’in de Akşam Gazetesinden Serdar Ç.’nun, Show TV’den de Bülent E.’in isimlerini ve telefon numaralarını verdiği,
Görüşmenin son kısmında ise Hasan Atilla Uğur’un “Bu arada komutanım da buradayken belirtmek istiyorum. Turkcell İle İlişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki arkadaşlarla da gayet İyi ilişki içerisindeyiz.” dediği, Karamehmet’in de teşekkür ederek ayrıldığı anlaşılmıştır.
26 Aralık 2003 tarihinde Nuray B. ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur arasında yapılan görüşme metni çözümünde özetle; Öncelikli olarak Karamehmet grubunun mali konularla ilgili yaşadıkları sorunu konuştukları, Nuray B.’ın ekonomik yönden ve BDDK ile yaşadıkları sorunları ayrıntılı olarak anlattığı, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, Levent Ersöz’ün medyadaki vaziyetlerin nasıl olduğunu sorduğu, Nuray B.’ın da Tuncay Özkan’dan başlayarak ayrıntılı olarak anlattığı, Tuncay Özkan’ın gruba yaklaşık 1,5 yıl önce geldiğini, kişisel olarak kendisinin hiçbir zaman anlaşamadığını, Tuncay Özkan’ın Mesut Y. ile çok iyi ilişkilerinin olduğunu, 3 Kasım seçimlerinden önce bir gün Tuncay Özkan’ın Mesut Y. ile ilgili Mesut Y.’ı öven bir manşet attırmaya çalıştığı, bu manşetin o günün şartlarında gruba zarar vereceğini, bu nedenle kendisinin bu durumu Mehmet Emin K.’e ileterek Tuncay Özkan’ın yazdırdığı manşeti kaldırttığını, bunun üzerine Tuncay Özkan’ın kendisini telefonla aradığını ve “kardeşim sen kimsin” “sen medya grup başkanının yazdığı manşeti kim oluyorsun da gece yarısı indiriyorsun” dediğini, kendisinin de “sizin de bilmeniz lazım, Akşam Gazetesinin Ankara temsilcisiyim” “bu manşetin yalan olduğunu biliyorum” “o manşeti ben indirmedim, Mehmet Bey indirdi. Bence siz açın Mehmet Beye, ben medya başkanıysam Ankara temsilcisinin dediğini nasıl dinlersiniz diye sorun” dediğini, bunun üzerine Tuncay Özkan’ın telefonu kapattığını, bu arada kendisinin Tuncay Özkan’ın yazdırdığı manşetle ilgili bilgi verirken Hüsamettin Ö.’ın anlattıklarını da aktardığını, bir süre sonra Tuncay Özkan’ın kendisini yeniden aradığını ve “şimdi Ankara’ya geliyorum, Hüsamettin Ö.’ın da seninde ananını belleyeceğim” “bak sakın bir yere kıpırdama, ikinizin de anasını belleyeceğim” dediğini, bunun üzerine kendisinin Mehmet Emin K.’i arayarak konuyu aktardığını, bir süre sonra Tuncay Özkan’ın Ankara’ya geldiğini ve kapısını tekme ile açarak odasına girdiğini ve “sen kimsin” diye bağırdığını, kendisinin de “sen kimsin lan siktir git, benim odama giremezsin” dediğini ve kovduğunu,
Daha sonra Tuncay Özkan’la yaşadığı sorunu Mesut Y.’a anlattığını, Mesut Y.’ın da “Tuncayla bir şeyin varsa ben hallederim” dediğini,
Görüşmenin devamında, Tuncay Özkan’ın Karamehmet grubuna ekonomik olarak getirdiği yükü anlattığını, bu konuyu anlatırken Tuncay Özkan’ın eski çalıştığı Kanal D nin arşivini çalıp Show TV ye 500.000 Dolar karşılığında sattığını, Tuncay Özkan’ın aylık maaşının 100.000 Dolar civarında olduğunu ve ayrıca örtülü ödeneklerinin olduğunu, Tuncay Özkan ve ekibinin çok fazla ekonomik yük getirmesi ve grubun ekonomik sıkıntıları nedeniyle Tuncay Özkan’a personel giderlerinde azaltma yapılması gerektiğinin söylendiği, Tuncay Özkan’ın da bunu kabul etmeyerek ayrılacağını söylediğini, bu konuyu anlatırken Nuray B.’ın “şimdi de Tuncay Bey dışarıda bazı yerlerde şey diye anlatıyor, hükümet istemedi beni, Mehmet Bey de BDDK ile 4.5 Milyar dolarlık bir anlaşma yapacaktı, beni şart koştular, beni işten attılar. Ama bu yanlış cevap” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde bir dönem Tuncay Özkan ve Mesut Y.’ın devlet içerisinde çete oluşturduklarını söylediği,
Görüşmenin devamında, Nuray B.’ın medyanın çok sesli olabilmesi gerektiğini, kendilerinin grup olarak Cumhuriyet Gazetesini maddi açıdan desteklediklerini, ekonomik kriz yaşadıkları bir dönemde Cumhuriyet Gazetesinin yüzde 40 hissesini aldıklarını söylediği,
Görüşmenin sonlarına doğru Levent Ersöz’ün “sizden özel bir ricamız var. Ergün Poyraz’a grubun bir katkısı vardı, şu an onu kestiniz, sıkıntınızı biliyoruz. Tuncay’a demişsiniz ya yüzde 50 indirelim diye, onu bu rakama çekerek bu ödemeyi devam ettirirseniz sizden özel ricamız, bu konuyu sağlarsak gerçekten iyi olacak. Ki sürekli olarak dik duran bir arkadaşımız. Mücadelelerini biliyorsunuz, şahsı da tanıyorsunuz, öyle kirli işlere konu olmayan bir çocuk. Bu konuda sizden yardımınızı istiyoruz” dediği, Nuray B.’ın da “tabi olur, peki” dediği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün de “ben bu işi oldu gözüyle bakıyorum, öyle değil mi? Yani Ankara temsilcisi Nuray hanım zaten bu işlerin hepsini başarır diye düşünüyoruz, ben sizin cep telefonu numaralarınızı alabilir miyim” dediği, Nuray B.’ın da “0533 227.. 73” numaralı telefonunu verdiği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün ısrarla ikinci bir numarası olup olmadığını ve varsa diğer numaraları da almaya çalıştığı anlaşılmıştır.
Mustafa Balbay ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur arasında geçen görüşme çözümü özetinde; Şüpheliler Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Hasan Atilla Uğur’dan ele geçirilen dijital veriler içerisinde Jandarma Genel Komutanlığında görevli olduğu dönemde Levent Ersöz’ün değişik kişilerle yaptığı görüşmeleri kaydettiğine dair bilgilerin olduğu, bu çerçevede Mustafa Balbay’a ait 23 Aralık 2003 tarihli ve 5 Ocak 2004 tarihli görüşme çözüm tutanaklarının olduğu, ayrıca 23 Aralık 2003 tarihinde yapılan görüşmeye ait bir kısım ses dosyasının olduğu, ayrıca yine 23 Aralık 2003 tarihindeki görüşme çözümü içerisinde birçok benzerlikler olan yedi sayfalık ayrı bir çözüm tutanağı olduğu görülmüştür.
23 Aralık 2003 tarihli görüşme içeriğiyle benzerlikler gösteren yedi sayfalık çözüm incelendiğinde Cumhuriyet Gazetesinin tirajının artırılması ve bu nedenle askeri birliklerde satılması konusunda konuştukları, bu çerçevede Levent Ersöz’ün “siz tirajı artırma konusunda şimdi nasıl buluyorsunuz. Askeri okullardaki personele yönelik olarak böyle bir şey, yani hem gazeteyi güçlendirmek hem de dediğim gibi birçok insan gazete okuyor. Er de gazete okuyor sonuç itibarıyla. Sadece subay astsubay değil” dediği, Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Gazetesini üniversitelerde 250.000 TL ye sattıklarını, aynı şekilde kışlalara da 250.000 TL den satabileceklerini söylediği, Levent Ersöz’ün de yeni bir oluşumun oldukça zor olduğunu, ama bu işlerin bir şemsiye altında götürülmesinin daha rahat ve kolay olacağını söylediği ve televizyon konusunu düşünüp düşünmediklerini sorduğu, Mustafa Balbay’ın da 1998 ve 1999 yılında Cumhuriyet TV diye deneme yayınına başladıklarını, fakat bir sonuç alamadıklarını söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Gazetesi olarak kendilerine yönelik özeleştiri yaptığı ve bu çerçevede “bizim de hatalarımız oldu, 1950 yılında Demokrat döneminde iki yıl etkileniyor, hatta Nazım Hikmet’e hain diyorum ben, sonrada toplanıp özeleştirisini yapıyorum, bizim bazı yöneticilerimizin 1989 -1993 dönemi arası güneydoğu şeylerine yönelik PKK lıların açıklamalarını korumaya kalktılar, çok ağır oldu, o dönemde gazetemiz ama sonuç olarak şu anda gazete yönetimi Kuvayı Milliye çizgisinde” dediği,
Görüşmenin devamında yerel seçimlerle ilgili konuştukları ve bu çerçevede Cezayir ülkesini örnek verdikleri, bu konuyla ilgili Mustafa Balbay’ın “Cezayir olayını söylüyorsunuz, genel seçimleri kazandılar ama ondan sonrası mümkün değil” dediği, hemen akabinde de Levent Ersöz’ün Mustafa Balbay’ın bir süre önce yaptığı “Genç Subaylar Rahatsız” başlıklı haberle ilgili konuşmaya başladıkları, bu çerçevede söz konusu haberle ilgili Genelkurmay Başkanının yaklaşımını konuştukları, bu sırada Mustafa Balbay’ın “babam arıyor geçen gün, oğlum kendine dikkat et diyor, Genelkurmay Başkanı onlara dönmüş diyor” dediği, Levent Ersöz’ün de bunların hepsinin kesilmesini gerektiğini, hayat hakkı tanınmaması gerektiğini, yoksa yeniden hortlayıp kendilerini ortadan kaldırabileceklerini söylediği, Mustafa Balbay’ın da “birisinde emekli vatandaş arıyor, tabi ben diyor 1960 ı gördüm, 1970 i gördüm, 1980 i gördüm. Şu ülkemizde şu birkaç ayına bakıyorum, fakat en geçerli darbe bu dönemki darbe diyor, insan olabilirde bu sistem içerisinde nasıl olabilir, bütün tartıştığımız konu burada” dediği, Levent Ersöz’ün de “olabilir, tartıştığımız konu rejim tartışması…, silahlı Kuvvetler eskisi değil ki yani kimileri demokrasiye bağlı bir topluluk var… herkesin gönülden bir sızı hissetmesi var, herkes dolunca benim yaptığım gibi bunların hepsini keseceksin, bir daha başa geçmeyecekler” dediği, Mustafa Balbay’ın da bu nedenle yerel seçimlerin çok önemli olduğunu, yüzde 40 tan fazla oy alırsa daha tehlikeli olacağını söylediği anlaşılmıştır.
23 Aralık 2003 tarihinde Mustafa Balbay ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur arasında yapılan görüşme çözümü özetinde; Görüşme içerisinde genel olarak örgütün medya yapılanması ile ilgili konuşmalar yaptıkları, bu çerçevede özellikle Cumhuriyet Gazetesinin tirajının artırılması ile ilgili konuşmalar yaptıkları, bunların yanı sıra diğer medya organlarının kontrol altına alınmasını konuştukları, bu çerçevede Levent Ersöz’ün “medya sahipleri ile görüşme yapmak lazım” dediği, Mustafa Balbay’ın da “belli dürtmeler oraların yönetimindeki insanlarla” dediği, devamında Mustafa Balbay’ın “şu alternatif medya nasıl yaratılır, belki uzun sürede buna bakmak lazım, şimdi iki üç tane bir tane kanal değişik bir şey söylerse bunları etkiliyor” “Uzan’ın genel üzerindeki etkisi yüzde 3, genel pay içinde hükümet hazmedemiyor, çünkü ulaşıyor” dediği, Levent Ersöz’ün de “Uzan’ın savaşı bırakmaması lazım, bıraktı hata yaptı, kurtulacağını falan zannetti” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Levent Ersöz’ün “siz tirajınızı artırmak açısından bizim askeri birliklerdeki askeri personele yönelik böyle bir şeyi nasıl uygun görürsünüz” dediği, bunun üzerine Hasan Atilla Uğur’un “yeterli olur mu ki acaba? Açsak?” dediği, Levent Ersöz’ün de “daha iyi, yani hem gazeteyi güçlendirmek ondan etkilenen bir çok insan şimdi evde gazete okuyor, sonuç olarak sadece subay astsubay değil, askerde okur, en azından Silahlı Kuvvetlerin kapısını biraz daha aralıyor” dediği, Hasan Atilla Uğur’un da “çok doğru komutanım, erler eskisi gibi cahil değil, sekiz aylık var, asteğmen var. Bunu söylemek lazım Genelkurmay Başkanımıza” dediği, Levent Ersöz’ün de “ben kantinde herkese satarsam bu gazeteyi mükemmel olacak, sonuç itibariyle günde 1.000 gazete satabilirim” dediği, bunun üzerine Mustafa Balbay’ın söz alarak “biz mesela üniversitelerde 250.000 TL ye gazete satıyoruz. Kışlaya da 250.000 yaparız” “kimi yerlerde önyargı olabilir, kimi yerlerde sokmuyorlar bile. Mesela GATA da 250.000 den satabiliriz” dediği, Levent Ersöz’ün de bu konuyu Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’u kastederek komutanla konuşacaklarını, hatta komutanın Mustafa Balbay’ı çağıracağını söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Gazetesi ve kendileriyle ilgili özeleştiri yaparak “şu an yönetim olarak da nispeten hatalarımız da olsa, yani gazete 1950 döneminde Demokrat partiden iki yıl etkileniyor, hatta Nazım Hikmet’e hain diyor. Özeleştiri yapıyorum. Sizinle açıkça paylaşmamın sakıncası yok. Bazı yöneticilerimizin 1989-1993 arası diyelim Güneydoğu ve PKK lılardan etkilendiler. Çok kavga edildi o dönem bizim gazetede. Şimdi gazete yönetimi Kuvayı Milliyeci” dediği,
Görüşmenin devamında yerel seçimlerle ilgili konuştukları, bu çerçevede Levent Ersöz’ün “ama her şey kısa vadede, onu da bıraktım, çok kısa vadede başarmalıyız. Çünkü yerel seçimler bunlar için musalla taşı olacak. O taş atlarsa çok daha zor olacak” dediği, Mustafa Balbay’ın da “evet zor, Cezayir de oldu biliyorsunuz. Yerel seçimleri kazandılar, ondan sonrası da mümkün değildir zaten” dediği, görüşmenin devamında Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Gazetesinde yaptığı “Genç Subaylar Rahatsız” başlıklı haberle ilgili konuştukları, bu çerçevede Mustafa Balbay’ın “şimdi bir emekli vatandaşı arıyorum, ben 60 ı gördüm, 70 i gördüm, 80 i gördüm diyor. Şu hükümetin son birkaç ayına bakıyorum diyor, en geçerli darbe bu dönemdeki diyor. Yani bu sistem içinde nasıl olur diyor. Bütün tartıştığımız nokta bu diyor” dediği, Levent Ersöz’ün de “yani olay rejim olayında düğümleniyor” dediği anlaşılmıştır.
Görüşme çözüm metninin son sayfasında bilgi notu başlığı altında; 5 Ocak 2004 günü Mustafa Balbay’la görüşme yapıldığı, bu görüşmede Balbay’ın gazete olarak Şişli Belediye Başkanı Mustafa S.’ün desteği ile 70.000 civarında Atatürk’ün mareşal üniformalı posterini bastırıp bu hafta sonu dağıtacaklarını söylediğini yazdığı görülmüştür.
5 Ocak 2004 tarihinde Mustafa Balbay ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur arasında yapılan görüşme çözümünde özetle; Görüşmenin başlangıcında Kıbrıs’la ilgili konuşma yaptıkları, Kıbrıs’la ilgili politikaları eleştirerek Kıbrıs’ın satılmaya çalışıldığını öne sürdükleri, bu çerçevede Mustafa Balbay’ın psikolojik harekat olarak Atatürk’ün üniformalı resmini poster olarak bastırıp Cumhuriyet Gazetesi ekinde dağıtmayı düşündüklerini, posterin basımı konusunda Mustafa S.’ün yardımcı olacağını söylediği, zaten Mustafa S.’ün daha önceden de Cumhuriyet Gazetesine benzer yardımlarının olduğunu söylediği,
Görüşmenin devamında, Levent Ersöz’ün “bize gelen haber elemanlarımızın aldığı bilgiye göre Milliyete yönelik bir takım operasyonlar olabilir” “Milliyetin bu çıkışlarından dolayı, bunu siz Bila ile yüzyüze görüşerek aktarabilirsiniz” “ya Fikret Beyi sıkıştıracaklar yada başka bir şekilde rahatsızlık verecekler, bunu paylaşmamız lazım” dediği, Mustafa Balbay’ın da “zaten ben çok seviniyorum, bir anlamda tamamen tarafsız, şimdi tek başına Cumhuriyet gitmez, mümkün değil. Bu haberlerin hiçbirinde bencillik düşünmedim. Olabildiğince belli ölçülerde yayılmasında fayda var. O yüzden Milliyette çok önemli. Fikret Bey ile de bir konuşmak lazım” dediği, Hasan Atilla Uğur’un da “yalnız kısa zamanda görüşürseniz” dediği, Mustafa Balbay’ın da “anladım, Fikret ile yemek yiyecektik, orada söylerim” dediği,
Görüşmenin devamında Levent Ersöz’ün bir önceki görüşmede konuştukları Cumhuriyet Gazetesinin askeri birliklerde satılması ile ilgili Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’u kastederek komutanla görüştüklerini söylediği, bu çerçevede “komutanla görüştük biz, bizim eğitim birliklerimiz, okullarımız, bölge komutanlıkları ve karargâhlarına bir talimat vereceğiz. Toplu birliklerimiz olan yerler, tugay seviyesinde olan birliklerimize sizin temsilcileriniz gidip biz Cumhuriyet Gazetesini 400 değil 200.000 liradan vermek istiyoruz, formalite gereği gerekirse bir yazı olarak ortaya konulacak. Birlik komutanları bu konuda emir verecekler ve gazeteler alınacak. Bu uygulamayı başlatalım dedi komutanımız. Ondan sonra Kara Kuvvetlerine, Deniz ve Havaya komutanım teklif edecek, biz böyle bir uygulama başlattık, burayı götürüyoruz sizde bu konuya destek verin diye, diğerlerine de Cumhuriyet Gazetesinin girmesini sağlayacağız. Bunu sağlarken birlik komutanlarına biz bir de şunu soracağız, siz Cumhuriyet’e kapıyı açarken diğerlerine de hissettirmeden hafif hafif kısın. Adam orada Cumhuriyet’i görecek. Bakacak ki Hürriyet yok Milliyet yok, neyse alacak. Yani çift taraflı olarak yönlendireceğiz” dediği, Mustafa Balbay’ın da “biz de fiyatı 250.000 e indireceğiz” dediği, Levent Ersöz’ün de “yarından itibaren biz birlik komutanlarına talimat veririz” dediği, Mustafa Balbay’ın da “şimdi biz üniversitelere bu şekilde yapıyoruz, bir damga ile indirimli gazete olduğunu belirtiyoruz, yani 250.000 e satıldığını belirtiyoruz. Ötekilerle karışmasın diye. Bizde normal olarak üniversitelere, gençliğe uyguladığımız bu yöntemi size asker gençliğinede önermiş oluyoruz.” dediği, Levent Ersöz’ün de hangi üniversitelere verdiklerini sorduğu, Mustafa Balbay’ın da “ODTÜ, Dil Tarih coğrafya fakültesi, orası fena değil, Gazi’ye giremedik, orada değişik bir havada biliyorsunuz ve Ankara Üniversitesi” dediği, Levent Ersöz’ün “Bursa Uludağ yok mu” dediği, Mustafa Balbay’ın da “İstanbul da 4-5 yerde var, galiba Bursa’ya da geçtik” dediği, Levent Ersöz’ün de “biz tanıdığımız rektörler vasıtası ile diğerlerine de bu konuyu anlatırız. Dolayısıyla onlarda da böyle bir hareketlenme sağlarız. Kimse kırmaz yani, bu konu itibari ile onu da sağlarız. Önce bizde bu uygulamaya geçelim, arkasından diğer kuvvetlerde geçecektir” dediği,
Görüşmenin devamında, Levent Ersöz’ün “Bu hafta Turgay C. ile irtibat kuracağız, onunla bir konuşacağız. Aydın Doğan ile de görüşme ihtimali de olabilir bakarsınız. Bu vatandaş enterasan atamalar yapmış, kendi kızlarını icra kurulu başkanlıklarına getirmiş. Herhalde fiilen el koyma stratejisi mi güdüyor napıyor” dediği, Mustafa Balbay’ın da “Fikret Beyle konuştum bu konuda, sağlığında mirasını devrediyor diyor” dediği, görüşmenin sonlarına doğru Mustafa Balbay’ın Amerikan büyükelçisiyle yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdiği anlaşılmıştır.
21 Ocak 2004 tarihinde Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, İsmail Yıldız, Hayrullah Mahmut ÖZGÜR ve Cem U. arasında yapılan görüşme çözümü özetinde; Öncelikli olarak o dönemde Uzan grubuna yönelik yapılan mali operasyonlar sonucu Uzan Grubunun yaşadığı sıkıntıları konuştukları, bu çerçevede Levent Ersöz’ün Uzun Grubunun mevcut hükümet tarafından mağdur edildiğini öne sürerek Uzun Grubuna adli olarak ta gerekli desteği vereceklerini söylediği, bu çerçevede Levent Ersöz’ün “Bu olayı sürdürmek gerektiğini, zaten düşüncemiz olarak ortaya koyduk. Konunun yansımasını dün akşam biz, özellikle yüksek yargıdan bir kanal vasıtası ile ulaştırdık bu vatandaşlara” dediği,
Görüşmenin devamında Levent Ersöz’ün Uzun Grubunun yaşadığı mağduriyetler ile ilgili tepkilerini dile getirmeye devam etmeleri gerektiği, bu tepkileri basın yayın organlarıyla sürdürmeleri gerektiğini söylediği, bu söylemler üzerine Cem U.’ın kendi üzerine düşen her şeyi yaptığını ve Başbakan’ı kastederek “ya o beni indirecek ya ben onu” dediği,
Görüşmenin devamında Levent Ersöz’ün Cem U.’a televizyon programlarında ya da medya karşısında yaptığı konuşmalarla ilgili taktik ve yöntemler verdiği, bu çerçevede “bundan sonra çelik gibi bir sinire sahip olmanız lazım, bundan sonraki olaylar içerisinde de son derece sakin olmamız lazım. Eğer böyle olursanız, bunları istediğiniz tarzda tahrik edersiniz, istediğiniz mesajları verebilirsiniz” “bir de tabi bu operasyonu yürütürken bazı tabirlerden kesinlikle kaçınmak gerektiğini düşünüyorum” diyerek kullanılan kelimelere çok dikkat edilmesi gerektiğini söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Levent Ersöz’ün “bu genel seçimlerden sonra niye bir transfer konusu yapıp ta bir grup oluşturmadınız mecliste” dediği, Cem U.’ında “mümkün olmadı ki” dediği, Levent Ersöz’ünde “yani darbeler gelinceye kadar olan dönemde böyle bir milletvekili transfer edipte, Türkiye Cumhuriyetinin yüz karası bir hadise belki ama” dediği, Cem U.’ında Hakkari’den bağımsız milletvekili seçilen birisinin böyle bir iş için bir buçuk milyon dolar para istediğini, parayı sokaktan toplamadığını, bu tür şeyler yapmasının kendisine bir fayda sağlamayacağını, fakat mecliste grup kurmanın başka bir olay olduğunu, bununda çok zor olduğunu, bir yığın servet harcayarak 15 kişi alsa yine grup kuramayacağını söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde İsmail Yıldız’ın yaptığı çalışmalarla ilgili bilgiler verdiği ve AKP’nin Hükümetten indirilmesi için yapılabilecek çalışmalar hakkında bilgiler verdiği, bu çerçevede “belirli operasyonlar yapılırsa AKP’nin oyu aşağıda kalır, ama normal şartlar altında bu seçim cereyan ederse dediğiniz gerçekleşmez tekrar Uzanlar’la uğraşmaya başlarlar” dediği, devamında yaptığı araştırmalar sonucu partilerin yerel seçimlerde alabilecekleri oy oranları hakkında bilgi verdikten sonra “yani neticede burada çok kapsamlı bir operasyon yapmak, çok kapsamlı bir senaryoyu hiçbir nokta ihmal etmeden oluşturmak ve oylamak gerekir diye düşünüyorum” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde İsmail Yıldız’ın “Cem U. öyle bir şey yapmalı ki hükümet feleğini şaşırmalı. Ne yapabilir? Bir; mecliste bir siyasi partiyi tehdit unsuru haline getirebilir….., ikincisi; 368 milletvekili var zaten AKP’nin. Ben bu 368 milletvekilinin 368’i ile de ilgili dosya hazırladım. Ve sorduğumuz soru; AKP’den koparmasınız? Niçin koparsınız? Neden koparsınız? Ne zaman koparsınız? Hangi şartlar altında koparsınız? Ve ne istersiniz? Cevap;280 milletvekili AKP’den tabi ki kopabilirim diyor, bunlar devletle çatışmaya devam ederse, bunlar Türkiye’yi iyi idare edemezse ve ekonomik kriz çıkarsa, Günedoğu ile ilgili baskılar artarsa, Kıbrıs’la ilgili taahhütleri artarsa bu zafiyetlerde kopabiliriz diyor. Yada bir siyası alternatif üretilirse. Bakın bu çok önemli, biz AKP’den kopabiliriz diyor” dediği, bu noktada Levent Ersöz söze girerek “zaten onu yaratmağa çalışıyoruz” dediği, devamında İsmail Yıldız’ın “öncelikle AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak hedefleniyor ise bir başka partinin %20-25 oranında alacağı oy AKP’de ki az önce Cem beyin işaret ettiği soru işaretini uyandırabilir milletvekillerinin kafasında. Milletvekillerini tahrik edebilir ve parti değiştirme sürecine gelebilir rahatça” dediği,
Görüşmenin devamında AKP’yi devirmek için neler yapılabileceği hususunun konuşulmaya devam edildiği, bu çerçeveden konuşmaya katılan kişilerin neler yapılabileceği sorduğu, bunun üzerine İsmail Yıldız’ın “Şu yapılabilir bana göre, AKP’yi belinden veya beyninden vurmak gerekiyor ki sersemlesin. Kamuoyu nezdinde ki desteğini azaltabilmek gerekiyor. Bunu AKP’nin oturmuş olduğu ideolojik tabana yönelik bir taarruzla yapabilirsiniz. Bu ne olabilir?” dediği, Levent Ersöz’ün de “Bakın açıkçası diyor ki; AKPnin gayri milli olduğunu vurgula. Yani ortaya koy, belge ile ortaya koy. Deki Tayip efendi nedir etnik kökeni? Şudur. Efendime söyleyeyim nedir? Bunların yolsuzluğu şudur. Bu gibi somut işleri ortaya atıyorsun değil mi” dediği, İsmail Yıldız’ında “Olabilir, evet yollardan birisi bu” “ikincisi gayri İslami oldukları ortaya konulabilir……, üçüncüsü yine diyoruz ki az önce siz söylediniz, her an ekonomik kriz gelebilir. Bizim yaptığımız çalışmalar da var. Halk şu anda krizi gizli olarak yaşıyor…… böyle bir propaganda yürütülmeli ki burada bunu halk açıkça görebilmeli, günlük yaşantısın da bunu algılayabilmeli….. yine alışılmış bir siyası mücadele ile buradan çıkmak mümkün değil, AKP’yi vurmamız lazım. Öncelikle Tayip beyi vurmamız lazım. Kendisi ile ilgili ne varsa ortaya koyup, Tayip beyi toplumun nezdin de bir defa kesin olarak siyaseti hür olmaktan çıkarmamız gerekiyor” dediği, devamında Cem U.’ın gerekirse geri çekilip başka bir partinin mecliste siyasi alternatif olarak yükselmesini sağlaması gerektiğini söylediği, bunun üzerine Cem U.’ın “ben bu lafı söyleyeceksiniz diye bekliyordum. Cem U. çekil seçimlere girme…..” dediği, İsmail Yıldız’ın böyle bir şey demediğini fakat Cem U.’ın çok farklı bir propaganda ve kampanya yürütmesi gerektiğini söylediğini, bu noktada Levent Ersöz’ün söze girerek “şimdi İsmail Beyin daha önce yaptığı çalışmalar var, onu anlatmaya çalışıyor. Bu yapmış olduğu çalışmalardan bir tanesi, bu AKP’yi nasıl bölelim. Ciddi anlamda yaptığı çalışmalar var. Ondan yola çıkarak bir takım şeyler anlatmaya çalışıyor” dediği, bunun üzerine Cem U.’ın “368’lik bir grubu hayallerle parçalayamazsınız. Parayla da parçalayamazsınız. 10 kişi alsanız ne olacak, öbür 350 devam eder” dediği,
Görüşmenin devamında Levent Ersöz’ün “şimdi geçende konuştuk, elinizde ki silahları kaybetmeden, grubu riske etmeden, onu kaybetmeden, en yakın zamanda anları darbeleyecek tarzda, ha bu darbelemek İsmail Beyin söylemiş olduğu ve yabana atılmayacak konular var. Yani bu adamın gayri milli, İslami konusu, yolsuzluklar konusu, bütün bunları elinizde ki silahlarla ve seçim meydanında çok açık ve net vurarak yaparsınız” dediği, Cem U.’ın da “bu konu da en ufak bir endişeniz olmasın. Burada bu adama vurabilecek hangi malzeme bizim elimize ulaşırsa bütün çıplaklığıyla paldır küldür yayınlanacak” dediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde İsmail Yıldız’ın yine yerel seçim sonuçları ile ilgili değerlendirmeler yaptığı ve bu değerlendirmelerde AKP’nin %54 oranında oy alabileceğini söylemesi üzerine Cem U.’ın “paşam, paletleri bir çalıştırsanız aslında” dediği ve bir süre sonra Levent Ersöz’ün “şimdi kendinize iyi bakın, kılıcınız keskin olsun, öyle diyorum bizim açımızdan, bizimle ilgili konuştuğumuz konulardan hiç şüphe yok onu açık ve net ifade edeyim, özellikle Hayrullah’ın bu konuyu açıklaması son derece yararlı oldu, sizinle bu konuyu da görüşmek açısından da. Biraz evvel söylediğimiz konuda da daha önce konuştuğumuz gibi yükselen trend içerisinde biz ne varsa ve ne gerekiyorsa yaparız. Ama önemli olan grubun, buranın ve sizin ayakta kalmanız, bu zaten Ülkenin ayakta kalması demektir” dediği ve Cem U.’la görüşmeye son verip, Cem U.’ı yolcu ettikleri, daha sonra Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız’ın konuşmaya devam ettikleri,
Bu konuşmada Cem U. ile yapılan konuşmayı değerlendirdikleri İsmail Yıldız’ın yaptığı konuşmada Cem U.’ın AKP ile anlaştığını düşündüğünü, bu nedenle yeterince muhalefet yapmayacağını öne sürdüğü, Cem U.’ın yaptığı davranışların AKP’nin oyunu artırıcı etkilerin yapacağını söylediği, bu nedenle yerel seçimlerde iyi hazırlık yapılması gerektiğini, vatandaşın daha önce yaşadığı mağduriyetlerden dolayı Ankara’da Melik G.’i desteklediğini, sol kazanacağına Melik G. kazansın dediğini, İstanbul’da ki vatandaşların Nurettin S. dönemi bildiklerinden sol kazanacağına sağcı parti kazansın dediğini söylediği, bu çerçevede “Burada yapmaları gereken tek şey var herkesin, Melik G.’in defterine açacak herkes, diyecek ki arkadaş sen bu kadar hizmet yaptım diyorsun, ama bak bu kadar borca sokmuşsun… sen devleti soymuşsun arkadaş, git içerde biraz yat bunun hesabını ver demek” dediği ve yaklaşımlarını benzer şekilde anlatmaya devam ettiği,
Görüşmenin sonunda Levent Ersöz’ün “neyse sen bunları bir rapor olarak yaz” dediği anlaşılmıştır.
31 Aralık 2004 tarihinde Levent Ersöz ile Fikret B. ve misafir olarak belirtilen kişi arasında yapılan görüşme çözümünde özetle; Görüşmenin başlangıcında değişik konularla ilgili kısa bir konuşma yaptıktan sonra Levent Ersöz’ün işler nasıl gidiyor diye sorduğu, Fikret B.’da kamu yönetimi temel kanunu verildiği günden beri savaş hali yaşadıklarını, bu konu ile ilgili Danıştay’da sempozyum düzenlendiğini, bu konuyu her yerde tartıştıklarını söylediği, bu çerçevede Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmaya çalıştığını, bu konu ile ilgili de Hükümet içerisinde ki değişik kişilerle görüşmeler yaptıklarını anlattığı,
Görüşmenin devamında bu olanlar karşısında Sivil Toplum kuruluşlarının hareket halinde olmadığını söylediği, Fikret B.’da kendilerinin de aynı dertten muzdarip olduklarını, herkesin üzerinde bir ölü toprağı olduğunu söylediği ve değişik sendika ve konferadasyonlar hakkında serzenişlerini dile getirdiği, bu sırada misafir olarak belirtilen kişinin söze girerek “şimdi bir kere şu aşamada ekonomik kriz olmadan, geniş kitleleri harekete geçirmek mümkün değil” dediği, Levent Ersöz’ün de “o zaman bir kriz mi yaşayalım” dediği, misafir olarak belirtilen kişinin de “Kıbrıs meselesinde kriz yaşanacak, ekonomi şuanda bıçak sırtında ve ABD ve AB desteği ile ayakta durabilmekte” “Kıbrıs konusunda çok açıkça siz sağlam durursanız Türkiye ile AB iş birliği bozulur. Kriz olur, yüzbinler sokaklara iner. Yani Kıbrıs konusunda siz Ulusalcı çizgiyi bu güne kadar sürdürdüğünüz gibi sürdürürseniz o zaman bir ay içinde alluk bullak olur…… AB genişleme süresinde en önemli kriz noktası Kıbrıs’tır…… Hükümet-AB ilişkisini bozduğunuzda piyasa alluk bullak olacaktır….. eğer bu Hükümet döneminde ve kanundan ikinci dünya savaşından daha büyük bir yoksullaşma yaşanırsa şeriatçılık meselesi Türkiye’de kapanır….. daha büyük bir yoksullaşma yaşanırsa halk o zaman doğal tepki gösterecektir” dediği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün “tabi bütün bunlara rağmen bu ekonomik krizlerden Ülkenin çok büyük darbe alması gerek, sonuçta bazı işlerin çok olumsuz boyutlara ulaşması demek, bunlardan daha nasıl olabilir diye düşünmemiz lazım. Masada ortaya koymak açmak lazım. Onun için tabi bizim bir takım faaliyetler var ama nerde yapılacak bu mevzu. Bunları düşünmek lazım dediğim gibi. Özellikle yerel seçimler gelmeden bu işi mutlaka ortaya açıklamak lazım” “şimdi biraz dojası artıralım. Yerel seçimlere karşı olan dönemde bir hareketlenme sağlamak….” dediği, Fikret B.’da “efendim ben bir sendikanın genel başkanıyım, bu konferedasyon başkanları düzeyinde bu işin ele alınması lazım” dediği ve devamında TÜRK iş, TES iş, HABER iş ve benzer sendikaların çok sayıda personellerinin olduğunu, fakat bunları ayağa kaldıramadıklarını söylediği,
Görüşmenin devamında aralarında sendikalarla ilgili değerlendirmeler yaparken misafir olarak belirtilen kişinin METAL İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek’in bu işlere duyarlı olduğunu, fakat söz konusu sendika mensuplarının özel sektörlerde olması sebebi ile kitlesel anlamda yapılacak faaliyetlere katılamayacaklarını söylediği, ayrıca 28 Şubat süresince TÜRK İş, DİSK ve Esnaf Sanatkârlarının bir araya gelmesinin daha kolay olduğunu, bugün çok farklı bir süreç yaşandığını, o dönemde Alevilik ilişkilerinin de kullanıldığını anlattığı,
Görüşmenin sonlarına doğru Levent Ersöz’ün siz de elinize cebinize atacaksınız dediği, Fikret B.’da “az para değil ki dolarlar konuşuyor. Adama getirttireceğim, yemeğini yedireceğim, sabah-öğle-akşam…. En azından elimizden geleni yapacağız, bütün imkanlarımızı kullanacağız, ne yapalım? Diyeceğim ki otobüsün yarısı bizden olacak yarısı da memurları alacaksınız diyeyim öyle getirip götüreceğiz. Başka çaremiz yok. Onunla ilgili zaten sözümüz de var. Benim teşkilatta hazır. O mesajı da verdim, hazırlanın işaret bekleyin dedim” dediği, Levent Ersöz’ün’ de “haberinizle gelin” dediği ve kısa bir süre sonra görüşmeye son verildiği anlaşılmıştır.
Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ile Bedrettin Dalan ve Kıvanç Değirmenci arasında yapılan görüşme çözümünde özetle; Öncelikle bir süre Jandarma ile konuştuktan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin genel yapısı ve ülke gündemindeki meselelere yaklaşımı ile konuştukları, bu çerçevede Bedrettin Dalan’ın “en büyük sorumluluktan kaçan kurumlardan birisi maalesef sizin kurumunuz” “ben geldiğim zaman buraya, kimlerle yaptığım konuşmaları anlatırım, Kıvrık Paşadan başlayarak” dediği, devamında Doğan G. paşadan bugüne kadarki tüm genelkurmay başkanlarının arkadaşı olduğunu ve hepsine ülkedeki tehlikeyi anlatmaya çalıştığını, bir an evvel tedbir alınması gerektiğini söylediği, Türkiye’nin İslamcı federal bir kürt yapıya doğru gittiğini anlatmaya çalıştığını, fakat hiçbirisine anlatamadığını, zamanında Doğan G. paşaya durumu defalarca anlatmaya çalıştığını, fakat Doğan G. paşanın konuyu basite indirgediğini ve “topuğu vurdum mu bitiririm onların işini” dediğini, fakat bunun böyle olmayacağını, her geçen gün çok geç kalındığı, bu nedenle bir an evvel bir şeyler yapılması gerektiğini söylediği,
Görüşmenin devamında kendisinin bir zaman İran Genelkurmay Başkanı ile oturup konuştuğunu ve İran da herhangi bir şey yapamadıkları için adamı suçladığını, bunun üzerine İran Genelkurmay Başkanının “farkında olduğumuz zaman askeri kışladan çıkaramadık. Kışla ile şehir arasındaki yollara çarşaflar yattılar, dünyanın hiçbir askeride çiğneyip de kendi milletini inkar edemez. Bizden geçti de siz kendinize bakın.” dediğini söylediği, görüşmenin devamında on gün önce 1.inci Ordu Komutanı Yaşar B.’a anlatmaya çalıştığını, fakat ona da anlatamadığını söylediği, bunun üzerine Levent Ersöz’ün “Yaşar Paşaya anlatamadınız. Bu iki cümle ile özetlediğinizi anlatamadınız.” dediği, Bedrettin Dalan’ın da anlatamadığını söyledikten sonra “bütün Silahlı Kuvvetlere anlatamadığım şey şu. En az siviller yaptı. Siviller böyle bir şey yapamaz. Türkiye Cumhuriyetinin sosyolojik yapısı sivil bir enstütashana müsait değil.” dediği ve devamında bir süre Osmanlı ve Türklerden bahsettiği, devamında Türkiye’de anadolu insanının zenginleşmesine müsaade edilmediği için Anadolu da fikir hareketi ve buna bağlı olarak aydınlanma çağının gelişmediğini, Avrupa da ise bu durumun tam tersi olduğunu ve bu nedenle Avrupa’da burjuvanın kralın elinden gücünü aldığını, cumhuriyeti ve demokrasiyi kurduklarını, fakat demokrasi ve cumhuriyeti asla sahipsiz bırakmadıklarını, bugün Amerika ve Avrupa’daki demokrasinin arkasında yüzde bir milyon o burjuvanın kontrolü olduğunu, Amerika’da Kennedy burjuvanın kontrolünden çıktığı için öldürüldüğünü söylediği,
Görüşmenin devamında Bedrettin Dalan’ın çevresindeki zenginlere tavsiyede bulunurken “siz yeni yetme zenginlersiniz, ama ülkenizin burjuvası olması için hızlandırın kendinizi, okuyun hızlandırın. Yani Tuncay Ö.’ın yüzüne söyledim. Bir şey demiyor ki.” Dediği ve Türkiye’de Osmanlıdan sonra padişahın kutsal gücünü Türk Silahlı Kuvvetlerinin aldığını, Türkiye’de anayasayı Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığını söylediği ve bu çerçevede “bütün anayasaları kuran daima bir güç vardır. Partili demokrasilerde burjuvadır. Türk demokrasisinde silahlı kuvvetlerdir. Şimdi bu gücün sahibi olduğunun farkında değil Silahlı Kuvvetler” dediği, bir süre sonra Levent Ersöz’ün “başkanım ne yapalım, ihtilal mi yapalım” diye sorduğu, Bedrettin Dalan’ın da “ihtilal yapılsın demiyorum. Bir çözümü her zaman vardır.” “Bu işlerimden dolayı dünyada değişik kişilerle tanıştım. Şu andaki Fransa Cumhurbaşkanı benim yardımcımdı üç sene öncesi. Almanya’nın eski ….eyalet başkanı çok yakın dostluğum vardır.” dedikten sonra Almanya’nın nasıl kalkındığını anlattığı,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, Türkiye’de Turgut ÖZAL’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısına polisi dikme projesi başlattığını, bu proje kapsamında polise ağır silahlar verildiğini ve bu projenin halen devam ettiğini söylediği,
Görüşmenin devamında, 28 Şubat öncesi Çevik B. paşayla oturup konuştuğunu, Çevik Paşanın dört saat not aldığını ve bunları bilgi notu şeklinde karargâhındaki generallere dağıttığını söylediği, devamında TSK’nın bugünlerde yaptığı faaliyetleri takdirle karşıladığını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın üçüncü, dördüncü sıradaki silahlı kuvveti olduğunu, bu gücünün kıymetini bilmesini gerektiğini, şayet bu gücünün kıymetini bilirse Bedrettin Dalan’ın da ona katılacağını, Rahmi K.’un da katılacağını, bugün karşısında olan herkesin ona katılacağını söylediği ve bu çerçevede “Bedrettin Dalan’da katılır ona, Rahmi K.’da katılır, eşek gibi bugün karşısında olan herkes ona katılır” “Aydın D. da ona katılır, Amerika’da Avrupa’da ona katılır, elinden aslanlar gibi öper. Niye öperler. Silahlı Kuvvetler istediği için değil, bu coğrafya başka bir coğrafya, Deli Dumrul’un coğrafyası” “Sen şu sopayı göster, yarım saat sonra devletini satan herkesi tanırım. Muhakkak tavşan gibi korkarlar.” dediği,
Görüşmenin devamında, Mehmet A. ve Deniz B.’dan bahsettiği, bu çerçevede “Mehmet A. benim kardeşim, kendisine epeyce bir destek çıktım televizyonda” “Evvelki gün bir tebrik gördüm. Mehmet A.’ın yılbaşı tebriği. Ön sayfada tamamen kendi resmi, arka sayfada 2004 yılının takvimi, bu Mehmet A.’dan hiçbir şey olmaz,” “Öbür tarafta Baykal var, Baykal tamamen uçuk, zaten Moon tarikatının üyesidir,” dediği ve Mehmet A.’ın tamamen kontrolünde olduğunu, kendisinin haberi olmadan ciddi adımlar atmayacağını söylediği,
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, demokrasiden bahsettikleri, Levent Ersöz’ün “Asker demokrat olamaz mı başkanım.” dediği, Bedrettin Dalan’ın da “Olamaz, olmaması da lazım” “Olay şu, demokrasi denilen olayda dünyada öyle bir demokrasi falan yok” “Demokrasi bir game, oyun, gösteriş, şov. Yoksa gerçek demokrasi yok. Kennedy niye öldürüldü? Çünkü Kennedy Amerikan demokrasisinin patronu olan Amerikan burjuvasının işini bozmak, soğuk savaşı kaldırmaya kalktı, ihtar edildi, devam etti, alnına kurşunu yedi. Böyle bir demokrasi falan yok, bunlar normal halkın demokrasi var diye oyalandığı bir oyundur. Türkiye de bizim şanssızlığımız Osmanlının bir burjuvayı yetiştirip de Türkiye’yi o sivil burjuvaya teslim etmedi. Askerlerde demokrasiyi kutsal bir tabu zannediyor, kenarda kalınca işte bu şekilde ayakta duruyor, olay bu. Bugün keşke benim elimde bir güç olsaydı, demokrasi nasıl olurdu, gösterirdim…. Güç kullanılır, zamanı geldiği zaman kullanılır. Kullanılmadığı zaman kafana çuval geçirilir” dediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Bedrettin Dalan’ın “Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski, en güçlü kurumunun içerisindesiniz, bunun hakkını verin” dediği ve görüşmenin sonlarına doğru dönemin Genelkurmay Başkanına hakaret içerikli söylemlerde bulunduğu anlaşılmıştır.
Ele geçirilen “Genel Değerlendirme” başlıklı 15 sayfalık dokümanda, İçişleri Bakanı Abdulkadir A.’dan bahsedildiği, devamında Abdülkadir A. içişleri bakanı olduktan sonra bakanlıkta çalışan on bürokrat ile bu bürokratların yerine atanan kişilerin isim listelerinin olduğu, devamında İçişleri Bakanlığına bağlı genel müdürler, genel müdür yardımcıları ve bakanlık merkez kadrosuna atanan elli altı (56) kişinin isim listelerinin olduğu, devamında yine bakanlık bünyesinde yapılan atamalarla ilgili otuz altı (36) kişinin listesinin olduğu ve hangi görevlere atandığının belirtildiği, devamında 2003 yılı içerisinde müşterek kararname ile atanan on altı (16) kişiden oluşan vali yardımcısı ve kaymakamların isim listelerinin ve atandıkları yerlerin yazdığı,
Devamında yapılan atamalarla ilgili değerlendirmeler yazıldığı, bu değerlendirmelerde ataması yapılan kişilerin “İslamcı, milli görüşçü, tarikat veya cemaat mensubu” olduğunun ileri sürüldüğü, bu nedenle bakanlık merkezindeki her atamanın titizlikle izlenmesi ve sonuçların rapor edilmesi gerektiği, ayrıca bazı atamaların her şartta engellenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Söz konusu yazının sonlarına doğru yine İçişleri Bakanı Abdulkadir A. döneminde müfettişliğe alınan kişiler başlığı altında on yedi (17) kişinin isim listeleri ve atandığı yerlerin yazdığı görülmüştür.
Şüpheliler Mehmet Şener Eruygur ve Ahmet Hurşit Tolon’dan elde edilen dijitallerde yapılan incelemelerde, (CÇG) Cumhuriyet Çalışma Grubunun Teşkilat ve Faaliyetleri başlıklı sunumlar bulunmuştur. Bu sunumlar incelendiğinde;
1. Cumhuriyet Çalışma Grubunun Kuruluş Gerekçesi
Cumhuriyet Çalışma Grubunun Teşkilat ve Faaliyetleri başlıklı sunumda; Cumhuriyet Çalışma Grubunun Yıkıcı, bölücü ve irticai unsurlar ile bunların uzantılarının, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı giriştikleri eylem ve faaliyetlerine karşı;
-Toplumsal refleksi harekete geçirmek,
-Dezenformasyon ile mücadele etmek,
-Özel istihbarat bilgilerini üretmek, kullanmak ve arşivlemek,
-Kurum kimliği adı altında yapılması mahzurlu olan ve fakat yapılması gereken eylem ve faaliyetleri organize etmek maksadıyla, “Jandarma Genel Komutanın emirleri” ile “Bizatihi kontrol ve denetimleri” altında görev yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde tüm kurum ve kuruluşların görev ve yetkileri kanunlar, yönetmelikler ve tüzüklerle belirlenir. Kaldı ki Anayasamızın 6. maddesinde, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” demektedir. Dolayısıyla Jandarma genel Komutanlığının da görev ve yetkileri kanunlarla düzenlenmiştir.
Fakat Cumhuriyet çalışma Grubunun kuruluş gerekçesindeki “Kurum kimliği adı altında yapılması mahzurlu olan ve fakat yapılması gereken eylem ve faaliyetleri organize etmek” ibaresinden de söz konusu oluşumun tamamen illegal bir yapılanma olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Kaldı ki söz konusu power point sunumları Genel Kurmay Başkanlığına gönderilerek Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Cumhuriyet Çalışma Grubu adı altında bir yapılanmanın olup olmadığı sorulduğunda, Cumhuriyet Çalışma Grubu Devre raporlarına Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevcut kayıtlarında rastlanılmadığı, CÇG ekibi isimli word belgesinin Türk Silahlı Kuvvetleri İç Mevzuatına Göre Düzenlenen Gizli Önemli Olmayan Bilgi ve Belgelerden Olduğu, 3,05 ve 6 numaralı word belgelerinin Yetkili Makamların Kanun ve Düzenleyici İşlemlerine Göre Açıklamasını Yasakladığı ve Niteliği Bakımından Gizli Kalması Gerekli Bilgilerden olduğu şeklinde cevap alınmıştır.
Dolayısıyla söz konusu çalışma grubu, dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener Eruygur ve Levent Ersöz tarafından, görev yaptıkları birimde, devletin kendilerine tahsis ettiği imkân ve yetkileri kötüye kullanarak tamamen ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaç ve hedefleri doğrultusunda illegal olarak oluşturdukları bir yapılanma olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Ö.’in dijital günlüklerinde yapılan incelemede; 19 Aralık 2003 tarihinde;
008:45 - 009:15 - Harekat Istihbarat Brifingi
14:00 - 14:45 - Tuğg. Levent Ersöz'ün Bilgi Arzi
Jandarma genel komutanlığı İstitihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili olarak sadece bana özel bir birifing verdiler. AKP hükümetine karşı, bu hükümeti demokratik kurallar içersinde zayıflatmek için neler yapılması gerekiyorsa hepsi düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. Hayranlıkla dinledim. Kendilerine bir kaç konuda görüşlerimi söyledim. Alınacak tedbirler içersinde afiş asmakdan gazetelerde ilanlar vermeğe kadar değişen bir çok hal tarzları vardı. Bu çalışmaya “Cumhuriyet Platformu” isimini vermişler.
Akşam eve döndükten sonra Kara Kuvvetleri Komutanı beni evden aradı ve “Denktaş ile konuştum morali çok bozuk, sende konuşup moral verirsen iyi olur” dedi. Hemen Sayın Denktaşı aradım. Her zamanki neşesi ile cevap verdi. Ama sesi buruktu. Kendisine “Bütün desteğimiz sizle beraber, açıklamalarınızı destekliyoruz, size karşı laf sarfedenler gerçeği yakında göreceklerdir. Siz yolunuzda devam edin biz sizi yanlız bırakmayız” dedim Çok hoşuna gitti ve biraz morali düzeldi zannediyorum. Bugün Başbakan Recep Tayyıp Erdoğan Yaptığı Açılamada “Sayın Denktaş danışmanlarını tekrar değerlendirsin” diye bir açıklama yaptı. Bu sözler Denktaşı oldukça üzmüştü. Gbnin yine sesi çıkmıyor. Hükümet bir plan hazırlamış ama kimseye danışıldığını zannetmiyorum hele denktaşa hiç danışıldığını zannetmiyorum. …” yazdığı,
Sanık Habip Ümit Sayın’ın MSN görüşmelerinde özetle; 12.07.2005 günü “umitsayın” kod ismi ile oganturkmen kod isimli şahıs ile yapmış olduğu MSN görüşmesinde; … Ümit Sayın’ın “Levent paşa ile de bu hafta görüşeceğiz. Harika bir insan” dediği, oganturkmen’in “uygun bir vakitte Levent Paşa ile de tanışabilirm (tabi bir binbaşıyı kabul ederse)” dediği, bir süre Emin Ç., Levent Temiz ve Ümit Sayından bahsettikten sonra Ümit Sayın’ ın “çok iyi. o zaman ağustosda geldiğinizde bir kaç gün genel bir plan yapıp ağustos sonu kitabı bitirelim” “jandarma istihbaratı bendeki özel harp kitapları ile çok ilgilendi” “o kitapları genkura da çekmemiz lazım levent paşaya ileteceğim” dediği anlaşılmıştır.
21.07.2005 günü “umitsayın” kod ismi ile oganturkmen kod isimli şahıs ile yapmış olduğu MSN görüşmesinde; umitsayin’ın “levent paşaya bahsettim” …dediği, tespit edilmiştir.
29.06.2005 günü “umitsayın” kod ismi ile zaferyener2004 kod isimli şahıs ile yapmış olduğu MSN görüşmesinde; Umitsayin’ın “levent ertürk paşa ile görüştüm. seni de tanıştıracağım” dediği, zaferyener2004’ın “tuğgeneral mi” dediği, umitsayin’ın “evet” “1. ordu harekat daire başkanı” “harika bir insan tam benim kafamda” dediği, zaferyener2004’ ın “kritik yerdeymiş, geleceği vardır onun hocam” dediği, umitsayin’ın “İstihbarat başkanlığına gittim, Selimiye tam bir şato, …” dediği, zaferyener2004’ın “bir arkadaşım orda görevli her sabah hurşit paşayı karşılıyor” dediği, umitsayin’ın “hurşit paşa da harika bir insan” “bize yardım konusunda tam emir vermiş” “sizin jandarma istihbarat ile de koordine olacaklar” dediği, zaferyener2004’ın “bu çok iyi hocam” dediği, umitsayin’ın “telefon dinleme konularını ilettim” dediği, zaferyener2004’ın “paşalar isterse bu iş olur” “bir de orgeneral ise çok etkili olur” dediği, umitsayin’ın “telefon dinleme konuları sana iletilecek” “Bölge jandarma ve sizle koordine yapacaklar” “bugünkü ara raporu sundum, sana geldi mi” “görünce seveceksin. İstihbarat başkanlığına gideriz. Mustafa C. Albay var başında, çok iyi bir insan” … dediği,
07.07.2005 günü “umitsayın” kod ismi ile zaferyener2004 kod isimli şahıs ile yapmış olduğu MSN görüşmesinde; umitsayin’ın “biraz sonra jiteme istihbarat raporunu yolluyorum. bir 30 dk. Sonra” zaferyener2004’ ın “evet” dediği, umitsayin’ın “şifreli olarak sana ve hakan üsteğmene word doc. olarak ara raporları ve teknik takip formunu yolluyorum. Şifreyi sen söylersin. ben de ona mesaj geçerim” dediği, zaferyener2004’ın “anlaşıldı” dediği, umitsayin’ın “bir şifreleyim de şimdi yolluyorum” “zafer sana yolluyorum. açıp açılmadığına bir bak istersen. 3-5 dk. içinde geliyor” dediği, zaferyener2004’ın “bekliyorum” dediği, umitsayin’ın “zafer, onun maili aherdogan@yahoo.com değil mi” “öyle hatırlıyorum” dediği, umitsayin’ın “geliyor” dediği, zaferyener2004’ın “geldi açıyorum” “hakan bnb'yi arayan kim” dediği, umitsayin’ın “tevfik yüzbaşı istihbarat başkanlığından. şu anda izinde” “istihbarat başkanı Mustafa C. albay” “ama onların desteğini istediler, ayrıca burdaki tuğgenerali de arıyorlar jandarma bölge komutanı” “tevfik yüzbaşı istihbaratçı, 1. orduda” “istihbarat başkanlığında çalıyor” dediği, zaferyener2004’ ın “anladım” dediği, umitsayin’ın “şu numarayı oraya geçebilirsin. vakayı takip eden kişi yüzb. tevfik, metin ve kurmay albay mustafa canatan (genelkurmaydan gelme)” dediği, zaferyener2004’ın “dosyaların üçü de açılıyor” dediği, umitsayin’ın “telefonları: tevfik yüzb. 0216-5568268, canatan 0216556 82 50” “Hurşit tolonun direkt emri var. konu ile ilgilenilsin diye.” “Yaşar B. da direkt emir vermiş. çılgın gibi her dosyayı genkura iletiyorlar ve inanılmaz ilgililer” “dosyalara bir göz at istersen” “ama sizin Jand. Gen. Kom. İstihbarata çok güveniyorlar ve onların desteğini istiyorlar” dediği, zaferyener2004’ ın “çok iyi teknik malzeme var çünkü, 2-3 yıl önceden” dediği, umitsayin’ ın “evet ben de jand. istihbaratı övdüm durdum. siz yapamazsınız dedim. kabul ettiler. sempatik kanallarla yapılmasını istiyorlar. Telefon numaralarını görüyor musun” dediği, zaferyener2004’ın “dinleme için görüşmüşlerdir bizimkilerle” dediği, umitsayin’ ın “evet görüşmüşler” “Orgenerallerden kesin emir var” dediği, zaferyener2004’ ın “HT'nin ilgilenmesi etkili olmuş” “hem de çok” dediği, umitsayin’ ın “ayrıca levent paşam da çok ilgilendi” “k alemdarın geri dönmesini sağlamaya çalışıyorum. HT ile görüştürmeye çalışıyorum. HT Ankara da şu anda” “pazartesi geliyor” “yarın hakan binb. dan teyit alabilir misin” “onların eline ulaşma durumu hakkında” dediği,
16.08.2005 günü “umitsayın” kod ismi ile zaferyener2004 kod isimli şahıs ile yapmış olduğu MSN görüşmesinde; umitsayin’ ın “unutma 25 ağustos saat 15te 1. ordu istihbarat başkanlığındayız” dediği, zaferyener2004’ ın “tamam hocam” dediği, umitsayin’ ın “albay bizi bekliyor, levent paşa da” “paşa çok iyi ve zeki bir insan çok seveceksin” “albay da sanırım gelecek yıl tuğgeneral ve genkur istihbaratında olacak” “yarın fenerbahçede kahve içeceğiz” dediği, zaferyener2004’ ın “albayım neden benimle görüşmek istiyor hocam?” dediği, umitsayin’ ın “şimdi şöyle, bir subay tahsis edilecek” “ara raporda 4 ayrı rapor oluşturulacağından bahsediliyor bu raporlar hazırlanacak” “bu işi o subay yürütürken senin de katılmanda fayda var.” “bu rapor aynı zamanda jandarmaya da verilecek” “sanırım teknik istihbarata başlamışlar” dediği,
Şüpheli Mustafa Balbay’ın dizüstü bilgisayarında yapılan incelemede, çok sayıda “txt” dosyaları olduğu, bu dosyaların bir kısmında, Mustafa Balbay’ın değişik tarihlerde, değişik kişilerle (Üst düzey Askeri ve Sivil Bürokrasi, Sendika, Dernek, Siyasi parti ve STK temsilcileri, Gazeteciler vb.) yaptığı görüşmelerle ilgili önemli gördüğü hususları not olarak yazdığı görülmüştür. Bu görüşmelerden şüpheli Levent Ersöz ile ilgili olanları aşağıya çıkartılmıştır.
“25.2.0 çarşamb (25 Şubat 2004)
- Levent(Levent Ersöz) ve Kürşat abi(Hasan Atilla Uğur) ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler
- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amasya tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor
MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..
Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz
Aynı gün akşam, Mustafa Özbek'le yemek... Özbek’in yanında Hasan Ü., Bülent E. vardı ve Gökhan Ç. bir de basın daşınmanı.. Avrasya TV'nin yayına başlamasıyla ilgili hazırlıkları anlattı. Ulusal duruşu olan herkesi çağırıyorlar. Özbek heyecanlı... Bu işi başaracağız diyor. Asıl olan biziz diyor
- Biz Avrasya TV'yi Kıbrıs’ta başlattık. Gelen telefonları dinlesen ağlarsın. İnsanlar o kadar duyarlı
- O gün panelde söylediklerinizi ekranda söyleyeceksiniz. Mikrofon sizin. Ne istiyorsanız söyleyin. Memleketi bunların elinden kurtarmamız lazım” yazdığı,
“27.2.0 cum saat 17.30'da (27 Şubat 2004)
Levent (Levent Ersöz) ve Kürşatla (Hasan Atilla Uğur) görüşme... Hazırlıklar tamam. Davetiyeyi basmışlar. Asıl hedef olan dörtlüyü anlattılar. Ama bunu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Bir bildiri okunacak. Ertuğrul beye (Eski ADD Genel Başkanı Ertuğrul K.)güven var..
- Siz kazanan olacaksınız hiç şüpheniz olmasın. Kazanan siz olacaksınız kesinlikle Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor. Bunun yolunu bulmamız lazım” yazdığı,
“1. 3. 04 pazartes saat 11.00 (03 Mart 2004)
Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e (Mehmet Şener Eruygur) gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük.
Levent(Levent Ersöz) de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.
Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..” yazdığı,
“saat 17.00
Leventle (Levent Ersöz) görüşme... Genelde memnunlar yanında Ali de vardı. Ölüyü diriltmeye çalışıyoruz dediler, toplum için. Bir haftada bu dediler. 8 Mart Kadınlar Günü için etkinlik planlıyorlar, büyük katılım hedefliyorlar..
Akşam, Hacettepe öğretim üyeleri lokalinde yemek. Nihat B. hoca, Ertuğrul K., ADD yönetiminden birkaç kişi ve Zekeriya T.... Burada da üçgen, dörtgen ve çekirdek... Denktaş da lider olamaz mı, ben yavru vatanı kaybettim, anavatanda siyasete geldim dese vs..
Gece İlhanla (İlhan Selçuk)görüşme... Katılım tahmin ettiğim gibi. Hedef tamam, bir endişe yok. Herkes artık rahat. Zaten Denktaş’tan güvence de alındı.” yazdığı,
“4 Mart akşamı Anıttepe tesislerinde yemek.(04 Mart 2004)
Ben, Fikret, Selçuk(İlhan Selçuk), Şener, (Mehmet Şener Eruygur) Levent (Levent Ersöz), Ali E., Hakkı K.... sonradan da Mustafa Y...
- Eylem iyi, organizasyon kötü. geliştirmek lazım..
- Selçukun (İlhan Selçuk) Aydın D.’la görüşmesi yararlı olur... D.'a, bu iş tamam deniyor,
AKP götürecek deniyor, 10 yıl bu iktidar gider deniyor..
- Sener(Mehmet Şener Eruygur), bu işi bırakmayacaklarını, heyecanla söylüyor..
- Selçuk(İlhan Selçuk), çocukluğumda Adanada huysuzluk ettik, çok edince babam falakaya yatırdı. sonra da Ziverbeyde yatırınca, vız geldi alışığız dedim., yani alışığız…
- Madanoğlunun anıları ilginçtir, ben redakte etmiştim..
- Kıbrıs önemli bir kırılma noktası olacak.
- Denktaş sağlam duruyor..
- Geceleri uyuyamıyoruz..
- durumun vahameti anlatıldı... En tepenin durumu konu edildi.” yazdığı,
“9 Mart salı 200 (09 Mart 2004)
- Leventle(Levent Ersöz) görüşme.. ABD elçisi İstanbul'da Cüneyt Ü., Hasan C., M Ali B. ve benzer 7-8 gazeteci ile konuşmuş. Üç temel şey söylemiş
1- Atatürk bugün yaşasıydı, yaptıkları nedeniyle insan haklarından yargılanırdı
2- Irak'ta toprak bütünlüğü istemek ahmaklıktır
3- Türk Silahlı Kuvvetleri geleneksel misyonunu tamamladı
bunları sağlam bilgiler olarak öğrenmişler..
Artık görüşmeme kararı... Belki daha sağlıklı olur. Çünkü bizim görüşme çorbacılar olarak yerleşmiş. Bunu Fikret'e söylemek gerek.
Salı Perşembe Beştepe’deki yeni bina, öteki günlerde eski binada çalışıyorlar.
Kıbrıs mitinginden umutlular.
6 Mart Mitingine Anadoludan 980 Otobüs gelmiş. her birinnde ortalama 40-45 kişi olsa, 40-45 bin ediyor. Biraz da Ankaradan katılan, 50 binin üzerinde olduğu hesaplanıyor..
Son birkaç akşam İlhanla da konuştum. Rahat görünüyor. Verenin temaslarını merak ediyor. Onlar da bazı şeyler biliyorlarmış..” yazdığı,
“17.3.0(17 Mart 2004) Levent abiden(Levent Ersöz) önce öğrenci Kürşatla(Hasan Atilla Uğur) görüştük..ahh ah, 28 Şubat yarım bırakıldı. Birini yaralı bırakmak kötüdür... O zaman pek kesim küstürüldü. amma kazanan biz olmalıyız..sizin arkanızda kim var kardeşim... bunu soruyorlar... şu Nurettinle konuşsan da o iddialarını bir de biz dinlesek..” yazdığı,
“8 Eylül 2004 Çarşamba..
Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak
Şeney Abinin(Mehmet Şener Eruygur) durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış
Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..
Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş olmamış. bu da biliniyormuş..” yazdığı,
“YAŞ toplantısında Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da söz alarak değişik konulardaki görüşlerini dile getirdiler. Cumhuriyet'in edindiği bilgile göre komutanların altını çizdiği konular satırbaşlarıyla şunlar oldu
- İslami terör tanımı kanıma dokunuyor sözünüz, terör eylemlerini görmek ve anlamak istemediğinizi ortaya koyuyor
- Türkiye Batı katında, El Kaide gerçeğini kabul etmeyen ülke konumuna düşmüştür
- İçten ve özellikle uluslararası alandan gelen tepkiler nedeniyle, birkaç gün sonra dini motif demek zorunda kaldınız. Bunun yerine İslamın yanlış algılandığını ve bu tür eylemlerin yapıldığını vurgulamanız daha gerçekçi olurdu
- Kadrolaşma çok daha büyük bir hızla devam etmektedir. Ancak antidemokratik ülkelerde dahi rastlanmayacak derecede medyanın suskunluğu söz konusu kadrolaşma hareketlerinin gözden kaçmasın neden olmaktadır
- Özellikle Anadolu'daki il ve ilçelerde parti yöneticileri irtica faaliyetlerini alabildiğinde teşvik ediyor, yönlendiriyor. Bu gerçek Refahyol'dan daha belirgindir. Bu noktada Ramazan ayı kullanıldı ve siyasalalaştırıldı.
- Atatürkçülüğün laik ve demokratki bir anlayış olduğu gerçeği gözardı ediliyor. Atatrükçülük demokrasi karşıtı bir anlayış olarak yansıtılmak isteniyor. Bu konuda AB çevrelerinden destek alınmak istenmekte ya da bu çevrelerin sözleri Türkiye'de kulanılmaktadır
- Belediyelerin faaliyetleri yerel seçimler öncesinde siyasallaştırılmakta ve belediye kaynaklarını zorlayacak noktaya sürüklenmektedir
- AB uyum yasaları çerçevesinde bölücülüğe ve irtica faaliylerine hiçzmet edebilecek tüm yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesine rağmen 2004'te tarih alınamaması sorumlulğu hükümete ait olacaktır
Levent(Levent Ersöz): çok ciddi çıkıştık. Uzun bana, zaten sizinle fazla bir ortak çalışma yok gibi laf edince... Her şeyi paylaşıyoruz. Bunların bir şey yaptığı yok. Birinin başındaki M gitmiş, gerine O kalmış... Bunlar gerçek tehditleri izlemezler seni beni izlerler. Gidin bakın sizinle ilgili her türlü bilgi vardır Ama, Hizb yoktur. böyle..
Bu kadar memleketi satan bir ekip bir araya gelmemiştir..Reconun büyük annesi Rum. 3 kuşak gerisi. Potemya zaten Kıbrıs Rum kesiminde. Aksunun da 3. kuşak anne ermeni. işte böyle..
İst bel 2 bin İran, Suriye, SSCB toprakları öğrencisine burs verdi” yazdığı,
Şüpheli Ahmet Tuncay Özkan Emniyet ifadesinde özetle; Levent Ersöz’ü tanıdığını, Ankara da katılmış olduğu birkaç resmi resepsiyon da gördüğünü ve bu şekilde tanıdığını Kendisini jandarma da görevli bir paşa olarak tanıdığını, ancak başka bir görüşmesinin olmadığını, Kendisinin jandarma genel komutanlığına gazeteci kimliği ile giderek orada Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ile 2-3 kez görüştüğünü, Onun yanında bazı rütbeli şahısların olduğunu, Levent Ersöz’ün orada olup olmadığını bilmediğini,
01.07.2008 günü Mehmet Şener Eruygur’un genel başkanı olduğu Ankara ilinde bulunan ADD Genel Merkezinde yapılan aramalarda ele geçirilen CD’lerden birisi içersinde, “16 Aralık 2003 Tarihinde Tuncay Özkan ile yapılan görüşme metni” başlıklı yazı metninin olduğu, içeriğinde Tuncay Özkan ile “Başkan”(Levent Ersöz) diye belirtilen kişi arasındaki konuşma olduğu“Başkan” olarak belirtilen kişi ile yaptığı görüşmenin devamında, Ali Müfit G.’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması için girişimlerde bulunduğu ve o dönemdeki yerel seçimlerde siyasi partileri yönlendirmek için çalışmalar yaptığı ile ilgili sorulara ise; Belge içeriği itibari ile gerçek dışı ve hayali olduğunu, aleyhinde kötü amaçlı kullanılmak üzere hazırlanmış bir belge olduğunu, belgeyle ilgili yukarıda ayrıntılı beyanda bulunduğunu,
“Başkan” (Levent Ersöz) olarak belirtilen kişi ile yaptığı görüşmenin devamında, Ali Müfit G.’nın bir İstanbul televizyonu olduğundan bahsettiği, bu televizyonu yolsuzluklardan elde ettiğini ve televizyonun bir işe yaramadığını, K.’le yaşadığı sorunlardan dolayı Ali Müfit G.’nın televizyonunu almaya çalıştığınızı, Bedrettin Dalan ile Ali Müfit G.’yı görüştürdüğünü, Ali Müfit G.’nın seçimlerde merkez sağda ortak anayol kurulmasını talep ettiğini, bu konuda MHP, ANAP ve DYP ile görüşmeler yaptığı ile ilgili sorular sorulduğunda, Belge içeriği itibari ile gerçek dışı ve hayali olduğunu, aleyhinde kötü amaçlı kullanılmak üzere hazırlanmış bir belge olduğunu,
Şüpheli Tuncay Özkan’ın Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde özetle; Hasan Atilla Uğur, Levent Ersöz ile Muzaffer Tekin'i tanımadığını, 16 Aralık 2003 tarihinde Tuncay Özkan ile yapılan görüşme metni başlığı ile başlayan gizli ibareli 24 sayfalık bilgisayar çıktısı metnin emniyette de kendisine okunduğun,, inceleme fırsatının olduğunu, metinde kendisini başkan olarak kodlanan asker bir kişi ile görüşmesinin yazıya döküldüğü intiba uyandırdığını, kendisinin Şener Eruygur ile henüz görevde iken bir kaç kez gazeteci kimliği ile ve gazetecilik konuları ile ilgili görüşme yaptığını, burada başkan olarak kodlanan kişinin kim olduğunu bilmediğini, Şener Eruygur' un görevde olduğu dönemde istihbarat dairesi başkanlığı yapan Levent Ersöz ve aynı yerde görevli albay Hasan Atilla Uğur' u tanımadığını, ancak Şener Eruygur ile görüşmesinin birisinde kendisine Kürşat Albay(Hasan Atilla Uğur) diye hitap edilen birinin de hazır olduğunu hatırladığını, bu kişinin Hasan Atilla Uğur olup olmadığını bilemediğini, kendisi ile özel bir görüşme de yapmadığını, bu görüşme metni olduğu söylenen bu metin mantıksal hatalarla dolu olduğunu, kendisi tarafından yapılan bir görüşmenin çözümü olmadığını, kendisinin böyle bir görüşme yapmasının da mümkün olmadığını beyan etmiştir.
Şüpheli Mehmet Şener Eruygur’ un Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; Levent Ersöz'ü tanıdığını, Bursa bölge komutanı olduğunu, daha sonra denetlemede kendisini beğendiği için İstihbarat Başkanı olarak atanmasını uygun bulduğunu, bir sene birlikte çalıştığını, çalışkan olduğunu beyan etmiştir.
Şüpheli Mehmet Şener Eruygur’a savcılıkta; 26.03.2008 günü saat:10.14 de, Fulya (Ersöz) ile yaptığı telefon görüşmesi sorulduğunda, görüşmeyi yaptığı kızı Levent Ersöz'ün kızı olduğunu, pisikolojik sorunları olan bir çocuk olduğunu, babasına bir şey yapılacağı korkusu olan, bu konuda korkular yaşayan bir çocuk olduğunu,
Mustafa Balbay’ın Levent Ersöz’ü tanımadığı beyanına istinaden Mehmet Şener Eruygur’un odasında gizli kamera ile çekilmiş bir görüntünün ortaya çıktığı sorulduğunda ise, Orasının kendi odası olmadığını, bilgisinin ve ilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
Şüpheli Mustafa Ali Balbay’ın Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; ADD Genel Merkezinde yapılan aramada ele geçen video görüntüsünde Levent Ersöz ve Hasan Atila Uğur ile birlikte çekilmiş görüntüleri bulunduğu sorulduğunda; görüntünün çekildiğinden haberinin olmadığını, inceleyince anımsadığı, Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı olarak görevli olduğu dönemde ve tahminince 1 Mart Tezkeresi sürecinde gazeteci kimliği ile Jandarma Genel Komutanlığına görüşmek için gittiğini, anımsadığı kadarıyla kendisiyle görüşmeden önce o dönemde İstihbarat Dairesi Başkanı olan Levent Ersöz ve bir albay ile kısa bir kahve içme miktarı görüşme yaptığını, görüntülerin buna ilişkin olması gerektiğini, Albayın ismini o tarihte bilmediğini, görüntünün de ADD Genel Merkezine ne şekilde gittiğini, bu görüntülerin olduğu dosyaya da adının verilmesine de anlam veremediğini, bunu bir haksızlık olarak gördüğünü, Levent Ersöz ile bunun dışında birkaç kez gazeteci kimliği ile telefonla görüştüğünü, bunun dışında bir görüşmesinin olmadığını beyan etmiştir.
Cumhuriyet gazetesinin tirajının artırılması için askeri birliklerde daha ucuza satılması işini koordine etmeyi Hasan Atilla Uğur ve Levent Ersöz ile konuşup görüşme yapıp yapmadığı sorulduğunda; 28 Şubat döneminde ve sonrasında laiklik konusunda en hassas ve tavizsiz davranan gazete Cumhuriyet Gazetesi olduğunu, bu tutumu görüştüğünü bu asker kişilerin hoşuna gitmekle birlikte tirajının artmadığından yakındıklarını, kendisi de yarı şaka mahiyetinde kışlaya soktunuz da satmadık mı dediğini, beyan etmiştir.
23.12.2003 tarihinde Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur ile Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında yaptığı ve gizli kamerayla çekimi yapılan görüşme sorulduğunda; burada başkan olarak konuşan dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz olduğunu, bahsettiği gibi Cumhuriyet Çalışma Grubu isimli bir oluşum hakkında bilgisinin olmadığını, kendisi hakkında gıyabında bu tür bir düşünce geliştirmiş iseler kendisini bağlamadığını, zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Cumhuriyet gazetesine özel ilgi gösterdiği herkesçe bilindiğini, Gazetenin genel yayın çizgisini beğendiğini, bu nedenle kendisiyle sık görüşen az sayıdaki gazeticilerden birisi olduğunu, kendisi de görüşmelerindeki izlenimlerini buradaki gibi bir sohbette Levent Ersöz’e aktarmış olabileceğini,
Bu konuşmanın genel mahiyeti Levent Ersöz’ün “bizler haber verelim, sizde bunu kullanın” şeklinde olduğunu, ancak kendisinin bu diyaloga girmediğini beyan etmiştir.
23 Aralık 2003, 5 Ocak 2004 tarihli görüşme çözümleri sonunda, bu konuda yukarıda da beyanda bulunduğu görüşmeyi Levent Ersöz ile yaptığını, haberin dışında kayda alınmış o dönemde kendisi ile görüşerek özellikle medya konusunda daha yakın ilişkiler kurmak amacıyla görüş alışverişinde bulunduğunu, kendisinin buna soğuk baktığını, bu yöndeki temaslarımı devam ettirmediğini, bir daha da bu kişilerle görüşmediğini beyan etmiştir.
Şüpheli Yalçın Tanfer’in emniyette alınan ifadesinde özetle; Kendisinin dolandırıcılık suçundan dolayı yakalanıp Şanlıurfa iline götürülürken görevlilerin elinden Konya Sarayönün de kaçtığını, daha sonra 24 Ekim 2003 tarihinde teslim olduğunu ve dolandırıcılık suçundan cezaevine girdiğini, kendisini Cezaevin de iken sivil kıyafetli (4) şahıs geldiğini, Cezaevi Müdürünün odasında kendisini sorguladıklarını, daha sonra Mahkeme dosyasından kendisini sorgulayan şahıslardan birisinin Levent Ersöz olduğunu öğrendiğini, şahıslar sorgu esnasında kendisine hakaret ettiklerinden her hangi bir ifade vermediğini,
Levent Ersöz’ü Salihli Cezaevinde kendisini sorgulamaya gelen ve ismini sonradan öğrendiği 4 kişiden biri olduğunu, şahıs ile her hangi bir diyalogunun ve irtibatının olmadığını beyan etmiştir.
Şüpheli Yalçın Tanfer’in Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde özetle; Levent Ersöz'ü tanıdığını, tanıma sebebinin firar ettikten 10 gün sonra kendisinin teslim olduğunu, 30.10.2003 tarihinde Salihli Cezaevine Levent Ersöz ve yanında bir kaç kişi geldiğini, o tarihte kendisini tanımadığını, Genel Kurmaydan geldiğini kendisine söylediğini kendisi de kim olduklarını sorduğunda askeri kimliklerini gösterip kendisini bir yere oturttuklarını, muhtemelen söylediklerimi kamera ile kayıt ettiklerini, kendilerini Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün gönderdiğini söylediklerini, kendisi firar ettiği zaman Hilmi Özkök'e mektup yazıp durumu anlattığını, önce yarbay olduğunu söyleyen şahıs kendisine şerefsiz diyerek neden kendilerini şikâyet ettiklerini sorduklarını, kendiside şikâyet etmediğini, başına gelenleri Genelkurmay Başkanına anlattığını, ısrarla kendisinin ifadesini almak istediklerini, kendisi de haksız yere arabasına el konulup tutuklandığını, kendisine şerefsiz denildiği için kızıp ifade vermediğini, aralarında tartışma geçtiğini, bir kaç kere kalkmak istediyse de zorla oturttuklarını, daha sonra sarışın mavi gözlü Levent Ersöz olduğunu anladığı şahıs işi sertleştirmeden anlatmasını istediğini, kendisinin anlatmadığını, daha sonra gittiklerini, kendisi Urfa'ya gidince Genelkurmay Askeri Savcılığından gelen evraklardan orada ifade almaya gelen sarışın mavi gözlü şahsın Levent Ersöz olduğunu anladığını, kendisi orada bunların usulsüz bir iş yaptığını, benden zorla ifade almak istediklerini anladığını, hatta Erdal Sarızeybek'in kendisinden para istediğini zorla söyletmeye çalıştıklarını, ancak kendisinin para istemediğini söylediğini, kendisi Erdal S.'in Veli Küçük ile arasının iyi olduğunu, o tarihte görüştüklerini bildiğini, bu görüştüğü hususu kendi kitabına yazdığını, Veli Küçük emekli olduğu halde ona talimatlar veriyordu, o da talimatlara göre hareket ediyordu dediğini, Erdal Sarızeybekin Veli Küçük ile önceden tanıştığını, kendiside güneydoğuda aşiretlerden PKK ile mücadele adına para toplamadığını, ancak bu şekilde kendisi hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini beyan etmiştir.
Şüpheli Cihandar Hasan Hanoğlu’nun Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; Levent Ersöz’ün kendisinin Jandarma Genel Komutanlığında görev yaptığı tarihlerin son 9 ayında İstihbarat Başkanı olarak görev yaptığını, Hasan Atilla Uğur ise Levent Ersöz'ün altında Ternik İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yaptığını, bu kişilerle ilişkilerinin tamamen görev sınırları içerisinde ve askeri hiyerarşik yapının çerçevesi içerisinde olduğunu,
Jandarma Genel Komutanlığı Onay belgesi başlığı ile 19 Mart 2004, 23 Şubat 2004, 1 Mart 2004, 19 Mart 2004 tarihli işin nevi özel istihbarat timi cari harcamaları, Atatürk temalı takvim ve ders programı basımı, Hilafetinin ilgasının 80. Yılı programında kapsamındaki cari harcamalar, bayrak ve Atatürk posteri bedelinin ödenmesi, bütçe tertibi olarak da 9010 haber alma ödeneği, Koordine D.Bşk. J.Kur.Al.C. Hasanhanoğlu:, altıda da Mustafa K., J.Kur.Kd. Binbaşı İste.Gn. Müd., sağ alt köşede de uygundur 2004, Levent Ersöz Tuğgeneral İstihbarat Başkanı yazılı belge sorulduğunda; kendisinin böyle bir belge ile yakından uzaktan bilgisinin olmadığını, Daire olarak da kendilerinin böyle bir harcama yetkilisi olmadığını, böyle bir harcamayı da yapmadığını ve bilmediğini, ilk kez de burada gördüğünü, zaten mevcut işleyiş içerisinde resmi olarak kendilerinin böyle bir harcama yapma yetkisinin olmadığını, usulen kendilerinin harcama belgesinin de olmadığını,
ANDIÇ, hizmete özel, Aralık 2003 başlıklı 5 sayfadan oluşan ve son sayfasında Pl. Koor.ve Güv.D.Başk.J.Kur.A.C.Hasanahnoğlu İstihbarat başkanı Tuğgeneral L.Ersöz, Kur. Başk. Kor. H. Kılınç, Koordine başlığı altında da Per. Başk. Tuğgeneral C.Çıtak. Hark. D.Başk. Tuğ. M. BIYIK. ve altında da uygundur, uygun değildir. Org. General J. Gen. Komt. M.Şener Eruygur yazan metin sorulduğunda; resmi bir yazışma belgesi olduğunu, Hizmete özel olarak düzenlendiğini, normalde kurum içerisinde kalması gereken bir belge olarak düşündüğünü beyan etmiştir.
Şüpheli Mustafa Koç’un Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; 2003 yılında Harp Akademilerini bitirdiğinde Genel Komutanlıkta İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde Plan Dairesi emrine şube müdürü olarak atandığını, Ondan önce Levent Ersöz’ü tanımadığını, yaklaşık 10 ay çalıştığını, Eylül 2003’te başladığını, Ağustos 2004 yılında Levent Ersöz’ün tayini çıktığını, kendisinin de aynı yıl son bahar atamalarında tayinin Jandarma Eğitim Komutanlığı Acemi Eğitim Plan Şube Müdürlüğüne çıktığını, Kurmay Başkanı albayın emekli olduğunu, Onun yerine kendisinin vekâlet ettiğini,
Şüphelilerden elde edilen dijital verilerde bulunan Hizmete Özel Andıç Aralık 2003 başlıklı 5 sayfalık en altında “Mustafa Koç, L. Ersöz, H. Kılınç, C. Çıtak, M.Şener Eruygur” isimleri bulunan hizmete özel ibareli bilgisayar belgesi sorulduğunda, belgenin kendisinin görevde olduğu tarihte hazırlanmış gibi göründüğünü,
19.03.2004, 23.02.2004, 01.03.2004,19.03.2004 tarihli onay belgesi, Jandarma Genel Komutanlığının matbu evrak formları ve içeriklerindeki Bayrak ve Atatürk Posteri bedelinin ödenmesi, 500.000.000 TL, 9010 haber olma ödeneği, Mustafa Koç İst. Yönetim Şube Müdürü uygundur, Levent Ersöz İst. Başkanı, Koordine D Başkan J.Kur.Alb. C. Hasan H. yazılı formalardakilerin matbu kısımları dışında, 23.02.2004 tarihli 60 bin adet Kozan Ofset A.Ş.’ye ödenmesini onaylarınıza arz ederim. 1.500.000.000 TL, 01.03.2004 tarihli aynı matbu evrak, 1.500.000.000 TL. Hilafetin ilgasının 80. yılı programı kapsamındaki cari harcamalar, “yukarıda belirtilen istihbarat, yönetim, şube, özel istihbarat harcamaları için ödenmesini onaylarınıza arz ederim. Mustafa Koç, uygundur, Levent Ersöz” 19.03.2004 tarihli 500.000.000 TL Özel İstihbarat Timi Cari Harcamalarını içeren belgeler sorulduğunda; böyle bir harcama yapma yetkisinin olmadığını, kendisinin bağlı olduğu dairenin haber alma ödeneği gibi istihbarat üretme yapma yetkisi olmadığı için harcama da yapamadıklarını, ancak hatırladığı kadarı ile o tarihlerde çok miktarda Türkiye haritasının üzerinde Atatürk’ün jandarma hakkındaki sözünün olduğu kartona basılmış bir şeyi bütün komutanlık bünyesine dağıtıldığını bildiğini, ancak kendisinin böyle bir harcama yatmaya yetkisini olmadığını, belgeye birisi kendisinin ismini yazdıysa da bilmediğini,
02.07.2008 tarihinde saat 12.02 sıralarında kardanadam111@gmail.com isimli e-mail kullanıcısının göndermiş olduğu mail ihbarında özetle; “Levent Ersöz paşanın bilgisi dâhilinde hükümet üyelerinin telefonlarının yasadışı dinlenmesini de yine Kürşat (Hasan Atilla Uğur) bize yaptırıyordu. Elde edilen bilgileri Şener Eruygur ve Levent Ersöz paşaya aktarıyordu… aynı zamanda Hakan Şanlı ile de ortak askeri malzemelerin ihalelerini yapan şirketin gizli ortağıydı, bu şirketin TSK’dan ihale almasını bizzat Kürşat takip ediyordu. Emin Şirin’de yine Kürşat (Hasan Atilla Uğur) tarafından AKP’nin bölünmesi için görevlendirilmişti, ama beceremedi… buluşmaları deşifre olmasın diye Hakan Şanlı’nın Ankara Yıldız’daki Sama şirketine raporları bırakıyor, Kürşat da oradan aldırıyordu, bu şekilde haberleşiyorlardı” şeklindeki ihbar sorulduğunda; İhbarı kabul etmediğini, Emin ŞİRİN’in kendisinin ofisine zaman zaman geldiğini, Meclis'deki soru önergeleriyle ilgili kendisine bilgi vermediğini, kendisine Kürşat ALBAY(Hasan Atilla Uğur) ın bu tür bilgiler vermediğini, Ergün Poyraz ve İsmail Yıldız'a bilgi aktarmadığını, Ergün Poyraz'la bir kere resepsiyonda tanıştıklarını, bir kerede ofisine kitap getirdiğini, diğer şahısları tanımadığını,
Kriptolu cep telefonlarını Jandarma İstihbaratın kendilerinden istediğini, adedini hatırlamadığını, ancak semple (örnek) olarak getirdiklerini, daha sonra başka yerden aldıklarını, kesinlikle Hasan Atilla Uğur ve arkadaşlarının kullandığı kriptolu telefonların hat ücretlerini ve görüşme ücretlerini şirketinden ödemediğini, şirket adına kayıtlı telefonların şüpheliler tarafından kullanıldığını da bilmediğini, kendisinin Turkcel'le bir yazılım işi sebebiyle 600.000 Dolarlık bir alışverişinin olduğunu beyan etmiştir.
Şüpheli Hakan Şanlı’nın Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; Levent Ersöz'ü tanımadığını, Levent Ersöz'ü bir sefer gördüğünü, İşle ilgili kendisiyle beş dakika görüştüğünü, başka bir görüşmesinin olmadığını beyan etmiştir.
Şüpheli Abdurrahim Doğru’nun Emniyet ifadesinde özetle; İstanbul Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğünün 06.02.2009 tarihli ihbar no: 1339 sayılı ihbar tutanağında şüpheli Levent Ersöz ün yakalanmadan önce bir kısım cephaneliğin Mehmet Ç. isimli şahsa teslim edildiğinden bahsedildiği, ayrıca Abdurrahim Doğru’nun Ergenekon’a hizmet etme görevini bizzat Levent Ersöz isimli şahıstan aldığı sorulduğunda; Kendisi Levent Ersöz isimli şahsı yakalandığı zaman görevli Polislerin nezaretinde götürülürken basın yayın organlarından gördüğünü kendisini tanımadığını daha önce hiçbir şekilde kendisi ile görüşmediğini ve irtibatının olmadığını beyan etmiştir.
Şüpheli Yüksel Dilsiz’in Bursa Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; İkametinde yapılan aramada elde edilen "Gizli İbareli 264. Birim Daire Başkanlığına Başlıklı Kıdemli Üstteğmen Yüksel Dilsiz İsth. Üstg. İmzalı" dokümandaki imzanın kendisine ait olup olmadığı ve bu dokümanının kendisine verilmesinin sebebi sorulduğunda; 264. Birim Daire Başkanlığı isimli bir kurum bulunmadığını, imzanın kendisine ait olduğunu, yazının herhangi bir geçerliliğinin olmadığını, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığına bağlı istihbarat Grup Komutanlığında bulunduğu sırada, görevlilerin kendisini üsteğmen olarak, daha sonra da yüzbaşı olarak bildiklerini, istihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz’ün kendisini bu şekilde tanıttığını, bir problem çıkması durumunda bu yazıyı taşıdığını, üzerinde personel yazılı olan fotoğrafının bulunduğu belge de isminin Mustafa K. yazılı olduğunu, bu kartı daha sonra kendisinden aldıklarını, yine Finansbank Ankara Ostim Şubesinden 750.000.000.TL limitli kredi kartı verildiğini, bu kart ile harcama yaptığını, dökümlerinin İstihbarat Daire Başkanlığı Grup Komutanlığına geldiğini, borcun oradan ödendiğini,
İkametinde yapılan aramada elde edilen "Sayın Çavdaroğlu Paşama Saygıyla Arz Edilir” ile başlayan doküman sorulduğunda, dokümandaki imzanın kendisine ait olduğunu, 2005 yılında yazdığını, 11 yaşında Nur cemaatinin içine girip değişik kademelerde bulunduğunu, 2000 yılında askere gittiğini, askerde istihbarat biriminde çalıştığını, 2002 yılında Bursa Jandarmada haber elamanı olarak başladığını, 2002 yılında Bursa da görevli Levent Ersöz’ün Ankara’ya İstihbarat Daire Başkanı olarak atanmasından sonra kendisinin de Ankara’ya gittiğini, Nur cemaati içersinde kendisine duyulan güvenden dolayı cemaat ile ilgili görevlendirildiğini, toplantılarda kimlik tespiti ve gizli kamera çekimi yaptığını, dönemin milletvekillerinden nur cemaati ile ilişkisi olanları tespit görevi verildiğini, milletvekillerinin bulunduğu ortamlarda çekim yapıp evlerini izlediğini, rapor hazırlayıp Dursun yüzbaşı vasıtasıyla Salih Albay’a verdiğini, bu şekilde 2004 yılına kadar devam ettiğini, o dönemde kendisine verilen kredi kartından İsmail U. çavuşun 300.000.000TL para çekildiğini, ancak parayı geri vermediğini, bu nedenle Dursun ve diğer görevliler ile arasının bozulduğunu, bu dokümanı Çavdaroğlu paşaya derdini anlatabilmek için yazdığını,
İkametinde yapılan aramada elde edilen "Darbe Planları Başlıklı" ile başlayan doküman sorulduğunda; bu dokümanı bilgisayarda kendisinin yazdığını, yazmaktaki amacının ise, 2002 yılında Bursa Jandarma Bölge Komutanı Levent Paşa’nın talimatlarıyla yaptığı faaliyetler hakkında bilgi vermek olduğunu, yaptığı faaliyetlerden pişmanlık duyduğundan Başbakanı bilgilendirmek istediğini,
El konulan dokümanları hangi amaçla topladığı ve Levent Ersöz ile Ergenekon Silahlı Terör Örgütühakkındaki bilgileri sorulduğunda; 2002 yılında Nur Cemaati ile ilgili bildiklerini Jandarma ile paylaşmak istediğini, Adnan ve Mustafa isimli uzmanla tanışıp Bölge İstihbarat Komutanı ola Albay İsmail ile görüştüğünü, sonrasında ise Levent Ersöz paşayla görüşerek faaliyetlere başladığını, 2006 yılına kadar aktif olarak faaliyetlerine devam ettiğini, bilgisayarında yaptığı faaliyetlerle ilgili notlar olduğunu, daha sonra kullanıldığını hissettiğini, korktuğu için irtibatını koparttığını, eski irtibatlarıyla zaman zaman hala görüştüklerini beyan etmiştir.
Şüpheli Yüksel Dilsiz’in Bursa 5.Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda özetle; 2002 yılında Levent Ersöz ile Bursa Jandarma Bölge komutanlığında faaliyetlere başladığını, Nur cemaatinin yapılanmasını, nur cemaati ile irtibatı olan siyasi, bürokrat ve iş adamları hakkında cemaate üye olan subaylar, askeri personeller, emniyet personeli hakkında bilgi topladığını, bu çalışmalarda elde ettiği bilgileri İstihbarat Bölge Komutanlığındaki İsmail Albay’a teslim ettiğini, yanında görevli sivil rütbeli personel ile bu toplantılara katılarak gizli kameraya çektiğini, bu çekimler sayesinde toplantılara kimlerin katıldığını tespit ettiğini,
2002 yılında Bursa Bölge Komutanlığında görevli Uzman Adnan ve Mesut üsteğmen ile irtibat kurduğunu, yine astsubay Ceyhun Cevat K.’ın da olduğunu, bir süre sonra kendisini Bölge Komutanı Albay İsmail ile görüştürdüklerini, 10 günlük kısa bir çalışma sonrasında Levent Ersöz paşanın kendisiyle görüşmek istediğini, Levent Ersöz ile yaptığı görüşmede "Cemaat seni çok yıpratmış bunun öcünü alacağız" diyerek örgütün yapılanması konusunda araştırma yapmak için kendisine görev verdiğini, rüzgar001 isimli dosya hazırladıklarını, bu dosyanın cemaat yapılanması, siyasi bağlantıları, askeri bağlantı, emniyet bağlantıları ve öğrenci evlerini kapsayan bir çalışma olduğunu, Bursa Jandarma Bölge Komutanlığına bağlı Çanakkale, Kütahya, Bilecik, Yalova ve Balıkesir illerini kapsadığını, hazırladıkları rüzgar0001 araştırma dosyasını elden almak üzere Şener Eruygur paşanın Bursa’ya geldiğini, Jandarma tarihinde ilk kez böyle bir çalışma olduğunu söyleyerek kendisini tebrik ettiğini, bir süre sonra Levent Ersöz’ün yapılan çalışmalardan dolayı istihbarat Daire Başkanlığına atandığını, kendisinin de Levent Ersöz’ün daveti üzerine Ankara’ya gittiğini, Levent Ersöz’ün kendisine “ben buraya seninle yapmış olduğumuz Rüzgar00l sayesinde geldim ve burada daha kapsamlı bir çalışma yapacağız" dediğini, Gürevcinlikteki İstihbarat Grup Komutanlığında kendisine oda tahsis edildiğini, Ankara’daki çalışmalarının tamamen siyasilere yönelik olduğunu, hatta 2006 yılı 23 Nisanında Hürriyet gazetesinde yayınlanan Mustafa S., Ali Yüksel K. ve soyadı ALTUN olan milletvekili ile ilgili görüntüleri kendilerinin çektiklerini, istihbarat da çalışan Başçavuş Bayram G. ile birlikte cemaatin içine sızdıklarını, Yüzbaşı Dursun Ö.’nın mecliste çalışan biri vasıtasıyla Başbakan ve bütün milletvekillerinin telefon numaralarını, adreslerini ve tüm bilgilerini topladıklarını, Ankara’da bir yıl faaliyette bulunduğunu, bu çalışmalar sonucunda Darbeye Doğru Gidildiğini anladığını, Levent Ersöz’ün Başbakan’a küfür ederek “İndireceğiz Bunları” diye söylediğini, Jandarma ile cemaat içindeki pisliklere karşı mücadele etmek için başladığını, ancak kullanıldığını ve devlete zarar geleceğini anladığını, İstihbaat Grup Komutanlığının yanında bulunan Teknik İstihbarat olarak adlandırılan bölümde eylemlere ilişkin faaliyetlerin planladığını, kendisinin görev aldığı bölümün İstihbarat çalışmalarına ilişkin olduğunu, hatta o dönemde Levent Ersöz’ün Genel Kurmay Başkanı ile arasının iyi olmadığını, Levent Ersöz’ün dönemin Genelkurmay Başkanı ile Dönemin Bakanları Vecdi Gönül, Abdulkadir Aksu Ve Hüseyin Çelik’in cep telefonlarının dinlenmesi için Urfa İl Jandarma Komutanlığı istihbaratına bizzat kendisini göndererek talimat verdiğini,
Anlatmış olduğu olayı emir eri olan Murat’ın kendisine sonradan anlattığını, faaliyetlerinin Levent Ersöz’ün İstihbarat Daire Başkanlığı görevinin sonuna kadar devam ettiğini, Levent Ersöz’ün Bilecik Tugay Komutanlığına atandıktan sonra iki kez davet etmesi üzerine yanına gidip görüştüğünü, Levent Ersöz’ün emekli olduktan sonra Ankara Atakulede emekli bir binbaşı ile iş yeri açtığını, bir sohbet sırasında doğan grubundan biri ile kendisini görüştüreceğini, bu faaliyetlerini “onlarla devam ettireceksin sana kitap yazdıracaklar” dediğini,
Levent Ersöz Bilecik’e atandıktan sonra istihbarattan ayrılmayı düşündüğünü, bu sırada 0 535 ..0 05 43 numaralı telefonunu Yusuf isimli bir şahsın arayarak “Doğu Perinçek’in kendisi ile görüşmek istediğini” söyleyerek Ulusal Kanala çağırdıklarını, Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat B. ile görüştüğünü, kendisine “Jandarma ile yaptığı çalışmaları bildiğini” söylediğini, aynı dönemde Fetullah G.’in yanından ayrılan Nurettin V. ile çalışma başlattıklarını, cemaati karalama kampanyası başlatacaklarını, bu konuda kitap yazabileceğini, beraber çalışma yapabileceklerini söylediğini, daha sonra Ferit İlsever ve Doğu Perinçek’in odalarına götürüp ayrı ayrı görüştüklerini, Doğu Perinçek’ in kendisinden aynı konuda çalışma yapmasını istediğini, birkaç gün müsaade istediğini, Yusuf vasıtasıyla kendisini çağırdıklarını, direk Doğu Perinçek’ in yanına götürdüklerini, Doğu Perinçek’in “jandarmanın yapamayacağını biz yaparız, bize güven bizimle beraber çalış sırtın yere gelmez, allahın bir kuluda sana dokunamaz” dediğini, hatta yanında Süleyman Demirel ile görüşüp kendisine “Süleyman Demirel bile arkamızda” dediğini, kendisini birkaç kez çağırdıklarını, ancak gitmediğini beyan etmiştir.
Bilgi sahibi Murat KAYA’nın Bursa KOM Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde özetle; 2002 yılı Kasım ayı içresinde askerlik hizmeti için Aydın ilindeki Jandarma Er Eğitim Taburuna gittiğini, daha sonra Ankara Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına dağıtım olduğunu, Levent Ersöz İstihbarat Daire Başkanı olduktan sonra kendisinin emir eri olduğunu,
Levent Ersöz’ün yanında bulunduğu dönemde, Yüksel Dilsiz’i Levent Ersöz’ün yanında yüzbaşı olarak tanıdığını, Yüksel Dilsiz’in sık sık Levent Ersöz ile makamında görüştüğünü, aynı dönemde Cem U., sanatçı Çelik, Turkcell Genel Müdürü bayan, Uludağ üniversitesi rektörü Mustafa Y., Star gazetesi genel müdürünün Levent Ersöz’ün yanına gelip gittiklerini, Cem U.’ın görüşmeye her geldiğinde Levent Ersöz ile bir buçuk iki saat kadar kaldığını, Türkcell genel müdürü olarak tanıdığı bayanın 40-45 yaşlarında saçlarını sarıya boyayan bir kişi olduğunu, kendisinin Bursa’lı olması sebebiyle Yüksel Dilsiz ile aralarında bir samimiyet oluştuğunu,
2004 yılı Şubat veya Mart aylarında askerliğini bitirdikten sonra Bursa’ya geldiğinde, Yüksel Dilsiz’in kendisini telefon ile aradığını, beraber İstanbul Balta limanında bulunan polis evine gittiklerini, daha sonra gazetelerde çıkan haberler üzerine Yüksel Dilsiz hakkında bilgi sahibi olduğunu beyan etmiştir.
Tanık Veysel ŞAHİN’in Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde özetle; 3 Eylül 2005 yılında daha önce komutanı olan Tuğgeneral Erdal A.’ın kendisini 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığına çağırdığını, kendisinin istihbarı bilgiler vermesi amacıyla Yüksekova ve Şemdinli’de vekil öğretmen olarak göreve başlatıldığını,
2005 yılında Yüksekova’da olayların başladığını, Özcan İ. ve Ali K. isimli jandarma görevlilerinin uyuşturucu ticareti ile ilgilendiklerini, yine 2005 yılında Hakkari’de korucubaşı olan şahsın PKK’lı olduğu gerekçesiyle evinin basıldığını ve bulunan uyuşturucunun kayıtlara geçirilmediğini, Bu olayları Hakkari İl Jandarma Komutanlığında istihbarat görevlileri olan Özcan İ. ve Ali K.’nın yaptıklarını, emri de Tuğgeneral Erdal A.’dan aldıklarını,
Tuğgeneral Erdal A.’ın uyuşturucu meselesi ile ilgili olarak Özcan İ. ve Ali K.’yı tehdit amaçlı Seferi Y.’ın yanına gönderdiğini, yanlarında giden Veysel ATEŞ’in bomba attığı için olayların patlak verdiğini,
Kendisinin Malatya’lı olmasından dolayı ve Irak Türkmen Cephesinin irtibat bürosunu açmak için Malatya iline geldiğini, Burada da 2005 Kasım ayından itibaren çalışmaya başladığını, Adıyaman il Jandarma Komutanlığı yapan Albay Dursun E.’a istihbarat bilgileri verdiğini, bu sırada Malatya eski alay komutan vekili emekli Binbaşı İrfan O.’ın kendisini Urfa’dan tanıdığı için albay Mehmet Ü.’e yönlendirdiğini, Mehmet Ü.’in bütün doğu ve güneydoğu’ya misyonerlik kitaplarının tek elden dağıtılmasını ve bu işi de kendisinin yapmasını istediğini ve bu yönde girişimlerinin olduğunu,
2007 ile 2008 yılları arasında Kerkük Derneği genel başkanlığı yaptığını, bu dönemde Mehmet Ü.’in derneğine gelerek kendisiyle görüştüğünü, kendisini Doğu Perinçek’e yönlendirdiğini, ayrıca Ergenekon yapılanmasının kasası olan Sefa Y. ile Avrasya Vakfı başkanı Fatma A.’ın isimlerini verdiğini,
Mehmet Ü.’in Levent Ersöz ile iyi tanıştığını, Erdal A. isimli şahsın 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanı’nın 2004 yılında Bidecikte görevli olduğunu, yerine daha sonra Levent Ersöz’ün atandığını, Levent Ersöz ile Erdal A.’ın iyi tanıştıklarını, Kendisinin bunların birbirlerini tavsiye etmeleri nedeniyle bildiğini beyan etmiştir.
Şüpheli Levent Ersöz’ün telefon irtibatları ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda; Şüpheli Mustafa Koç ile 2 kez görüştüğü, Şüpheli Mehmet Şener Eruygur ile 4 kez görüştüğü beyan etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |