13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə5/7
tarix18.05.2018
ölçüsü0,61 Mb.
#50691
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Ersin Gönenci söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, Sayın mahkeme heyeti, 7 Ocak 2009 tarihinde Sivas da gözaltına alındım daha sonra İstanbul’a getirildim. Mahkemece tutuklanıp cezaevine konuldum yaklaşık 17 aydır tutuklu bulunmaktayım. Sayın başkanım, ben emniyet savcılık ve mahkemeye sorgu aşamasında susma hakkımı kullandım bunun nedeni ise Sivas da emniyette sorguma gelen avukatım dosya kapsamını ve neyle suçlandığını tam olarak bilmiyoruz susma hakkını kullan demesi üzerine beyanda bulunmadım. Bu yüzden ifade vermedim avukatımın telkiniyle olmuştur. Sayın başkanım bana emniyette bu dava kapsamında gözaltına alındığım söylenmedi İstanbul’a getirilince öğrendim. Burada yargılanmayı hayal bile etmezdim. Sayın başkanım, tutuklu olmamın sebebi ise iddianameye göre İbrahim Şahin’i tanıyor olmam. İbrahim Şahin ile 15.11.2008 tarihinde yaptığım telefon görüşmesinde iş için hazır başkanım her şey hazır bekliyoruz emrinizdeyiz bir emriniz olursa buralardayız ayrıca 01.12.2008 tarihinde İbrahim Şahin ile bir telefon görüşmesinde şu Kayseri’ye giden kuyumcu bir ermeni vardı ya onun adını soyadını bana mesaj çeker misin hemen demesi üzerine benim kendisine tamam demem. 01.12.2008 tarihinde İbrahim Şahin’e gönderdiğim mesajda Minas Güler Kepenek Caddesi tatlı su yanı güler kuyumcu ben Ersin diye iletmemdir. Bu görüşmelerden dolayı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Sayın başkanım İbrahim Şahin’i geçmişte devletine hizmet vermiş terörle mücadele etmiş bir üst düzey emniyet müdürü olarak biliyordum. Kendisi aslen Tokatlıdır. Sivas da birçok akrabası ve arkadaşları vardır. Sivas ile Tokat birbirine kaynaşmış ve mesafe olarak çok yakın iki şehirdir. Kendisiyle tanıştığım dönem geçirdiği kaza sonrasıydı. Sivas’daki kaplıcalara tedavi amaçlı ve yakınlarını ziyarete geldiğinde tanışmıştım. Kendisiyle fazla bir samimiyetliğim yoktur. Sürekli bir irtibatım ve görüşmem olmadı. Zaten kendisi İstanbul da ben de Sivas da ikamet ediyorum. Yolu düşerse bende rast gelirsem görüşüyordum. Geçmiş sohbetlerimizde anne tarafımın çeçen asıllı olduğunu söylemiştim. Kendisi de çeçen dostları bulunduğunu ara sıra onlara misafir olduğunu ve kendisine gınnış ikram ettiklerini söylemişti. Ben de annem de bilir. Bizim evde de pişirir. Uygun bir zamanda yaptırıp sizi misafir ederiz demiştim. Kendisi Tokat da iken önceden yemeği hazırlatıp telefonla davet ettim. Konuşmamız başkanım, gınnış hazır buyurun siz ne zaman gelecekseniz ona göre annem pişirecek buyurun gelin bekliyoruz başka bir arzunuz ve isteğiniz olur, isteğiniz ne olursa buralardayız emrinizdeyiz. Yani benden yaşça büyük olmasından ve misafirperver bir yemek davetidir. İddianamede ise bu telefon görüşmesinde bahsettiğim gınnış yemeğinin gını çıkarılmış, nokta nokta iş hazır her şey hazır emrinizdeyiz diye devrik bir cümle olarak yazılmıştır. Konuşmanın içeriğine aslından başka bir mana yüklenmeye çalışmış çalışılmıştır. Sadece bu iş kelimesinden eylem amacı yorumlanmıştır. İbrahim Şahin Tokat’tan Kayseri’ye geçerken davetimize icap etmek için Sivas’a uğradı. Evimde annemle, kardeşimle ve bir arkadaşımla misafir ettim. Yemek yedik çay içtik. Hal hatır şeklinde sohbet ettik. Yemek daveti için yaptığım bu telefon görüşmesinin Minas Güler ile hiçbir alakası yoktur. Evimde de Minas Güler’in adı hiç geçmedi konusu dahi olmadı. Beni bir ay sonra aradığında başka bir günde geçti. Sayın başkanım bu konuşma 01.12.2008 tarihinde İbrahim Şahin ile yaptığımız telefon görüşmesinde şu Kayseri’ye giden ermeni kuyumcu vardı ya onun adını soyadını bana mesaj çeker misin hemen demesi üzerine benim de tamam diyerek Minas Güler Kepenek Caddesi Tatlı su yanı Güler Kuyumcu ben Ersin diye mesaj çektim. Bu, bu ismi ve adresi aklımda kaldığı kadarıyla telefonumda kontörüm olmadığı için arkadaşımın telefonundan mesaj çektim. Başka numaradan mesaj çektiğim için ben Ersin diye de adımı yazdım. Sayın başkanım, bu telefon görüşmesi ve mesajlaşmadan sonra kendisiyle daha hiç görüşmedim. Bu da dosyada mevcuttur. Hiçbir yasa dışı durum algılamadığım için bu mesajı çektim. Yazacağı kitap için istemiş olabileceğini düşündüm. Kendisi de kitap yazdığından bahsediyordu. Önceki zamanlarda olan sohbetlerimizde ben Kayseri de tanıştığı yazarı görmedim hiç karşılaşmadım. İddianamenin 907. sayfasında savcılık sorgusunda neden benden isim istediğini ve, ve yazardan bilgi aldığını belirtmiştir. Ayrıca askeri yetkililere iletmek istediğini de açıklamıştır. Fakat Minas Güler’in ismini görüştüğü sandığı sözde askeri yetkililere bile iletmemiştir. Beni aradığı tarihte aynı gün başka bir sanıktan da askeriyeye gidiyorum diye acilen isim ve telefon numarası istemiş olduğunu iddianamede olan tapelerden öğrendim. Kendisinin hasta olduğu raporla mevcuttur. Ve bu sağlık sorunundan dolayı bir takım kişiler tarafından istismar edildiği kandırıldığı ortadadır. Sözde askeri yetkilerle, askeri yetkililerle diye sıradan insanlarla telefonla görüştürüldüğü bellidir. Benim kendisine çekmiş olduğum mesajı kimseye iletmediği tapelerde görülmektedir. Bence bu konuyu unutmuştur yine belirtiyorum Sayın başkanım ben kitap çalışması için tahmin ettiğim için kendisine mesaj çekmiştim. Sayın başkanım ben Minas Güler’i hiç tanımıyorum. Hayatım boyunca da yüzünü hiç görmedim karşılaşmadım kendisini rahatsız etmedim. Kin ve nefret duygusu hissetmedim. Minas Güler emniyette benimle alakalı vermiş olduğu ifadesinde anlattığı üzere benimle hiçbir benimle hiç karşılaşmadığını benim tarafımdan tehdit ve rahatsız edilmediğini aramızda bir husumet ve düşmanlık olmadığını beyan etmiştir. Kendisi de benim gibi sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Sayın başkanım, yapılan ev aramasında rahmetli babamdan kalan bana ait olmayan çalışmayan bir tabanca alındı. Başkanım ben silah taşımam, sevmem. Evde bir köşede babamın hatırası diye duruyordu. Ayrıca kardeşime ait olan piyasada kolayca bulunan av bıçakları alındı. Bu yüzden huzurunuzdayım. Sayın başkanım, ben bir üniversite bitirmiştim bir de lisans tamamlamaya gayret ediyordum. Evin de büyüğü olduğu için ailemin geçimini ben temin ediyordum. Tutuklu bulunduğum süre zarfında ben ve ailem maddi ve manevi olarak çok zor durumdayız. Sayın başkanım, İbrahim Şahin’den ele geçirildiği iddia edilen tedhiş ve suikast planlarında Minas Güler’in adı geçmemektedir. Ayrıca yine İbrahim Şahin’den elde edildiği iddia edilen S1 listesi ve hücre yapılanmasında benim adımın geçmediği görülmektedir. İbrahim Şahin Minas Güler’in bilgilerini kimseye iletmediği iddianamede görülmektedir. Telefon görüşmesi ve çektiğim mesajı sizlere açıklamış olduğuma inanıyorum. Sayın başkanım, tutukluluğun erken cezalandırma yöntemine dönüşmesi insan onuruna aykırıdır. Tutuklamadaki amaç gerçekleşmiştir. Tutuklu geçen süre artık ceza boyutuna ulaşmıştır. Sayın başkanım, ilk gözaltına alındığımda 27 yaşındaydım şimdi ise 29 yaşındayım. Sayın başkanım, yargılama süreci bu hızla anca iddianamede en son sırada olduğum için bir yıl sonra ifade sırası bana gelecektir. Açıklamış olduğum konular dikkate alınarak daha fazla ben ve ailem mağdur edilmeden kaçma, delilleri karartma şüphesi olmadığından sabit ikametgah sahibi olmam ve adli sicilimin temiz olduğundan bihakkın tahliye edilmemi saygılarımla arz ederim.”

Sanık Cengiz Köylü söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, Sayın üye hakimler öncelikle saygılarımı sunuyorum. MİT müsteşarlığının 38 ay önce Genelkurmay başkanlığına bir ham duyuma istinaden 21 istinaden 21 ay sonra da bu duyuma konu olan karargâh evleri yapılması, yapılanmasında bahsi geçen 44 kişiden sadece şahsımın iddia edilen Ergenekon örgütü ile ilişkilendirilmesi sonucunda tutuklandım ve 17 aydır tutukluyum. Bu şemada yer alan iddia edilen iddia edilen örgüt lideri de dahil kişilerin tamamı özgür, hür hepsi dışarıdadır. Asker olan kişiler yurtdışında görev yapmaktadır, hepsi de önemli makamlarda görev yapmaktadır arz ederim. İddia makamı örgüt talimatları doğrultusunda hava harp okuluna öğrenci yerleştirme ve sızma faaliyetlerini organize eden hücre yapılanmasının başında olduğumu iddia etmektedir. Bana yöneltilen tek suçlama budur. Bu suçlamaya dayanak olarak da sunulan tek delil MİT müsteşarlığınca ham duyuma istinaden hazırlanan ve doğruluğu teyit edilmeden gönderilen bilgi notudur. Her şeyin ötesine geçip tüm bu olan biteni hukuk, vicdan, ahlak ve nihayet adalet yönünden bakıldığında somut gerçeği şu şekilde sıralamak mümkündür. Karargâh evleri konusunda MİT müsteşarlığının 29 Mart 2007 tarihli bilgi notundan başka aradan geçen 38 ayı aşkın zamana rağmen hiçbir ilave bilgi belge delil bulunmamaktadır. Yine bu 38 ayı aşkın zaman içerisinde bu bilgi notunda bahsedilen hususların hiçbiri teyit edilmemiştir. Tam aksine hava kuvvetleri komutanlığı askeri savcılığınca yürütülen soruşturmada ulaşılan sonuçlar, gerekse kovuşturma aşamasında yüce mahkemenizin yazılı talepleri Genelkurmay başkanlığı yine askeri savcılık, MİT müsteşarlığı ve telekomünikasyon iletim başkanlığına gönderilen cevabi yazılar bu bilgi notunun hazırlanmasına sebep olan kimliği meçhul müfterinin tüm söylediklerinin yalan olduğunu ortaya koymaktadır. İddia makamının art niyetle istismar ettiği MİT’in duyumunda hava harp okuluna öğrenci yerleştirme ve sızma faaliyetlerini organize ettiğime yönelik tek bir iddia yoktur. Bu duyumu veren müfterinin bile atmadığı bu iftirayı iddia makamı neye dayanarak bana yöneltmektedir onu da bir türlü anlayabilmiş değilim. Sayın başkanım, o bilgi notunu okuduğunuz zaman hava harp okuluyla ilgili hiçbir bölümünde benden bahsetmemektedir. Kaldı ki, mahkemenize intikal eden ve dosya da mevcut resmi evraklarda görülmektedir ki, hava harp okulundan mezun olduktan sonra burada hiç görev yapmadım. Sayın başkanım bu hafta gelen en son görev safahatımla ilgili detaylı ek görevlerim falan gönderildi ben mezun olduğum 85 yılından beri hava harp okulunun ne nizamiyesine girdim ne de orada görev yaptım. Yani adımımı atmadım hava harp okuluna. Ve kayıt kabul komisyonunda da hiçbir şekilde görev yapmadım. Zaten yönergeyle yürütülmektedir. Orda bulunmam imkansız. Ve buradaki subay askeri öğrencilerden hiçbiri beni tanımıyor. Ve telefon irtibatımız yok. Anılan öğrencilerin hava harp okuluna girdikleri yıl ben yurtdışında görevliyim. MİT’in gönderdiği duyumun tarihinden geriye doğru bir yıl içerisinde hava harp okuluna gitmediğim Genelkurmay başkanlığının gönderdiği yazıda görüleceği üzere hava harp okulu nizamiye giriş kayıtlarında gözükmektedir. Yine üzerime kayıtlı tüm telefonların bir yıllık baz istasyonu kayıtları gelmiştir. Hiçbirinde hava harp okulunun konuşlu olduğu Yeşilyurt geçmemektedir. Yakınında dahi gözükmüyorum Sayın başkanım. Her şeyin ötesinde hava harp okulu ÖSYM sınavı ile öğrenci almaktadır. Ben bu sürece nasıl müdahale edebilirim. Tüm bunlara sebep olun MİT müsteşarlığının hazırlamış olduğu bilgi notuyla ilgili iddia makamı iki kez MİT’ten talepte bulunmuş. Bu iki yazı benim iki yazıya benim iddianamede kesinlikle yer verilmemiş ek klasörlere koyulmamış. Bu 2 yazı 1. iddianamenin eklerinde tesadüfen buldum. Ta duruşmaların başında arz etmiştim ama yani defalarca okuyorum o kadar net her şeyi ortaya koyuyor ki tekrar müsaadenizle bunu arz etmek istiyorum. MİT müsteşarlığı istihbarat üreten bir kuruluştur istihbarat ise intikal eden birçok bilgi, belge, haber ve duyumun belli bir sistem içinde işlenmesinden sonra oluşturulmaktadır. Dolayısıyla çeşitli kaynaklardan intikal eden birçok haber ve duyum istihbarata dönüştürülmediği taktirde ilgili devlet organlarına sunulmamaktadır. Bunun tek istisnası ikaz istihbaratı niteliği taşıyanlardır. Bu tür ne haber, duyumlar içerdiği tehlikenin büyüklüğü ve aciliyeti nedeniyle teyidi beklenilmeksizin haber ve ham duyum halinde ve parantez açmış bu 29 Mart 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına gönderilen karargâh evleri bilgi notunda olduğu gibi diyor ve bu özelikleri belirtilerek Genelkurmay Başkanlığına gönderilmiştir diyor ve açıklamalarına MİT müsteşarlığı devam ediyor bu bilgilerin bazen verildiği makam tarafından ham duyum iddia olduğu belirtilmeyerek MİT’teki mevcut bilgiler olarak kabul ve takdim edilmesi de doğal olarak bilgilerin yanlış yorumlanmasına neden olmaktadır. Müsteşarlığımıza yüz binleri aşan haber ve duyum intikal etmektedir bunlar içinde yanlış, eksik ve yönlendirici olanlarda bulunmaktadır diyor. Yine savcılığın bilgi talebi sonucunda 2 ay sonra istediği bir bilgi talebi var. Bunda da MİT müsteşarlığı elinde hiçbir ilave bilgi olmadığını belirtiyor. Bunu sunmak istiyorum Sayın Başkanım müsaade ederseniz ve duruşmalar Başkanım ilk başladığında yapmış olduğum tek şey taleplerimi gözden geçirdiğinizde Genelkurmay Başkanlığı, askeri savcılık, MİT müsteşarlığında dedim benimle ilgili ne varsa talep ediyorum. Delil, bilgi, belge neyse yani ilk talebim bu oldu ve bu sorumu ne zaman kim tarafından nasıl bulundurmuştur şeklinde belki 3, 4 kez ve en sonunda siz de talep ettiniz aynı soruyu yönelterek örneği var. Sadece birini kısaca işte 10.01.2009 tarihinde gelen verdiği cevaplar muhtelif ham bilgilerin ön incelemesi neticesinde hazırlanmış önemli iddiaları da içeren bilgiler teyidi beklenilmeksiniz gönderilmiştir. Ne zaman, nerede, kimlerle yapıldığına ilişkin bilgiler bilgi notuyla sınırlıdır ve bu karargâh evlerinin iddia olunan diğer örgütlerle bağlantısı konusunda teşkilatımızda bilgi bulunmamaktadır ve benim şahsımla ilgili hiçbir detaylandırıcı çalışma yapılmadığını vurgulamaktadır. Sayın Başkanım tüm bu yazılar birlikte değerlendirildiğinde MİT müsteşarlığı hazırlamış olduğu bilgi notunun doğruluğunu iddia etmemektedir. Bilgi notunda ve sonrasında müteahhit yazılarının her birinde karargâh evleri oluşumu vardır. Bu bilgiler doğrudur demiyor. Tam aksine bu bir duyumdur diyor bu bir istihbarat değildir diyor MİT’e her zaman böyle on birlerce duyum gelir bunların bazıları yanıltıcı, yönlendirici, maksatlı olabilmektedir. Bunların MİT’teki bilgiler olarak ele alınması doğru değildir diyor. Bir kaynaktan intikal eden bu bilgiden başka aradan geçen 38 ayı aşkım zaman içinde başka bir bilgi, belge, duyum ve haber intikal etmemiştir diyor. Bilgi notunda konu edilen karargâh evleri oluşumunun başka herhangi bir örgütle de irtibatı olmadığını vurguluyor MİT müsteşarlığının tüm bu söyledikleri adeta şu bilgi notunu yazmaz olsaydım anlamındadır. Geçen hafta en son gelen yazıda da bu söylediklerini tekrar etmektedir. Kaynağı olmadığından kaynakta sunamamaktadır Sayın Başkanım. İddia olunan Ergenekon terör örgütü ile hiçbir ilgim yoktur. İddianamenin örgütsel irtibatlar bölümünde geçen İşçi Partili kişilerin hiç birini tanımıyorum. Aynı ortamda dahi bulunmadım ve hiçbir ilgim, ilişkim yoktur hiçbiriyle. Profesör Doktor Erol Manisalı üzerinden tesis edilmek istenen irtibata ilişkin gerçek ve somut deliller ve belgelerle ortaya çıkmıştır. Bu belgelerle kendisiyle iddianamede ileri sürüldüğü gibi 5 kez değil 2 kez telefonla görüştüğüm ve bu görüşmelerinde bu belgede arz edildiği gibi hava harp akademisinde bana verilen görev çerçevesinde dersin koordinesi amacıyla bir gün önce aradığım bir görüşmedir. Bunun dışında kendisiyle hiçbir ilişkim, irtibatım yoktur Sayın başkanım. Yani örgütsel irtibatlar diye ileri sürülen hususlardaki gerçek budur. Ben bu iddia edilen örgütün değil ara yöneticisi olmak hiçbir şeyi değilim. Hava kuvvetleri askeri savcılığınca yapılan soruşturma kapsamında ek klasörlere konulan belgeler ve alınan tutanakları bilgi notunda belirtilen şahıslar arasında hiçbir ilişik ve irtibatın tespit edilemediğini, bilgi notunda belirtilen hiçbir faaliyetin doğrulanmadığı çok açık olarak ortaya koymaktadır. Bu nedenle benim dışımda hakkında iddia olun ve tutuklu bulunan hiçbir şahıs bulunmamaktadır. Alevi kesim Balaban aşireti tüm iddiaları basın yoluyla sert bir şekilde reddetmiştir. Delil diye ek klasörlere konulan ve içeriğine başka manalar verilerek iddianamede bahsedilen telefon görüşmeleri selsi olarak orijinal hali ile dinlendiğinde bu iftiranın hayatımı nasıl mahvettiğine tanık olacaksınız. Maalesef 31 yıl üniformasını taşıdığım hizmet ettiğim devletimin bütün kurumları bir müfteriyi kendi yetiştiği bir personeline tercih etmiştir. Karargâh evlerinin iddia edilen Ergenekon örgütü ile irtibatı da hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan afaki bir yorumla uydurulmuş zorlama bir irtibattan başka bir şey değildir. Zira ne karargâh evleri konusu ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgede Ergenekon örgütünden bahsedilmekte ne de Ergenekon dokümanları da dahil iddia edilen Ergenekon örgütü ile ilgili herhangi bir bilgi, belge, beyanda karargâh evlerinden söz edilmektedir. Hal böyle iken karargâh evleri bilgi notunun hazırlanmasına neden olan müfterinin dahi akla getirmediği bu hayali irtibatı iddia makamının nasıl ileri sürdüğünü Yüce heyetinizin vicdanına tevdi ediyorum. Sayın Başkanım Sayın üyelere ben bir hava personel kurmay albayım hukukçu değilim hukuk bilgim genel kültür düzeyindedir. Bu davanın sanığı yapılmakla dava süresince sosyal hayatım ve mesleki geleceğim yok edilmiştir. Hâlbuki bu iftiranın atıldığı 29 Mart 2007 tarihinden bir gün öncesine kadar kendisini mesleğine adamış üsteğmenliğinden beri emsallerim arasında tam sicil ile temayüz etmiş her yıl başarı sıralamasında 1. sırada yer almış üstün çalışmaları nedeniyle 5 yıl erken terfi olarak emsallerim binbaşı iken albaylığa terfi etmiş istikbali parlak bir subaydım. Ben 31 yıl sürekli silahlı kuvvetlere, devletime, milletime, ülkeme ettiğim yemine sadık kalarak hizmet ettim. Bu başıma gelenler sayesinde anayasanın kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan herkesin suçsuz sayılacağına ilişkin masumiyet karinesinin şüpheden sanık yararlanır ilkesinin kısaca hukuk devleti ilkesinin kağıt üstünde kaldığını acı bir şekilde anlamış bulunuyorum. Hiç olmazsa bundan sonrası için şüpheden sanık yararlanır ilkesinin tutukluluğun istisnai bir durum olduğuna ve infaza dönüşemeyeceğine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulmasını bekliyorum. Bihakkın tahliyeme karar verilmesini arz ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. Arz ederim.”

Sanık Mustafa Dönmez söz istedi verildi:” Sayın Başkan Sayın mahkeme heyeti istemlerine geçmeden önce Salı günü Sayın mahkemenize gelen evraklar içinde Ankara Gölbaşı aramalarında bulunan sis kutularının 11 adet değil 12 adet olduğu bu konuda sehven hata yapıldığını Emniyet Genel Müdürlüğü bildirmiştir. Ancak burada dikkatinize sunacağım konu sis kutusu konulu yansıyı açabilir miyiz? Evet Zir vadisinde çıkan bir adet sis kutusu gerçekte şu anda yansıda görülen 3 gün öncesinde Ankara Gölbaşı aramasında bulunduğu söylenen açık yeşil sis kutusudur. Bu açık yeşil sis kutusu bir adettir. Ancak kayıtlara geçirilirken bu sis kutusu yok edilmiştir. Şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü sehven hata yaptıklarını söylemektedirler. Sehven hata yapılan mühimmat olay yeri tutanağındadır. Ancak mahkeme kayıtlarında Emniyet Müdürlüğünün kendi aralarında yapmış oldukları yazışmalarda hala sehven hata yapıldığı bildirilmemiştir, eğer diyalektik olarak sehven denilirse tüm mühimmatlarda sehvendir, zira bu konuda alınmış mahkeme kararı vardır. Geçen mahkeme belge üzerinde yansıdan göstererek arz etmiştim tekrar hatırlatmak için arz ediyorum. O kararda 33990 sicil numaralı Ankaralı yargıç Süleyman İnce’nin imzası vardır. Başka bir raporda ise Emniyet Genel Müdürlüğünün imzası vardır. Ayrıca ekspertiz raporlarında imzası olan 9 kişi vardır. Tüm bunlar sehven midir? Söz konusu belgelerde hala 11 adet görülmektedir. Emniyet müdürlüğünün sehven hatası hakim kararını değiştirebilir mi? Yargıç Süleyman in İnce’nin verdiği kararda mı sehvendir? Eğer bu şekildeyse Türk ceza kanununun suç delillerini yok etmek, gizlemek veya değiştirmek memuriyet görevini ihmal maddeleri uygulamak icap etmez mi? Sayın Başkanım Salı günü oturumda geldiği bildirilen evraklar içinde bulunan sis kutusu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bulunan mühimmatlarda sehven yapıldığı bildirilen düzeltme tanzim edilen evrakların gerçeğe aykırı olarak tanzim edildiklerinin kanıtıdır. Bu yeni duruma göre bulunduğu iddia edilen bütün malzemelerin mahkeme heyetince veya tayin olunacak Naip hakim marifetiyle yeniden düzenlenmesini talep ediyorum. Zir vadisi kamera çekimlerinde bulunan kayıtlarda sözde aramada bulunduğu iddia edilen malzemeler içinde kendi aralarında nasıl olsa kazık attık demeleri, bu polislerin kötü niyetli olduklarını göstermiştir. Bir sonraki yansıya gelebilir miyiz? Bu yansıda en sağda görülen sis kutusu Zir vadisinde benim şahsıma ait olduğu iddia edilen sis kutusudur. Yani söz konusu bir tane mühimmat nasıl kaybedilebilir? Ayrıca bu sehvenler öncesinde olduğu gibi bundan sonra size sunacağım diğer nesnel delillerde de bu sehvenler artacaktır. Bir örnek vermek için arz ediyorum. Sahipsiz olan evimde 542 adet mermi için sehven hata yaptık denilebilir mi? Tekrar arz ediyorum 542 adet mermi TEM emniyet şube müdürlüğünde eklenmiştir ve sehven diye tutanak tutulmuştur. Bunu savunmamda detaylı arz edeceğim Sayın Başkanım. Polislerin arama sonrası evden alıp kamyona yükledikleri malzemeler davayla alakası olmayan malzemelerdir. Zaten suç olan malzemeleri yanlarında getirmişlerdir. Bulunmuş gibi işlem yapmışlardır diğer alınan malzemeler konuyla ilgisi olmayan malzemelerdir. Götürdükleri malzemeler davayla ilgisi olmayan malzemeler olmuş olsa da itiraz etmeyecektim. Ancak kayıt altına almadan götürmek başka bir şeydir. İspatlayamayacağım hiçbir malzemeyi burada sizlere arz etmiyorum. Hiçbir malzemeyi sizlere arz ettiğim örnek vererek anlattığım malzemeler evden götürürken tespit edilmiş malzemelerdir. Ancak olay yeri tutanağında kayıt altına alınmamıştır. Türkçe sözlükte hırsızlık ve gaspın tarifi vardır sahipsiz evlerden özel eşyalarımızı alanlar lütfen Türkçe sözlüğe baksınlar bu ayıp herkese yeter. Yalanı yalanla kapatmak nereye kadar olacaktır? Yalan söylemek çıkmaz yola girmek gibidir. Birinci görüntüyü açabilir miyiz? Görüntü 1. Evet, şimdi Sayın Başkanım yansıda görülen tüm mühimmatların dökümünü çıkarttım. Ne ilginçtir ki bu 4 ayrı yerde bulunduğu iddia edilen mühimmatlar hepsi birebir 4 ayrı yerde de vardır. Buna biraz sonra Ümraniye’deki bulunan mühimmatları da ekleyeceğim bu 4 farklı yerde yani Zir vadisi, Sabanca, Gölbaşı, Poyrazköy’de çıktığı iddia edilen mühimmatların dökümü yansıda görüldüğü gibidir. Şimdi bu bulunduğu iddia edilen mühimmatlar farklı yerde bulunmasına rağmen birbirleri ile nitelik bakımından birebir tekrar arz ediyorum nitelik bakımından birebir nicelik bakımından ise benzerlik göstermesi normal değildir. Bunları uzun uzun tek tek arz etmeyeceğim ancak burada birinci ve ikinci sırada gösterilen mühimmatla ilgili bahsetmek istiyorum efendim 1955 yılı Ekim ayında üretilen stok numarası da LOTLS2820 olarak geçen mühimmatın aynısının Poyrazköy’de bulunması ve bulunan mühimmatın bizzat komiser Serdar, komiser Turgut biraz sonra arz edeceğim. Konuşmalarında 72 milyarda bir tesadüfle hiç bakmadan okumaları ve bunu kayda geçirmeleri bunlar normal şeyler değildir bunlar polislerindir. Birçok yerde kazı yapılarak mühimmatlar bulunduğu yalanı söylenmektedir. Bunu söyleyenler çeteleşmiş, polislere ram olmuş maksatlı söylem geliştiren şahıslardır. Kamera kayıtlarında yapılan aramaya yönelik tek kazı yoktur tekrar arz ediyorum Sayın Başkanım tek kazı yoktur aramaya yönelik. Elleri ile koymuş gibi alma vardır. Görüntü 2’yi açabilir miyiz? Kazı olarak söylenen şey kazı yapıldığı söylenen şey gerçekte polislerin yanlarında getirdikleri mühimmatları sesini açabilir miyiz bakın itiraf ediyorlar burda da.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.



Sanık Mustafa Dönmez:”Bakın diyor ki dozerle bulamıyoruz kendimiz buluyoruz diyor. Peki efendim dozerle bulunamıyorsa bu iş makineleri niye getirilmiş olay yerine? Efendim ben bunu tüm diğer kayıtlara da seyrettim. Bu mühimmatlar bu kazılar olay başladığından 2 buçuk sonra yani mühimmatlar çıkartılıp TEM şubeye götürüldükten 2 buçuk saat sonra bu dozer buraya geliyor. Bunlar polislerin yanlarında getirdikleri mühimmatları çöp poşetlerinden çıkarttıktan sonra halkı kandırmak ve arazide bırakılan kendi ayak izleri araç izi saç ve DNA gibi suç mahalline bırakmış oldukları izleri yok etmek için çünkü bu çukurların tamamı doldurulmuş ve arazi yine bu gelen iş makineleri ile sürülmüştür. Şimdi onu da arz edeceğim biraz sonra efendim. Ama daha ilginç bu yalanı nesnel hale getirecek somutlaştıracak bir başka bulguyu arz etmek istiyorum. Bakınız nasıl yalan söylüyor polisler? Ankara TEM şube müdürlüğü tuttukları tutanağı arz ediyorum birebir size vereceğim dilekçede bunun ayrıntısı var çok kısa olarak arz edeceğim diyor ki burda. Zir vadisi mezarlığı yanındaki jandarma bölgesi olması sebebiyle jandarma görevlileri TEM şube müdürlüğü ekipleri, köpekler Yenikent belediyesine ait iş makinesi ile birlikte saat 18:20 sıralarında gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra krokide belirtilen 12 adım noktasında arama çalışmaları başlanmıştır diyor. Yani altıyı yirmi geçe arama başlamıştır diyor oysa iş makinesi polisler yanlarındaki getirdiği mühimmatı bulup televizyonlarda halka teşhir ettikten sonra şubeye götürdükten tam iki buçuk saat sonra geliyor efendim delilleri kaybetmek için yani kendi izlerini kaybetmek için. Yapılan düzmece arama konusunda iş makinesi ile bu bununla da kalmıyor efendim sözde aramalara katılan iş makinesi şoförünün vermiş olduğu ifade vardır bu yalanları Türk halkına söyleyenlerin amaçlarını iyi tahlil etmek gereklidir oynanan tiyatrodur tekrar arz ediyorum bu bir tiyatrodur. Durup dururken bu yönde neden maksatlı yayınlar yapılır ve sahte belge düzenlenir? Savcılar neden yanıltılır? Yapılan kazıları garip bulan kendilerine inanmayıp soru soran Cumhuriyet savcılarına küfür edilebilir mi? Ama özür dileyerek biraz sonra bu ne söylediklerini sizin duymanızı istiyorum. Söylemeyeceğim burda ama dilekçeme yazdım beğenilir veya beğenilmez hakkımızda suç isnat edebilir ama Türk halkını temsil eden kanun uygulayıcılarına alçakça bu hakareti yapanlara polis denilebilir mi? Ve bizzat savcının yanında söylüyor bu cümleyi savcılara böyle hakaret eden komiser ki biraz evvel Levent Göktaş albayım söyledi. Serdar isimli komiserdir bunlar aynı ekiptir onları ileriki savunmamda çok detaylı anlatacağım, ne tesadüftür ki hep aynı isimler. Cumhuriyet savcılarının emrinde değil midir, hakareti kamera önünde yapmak nasıl bir cürettir? 16 aydır şahsıma yapılan iftiralar ve maksatlı yayınlar ile burada tutuluyorum. Bunu yapanlar çeteleşmiş halktan vergi toplayarak beline silah takılan vatandaşı suçlardan ve suçlulardan korumak için kendilerine görev verilen kişilerdir maalesef. Bu kişiler kameralar karşısında Türk halkının kamunun temsilcisi olan yargıçlara bile küfür edebilmekte iken yanlarında ne biçim bulundukları mümpen Amerikalılara abi demektedirler. Şimdi bunları müsaade ederseniz izlemek istiyorum görüntü 3.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:” Bakınız Cumhuriyet savcısı Cemil Tuğtekin’i koluna girerek getiriyor TEM şube müdürü komiserleri. Aynı komiserler biraz sonra Sayın savcıya hakaret edecekler. Bakın Serdar Özkurt denilen arkadaş başında beresi olan insandır. Bu arkadaş tüm operasyonlarda yer alır şu anda Cemil Tuğtekin savcımın yanında bilgi veren arkadaş, sesini açabilir miyiz? Bakın burda yine yalan söylerken Yenikent jandarma karakol komutanı itiraz edecek. Hayır, sizin söylediğiniz gibi değil üzerinde hiçbir şey yoktu ot vardı diyecek. Burada bakın o küfür eden savcıya ne kadar kibar konuşuyor. Efendim devam edelim diyor (bir iki kelime anlaşılmadı) son, savcıyı bakın ayaküstü yalanla kandırıyor. Efendim devam ediyor diyor halbuki onun arkasından kendine mühimmat veriliyor zaten bunu biraz sonraki taleplerde de arz edeceğim.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Evet Serdar isimli komiser soldaki sarı çizmeli TEM şube Hamit Selçuk’un emrinde olan TEM şube müdürünün emrinde olan eski il emniyet müdürü Ercüment Yılmaz’ın personelidir. Şimdi biraz sonra orda da bunu nasıl kutladıklarını nasıl siyasi konuşma yaptıklarını da arz edeceğim. Bir polis memuru nasıl siyasi konuşma yapıyor.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Efendim şu kazmayı vuran bu kadrolu kazmacı efendim. Bu Ankara emniyet müdürlüğünde bekçilik yapan ve tüm aramalarda arama bittikten sonra halkı kandırmak için yapılan kazılar. Yaşlı bir amcamız, ama tüm kazıyı buna yaptırıyorlar efendim tüm diğer kazılarda da bu sonra yani mühimmat olsa iyi ki mühimmat yok yani çoluklarına çocuklarına ailelerine yazık böyle mühimmat mı aranır efendim? Ya ben şu kazma bakın saat 21:55 yani olaydan 4 saat sonra yapılıyor.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Efendim bunun devamında kesilmiş söyle bir şey vardı ben bu orijinal CD’sini size arz edeceğim. Görüntü 4’ü açabilir miyiz? Orda savcı gitmek istiyor ama bakın şu anda Amerikalılar var ve yanındaki Amerikalıların bunu söyleyen komiser Serdar’dır efendim şu sesi duyulan.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Abi dediği Amerikalıdır bakın. Görüntü almak diyen Amerikalı bir komiser. Bunu bir daha izleyebilir miyiz? Görüntü almak diyen Amerikalı bu Amerikalı aynı zamanda arama yerinde de aynı ses var.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Tamam, efendim bu sinkaflı küfürler edenler 16 aydır görevlerine devam etmektedirler. Bunu yapanlar yalanları ve iftira ile kim bilir 16 ayda kaç masum vatandaşa suç atmışlardır. Kimse bunun hesabını veremez suçları görmezden görmek işlenen suçlara ortak olmak demektir efendim. Ayrıca suça bulanmış bu kişilerin varlıkları şerefle görevlerini yapan milletine ram olmuş çoğunlukta olan polislere de saygısızlıktır. Amirleri konumunda savcılara hararet eden bu polisler yaptıkları komplodan ve attıkları iftiradan sonra taktir ve terfi almışlardır. Suça bulanmış bu polislerin beyanları doğru kabul edilmektedir ve şahsım suçlanmaktadır. Böyle bir hukuk anlayışı kabul edilebilir mi? Ama sonuçta bu yalanlar ile hem askeri mahkemede hem burada suçlanmaktayım ve bunlarla ilgili taleplerim kabul edilen taleplerim ne gibi işlemler yapılmış merak etmekteyim? Geciken evraklara 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 332. maddesi uygulanmamıştır. Zira 10 gün içinde cevap verilmesi zorunludur denilmektedir bu husus yerine getirilmemiş ise Türk ceza kanununun 227. maddesine göre yaptırım yapılması gerekirdi. Şu ana kadar evrakları geciktirenler hakkında bir işlem yapıldığını duymadım ve bilmiyorum efendim. Ayrıca bu konuda Sayın mahkemeye yaklaşık 8 ay önce hatırlatmada bulunmuş idim. Savunmam yaklaşmış olmasına rağmen şahsıma atılan iftiraları ortaya çıkaracak nesnel delillerin toplanması istekleri ya kabul edilmemiştir ya da elime geçmemiştir. Bu konuda istemlerim şunlardır efendim, bu şekilde biraz önce yansıda gösterdiğim mühimmatlar eski polis müdürlerinden Behçet Oktay’ın sorumluluğunda bulanan Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekat polis deposu envanterinde bulunan mühimmatlardır. Bu yönde polislerin kendi aralarında yapmış oldukları konuşmalar dinletmek istiyorum. Görüntü 5’i açabilir miyiz? Yapacakları komplo ile ilgili mühimmatları hazırlamak için birbirleri ile mütalaa eden mühimmat depo sorumlusu polis memuru.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.



Sanık Mustafa Dönmez:”Efendim burada kulaklıkla dinlenildiği zaman zaten TÜBİTAK’tan ses analizi geldiğinde ortaya çıkacaktır 3 gün sonra Zir vadisinin planını yapıyorlar bu konuşmada kesmeyi unutmuşlar burada bir tane el bombası siparişi veriyor sis kutusu siparişi veriyor. İşte bu Behçet Oktay’ın personeli. Dolayısıyla bu konuda 1 Ocak, 24 Nisan 2009 tarihleri arısında Ankara Gölbaşı’nda bulunan söz konusu depoda mevcut mühimmatlar ile Sabanca ve Zir vadisinde bulunduğu iddia edilen mühimmatlar arasında nitelik ve nicelik bakımından mahkeme heyetince veya görevlendirilecek Naip hakim marifetiyle liste üzerinden ve yerinde veya yerinde mühimmatların cinsi ve stok numaraları, mühimmatların kafile numaraları, mühimmatların imal yılları, mühimmat sayıları yani nicelik bilgileri konularında mühimmatların gerçek sahiplerini belirleyici araştırma yapılmasını, bizzat depo sorumlusu personelin konuyla ilgili geriye dönük ifadelerinin alınmasını. Bunlar çok net çıkacaktır efendim çünkü aleni konuşuyorlar 100 kere dinledim ve bunun TÜBİTAK tarafından veya üniversitelerde veya adli tıpta ses analizinde net olarak çıkacaktır. 3 gün sonrasını planlıyorlar o konuşmada efendim bunu size CD olarak arz edeceğim. Bu şekilde belirtilen mühimmatlar aynı zamanda Ümraniye’de bulunup imha edildiği söylenen mühimmatlar ki bunlar 18 adet savunma el bombasına da benzerlik göstermektedir. Ayrıca bulunan mühimmatların içleri boştur. Bu hususu 12 Mart 2010 tarihli dilekçemde Sayın mahkemeye arz etmiştim. Saklanılmasında hiçbir tehlike bulunmamaktadır efendim bunların. Suç delillerinin şahıs ve kurumlar tarafından geçmişte olduğu gibi imha edilmesini engellemek ve gerçeği ortaya çıkarmak maksadıyla dava bitene kadar lütfen bu mermiler efendim saklansın bu mühimmatlar saklansın. Sapanca, Zir vadisi, Yenikent, Gölbaşı ve Poyrazköy’de bulunduğu bildirilen tüm mühimmatların ve suç malzemelerinin bir arada bulundurularak koruma altına alınmasını talep ediyorum. Görüntü 11’İ açabilir miyiz? Zir vadisi sözde aramalarında büyütebilir miyiz krokiyi? Zir vadisi sözde aramalarında bulunan suç malzemeleri ile şahsımın tek bağlantısı bu yansıda görülen krokidir. Defterimin boş sayfasının en son altına çizilen krokidir. Sayın mahkemenize Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir kısım polislerin sis kutusu örneğinde olduğu gibi evraklar üzerinde sahtecilik yaptıkları suç delillerini istedikleri gibi azaltıp çoğalttıklarını Sayın mahkemeye sunmuş olduğum belgeler üzerinde ortaya koymuştum. Defterimde çizildiği yani bulunduğu iddia edilen krokinin şahsımın el ürünü olmadığı şahsımdan alınan el yazı örneklerine diğer evraklarda yapıldığı gibi ne karıştırıldığını kriminale giden yazı örneğinin krokiyi çizen şahısların yazı örnekleri ile değiştirildiğini düşünüyorum. Savcı olmadan Hasdal askeri cezaevinde 20 Ocak 2009 tarihinde polisler tarafından el yazı örneklerin alınmıştır oysa bu konuda CMK’nın 251. maddesi 1. bendinde 250. madde kavramına giren suçlarda soruşturma Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır denmektedir. Hukukun zerresi olmayan uygulamaları yaparak savcılara hatta hakimleri bile yanıltan savcı ve hakimlere yanlış bilgiler vererek yanlış mahkeme kararlarının çıkarılmasını sağlayan ki bunda Ankara ağır ceza mahkemesi örneğini arz etmiştim. Budur örnek olarak sözde bulduklarını iddia ettikleri mühimmatlar hakkında birbirinden farklı evraklar hazırlayan bununla ilgili 29 tane nesnel belgem var savunmamda arz edeceğim bunlar burda arz ettiğim sis kutuları kriminal raporlar ve el konan malzemelerle ilgili örnek verebilirim. Olay yerinde delilleri değiştiren korumakla mükellef olduğu kendi vatandaşlarına suç atmak için dere yatağı gibi su tutabilecek bir yerin yakınına mühimmat saklayan. Olay yerinde hazırlamış olduğu komployu kameralar önünde nasıl olsa kazık attık şeklinde itiraf eden emrinde olduğu Cumhuriyet savcısı hakkında kameralar karşısında hararet eden, güzide polis teşkilatı içinde suça bulanmış bu müfterileri 16 aydır teşhir etmekteyim. Olayların aydınlatılması ile ilgili herhangi bir somut işlem yapılmaması konuların araştırılmaması düşündürücüdür. Aramalarda el konulan defterimin içinden kroki ve suikast planı çıkmamıştır. Aramalarda defterimi evden alan polislerdir. Kroki ve suikast planları bulunduğuna dair de hiçbir bulgu yoktur. Arama da hazır bulunan Cumhuriyet savcısı ve inzibat personeli konunun bizzat şahididir. İnzibat komutanlığında görev yapan ve aramaya nezaret eden subayların tanık olarak vermiş oldukları ifadelerde bu yöndedir. Krokinin şahsım tarafından çizilmediği açık olmasına rağmen bu yönde hiçbir konu araştırılmamaktadır. Ancak suça bulanmış kişilerin vermiş oldukları raporlara itibar edilmektedir. Kroki ve suikast planlarının bulunduğu iddia edilen defter içinde aramalardan 6 gün sonra ortaya çıkması krokinin üzerinde mühimmatlarla ilgili hiçbir bilgi hatta ima bile yok iken arama öncesi çıkacak mühimmat hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi yani mühimmat aramaya başlanılmamış ama mühimmatlar hakkında ayrıntılı bilgi veriyor bu polisler bu oyunu yapan polisler. Bunu da yine belge üzerinde arz etmiştim. Hatta Sayın savcı talimat vermeden bir gün öncesinde kendi aralarında yazışma yapıyorlar. Bu mühimmatlarla ilgili yani bunlar nesnel deliller bunu yaptıklarını ağızları ile itiraf ediyorlar ama bu kriminal rapor savcı tarafından alınmadığı için bende o konuyu bilmiyordum burda öğrendim ve burada bu şeyin yani elleri ile koymuş gibi buldukları bu mühimmatları kendilerinin olduğunu bu krokinin çizimini kendilerinin yaptığını dolayısıyla benim el yazı örneklerimin mahkeme heyetince veya görevlendirilecek bir Naip hakim vasıtasıyla tekrar alınmasını tekrar bu krokinin TUBİTAK, üniversiteler ve adli top kurumu gibi kurumlara gönderilmesini talep ediyorum efendim yani bu sahtekarlığa artık dur demek lazım diye düşünüyorum özür dileyerek. Görüntü 8’i açabilir miyiz?”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Sesini açabilir miyiz mümkün mü? Efendim burada bunu dinlemeden önce şunu arz etmek istiyorum tabi bu analize de alt yazı da yazmak gerekiyordu ancak imkanım kısıtlı olduğu için bunu yapamadım ama bu konuşmalarını arz ediyorum karambol aramadır, çukur hayatta 12 adım gelmez delinmektedir bunu söyleyen başka bir komiserdir dürüst bir konserdir. Yanındaki komisere diyor ki böyle diyor kimi kandıracaksınız diyor bu karambol bir aramadır diyor nasıl oluyor bu diyor. 9’u açabilir miyiz? 9’uncu görüntüde de krokiye göre ölçü tutmamaktadır tutmuyor müdürüm ölç tutmuyor itirafı vardır bakınız efendim.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:”Efendim burada bir şey arz etmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Bu arada da toparlayın.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Evet.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlayın süreniz doluyor.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Anlaşıldı Sayın Başkanım. Tamam kesebilir miyiz? Burada bir şey dikkatinizi çekmek istiyorum Sayın başkanım bir sıfır unutulmuş diyor bir sıfır unutulmuş. Eğer bunu kendilerini yapmamış olsa bu kelimenin üzerinde dikkatinizi çekiyorum bir sıfır unutmuş der kendi yaptıklarını çok net biliyor. Bir sıfır unutulmuş diyor yani 12 adım dedikleri yer yaklaşık 80 adım 16 dedikleri yer 163 adım diyor ki bir sıfır unutulmuş diyor eğer bunu bir başkası yapmış olsa söyledikleri gibi ben yapmış olsam şimdi onun detayını da arz edeceğim. Neden olmadığı bir sıfır unutulmuş mu denir, bir sıfır unutmuş mu denir efendim? Suçlarını itiraf ediyorlar. Efendim bu kroki ile ilgili son söyleyeceğim şu, bu çizilen kroki gösterdiği yerin mesafesi evime yaklaşık 100 metredir. İnsan evin önüne kroki çizer mi efendim? Çizildiği farz etseniz ölçüsü tutmaz mı? Krokide belirtilen 12 adım arazide yaklaşık 60 adımın üzerinde 16 adım olarak belirtilen yer nasıl olurda 160 adımın üzerinde çıkabilir? Nasıl ve niye göre o zaman arama yapılmıştır? Arama başlamasından toplam 7 dakika içinde mühimmatlar nasıl olmuşta bulunmuştur? Bölgenin sorumlusu jandarma binbaşı ve başçavuş kendilerine gösterilen krokiyi yarım saatten fazla incelemelerine rağmen yeri anlayamamışlardır. Ama Ankara eski il emniyet müdürü Ercüment Yılmaz’ın personeli ve İstanbul’dan gelen TEM polisleri toplam 7 dakikada mühimmatları elleri ile koymuş gibi bulmuşlardır. Yani olayın sorumlusu yarım saatte kroki anlayamıyor ama toplam arama başladığından 7 dakika içinde 12’yi açabilir miyiz? Arama başladığından 7 dakika içinde mühimmat bulunuyor efendim 12 görüntü 12.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.

Sanık Mustafa Dönmez:” Burada Gökhan isimli şahıs yer gösteriyor bakın adımlama tutmuyor efendim saatine dikkatinizi çekerim efendim 19:22. Adımlıyorlar ama mühimmat bakınız nerden çıkacak? 19:22 arama bakınız mühimmat tam 7 dakika sonra bulunacak tam 7 dakika sonra ama nasılsa bölgeyi avucu içi gibi bilen subaylar yarım saatte bu krokinin kendi bölgeleri olup olmadığını dahi anlayamıyorlar birbirlerine soruyorlar ama polisler elleri ile koymuş gibi buluyorlar ki benim iddiam odur bu parmak izleri de araştırılsa bu polislerin çıkacaktır kendilerinin de o mühimmat. Efendim bununla ilgili istemim bir sonrasını gösterebilir miyiz? Burda da elle gösterilmesi var 10 saniyelik bir görüntü.”

Salonda görüntülü ses kaydı izlettirildi.



Sanık Mustafa Dönmez:”Bakın 12 adım dediği yer kazılmıyor efendim. Şu anda TEM şube müdürü Hami Selçuk yönlendiriyor burada diyor 12 adım olmaz esnek olalım diyor yerini söylüyor yani kendi koydukları çok açık ve bakın elinde ışıkla gelen arka tarafta bulunan insan bu işi koyanlardan. Ben daha önce Sayın mahkemenizden bu Gökhan’ın hangi kurumda olduğunu merak etmiştim sormuştum ama bununla ilgili istemim kabul edilmemiş idi. O mühimmatın yerini gösteren Gökhan isimli şahıstır ve aramayı başından sonuna. Bakın gösterdikten sonra hemen gidiyor bir daha olay yerinde görünmüyor Gökhan. Yani elindeki fenerle gösteriyor ve gösterdikten anında bir saniye sonra o bölümden çıkıyor. Efendim bu konuyla ilgili istemim CMK’nın 251. maddesi 1. bendine göre 250. madde kavramına giren suçlarda soruşturma Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır hükmünün gereği olarak 16 ay önce polis kriminalin hazırlamış olduğu belgenin geçerliği kalmamaktadır. Şahsımdan cezaevinden alınan el yazı örneklerimin değiştirilmiş olacağını düşünerek bu verilen polis kriminal raporunun yok farz edilmesini, şahsımın yazı örneklerinin mahkeme heyetince veya görevlendireceği Naip hakim tarafından yeniden alınmasını ve efendim bununda hiç kimsenin değiştiremeyeceği 64 milyarda bir bunu kriminal kitapları kendi söylüyor yani parmak izi retina tabakası gibi kişiye has özelliği olan eğer bir deftere insan bir şey çiziyorsa arkasındaki baskı izi buna flash izi diyorlar bununla ilgili inceleme yapılmasını bu yüzde 100 kesinlik ile veriliyor birde bu evrakın sonra monte edildiğini gösteren este makinesi çıkmış efendim bunu Amerika CIA kullanıyor bunları Türkiye’de de 2 senedir Emniyet Genel Müdürlüğü kullanıyor bu este makinesi ile küllü sahtecilik olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Çok açık net benim olmadığı ortaya çıkacaktır. Mühimmat bulunduğu iddia edilen Zir vadisi ve Sapanca bölgelerinin mahkeme heyetinin görevlendireceği Naip hakim vasıtasıyla keşfinin yapılmasını, bu evler sahipsizdir ve bu mühimmat konulan yere mühimmat nasıl konulmayacağı o keşif sırasında çıkacağını düşünüyorum efendim. 26 Ekim 2009 tarihli Sayın mahkemenize vermiş olduğum dilekçede Sapanca ve Zir vadisinde çıktığı iddia edilen mühimmatların polisin kullandığı veya kendi depolarında bulunan mühimmatlar olduğu ve şahsıma yapılan operasyonda kullanıldığını bildirmiştim. Suç malzemeleri üzerinde yapılan inceleme sonunda hazırlanan kriminal ekspertiz raporunda çok sayıda parmak ve avuç içi izleri bulunduğu bildirilmiştir. Şahsımın parmak ve avuç içi izlerinin ise bulunan tüm suç malzemelerinin üzerinde çıkmadığı bildirilmiştir. Söz konusu dilekçede suç malzemeleri üzerinde bulunan parmak ve avuç içi izlerinin malzemelerin asıl sahibi olan polislere ait olduğunu bildirmiş aramaya katılan polislerin parmak ve avuç izi izlerinin alınarak bulunan kriminal izler ile mukayesenin yapılmasını talep etmiştim ama bu talebimi polisler çık ilginçtir Tuncay Kılınç generalimin parmak iziyle İlyas Çınar albayımın parmak iziyle mukayese ediyorlar. Efendim lütfen bir de kendileriyle mukayese etsinler ne olacak bundan korkulacak ne var? Siz beni suçluyorsunuz benim olmadığı çok açık, bende sizin yaptığınızı kamera karşılarından belgelerde hakimlere ve savcılara nasıl yalan belgeler verdiğinden görüyorum. Yüzlerce belgeyi savunmamda arz edeceğim sırf belge üzerinden bine yakın sayfa arz edeceğim. Bu kadar sahtecilik yapmışlar niye kendi parmak izleri alınmıyor efendim? Sonuç olarak.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlayınız lütfen.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Evet efendim özür diliyorum. Sayın mahkeme tarafından alınan karar üzerinden 6 aydır fazla zaman geçmiştir en son bu konuda alınan kararda söyle bir karar vermişiz ara karar vermişsiniz Sayın Başkanım. Askeri mahkemede suça konu askeri eşya ile ilgili olan dava dosyasının istenilmesine bu dava dosyası incelendikten sonra söz konusu mühimmat üzerinde inceleme yapılması hususundaki taleplerin değerlendirilmesine şeklinde karar verilmişti. Efendim istenilen mahkeme dosyası askeri mahkemeden geldi. Mümkünse bunun bu kriminal inceleme ile ilgili polislerin parmak izlerinin alınmasını ve mukayese edilmesini talep ediyorum. Efendim son 5 dakika içinde kısa kısa istemlerimi arz ediyorum. Yine 10. celsede 27 Ekim 2009 tarihli kararda 12 Ocak 2009 tarihinde Ankara ZİR vadisinde polis tarafından çekilen kamera kayıtlarının Emniyet Genel Müdürlüğünden celp edilerek orijinal olup olmadığının, kesitli ve ekleme yapılıp yapılmadığının tespiti konusunda bilirkişi listesinin gönderilmesi için TÜBİTAK Gebze yerleşkesi başkanına yazı yazılması şekilde karar alınmış idi. Ankara il emniyet müdürlüğü 19 Mart 2010 tarihi itibariyle bu belgeyi gönderdi efendim mahkemenin aldığı kararı da DVD’nin orijinal olup olmadığı için TÜBİTAK yerleşkesine gönderilmesi vardı ama 8 ay zaman kaybedildi efendim bununla ilgili 2 tane istemim var. Süre uzatıldığı için bunu arz etmek zorundayım, durumdayım. Bu DVD içinde Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen kamera çekimlerinin aldığınız karar gereği TÜBİTAK Gebze yerleşkesi başkanlığına gönderilerek montaj olup olmadığı ekleme yapılıp kesitli yapılıp yapılmadığının araştırılması çünkü 4 saatlik bir çekimde 104 kere kesinti var efendim. Tüm konuşmaların önemli konuşmaların ortasından kesilmiş 104 kez bunu daha önce istemimde arz etmiştim Sayın mahkemenize ayrıca bu konuda TÜBİTAK’a gönderilirken Zir vadisi polis kamera çekimleri üzerende aynı zamanda ses ve anlam analiz incelemelerinin yapılmasını arz ediyorum. Çünkü bu konuşmalarda Gölbaşı’nda çıkar mühimmatların 3 gün sonrasında Zir vadisinin programı o iki polis arasında konuşmalar ortaya çıkacaktır. 5 dakika dedim ama geçti bir 5 dakika daha verir misiniz keseyim mi Başkanım?”

Mahkeme Başkanı :”Efendim kesiyoruz onu dilekçenizde belirmemiş misiniz onları? Hepsinin talepleriniz yok mu dilekçenizde? Tamam, verin onları bize.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Tamam, bunlar 8 ay geciktiği için arz ettim Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı :”Verin onları verin onları yani bu yaptığınız savunma, bu yaptığınız savunma. Savunma da diyeceklerinizi yarın savunmanızda tekrar edeceksiniz aynı şeyleri lütfen.”

Sanık Mustafa Dönmez:”İstemlerimi bir an önce almak için efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Yazılı olarak verdiniz işte verin onları bize.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Tamam Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.”

Sanık Mustafa Özbek söz istedi verildi:” Sayın Başkan Değerli üyeler Sayın Başkan Allah size de sabır versin bize de sabır versin yani ben böyle mahkeme görmedim hayatımda. Buradan nasıl bu ifadeleri vereceğiz, savunmamızı yapacağız nasıl buradan çıkacağız inan bu gün daha çok endişeye kapıldım ben. Nasıl yargılanıyoruz? Arkadaşlarımızın durum ne, mahkeme nasıl? Bunu görüyorsunuz arkadaşlarımızda görüyor yani ne yapmak istiyoruz? Bir an önce ifadelerimizi verip savunmamızı verip neticeyi almamız lazım ama şu şekilde bana daha 8 kişi var. Zannediyorum 2011’in ikinci, üçüncü ayında sıra gelecek.”

Mahkeme Başkanı :”Biraz zor.”

Sanık Mustafa Özbek:”O da zor bu vaziyette o da zor yani ben akıl erdiremiyorum Sayın Başkan. Yani benim acelem var arkadaşların acelesi olmayabilir. Sizde gençsiniz, sizinde aceleniz olmayabilir, ama lütfen beni yargılayın ve bırakın. Benim bir suçum yok, ben 71 yaşındayım, bu kadar vakit kaybetmeye de zamanım yok, Sayın Başkan ve Değerli üyeler.”



Mahkeme Başkanı :”Hiç kimsenin zamanı yok.”

Sanık Mustafa Özbek:”Efendim olamaz böyle bir şey. Ben öyle bir hapishanemiz var hapishanemizde Levent Bey bahsetti yani Allah hasta etmesin burda Allah aniden bir iğne vurulacak duruma getirmesin kimseyi. Akşam hastalansanız bir iğne vuracak ne hemşire ne uzman hiç kimse yok. Ya bir rahatsızlansanız hiç kimse yok bir özür dilerim mahkememizden, salonumuzdan bir hayvan çiftliğinde bile 3 vardiya veteriner nöbet tutuyor inanın bizim hayvan kadar bile değerimiz yok burda doktor yok burda. Bir saat geliyor 11’de akşam işte 4’de gidiyor tamam. Yani hastalanmayacaksınız o şansınız yok ani bir hastalan zile basacaksınız gelecek, gidecek Allah korusun yani bu şartlar altında ve 71 yaşındayım inatla dayanıyorum ben inatla dayanıyorum ama ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Sayın Başkan Değerli üyeler iddianamede hep konuşuluyor iddianamenin nasıl yazıldığını nasıl hazırlandığını içinin nelerle doldurulduğu hepimizce malum. Benim şahsım Ergenekon üye örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Üye olduğuma dair Ergenekon üye örgütü varsa böyle bir örgüt varsa bu örgüte üye olduğuma dair bir belge yok bir kanıt yok bir delil yok ama üyelikten yargılanıyorum. 16 aydır, 16 aydır üye olmaktan yargılanıyorum ama ne örgütün varlığı ve üyeliğim önüme delil olarak konulmamıştır. Ve bu örgütteki kişilerle ilişki kurmak ilişki kurarak üye olmak. Kiminle ilişki kurmuşum? Bir tane delil var mı şununla ilişki kuruldu Mustafa Özbek şununla ilişki şunu konuştu şunu yaptı. Böyle bir şey yok. Ama sözde her şey var iddianamenin içinde. Hal böyle varsayımla bizi burada bu kadar tutmanın bilemiyorum hukuka, yasalara, hukuk devletine ne kadar yaraşıyor bilemiyorum. Efendim sendikanın paralarını bu örgüte aktarmışız. Elhamdülillah ben kafamı yemedim, bunu defalarca da söyledim. Sendikanın parasını hangi hakla ben burda şurda hangi arkadaşa vereceğim? Allah aşkına bir bakın buraya hangisine para vereceğim burda sendikanın parasını? Sayın Başkan bunu taktirinize arz ediyorum. Örgütün yöneticileri dışarıda üyeleri içerde. yok mavi ışık, sarı ışık bilmem ne ışık bir sürü iddialar var. Bu iddiaların olduğu dönemdeki komutanlar tutun herkes dışında kokteyllerde şurda burda açık geziyor. Biz bu sinemizle, bu yaşımızla burada bunların ceremesini çekiyoruz ceremesini. Ben niye çekeceğim bunların ceremesini? Bir suçum varsa verin cezamı atın beni içeri ben tamam suçum var şu cezamı aldım yatayım böyle bir şeyde yok ama sendikanın parasını verdi. Sendika denetlendi Sayın Başkan, 8, 9 ay denetlendi sendika Ankara savcılığı işte bilirkişi bilmem ne falan filan bir sürü evraklar düşünün yani 5, 6 yıllık şeyi. Hepsi denetlendi savcı bey avukatımızı çağırmış avukat bey gelin yarın şeyinizi alın her hangi bir şey yok. Avukat gidiyor belgeyi almaya tutanağa diyor ki ya bu şubeleri de bir denetlesek. E merkezi denetledin şube merkezin yan kuruluşu hükmü şahsiyeti yok. Her ay gönderdiği 1 milyar 2 milyar neyse şubenin kapasitesine göre üye sayısına göre para gönderir merkez o paraların karşılığı fatura olarak gelir o faturayı da inceledi zaten. Yani maksat ekmek yapmak mı ekmeği yakmak mı bu belli değil. Ha o zaman derim ki ben avukatıma kardeşim o zaman beni daha burda yatırmak istiyorlar. Kim? Bilemiyorum yani şimdi denetlenmiş 8, 9 ay denetlenmiş, raporu yazılmış, gel raporunu al diyor ertesi gün diyor ki ya şubelere de bir bakalım ama yazık Allah var yukarda. Yani bana bunu yapmanın hiç gereği yok. Ben sendikacıyım Sayın Başkan anlattığım bunu defalarca Türkiye’de ben içerdeyim konuşan sendikacı yok dikkat edin konuşan sendikacı yok konuştum Türkiyem topluluğunu da kurdum Türk boylarını da kurdum. Türk metal sendikasını sıfırdan aldım 2 daireden bugün Türkiye, Dünya’nın en zengin sendikası haline getirdik Türkiye’de ben sendikacılık yaptım hiç kimseye de boyun eğmedim. Ne Cumhurbaşkanlarına, ne başbakanlara ne de patronlara. Kralına sendikacılık yaptım ben hiç kimseye boğun eğmedim ve işçinin de hakkını aldım Türkiye’nin en güzel sözleşmelerini yaptım. 1990 yılından sonra Sovyetler dağıldıktan sonra basın müşavirimi bir gazeteci ile beraber Özbekistan’dan Tacikistan’dan tutun da Arnavutluğa kadar bu coğrafyayı Rusya, Ukrayna, Belarus hepsini gezdirerek 5 tane Avrasya ile ilgili kitap yazdırdım ve bütün milli kütüphanelere gönderdim. Yani bu coğrafyanın sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi yapıları nedir? Eserleri nedir? Tarihi nedir? Bunları yaptık Avrasya federasyonunu kurdum uluslar arası Avrasya metal işçileri federasyonu. Arnavutluk’tan, Tacikistan’a kadar 19 ülke 21 milyon üyesi var ve halende onun genel başkanıyım halen. Türk metalden 4. ayda kongre oldu geçen sene ben aday olmuyorum dedim arkadaşlar aday oldu kadrolarını kurdular ama halen o Avrasya federasyonunun üyesiyim. Yani ülkenin sosyal durumlarıyla da ilgilendik ülkenin hükümetlerin durumları efendim siyasi partilerin durumları elbet ben bir sendikacıyım bir sivil toplum örgütüyüm her şeyle ilgileneceğim. Sivil toplum örgütü de kuracağım, siyasi partilerle de görüşeceğim ve ya siyasi parti örneğin AKP’ye dava açıldı efendim bir takım partilere Anayasa mahkemesi dava açtı ben bunu oturdum Balbay’la görüştüm. Veya bir başkası ile görüştüm ya ne olacak? Bu parti kapanırsa bilmem ne kapanmazsa herhangi bir şey durum mu olur, asker müdahale mi eder? Yani bunlar iki vatandaşın iki insanın gazeteciyle sendikacının veya siyasetçiyle sendikanın veya diğer sivil toplum örgütleri ile sendikaların oturup görüşmesinde yasal olmayan ne var ki Sayın Başkan? Konuştuğumuz bunlardır bunları konuştuk biz. ART televizyonu ART televizyonu evet kuruldu ben yardımcı oldum 4900 dolara kuruldu Kıbrıs’ta ve şu anda Kıbrıs’ta yayın yapıyor burası yani merkezi Kıbrıs’tır 4900 dolara kurulmuştur efendim ART televizyonuna para aktarmışız ne kadar işte 5 yılda işte şu kadar para. E bunların hepsi fatura karşılığıdır Sayın Başkan. Yani sendika eğer buraya ART’ye para vermişse örneğin NTV, Kanal D falan falan kaça yapıyor? 10 liraya, 2 buçuk liraya yapılmıştır. Bunların hepsinin evrakları da avukatlarımız tarafından zatıâlinize yani bu mahkememize tevdi edildi. 1971’den içeri alındığım güne kadar yaptığım konuşmaları içeren 8 kitap kitap haline getirdim o kitaplarda size verildi benim ülkeyle ilgili vatanla ilgili bayrakla ilgili devletle ilgili hukukla ilgili demokrasi ile ilgili sendikayla ilgili görüşlerim neyse o kitapların içindedir. 1971’de ne söyleriysem bu günde aynı şeyi söylüyorum Sayın Başkan. Benim gemi rota değiştirmedi hiç. Benim anarşiyle terörle ben terör örgütünü ömrüm lanetlemekle geçmiştir 84, 85’den bu güne kadar. Bu güne kadar ama Türkiye bir emperyalizmin kıskacına girmiş ha bu kıskaçtan nasıl çıkacak bilemiyorum. Benim burada arkadaşlarıma da Cenap Allah Türkiye’ye sahip göndersin diyorum başka diyeceğim bir şey yok şu an. Cenabı Allah Türkiye’ye sahip göndersin. Küresel sermaye her tarafı kapsıyor. Emperyalizmin yerini küresel sermaye aldı. E bunlara karşı bir sendikacı olarak ben mücadele verdim. İşçimi eğittim, Türkiye’de değil dünya’da en çok eğitim yapın sendikayız biz yani hem dini yönden eğitim verdirdim hem ekonomik yönden hem sendikal yönden hem işçi, işveren ilişkisi. Grup çalışması liderlik yani iş yerlerindeki komple bir çalışma yaptık biz. Neyle? MES’le yaptık bunu metal sanayi işverenleri sendikası ile yaptık ve dünya’da örneği olmayan sendikaları çalışmaları yaptık. Ta Turgut Özal zamanında iş değerlendirmesi getirdik iş yerlerine koyduk yani ücret kargaşasından kurtardık iş değerlendirmesi ile. Grup sözleşmelerini getirdik, 400, 500 işyeri 600 işyeri oluyor zaman geliyor bin sendikaya bağlı 600 işyeriyle tek tek oturup sözleşme yapmak yerine grup sözleşmeleri yaptık. Grup haline getirdik sözleşmeleri. Yani birçok devrim niteliğindeki işleri yaptık ama ben sendikacı olarak Süleyman Demirel’i de Turgut Özal’ı bütün gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları, başbakanları eleştirdim, eleştirdim benim görevim o. Diyor ki iddianamede Sayın Başkanım gizli belge bulundurmak, bilgi toplamak, gizli belge toplamak ve o belgeleri bulundurmak bende böyle bir şey yok. Bende böyle bir gizli belge yok Sayın Başkan. Avrasya haber ajansında çıkan belgeler Avrasya haber ajansı müdürünün masasından çıkan belgeler bunlar bana ne Avrasya haber ajansı müdürünün merkezi. Müdür her türlü onda belge olabilir televizyonun haber müdürü sonra onunla ben niye mesul tutuluyorum? Niye iddianameye benimle ilgili bu madde konuyor bunlar konuyor? Yani benim yetkili olmadığım bir yere nasıl yani böyle bir suçlama oluyor aklım ermiyor. Sonra gizli belge Türk sendikacılık hareketinde tek gizli belge bulundurmayan sendikacı benim. Eğer ben gizli belge bulundursaydım bugün yeri yerinden oynatacak gizli belgeler olurdu elimde ama hep hepsini yırttım attım. Getirilen gizli belgeleri de yırttım attım ben sevmiyorum öyle şeyleri ben niye gizli belge bulunduracağım? Yok maliye bakanlığının bilmem neyini Tedaş’taki bunlar şeyin haber müdürünün masasında bulunan belgeler beni ilgilendiren bu durum değil. Cumhuriyet gazetesi ile ilişkiler Strateji dergisi işte getirdi Strateji dergisini verdiler size. Yani gerekirse o Şubat şeyini getirmiş ben Mart veya 2005’i getirmiş 2006’yı getireyim 2007’yi getireyim yani cilt olarak oradaki yazılar ülkemizle ilgili çevremizdeki ülkelerle ilgili Avrasya ülkeleri ile ilgili, Avrupa ülkeleri ile ilgili ekonomik siyasi, kültürel gelişmeleri içeren yazılar. TUSAM’ın kurulması evet kurduk, TUSAM’ı Türk metal sendikasının mensubu. Personeli oradaki kişiler ve oradaki isimlerin çoğu o yazıyı yazanların çoğu Sayın Başkan Türk metal sendikasının TUSAM’daki üyeleridir, yani bizim mensubumuzdur, personelimizdir o yazıların çoğunu yazan. Örneğin 13 makale çıkıyorsa 8’i, 9’u bizim arkadaşlarımızın yazdığı makaledir. Ve okunabilir o makalelerin hepsi ne yazdığı nasıl yazıldığını bunlar bunlar niye irdelenir niye suçlanır hepsi yasa çerçevesinde yapılan işlerdir. Türkiyem topluluğu Türk boyları konfederasyonu siyasi parti çalışmaları yani benim öyle bir çalışmam yok Doğru Yol partisinin genel başkanlığı bana teklif edildi Sayın Başkanım. Geldi iki eski bakan dediler ki böyle böyle gel bu partinin genel başkanı ol işte şu şöyle şöyle olur ben dedim valla ben sendikacıyım ben siyasete girmek istemiyorum. Milletvekilliği teklif edildi ta 77’den bu güne kadar ben milletvekili de olmadım istemedim. Yani niye dedim ben parmakçı olacağım? Kaldır indir parlamentonun bugün yaptığı ne? Parti başkanlarının milletvekili milletin milletvekili değil bu günkü milletvekilleri. Altını çizerek söylüyorum aksi rey verdi mi hesap soruyor parti başkanı. Yani irade yok böyle bir parlamentoda benim ne işim var gitmedim ben. Parti başkanlığı da verdiler yine gitmedim istemedim. Parti kursaydım kurardım yani yasak mı memlekette parti kurmak? Tayyip Erdoğan nasıl parti kurduysa Mustafa Özbek’te öyle parti kurardı. Ona nasıl yasak değilse bana da yasak değil. Yani ama bunlar iddianamede yer alıyor beni hayrete düşüren bunlar Sayın Başkan. Yani suç mu bunlar? Efendim Hurşit Tolon’la Mustafa Balbay’la, Mehmet Haberal’la konuştun mu? Mehmet Haberal’ın kendisi söyledi burda kendi canlı ben dedi 8, 10 senedir Mustafa Özbek’le görüşmüyorum doğru daha evvelden tanışırım 71 yılından bu tarafa tanışırım. Ama görüşmedik o tarihten sonra. Niye görüşmedim onu da söyleyeyim. Başkent hastanesinin üst tarafında 3 ev 3 ev yukarısında bizim vakıf var. Eski Bahçelievler’de Bahçelievler sonra ev yaptık orayı bina olarak Sayın Haberal aldı aldı geldi bana dedi ki Özbek biz arkadaşız dostuz burayı ver bana sat. Valla dedim bu işyeri vakıf yeri ben satamam dedim ha ondan sonra da görüşmedik açıkçası açıkçası. Yoksa aramızda her hangi bir kırgınlık falan yok mesela o toplantılar falan yaptı ben gitmedim. Hiçbir toplantıya katılmadım Sayın Başkan. Allah aşkına şu iddianameyi yazan savcılarımız desin ki şu toplantıya gitti, ben gitmedim. Efendim burda diyor ki Sayın savcımız Balbay’ın sorgulamasında, kaç trilyon diyor aldınız diyor Türk metalden diyor yani o kadar zoruma gitti benim o an kalkıp cevap vermedim çünkü çok belki değişik konuşurdum. Ne demek Türk metal sendikası yolgeçen hanı mı? Mustafa Balbal Türk metal sendikasının yönetim kurulu üyesi mi? Kim, nasıl bunu hangi hakla söyler savcımız bunu Sayın savcımız hangi hakla söyler bunu? Bir sendikanın hükmü şahsiyetine hakaret kabul ediyorum ben bunu olamaz böyle bir şey. Ne demek yani kaç trilyon? Orası yolgeçen hanı gelen giden herhalde bizim kasa biz hesap veriyoruz. Sürekli denetlenen bir kuruluşuz biz Sayın başkan. Rahmetli Turgut Özal’da beni denetledi. Yani biz denetlemeden korkmuyoruz yine de korkmuyor buyur gelsin denetlesin dedik denetlediler rapor çıktı ya birde şubelere. Şubenin hesabı içinde onun. Yani şubenin ayrı bir hesabı yok ki. Yani yan yattı çamura battı. Hani ya diyorum yani ya diyorum yani köyün ağasında kahvede otururken elini kuşağına sokuyor ya uşak para yok uşak diyor bana bir bana bir para verin 5 kayme lazım diyor. Köyün en fakiri de cebinde bir 5 kaymesi varmış saklıyormuş garibim buyur ağa demiş çıkarmış vermiş. Demiş bizim uşaklar sana verir. Bir ay geçmiş. İki ay geçmiş, üç ay geçmiş yok. Varıyor hani ya diyor mani yani ha diyor, ma hani ya diyor mani ya, ya 5 kayme verdi ya köyün ağısına. Yani bizim savcılarımızda böyle kardeşim yazdıysan raporu ver. Şubeyi denetleyeceğim yani Özbek’i biraz daha yatıracağım diyor. O raporu ben size takdim edecektim buyurun Sayın Başkanım sendikamızın denetlemesi bu. Bitti rapor bitti imzaladı gel al dedi ertesi gün gittiğinde yani ertesi gün gel al diyor. Ya şu şubelere de bir bakalım, yazık bu. Yazık yani hukuka da yazık benim şahsıma da yazık şu mahkemeye de yazık. Yani beni niye yatıracaksınız burda Sayın Başkan? İşte konuşuyorum hepsini, Hurşit Tolon’la birkaç defa görüştük biz öyle şeydeki yazdığı gibi o kadar telefon görüşmemiz yok. O da yalım birinde Turhan Çömez’i almış gelmiştir işte parti başkanı falan ben dedim kardeşim bu parti başkanlığı falan yapamaz dedim bu. Turhan Çömez’den böyle bir şey olmaz dedim. Bir ikide Türkiyem topluluğunun toplantısına gelmiştir Sayın Hurşit Tolon. Şimdi Hurşit Tolon’dan sorgulanıyorum konuştum diye Hurşit Tolon dışarıda ben içerdeyim. Ben bunu anlayamıyorum o dışarıda ben içerideyim. Bir şey suçlanırken ben terör örgütüne üyesiysem getirir terör örgütü üyesisin arkadaş sen işte belgen de bu mesele yok. Söyledim sendikamız sürekli denetim altındadır. Çalışma bakanlığı her yıl denetler Türk iş denetler bizim her 6 ayda bir denetim kurulumuz vardır. 5 kişilik gelir denetler hepsinin raporları mevcuttur. ART’nin yasal statüsü ART ayrı bir kuruluştur. Yöneticileri vardır bir şirkettir ART yayın yapar ha Türk metal sendikasının toplantılarını, kongrelerini yayınlamıştır 3, 5 yıl kurulduğundan bu tarafa biraz önce arz ettiğim gibi Sayın Başkan başka televizyonların 4’de 1 veya 3’te 2 parasına. Çok az bir miktarla yayınlamıştır. Onu da ben hep bu şekilde demişimdir ya yarı fiyatını verin ya az verin daha az verin yarıdan az verin. Hep öyle gelmiştir alın fiyat falan falan televizyonlar kimse işte en güzel televizyonlar onların şeyinden daha az parayla yapılmıştır. Bunların hepsinin faturası da mahkememize avukatlarımız tarafından takdim edilmiştir. Cumhuriyet gazetesi ile ilgili Cumhuriyet gazetesi Sayın Balbay’da açıkladı Cumhuriyet gazetesi ile ilgili bizim görüşmelerimiz olmuştur. Sayın İlhan Selçuk gelmiştir, Balbay gelmiştir oturmuşuzdur. Bizim yönetimimizden arkadaşlarımız vardır. Şöyle şöyle bir şey yapalım yasal yönler araştırıldı yasal yönde hukukçular böyle bir şeyin olamayacağını vakfılar genel müdürlüğü böyle bir şeyin olamayacağını yaparsanız siz içeri girersiniz dediler bize açıkça yani böyle bir şey alım yaparsanız ve onun üzerine bu iş durmuştur. Ama bu hep sürekli basında, basında yer aldı. Yani biz içeri alınmadan bile 6, 7 ay hamur gibi yoğruldu bu. Sayın Başkan fazla uzatmayacağım ben.”

Mahkeme Başkanı :”Süreniz dolmak üzere zaten yani fazla uzatmak yok sürenizde dolmak üzere.”

Sanık Mustafa Özbek:”Öyle mi efendim? Pardon bizim çalışmalarımız bellidir, yaptığımız icraatlar bellidir, benim tavrım, yapım, politikam ülkeyle ilgili görüşlerim belidir. İşçi hareketi ile ilgili görüşlerim bellidir. Onun için benim bu suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum hele hele terör örgütüne üyeliği şiddetle reddediyorum böyle bir üyeliği asla, asla kabul etmiyorum. Mustafa koç hiç beklemiyordu tahliye oldu çıktı, hayırlı olsun dedik hepimiz kutladık savunma vermemişti hani demek savunma vermemek veya şu yapmamak tahliyeyi gerektirmeyen bir hukuka göre ben hukuku bilmem incelemiyorum da burda arkadaşlarımız diyor burda hukuk ben bakmıyorum da bana lazım da değil çünkü benim hayatımda ilk defa düştüm.”

Mahkeme Başkanı :”Lazım oluyor demek ki.”

Sanık Mustafa Özbek:”Efendim 71 yaşında ya lazım olacağını ne bileyim ben.”

Mahkeme Başkanı :”Her yaş yani.”



Sanık Mustafa Özbek:”Yani efendim onun için benim adresimde belli, yerimde belli durumumda belli ailemin durumlarını defalarca arz ettim Sayın Başkan. Bihakkın tahliyemi talep ediyorum teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum.

Sanık Fahri Süslü söz istedi verildi:” Sayın Başkan Değerli üyeler mahkeme sürecinin başladığı tarihten bu güne kadar her defasında gerek sözlü olarak gerekse yazılı olarak aynı taleplerimi yineleyerek tekrarlamaktayım. İddianamede tarafıma yapılan asılsız delilsiz iddiaların dayanaklarını delillerini defalarca talep ettiğim halde öğrenememiş bulunmaktayım. S1 listesi ve tedhiş planı 7 Ocak 209 tarihinde ele geçiriliyor. 22 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alınıyorum 2 tarih arasında 15 gün bulunmaktadır. İddia makamı suçu öğreniyor ortada sözde ele geçirilmiş çok vahim tedhiş planları var ancak örgüt üyesi olarak değerlendirdiği S1 listesinde isimleri bulunan çoğunluğu farklı illerde görev yapan bu kişiler hakkında hiçbir işlem yapmadan bekledikleri iddianame ve eklerinden net ve aşikar bir şekilde görülmektedir. Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 160 şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla Cumhuriyet savcısı yükümlüdür demektedir. Kolluğun bir diğer görevi suç oluşmadan önlemektir. 2559 polis vazife ve salahiyet kanunu 2803 jandarma teşkilatı görev ve yetkileri kanununda belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısının kolluğu nasıl yönlendireceği ve sorumluluğun paylaşımı adli kolluk yönetmeliğinde ayrıca belirtilmiştir. Benim bu konu ile ilgili talebim sözde tedhiş planlarını ele geçiren ve bunu S1 listesi ile ilişkilendiren ve iddianamede suçu öğrendiği itiraf eden iddia makamı 7 Ocak 20009 tarihinden itibaren 15 gün boyunca S1 listesinden isimleri bulunanlarla ilgili çalışma ve yazışma ilgili kurumlarla yapmış mıdır, yapmamış mıdır bunu öğrenmek istiyorum. İkinci olarak iddianamede delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi bölümünde şüpheli savunmalarında her ne kadar kendisine yapılan teklifin resmi bir yurtdışı görevi olduğu yönünde savunmada bulunmuş ise de şüphelinin yaşı, memuriyet geçmişi emniyet teşkilatının önceden belirlenmiş sıkı kurallara bağlı olarak çalışan bir teşkilat olması göz önüne alındığında şüphelinin savunmasının gerçeği yansıtmadığı şeklinde iddiada bulunmuştur. Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 170 iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır demektedir. Kanun maddesi açıktır ancak iddia makamı benim yalan söylediğimi iddia ederken iddiasının delili olarak da benim yaşımı, memuriyet geçmişimi, emniyet teşkilatının sıkı kurallarını delil olarak sunmuştur ancak bu delil değil niyet okumanın da ötesinde iftiradır. İfademde resmi bir yurtdışı görevi olduğunu beyan ettim benimle aynı şubede birlikte gözaltına alınan amirim de ifade etmiştir iddia makamının iddianamesine koyduğu 10612 nolu tape kaydında da resmi bir görev olduğunu ispatlıyorum. Bu konuyla ilgili talebim benim yalan beyanda bulunduğumu iddia ederek Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 170’e göre iddiasına dayanak olacak emniyet genel müdürlüğünden yazışma yapmış mıdır yapmamış mıdır? Veya hangi kurumlarla hangi kurumlardan bilgi almıştır. Türkiye Cumhuriyeti devlet demir yolları, devlet su işleri, kara yolları, iddia makamı delilini göstermek zorundadır. Delilini koymak zorundadır. Üçüncü olarak yine iddianameden devamla çalıştığı birimdeki amirlerinin bilgisi dışında resmi yollardan duyurusu ve başvurusu yapılmayan bir görevin yasal olmadığını bilebilecek durumda olduğundan şüphe bulunmamaktadır derken iddiası o kadar kesindir ki, şüphe dahi duymadığını söyleyen iddia makamı aynı şubede görev yaptığım ve benden sorumlu olan amirimle birlikte gözaltına alacak organize savcılık mahkeme ifadelerimizi okuyacak bizim yurtdışı görevi dememize rağmen inanmayacak. Telefonlarımızı dinleyecek 10612 nolu tapede bu dış görevle ilgili bilgi geldi de Fahri Süslü demesine rağmen bu tapeye de inanmayacak. Ve gene iddianamede S1 isimli yapılanmanın içine şüpheli Servet Kaynak’ın çabaları sonucu dahil olduğu şeklinde diyerek amirimin bilgisi olduğunu yazacak. Ve devamla kendi savını yalanlayıp çalıştığı birimdeki amirlerinin bilgisi dışında deyip iddianamenin aynı sayfasında değil aynı paragrafında hem bilgisi var hem bilgisi yok diyecek. Heyetinizin gözünden kaçan bu tutarsızlığı heyetinizin gözleri önüne seriyorum. Bu konuyla ilgili talebim iddia makamı amirlerimin bilgisi dışında derken Ceza Muhakemeleri Kanunu 170’e göre hangi amirimin ifadesini almıştır. Bildiğim tüm amirlerime ben sordum ifade veren olmamış. Yoksa bilmediğim bir amirim mi var. Yoksa gizli tanık gibi gizli amir var iddia makamı onun mu ifadesini almıştır. Resmi yollardan duyurusu ve başvurusu yapılmayan bir görevin yasal olmadığını iddia ederken Ceza Muhakemeleri kanunu madde 170’e göre bu görevin yasallığıyla ilgili emniyet genel müdürlüğü ile yazışma yapılmış mıdır yapılmamış mıdır? İddia makamı iddiasının delilini koymak zorundadır. İddianamenin 1212. sayfasında görevin varlığını ispatlayan ve kendi iddianamesinde üzeri çizili kısım bunu heyetinize vereceğim emniyet genel müdürlüğünden heyetinizin istediği dış görevin varlığıyla ilgili ne şekilde olması gerekiyor onu gösteren yazı ve iddianamenin kırmızı olarak gösterdiği asılsız ve delilsiz olan iddianamede delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmediğini gösteren gene iddianamenin 1217. sayfası. Işık vuruyor başkanım. Heyetinizin önünde ifade veren Adil Serdar Saçan müdürüm bir konuyla ilgili bilgi verirken Sayın Mahkeme Başkanı Köksal Şengün elinde delilin var mı demiştir. Hayır cevabını alınca elinde delilin yoksa Tuncay Güney’den ne farkın kalır demiştiniz. Mahkeme Başkanının mahkemede bulanan tüm taraflar için kararları hüküm sözlerinin ise bağlayıcılığı vardır. Dolayısıyla iddia makamını da kapsamaktadır. Tarafıma düzenlenen iddianamede iddialar asılsız ve delilsizdir. Yaptığım taleplerle de bunu ispatlamış bulunmaktayım. Bu durumda iddia makamının da Tuncay Güney’den farkı bulunmamış olmuyor mu? İddianamem hazırlanırken Ceza Muhakemeleri Kanunun ilgili hiçbir hükmüne uyulmamıştır. Usulen bir iddianamenin nasıl hazırlanacağı Ceza Muhakemeleri kanununda gösterilmiştir. Kanuna aykırı olarak hazırlanan iddianamemde Türk Ceza Kanununun 314/2 kanun maddesiyle cezalandırılmamı istemeleri yakışıksız ve iyi niyetten yoksundur. Üstünlük sıralaması anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge ve emirdir hiçbir tüzük kanuna, hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz. İki kanun maddesi arasındaki öncelikte ise usul ve esasına bakılır. Yani usul hatalı ise esas zaten hatalıdır. Kısaca usul esastan önce gelir. Usulde kanun tanımayan iddia makamının esasta iddianameye sevk maddelerini yazarak kanunu kanun temsilciliğine soyunmaları yakışıksızdır. Ben hiçbir kanun maddesine uymam hesap vermem ama sen benim istediğim kanun maddesine göre hesap vermek zorundasın. Teşbihte hata olmaz ise derenin yukarısında su içmek kurt derenin yukarısında su içmektedir. Derenin alt kısmında su içen kuzuya suyumu bulandırıyorsun diyerek gerçek niyetini gizleyip kuzuya suç atarak yeme gerekçesi bulması gibidir. Gene de kendimi şanslı buluyorum en azından Türk Ceza Kanununun 314/2’ye göre cezalandırılmamı istemiştir. Ya Türk Ceza Kanunu kitabını koyup tümünden ceza isteseydi ne yapardım. Hangi bir maddeye nasıl cevap verirdim. Mahkeme sürecinde heyetinize soru sorulmayacağını öğrenmiş bulunmaktayım. Sorumu iddia makamına da yöneltsem cevap alamayacağım kanaatindeyim. Ben hukukçu değilim. Hukuki yardım da alamıyorum. Günlerdir içimi kanatan bir sorunun cevabını bulamadım. Heyetinizin büyüklüğüne yakışır olarak cevaplarsa minnettar kalacağım. Benimle birlikte S1 listesinde isimleri olduğu için tutuklanan bir yıl sonra heyetiniz tarafından değişik zaman aralığında tahliye edilen arkadaşlarımız şu an hala terörle mücadelede ön saflarda yer almaktadırlar. Bu mücadele sırasında hayatlarını kaybederlerse tutuksuz terör örgütü sanığı mı yoksa vatanı uğruna canını vermiş şehit mi olacaklardır? Naaşları şehitliğe mi defnedilecek yoksa kimsesizler mezarlığına mı gömülecektir. Gözaltına alındığım günden beri sadece ruhumu kaybetmekle kalmadım şeref haysiyet ve onurum da ayaklar altındadır. Ve bunun hiçbir makam tarafından telafisi ve iadesi asla ve asla mümkün değildir. Ne adli ne de idari bana verilecek hiçbir ceza üzerime atılan terörist damgasından daha fazla canımı yakamaz ve incitemez. 18 yıllık meslek hayatım boyunca birçok operasyona katıldım. Birçok arkadaşım şehit oldu. Birçoğu gazi. 97 yılında Kurusipi yolunda teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu tim amirinin olayın şoku ile bir yandan ağlarken bir yandan kucağındaki Kazım Çağlar’ın kopan kafatasının yarısını iki eliyle kapatarak ruhunu teslim etmiş arkadaşını yaşatma mücadelesi ve parmaklarının arasından çıkan buhar 13 yılı aşkın süredir gözümün önünden gitmiyor. Bir an önce araca yetiştirmek için taşıdığım maalesef son nefesini kucağımda veren Mustafa Semerci’yi şube misafirhanesini paylaştığım Olgun Küpçü’nün ölmemiş gibi açık gözleriyle bana bakışını pusuya düşürülen delik deşik olan araçta ve silah sesleri altında belki yaşıyorlardır diye araçtan çıkardığımız Güven Keskin, İbrahim Sever, Mehmet Çatal’ı unutamıyorum. Elvan abim odamı paylaştığım Murat Seçkin ve adını saymadığım diğer şehitlerim. Ve ben bugün burada onlarla beraber ölmediğime lanet ediyorum. Her türlü suçun sanığı olabilirim ama asla ve asla terörist olamam. İstisnasız her gün ben burada terörist değilim ben burada terörist değilim diyorum. Gözlerimden yaş akıtmayı beceremedim ama her gün kalbimden bir damla kan ciğerlerime akıyor. Bu yaşadıklarımın tek müsebbibi sayın iddia makamıdır. Hamaset yapmak istemiyorum ama bugün ben burada tutukluluğumun 17. ayındayım hastalıklarımdan dolayı bir türlü ziyaretime gelemeyen ve 17 aydır görmediğim şeker hastası annem ve kalp hastası babamı görebilmek için heyetinizden tahliye talep etmiyorum. Görev yaptığım ilde mahsur kalan eşim ve 10 yaşımdaki oğluma kavuşmak için de heyetinizden tahliye talep etmiyorum. Hayatıma kaldığım yerden devam etmek ve özlediğim özgürlüğüme kavuşmak için de heyetinizden tahliye talep etmiyorum. Ben bugün burada heyetinizden izin istiyorum. Son günlerde ülkemizin birçok yerinde artan terör olaylarında kaybettiğimiz şehitlerimiz yüreğimi yakmaktadır uykularımı kaçırmaktadır. Eğitimini aldığım en iyi bildiğim ve en iyi yaptığıma inandığım 18 yılımı verdiğim özel harekat şube müdürlüğündeki görevime dönmek ve terörle mücadelede arkadaşlarıma omuz vermek destek vermek ve yanlarında olmak için izin istiyorum. Bu zor günlerinde yanlarında olmama engel olmamanızı istiyorum. Yargılamadaki durum ve mahiyetimi anlattım. 5 ayda 15 ayda devam etse herhangi bir değişiklik olmayacağını heyetiniz de bilmektedir. Ayrıca bu vesile ile andığım terörle mücadelede şehit olan tüm vatan evlatlarına Cenab-ı Hak’tan rahmet yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum. Bu kadar.”

Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi:” Özel Harekat Daire Başkanlığında emniyet amiri rütbesi ile görev yapmaktayken 17 ay önce tutuklandım iddia makamının Fahri Süslü için amirleri bilgisi haricinde olan görev diyor ya o bilgi sahibi olan amir benim. Yani adam Fahri Süslü’nün amirinin bilgisi var. Öncelikle son talep günümüz olan 17.04.2010 tarihinden bu yana şehit olmuş polis asker tüm mesai ve dava arkadaşlarıma Allah’tan rahmet diliyorum tarih belirtmekte maksadım o gün söz aldığımda bir terör örgütünün nasıl olacağını tarif etmiştim ki bu mahkeme tutanakları ile de mevcuttur. Akabinde örgüt yaptığı tehdidin gereğini yerine getirip sayıları ona varan şehit eylemlerine imza atmıştır. Tabi ben bunu yazarken ondu sonra 22’ye çıktı sayı. PKK terör örgütü bu eylemleri yaparken biz terörle mücadele eden insanlar olarak 17 aydır tutuklu bulunmaktayız. Bu tutukluluğumuz hukuka aykırı ve delilsizdir hakkımızda hiçbir delili bulunamamıştır. Yazı örneği parmak izi veya ev ve işyerlerimizde aranan yapılan aramalarda hiçbir delil bulunamamıştır. S1 listesi için söylüyorum geldiğimiz bu noktada özgürlüğümüzün kısıtlanması maddi, manevi mağduriyetimiz bir tarafa PKK eylemlerinde şehit düşen arkadaşlarımızın ızdırabı da acımızı tarifi imkansız bir hale getirmiştir. Şu andan itibaren tahliye talebimizi milletimiz adına istiyorum. S1 denen uydurma listede adı geçenleri bırakınız ve terörle mücadele görevimize destek olunuz. Bu mahkemenizin de bu vatana ve millete karşı borcudur. Zira bugün tahliye edeceğiniz asker ve polislerin birçoğu muhtemeldir ki şu ortamda çok kısa sürede bayrağa sarılı tabut içerisinde memleketlerine gönderilecektir. S1 listesinde adı geçen asker, polis herkesin sorgu savunması bir günde bitecek durumdadır. Bir an önce bu işlemleri yapınız ve bizi tahliye ediniz. Terör örgütü sanığı sıfatından vatanın milletin şükranla anacağı şehitlik ya da gazilik sıfatını bizden esirgemeyiniz. Öyle zannediyorum ki Dünya’nın hiçbir yerinde vatanı uğruna ölmek için tahliye talebinde bulunan başka sanıklarda yoktur. Bütün bu olumsuzluların yanı sıra terörle mücadele açısından tarihi fırsatlardan birini de elimizde tutmaktayız. Allah’ın ülkemize bir lütfü olan Şamil Tayyar gibi her şeyi bilen bir aydınımız var bir hafta önceki yazısında PKK’nın nerelere eylem yapacağının önceden bilindiğini fakat tedbir alınmadığını yazmıştır. Tahliye haricindeki bir diğer talebimde Şamil Tayyar’ın bilgilerini bizimle paylaşmasıdır. Eğer PKK’nın eylem yapacağı noktaları bize önceden bildirirse daha az zayiat vermiş oluruz daha az gözyaşı dökülmüş olur. Bu Şamil Tayyar’ın da bu ülke insanına vefa borcudur. Bu yardımları ülkesinden esirgemeyeceğini düşünüyorum. Devlet farklı kurumlar halinde istihbaratçılar çalıştırıp tonlarca para harcayacağına bu problemleri Şamil Tayyar ile çözebilir. Ülkemiz ekonomisi adına da bu masrafla istihbarat işinden kurtulmuş olur. Sayın Başkanım siz ve heyetinizden talebimiz uydurma S1 listesinde adı bulunan tüm asker ve polis arkadaşlarımın ve benim duruşma yapmadığımız bir Çarşamba gününde özellikle belirtiyorum özellikle belirtiyorum bir Çarşamba gününde fedakarlığınızı bekliyorum en fazla bir gün sürecek savunma sorgu işlemlerimizin bir an evvel yapılması bizleri asli görevimiz olan en iyi bildiğimiz terörle mücadele işi için tahliye ederek en azından şehit arkadaşlarımızın görevlerine onların kaldığı yerden devam etmemizi sağlamanızı ve içimizdeki acıları hafifletmenizi talep ediyorum arz edenim.”

Sanık Mahir Akkar söz istedi verildi:” Sayın Başkan müsaade ederseniz kürsüye gelmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun sizi dinliyoruz ordan buyurun dinliyoruz sizi ordan.”

Sanık Mahir Akkar:”Sayın Başkan kürsüye gelmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun sizi ordan dinliyoruz sizi buyurun.”

Sanık Mahir Akkar:”Sayın Başkan Sayın üyeler Sayın iddia makamı sizlerle birlikte salonu selamlıyorum. 17.04.2010 tarihindeki duruşmada bir CD’den bahsettik ve Danıştay sanıklarının Ankara 11. ağır ceza mahkemesindeki karar duruşmasında sarf ettiği sözlerden bahsettim. Şimdi 23 Eylül 2008’de o CD arama esnasında benden ele geçirilmişti ama bana ne şekilde geçtiğini ben hem emniyet sorgusunda hem savcılık sorgusunda açıkça ifade etmiştim. O günde ben gündeme getirdim, onun arkasından Pazartesi günü bu CD Sayın Hüsnü Çalmuk tarafından gündeme getirilmiş, izlettirilmiş ve aynı gün hatta ertesi gün 2, 3 kanalda ve internet sitelerinde yayınlandı. Bu CD niye gündeme getirdim? Bu CD’de bir suç unsuru yoktu o CD benden alınmasaydı kendi elimde inanın ben getirip mahkemenize sunacaktım zaten sunardım da o saldırıyı affedemediğim için o saldırıyı yani fena halde sinirlendiğim için gündeme getirdim. İnanın aynı şekilde bir saldırı Allah göstermesin size yapılsa, iddia makamına yapılsa başta ben lanetlerim. Şimdi o CD’de sarf edilen sözleri herkes örgendi kamuoyu da duydu. İddianameden bahsetmek istiyorum müsaade ederseniz biraz vaktinizi alacağım. Efendim iddianamede Tuncay Özkan’la ilişkilendiriliyorum yani Tuncay Özkan’la ilişkilendirilerek terör örgütü üyesi olarak suçlandım. Şimdi Tuncay.”

Mahkeme Başkanı :”Bir talebiniz var mı?”

Sanık Mahir Akkar:”Efendim”

Mahkeme Başkanı :”Bir talebiniz var mı?”

Sanık Mahir Akkar:”Yapacağım efendim yapacağım.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim dilekçenizde belirdiğiniz taleplerin dışında bir talebiniz var mı?”

Sanık Mahir Akkar:”Yapacağım Sayın Başkan yapacağım.”

Mahkeme Başkanı :”Talebinizi lütfen talebinizi lütfen bildirin bize lütfen.”

Sanık Mahir Akkar:”Yapacağım.”

Mahkeme Başkanı :”Bu kadar tutuklu sanığın hakkını şey yapmayın lütfen.”

Sanık Mahir Akkar:”Efendim zaten ne hikmetse hep ben konuştuğum zaman müdahale geliyor.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim dilekçenizi aldım dilekçenizi okudum.”

Sanık Mahir Akkar:”Tamam peki peki yapayım.”

Mahkeme Başkanı :”O dilekçenizde neler yazdı okuyayım mı size söyleyeyim mi size?”

Sanık Mahir Akkar:”Efendim ben talebi yapayım o zaman.”

Mahkeme Başkanı :”Lütfen.”

Sanık Mahir Akkar:”Talebimi yapayım peki ben konuştuğum zaman müdahale geliyor hep. Ama şunu bilin ki ben ne iddia makamını ne mahkemenizi yıpratma amacında falan değilim böyle bir amacımda yok. Şimdi o şeyde verdiğim dilekçedeki bir talebim hakim Cengiz Aydemir’den o verdiğim belgeyi sormanızı istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Aldığınızı söylediniz altında da fotokopi olarak verdiniz bir.”

Sanık Mahir Akkar:”Evet, evet telefon makinesi ile ilgili bir inceleme talep edilmişti Sayın Başkan. O hangi konuda yapılacak onu merak ettim? Ya onun bir açıklanması.”

Mahkeme Başkanı :”O konuda talebiniz var.”

Sanık Mahir Akkar:”Tamam onu rica ediyorum. Yurtdışına çıkış yasağım var yurtdışına çıkış yasağının lütfen kaldırılmasını istiyorum herhalde kaçacak halde değilim. Delilleri karartacak halde değilim. Bir şeylere etki yapacak halde de değilim. Onu gereksiz görüyorum onun dışında cep telefon makinesinin tarafıma iadesi defalarca istedim leften Sayın Başkan benim hatırama saygı gösterin. Orda benim rahmetli babamın görüntüleri var diyorum kaç celsedir söylüyorum”

Mahkeme Başkanı :”Ailesi olduğunu söylüyor.”

Sanık Mahir Akkar:”Kaç celsedir Sayın Başkan söylüyorum dikkate alınmıyor delil olacağı bir şey yok zaten onun sim kartı incelendi bana da verildi nesi incelenecek merak ediyorum. Sadece rahmetli babamın görüntüleri var 4, 5 celsedir bunu istiyorum eğer emniyette bunun başına bir şey geldiyse ben çok fevri davranacağım yani emniyette eğer o görüntüler bozulsa elimde başka görüntü yok. İnanın ki çok tepki veririm yani ben.”

Mahkeme Başkanı :”Döver misin bizi?”

Sanık Mahir Akkar:”Sizden bahsetmiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Ne tepkisi vereceksiniz yani?”

Sanık Mahir Akkar:”Sizden bahsetmiyorum Sayın Başkan. Emniyette diyorum başına bir şey geldiyse bozulduysa o görüntüler emniyetten bahsediyorum. Sizle ilgili bir şey söylemedim emniyetten bahsediyorum. El kondu aylardır orda duruyor Sayın Başkan yani onun delil olacak nesi var Sayın Başkan.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim talebiniz alındı buyurun.”

Sanık Mahir Akkar:”Teşekkür ediyorum sağ olun.”

Mahkeme Başkanı :”Emcet Olcaytu nerde?”

Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi verildi:” :”Sayın Başkanım benim talebim yurtdışı çıkış yasağımın kaldırılması ile ilgili yurtdışına çıkmayacağım ama yani o yasağın benim durumumda olan birisi için kalkması gerektiğini düşünüyorum arz ederim.”



Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi:” Ben dün heyetinize yönelik usulle ilgili yaptığım talepten sonra aslında söz almak istemiyorum. Ama Fahri beyin konuşmasından sonra 3 dakika içerisinde şunları söylemek istiyorum. 2 gün önce konuşurken kendileri ile buradaki özel harekat görevlilerinden tutuklu olanlarla şunu öğrendim. Buradaki bütün arkadaşlarımız görevli yerlerinde yani diyelim ki Antalya’ya başbakan gitti, bakanlar gitti, Antalya biliyorsunuz uluslar arası toplantılara açık devlet başkanları toplantıları yapıldığı o toplantılarda en yakın koruma olarak bu arkadaşlarımız görev almışlar. Şimdi tabi davadaki iddialar hepimizi ilgilendiriyor. Bu arkadaşlarımıza yönelik iddia şu, biliyoruz. Bu arkadaşlarımız terör örgütü mensubu olarak kaos yaratacaklar Ergenekon örgütünün üyesi olarak görevlerini kaos yaratmak olarak savcılık belirlemiş. Ergenekon örgütü de darbe yapacak. Peki, iddianamede bu arkadaşlarımızla ilgili suçlama neye dayanıyor? Ali Balkız ve Kazım Genç isimli iki kişiyi öldüreceklermiş. Böylece kaos doğacakmış ve darbe ortamı yaratacaklarmış. Ben biraz önce söylediğim gibi 2 gün önce öğrendim arkadaşlarımızın görevleri sırasında neler yaptıklarını şimdi bu ülkenin başkanının en yakınında elinizde son model silahla korumalık yapacaksınız kaos yaratmak için Başbakanı, bakanları, devlet başkanlarını bir arada elinizde silahla koruyacaksınız ama kaos yaratmak için Ali Balkız ve Kazım Genç’i öldüreceksiniz. Şimdi hepimiz kendi derdimiz ile tabi meşgulüz diyelim ama ya bu durumu öğrenince ben gerçekten bu arkadaşlarımızla ilgili iddiaların artık her şeyin üzerine tüy diktiğini düşündüm. İddianamenin bütünündeki iddiaların Özel Harekat ve yine aynı şekilde bu terör timi olarak adlandırılan diğer silahlı kuvvetler mensubundan mensuplarından diğer arkadaşlarımız ile birlikte, bu terör timinin ne kadar mantıksız olduğuna ilişkin 2 ay önce zannediyorum silahlı kuvvetler mensubu arkadaşlarımızdan birisinin avukatı şu noktaya dikkat çekmişti. Bu nasıl terör timidir ki birisi Iğdır’da birisi Kahramanmaraş’ta birisi Antakya’da birisi Tokat’ta hadi böyle terör örgütü mü olur demişti? Ama biraz önce heyetinizin dikkatinizi dikkatini çekmeye çalıştığım noktadan bakınca o mantığında bir değeri yok burada devlet başkanlarını, Türkiye Cumhuriyetin başbakanını, bakanlarını ellerinde her türlü silahla en yakından koruyan insanlar Ali Balkız’la Kazım Genç’i öldürerek kaos yaratacaklar. Şimdi diyebilirsiniz ki evet onlar ama o kadar yakınında olduğu için belki yapmazlar ha şunu da öğrendim bu tür görevler 24 saat önceden bildiriliyormuş. Bu Özel Harekat dairesinde görev yapan arkadaşlarımıza şimdi bu nasıl bir terör timi? 24 saat önceden kendilerine adres veriliyor. Elazığ’la ilgili bir olayı duydum Başbakan Elazığ’a gitmiş 1 buçuk yıl önce Elazığ’daki görevli arkadaşımıza 24 saat evvelden işte ziyaret edeceği yerleri bildirmişler gidip hani fakir evlerinde yemek falan yiyor ya. İşte şu muhtarın evine gidecek şuraya gidecek 24 saat önceden bildirmişler. Ha bu arkadaşımız şimdi savcıların iddiasına göre kaos yaratmak için görevlendirilmiş timin mensupları 24 saat önce hani niçin bunlar örgütlerine haber verip de orda keklik gibi avlarlar Başbakanı, bakanları, devlet başkanlarını. Şimdi savcılık bu mantığı bile kuramamış. Bu arkadaşlarımız tevazu gösteriyorlar ben bunu duyunca dedim ki niçin bunların görev belgelerini istetmiyorsunuz? Bu bizim görevimiz zaten dediler. Hepsinin kayıtları mevcut dediler eğer savcı araştırsaydı bunları bulurdu. Biz kimi ne zaman korumuşuz? Ne kadar yakınından korumuşuz? Bu durum buradaki bütün sanıklar için geçerli ama görevleri nedeniyle bu arkadaşlarımızın şu dikkat çektiğim durumu hakikaten davanın gücü gücü diyeyim işte gücü bu. Bu davada. Buradaki tutuklulukları ciddiyet derecesi bu, bu açıdan tahliye taleplerinin değerlendirilmesi sırasında herhalde bu noktalarda heyetinizce dikkate alınır. Ben başkası adına tahliye talebinde bulunmuş olmak istemiyorum böyle bir yetkim yok. Ama burada sanıklar kendi durumlarını bu kadar çarpıcı biçimde tabi ortaya koyamıyorlar herkesle ilgili bir takım iddialar ortaya atılmış, ama gerçek açısından bakarsanız hepsi de bu kadar havada bütün bu iddialar havada söyleyeceklerim bu kadar.”


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin