1. T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI



Yüklə 14,92 Mb.
səhifə135/230
tarix30.04.2018
ölçüsü14,92 Mb.
#49575
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   ...   230

d-Örgütsel İrtibatlar


Şüpheli Bekir ÖZTÜRK’ün dijital incelemelerinde;

Bekir ÖZTÜRK’ ün ana postaya esas olan cevaplarından;

22 Şubat 2007 tarihinde Ümit SAYIN’ın aralarında Bekir ÖZTÜRK, Behiç GÜRCİHAN, Erol MÜTERCİMLER ve Emin GÜRSES’in de bulunduğu gruba kendisine gelen bir e-posta ile ilgili olarak ‘Türk İntikam Birliği’ni sorduğu anlaşılmıştır.

Tape:1052 19.11.2007 tarihinde Erol MÜTERCİMLER ile Veli Küçük’ ün görüşmesinde özetle; Erol’un “Paşam bu vakfın adı neydi?” diye sorduğu, Veli’nin “TESAV Vakfı Türk Devletleri ve Toplulukları Kardeşlik ve Dayanışma Vakfı.” “He ben aradım. Bakü’de yarın döneceklermiş.” “Yanlız cebi kapalı, cebine ulaşamazsın. Burdan şey yap.” dediği, Erol’un “He tamam şimdi benim kızdan ben bi haber göndereyim tamam.” “Paşam çok teşekkür ediyorum. Esat Aslan Albayın selamı var size.” dediği,

Tape :1484 28.12.2007 tarihinde Nejat …..? ile Güler KÖMÜRCÜ ‘nün görüşmesinden özetle; Nejat’ın “Şimdi size bir evrak yolladım” “CFR’nin 4 Aralık tarihli” “Bir politika teklifi kağıdı önemli bir kağıt” “Bu günkü bana özellikle sonunu okursanız Butto’nun ne için öldürüldüğünü anlayabilirsiniz” dediği ve Pakistan’ın enerji yolu üzerinde olması, Jeopolitik konumu ve Nükleer bombalarından dolayı Amerika’ nın hedefinde olduğu, Amerika’ nın nükleer bombaları Müşerref ile kontrol edemediği ve bu yüzden Müşerref’ in gitmesini istediği, onun gitmesini sağlamak için de iç karışıklıklar çıkartılacağını anlattığı, ilerleyen konuşmada, Nejat’ın “Bakın şimdi Türkiye de Karadeniz de Kafkasya’dan gelenler Balkanlardan gelen şu etnik gruplar var” “… Boşnaklar” “..Çerkezler bakın Erol MÜTERCİMLER bir program yaptı Çerkezlerle ilgili” dediği, Güler KÖMÜRCÜ’nün de Erol MÜTERCİMLER’in 111 denilen özgür mason locasında olduğunu anlattığı, Nejat’ın “Şimdi bakın Erol MÜTERCİMLER ajan” dediği, Erol MÜTERCİMLER’in ulusalcı geçinmesine rağmen, yazdığı kitapların kafa karıştırmak için yazdığını anlatarak “…bakın şimdi Çerkezlerle Türklerin arasını açma misyonu nu vermişler onu” “Çok kötü yani çok ajan var şuan” “…. Erol MÜTERCİMLER’ i deşifre etmek lazım” dediği, Güler KÖMÜRCÜ’ nün de “Aynı görüşteyim efendim” dediği,

Şüpheli Ümit OĞUZTAN ‘a ERGENEKON veya LOBİ adı ile bilinen illegal örgütlenme hakkında tüm bildiklerini anlatması istendiğinde, Ergenekon ismini, EROL M’in yapmış olduğu araştırmalar neticesinde yayınladığı kitabında, söyleşilerinde, televizyon ve gazetelerde 1997 yıllarında dile getirmesi ile duyduğunu,

Erol MÜTERCİMLER in konu ile ilgili beyanlarını ve yayınlarını kaynak alarak hazırladığı raporda Türkiye deki GLADYO benzeri yapılanmanın ERGENEKON adı altında olabileceğini düşündüğünü, ERGENEKON ismini Erol MÜTERCİMLER in kitaplarından ve söylemlerinden tespit ettiğini, EROL M’in eserlerinde kaynak olarak emekli bir generalin adını verdiğini, kaynağa göre ERGENEKON’ un ordu içerisinde, silahlı kuvvetler içerisinde GİZLİ BİR GRUP, GİZLİ BİR CUNTA OLDUĞUNU iddia ettiğini, daha sonraki yıllarda öğrendiği kadarıyla söz konusu cunta grubunun kurucusunun Necabettin ERGENEKON isimli bir subay olduğunu öğrendiğini, bu bilgileri derleyerek SUSURLUK komisyonuna gönderdiğini, susurluk kazası öncesinde sıkça yaşanan faili meçhul cinayetlerin böyle bir oluşum tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğine işaret ettiğini, konunun üzerine gidilmesi gerektiğini belirttiğini,

O dönem Erol MÜTERCİMLER, Can DÜNDAR, kendi kitaplarından ve diğer basın yayın organları aracılığı ile ERGENEKON’un telaffuz edilmeye başlanıldıktan kısa bir süre sonra hiç ismi geçmeyen JİTEM isimli bir oluşumun tüm medyada kamuoyuna sunulmaya başlandığını, Nefes Dergisinde de bu konuya değindiğini, derginin bu yayınından sonra, dergi binasının kapısında bir ses bombası patladığını, dağıtıcı firmanında hiçbir gerekçe göstermeden dergiyi dağıtamayacağını söylediğini, JİTEM ismi ortaya atıldıktan sonra kamuoyunda ve araştırma komisyonunda ERGENEKON’un unutulduğunu, aynı dönemlerde Cem ERSEVER’in öldürüldüğünü, bu şekilde gündemin dağıldığını, olayların sorumlusu olarak JİTEM gösterilmeye başlandığını, JİTEM kavramının ERGENEKON’un unutturlması için o dönemde sıkça dile getirildiğini, her olayda sorumlu olarak gösterilmeye çalışıldığını düşündüğünü, komisyona sunduğu raporda ERGENEKON ismini kullandığını, bu örgütün varlığına ilişkin EROL M’in bilgi ve yayınları dışında herhangi bir kaynağı olmadığını, 2001 yılına kadar da böyle bir örgütün varlığına dair eline bir belge geçmediğini, ERGENEKON örgütü ile ilgili herhangi bir isim duymadığını, örgütün gerçekleştirdiği somut bir eylem ispat edemediğini, şu anda da edemeyeceğini,

Tuncay GÜNEY’in kaset çözümünde, Veli Küçük ve ekibinin Doğu PERİNÇEK’i rahatlıkla kullandığını, DOĞU PERİNÇEK in yanında emekli Deniz Binbaşısı Erol BİRBİLİK – Erol MÜTERCİM ler gibi subay ve albayların bulunduğunu beyan ettiği,

Tape:1547 22.01.2008 tarihinde X Şahıs (Necmi Ç.) ile Emin GÜRSES ‘in görüşmesinde özetle; X Şahsın “Bi kısmını Hırant DİNK meselesinden gözaltına almışlar.” Dediği, Emin’in “Tamam Hrant DİNK meselesi olursa onu anlarım.” “... Erol MÜTERCİMLER beni aradı. Böyle bişey var dedi. Ben aradım tabi Veli Paşayı aradım cevap vermedi telefonu.”

Tape:3754 04.02.2008 tarihinde Erol MÜTERCİMLER ile Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU görüşmesinde özetle; E.MÜTERCİMLER'in "…işte üniversiteler siyasileşme müdehale işte profösörler siyaset konuşmamalı diye çok konuşuluyor ya ortalıkta şimdi üniversiteler ve siyasileşme müdahale diye bir konu başlığı altında bir tartışma yapmak istiyorum" diyerek yapacağı televizyon programına davet ettiği, programda Prf.Nevzat YALÇINTAŞ, Mümtaz SOYSAL ve Hüsamettin CİNDORUK'un da çağırılacağından bahsettikten sonra K.ALEMDAROĞLU'nun teklifi kabul ettiği şeklinde görüşme olduğu,

Şüpheli Adnan AKFIRAT’ın Fatih İlçesi Çakırağa Mahallesi Cerrahpaşa Caddesi No:5/9 sayılı adresinde yapılan aramada;

1’den 95’e kadar numaralandırılan il yönetim kurulunun örgütlenmesi ile başlayan S.Kamil YÜCEDIRAL TC Başbakan Baş Müşaviri ile biten doküman incelendiğinde;

50–58 sayfalar arası; İşçi Partisi imzalı basın açıklamaları, 1 Eylül 1997 tarihli Adnan AKFIRAT tarafından İşçi Partisi Genel Merkezine sunulmuş Yurt ve Dünya Dergisi ile Analiz-Araştırma grubu ile ilgili teklif ve bilgiler olduğu, Analiz ve Araştırma grubu Üyeleri Kısmında…. Fikri SAĞLAR, Ferid İLSEVER, Hasan YALÇIN, Turan YAVUZ, Enis BERBEROĞLU, Suphi KARMAN, Erol BİLBİLİK, Erol MÜTERCİMLER, ..Emcet OLCAYTU, Hikmet ÇİÇEK, Adnan AKFIRAT, Soner YALÇIN, ve sazı isimlerin yazılı olduğu,

Şüpheli İlhan SELÇUK ‘un Beşiktaş ilçesi Kültür mahallesi Barış Sokak Gazete Muhabirleri sitesi B6 Blok No:2/2 sayılı adresinde yapılan arama neticesinde ele geçirilen;

(1) Adet “M. Pamukoğlu “ ibaresi ile başlayan, “Rapor…” ile son bulan el yazması doküman

El yazması üzerinde: M. Pamukoğlu, Erol Mütercimler, Erdal Avukat, Mustafa Ha…

M Pamukoğlu, Bir ekip kurdum sana yardımcı olacak, Büyük Klüp’Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik etmek, Pamukoğlu, M.Hüs….güray var, …………Mütercimler, Sonradan,Gölcük’te buluşacağız, Erdal’la birlikte ………..,Erol Mütercimler de geliyor, Oral Çelik’le birlikte, İzmit Gölcük’te toplanırız, M.Pamukoğlu o toplantıda yok, Erol Mütercimler, Erdal’a …, Erol mütercimler, Arabada 500 bin dolar verirsen bu işi yaparız, Erol’un dağıtıldığı rapor” şeklinde yazı bulunan doküman, olduğu tespit edilmiştir.

Erol MÜTERCİMLER isimli şahsa ait; Sony Ericsson Marka K750İ Model IM:35785000992299-5-08 numaralı cep telefonu rehber bilgilerinde Cihangir 5338175050 şeklinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.

“07/MM/2008 hh:mm: 09+905338175050 ORG. TOLON GOZALTINDA Emekli Orgeneral Hursit Tolon, Istanbul Cumhuriyet Bassavciligi talimatiyla Ankara da gozaltina alindi

07/MM/2008 hh:mm:09 +905338175050 BALBAY VE ERUYGUR GOZALTINDA Ergenekon sorusturmasi kapsaminda ADD Baskani emekli Org. Sener Eruygur ve Cumhuriyet Ankara temsilcisi Mustafa Balbay gozaltinda.” Şeklinde mesajların olduğu görülmüştür.

Tape No: 7724’ de, 23.06.2008 günü saat 13.08’de Ahmet Tuncay ÖZKAN ile Ebru...... isimli şahsın yaptığı görüşmede özetle;

Ebru ‘nun “Şey Tuncay bey bu şeyle ilgili olarak 6 Temmuzla ilgili olarak ben belirli yerlerin isimlerini belirlerdim ancak şey şöyle bir şey var belirlenmeyen yerler var mesela Kayseriye Artvine ve ve şuanda bulamadığım hani konuşmacı bulamadığım isimler var” “Yani gün içerisinde belli olacak aslında şey mesela Merdan Yenerde Yalova’ya gidiyor İstanbul Erol Mütercimler başka bi yere gidemeyeceğini söyledi” “Ümit Zileli ye Burhaniye yi ayarlıyacam Mersin Süheyl Batum Alemdar Yalçın Eskişehir zaten Şahin Filiz Antalya Erzurum Aydeniz Tuskan işte .... Türkan Saylandan bi not var yani bi onu arayıp konuşsanız çok iyi olucak sanki sizin arayacağınızı dönüp arayacağınızı söylemiş söyledi” dediği, Ahmet Tuncay ÖZKAN ‘ın “Ha ne zaman çıkar Türkan Saylan oradan” dediği, Ebru ‘nun “Öylemi tamam mı hı ama destek veriyor kesinlikle Vural Savaşta Süheyl beyden telefonunu verdi Süheyl bey baya bu konuda şey yapıyor ya astsubayla görüşüyorum daha doğrusu birde Arman Güler dönecek Bedri Baykan da aynı şekilde yani bugün net belli olacak bununla ilgili bir rapor istiyor musunuz” dediği,



Tape no: 4986’ da, 17.06.2008 günü saat 11.11’de Sinan Aydın AYGÜN ile Mustafa ÖZBEK isimli şahsın yaptığı görüşmede,

Sinan AYGÜN’ ün “İyi misin Mustafa ağabeyciğim” dediği, Mustafa’ nın “Hamdolsun çok şükür iyiyiz ne yapalım siz nasılsınız Sinan bey” dediği, Sinan AYGÜN’ ün “Valla ne yapalım abi işte ya görüyor musun işte Türkiye böyle gidiyo yani yanıp tutuşuyoruz abi” dediği, Mustafa’ nın “Efendim” dediği, Sinan AYGÜN’nün “Şimdi ee bu Erol MÜTERCİMLER var tanır mısın” dediği, Mustafa ‘nın “Erol MÜTERCİMLER” dediği, Sinan AYGÜN’ün “Ha bu Haber Türk’te program yapıyordu kel kafalı adam” dediği, Mustafa ‘ nın “Evet” dediği, Sinan AYGÜN’ ün “Onu kanalına düşünür müsün" Mustafa’ nın “Onu Ahmet beyle görüşmek lazım” dediği,

Basın Açıklamalarından elde edilen görüntülerde;

Güvenlik Şube Müdürlüğünün 06.03.2008 tarih ve 2008/3640 sayılı yazısı ile gönderilen dosya içeriğinde yapılan incelemede;

Törene katılan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ, General Necati ÖZGEN, Sakarya Ün. Doç.Dr. Emin GÜRSES, İst. Üniver. Eski Rektörü K. ALEMDAROĞLU, İ.Ü. Doç.Dr. Hacı SALİHOĞLU, Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, Sadettin TANTAN, İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Fatih HİLMİOĞLU, Bilgi Üniv.Erol MÜTERCİMLER, CNN TÜRK ve Radikal Gazetesi yazarı Yiğit BULUT, İs. Üniver. Prof. Dr. Erol MANİSALI, TV8 Programcısı Pınar TÜRENÇ, AKUT Başkanı Nasuh MAHRUKİ, ATO Başkanı Sinan AYGÜN ayrıca Türk Ortodoks Patriği Paşa ERENEROL kız kardeşi Sevgi ERENEROL, eski rahip Konstantin KOSTOF, Yeniçağ gazetesi icra kurul üyesi Ahmet YABULOĞLU, gazeteci yazar Orhan CAN, gazeteci yazar Lütfü AKDOĞAN adına kızı eğitimci Erol ALTACA, DYP Gen, Başkanı Mehmet AĞAR adına DYP İst. İl Başkanı Faik İÇLİ, yazar Hasan PULUR adına Pınar TÜRENÇ, Hürriyet gazetesi yazarları Tufan TÜRENÇ, Bekir ÇOŞKUN, Yalçın BAYER ve Atilla İLHAN adına da yine Tufan TÜRENÇ ödül verildiği,

Şüpheli Erol MÜTERCİMLER’ in İlimiz Kadıköy İlçesi Göztepe Mahallesi Server İskit Sokak No:2/18 sayılı adresinden elde edilen, Seagate marka seri numarası 5JX14T3H olan bilgisayar hard diskinin Unallocated Clusters “işletim sisteminin görmediği alan” alanda bulunan dosyaların yapılan incelemesinde;

“edilen tecrübeler ışığında organizasyon sistemini yeniliyor.
Ergenekon ile alakalı ilk ciddi çalışma Can Dündar ve Celal Kazdağlı'ın '40 dakika' belgeselinde ve programın kitap versiyonu olan Ergenekon'da ortaya kondu. Ancak kitap belki bilgi yanlışları olmamasına rağmen son derece ciddi değerlendirme eksikliğine sahip. Ergenekon'u netice itibarı ile Alparslan Türkeş, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Korkut Eken, Mehmet Ağar gibi çoğu ülkücü kökenlilerin kurduğu bir mekanizma olarak ortaya koyuyor. Ve filmin perde arkası kahramanları çok iyi saklanıyor!

Örneğin MİT'teki iktidar kavgası anlatılırken siyasilerin MİT'i ele geçirme mücadelesi sanki illegal bir hareketmiş gibi ortaya konuyor. Askerin ise Başbakanlığa bağlı MİT üzerindeki hakimiyeti de normal kabul ediliyor! Bizce (haksızlık ettiğimizi düşünecek ama) Can Dündar, Ergenekon'un asıl unsurlarına hiç dokunmadan figüranlar üzerinden yorumlarla işi geçiştiriyor. Celal Kazdağlı'ya Ergenekon'un sol ayağının eksik olduğunu söylediğimizde, bu eleştiride haklılık payı bulunduğunu belirterek, "Ergenekon ismini bize Erol Mütercimler verdi. Dört seneden beri bu örgütü ortaya çıkarmak için uğraştığını anlattı. Örgütün sağ ayağı olduğu gibi sol ayağı da vardı ama biz eldeki belge ve bilgiler ışığında ancak sağ tarafını ortaya koyduk. Sol kesimin bulgularına ulaşsa idik onuda yazardık ama olamadı." diyor.

Kazdağlı Ergenekon'daki Kemalist, sağcı ya da solcu tabirlerinin dikkatli kullanılması gerektiğini ifade ederek, doğru anlatımın 'devletin solcu, sağcı ya da Kemalist olma rolünü verdiği insanlar' şeklinde olacağını, esasta Ergenekon'a mensup isimlerin ideolojisi olmayacağını, devletin adamı olduklarını kaydediyor.

Gazeteci Fehmi Koru da geçtiğimiz hafta önemli bir rapora dayanarak Ergenekon adlı örgütün yeniden yapılanması konusundaki çalışmaları ve dünya görüşü hakkında Yeni Şafak gazetesindeki Taha Kıvanç köşesinde etraflı bilgi verdi.

Aydınlatılması gereken pekçok nokta, sorulması gereken birçok soru var. Ortada kolları yurt içinde ve yurt dışında birçok yere uzanabilen bir yapının var olduğu açık bir gerçek. Fakat bu yapıyı harekete geçiren refleksler neler? Mesela yasalarda yeri olmayan 'ulusal operasyonları' yapanlar kimlerin menfaatini koruyor?

İddia edildiği gibi NATO'nun ya da başka bir kökü dışarıda yapılanmanın parçası mıdırlar yoksa tamamen yerel, milliyetçi, solcu ya da Kemalist bir yapılanma mı söz konusu? Birincil amaçları, stratejileri, hedefleri nelerdir; kimlerden oluşur? Bu zamana kadar ne tür faaliyetlerde bulunmuşlardır? Son durumları nedir? Bu soruları daha çok uzatabiliriz.

İÇİMİZDEKİ ERGENEKON

Ergenekon'un teknik olarak faaliyet alanları yurt dışı ve yurt içi olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yurt dışındaki çalışmaları —bazıları tartışmalı bulunsa bile— Türkiye devletinin çıkarları doğrultusunda. Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Irak ve Orta Asya ülkelerindeki birçok askeri, siyasi ve ekonomik çalışmanın arkasında dolaylı olarak Ergenekon yapılanması var. Vatan menfaatleri doğrultusunda yapılan bu çalışmalara büyük ölçüde kimsenin pek bir itirazı olamaz!

Ergenekon'u Türk halkı ve Türk siyasi hayatı açısından asıl önemli kılan içerideki, Türkiye'deki operasyonları. Ergenekon, Türkiye'deki mevcut rejimin gerçek hâmisi olduğuna yürekten inanıyor. Ve bu inanç güç ile birleşince belirlediği 'iç düşmanları' yok etmek, pasifize etmek hatta ortadan kaldırmak için yapmayacağı ve yapamayacağı hiçbir faaliyet yok. Tertip, komplo, iftira, suikast vs...Onlara göre amaç meşru ise yöntemin legal ya da illegal olması önemli değil. Örneğin şimdiye kadar legal ve illegal karton İslami örgütler kurdurmakta, bunların legal olanını sokak hareketlerinde, illegal olanını da birtakım gizli operasyonlarda kullanmakta bir beis yok. Burada kilit nokta Ergenekon'un kimi, hangi kriterlere göre düşman ilan edeceği.

ERGENEKON TEK DEĞİL

Ergenekon dünyada tek değil, Devletin olduğu yerde bir 'derin devlet' öyle ya da böyle mutlaka var. Birçok NATO ülkesinde Gladio, Rüzgar Gülü, Süper Nato, Gehlen Harekatı gibi isimlerle karşımıza çıkıyor. Ergenekon'un İtalya'daki benzer yapılanması Gladio, 24 Eylül 1989'da deşifre edildi. İtalya'da Gladio'nun ortaya çıkışı ile başlayan süreç Mafya—Kilise—P2 Mason Locası—Parlamento—Emniyet örgütleri arasındaki gizli ve kirli ilişkilerin öğrenilmesi ve devletin Temiz Eller adı verilen bir dizi operasyonu ile sonlandırıldı. Gladio'nun soğuk savaş döneminde NATO tarafından kurdurulmasının arkasında SSCB'nin sol fikir ihracına karşı milliyetçi unsurların savaş gücü olarak oluşturulması vardı. Ama İtalya bu yapılanmayı meşru kabul etmedi ve büyük mücadelelerle tasfiye etti ya da tasfiye etmek zorunda bırakıldı.
Aynı paralelde 1960'lı yıllarda Türkiye'de de benzeri bir yapılanmaya gidildi. 1983 seçimlerinde Ergenekon ilk başbakanını Türkiye'den çıkarmış olacaktı ki olmadı. Halk Turgut Özal demişti.

ERGENEKON YOK OLMAK İSTEMİYOR

İtalya'daki Gladio tasfiyesinin ardından Türkiye'de de benzeri bir tasfiyenin yaşanacağı, çünkü NATO'nun böyle bir örgüte ihtiyacı kalmadığı fikirleri savunuldu. Bu fikirlerde haklılık payı da vardı. Ama Ergenekon kendi dinamiklerini ve gücünü bulduktan sonra kendi kendisini yok etmeye yanaşmayacağı ve savunma refleksleri göstereceği es geçilen bir husustu. Ergenekon yaşamak istiyordu ve kendi hayatiyetini devam ettirebilmek için içeride tükenen sol fikriyatın yerine ikame edeceği yeni bir düşmana, yeni bir hayat eğrisine ihtiyaç vardı. Bu düşman kısa zamanda tespit edildi: Kemalizm'i reddeden İslamcı akımlar!

1996 yılında kurulan Refahyol hükümeti döneminde şimdilerde sokakta özgürce gezen Ali Kalkancı, Emire Kalkancı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz ve Sincan olayları döneme damgasını vurmuş ve nerede ise 28 Şubat Süreci'nin gerekçeleri haline gelmişlerdi. Bu olaylar hep fare kaç—kedi tut oyunu idi. Şimdilerde Ali Kalkancı'nın tekstil işi ile uğraştığını, Emire Kalkancı'nın bambaşka bir yaşantı içinde olduğunu, Fadime Şahin'in de restorant işlettiğini söylersek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.


ERGENEKON YENİDEN YAPILANIYOR

Dünya değişiyordu ve ülkeye ve dünyaya hükmetmenin metodlarında da ciddi yenilikler ortaya çıkıyordu. Globalleşmenin bir neticesi olarak 1999 yılında Ergenekon yeni bir yapılanma hamlesi içine girdi. Asker, bürokrat, sanayici, sivil toplum örgütleri, güvenlik şirketleri, nakliyat şirketleri, çeşitli vakıf—derneklerin etkin üyeleri ve basın mensuplarından birçok yetkilinin içinde bulunduğu bu yapılanma elde edilen tecrübeler ışığında organizasyon sistemini yeniliyor. 21. yüzyılda ülkelerin kaderlerini, siyasi aktivitelerden daha çok ve kesin olarak ekonomik güçlerin belirleyeceğini görüldü. Öyle ki; silahlı güçlerin hareket olanakları bile ekonomik koşulların kilitlenmesiyle kontrol altına alınabilecek.



Bu nedenle Ergenekon'un Lobi adını verdiği program, ilk adımlarını ekonomik alanda atması ve ekonomik alanda giderek güç kazanıp denetleyici ve belirleyici unsura dönüşebilmesini en önemli ve birincil amaç kabul ediyor.

İkinci (meşru) hedefi de, Türk toplumunun Kemalizm ve ulusal çıkarlar doğrultusunda yeniden yapılandırılması çalışmalarına ağırlık verilmesi.

SİVİL UNSURLAR GÖZDEN GEÇİRİLDİ

Gelişen ve değişen siyasal, ekonomik, bilimsel ve toplumsal dünya koşulları ile bölgesel coğrafyasında ve kendi içinde Türkiye'nin özgür iradesi dışına ve ulusal çıkarlarına aykırı biçimde içine sürüklenmek istendiği çeşitli oluşumlar göz önüne alındığında; "Ergenekon"a bağlı olarak, "Sivil Unsurların" örgütlenmesi zorunluluğu kaçınılmaz bir gerçek olarak kabul ediliyor.

'Lobi' adı verilen gizli örgütsel çalışmanın sonuçları Ergenekon'un Türkiye ve dünya gerçeklerine nasıl baktığını ortaya koyması açısından çok önemli ipuçları veriyor.
Elde edilen raporun hemen giriş bölümünde, İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, SSCB gibi ülkelerin; kendi ideolojileri doğrultusunda, "sivil unsurlardan" sonuna değin yararlanmayı bildiği, emperyalist emelleri adına tüm dünya ülkelerinde her alanda çeşitli faaliyetler sonucunda kültürel, siyasal ve ekonomik çıkarlar elde ettiği ifade ediliyor.

Günümüzde değişen değil, giderek daha da geliştirilen sivil unsur etkinlikleri ile sürdürülmekte olan bu çalışmalar; sayıları giderek artan "sivil toplum örgütleri", "insani yardım kuruluşları", P—2 Mason Locası, Bilderberg Grubu vb. gibi çeşitli gizli ve örtülü adlar altında, dünyanın dört bir yanında ideolojik, siyasal, ekonomik, kültürel ve bilimsel çalışmaları örgütsel olarak yürüttüğü belirtildikten sonra raporda şu özeleştiri yapılıyor: "Türkiye ise; bu alanlarda çalışmalar yapmak yerine, siyasi parti kuruluşları ile onlara bağlı örgütlerin şemsiyesi altında kalmakla yetinmiştir. Böylelikle yalnızca siyasi liderlerin sultası altındaki siyasal otorite gruplarının kısır iç hesaplaşmaları içinde tıkanıp kalmış, dünyaya ve sınırkomşularına ideolojisini tanıtıp kabullendirememişlerdir."

Haberin bundan sonraki kısmında kendi görüşümüze fazla yer vermeden, içerden kendilerini nasıl gördüklerini yine onların ifadeleri ile ortaya koyacağız. Ancak bütün tarafsızlığımıza rağmen ortaya çıkan mekanizmanın, yurt içindeki kısmı dikkate alındığında, şeffaflık, demokrasi, milletin iradesini konuştuğumuz şu dönemde kökünün nerede olduğu bilinmeyen sistemin ne denli ürkütücü olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?

'Türk halkı Kemalizm'den soğudu!' Ergenekon'un Türk halkının Kemalizm hakkında ne düşünüyor sorusuna verdiği cevap şöyle: "Toplum, Kemalist ideolojiyi gerçek anlamda özümseyememiş, emperyalist devletlerin 'sivil unsurlarının' ve yerli işbirlikçilerinin çabaları sonucunda —buna fırsat bulamamış— kaçınılmaz olarak, yabancı ideolojilerin cazibesine kapılmıştır. Gelişen dünya ülkelerindeki geniş halk kitlelerinin erişebildiği koşulları göz önüne alan Türk toplumu; gerçekte siyasi liderler ve yandaşlarının çıkarları adına hareketlerinden kaynaklanan hatalardan ötürü, Kemalizm'i sorumlu tutarak yargılamaya yönelmiştir. Türk halkı, toplumsal geri kalmışlık, mutsuzluk ve umutsuzluğun kaynağı olarak Kemalizm'i sorumlu tutar hâle gelmiştir. Ve bugün çeşitli ideolojiler doğrultusundan hareketle toplum düşünsel ve inançsal alanlarda parçalara bölünmüş, etnik ayrımcılık dünya platformunda kendisine yer edinebilmiş, toplum "yeni rejim" arayışlarının kaosuna sürüklenmiştir."



Yaşlara göre rejim analizi

Çarpıcı tespitler devam ediyor. Türk toplumunun bugün; koskoca bir ömür boyunca kendisini sosyal güvence ve manevi tatmine ulaştıramayan, mutlu edemediği gibi umut verileri de ortaya koyamayan rejime karşı ümitlerini yitirdiğinin vurgulandığı rapora göre; "yaşlı insanlar(50 yaş üzeri); tümden güvenini yitirmiş, düş kırıklığı içindedir. Orta kuşak (35—50 yaş arası) olarak ele alınacak nesil için de durum böyledir. Genç kuşak ise (18—30) kendilerinden önceki kuşakların yaşamak ve katlanmak zorunda kaldıkları koşullar ile gelişmiş ülke insanlarının eriştikleri koşullar arasında muhasebe yapmakta ve mevcut rejimin kendilerine bir gelecek


sağlayabilecek güç ve dinamiğe sahip olmadığını peşinen görmektedir. Geniş halk kitleleri umutsuzluğun ivmesi ile kaosu yaşamaktadır."

Bir tür acı itiraf denebilecek değerlendirmelerin ardından halkın kaderci yapısının patlamaları engellediği anlatılıyor: Onca kötü ve adaletsiz eğitime karşın; Türk insanı kendisini içinde bulunduğu koşullara direnç gösterebilecek bir biçimde eğitebilmiştir. Bu nedenle —dış güçlerin onca emperyalist çabalarına karşın— Türkiye Cumhuriyeti'nde geniş halk kitlelerine dayalı sosyal ve siyasal patlamalar bir türlü gerçekleştirilememiştir. Türk toplumu hangi görüş ve inanca sahip olursa olsun, —tarihsel birikim sonucu— bilmektedir ki; ülke ayakta kalamadığında, birey olarak kendisi de var olamayacaktır. Bu nedenle bir yandan varlığının devamını sağlamak, diğer yandan "zulüm rejimi" olarak tanımlar hale geldiği mevcut düzeni değiştirmenin yollarını aramaktadır.

Bu sosyolojik saptamalardan sonra "Ergenekon"un kontrolünde, sivil usur olarak çalışması planlanan Kemalist/sivil "Lobi"den sözediliyor ve lobinin yapacağı çok yönlü yararlı faaliyetlerle yeniden dirilişe geçileceği savunuluyor. Aksi halde emperyalist güçler, özellikle orta ve genç kuşağın içinde bulunduğu arayış ve kaos ortamında, Türkiye'nin geleceğini büyük bir rahatlıkla kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirebileceği tehtidi savruluyor.

Tezlerini güçlendirmek için raporda bazı legal/sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına değiniliyor. Örneğin: Federal Alman Friedrich Eber Stiftung Vakfı ile Konrad Adenauer Vakfı'nın çalışmalarından yalnızca birkaçına bakılacak olduğunda, "Türk Gençliği 98— Suskun Kitle Büyüteç Altında", "Avrupa Birliği'nin Akdeniz Politikası ve Türkiye", "Enformel Sektör ve Sosyal Güvenlik: Sorunlar ve Perspektifler", "Türkiye'de Sendikacılık Hareketleri" ve "Türk Medya Sektöründe Yoğunlaşma Hareketleri ve Beklenen Etkileri" gibi çeşitli araştırma raporları hazırladıkları görülüyor. "Bu çalışmaların pek çok benzerlerinin Avrupa ve ABD'nin sivil unsurları tarafından gerçekleştiriliyor oluşu; Türk sivil toplum örgütleri içinde etnik, fundamentalist, kültürel, siyasal ve ekonomik faaliyetlerde belirleyen faktör olarak etkin ve yoğun bir biçimde yer alabilmeleri ise; küçümsenecek bir unsur olamaz" deniliyor.Sivil unsurlarla temasa geçilecek Mevcut rejimin, "Harp Akademileri"nden yetişen, yalnızca silahlı kuvvetler mensuplarının savunduğu ve dayatmaları ile ayakta tutmaya çalıştıkları bir rejim ve "izm" olarak gösterilmeye devam edileceğine dikkat çekilen rapora göre insanlarının "köşe dönücülüğe" koşullandırılarak, paraya ve çıkarlara endekslenmiş, tüm manevi değerleri yıpratılarak dejenere edilmiş bireylerden oluşan bir topluma dönüştürülen kitleleri, sivil unsurların etkinlikleri birleştirecek, özüne sarılması gereğini motive edecek, moral ve umut kaynağı olacaktır.

Bu faaliyetlerin sonucunda işbirlikçilerin de dize gelebileceği düşüncesine hakimler. Bu sayede Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı sivil toplum örgütleri, önlerinde ilk kez bir sivil kontra hareketin direncini bulacaktır. Karşılaşacakları bu sivil direnç, etkinliklerini sıfır noktasına çekecektir. Yetişkin ve yetişmekte olan gençlik, özüne uygun platformlarda kendisini ifade edebilecektir. Lobi'nin faaliyetleri, siyasi otorite grupları ile dış kaynaklı, işbirlikçi, sözde sivil toplum örgütlerinin bölücü ve yıkıcı girişimleri etkisiz kılınacaktır. Lobi'nin kontra direnci ile karşılaşan siyasi otorite grupları, doğal olarak Kemalist sivil "Lobi" ile işbirliğine yönelme zorunluluğu duyacaklardır. (Örneğin: benzer dış güç odakları arasında yer alan Mason locası ve Bilderberg grubu ile iş birlikçiliğe yönelinmesi gibi) Aksi halde halkla
bütünleşmeleri mümkün olmayacaktır. Mevcut Medya yapılanması ise; Kemalist sivil "Lobi"nin faaliyetleri karşısında, çıkarlar adına, halkı siyasi otorite gruplarına yönlendirmeyi ve bütünleştirmeyi başaramayacaklardır.

Lobi'nin amacı

Ergenekon, 20. yüzyılın son dönemlerinde giderek sayıları artan, çalışmaları yoğunlaşarak geniş halk kitlelerini hedef alan ve Türk sivil toplum örgütleri ile bütünleşerek, siyasi otorite grupları üzerinde etkin baskı unsuru haline dönüşen yabancı ülkelerin sözde sivil toplum örgütleri, gerçekte siyasi ve emperyalist ideolojik çalışmaların örtüsü olarak kabul ediyor.

Yabancı ülkelerin Türkiye'de faaliyet gösteren Sivil Toplum Örgütlerinin amacı:

Türkiye Cumhuriyeti'ni etnik/fundamentalist/siyasal/ekonomik faktörlerinden yararlanarak; bölerek yıkmayı, başarılamaz ise de çıkarlara yönelik yönlendirmelerle bir anlamda yönetebilmeyi hedef aldığının belirtildiği raporda, ilk adımlarının kültürel ilişkiler düzeyinde atıldığı söz konusu kuruluşların bugün ulaştığı nokta, mevcut rejimi tümüyle kontrol altına alma aşamasına eriştiği gibi; ülkenin bölünmenin eşiğine getirilebilmiş olmasıyla da ne denli büyük sakıncalar yaratılabileceklerinin son 15 yılda yaşanılan olaylar ile ortaya çıktığına işaret ediliyor;

"Her birinin ardında görünen sözde vakıf kuruluşlarının finanse ettiği söz konusu sivil toplum örgütleri, bilindiği üzere, gerçekte ait oldukları ülkelerin hazine kasalarından karşılanan milyarlarca dolarla finanse edilmektedirler. Atacakları her adım ise; yine ait oldukları ülkelerin gizli istihbarat örgütlerinin son derece deneyimli araştırmacı teorisyenlerince planlanmaktadır. Türkiye'de faaliyet göstermekte olan yabancı sivil toplum örgütleri, kültürel, ekonomik, bilimsel ve siyasal olmak üzere her alanda her türden argümandan yararlanmaktadır. Yabancı sivil toplum örgütleri, Türk halkının demokratik haklarını kullanabilmek amacıyla kurdukları, sözde sivil toplum örgütleri, dernekler, vakıflar, medya ve benzer faaliyetlerini de finanse ederek, kendilerine yerli işbirlikçiler oluşturmaktadırlar."

28 Şubat Ergenekon eseri

Rapor, "Milletlerarası pek çok anlaşmalar ve ait oldukları ülkelerin resmi misyonlarının koruma şemsiyesi altında rahatlıkla ve örtülü olarak "istihbarat", "provokasyon" ve "yıkıcı/bölücü faaliyetler" yürütebilen bu kurumların çeşitli alanlarda kendi ülke çıkarlarına uygun biçimde düzenledikleri raporlar, Türkiye'nin uluslararası platformlarda atacağı her adımın belirleyici etkeni haline gelmiştir" cümlesine yer verdikten sonra şöyle devam ediyor: "Siyasi otorite grupları, salt oy kaygısı ile —tarihsel süreç içinde— "tarikat liderleri" ile işbirliğine yönelmişlerdir. Cumhuriyet yasalarıyla men edilmiş olmasına karşın; dergâhların faaliyetlerine göz yummuşlardır. Çıkara dayalı bu sorumsuz tutum sonucunda ise; rejim karşıtı fundamentalist görüş iktidar olabilmiştir. Bu iktidara son veren koşulların oluşturulabilmesi için, büyük ve olağanüstü bir karşı çaba gereği doğmuş ve sonucunda dış ülke otoriteleri ile yerli işbirlikçilerinin tarih önünde "sivil darbe tezgâhı", "Türk Silahlı Kuvvetleri dayatması" olarak tanımlama cüretini gösterebildikleri 28 Şubat süreci yaşanmıştır.



Mafya siyasete hakim

Raporda, siyasi otorite gruplarının çıkarları adına MAFYA grupları oluşturduğu ve bu yolla pek çok devlet ihalesi, bankalar, stratejik öneme sahip enerji üretim tesislerinin yanı sıra; çeşitli üretim birimlerini adeta "ele geçirme" operasyonları sonrasında yandaş kartellerin eline geçtiği iddia edilerek, uyuşturucu, silah ve kumarın, her dönemde ve her grup tarafından finans kaynağı olarak kullanıldığına dikkat çekiliyor.

"Kamuoyunu etkileyen, yönlendiren ve biçimlendiren medya organları, ülke çıkarlarını hiçe sayarak, salt kendi çıkarlarına uygun hareket eden mekanizmalar haline

getirilmiştir. Direnenlerin ise; önüne çeşitli setler çekilerek ayakta kalıp varlıklarını sürdürmeleri olanaksız kılınmıştır. Türkiye'de 1995 yılından 1999 yılına değin oldukça kısa bir süreçte, küçük ama bağımsız tek bir yayınevi kalmamıştır. Çünkü medya kartelleri ile banka sektörü kitap yayıncılığına —üstelik kâr oranı çok düşük olmasına karşın— yönelmiş, her türlü düşünce üretimine bu yolla çok kolayca, zahmetsizce ve topluma hissettirilmeksizin sözde kültür hizmeti gerçekleştirilerek son verilmiştir."Kemalist yazar yetişmiyor!

Raporun ilginç analizlerinden birisi de kuşak değişimi ile ilgili değerlendirmede karşımıza çıkıyor. 1950—1960 doğumluların ardından gelen kuşaklar arasında varlığından söz edilebilecek tek bir yazar yetişmemiş olması, faaliyetlerin ne denli sindirici, yok edici ve zararlı olduğunun en belirgin kanıtı olduğu belirtiliyor.

Finans kaynakları kurutulacak!

Türk sivil toplum örgütlerinin finans kaynaklarının, yabancı ortaklı karteller ve dış ülkelerin vakıf veya sivil toplum kuruluşları olduğu, derneklerden başlayarak vakıf ve sivil hareket örgütleniş biçimlerinin her aşamasında ülke dışı kaynaklarca finanse edildiği iddia edilen raporda, programlanan kamu örgütlenişinin, ulusal çıkarlara uygun olmasının beklenemeyeceği, "Lobi"nin göstereceği faaliyetler ile yukarıda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabileceği ve değerlendirme ile analizini gerçekleştirebileceği, kontra senaryolar üretilip, etkinlikler tasarlayarak uygulamaya koyulacağı, kamuoyunun Kemalist ideolojiye ve ulusal çıkarlara uygun sivil hareketi sahiplenerek katılımını sağlayabilecekleri anlatılıyor.



Gençler örgütleniyor

Bir çok kişinin Siyaset Meydanı ve Ateş Hattı programında Çağdaş, İlerici derneklere gidip gelen 1930'lu yıllardaki ideolojileri savunan gençlerin nerede yetiştiğini merak


ettiklerini biliyorum. Raporun bu bölümü konuyu yeterince aydınlatacak doneleri veriyor: "Lobi, geniş halk kitlelerine yönelik çalışmalarında özellikle gençlerin
Kemalist ideoloji ve ülke çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlenmelerini sağlamayı tasarlamaktadır. Dış ülke istihbarat örgütlerinin uzantıları olan kuruluşların,
finans ve kontrolünde etkinlikler sergileyen, mevcut sivil toplum örgütlerinin ulusal çıkarlara aykırı faaliyetlerini sağlıklı biçimde belirleyerek bu faaliyetlerin kamuoyunu etkilemesinin önüne geçilmesini sağlamak için; gerekli önlemleri alıp kontra teori ve senaryolar üreterek uygulama alanları yaratılması ve yaşama geçirilmesini sağlayacaktır. Bir merkezde toplanacak olan bilgiler ışığında analiz ve değerlendirme yapacak, teori ve senaryolar üreterek, iletişim ve propaganda yoluyla ulusal çıkarlara aykırılıklar karşısında sivil direnç odakları oluşturacaktır."

Engenekon holdingleşmek istiyor

Ergenekon, Lobi yapılanması ve tüm faaliyetleri mevcut hukuk platformu ile çerçevelemek istiyor. Örgütlenme, yapılanma ve faaliyetlerinde legal sınırlar içinde


kalarak böylece temiz toplumun özlemi içindeki kamuoyunun, özlemini duyduğu, kendi yapısına uygun sivil toplum örgütlerine kavuşmuş olacağı düşünülüyor. Lobi'nin her girişimi kendi içinde oluşturulan hukuk birimi tarafından yasal koşullara uyumlu hale getiriliyor.

Lobi'nin Kemalist ideolojiye bağlılığı ve bağımsızlığı, kendi içinde uygulamaya koyacağı ticari faaliyetler ile sağlanacak. Lobi, çeşitli alanlarda kuracağı ticari şirketlerin faaliyetleriyle giderlerini karşılayacak, projelerini uygulama olanağına kavuşacak ve mevcut rejim karşıtı yapılanmaların oluşturduğu ekonomik güçlerin faaliyet gösterdikleri alanlarda rekabete yönelerek, ülke ekonomisinin rejim karşıtı güçlerin denetim ve kontrolüne geçirilmesi çabalarına engel olacak.

Lobi, tasarım, girişim ve uygulamalarında toplumun temiz toplum özlemi arayışına örnek sivil toplum örgütlenmelerinin oluşturulmasında önderlik edecek. Girişimlerinin mevcut anayasal düzenin kurallarına uygunluğu ilkesi ön planda tutulacak. Sivil toplum örgütlerinin ulusal çıkarlara uygun tepkisel eylemlerde bulunması sağlanacak ve kitlesel tepkiler organize edilerek kontrolde tutulması sağlanacak. İşlev ve misyonunu tamamlamış çeşitli işçi sendikalarının, sivil toplum örgütlerinden etkilenmeleri sağlanarak, mevcut sendikaların tepkisel ve kitlesel eylemlerinin endirekt metodlarla yönlendirilmesi sağlanacak.

Lobi, prensip olarak hiçbir zaman doğrudan doğruya toplumsal eylemler içinde yer almamaya titizlikle riayet etmek istiyor. Oluşturacağı sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve eylemler düzenlemesini organize ve kontrol eden güçlü bir mekanizma olarak kalmaya çalışıyor. Aynı şekilde ticari ve kültürel faaliyetlerde de doğrudan doğruya girişim ve etkinlikler içinde yer almayıp, tüm faaliyet alanlarında organizasyon çatısı altında oluşturduğu kuruluş ve örgütleri amaçları doğrultusunda


harekete geçiren bir mekanizma olarak kalmaya özen göstermeyi planlıyor.
Ekonomi ön planda

Ergenekon'un yeni yapılanmasında ekonomik faaliyetlere verilen önem hemen dikkat çekiyor. Günümüz dünyasında tüm güçler ekonomik güçten kaynaklanan hareket ve yaptırım gücü elde edebilmektedir. Bu nedenle amaçlanan girişimlerin uygulanabilmesi ve sonuca ulaşılabilmesi için, ekonomik faaliyetler ön planda tutulmalıdır.


Lobinin amaçlarından saptırılmaması için, ekonomik olarak güçlü olabilmesi esastır. Faaliyete geçirilmesi planlanan Lobi, öncelikle ticari şirketler aracılığı ile ekonomik güç kazanmalı, ardından kuracağı vakıf ile de ekonomik gücünü artırma çalışmalarına yönelmelidir. Bilginin para kaynağına dönüşebilirliği gözden kaçırılmamalı, mevcut istihbarat birikimlerinden ekonomik güç elde edebilmek için yararlanılmalıdır.

Vakıfları vakıflarla durdur!

Mevcut pek çok sivil toplum örgütü ile çeşitli alanlarda faaliyet gösteren pek çok vakıf bulunmakta. Ergenekon, bunların finans kaynakları ve amaçlarını saptayıp kontra


faaliyetler ile önlerinde güçlü dirençler oluşturmayı tasarlıyor. Mevcut sendikaların yönetim kadrolarının ilişkiler ağı yeniden gözden geçirilerek, siyasi ve ekonomik güç odaklarıyla ilintileri ele alınacak, tabanları bu ilişkiler hakkında bilgilendirilerek, işçi kitleleri üzerindeki etkinlikleri kırılıp güçleri zayıflatılacak.

Ergenekon'a göre ülke ekonomisini elinde tutan ve kişisel çıkarları adına ulusal çıkarları hiçe sayabilen, çok uluslu şirketler ile ortakları olan güçlü holdinglerin faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır. Bu türden holdinglerin faaliyet ve planlamaları hakkında istihbarat sağlanmalı, engelleyici kontra önlemler üretilmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Gereğinde bu holdinglerin ihtiyaçlarına cevap verecek ticari şirketler kurularak, müşterek ilişkiler geliştirilmeli ve işbirliği içinde olunmalıdır. İnsan kaynaklarına dayalı ticari bir danışmanlık ve hizmet şirketi kurularak, güçlü ticari kuruluşlarda kadrolaşma sağlanabilmelidir. Yine aynı amaçla bir güvenlik şirketi kurularak, işadamlarının güvenliği sağlanabilmeli ve böylece her alanda kadrolaşma gerçekleştirilebilmelidir. Mafya grupları tümüyle yeniden gözden geçirilmeli, deneyimli mevcut grupların karşısında yeni ve güçlü bir grup oluşturularak, denetim ve kontrol altına alınmaları sağlanmalıdır. Lobi, çalışmalarında medya kuruluşları ile doğrudan temasta bulunmamaya azami özen göstermelidir. Daha çok organizasyonun şemsiyesi altında yer alacak sivil toplum örgütleri ile vakıfların faaliyetleri doğrultusunda bağlantı kurdurulması sağlanmalıdır.

Ergenekon'un Lobi çalışmasının etraflıca anlatıldığı raporda altı çizilen bir konu da Lobi'nin prensip olarak hiçbir girişim ve eylemin içinde yer almaması ve tümüyle yasal düzenleme içinde hareket etmesi, toplumsal prensiplere saygılı olması, örnek bir sivil toplum kuruluşu olarak, siyasetten tümüyle uzak bir yapı olarak faaliyet göstermesi.

Emir ve tensiplerinize...

Raporun sonuç ve önerilerin yer aldığı son kısmında ilginç bir hitap tarzı dikkat çekiyor: 'Emir ve tensiplerinize sunulan bu çalışma' dendikten sonra rapora masonik Bilderberg örgütü, Alman Nazi örgütlenmesi, İngiliz İstihbaratının örtülü örgütlenme modelleri ve bazı Avrupa ülkelerinin sivil toplum örgütlenişleri ile Doğu kaynaklı bazı istihbarat ve siyasal örgütlenmelerinin kaynaklık ettiği kaydediliyor



Türkiye'nin Efendileri'nin durmayacağını, dahada ileri gitmek istediğini raporun şu son cümlesi çok net ortaya koyuyor: "Geleceğin dünyasında "sanal ortam" büyük önem ifade edecek olmakla birlikte, katı gerçekler belirleyici ve sonuçlandırıcı unsurlar olmaya devam edecektir.

Ergenekon'un Lobi adını verdiğimiz örgütsel organizasyonun faaliyetlerine önümüzdeki zaman dilimi içinde çok daha fazla gereksinimi olacağı görüşünde haddimizin sınırlarını zorlayan ısrarcılıktaki ifade ve işaretlerimizin amacı, konunun öneminden kaynaklanmaktadır."

ORGANİZASYON PLANI

9 departmandan oluşan Lobi'nin organizasyon planı, aşağıdaki birimlerden oluşmaktadır: Departmanlar, Ergenekon tarafından örgütün merkez üyeliğine atanmış güvenilir yöneticiye doğrudan bağlı olarak yönetilecek. Beş sivil yönetici personelin Ergenekon ile teması ise; atanmış ve güvenilir iki sivil personel ile sağlanacaktır. Departman başkanları merkezdeki beş yönetici tarafından seçilecek ve yönlendirilecektir.

1. MERKEZ

Lobi'nin merkezden görev alması için, Ergenekon tarafından atanmış güvenilir beş sivil yönetici bulunacaktır. Yönetici personelin görevi elde edilen veriler ışığında organizasyonu gizlilik prensiplerine sadık kalarak sağlıklı biçimde yönetmek olduğu kadar, her alanda gelişim ve tekniğini de artırmaktadır. Bunun yanısıra, birimlerin oluşturulması ve birimlerin sağlıklı, düzenli ve etkin biçimde işleyişini sağlamaktır.

2. ARAŞTIRMA VE BİLGİ TOPLAMA

Araştırma ve Bilgi Toplama Departmanı, merkez üyelerince seçilmiş bir başkan ve on kişilik bir yardımcı kadrodan oluşmaktadır. Lobi'nin amaçları doğrultusunda istihbarat verileri toplamak, arşivlemek ve merkeze sunmaktır.

3. ANALİZ VE DEĞERLENDİRME

Analiz ve Değerlendirme Departmanı, bir başkan ve beş kişilik yardımcı bir kadrodan oluşmaktadır. Elde edilen istihbarat verilerinin analiz raporlarının hazırlanması çalışmalarını yürütmekle sorumludur.

4. FİNANS VE TİCARET

Finans ve Ticaret Departmanı, bir başkan ve altı kişilik yardımcı personelden oluşmaktadır. Ticari koşulları yakından izlemek, ticari faaliyet ve yardım alanlarının belirlenmesi çalışmalarının yürütülmesinden sorumludur. Ayrıca, ülkenin içinde bulunduğu ticari ve ekonomik koşulların belirlenmesi çalışmalarını yürütür. Bu birimin başkanı örgütün ticari şirketlerinin kuruluş, organizasyon ve denetimini kontrol eder.

5. KÜLTÜR VE BİLİM

Kültür ve Bilim Departmanı, bir başkan ve altı yardımcı personelden oluşmaktadır. Bilimsel ve kültürel gelişmeleri yakından izlemek ve yararlanılabilecek alanların tespiti çalışmalarını gerçekleştirir. Kültürel ve bilimsel faaliyetlerde bulunarak kamuoyunu ulusal çıkarlar doğrultusunda aydınlatıp yönlendirme çalışmalarını yürütür. Ülke çıkarlarına aykırı kültürel faaliyetleri tespit eder ve karşı argüman üreterek kamuoyunu ve sivil toplum kuruluşlarını karşı bilinçlendirme ile gereğinde karşı eylemlere yöneltir.


6. TEORİ VE SENARYO

Teori ve Senaryo Departmanı, bir başkan ve beş senaristten oluşmaktadır. Bu departmanın görevi, ihtiyaç duyulması halinde elde edilen analiz raporlarından yararlanarak kontra teori ve senaryolar üretmektir. Ulusal çıkarlara aykırı teori ve senaryoların çürütülmesinde belirleyici rol oynar. Uygulamaya konulması düşünülen senaryoların sağlıklı sonuçlara ulaşmasını sağlamak amacı ile, karşılaşılacak kontra senaryoları belirleyerek önlem alınmasını sağlar.Kültürel, bilimsel senaryo kurguları ile kamuoyunun ajite edilmesinin önüne geçecek argümanlar üretir. Medya kuruluşlarını yönlendirme çalışmalarına katkıda bulunur.

Şeklinde biten yazı olrduğu, şüpheli bu yazıdan haberinin olmadığını beyan etmiştir.

Ayrıca şüphelinin bilgisayarından,



MESUT YILMAZ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI´NDAKİ GİZLİ GÜCÜNÜ KULLANDI MI?...KOMPLO İÇİNDE KOMPLO!

14 Mayıs 2002 tarihinde Milliyet gazetesinde Tuncay Özkan imzasıyla yeralan “komplo” başlıklı haberle Türk kamuoyunun gündemine gelen Abdurrahman Yakupreisoğlu'nun 1999 yılında yaşadığı bir dizi gelişme sonucunda ciddi bir "polis travması" geçirdiği belirlendi. İnternet yayıncılığı yapan, DigiMedya'ya Yakupreisoğlu ile ilgili bilgi veren çok özel kaynaklar, 1999 yılında yaşanılanlara ilişkin şunları anlattılar: "Abdurrahman Yakupreisoğlu, esasen işletme mezunu, diğer kardeşleri yasal işlerle uğraşan güçlü bir aileye mensup, yaklaşık 20 yıl mali müşavirlik yapmış bir insandır... Tutuklanması, Trabzon limanında yapılan bir hayali ihracat olayı nedeniyledir... Bu tutuklama sonrasında, o dönem bazı yetkililere toplam 100 bin Dolar vererek kurtulmayı denemiştir... Bu olayla ilgili soruşturmalar sürerken, 1999 yılının mayıs ayında, Acıbademde'deki yazıhanesine kendilerinin polis olduğunu belirten üç kişi gelmiş, Trabzon'da vermiş olduğu 100 bin dolara ek olarak 50 bin dolar daha vermesi gerektiğini söylemişlerdir... Yakupreisoğlu, bu isteğe karşı çıkınca, bu üç kişi tarafından feci şekilde dövülmüştür... Dövdükleri şahsın öldüğünü sanan bu kişiler, Yakupreisoğlu'nu, üçüncü kattaki yazıhanesinden aşağıya atmışlardır... Fakat Abdurrahman Yakupreisoğlu kaldırıldığı hastanede kurtarılmış, her yeri kırıldığı için bir çok kemiğine platin takılmış, aynı yıl Bayrampaşa Cezaevi'ne konulmasına karşın, cezaevi yaşamı, sürekli kanayan yaraları nedeniyle Bayrampaşa Cezaevi Reviri'nde geçmiştir... Olaya adı karışan üç polis, aynı dönemde yargılanmış, sahte kimlik ve irtikap suçlarından mahküm olmuşlardır..." Abdurrahman Yakupreisoğlu'nun mali müşavirlik döneminde düzenlediği evraklar nedeniyle, pek çok büyük sermaye grubunun hayali ihracat vakalarını çok iyi bildiğini, bu nedenle, İzmir'de vermiş olduğu ifadelerin çok önemle dikkate alınması gerektiğini de belirten kaynaklar, " Yakupreisoğlu'da, 1999 yılında yaşadığı ve pek çok polisin adının karıştığı olaylar

nedeniyle büyük bir polis korkusu vardır... Bir çeşit travma yaşamaktadır... Bu nedenle, polise alındığı anda, ne denirse onu imzalar, herşeyi, sadece polisin elinden kurtulabilmek için kabul eder... Bu nedenle, İzmir'de verdiği ifadeleri, İstanbul'da küçük bir baskı sonucunda reddetmesi çok normaldir...Fakat STAR yazarına ulaştırdığı mektup poliste verdiği ifadeden çok daha önemlidir..."dediler.

Avrupa Birliği'nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg'un gizli e-mail yazışmalarını ortaya çıkararak kamuoyunda fırtınalar yaratan, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek'in kontrolündeki AYDINLIK dergisi, Mesut-Turgut Yılmaz kardeşlerin adının karıştığı bir skandalın giderek bir "hükümet komplosuna" dönüştüğünü ileri sürdü. Milliyet gazetesinin 14 Mayıs 2002 tarihinde, Tuncay Özkan imzalı KOMPLO manşetiyle çıktığını hatırlatan dergi, "Balina Operasyonu sanıklarından Abdurrahman Yakupreisoğlu, 16 ay önce İzmir'dei verdiği ifadede, Mesut-Turgut Yılmaz aleyhine konuşması için zorlanmıştı. "Zorla" verdiği "ek ifade" deavletin kurumlarından gizlenmişti! Aynı gün, Kanal D'de Yakupreisoğlu'nun sorgu kaseti yayınlandı. Ertesi gün kampanyaya SABAH Gazetesi de katıldı" denildi. Yılmaz'ın iddiası ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın, Milliyet'te haberin yayınlandığı gün jandarma, polis ve savcıları suçlamasına da dikkat çeken dergi, bu gelişmelerin öncesini şöyle aktardı: "26 Nisan 2002 tarihinde yapılan son MGK toplantısına, "çıkar amaçlı suç örgütleri ve organize suçlarla" ilgili kapsamlı bir dosya sunuldu. Cumhuriyet tarihinin en büyük hayali ihracat operasyonu olan Örümcek Ağı'yla ortaya çıkarılan gerçekler de dosyada yer aldı. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 16 Mayıs'ta partisinin genel merkezinde yaptığı basın toplantısında, "Örümcek Ağı soruşturmasıyla ortaya çıkarılan Maliye müfettişleri ve Hesap Uzmanları'nın incelemeleriyle kanıtlanan, Turgut Yılmaz'ın hayali ihracatı 26 Nisan 2002 günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşüldü" dedi. Perinçek, Turgut Yılmaz'ın, GSD adlı şirketi hakkında dört yönlü; gümrük, kambiyo, kara para ve vergi mevzuatı açısından soruşturma başlatıldığını, "KOMPLO" tezgahının bunun üzerine yapıldığını açıkladı" dedi. "Komplo başlıyor" AYDINLIK, bu gelişme üzerine, nisan ayında, Mesut Yılmaz'ın bazı üst düzey emniyet yetkilileriyle konuşarak, yeni bir "komplo"nun başladığını savundu: " 28 Nisan'da Balina Operasyonu sanıklarından Abdurrahman Yakupreisoğlu, İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan tarafından gözaltına alındı. (...) Saçan'ın yaptığı yeni sorgulamanın amacı, bu ifadeleri değiştirmekti. İstanbul emniyetinde sorguyu bizzat yapan Adil Serdar Saçan, Yakupreisoğlu'nun daha sonra çıkarıldığı DGM'de belirttiğine göre, yalan ifade düzenledi ve imzalattı." Adil Serdar Saçan'ın, baskıyla aldığı ifadeyi Milliyet ve Kanal D'ye verdiğini de savunan dergi, böylece ortada olan bir suçun ört-bas edilmesi operasyonuna bazı basın-yayın organlarının da karıştırıldığını ileri sürdü. Doğu Perinçek, "Adil Serdar Saçan, Kanal D'ye verdiği sorgu kasetini DGM'ye vermemişti. Böylece Saçan'ın polis memuru olmaktan önce, Yılmazlar'ın memuru olduğu bir kez daha kanıtlandı" diyordu. Dergi, Yakupreisoğlu'nun, STAR Gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e gönderdiği mektupta, İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın "ölüm t ehditiyle kendisinden ifade aldığını" belirtti.

Şüpheli Erol MÜTERCİMLER’ in İlimiz Kadıköy İlçesi Göztepe Mahallesi Server İskit Sokak No:2/18 sayılı adresinden elde edilen, 81 numara ile numarandırılan disketin yapılan incelemesinde;

“senaryo.doc” isimli dosya içeriğinde



1-Derin Devlet yapısı

2- Kahraman....TV programcısı....Yakup Cemil (teşkilatı mahsusa)

3- Sevgilisi medya grubunda çalışan gazeteci kız, Banu. Babası emekli albay Mitçi, emekli olurken öldürülecek. Albay Talat bu örgüte üye... Örgüt uykuda...uyandırılması gerekiyor, büyük tehlike var. BOP, PKK- Kürdistan-Ermeni (11, 13 veya 17 kişi, numeraloji, düşün)

4-Bu örgüt üyeleri uykudayken babadan oğula devrediliyor. Uyandıran oğullar olacak, aktifleşmek için dışardan üyeler alınacak. Aynı zamanda faaliyetler için finans bulunması tartışmaya açılıyor, finans gizlenmiş, dizini ortalarına doğru ekrandaki olaylardan hissedecek (finans kaynakları bir kısmı örtülü ödenekten, bir kısmı devlet ihalelerinden komisyon, altın olarak olarak depolanmış, özel bankalar kurdurtulacak ve boşaltılacak. Örgütün eski yıllara ait toplantılarında görüntüler. 1955, 6-7 Eylül olayları, örgüt toplantılarında alınan kararlar birisi,

5- Banu babası öldürülünce örgüte girmek istiyor. Banu iki kardeşten birisidir, erkek olan üsteğmenken PKK tarafından öldürülüyor. Öteki erkek coçuk Amerika’da Bill Gates şirketinde bilgisayar mühendisi olarak çalışıyor, aynı zamanda hacker, babası öldürülene kadar Türkiyeyi aşağılayan, halkı ile alay eden, babası ile çatısıp küsmüş olan bir karakterdir.

6-Banu araştırıp önüne koysun. Gazeteci çocuk önce haberdar olmayacak, bir süre sonra haberdar olacak. Banu babasının öldürüldüğü trafik ışıklarında garip bir adam görüyor, aynı adamı evdeki çay götürmesi sırasında evinde görüyor. Toplantılarda o adam da var. Evdeki toplantılarda üstteğmen bulunuyor. Çayları üstteğmen alıyor, içeri sokmuyor. Banunun kaşkollu adam dikkatini çeker. Bu adam babasının öldürüldüğü yerdeki adamdır. Yurtdışı gizli örgütleri tarafından satın alınmıştır.

7- Banu kaşkollu adamı Yakup Cemile anlatır. Ancak evdeki toplantı konusunda yalan söyler. Buna karşın görmüş olduğu sembolü YC’ye tarif eder. YC de gizli örgütlerle ilgili araştırma yapıyor. Evde sembomler kitabı vardır. Atkıdaki bu sembolü Banu ile araştırırlar. YC Banunun ısrarı üzerine bu sembolü kitaptan araştırır ama onu komplo teorisyeni olmakla suçlar.

8- Ölen üsteğmen Kemal’in bir defterini mayına basıp sakat kalmış olan ve ordudan emekli edilen sınıf arkadaşı Murat getirir. Banu defteri karıştırıken yine farklı sembollere ve anlatım tarzına rastlar. Bir kaç sayfa sonra, babasıyla kardeşinin ait oldukları örgütü ordan öğrenir. Ancak ne yapacağını şaşırır. YC’ye bundan söz etmeme kararı alır. Ama bir yandan da babasının kim tarafından öldürüldüğünü merak eder. Annesi Banu 28 yaşında annesi o 15 yaşındayken ölmüş.

9- Banu Kemalle konuşup onun ne bilip bilmediğini sorgular. Öğrenebildiği tek şey, Kemalin kısa bir süre sonra Muratı çok özel bir toplantıya davet edeceğini ve kutsal bir amaç için bir örgüte gireceğini söylemesidir. Banu ile Murat bu konuda konuşmamak için birbilerine söz verirler.

10- Yan öykü: Muratın sakat kalışı, iş arama serüveni başka çarpıcı olaylar yaşanışı anlatılacak. Harp Okuluna girdiğinde sözlüsünden ayrılmış olacak. Doğuda görevdeyken bir eşraf kızıyla evlensin. Kız Akdeniz Hummasıdır, ancak bu Murata söylenmemiştir. Gerdek gecesi problem yaşanır, sonra boşanırlar. Murat İstanbula dönünce ağır depresyon geçirir, ailevi sorunları olur. Bu sırada daha önce ayrılmış olduğu sözlüsü psikiyatr olmuştur. Muratı arar konuşurlar ama ancak biraraya gelmezler. Murat bir iki iş arama denemesi başarısızlıkla sonuçlanır. Ama son başvurduğu hızlı taşımacüılık yapan şirketin insan kaynakları müdürü, asteğmen kardeşini güneydoğuda kaybetmiş bir genç kadındır. 7 yabancı dili (4 Türk lehçesi bilen) mükemmel konuşan Murat’a iş bulur.

11-Banu’nun ABD’deki kardeşi Levent babalarının gömüldüğü akşam ablasıyla hem babasıyla olan ilişkisi hem de ülke sorunlarına bakışlarındaki farklılık nedeniyle çok ağır bir tartışmaya girerler. Banu babasının etkisiyle çok açık biçimde yurtsever yanı ağır basan klasik ulusalcı diyaloglara sahiptir (ara verilecek). Levent ise bunların modası geçmiş, konuşmalar olduğunu küreselleşme, YDD çizgisinde jargon kullanan diyalogları olacak. Vahşi kapitalizmi savunacak. Babaları 13 Eylül 2003’te (numeralojik tarih koy, örgüte mesaj olan bir tarih koy) öldürülsün. Tartışmalar 15 Eylül 2003 akşamı oluyor. Bu sırada kafası karışık Amerikada olan olaylar sonucunda 11 Eylül saldırısının Amerikan derin devleti tarafından yapıldığını duyuyor ama üzerinde durmuyor, işleri kötü gitsin, Amerikalı Jane ile evliliği de kötü gitsin. Hackerlık yapmak hobisi, geceleri hackerlık yaparken, FBI veya Pentagon dosyalarına giriyor ve Aynanın Arkası Şubat 2005’te gösterilen Pentagon fotoğraflar görüyor. Kafası dalgalı, ABD’de işler kötü, Evlilik kötü (karısı boynuzlatıyor, o kültüre ait soğuma vurguları, doğu Batı çelişkileri, İslam ve Türk olarak Amerika’da yaşaması zorlaşsın, bu da 11 Eylül’le bağlantılı, 11 Eylüle olan ilgisiniğ arttırıyor). Şubat 2005’te Türkiye’ye geliyor, Banu YC ve Levent Habertürk izlerken, birden karşılarında 11 Eylül görüntüleri beliriyor. Gizli dosyalarda görünen görüntüleri merak ediyor, araştırıyor, programa ulaşıyor. Bu olayla Şubat 2005’ten sonra Türkiye’ye dönmeye karar veriyor ve Levent geliyor. Banu ile ilişkileri düzeliyor. Ergenekon örgütünün lideri Genelkurmay istihbaratından emekli Korgeneral Turan bey (Turk Silikon Vadisi şirketinin yönetim kurulu başkanı) Leventle La Bohemi (şirketin sponsorluğunda) izlemeye gitsin, Banu aracılığı ile bilet ulaştırıyor. İş teklifi yapacak. Asıl niyet Ergenekona almak. La Bohemden çıkınca bir bara gitsinler, Leventin dünyaya bakışıyla ilgili sorguluyorlar. Kazanılabilir olduğunu görüyorlar. Leventin kafası halen karışık, çelişkide.

12- YC TV programcısı 35 yaşında ve yapmış olduğu bir programdan dolayı ödül kazanmıştır. Ödül töreninin yapıldığı akşam albay Talatın da emeklilik törenin yapıldığı akşamdır. Bu nedenle Banu babasının törenindedir. 13 Şubat 2003 saat 18:00’de Suadiye’de hayal meyal seçebildiği atkılı adam ve cinayet. Çapraz ateş 2 kişi. YC bu törende çok etkilenir. ‘Bundan sonraki meslek yaşantımda, toplumu ilgilendiren sorunları araştırıp, ekrana getirmeye söz veriyorum’.

13-YC karakterinin avantaji şudur: haftada bir program yapan bir televizyoncu olmuş olması nedeniyle, Türkiye ve dünya olaylarını hem arşivlerde araştırıp, hem de günümüzde olanları ekrana getirme şansına sahiptir. Bu nedenle dizinin izleyicisi çok dinamik olarak, kendisinin de içinde yaşadığı aynı haftanın olayını da önemli siyasi sosyal ya da eknomik olayın gizli kalmış yönlerini de YC kişiliğinde öğrenmektedir. Önemli not: mafya, istihbarat örgütü, Irak Suriye olayları, Gizli örgütler, gibi konularda her hafta onun programından görüntüler izleyeceğiz.

14- YC ile Banu birbirine ilgisi olan ama henüz sevgili boyutunda ilişkisi olmayan iki kişidir. Banu babasının öldürülmesi konusunda yardım istemesi sırasında ilişkileri başlayacak.

15- YC ve Banu bu cinayetin sır perdesini aralamaya çalışırken, derin devlet denen olguyla karşılaşacaklar. YC’nin araştırmalarında Türkiye’deki askeri darbeler, gençlik hareketleri, sendikalar, sağ-sol örgütler ve yabancı bağlantıları, Nato-P2 bağlantıları.

16-Ergenekon adını verdiğimiz örgüt yanlızca emekli subayların yer aldığı subayların yer aldığı bir örgüt değil, içinde işadamı, bankacı, gazeteci, doktor, akademisyen, emekli MIT ve emniyet mensublarının yer aldığı ve yer alacağı.

17-Mit içinden bir grup, kompartman Ergenekonun uyanışının istihbaratını alıyor. Bu hücrenin içinde Ergenekonun kösteği Kenan onlar izlerken o da MİT’i izler Turan beye bilgi verir. Kenan Mossad ve Mit arasında bağlantıdadır. CIA’e ve Mossad çift taraflı çalıştığı izlenimi verir, ama koyu Türkçüdür. CIA’in üstündeki gizli bir örgüt Ergenekonu farkeder. Talat beyi öldürür. Talat beyin kim tarafından öldürüldüğünü net olarak anlamaz. Ama kafalarında bir dış bağlantı imajı yerleşecektir.

18-Mahir Çayanların maltepeden kaçması, M. Ali Ağca’nın Kartal cezaevinden kaçmaları. Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Barış Gönüllüleri, Dev Gençin Amerikalıları denize dökmesi. 15-16 Haziran işçi olayları, Nihat Erimin öldürülmesi, Memduh Ünlütürk cinayetleri. 24 Ocak kararları, Banker Kastelli skandalı. 12 Mart, 12 Eylül, 27 Mayıs. Cumhuriyet tarihini tümü...Kahramanlar bu bağlantıların bir kısmını çözebilecek.

19.Mind Control meselesi ve bunla ilgili yapılan seanslar. Ergenekon çok güçlü Hasan Sabbahtan gelme özel hiç bilinmeyen halüsinojenlerle zihin kontrolü yapan bir örgüt. Sağlamlığı ve insanların satın alınaması ordan geliyor.

Yeklindeki yazıları senaryo olarak yazmış olması da ERGENEKON u bildiğini ve propagandasının yapıldığı senoryoları yazmak suretiyle örgütün propagandasını yaptığı anlaşılmaktadır.

Şüpheli Erol MÜTERCİMLER’ in dosya kapsamındaki diğer şahıslarla yapmış olduğu görüşmelere bakıldığında,

1 Coşkun UMUR 1

2 Durmuş Ali ÖZOĞLU 39

3 Doğu PERİNÇEK 3

4 Erbay ÇOLAKOĞLU 1

5 Ercüment OVALI 47

6 Emin GÜRSES 66

7 Güler KÖMÜRCÜ 364

8 Gürbüz ÇAPAN 155

9 Habib Ümit SAYIN 326

10 Halil Behiç GÜRCİHAN 4

11 Hatice BAHTİYAR 38

12 Halis Yavuz IŞIKLAR 28

13 Hüseyin Vural VURAL 32

14 Halil Kemal GÜRÜZ 1

15 Hasan Ataman YILDIRIM 7

16 İlyas ÇINAR 13

17 Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU 2

18 Mehmet Şener ERUYGUR 14

19 Mustafa Ali BALBAY 18

20 Sinan Aydın AYGÜN 126

21 Ahmet Tuncay ÖZKAN 15

22 Ümit OĞUZTAN 12

23 Vedat YENERER 43

24 Veli KÜÇÜK 152

25 Yalçın KÜÇÜK 3

26 Adnan TÜRKKAN 1

27 Evrim BAYKARA 13

28 Merdan YANARDAĞ 1

Örgüt üyeleriyle yoğun irtibatlarının bulunduğu. Savunmasında birkaç kez görüştüm dediği kişelerle yüzlerce görüşme yapmasından da örgütsel konumunu gizlemeye çalıştığı anlaşılmıştır.

e-Delillerin Ve Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi


Her ne kadar şüpheli Erol MÜRTERCİMLER ‘in aşama beyanlarında Ergenekon Silahlı Terör Örgütüüyesi olmadığını, bu örgütle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını belirtmiş ise de;

ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarını bilebilecek konumda olduğu ve bu sebeple de ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amacına hizmet etmek için şüphelilerden Tuncay ÖZKAN, Gürbüz ÇAPAN, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU, Sabih KANADOĞLU, Hüseyin Vural VURAL, Sinan AYGÜN ve Veli Küçük ile sürekli irtibatlı oldukları belirlenmiştir.

Şüpheli Emin GÜRSES 22.01.2008 tarihli görüşmesinde EROL MÜTERCİMLER’ in, VELİ Küçük' ün gözaltına alınmasını kendisine sorduğunu, akabindeki görüşmede kendisinin bilgi almak için YAKAN C. isimli Kıbrıs Türk Konfederasyonları Başkanı' nın sekreteri ile bu konuyu görüştüğünü söylemiştir.

Şüpheli savcılık beyanlarında kendisine ERGENEKON la alakalı sorular sorulduğunda ısrarla Memduh Ü.’ün ERGENEKON sağcıları da solcuları da kullandı ve misyonu tamamlandı diyerek örgütün aktif olmadığını belirterek, ek ifadesinde de yine aynı cümleleri kullanmak suretiyle ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gerçek vasıflarını gizlemeye çalışmıştır. Şüphelinin bilgisayarından ERGENEKON ve Lobi dökümanları ile ayrıntılı olarak ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN yapılanmasını detaylı olarak anlatan (yukarıda ayrıntıları bulunan) uzun bir yazının çıkmıştır. Yazı içeriğinde ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN detaylı olarak anlatıldığı,

Şüpheli beyanında Memduh Ü.’ün ERGENEKON’ u yapan kişilerin yaşlandığını ve içindeki kişilerin öldüğünü, hiç bir yazılı belgesinin bulunmadığını ve her türlü şeyin imha edildiğini söylediğini, söyleşiden çıkardığı sonucun NATO da olan GLADYO yapılanmasının birebir aynısını Türkiye de ERGENEKON adı altında yapılandığı şeklinde olduğunu, daha sonra bu konu ile ilgili hiç bir şey duymadığını, Memduh ÜNLÜTÜRK’ ün ERGENEKON’ a giren kişilerin vatana ihanet değil, hizmet etmeye çalıştıklarını anlattığını ifade etmiştir.

CAN DÜNDAR VE CELAL KAZDAĞLI nın yazmış olduğu bilgilerin ile şüphelinin beyanları ile örtüştüğü, ancak bilgilerin eksik olduğu kitaptaki metinden sorulduğunda kitapta anlatılanların kendi ağzından çıkan şeyler olup eksik bir şey olmadığını; kitabın 2. Baskısında 73. sayfasının adının ERGENEKON olduğu yazılı,

79. Sayfasında "tam 13 yıldır bu konu üzerinde araştırma yapan EROL MÜTERCİMLER sonunda ilginç bir örgüt ile karşılaştığını söylüyor", MÜTERCİM’lere göre ülkeyi darbeye sürükleyen ve bu gün çete diye anılan örgütün gerçek adı ERGENEKON ve bu ismi Memduh Ü.' ten öğrendiğinde anlayamadığını, Memduh Ü.’ e göre ERGENEKON adlı üst örgütün olduğu, yıllar sonra kendisinin de içinde yer aldığı bir Vatanseverler örgütünün ayrıntılarını anlatıyordu. "MÜTERCİMLER başta dinlediklerine inanamadı. Memduh ÜNLÜTÜRK paşa kendisininde ERGENEKON içinde olduğunu söyledi."

Bu husus kendisine sorulduğunda, doğrudur kendisi bana ERGENEKON un daha sonradan içinde yer aldığını söyledi “ERGENEKON Genel Kurmayın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de her kesin üstünde bir örgüttür. Yasa ile falan kurulmuş değildir. 27 Mayıs darbesinden sonra Cihar PENTOGAN tarafından kurulmuş, bunun içinde bulunan insanlar buraya hizmet eden insanlardır. Ama bunlar vatana ihanet olsun diye ihanet etmezler. Biz vatanı kurtarıyoruz. Vatana yararımız dokunuyor." diye yer almışlardır, Özellikle Amerika da Kontr Gerilla eğitimi almış Generallerin bir bölümü yeri geldiğinde Kontr Gerillanın içinde yer alır” dediğini, beyan ettiği halde ısrarla savunmasında bu hususları anlatmadığı müşahade edilmiştir.

Yine şüphelinin beyanında ayrıntılarını söylemediği ancak bahsi geçen kitaptaki beyanlarına bakıldığında, "bunun içinde Subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var, sıradan insanlar var bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya işte bu birimler ERGENEKON un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişilerde ERGENEKON adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.” şeklindeki beyanların kitapta yer almasına rağmen şüphelinin “Şu an içinde ben ERGENEKON un varlığına inanmıyorum. Geçmişte kalmış bir örgüt olarak düşünüyorum. Şimdi çeteleşmeler olduğunu ısrarla söylüyorum. Çetelerin de darbe yapacağına ihtimal vermiyorum .” diyerek ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN varlığını inkar ederek gizlemeye çalıştığı görülmektedir.

Ancak 1997 yılında söylediği sözlerin kitaplarda yer aldığı zamana bakıldığında 28 Şubat sürecinin en hızlı olduğu dönemde yaptığı ERGENEKON açıklamalarıyla o tarihlerde örgütün güçlü olduğu ve her zaman istediğini yapabileceği şeklinde örgütün propagandasına yönelik beyanlar olduğu anlaşılmaktadır.

Örgütün içinde bulunduğunu söylediği Subaylar, emniyetçiler, profesörler, gazeteciler ve iş adamlarının tarifi ile soruşturmamıza konu iddianamede yer alan sanıkların profillerinin birebir örtüştüğü, hatta çeteler var demesinden de halen yargılaması devam eden çıkar amaçlı suç örgütü liderlerinin ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MAFYANIN Yeniden Yapılanması (reorganizasyonu) çerçevesinde organize edildiği ve halen de bu irtibatların devam ettiği, çıkar amaçlı suç örgütü kurup yönetmekten yargılanan Semih Tufan GÜLALTAY’la Türk ordusunun en üst kademelerinde KOMUTAN OLARAK görev yapmış örgütün üst düzey yöneticisi konumunda olan Mehmet Şener ERUYGUR ve Ahmet Hurşit TOLON’un birlikte gizli toplantılar yapması hususlarının buna örnek teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Şüphelinin; “Darbe yapılması için mutlaka provakatörlere ihtiyaç olduğunu biliyorum. Bu provakatörlerinde değişik zamanlarda darbe sonucu bir makam ve köşe kapmak için bu işlere girdiklerini düşünüyorum.” şeklindeki beyanını doğrulayacak delilerin de dosyamızda mevcut olduğu birçok görüşmede şüphelilerin darbe olacağı ve kendilerinin de değişik makamlara geleceği hususlarında konuşmalar yaptıkları, hatta orduya yeni girmiş teğmenlerin dahi yapılan operasyonlara karşı yakında bunların hepsinin hesabı sorulacak şeklinde telefonlarda görüşme yaptıkları anlaşılmaktadır.

Ayrıca, şüpheli her zaman kendisinin Türkiye’ de 1990 dan sonra darbe yapılamayacağını ısrarla söylediğini beyan etmiş ise de, 1997 yılında 28 Şubat olarak adlandırılan ve yürütme organının yasal olmayan yollarla devrilmesiyle sonuçlanan süreçle alakalı soruya, kendisinin “28 Şubatta yapılan eylemi darbe olarak gördüğünü” söyleyerek cevap vermesi, darbe çalışmalarının sosyal ve toplumsal şartlar oluştuğunda değişik zaman ve zeminde sonuç verdiğini göstermektedir.

Şüphelide ele geçirilen notlar içinde, AKP nasıl devrilir başlıklı stratejik çalışmaların bulunduğu, yine 1997 yılına ait olan ajandasının 22 Mayıs tarihli sayfasında “Darbe Olacak!” şeklinde el yazısı ile not aldığı görülmüştür.

SONUÇ OLARAK,

Şüpheli Erol MÜRTERCİMLER’in ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli yapılanmasını en iyi bilen ve Türkiye’de bu örgütün adını deşifre eden kişi olmasına rağmen, beyanlarında özellikle ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN tarihe karıştığını ısrarla vurguladığı.

ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst yapılanmasının varlığını bildiği ve bu yapılanma içinde yeralan sanıklardan Veli Küçük, Mehmet Şener ERUYGUR, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile irtibatlarının bulunduğu gibi örgütün askeri yapılanmasından, medya yapılanmasına kadar, üniversite yapılanmasından sivil toplum kuruluşları yapılanması içinde yeralan birçok şüpheli ve sanık ile irtibatlarının bulunduğu, şüphelinin hangi kanalda program yapacağı hususlarını Sinan Aydın AYGÜN’ün takip ettiği, mevcut telefon görüşmelerinden anlaşıldığı, şüphelinin sözde yazdığı senaryonun bile ERGENEKON yapılanmasını anlattığı,

Şüpheli Erol MÜRTERCİMLER’ e ait Seagate marka seri numarası 5JX14T3H olan bilgisayar hard disk içerisinde yapılan incelemede, “İÇİMİZDEKİ ERGENEKON” başlığı altında “Ergenekon'un teknik olarak faaliyet alanları yurt dışı ve yurt içi olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yurt dışındaki çalışmaları — bazıları tartışmalı bulunsa bile Türkiye devletinin çıkarları doğrultusunda. Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Irak ve Orta Asya ülkelerindeki birçok askeri, siyasi ve ekonomik çalışmanın arkasında dolaylı olarak Ergenekon yapılanması var.” Şeklinde yazılarında ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN hali hazırdaki faaliyetlerini de bilerek bu konuda kamuoyu oluşturmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.

Şüpheli Erol MÜRTERCİMLER’ in 14.01.2008 tarihinde Hülya OKUR’ la yaptığı söyleşi içinde,

HÜLYA OKUR’ un Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ün size anlattığı Ergenekon adlı derin devlet örgütünün sırrını ölene kadar taşıyacağınızı söylüyorsunuz. Birçok NATO ülkesinde Gladio, Rüzgâr Gülü, Süper Nato, Gehlen Harekâtı gibi isimlerle karşımıza çıkan Ergenekon'u İtalya'daki benzer yapılanması Gladio gibi bir deşifre beklemiyor mu?

Şeklindeki soruya şüpheli EROL MÜTERCİMLER ‘in “Ya bekliyor ama o Gladio yapılanması içindeki insanların bunu anlatması en doğru. Benim gibi kulak tanıklarının anlatması doğru değil. Benim gibi kulak tanıkları anlattığında, en büyük kötülüğü ülkesine yapıyor. Ülkeme hain olmam. Bunun birincil tanıkları, kurucuları, benim bildiğim iki kişi var hayatta, bu insanlar konuşursa olur. Bunlar da ölecek bir gün ama devletin arşivleri ortada. Ben ölmeden önce bu arşiv ortaya dökülürse, bende bana anlatılanlardan not ettiğim kısımları söylerim. Olmazsa duyduklarım, bana tebliğ edilenler benle birlikte mezara gidecekler.”

Şeklindeki beyanlarına rağmen savunmasında ısrarla örgütü bilmediğini ve hafızasının zayıfladığını beyan ederek bildiği sırları açıklamadığı gibi bu konudan da hiç bahsetmemesinden beyanlarında samimi olmadığını anlaşılmaktadır. ERGENEKON örgütüyle alakalı, "bunun içinde Subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var, sıradan insanlar var bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler varya işte bu birimler ERGENEKON un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişilerde ERGENEKON adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.”

Şeklindeki beyanları kitaplara geçmiş olmasına rağmen bu örgütün üst yapısında yer alan birçok şüpheli ile irtibatlı olması da şüphelinin bilerek ve isteyerek ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN strateji ve propaganda bölümünde yer aldığını göstermektedir.

Ayrıca yargılanan sanıklardan elde edilen ULUSLAR ARASI SUSURLUK KONFERANSI başlıklı yazı içeriğinde bizzat şüpheli Erol MÜRTERCİMLER in konferansta söylediği sözler göz önüne alındığında şüphelinin ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜ her yönüyle bildiği ve akabinde örgütün tehlikeli olduğunu örgütün yapısı hakkında çok şey bilenlerin bizzat örgütün tarafından öldürüldüğünü, darbeleri de bizzat ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN yaptığını canlı şahitlerden duyduğu kadarıyla anlattığı halde savcılığımızdaki beyanlarında ısrarla bu hususlara hiç değinmemesi ve kitapta yazılı söyleşiyle alakalı kendi cümlelerini dahi ısrarla kitaptan okunarak sorulduğu zaman cümlelerin kendine ait olduğunu söylemesi diğer hususları hatırlamadığını beyan etmesi bizi yine aynı sonuca götürmektedir.

Tüm bu açıklamalar ile şüpheli Erol MÜRTERCİMLER’ in ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyesi olduğu, örgütün birçok üyesi ile örgütsel irtibatları bulunduğu, Veli Küçük’ün göz altına alınmasıyla ilgili olarak sanık Emin GÜRSES'le yaptığı görüşme içerikleri ve örgüt üyelerinden, Habip Ümit SAYIN’ın, Güler KÖMÜRCÜ, Veli Küçük, Gürbüz ÇAPAN, Tuncay ÖZKAN, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU, Hüseyin Vural VURAL, Halil Kemal GÜRÜZ, Halis Yavuz IŞIKLAR, Durmuş Ali ÖZOĞLU, Erbay ÇOLAKOĞLU, Hasan Ataman YILDIRIM, İlyas ÇINAR, Mustafa Ali BALBAY ve Mehmet Şener ERUYGUR’la yoğun irtibatları göz önüne alındığında aktif olarak ERGENEKON yapılanmasında görev aldığı,



Şüpheli Erol MÜTERCİMLER’in ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyesi olduğu, eylemleri gereğince TCK. 314/2, 3713 sk 5., TCK. 53, 58/9 ve 63 maddeleri gereğince cezalandırılması gerekmektedir.

Yüklə 14,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   ...   230




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin