ADLAŞMIŞ SIFAT
Sıfat tamlamasında anlatımın kısaltılması amacıyla ad düşürülebilir. Bu durumda sıfat, adlaşır. Adın sonunda çekim eki varsa bu ek, sıfatın sonuna gelir.
Akılsız dosttan, akıllı düşman yeğdir.
sıfat ad sıfat ad
Kimi zaman akılsız, akıllıdan yeğdir.
adlaşmış adlaşmış
sıfat sıfat
Yönetmen kadroda genç oyunculara yer verdi.
sıfat ad
Yönetmen kadroda gençlere yer verdi.
adlaşmış
sıfat
Korkakların kendine güveni yoktur.
İhtiyarlar kısık sesle konuşuyorlardı.
YAPILARINA GÖRE SIFATLAR
Sıfatlar yapı bakımından üçe ayrılır:
1. Basit (yalın) sıfatlar
2. Türemiş sıfatlar
3. Birleşik sıfatlar
I.BASİT (YALIN) SIFATLAR
Yapım eki almamış, başka sözcükle birleşmemiş, kök durumundaki sıfatlardır.
İyi bir günün sonunda huzuru tadarsın.
Eşyalarını kara bir sandığa yerleştirdi.
Üç çocuğuyla mutlu mesut yaşıyordu.
II. TÜREMİŞ SIFATLAR
Bir ad ya da eylemden yapım ekiyle türetilmiş sıfatlardır.
Suskun gözleriyle beni seyrediyordu.
Büyük bir bahçesi varmış evin.
Duygusal insanların hassas yapıları vardır.
III.BİRLEŞİK SIFATLAR
Birden çok sözcüğün anlamlı bir birim oluşturduğu sıfatlardır.
1. Anlamca Kaynaşmış Birleşik Sıfatlar: Kalıplaşmış ve bu nedenle bitişik yazılan sıfatlardır
Akşama zeytinyağlı yemekler var.
Gördüğüm ağırbaşlı insanlardan biridir o.
Birkaç gün buralardan uzaklaşacağım.
Kahverengi giysiler insanı sıradanlaştırıyor
2. Kurallı Birleşik Sıfatlar: Belli kurallarla oluşturulan ancak ayrı yazılan sıfatlardır.
-
Bir sıfat tamlamasındaki ada “-lı, -lık” yapım eki getirilerek yapılır:
kısa boyu - lu adam (kısa boylu adam)
Evin üç aylık kirasını peşin vermişler.
Kırmızı Başlıklı Kız masalını çok severdim.
-
Takısız ad tamlamasındaki tamlanana “-lı” yapım eki getirilerek yapılır:
mermer merdiven-li konak (mermer merdivenli konak)
Altın işlemeli oyalarını sergiledi genç kızlar.
Köyümüzde tahta bacaklı bir amca vardı.
-
Bir sıfat tamlamasında adla sıfatın yeri değiştirilip ada üçüncü tekil iyelik eki (-ı/-i/-u/-ü) getirilerek yapılır:
bozuk yol (yol-u bozuk)
Yolu bozuk sokaklarda dolaştım gün boyu.
Cilası silinmiş bir sandık getirdiler odaya.
Gönlü kırık mevsimler yaşıyorum içimde.
3.Sözcük Gruplarından Oluşan Sıfatlar: Çeşitli yollarla, birden çok sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan ancak ayrı yazılan sıfatlardır.
Amcam iyiler iyisi bir insandı.
Durumu anlatan rapor masanıza konuldu.
Kıvrım kıvrım saçları rüzgârla dalgalanıyordu.
Salonda ne dedikleri anlaşılmayan on iki kişi vardı.
Saray gibi evde yaşıyor yine de şikâyet ediyor.
Ceviz büyüklüğünde dolu yağmış ben doğduğumda
Benim cana yakın bir arkadaş olduğumu söylerler.
Konuşacak dünya kadar sözümüz var bizim.
COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM
Lirik anlatım, okuyucuda coşku, heyecan, hüzün, sevinç, mutluluk gibi duygular yaratan, okuyucuyu duyusal ve düşünsel olarak etkileyebilen metinlerde kullanılan anlatım biçimidir.
Coşku ve Heyecana Bağlı (Lirik) Metinlerin Özellikleri :
-
Coşku ve heyecana bağlı (lirik) anlatım daha çok "şiir" de görülür .Bununla beraber roman, öykü, tiyatro.. gibi diğer edebi türlerde de zaman zaman kullanılır.
-
Duyguların ifade edilmesi esastır.
-
Dilin “heyecana bağlı” ve “şiirsel (sanatsal)” işlevinden yararlanılır.
-
Az sözle çok şey anlatılmaya çalışılarak yoğun bir anlatım tercih edilir.
-
İmge, alışılmamış bağdaştırmalar, söz sanatları sıkça kullanılır.
-
İmgenin etkisiyle soyut ifadelere fazlaca yer verilir.
-
Yan ve mecaz anlamlı sözcüklerin kullanımı yaygındır.
-
“Ben” merkezli bir anlatım türüdür. Öznellik egemendir Zamirlerin, özellikle de “ben ve biz” zamirlerinin sıkça kullanıldığı görülür.
-
Her okuyanda farklı anlamlar yansıtan ifadelere yer verilir.
-
Ahenk unsurlarından (ölçü, uyak…) yararlanılarak şiirsellik sağlanır.
Lirik Anlatım Örnekleri
a)Şiir Örnekleri:
BENCE SEN DE ŞİMDİ HERKES GİBİSİN
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı eski yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
Nazım Hikmet
BU AŞK BURADA BİTER
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! Nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
Ataol BEHRAMOĞLU
Nesir örneği:
İDEALİ BULAMADIĞIM ZAMAN
Bir uçurum gibi büyüyen sükût; hayattan, ışıktan, ümitten kopuş... Nihayet gönlüme baharı getiren sesiniz. Kırık bir tekne, karanlık bir deniz. Ufukta siz olmasanız hayat denen bu yolculuk; bu rezil, bu pespaye, bu komik sürükleniş dayanılmaz bir çile olurdu. Yeniden kendimi buldum mektubunuzda, ömrümün en kederli anları sizi kaybettiğimi sandığım anlardı: Şubat'ın ilk günleri, Ankara. Gök kubbenin bütün yıldızları başımda parçalandı ve güneş kahkahalar atarak uzaklaştı ufkumdan ve gece, ıslak, yağlı, isli bir gece bütün benliğimi bir ahtapot gibi kucakladı. Kimsiniz? Otuz yıldır gördüğüm rüya. Artık benim için yol üçe ayrılmıyor. Şehzadelerin karşısına çıkan yol iki: Ölüm veya ...
Cemil MERİÇ
LİRİK ANLATIMDA DUYGU DEĞERİ VE ÇAĞRIŞIM
Bir sözcük, duyulduğu ya da okunduğu zaman zihnimizde değişik tasarımlar belirebilmektedir. Bu durum şairlerin, sözcükleri “ilk anlam değerlerinden” (gerçek anlamlarından) çok, yan ve mecaz anlamlarıyla kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü şair, sözcüklerin anlamlarını genişletmeye çalışır ve böylece kendine özgü bir söyleyiş yaratır.
Örneğin;
‘’İnsanların değişmez huyu vardır.
Unuturlar
Yollarında kuyu vardır
Tehlikeli bir oyundur bu’’
dizelerinde altı çizili sözcükler ilk anlam değerlerinin yani temel anlamlarının dışında kullanılmıştır.
-
Duygu değeri, sözcüğün temel anlamının yanında farklı duygu ve izlenimleri de zihnimizde oluşturarak "çağışım" kazandırmasıdır. Örneğin bir dizede “tabanca, ölüm, cenaze” gibi sözcükler geçiyorsa okuyan ya da dinleyende uyandırdığı hoş olmayan duygularla “bahar, çiçek, yeşil, güneş” gibi sözcüklerin uyandırdığı duygular ve çağrışımlar arasında farklar vardır.
Örnekler:
‘’İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu”
dizelerinde “ustura” sözcüğü “yaralanma, kan, acı” gibi çağrışımlarda bulunmaktadır.
"Karadutum, çatal karam, çingenem"
dizesinde "çingene" bir kavim adı olarak ya da Türkçedeki "cimri" anlamında değil, esmer deri rengi anlatmak üzere kullanılmış.
"Sen yüzüne sürgün olduğum kadın”
dizesinde “sürgün” sözcüğünün “belli bir yerde zorunlu oturma, buna zorunlu olan kimse” değil, “vazgeçemez durumda olma, bağımlılık, çaresizlik, umutsuzluk” gibi anlamlarıyla duygu değerleri anlatılmaya çalışılmış.
‘’Hasretinden prangalar eskittim”
dizesinde “pranga” sözcüğü “ayağına pranga vurulmuş mahkûm” anlamında olmayıp “aşırı umutsuzluk, karamsarlık” duygu değeriyle prangaları eskitecek kadar uzun bir sürenin geçmiş olduğu anlatılmaktadır. “Pranga” ile aynı zamanda okuyanda “mahkûmiyet, zindan, karanlık, ağır suçlu” gibi çağrışımlar oluşturulmuştur.
LİRİK ANLATIMDA İMGE
İmge, gerçeği herkes tarafından bilinen özelliklerinden soyutlayarak başka bir şekle dönüştürerek sunma biçimidir. İmge, şairin gözlemlediği olay ve nesneleri, kendi zihinsel süzgecinden ya da düş dünyasından geçirerek oluşturduğu yeni tasarımlar, kişiye özgü izlenimlerdir. Aynı zamanda şairin düşünce ve duygu dünyasından hareketle okuyucunun zihninde oluşturulan görüntü ve duygudur.
Örneğin:
‘’Ağacın birine bir balta dayalı
O ağaç benim
Diz boyu yaprak dökmüşüm düşünceden
Çıkabilmek ah bu bin yıl süren düşünceden’’
dizelerinde şair kendini, yapraklarını döken bir ağaca benzeterek kişisel tasarımını okuyucuya yansıtmaya çalışmakta ve gerçek hayatta olmayan sahneleri zihnimizde canlandırmaktadır.
-
Sınırlı olan günlük konuşma dili, şairin sınırsız duygu, düşünce ve hayalini karşılamaya yetmez. Bu nedenle duygunun yeni bir söyleyişle dile getirilme zorunluluğu ortaya çıkar. Şair, duygularını söze dönüştürürken dilin daha önce kullanılmış ya da kullanılmamış bütün anlatım yollarından yararlanır.
-
En güçlü imgeler, somut-soyut ifadeleri bir arada kullanarak alışılmamış bağdaştırmalarla geçekleştirilmektedir. Alışılmamış bağdaştırmalar, okuyanda ilk anda şaşırtıcı bir durum yaratsa da yepyeni çağrışımlar, görüntüler ve duyguların oluşmasını sağlamaktadır.
Örneğin;
‘’Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor’’
dizelerinde şair “yoksul bir gramofon” tamlamasıyla alışılmamış bağdaştırma yaparak İstanbul’un zengin olmayan semti Fatih’e bir gönderme yapmaktadır.’’ Eski zamanlar’’ “cuma” ve “çalmak” sözcüklerini yan yana getirip bu soyut ve somut sözcükleri bağdaştırırken de eski günlerin atmosferini yansıtmaya çalışmaktadır.
‘’devlet solgundu
güya ki yaprağın biri
düşmüş de ağaç
kökünden sarsılmış gibi’’
Bu dörtlükte kullanılan “devlet solgundu” bağdaştırmasıyla görsel bir imge sunmuş şair. “Solgun” sözcüğü “zayıflığı, güçsüzlüğü” çağrıştırıyor. Dönem içinde yaşanan karmaşa sonrasında devletin hakimiyetinin yetersizliğini somutlaştırmaya çalışıyor. “Kökünden sarsılan ağaç” imgesiyle de devletin temellerinden sarsılarak içine düştüğü durum anlatılmak istenmiştir.
-
İmge, şiirin temel unsurlarından biridir. İmge, duyularımızla algıladığımız varlıkların zihnimizdeki görüntüleri, bunların şiire yansımış biçimleridir.
Örneğin:
‘’ Gözlerin kararan yollarda üzgün
Ve bir zambak kadar beyazdır yüzün;
Süzülüp akasya dallarında gün
Erir damla damla ayaklarında ’’
dizelerinde şair, “kararan yollar”, “günün süzülmesi”, “günün damla damla erimesi” imgeleriyle bir günün daha bitmek üzere olduğunu anlatmaya; bunu da “görme” duyusuyla zihnimizde canlandırmaya çalışmıştır
‘’Sokak lambaları öksürüyordu
Yukarıda bulutlar yürüyordu
Terkedilmiş bir çocuk gibiydim
Dokunsanız ağlayacaktım’’
Yukarıdaki dizelerde ise şair, gözlemi sonucu dikkat çeken ögeleri imgelerle dile getirmektedir. ‘’Sokak lambalarının öksürmesi”, “bulutların yürümesi” gibi alışılmamış bağdaştırmalarla sözcüklere yeni duygu değerleri katarak anlattığı tasarımları okurun zihninde canlandırmaktadır.
-
Söz sanatları (edebi sanatlar) imgelerin ve şiir dilinin oluşturulmasında en önemli ögelerden biridir.
Örnek:
‘’Geçti, geçti mevsimler
Süpürüldü takvimler
Gidenlerden kalan şey,
Duvarlarda resimler’’
Bu dörtlükte şair, zamanı (takvim) süpürülme yönüyle çöpe benzetmiş. Benzeyeni söyleyip kendisine benzetileni belirtmeyerek kapalı istiare yapmıştır. Şair, zamanın “geçiciliği ve değersizliği” imgesini bu yolla oluşturmuş.
Örnek:
‘’ Elinin arkasında güneş duruyordu
Aylardan kasımdı üşüyorduk
Ağacın biri bulvarda ölüyordu
Şehrin camları kaygısız gülüyordu ’’
Şair, “ağacın ölmesi”, “şehrin camlarının gülmesi” imgelerini oluştururken ağaç ve camları kişileştirmiş, teşhis sanatından faydalanmıştır
-
İmgelerin gerçek hayatta somut karşılığı yoktur. Şair, dış dünyaya dair izlenimlerinden hareketle zihninde oluşturduğu tasarımları aktarmaktadır. İmgeyle değişen gerçeklik, okuru yaşına, kültür seviyesine, hayallerine, bulunduğu ortam ve döneme göre farklı farklı etkiler.
BAHAR ŞARKISI
Titrek bir damladır aksi, sevincin
Yüzünün sararmış yapraklarında;
Ne zaman kederden taşarsa için
Şarkılar taşırsın dudaklarında
Sesin perde perde genişledikçe
Solan gözlerinden yağarken gece
Sürür eteğini silik ve ince
Bir gölge bahçenin uzaklarında
Sen böyle kederden taştığın akşam
Derim: Dudağında şarkı ben olsam
Gözlerinde damla ve içinde gam
Eriyen renk olsam yanaklarında!
(Ahmet Muhip Dıranas)
Yukarıdaki şiirde geçen imgeleri bulup altını çiziniz.
LİRİK ANLATIMDA AHENK UNSURLARI
Sözcükleri oluşturan hecelerin, heceleri oluşturan seslerin ve bunların dizelerde uyumlu bir biçimde sıralanışı ahengi oluşturur.
Şiiri düz yazıdan ayıran, şiirin kolay ezberlenip akılda kalmasını sağlayan en önemli özellik ahenktir. Şiirde kullanılan imge, sözcüklerin duygu ve çağrışım yükü,
bunların dizeye dökülüşü ve dizelerin birbiriyle örgüleniş biçiminin yanı sıra ustaca kullanılan ses akışı (vurgu ve tonlama), söyleyiş, ritim, ölçü, uyak, redif, aliterasyon ve asonans, seci gibi her türlü ses benzerliği ahengi oluşturarak metnin şiirselliğin sağlar.
Ses unsurları aynı zamanda şiirin anlamının ve çağrışım
değerinin ortaya çıkmasını sağlar.
ZAMİR (ADIL)
İsim olmadıkları hâlde isim gibi kullanılan, isimlerin
yerini tutan kelimelere zamir denir.
‘’İzmir’de doğdum; ama yıllardır oraya gitmedim.’’
cümlesinde “İzmir” adını tekrar etmemek için, bu adın yerine kullanılan “ora” sözcüğü zamirdir.
‘’Bunu ona kim verdi?’’
cümlesinde “bu, o, kim” sözcüklerinin yerine ad getirilebilir. (Kitabı Ali’ye Ahmet verdi.) “Bu, o, kim” sözcükleri, “kitap, Ali, Ahmet” adlarının yerini tuttuğu için zamir görevindedir.
Zamirler sözcük ve ek durumunda olmak üzere ikiye ayrılır.
A. Sözcük Hâlindeki Zamirler
1. Kişi Zamirleri
2. İşaret Zamirleri
3. Belgisiz Zamirler
4. Soru Zamirleri
B. Ek Hâlindeki Zamirler
1. İlgi Zamiri
2. İyelik Zamirler
A.Sözcük Hâlindeki Zamirler
1. Kişi (Şahıs) Zamirleri
İnsan isimlerinin yerine kullanılan zamirlerdir: "ben, sen, o, biz, siz, onlar."
-
Bu zamirler, cümlelerde çeşitli çekim ekleri alarak kullanılabilir.
‘’Benim onu tanıdığımı söylemişsin.’’
‘’Sizin görüşünüze katılmıyorum.’’
‘’Bu konuda sana ve bana haksızlık yapıldı.’’
Not: Bu cümlede, yönelme hal ekini (-e, -a) alan I. ve II. tekil kişi zamiri olan “ben” ve “sen” sözcükleri “bana” ve “sana” biçimine dönüşmüştür.
-
Kişi zamirleri tamlayan eki (ilgi eki)ni alabilirler; iyelik eklerini almazlar. Bu durumda şahıs zamirleri tamlamalarda ancak tamlayan olarak kullanılabilirler. Bu tamlamalarda sonradan tamlayan düşebilir. Çünkü tamlanandaki iyelik ekleri zaten şahıs anlamı taşımaktadır:
Benim kalemim, senin defterin, onun çantası, bizim okulumuz, sizin sınıfınız, onların bahçeleri, bizlerin kaygısı, sizlerin iyiliği.....gibi
kalemim, defterin, çantası, okulumuz, sınıfınız, bahçeleri….gbi.
-
Bu tür tamlamalarda tamlayan vurgulanmak istenirse düşürülmez:
Çocuklar yalnız sizin sözünüze inanırlar. (Başkasının değil, senin. Burada "sizin" kelimesi atılırsa cümle başka türlü anlaşılır.)
Biz bugün senin misafiriniz. (Başkasının değil, senin.)
-
Tamlayan atıldığında yanlış anlaşılma olacaksa atılmaz:
Onun eşyalarını bize getir. > Eşyalarını bize getir
Senin doğum tarihini bilen yok mu? >Doğum tarihini bilen yok mu?
Dönüşlülük zamiri, “kendi” sözcüğüdür. Dönüşlülük zamiri , iyelik eki alarak kullanılabilir:
Kendi – m Kendi – n Kendi – si Kendi – miz Kendi – niz Kendi – leri
Dönüşlülük zamiri, kişi zamirinin yerine kullanılabildiği gibi, kişi zamiriyle birlikte, cümleye pekiştirme anlamı katacak şekilde de kullanılabilir.
‘’Bu soruyu kendim çözdüm.’’
‘’Bu soruyu ben kendim çözdüm.’’
Birinci cümlede “kendim” sözcüğü I. tekil kişiyi belirtecek şekilde, kişi adılının yerine; ikinci cümlede kişi adılıyla (ben) birlikte, cümleye pekiştirme anlamı katacak şekilde kullanılmıştır.
2. İşaret (Gösterme) Zamiri
İsimleri, yerini işaret yoluyla, göstererek tutan zamirlerdir. İşaret zamirleri tekil ve çoğul olarak kullanılabilir.
Başlıca işaret zamirleri şunlardır: "bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, öteki, beriki, bura, şura, ora, burası, şurası, orası, böylesi, şöylesi, öylesi..."
“Bu bana dedemden kaldı.”
“O dün kapıya bırakılmış.”
“Şunlar neden masanın üzerinde duruyor.”
“Şu senin değil mi?”
“Bunlar en sevdiğim kitaplarımdır.”
‘’Ötekini bana ver.’’
‘’Burası da fena değil.’’
‘’Orası çok uzak.’’
‘’Böylesi, insanı rahatsız eder.’’
‘’Öylelerinden her zaman kaçarım.’’
-
İşaret zamirleri iyelik eki almazlar; diğer isim hâl eklerini alabilirler. Dolayısıyla isim tamlamalarında ancak tamlayan olabilirler.
bundaki, burada, onlarla, şundan, ötekiler...
bunun rengi, buranın havası, ötekinin bahçesi
-
“O ve onlar” zamirleri hem işaret hem de şahıs zamiri olarak kullanılabilir. Bu zamirler insan isimlerinin yerine kullanılırsa şahıs, insan dışındaki nesnelerin yerine kullanılırsa işaret zamiridir.
“O, tatilde dayısının yanına gidecek.”
“Onlar, sınıfın en çalışkan öğrencileridir.” cümlelerindeki altı çizili zamirler insanların yerine kullanıldığından şahıs zamiri,
“O, okula giderken cebinden düşmüş.”
“Onlar, bayatladığı için çöpe atılacak.” cümlelerindeki altı çizili zamirler, insan dışındaki nesneleri karşıladığı için işaret zamiridir.
-
"bu, şu, o, öteki, beriki, böylesi, şöylesi, öylesi" kelimeleri çeşitli görevlerde kullanılır. Bu kelimelerin sıfat mı zamir mi olduklarını anlamak için şu soruları sorarız:
--İsmin yerini mi tutuyorlar, yoksa ismi niteliyor ya da belirtiyorlar mı?
Zamirler ismin yerini tutar; sıfatlar isimle birlikte kullanılır.
--Cümle içinde kullanılırken bu sözcüklerden sonra virgül (,) kullanılmış mı?
İşaret sıfatlarından sonra virgül kullanılmaz. Bu sözcüklerden sonra virgül kullanılmışsa bu sözcükler, zamirdir.
--Tekilleri ve çoğulları var mı?
Sıfatların çoğulları yoktur; zamirlerinse vardır.
--Hâl eklerini alıyorlar mı?
Sıfatlar hâl ekleri almaz, zamirler alır.
bu: Bunu biliyor musun? (işaret zamiri)
Bu bilgiyi nereden aldın? ( işaret sıfatı )
şu: Şunu görmüştüm. (…………………………………...)
Şu eşyaları taşıyalım. (………………………………...)
Şunları da siz götürün. (……………………………….)
o: O bu akşam geç gelecek. (…………………………………...)
O, benim elmam. (…………………………………...)
O elma benim. (…………………………………...)
öteki: Öteki kitabı ver. (…………………………………...)
Ötekini bana ver. (…………………………………...)
öylesi: Öylesinden her zaman kaçarım. (………...………...)
Öylesi insanlardan her zaman kaçarım: (…………………..)
3. Belgisiz zamirler
Birden fazla ismin yerini tutan ya da hangi ismin yerini tuttuğu açıkça belli olmayan zamirlerdir.
Başlıcaları şunlardır: "biri, birisi, hepsi, kimi, kimisi, tamamı, tümü, bütünü, bir kısmı, her biri, başkası, hiçbiri, herkes, kimse, hiç kimse, çoğu, bazısı, birkaçı, birazı, birçoğu, pek çoğu, pek azı, her biri, öteberi, falan, filan, şey..."
Hepsini tekrar çağırdılar.
Kimi de gelmeyi hiç düşünmedi.
Tamamından sen sorumlusun.
Herkes böyle düşünmez.
Aşağıdaki cümlelerde belgisiz zamirleri bulup altlarını çiziniz.
Kimse senin gibi olamaz zaten.
Çarşıdan ne kadar öteberi aldın?
Birkaçı dün de gelmişti.
Bazıları bu sabah gelmeyi düşündüler.
Biri yer biri bakar; kıyamet ondan kopar.
İnsanların pek çoğu bu konuda bilinçsizdir.
Çalışanların pek azı hak ettiğini alır.
Bazısı da hep mağdurdur.
Elindekilerin tümünü yere bırak.
Bütününü görmeden bir şey diyemem.
Bir kısmını görmekle karar verilmez.
Her biri ayrı özellikler taşır.
Başkasının yerine konuşamam.
Hiçbiri bunu uygun görmez.
Falanın filânın ne dediği önemli değil.
Kendisine bir şey söyleyecektim.
-
Bazı ikilemelerde ikinci ve anlamsız olan kelime zamirdir.
Para mara istemem.
Kalem malem alacağım.
-
Belgisiz zamirlerin de sıfatlardan ayırt edilme yolu bütün zamirlerde (özellikle işaret zamirlerinde) olduğu gibidir.
-
Belgisiz zamirler isim tamlamasında hem tamlayan hem de tamlanan olabilir:
Öğrencilerin pek çoğu
Pek çoğunun velisi
Adamın kimsesi yoktu
Kimsenin işine karışmam.
Dostları ilə paylaş: |