söyleşmeye bağlı anlatım türü ağırlıklı olarak kullanılır.
Bunun yanında açıklayıcı anlatım ve öyküleyici anlatım türü
de mülakatta başvurulan anlatım türleri arasındadır.
Özellikleri
Mülakat; mülakat veren insanların kişilikleri gibi çeşitlidir.
Mülakat genellikle sorular ve cevaplardan oluşur.
Soru soran kişi konuyu genişletir, anlatımı düzenler.
Mülakatın başarısı, mülakat yapan kimsenin yeteneğine
bağlıdır.
Mülakat yapılan kişilerin sorulara verdiği cevapların
değiştirilmeden aynen yayımlanması mülakat türünün en
başta gelen özelliğidir.
Mülakatı yapan kişi kendi yorum ve görüşlerini mülakata
eklemez.
Mülakatta dil genel olarak göndergesel işlevde kullanılır.
Çünkü mülakatta bilgi vermek, bir konuda okuru
aydınlatmak söz konusudur.
Mülakatta cümleler açık, yalın olmalı; diyalog
çizgisinden, tırnak işaretinden yararlanılmalı;
konuşmanın ayrıntılarına girmeyip ana fikirler üzerinde
durulmalıdır.
Mülakat Örneği
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU NE DİYOR?
- En çok hangi eserinizi seversiniz?
- En çok, "Kiralık Konakla "Yaban"ı severim.
- Niçin?
- "Kiralık Konak" bence roman tekniğine uygun olan
eserimdir. "Yaban'a gelince o, bütün millî heyecanlarımı
taşıyan kitaplarımdan biri olmak dolayısıyla bence çok
kıymetlidir.
- Bugün hikâye ve romancılığımızı nasıl buluyorsunuz?
“- Bugünkü nesil, hikâyecilikte eski nesli epeyce geride
bırakmıştır. Fakat henüz roman adı verilebilecek bir büyük
eser meydana gelmemiştir. Belki yanılıyorum, bugünkü
telakkime göre roman, bir insan ve hayat görüşünün
felsefesidir. Ve böyle bir görüşle böyle bir felsefe ancak uzun
soluklu bir çalışma ile vücuda gelebilir. Ve böyle bir eserin
yanında küçük hikâye ancak bir etkiyi ifade edebilir. Hepimizi
edebiyata hikâye yazmakla başlamışızdır. Hayat
tecrübelerimiz çoğaldıkça hikâyenin hududunu romanla
genişletmek mecburiyetinde kalmışızdır.
- Sanat alanından yaptıklarınızla yapmak istedikleriniz
arasında bir fark oldu mu?
- Samimiyetle itiraf ederim ki bu alanda yaptıklarım, yapmak
istediklerimin bir gölgesinden ibarettir.
(Mustafa BAYDAR)
3. SÖYLEV (HİTABET, NUTUK)
Bir dinleyici topluluğuna bir düşünceyi aşılamak, topluluğu
coşturmak ve bir amaç doğrultusunda yönlendirmek için
yapılan konuşmalardır. Bir topluluğa düşünceler, duygular
aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel sözlere
nutuk (söylev) denir. Nutukların askeri, siyasal ve dinî
olmak üzere üç çeşidi vardır. Bunun yanında kulüp, dernek
ve sendika yöneticilerinin yaptığı konuşmalar da nutuk türü
içinde değerlendirilebilir.
Nutuklarda topluluğa seslenen kişi (hatip), dilin güzel ve
etkileyici olmasına önem verir. Çünkü amaç, dinleyicileri
coşturmak, onları belli bir hedefe yönlendirmek, ortak duygularda
bir araya getirerek heyecanlandırmak ve harekete
geçirmektir. Nutukta konuşmacı belli bir plana göre konuşmalı,
dinleyicileri sıkmaktan kaçınmalı, açık ve inandırıcı
olmalıdır.
Alıcıyı harekete geçirme niteliği taşıyan nutuklarda özellikle
sonuç bölümü çok önemlidir. Bu bölüm, etkileyici bir sözle
bitirilmelidir. Konuşmacı, bu bölümde ustalığını göstermelidir.
Özellikleri
Söylev veren kişiye hatip denir.
İyi bir hatip nerede, ne söyleyeceğini bilmeli, dinleyiciyi
istediği doğrultuda yönlendirebilecek iletişim becerisine
sahip olmalıdır.
Söylevin başarılı olması; hatibin jest, mimik, vurgu ve
tonlama gibi öğeleri doğru kullanmasıyla orantılıdır.
Türk edebiyatında önemli söylevciler Mehmet Akif Ersoy,
Halide Edip Adıvar ve Hamdullah Suphi
Tanrıöver’dir.
Söylev Örneği
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet,
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel,
senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden
mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların
olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın
vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve
şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve
Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali
görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve
hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha
elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde
bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü
zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde
dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
Dostları ilə paylaş: |