13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə7/7
tarix01.06.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#52303
1   2   3   4   5   6   7

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Burada devletin işlediği bir cinayeti yani bir adamın Blair abarttı dediği için devlet tarafından bir cinayet işlenmesini de atıfta bulunuyorsunuz.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet İngiltere sivil devletinin.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ve böyle olur diyorsunuz. Devlet dediğin İngiltere gibi olur bunu soruyorum Kemal bey yani bunu.”

Sanık Kemal Aydın:”İngiltere taktir taktir ediyorum efendim ben İngiltere derin devletinin onu yaptığını görüyorum. Diyorum ki bakınız böyle yapıyor İngiltere. Ama bizimkiler alıp getirip baş tacı yapıyorsunuz. Şeyde besliyorsunuz. O kırk bin kişinin katili bebeklere kurşun sıkılmış insan bakıyorsunuz özel hapishane yapıyorsunuz. Ben onu kabul etmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ihanetlerin bedelini ödetmelidir hak edenler ödemelidir. Ama kanunlara kaldırırsanız ödemezsiniz. İhaneti vataniye kanunu olursa ödersiniz. Kanunları kaldırdılar şimdi ödemiyorlar. Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendini koruyacak kanun yasa sistemini yapmalıdır. Eğitim kurumları dediniz bir başka husus ona da arz edeyim. Arz etmiştim zaten ama.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Eğitim kurumları kapatılacaktır.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet efendim. Arz ediyorum.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yine bu sizin muhtemel yönetiminizde mi olacaktır kendinizin de?”

Sanık Kemal Aydın:”Muhtemel yönetimimde arz edeyim efendim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Evet buyurun.”

Sanık Kemal Aydın:”Bu benim benim yarattığım düşünce değil. Eğitimde teklik düşüncesi bu devleti kuran adam Mustafa Kemal’in tevhidi tedrisat düşüncesidir. O kaldırıldığı için insanlar anne çocuğunun dershane ücretini ödeyemediği için anne hapse çocukta kendini ipe çekmiştir. Bu sistem değiştirilmelidir. Mutlaka eğitimde teklik olmalıdır. Ben çocuklarını kolejde okutmuş bir insanım. Parayla iki çocuğumu da kolejde okuttum. Bunu da yapan bir babayım ama bu haksızlıktır. Sosyal devlet vatandaşları arasında eşit davranan devlettir. Eğitimdeki bu hal sosyal devlet anlayışına yakışmamaktadır. Bu benim düşüncem ve ayrıca ben yaratmadım. Mustafa Kemal düşüncesi bunu devletten kaldırdılar yerine koyulmalıdır. Bu suçlanma nedenim olabilir mi böyle bir şey olabilir mi?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Neriman Aydın Aydoğan Aksüngü arasında geçen telefon görüşmesinde daha sonra siz de dahil oluyorsunuz. Neriman Aydın, talebimiz şu devleti yönetmek en büyüğü bu değil mi? Aydoğan, evet. Neriman, en alçakların muradını verdi de Yüce yaratan böyle samimi istekli imanla isteyenlerin muradını vermeyecek mi elbet verecek. O günler de çok yakın. Tanklar hazır buradan sana şey olsun. Aydoğan, yok canım ablam eyvallah eyvallah güzel ablam benim mutlaka. Neriman, bu da sana müjde. Aydoğan, onlar hazırdır zaten ama bizde hazırız bizde. Neriman, eyvallah. Aydoğan, ama bizde hazırız. Neriman eyvallah. Aydoğan, zaten biz onlardan önce hazırız. Neriman, onun için bizi çok seviyorlar haberin olsun çok sevgileri var sana. Aydoğan, eyvallah bizde onları seviyoruz. Neriman, her gün hatırlatıyorum biz sizden önce başladık diye. Aydoğan, eyvallah. Neriman. Ya diyorlar ki tamam abla. Aydoğan, ablacığım sende müthişsin yani. Neriman, yani hiç mütevazılık yapmıyorum valla. Aydoğan, yani şimdi dosdoğruluk vardır demi. Abla bitti bu kadar basit. Neriman, e yani doğrusunu söylüyoruz. Allah biliyor. Aydoğan, ister alınsınlar ister alınmasınlar. Neriman, ya çok mutlu oluyorlar böyle söyleyince. İşte millet diyorlar işte millet, millet bu işte diyorlar çok mutlu oluyorlar. Aydoğan, onlar o gözle bakıyorlar zaten. Neriman, evet evet. onlar da o gözle bakıyorlar. Milletimize çok samimiler çok candanlar. Zara’ya diyorum ki gece yarısı seni çağırabiliriz meclise bize şarkı türkü söylersin. Sabah dörtten sonra. E ne yapalım çok yorulacağız ya. Şimdi burada Neriman Aydın ile Aydoğan Aksüngü arasında geçen görüşme. Meclise gece yarısı Zara’nın çağrılması tankların gelmesi bunlar neyi anlatmaktadır Kemal bey sizi malumatınız var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim Sayın yargıcım 30 Ağustos zafer bayramı kutlamaları için tören hazırlıkları vardır. Çocuklarda yanında ( bir iki kelime anlaşılamadı) onlar da yanınızda. Belli ki o konuşma da Mehmet Ali ile Noyan da yanlarında sohbet ediyorlar. Onların da selamı var diyorlar. Bayram kutlamalarıyla ilgili onun tank top falan diyerek süslüyorlar. Bayramlarda tank top niye gösterirler millete. Bayram resmi geçit törenlerinde niye tankları topları koyarlar da uçaklar uçurur geçirirler. Bunlar moral değerleridir insanların. İnsanların moral değerlerini yükseltmektir. Aydoğan.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Zara’nın gece yarısı şarkı söylemesi nedir?”

Sanık Kemal Aydın:”Çağırır Zara diyor ki, tören yaparız diyor bayram kutlaması yaparız bayramlarda Zara da gelir türkü söyler. Zara da sevdiğimiz bir kızımız aile dostumuz bir kardeşimiz onu söylüyor. Ayrıca orda çok önemli bir husus daha var Sayın yargıcım. Bak diyor yani düşüncesi kötü de olanları Allah murat ediyor da diyor bizim gibi Türkiye için ülkemiz için doğru düşünen insanlara da Allah murat etsin diyor. yani bizde olalım diyor. E murat etmek istemek bunlar buralarda suç yok olmaz. Bizim düşüncemizde ben anlıyorum tabi iddianamenin şeyi bu. Bizim düşüncemde benim düşüncemde darbe olmaz. Darbeyle iktidar yok. Onu arz edeyim Saygıdeğer yargıcım arz edeyim. Kenan Evren ile ilgili hep vurgu yapıyorum seksen ihtilalini yaşamış bir insanım. Seksen ihtilali öncesinin mağduru darbesi mağduru bir insanım ben. Diyarbakır’a sürüldüm. Gidemedim. İstifa ettim yaşanmış hadiseler. Sonrasında darbeyle Türkiye’nin yaşadıklarını arz ettim. Bizim düşüncelerimizde bakınız bizim düşüncelerimizde Saygıdeğer yargıcım orduyu sevmek vardır. Ama çok sevmek vardır. Milletimizi çok sevmek vardır. Devletimize kutsal demek vardır. Bunların suçlama nedeni biz onları konuşuyoruz zaten.”

Mahkeme Başkanı:" Bunları kim demez ki.”

Sanık Kemal Aydın:”Yani. Biz de onu diyoruz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Aydoğan ile görüşmenizde bir başka görüşmenizde Kemal Aydın, hiçbir şey hiçbir şey var olandan nasıl intikam alacak ki dedim. Acırım halinize ben bunları talihsiz ifadeler olarak görüyorum. İsrail devletinin varlığını tartışmaya açan adamım ben dedim ona. İsrail devletinin varlığını tartışmaya adamım. Çok kısa bir süre sonra Türkiye’nin yönetiminde bulunacağım ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İsrail’i tanımaktan vazgeçtiğini bütün dünya görecek. O zamanda İsrail bitmiş olacak. Sen şimdi şimdiden bunu bil. İlgili ben bunu İsrail yetkililerine söylemiştim sende bil tekrarla onlara dedim tamam mı? Şimdi sizin herhangi bir siyasi parti çalışmanız yok. Herhangi bir siyasi organizasyon içerisinde bir konumunuz yok. Çok kısa zamanda Türkiye yönetiminde bulunacağınızdan bahsediyorsunuz.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu nasıl olacak Kemal bey?”

Sanık Kemal Aydın:”Çok basit. Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi yapacağım. O bir yılda oldu. Ben hatta ona bir gün bile diyorum. Düşünce değil mi bu.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani sizin var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”İsrail devletinin.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizin var mı herhangi bir siyasi?”

Sanık Kemal Aydın:”Düşünce dünyamda düşünce dünyamda bu ülkede siyaset yapmak var. Ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim? Yani Tayyip Erdoğan başbakanlığı hak ediyor ona layık görülüyor da bana lütfedin yani bende olayım. Bende bu ülkeyi yönetmeye yapacak yetenekte bir insanım. Bilgi ve yetenekte o düşüncelerim olursa. Olursa yönetirim. Olursa İsrail ile olan biraz önce öğleden evvel arz ettim Saygıdeğer yargıcım dediniz ki bunu başkaları söylüyor. Benim söylediğimi İsrail için hiç kimse söyleyemez bu ülkede hiç kimse söyleyememiştir. Ben onu söylediğim için o arz ettiğim akıbeti yaşadım. İsrail devletinin varlığı tartışmaya açılmalıdır. Açılmazsa Filistin devletinin varlığı tanınmaz Ortadoğu da bizim yaşadığımız coğrafyada da huzur gelmez arz ederim. Yoksa yani benim de temennimdir. Sadece bir temenniden ibarettir. O insana da Aydoğan’a da sizde ümitlerinizi yüksek tutun yani sizde bu ülkeye zaten bütün konuşmalarım Aydoğan ile Ercüment ile Ali Özoğlu ile olan konuşmalar başka sorulacak bir şey yok zaten.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Şimdi yine bir görüşmeniz var Ercüment Ovalı ile. Uzun okumayacağım çünkü zaman alıyor. O kısımlarını okuyacağım isterseniz uzun okunmasını isterseniz yine okuyacağım. Kemal Aydın, şunu da şunu da yazıyorsun şunu da yazıyorsun. Falan tarihte gelen genel kurulumuz var. O genel kurula kadar devletimiz alması gereken, alması gereken hisseleri alıp yönetime girmesini istiyoruz. Devlet yönetimde olmazsa bu şirketin yaşaması çok zordur diyor. Evet tamam abi diyor Ercüment. Kemal Aydın, bu söylediğim ifadeleri de yaz. Ercüment, tamam notumu aldım zaten abi. Kemal Aydın, tamam notu alıyorsun falan tarihte yapılacaktır falan tarihe kadar devletimizin gerekli hisseleri alarak yönetimde mutlaka bulunması gerekir. Yoksa ben kendi başıma bu şirketi yaşatma şansına sahip değilim. Şimdi burada sizin yine savunma örgünüz içerisinde devlet Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay başkanlığı fakat şirketteki hisseleri devletin alması yani Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay başkanlığının hisseleri alıp yönetimde söz sahibi olması nasıl mümkün olacaktır?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim var zaten. Türk tıp san diye bir kurum var. Genelkurmayın serum üreten bir vakıf kurumu var. O. Orda zaten.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”O tıp san’ın.”

Sanık Kemal Aydın:”ATİ teknolojide hissesi var. Aldı daha önce.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Genelkurmay başkanlığıyla doğrudan bir şey mi vardır. Tıp Türk tıp san?”

Sanık Kemal Aydın:”Evet var o kurum içerisinde evet Türk tıp san. O kurum aracılığıyla zaten hissesi var ATİ teknolojide önceden alınmış ama sıkıntı var daha çok hissesini alsın Türk tıpsan ve bu şirket yaşasın hadise ondan ibaret.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Türk tıp san özel bir şirket değil mi?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır askeri vakıf zannediyorum askeri vakıflar şey statüsünün nasıl olduğu ama Genelkurmay bünyesi içerisinde bir vakıf olduğunu biliyorum ben ve zaten Türk tıp sanın hissesi vardı ATİ teknolojide o da sıkıntı yaşıyor. Bizde girişimle ordaki yönetim kurulu üyesi aracılığıyla girişimlerde bulunarak alın bizde destek vermeye çalışıyoruz Ercüment’e. Yoksa bırakacak. Bu işler kolay işler değildir yani o iş yapılmasın diye.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani size göre Türk tıp san Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bir vakıf.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet bünyesinde olduğunu vakıf. Yönetiminde hep generaller var emekli askerler var.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Emekli askerler var normal.”

Sanık Kemal Aydın:”Asker evet emekli askerler var efendim. onlar zaten o vakfın ATİ de şeyi vardı hissesi var. Ama hisselerin daha çok artırılması alarak ATİ teknolojinin yaşatılması konusundaki talepler.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Şimdi.”

Sanık Kemal Aydın:”Benim bir kardeşim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Genelkurmaydan herhangi bir talimat alan şirket midir bu şirket bu?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim onu bilmiyorum ama olabilir yani Genelkurmay eğer mümkün olsa da öyle bir şey verdirsek de alabilseydi şirket yaşıyor olacaktı ve Türk milleti de dünyada dördüncüsü olan kök hücre konusundaki bir tesisin sahibi olacaktı. Ama maalesef Ercüment Ovalı bu davayla ilişkilendirildiği için battal olmuştur bir büyük düşünce Türkiye de.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yine bir rektör seçimiyle ilgili konuşmanız var Ercüment Ovalı ile. Siz şöyle diyorsunuz, biz mücadeleyi veriyoruz ben İbrahim hocanın devletin adamı olduğunu biliyordum ve ona birinci seçiminde vermemem gereken desteği verdim deki hak etmediği desteği aldı benden. Çünkü şöyle şöyle hak etmedi. Cumhurbaşkanlığına kadar ben onun ismini intikal ettirdim. Ahmet Necdet Sezer’in önüne gitti ismi. Öyle söyle de ki Ahmet Necdet Sezer’in önüne gönderdim ismini. O bunu hak etmiyordu ama ben ona bu desteği devletim adına verdim. Diyeceksin ki onlara ben bu desteği ona devletin adamı olduğunu bildiğim için devletin devletin adamlara devleti yaşatır diye vermiştim. Ama ne yazık ki dört senedeki onları ben burada dünyanın en önde söyledim. O gün dünyanın en büyük tıp kongresine abimin size söylediği kongreyi topladım tıp fakültesinin dekanlığını yapmış tıp adamı ve rektör olan insan o kongreye gelmedi. Şimdi bunları şimdi bunları onlara söyle. Bunlar dediklerimi onlara söyle. Ayrıca ben Türkiye de bir ilk olan bir şey yaptım. Bilim adına açılışını yapması gerekirdi. O onun için bir şeref olacaktı. Yaptığınız şeylerden bahsediyorsunuz. ben şunu yaptım bunu ettim. Devletin adamı olduğundan bahsediyorsunuz ve siz devlet adına bu ismi Ahmet Necdet Sezer’in önüne gönderdim diyorsunuz. Devlet adına.”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim rektör rektörlük seçimi. Rektörlük seçimlerinin nasıl olduğunu bu ülkede herkes sizler de biliyorsunuz bizi.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Devletin adamı Genelkurmayın adamı mı İbrahim. Sizin mantık örgünüz içerisinde soruyorum?”

Sanık Kemal Aydın:”Müsaade buyurunuz efendim. müsaade buyurunuz hayır efendim hayır efendim müsaade buyurunuz. Değil. Ben İbrahim beyi Milli İstihbarat Teşkilatının kadrolarında eleman olduğunu düşündüğüm için devletin adamı diyorum. Zaten Ercüment ile onların hukuku var birlikte. Beni Ercüment tanıştırdı hocayla. Nasıl yardım edersiniz insanlara. Üniversitede rektör seçimi yapılıyor. Yardım istersiniz. Sevdiğiniz insan tanıdığınız.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Devletin adına nasıl devletinizin adına şey yaptınız?”

Sanık Kemal Aydın:”Tanıdığınız bir insana dersiniz ki seçimde rektörlük seçiminde İbrahim beye oy verin dersiniz. Bu terör örgütü suçu mu? Evet ben İbrahim hocanın rektörlük seçiminden sonraki şeylerde ismini Ankara da yaşıyorum. Ahmet Necdet Sezer ve Cumhurbaşkanımızın önüne kadar ulaştırabildim. Bakınız emin olabilirsiniz. Ben Yüce heyetin de bütün üyelerine de hapishanede olmama rağmen size de ulaşabilecek yakınlıkta insanlar bulurum. Böyle bir insanım ben, böyle sosyal çevresi olan biriyim. İçeride tutukluyum yeminle söylüyorum sizinle en yakınlarınızı bulurum yani yakınlarınızla ilişkisi olan yakınlığı olan insanlar bulurum. Öyle bir insanım. Şimdi bunu zaten gerekçe yapıp iddianameye böyle yazdılar. Üniversitelere sızmak. Kemal Aydın üniversitelere sızmak MİT’e sızmak. Emniyete sızmak. Bunlar sosyal ilişkilerdir. Ercüment hocayla İbrahim hoca zaten arkadaş dost. Ercüment hoca ordaki konuşmada çok güzel de şeyler var. Sonra da Ercüment hoca benden yardım istedi yaptım ama hoca İbrahim hoca ATİ teknolojinin yaşamasına gerekli şeyleri bıraktık onu dünya tıp kongresi kök hücre üzerine dünyanın en önde bilim adamlarını Trabzon da kongre yapıyor üniversitenin rektörü kongrenin açılışına gelmeye korkuyor. Ona da kızıyorum onu serzenişte bulunuyorum. Onları söylüyorum. Bunlar suç yani telefonda konuşuyoruz tabi konuşuyoruz yani. Demek ki telefonların dinlemediğini dinlendiğini bilmesem daha başka adaba mugayir şeylerde ona rağmen de konuştuk zaten terbiyesiz ifadelerimiz de var. Bütün bunlara rağmen. Yani bunlardan suç terör örgütü yaratmak nasıl bir şey bilmiyorum. Onun için cep telefonu konuşmasını yasaklayacağız. Tebrik kartı bastırmayı yasaklaşacağız çünkü onlar suç nedeni burada kartvizit falan. Onlar bizim suç belgelerimiz oldu. İnsanlar bunu yapmasınlar.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Askeri öğrencilerle ve mezuniyetten sonraki rütbeli şahıslarla görüşmeleriniz size soru olarak yöneltildi. Neriman Aydın Durmuş Ali Özoğlu’yla yaptığı görüşmede bu tarafta binler yüzlerce çocuk var Kemal Abimi dinlemek için sırada bekliyorlar bir dakika bırakmıyorlar ki o habire çocuklar yani yeni çocuklar. Yine Noyan sizin sohbetlerinize atıfta bulunarak Kemal Amcamın sizin ellerinizde yoğrularak yani belli şekilde konuşmalarında özgüvenlerini size borçlu olduğunu ifade ederek konuşuyor. Noyan Çalıkuşu’nun Haydar Can Ünalan ile yaptığı bir görüşme var Haydar Can Ünalan’ı tanıyor musunuz, Haydar Can Ünalan?”

Sanık Neriman Aydın söz almadan konuştu:”Veli ( bir iki kelime anlaşılamadı)

Sanık Kemal Aydın:”( sanık Neriman Aydın’a hitaben) Veli kardeş mi? Evet Haydar’ı tanıyorum, Veli arkadaşımın çocuğu ve Haydar Can olunca şey yapmadım. Haydar olarak biliyorum Can.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Haydar Can Ünalan.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet demek ki ikinci ismi de var.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Noyan Çalıkuşu ile Haydar Can Ünalan arasındaki görüşme. Noyan Çalıkuşu aşağılık vatansızlar dışarıda dolaşırken Mustafa Kemal’in askerlerini içeriye aldılar, uyuyamayacağım bu gece ya dediği. Haydar’ın, insanda böyle bir ağırlık başladı bende böyle bir mutsuzluk demeyeyim de böyle bir çöküntü. Noyan, bir ağırlık de mi? Evet evet inşallah bu akşam bekliyoruz, görüşmenin yapıldığı tarih 29.08.2008 Haydar Can Ünalan. İnsanda böyle bir ağırlık başladı bende böyle mutsuzluk demeyeyim de böyle bir çöküntü. Noyan bir ağırlık de mi, evet evet inşallah bu akşam bekliyoruz bakalım bu akşam bir şeylerden haberdar olursan hemen ara telefonum açık. Görüşmenin devamında açık hat almaktan bahsedildikten sonra Noyan devam ediyor. dinliyor o çocukları telefonları da yarın artık devlet Mustafa Kemal’in çizgisine geldiği zaman bizim elimize geçtiği zaman gerek kalmazda dinleyen minliyen kalmazda öyle bir durum olmazsa daha sonra olursa diye yani sen nasılsın iyi misin? Diyor bu soru Noyan’a sorulduğunda yani bu görüşmenin içeriği 29 Ağustos’ta yaptığı görüşme, görüşmeyi hatırlayamadım diyor. 30.08.2008 günü yani ertesi gün 09:13’te Mehmet Ali Çelebi ile yaptığı görüşmede, görüşmenin başında zafer bayramı ile ilgili konuşurken Noyan iktidar partisinin çelengini de koydular. Muhalefet partisinin çelengini de koydular. Bütün bokun çelengini de koydular Mehmet Ali Çelebi, temizleriz canım önemli değil Noyan, temizleyeceğiz abi az kaldı da bugün canım sıkkın ya dün.”

Sanık Kemal Aydın:”Onları ( bir kelime anlaşılamadı) temizleyeceğiz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Dün diyorum daral geldi bana ve daralımda da haklı çıktım. Baksana bir şey olmadı baksana bir şey olmadı daha. Mehmet Ali Çelebi, aman ha aman dikkat et Noyan’ım bak kobra geçiyor buradan şimdi affetmezler ya dedi. Bu görüşmede yine sorulmuş Noyan Çalıkuşu’na bu görüşmeyi de hatırlamadığını beyan etmiş.

Sanık Kemal Aydın:” Bana efendim soracağınız soru.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Size soru olarak yönelteceğim Noyan Çalıkuşu Kemal Amcamın ellerinde yoğrulduk diyor. Sizin kendi beyanınıza göre de bu insanların yetişmesinde emeğiniz olduğunu beyan ediyorsunuz. 28.08”

Sanık Kemal Aydın:”Evet, yetişmelerinde değil bilgilenmelerinde yetiştirmelerini anneleri babaları yapar.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bilgilenmelerinde emeğiniz olduğunu söylüyorsunuz. 29.08. yani 30 Ağustostan bir gün önce yapılan bir görüşme var.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Burada bir beklenti içerisinde olduğu yarın bir şey olacak diyor. telefon dinleyenler de dinlensinler artık yarın artık devlet, yarın artık devlet Mustafa Kemal’in çizgisine geldiği zaman bizim elimize geçtiği zaman gerek kalmazda yani siz Noyan ile Haydar Can Ünalan ile Mehmet Ali Çelebi ile konuşmalarınızda askeri darbe olsun, hukuk dışı müdahaleler olsun, bu konular konusunda ne gibi telkinleriniz olmuştur bu şahıslara.”

Sanık Kemal Aydın:”Sayın, saygıdeğer yargıcım benim bu çocuklarla bulunduğum mekanlarda yaptığım konuşmalar bütün mobil araçlarla dinlenmiş ve kayıtlarda vardır. Lütfen o kayıtları inceleyiniz evim anne evimde babamın evinde, annemle o çocuklarla yaptığım konuşmalar ve konur sokak 39 numaradaki kahvedeki yaptığım konuşmalar mobil dinleme araçlarıyla takip edildiğim günden beri dinlenmektedir lütfen o kayıtları inceleyiniz. Şimdi ben akıllı bir insanım çocuklarla darbe konuşulamayacağını bilirim. Ben o çocuklarla Kenan Evren’i bile konuşmadım. 80 ihtilalini bile konuşmadım. Her şeyi onlarla konuştum ama 80 ihtilalini konuşmadım onlar askeri yemin yapmış insanlardır konuşmadım ta ki Kenan Evren Türkiye’yi 7 federasyonu bölecektik ama gücüm yetmedi dediği tarihe kadar konuşmadım o çocuklarla konuşmam ben çok akıllı bir insanım. Devleti bilen bir insanım ve konuşmam. Şimdi Haydar benim çok sevdiğim bir kardeşim ayrıca bu telefon konuşmaları yapıldığında ben tutukluyum. Tekirdağ F2 cezaevinde yatıyorum, şimdi buradaki konuşmalardan birisi de bizim için itirazlar var. Bir ümit bekliyorlar mahkemeye tutukluluk halimizin itirazı için, çocuklar amca dedikleri birisi de kardeşimin çok yakın bir arkadaşımın oğlu Haydar bir evladımız Hacı Bektaş’lı. Hani biz Alevilere filan karşıyız bende aleviyim de o ayrı bir şey. Konuşuyorlar Kemal Amcası ile ilgili yaşadıkları endişeler var Ali Amcası dedikleri sevdikleri bir insan var onunla ilgili düşüncelerini paylaşıyorlar. Bundan daha tabi ne olabilir insanlara bunu dinlendirmek konuşmak tanıdığım, bende tanıdığım insanlarla ilgili konuşuyorum tanımadığım insanlarla bile sadece şeyinden tanıdığım insanlar bunların tutuklanmalarında yanlışlık vardır diye ifade ediyorum bunlarla mı terör örgütü yaratacağız, yani olacak. Ben ayrıca da tutukluyum bu konuşmalar olduğunda bende tutukluyum içerdeyim. Benim için düşünmeleri kadar yoğrulduk demesi Noyan’ın, evet benim bilgilerimden istifade etti yoğrulmak benim bilgilerimden istifade etti. Aldı bu insan bu bilgileri bilgi paylaşılmak içindir. Okullarda bunun için vardır bilgileri aktarmak için vardır bende kendimi bu ülkenin yetişmiş bir insanı olarak o insanlara karşı karşılaştığım tesadüf bir araya getirdi onlarla bilgilerimi paylaşıyorum. Buradan nasıl nasıl bir şey var onu anlamıyorum olay bu beni de düşünmeleri konuşmaları kadar tabi bir şey olabilir mi? sayın değerli yargıcım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şöyle beyanınız oldu Hamza Demir bana bilgi verir yani Hamza Demir’in.”

Sanık Kemal Aydın:”Bilgi paylaşır efendim paylaşır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Paylaşır, paylaşır şeklinde bir beyanınız oldu. Şimdi bu dava klasörlerinden 110. klasörün PDF olarak 346 sayfasında şöyle bir belge var Hamza Demir’den ele geçen eşyalar sayılmış. Bunlar arasında Vatansever Kuvvetler Güçler Birliği Hareketi derneği tüzüğü var. Yani bu derneğin tüzüğü Hamza Demir’den ele geçmiş bu konuda size her hangi bir bilgi vermedi mi veya VKGBH İle ilgili.”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır hiç konuşmadık, hiç konuşmadık bile zannediyorum onu kendisi cevap verirde zannediyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Kendisine soracağız da yani.”

Sanık Kemal Aydın:”Abdülkadir Erdil avukat Abdülkadir Erdil vasıtasıyla kendisine ulaştığını düşüyorum yani öyle düşünüyorum. Bana bir şey söylemedi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine aynı şekilde.”

Sanık Kemal Aydın:”Onu uygun bulma, ayrıca o kuruluşu uygun bulsaydı onu kendi düşünce dünyasında yer etseydi benimle paylaşırdı ama zaten onu, kafasında yer yoktu benimle hiç paylaşmadı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ulusal Güçler Birliği Hareketi var, yeniden Kuva-i Milliye hareketinin yapılaması başlıklı tüzük ele geçmiş. “

Sanık Kemal Aydın:”Hayır hiç konuşmadık.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine Can Dündar ve Celal Karlıdağlı’nın “Ergenekon” kitabı ele geçirilmiş.”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır, bu kitaptan da bahsetmedi bahsetse kitabı okurdum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani Kuva-i Milliye Dergisi ele geçirilmiş, Toplumsal Düşünce Dergisi ele geçirilmiş bunlardan hiç bahsetmedi mi?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır bu konularla ilgili hiç Hamza ile konuşmadık. Tekrar arz ediyorum benimle demek ki kafasına yatmamış yani kafasına yatacak şeyler olsa benimde düşünce yapımı biliyor derneklere falan karşı oluşumu sadece almış bulundurmuş benimle paylaşma gereği bile duymamış.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Hüseyin Görüm Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün, Ankara Emniyet Müdürlüğünde 26 Mayıs 2006 tarihinde verdiği bir ifade var. Bu VKGB ile ilgili beyanı şöyle; Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği’nin ilk kuruluşu bundan yaklaşık bir bir buçuk yıl önce Ankara ilinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde kuruluşu Taner Ünal, Nihat Gürkan, Ulusal Genel Başkanı Hasan Kundakçı, Halit Bozkurt idi. Nihat Gürkan teşkilat başkanı olacaktı, Taner Ünal genel başkandı. Halit Bozkurt ise onların yanında idi. Kuruluşu amacıyla ilgili her hangi bir bilgim yoktur. Vatansever bir dernek olarak biliyordum bir çok paşanın bu dernekte olduklarını söylüyorlardı. Türkeli Dergisi’nde yayın kurulunda bulunan bütün şahısların derneğin üyesi olduğunu söylüyorlardı. Ankara’ya Genel kurulu için geldiğimde kurulun ismini bilmediğim Ankara’da bir otelde toplandığını gördüm. yaklaşık 35-40 kişi vardı. Bu toplantı esnasında Halit Bozkurt isimli şahısı tanıdım. Taner Ünal onun elini öptü ben Nihat Gürkan kim bu diye sorduğumda bir numara dedi, genel kurul oldu ve geri İstanbul’a döndük. Yani bu beyanında bir numaranın Halit Bozkurt olduğunu söylüyor Hüseyin Görüm siz ne diyorsunuz? Siz de bir numaradan bahsediyorsunuz? Bu beyana ne diyorsunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Ben bir numara kime dediğimi arz ettim. Benim bir numaradan kastım Genelkurmay Başkanlarıdır.

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:” Burada Hüseyin Görüm bir numaranın Halit Bozkurt olduğunu söylüyor. Ne diyorsunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Hüseyin Görüm’ü cezaevinde tanıdım burada koğuş arkadaşı olduk. Orda tanıdım öncesini bilmiyorum niçin söylediğini bilemiyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu beyanı doğru mu, değil beyanı doğru mu değil mi yani beyana katılıyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim onun beyanı bilemiyorum yani ben Hüseyin Görümle seviyorum da kendisini koğuş arkadaşı olduktan sonra, ama mahkemeye yönelik kendisiyle çokça bir şey konuşmadım yani bu konularda söz konusu olmadı, ama yakın koğuşum sorarım şimdi de yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Mehmet Ali Çelebi ile 31 Ocak 2008 tarihinde yapmış olduğunuzu bir telefon görüşmesi var. 84. klasörün PDF olarak 110. sayfası normal sayfa olarak kâğıt sayfa olarak da 325, şöyle bir beyanınız var; Kemal Aydın, duygulara mağlup olarak yanlış yapmak gibi biz Türk çocuklarını özellikle devletin şeyi yok hakkı yok. Mehmet Ali Çelebi, doğru Kemal Aydın, devlet yanlış yapamaz. Mehmet Ali Çelebi, doğru. Kemal Aydın, biz yapabiliriz Kürşat yanlış yapabilir ama devlet yapamaz çünkü Kürşat devlet değil. Mehmet Ali Çelebi, evet Kemal Aydın, tamam mı? Mehmet Ali Çelebi, tamam. Burada Kürşat diye birinden bahsediyorsunuz kimdir bu Kürşat?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim Kürşat oğlum. Benim öz oğlum. Benim Türk Silahlı Kuvvetleri ve ordu mensuplarını değerlendirme biçiminde şu vardır; ben Türk Silahlı Kuvvetleri’ne siz devletsiniz. Kendinizi de çevrenize devlet olarak anlatınız. Onu da şunun için söylerim, onu da örneklerim. Bende bu ülke için bu devlet için ölmeye yemin etmiş bir insanım ancak benim ölümüm bu devleti yaşatmaz ama asker görevi olan bu görevi ifa eden sizlerin ölümü bu devleti yaşatıyor. Dolayısıyla bunu anne babalarınıza da söyleyin.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sorunun cevabını o şekilde verdiniz yani oğlu.

Sanık Kemal Aydın:”Evet yani Kürşat’ı da örnek gösterdim yani önemli değil sizin kadar Kürşat’ta oğlum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine klasörlerden 85. klasörün PDF olarak 65. sayfasında bir Neriman Aydın zannediyorum el yazısı var, burada tam sayfası da PDF olarak 70. sayfa. Bu Ergün Poyraz' dan bahsediyor da her şeyi bahsetmiyor abim Kemal Aydın’ın yanında işte o olmadığı zaman her şeyi bahsi anlatıyor falan diyor. Kemal Abimden korkuyor mu çekiniyor mu diye not almış sizde savcılıkta şöyle beyanda bulunmuşsunuz; ben yanlış gördüğüm şeylere tepki gösteriyorum Ergün Poyraz benden çekinir her şeyi bana anlatmadı. Ama toplantıda Necip Hablemitoğlu’nun çok yakından arkadaşı onun tanıyan biri tarafından biri tarafından öldürüldüğünü Sevgi Hanımda bunu teyit ettiğini söyledi. Ben Necip Hablemitoğlu’yla hiç görüşmedim ama kitaplarının tamamını okudum benim edindiğim kanaat bu cinayetin yabancı istihbarat örgütüne yaptırdığı yönündedir. Ben asıl sormak istediğim yani Ergün Poyraz'ın sizden çekinmesinin nedeni nedir? Burada ben yanlış gördüm şeylere tepki gösteriyorum o nedenle çekiniyor falan diyorsun ama nasıl tepki gösteriyorsun çekinmesi için ne sebep vardır?”

Sanık Kemal Aydın:”Ergün Poyraz biraz kendine münhasır dik bir arkadaşımız kardeşimiz. Özellikle Ergün Poyraz’ın Türk Silahlı Kuvvetleri düşüncesiyle benim düşüncelerim arasında farklılıklar var. O Türk Silahlı Kuvvetleri’ni olduğunca eleştirmeyi kendinde hiçbir şey görmeden yapan bir kardeşimiz arkadaşımız. Ben onun herkes gibi bütün muhataplarım gibi onun bu eleştirilerine çok şiddetle karşı koyan bir insanım karşı koyarım yüksek şeyde. Keşke onu da yapmasaydım, bu ilk tanıştığımızın ilk zamanlarında ondan sonra Ergün benimle bu konuları siyasi konuları tartışmamaya özen gösterdi. Siyaset konusunda da çok farklı düşünüyoruz Ergün’le yazdıkları okudum tanıdım. Seviyorum da kendisini, ama farklı düşünceler taşıyoruz. Bende tepkilerini çok net açık üst şeyden perdeden koyan bir insanım belki burada da.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Kızarak mı söylüyordunuz?”

Sanık Kemal Aydın:” kızıyordum. Yani sevdiğim insanlar da neticede muhatap olduğum insan ama bunun konumu yüksek tutarak söylüyorum o da Ergün bu işten hoşlanmıyor o nedenle de benimle sohbet ederken Ergün’le karşılaşmalarımızda genelde ben konuşurum o dinlemiştir. Yani o manada soruyorum başka bir şey o da beni sever bana saygı duyar.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Zannediyorum Ergün Poyraz' la değişik ortamlarda görüştüm şeklinde beyanlarınız oldu.”

Sanık Kemal Aydın:”Değişik.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Değişik ortamlarda görüştüm değişik zamanlarda nelerde görüştünüz?”

Sanık Kemal Aydın:”Değişik zamanlarda ortamlarda, değişik zamanlarda. Hakan Erdem’in yanına geldi orda görüştüm kardeşimle, kahveye gelir orda görüşürüm. Kendisi bir iki defa da evine gittim bir ramazan yemek verdi iftar verdi evine gittim. Bir de o büro açıkken toplumsal dönüşüm yayınlarının bürosunda orda görüştüm.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Meşrutiyet caddesindeki.”

Sanık Kemal Aydın:”Orda görüştüm efendim görüştüğüm yerler burası.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Çay Yolu’nda bir bağlantısı var mı Ergün Poyraz'ın.”

Sanık Kemal Aydın:”Çay Yolu’nda oturuyordu, tutuklanmadan evvel bende Çay Yolu’nda oturuyorum. Ankara’dan Çay Yolu’na doğru giderken arabası olmadığında abi beni de götürür müsün dediğinde evine birkaç defa bıraktığım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Siz ne zamandan beri Çay Yolu’nda oturuyorsunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”1994 yılından beri.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ergün Poyraz kaç yılından beri orda oturuyor?”

Sanık Kemal Aydın:”Bilmiyorum onu kaç yılında geldiğini bilmiyorum. Ben tanıştığımda Ergün Poyraz' da tanıştığımda Çay Yolu’nda oturuyordu zannediyorum, yanlış hatırlamıyorsam.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi Çay Yolu diye bir platform var, bunu duydunuz mu? Çay Yolu Platformu?”

Sanık Kemal Aydın:”Duydum, faaliyet alanı yeri neresi bilmiyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bir bağlantınız var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hiçbir bağlantım yok.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Toplantı veya sohbetlere katıldınız mı?

Sanık Kemal Aydın:”Sadece o da şu zamanda duydum Çay Yolu Platformunu, Cumhuriyet mitinglerinin tertiplenmesi yönelik, evimize posta kutumuza Çay Yolu Platformu diye Cumhuriyet mitingine katılma. Orda muttali oldum hiçbir ilişkim şeyim yok kimseyi de tanımıyorum Çay Yolu’nda.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani her hangi bir toplantı veya sohbetlerine katıldın mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır, hiçbir şeyinde bulunmadım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Çay Yolu’nda oturan başka şahıslar var mı? İddianame de adı geçen, geçmiş olup da Çay Yolu’nda oturanlar var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim isimlerini lütfederseniz eğer varsa tanıdıklıkları mı söyleyebilirim eğer, şimdi böyle şey olarak hatırlayamıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Levent Ersöz var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Tanımıyorum efendim, tanımıyorum Levent Paşa’yı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”İddianamede Çay Yolu’nda adres olarak göstermiş.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet. Tanımıyorum hiçbir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sinan Aygün orda oturuyor mu?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır Sinan Aygün’ün de orda oturduğunu da bilmiyorum. Sinan Aygün’le tanışma şeyimi arz etmiştim benim hemşerim olduğu halde Abdülkadir Erdil vasıtasıyla bir defa onu arz ettim, tekrar lüt, eğer emrederseniz tekrarlayayım isterseniz.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Hasan Atilla Uğur oturuyor mu orda?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır, Hasan Atilla Uğur’u da bu dava nedeniyle tutuklandığımızda ona bağlı olarak tanıdım?”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Hurşit Tolon oturuyor mu?”

Sanık Kemal Aydın:”O’nu da dava nedeniyle bilmiyorum orda oturduğunu yani hiç orda oturduğunu da bilmiyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi Hurşit Tolon’da bir takım belgeler ele geçirilmiş birkaç CD’ler ele geçirilmiş. O CD’lerde yapılan incelemelerde Çay Yolu inceleme ve araştırma yazıları, Çay Yolu kovuşturma metinleri, Çay Yolu haftalık ve aylık faaliyet programları ve ordu komutanı ziyarete gelen ziyaretçi listesi, Çay Yolu araştırma yazıları. Yine bu CD’lerden 6 nolu CD var onun içerisindeki belgelerde, Türk Silahlı Kuvvetleri iç mevzuatına göre düzenlenen gizli taksim önemli olmayan bilgi ve belgeler bulunmuş ve bundan böyle bir haftalık ve aylık faaliyet raporlarından falan bahsediyor bu belgelerde bunlarla bir bilginiz ilginiz var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim hiçbir bilgim olmadı yani burada hep burada duyuyorum şeyleri. Ancak şunu söyleyeyim ben Çay Yolu Platformundan haberim olsaydı kimlerin katıldığını bilsem davetiye gelseydi, gönderselerdi toplantımız var çok rahat gider katılırdım. Ama hiç haberim olmadı böyle bir davet almadım, davet alsam giderdim hiç bulunmadım bu şeylerden de hiç malumatın yok efendim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Baki Tuğ’la Hurşit Tolon tanışır mı? Sizin Baki Tuğ’un bürosuna gittiğiniz zaman görüştüklerini biliyor musunuz?

Sanık Kemal Aydın:”Çok eski yıllarda, çok eski yıllarda. Baki Bey o günde arz ettim yine arz ediyorum. Baki Bey Türk Silahlı Kuvvetleri’nde hakikaten çok farklı konumda olan bir insandı ve tanışabileceklerini tanıştıklarını biliyorum, çok eski yıllarda Hurşit paşa ile meslek.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Görüştüklerini gördünüz mü?”

Sanık Kemal Aydın:”Yok, onu dünde arz ettim sizin sorunuz üzerine efendim. o mana da bilmiyorum ama söz konusu olduğunda konuşmalardan Baki Bey biliyorum tanıdıklarını tanıştıklarını biliyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Evet HTS raporuna göre 2006 yılında 3 defa. 2008 yılında 2 defa olmak üzere görüşmüşler telefonda.”

Sanık Kemal Aydın:”Zannediyorum, ben Baki Bey’le ilişkilerimi kestikten sonra şöyle bir şey oldu onu da arz edeyim mademki Yüce mahkeme sordu efendim. Bir siyasi parti faaliyeti zannediyorum. Recep Yazıcıoğlu Başkanlığında bir faaliyet yapıldı zannediyorum Hurşit Paşa’da o şey içerisinde Baki Beylerde öyle bir girişimde bulundular ama benim Baki Beyle ilişkilerimin kesik olduğu yıllarda. Ama tabi arkadaşlarım var dostlarım var müşterek, onlar anlatıyorlardı parti kurma çalışmalarında o nedenle görüşmüş olabileceklerini de emeklilik döneminde.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Baki Tuğ’a Milli İstihbarat Teşkilatına girmek istediğinden.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Söylediğinizi söylediniz. Baki Tuğ’un Milli İstihbarat Teşkilatı’nda bir saygınlığı yani bir etkinliği var mıdır?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim şöyle arz edeyim ben. Tabi benim o yıllarda talep ettiğim yıllarda Milli İstihbarat Teşkilatının yönetim kadroları genelde Türk Silahlı Kuvvetleri ağırlıklıydı. Ben onu talep ederken de zaten Baki Bey’den o nedenle yani bu şeyini kullanarak o şeyde gireyim diye talep etmiştim kendisinden. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çok sevilen bir insandı Baki Bey, müstesna, istisna bir insandı onun için talep ettim o da olmaz dedi ben.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani sizi tavsiye etse Milli İstihbarat Teşkilatı’na girebilir miydiniz?”

Sanık Kemal Aydın:”Kesinlikle girerdim, kesinlikle girerdim yani Baki Bey ben zaten devlette memurdum. Yani naklen geçebilirdim, çok rahat geçirirdi hiçbir şey sıkıntısı yok, en azından ben böyle düşünüyorum arada kanaatim aynıdır, yani istese kesinlikle olur.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Baki Tuğ’un askeri çevrelerde bir saygınlığı var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”İnanılmaz.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani mutlaka görev yaptığı bir kurum ama yani.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet Baki Bey bir hâkim subaydı ama Baki Bey Türk Silahlı Kuvvetleri’nde her kesimin çok sevdiği saygı duyduğu bir insandır Baki Bey. Çok saygı duyduğu bir insandır. Ama 2002 yılındaki süreçte aynı şeyler var mı takdirlerinize bırakıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki dediğiniz ki beni askeri kişilerde tanıştırmak istemedi veya ben öyle anladım bunun bir sebebi var mıdır?”

Sanık Kemal Aydın:”İstemediği, istemediği yok ben onun bir husumet olduğunu düşünmüyorum geçen günkü soruya bağlı olarak arz ettim efendim. Baki Bey o manada çok doğru düşünüyormuş şimdi ben.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Nasıl nasıl doğru düşünüyormuş?”

Sanık Kemal Aydın:”Yani beni tanıştırmamış olması Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla çok doğru bir düşünceymiş ki ben çok tecrübeli bir yaşa geldikten sonra 2 tane harp okulu öğrencisini tanımış olmanın felaketini yaşıyorum, onlarda benimle birlikte yaşıyorlar. Demek ki Baki Bey’in şeyini o arada atlamışız o koyduğu önemli kriteri atladık keşke atlamasaydık. Bugün ben olabilirdim de Mehmet Ali’yle Noyan burada olmazdı, orda da hata ettim Baki Bey orda haklıydı bir husumette yok, husumet söz konusu değil. Baki Bey beni bizim Baki Bey’le hususiyetimiz anlatılabilir bir şey değil yani bir abi kardeş ilişkisinin çok ötesindedir. İnsanlar abi kardeş olur ama sevme saygı şeyleri çok farklıdır Baki Bey’le benim özel.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Baki Tuğ’la 30 senedir görüşmüşsünüz bürosuna uğruyorsunuz, gidiyorsunuz yani o sıralarda tanışmış olamaz mısınız yani tanışmadınız mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır onu da arz ediyorum tekrar Baki Bey emekli olduktan sonra çok disiplinli planlı bir insan ilkelerinden hiç taviz vermeyen ödün vermeyen bir insan Baki Bey asker meslek hayatındaki arkadaşlarını zaten emekli olur olmaz, Baki Bey 83 yılında hemen siyasete soyundu. Doğru yol, Büyük Türkiye Partisine öncesine hemen bir hafta sonra o kapatıldı. Doğru Yol Partisi sürecinde bulundu. Şu ilkelerini çok iyi kullanan bir insan ben siyasete girdim benim dostlarım bu manada benimle ilişkilerimi müsaade etmedi, etmedi Baki Bey, etmedi çok ilkeli bir insan, avukatlıkta yapmayacağım dedi. Çünkü benim sevdiğim insanlar gelecek ben onlardan bir para ücret talebinde de bulunmam danışmanlık yaparım etmedim. ilkeli bir insan Baki Bey yani onu hiç kesinlikle müsaade etmedi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ben şunu soruyorum yani bürosuna uğradığın işte askerlikle ilgili olanlar kişilerle görüştünüz mü tanışmadınız mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır efendim, hiç karşılaşmadım emekli olanlardan gelenlerden varsa onlar ama onun içinde Hurşit Paşa falanda yoktur. Yani orda karşılaşmadım zaten zannediyorum Hurşit Paşa ben Baki beyle ilişkilerim kesildikten sonra emekli oldu Türk Silahlı Kuvvetlerinden. “

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bu avukat Abdülkadir Erdil, Baki Tuğ’un bürosuna geliyor muydu uğruyor muydu, tanışırlar mıydı?”

Sanık Kemal Aydın:”Tanışırlar, Baki beyde çok severdi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zamandan beri tanışırlar.”

Sanık Kemal Aydın:”Eski yıllardan MHP şeyine milliyetçilik duygularıyla. Baki bey Türk Silahlı Kuvvetlerindeyken de tanışırlardı. Çokta sever Abdülkadir beyde Baki beye abi der çok sever saygı duyar yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani avukat Abdülkadir Erdil devamlı gider gelir mi Baki Tuğ’un bürosuna?”

Sanık Kemal Aydın:”Çok sıkı olmasa da abi der saygı duyar çok ziyaret eder, bayramlarda falan ziyaret eder.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Aralarındaki ilişkinin boyutu nedir?”

Sanık Kemal Aydın:”Hatta Baki bey şunu da arz edeyim, Baki bey Doğru Yol partisindeyken Abdülkadir bey Abdülkadir abi bir dönem Doğru Yol partisine de girmeye, kayıt yaptırmak Doğru yol partisinde siyaset yapmak istediğini biliyorum. Yani abi bende senin yanında olmak istediğini biliyorum. Birde böyle bir siyasi akıbetle siyasi yakınlığı olan insandır. Ama benim 2002’den sonraki o süreçten sonraki yakınlıklarını hangi boyutta olduğunu bilmiyorum. Ama Baki beyi çok sever, saygı duyar şey yapmaz, emredersin abi der.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki avukat Abdülkadir Erdil gidip geliyor oraya sizde gidip geliyorsunuz, orada karşılaştınız mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Baki beyle ilişkilerimi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani Abdülkadir Erdil’i orada gördünüz mü?”

Sanık Kemal Aydın:”Baki beyle ilişkilerimin kesilmediği 2002 yılı öncesindeki süreçte tabi partide karşılaştım, Doğru yol partisinde bende karşılaştım Abdülkadir abiyle. Baki beyin bürosunda muhtelif zamanlarda denk geldim karşılaştım. 2002 öncesi Baki beyle olan ilişkilerimi kesmeden önceki yıllarda.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin kullandığınız 533 236 97 86 nolu telefonun HTS raporuna göre Baki Tuğ ile 30 Ocak 2001 ile 22 Mart 2002 tarihleri arasında bir görüşme dökümünüz var. Peki daha önceden görüşmediniz mi 2001 yılından önce herhangi bir görüşme yapmadınız mı Baki Tuğ ile?”

Sanık Kemal Aydın:”Telefonum yoktu ben cep telefonuna 2001 yılında zannediyorum cep telefonu sahibi oldum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani 2001 yılından önce herhangi bir telefonunuz yok muydu?”

Sanık Kemal Aydın:”Yoktu cep telefonum falan yoktu benim. Cep telefonu kullanmıyorum. Türkiye’de cep telefonunu en son kullananlardan insanlardan birisiyim. Olsaydı kullanırdım ya Baki beyle cep telefonuyla konuşurdum. Ama Baki beyle telefonla konuşmadan ziyade Baki beyi dinlemeyi, soru sormayı ona onu konuşturmayı kendime ihtiyat edilmiş bir insandım yani Baki beyle ilişkilerimde amacım Baki beyi özellikle yakın, birebir yakalayıp belirlediğim konularda onu konuşturmaktır, konuşturup not almak. Bu düşüncelerini düşünce dünyama katmaktır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Evet. Bu bir kurma heyetinden bahsettiniz herhalde yanlış hatırlamıyorsam. Ercüment Ovalı, siz, Neriman Aydın ve Hakan Erdem.”

Sanık Kemal Aydın:”Kemal Aydın başlarında benim, Neriman Aydın, Hakan Erdem evet.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi Hakan Erdem’in daha sonra bu şeyden koptuğunu söylediniz.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zaman kopmuştu?”

Sanık Kemal Aydın:”2007 yılıydı zannediyorum, 2007 yılı içerisinde.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”En son 14.11.2007’de bir görüşmeniz var, telefon görüşmesi.”

Sanık Kemal Aydın:”Herhalde en sondur bilmiyorum tarih ama 2007 yılı içerisindeydi. 2007 yılının sonlarına doğruydu zannediyorum kasım ayında.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Niçin kopmuştu?”

Sanık Kemal Aydın:”Ortağı olan ve başka arkadaşları onu bir cemaate benim şeylerini tasvip etmediğim bir cemaate yönlendirdiler. Onun için ilişkilerimi tahdit koydum Hakan ile, istemiyordum bir cemaate falan girmesini. “

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Melek Ünal’ı tanır mısınız?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır tanımıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine kullandığınız 533 236 97 86 nolu telefonunuzun HTS raporuna göre 10 Kasım 2007 tarihinde ve 21 Aralık 2007 tarihinde bir mesajlaşma var Melek Ünal ile.”

Sanık Kemal Aydın:”Melek Ünal?”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”

Sanık Kemal Aydın:”Hatırlamadım buyurun okuyun.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Taner Ünal ile de olabilir veya başka biride olabilir. Böyle bir şey hatırlıyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Melek Ünal diye hatırlamıyorum Taner Ünal olabilir. Yani Taner Ünal olabilir ama Melek Ünal hatırlamıyorum. Yani öyle bir ( bir kelime anlaşılamadı)”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Melek Ünal’ın zannediyorum Taner Ünal’In eski eşi.”

Sanık Kemal Aydın:”Yanlış yazılmış.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Diye biliyorum.”

Sanık Kemal Aydın:”Yok olmaz efendim. Yani Taner Ünal ile olur Taner Ünal’ın sadece tanıdığımı arz etmiştim nasıl tanıdığımı ama eşini falan tanımamam.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki böyle bir mesajlaşmanın içeriğini hatırlıyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır hayır. Taner Ünal’ın bana bayram mesajları yazdığını birkaç defa bayram mesajı vardır. İçeriğini okursanız bilmiyorum nedir. Bayram mesajı varsa vardır. Onun dışında bir şeyim yok.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Hangi konudaydı hatırlıyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Hatırlamıyorum sonra ben tutuklanmadan evveldi zannediyorum, bu işlerle kendisi tutuklanıp serbest kaldıktan sonra bana mesaj gönderdiğini hatırlıyorum yani Taner’in. Abi yüzümüzün akıyla çıktık diye bir mesaj hatırlıyorum. Taner Ünal’ın bana tutuklanıp tahliye edildikten sonra bir mesajı olabilir, sadece hatırladığım kadarıyla. Üzerinden çok zaman geçti, abi yüzümüzün akıyla çıktık ifadesi hatırladığım kadarıyla mesaj olabilir ama Melek Ünal tanımıyorum. “

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ercüment Ovalı’nın ATİ teknoloji özel sağlık hizmetler ticaret anonim şirketiyle bir ilgisi var mıdır?”

Sanık Kemal Aydın:”ATİ teknolojiyi kuran, hayata getiren Ercüment hoca, ATİ teknolojiyi kurup.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Volkan Kaplan.”

Sanık Kemal Aydın:”Kaplama, Volkan Kaplama emekli general. Türk diş

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”General Onun ( bir kelime anlaşılamadı) şirketiyle ne ilgisi vardır?”

Sanık Kemal Aydın:”Türk Tıpsan şirketten hisse aldı, biraz öncede arz ettiğim söz konusu oldu. Şirket hisse aldığı için kendi adamlarını Türk Tıpsan yönetimde insan bulunduruyor. Volkan Kaplama paşada onun için bulunuyor.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şirketteki görevi ne, genel müdür mü, yönetim kurulu başkanı mıdır, üyesi midir? Bir Volkan Kaplama.”

Sanık Kemal Aydın:”Bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptı sonra bir seçimde yönetim kurulu başkanı oldu zannediyorum, öyledir yönetim kurulu başkanlığı yaptı zannediyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Emekli zannediyorum.”

Sanık Kemal Aydın:”Emekli general.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Rütbesi neydi emekli olmadan önceki?”

Sanık Kemal Aydın:”Valla bilmiyorum ama tümgeneral herhalde( salondakilere hitaben;tuğ mu?) tuğgeneralmiş yani şeyini bilmiyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi ATİ teknoloji özel sağlık hizmetler ticaret anonim şirketi için genelkurmay başkanlığından bir talebiniz olmuştu. Acil belgeler bekliyor diye Ercüment Ovalı ile bir görüşmeniz var. “

Sanık Kemal Aydın:”Türk Tıpsan için yani Genelkurmay’a söyledik, söylediğimiz şey Türk Tıpsan’ın beklediği belgeler, o günde arz ettim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Evet. Peki Volkan kaplama bir emekli general asker.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Kendisinin bu konuyu talep etmesi daha uygun olmaz mı yani siz niye aracı oluyorsunuz da Volkan paşa kendisi talepte bulunmuyor veya kendisi direk görüşmüyor?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim, Ercüment hocayla Volkan paşa arasıda yönetimde bir sıkıntı niza oldu. O niza nedeniyle aralarına bir soğukluk girdi. Mevlüt kardeşim Volkan paşa ile şey arasında köprü oldu, beni de o nedenle kullandılar benimde görevim o. Yani onun gereği olarak bende bu işte bulundum söyledim. Şirketin işleyişinde.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Genelkurmay başkanıyla bir problemi vardı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Veya Genelkurmay’la.”

Sanık Kemal Aydın:”Ercüment hocayla Volkan kaplama arasında ATİ teknoloji şirketinin yönetiminde aralarında bir sıkıntı soğukluk girdi. Ercüment hocada bu talebini bu istenen talepleri Ercüment’e söylemedi Volkan paşa. Mevlüt aracılığıyla benim söylettirmemi istedi. Mevlüt’ü kullandı, benimde Volkan paşayla bir samimiyetim ileri düzeyde değil. mevlüt’e söyledi, Mevlüt’te bana abi şey istiyor komutanlık şeylerini istiyor belgelerini göndersin dedi bende onu söyledim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”O niza olduğunuz sıralarda hala ortaklığı devam ediyordu herhalde dimi o Volkan paşanın?”

Sanık Kemal Aydın:”Zaten o bozuldu o niza işi bozdu sonrasında nizaya bağlı olarak şirketin geleceği akamete uğradı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu yine kullandığınız 533 236 97 86 nolu cep telefonunun HTS raporuna göre ATİ teknoloji özel sağlık hizmetleri ticaret anonim şirketiyle görüşmeniz var 8 Ocak 2007’den 29 Haziran 2008 tarihleri arasında bir hayli görüşmeniz var. Bu kadar şirketle görüşmeniz.”

Sanık Kemal Aydın:”ATİ teknoloji telefonuyla özür diliyorum ATİ teknolojiyle mi görüşmem?”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”

Sanık Kemal Aydın:”Olamaz olmaz o yanlıştır o düzmece iştir. Benim Ercüment hoca dışında görüşmem olmamıştır ATİ teknolojiyle. Olamaz.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu telefonu ayrıca Ercüment Ovalı görüşüyor.”

Sanık Kemal Aydın:”Ben Ercüment benim konuşmalarım Ercüment Ovalı’ya ait telefonlarla konuşmalardır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ben şöyle izah edeyim.”

Sanık Kemal Aydın:”ATİ teknolojinin telefonlarıyla konuşma yoktur.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”0533 494 89 82 nolu cep telefonunu Ercüment Ovalı kullanıyor bu tapelerde öyle anlaşılıyor.”

Sanık Kemal Aydın:”Tamam ben.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu telefonda ATİ teknoloji özel sağlık hizmetleri ticaret anonim şirketine ait bir telefon onun adına kayıtlı.”

Sanık Kemal Aydın:”Olabilir bilmiyorum yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani görüşmenizi hep Ercüment Ovalı ile mi yapmış oldunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Kesinlikle ATİ teknolojiyle bir şeyim yoktu, benim görüşmelerim hocanın telefonuyla hocayladır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine kullandığınız telefon HTS raporuna göre Mesut Sezer ile görüşmeniz var. “

Sanık Kemal Aydın:”Doğrudur efendim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”3.7.2006 ile 10 Ağustos 2007 tarihi arasında.”

Sanık Kemal Aydın:”İsmini biliyorum da soy ismini bilmiyordum. Sezer.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Arada birkaç mesajlaşmışsınız.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ne konuştunuz, ne görüştünüz?”

Sanık Kemal Aydın:”Mesut ile tanıştıktan sonra Türk milleti meselelerine duyarlı bir insan olduğunu gördüm, o karşılaşmamızda Abdülkadir beyin bürosunda tanışmıştık, karşılaştık. Benimle frekansları uyan baktım Türkiye’de, o da beni sevdi. Onunla Türkiye üzerine meselelerimiz var yani konuştuğumuz şeyler Türkiye üzerine olan, Türkiye’nin benim sıkıntı gördüğüm şeyleri Mesut’ta sıkıntı gören insan onları paylaştık.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yüzyüze görüştünüz mü?”

Sanık Kemal Aydın:”Yüzyüze de iki defa görüştüm herhalde.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Nerelerde görüştünüz?”

Sanık Kemal Aydın:”Birisini ilk karşılaştığımız tanıştığımız gündü, yine terminalde karşılaştım aynı karşılaştığımız gün misafir karşılamaya gittim. Terminalde karşılaştım, tanıştığımız gündü. Orada sohbet ettim çay salonunda. Birde sonra yeniden Ankara’ya geldiği zamanda hatırlamıyorum tam öyle bir sohbet ettim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yalnız mıydı yanında başkaları var mıydı?”

Sanık Kemal Aydın:”Benimle Mesut beraber olduğumuzda ilk terminalde karşılaştığımızda benim karşıladığım arkadaşımda vardı. Ama diğer geldiğinde yalnızdı yanında kimse yoktu Mesut’un.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yine kullandığınız cep telefonu HTS raporuna göre bağımsız Türk Ortodoks kilisesiyle herhalde bu Sevgi Erenerol’a ait bir telefon 532 367 80 60 nolu cep telefonuyla görüşmüşsünüz. 7 Ağustos 2006 ile 31.7.2007 tarihleri arasında.”

Sanık Kemal Aydın:”Ben mi?”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Arada birkaç mesaj var. “

Sanık Kemal Aydın:”Sevgi hanımla telefonda konuştuğumu hatırlamıyorum yani Sevgi hanımla telefon konuşması yaptığımı hatırlamıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Vereyim inceleyin.”

Sanık Kemal Aydın:” Bu konuşmaların tümü bana ait mi, benim yaptığım konuşmalar mı?”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Size ait cep telefonu.”

Sanık Kemal Aydın:”Sevgi hanımla yaptığım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Kemal Aydın diye yazıyor ve 86 ile bitiyor.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet bana ait, hayır bu benim yaptığım konuşmalar olamaz bu düzmece bir şey. Sevgi hanımla telefonda konuştuğumu hatırlamıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ama HTS raporu veriyorum size.”

Sanık Kemal Aydın:”Bilemem yani Sevgi hanımla telefonda konuştuğumu hatırlamıyorum, konuştuysam da ya bu birdir ya ikidir. Ama konuştuğumu hatırlamıyorum. Bu düzmece bir hadisedir, bu bir sahte belgedir buradan Yüce mahkeme huzurunda arz ediyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bunu gerekirse tekrar isteriz ama yani şu anda bir belge.”

Sanık Kemal Aydın:”Valla ne isterseniz Yüce mahkemenin takdirindedir. Ama ben sevgi hanımla telefonda konuştuğumu hatırlamıyorum, konuştuğum varsa bu sayı ikiden fazla değildir. Bu bir düzmece olaydır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Orada fazla değil yani 6-7 görüşmeniz var arada mesajlaşma var.”

Sanık Kemal Aydın:”Bence var, yok hatırlamıyorum e varda hatırlamıyorum. Yani çünkü tanıştığım süreç içerisindeki şeyi biliyorum konuşmadım. Bir iki defa olabilir yani onu bile hatırlamıyorum konuştuğumu ama olamaz yani bu kadar konuşmamız mümkün değildir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Daha önceden konuşma mahiyetini anlattınız.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet konuşmamızın mahiyetini anlattım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”23 Haziran 2008 tarihinde Muhterem Bağcı ile bir telefon görüşmeniz var. Tape numarası 6689 13. sayfada. “

Sanık Kemal Aydın:”Evet efendim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şöyle diyorsunuz, Kemal Aydın, olsun Şırnak’a gitmek ile Ankara’da görev yapmanın, İzmir’de görev yapmanın ne farkı var? Şırnak bu ülkenin kutsal yurt köşesi değil mi Muhterem? Muhterem, abi ondan değil ki Fethullah çetesiyle uğraşıyorum burada. Kemal Aydın, ne yapalım en çokta Fethullah çetesine dahil olanlarda ülkücüyüm diyenler. Muhterem, ya hiç sorma yani ben onu anlamış değilim zaten de. kemal Aydın, niye anlayacaksınız biz bu konuları söylediğimizde biz kimseye söylemedik ki Fethullah çetesinin en büyük üyeleri yani onlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin altını oyan adamlar. Muhterem, yani. Kemal Aydın, onların en büyük üyeleri de en büyük destekçileri de ülkücüyüm diyenler. Muhterem Bağcı, hiç sorma abi ya. Kemal Aydın, tamam mı gerçekleri görün. Muhterem Bağcı, abi görüyoruz da bunlarla nasıl uğraşacağız bilmiyoruz. Şimdi burada baya bir sıkıntıdayız. Kemal Aydın, onlarla siz uğraşamazsınız, onlarla ancak devlet uğraşır. Onun zamanı var. Muhterem Bağcı, devlette uğraşacakta şimdi bunlar bizi ezmeye çalışıyor ne yapacağız Kemal abi? Kemal Aydın, ezsinler biraz ezilin bir şey olmaz. Muhterem Bağcı, yakında başka yollara da başvururlar bunlar komplo teorisi çok üretiyor bunlar. Kemal Aydın, e üretsinler size iftira etmeye devam edecekler canım benim. Muhterem Bağcı, valla en son bir iftira ettiler altından kalkamadık. Hala birileri mektup yazmışlar nokta nokta. Vay sen yazdın. Kemal Aydın, kardeşim bak bunlar mektup nokta nokta. Şimdi siz bunlara karşı tedbirli olacaksınız, kendinizi kendinize ihanet noktasında olabilecek şeyleri uzak tutacaksınız tamam mı canım benim? Muhterem Bağcı, tamam abi. Kemal Aydın, şimdi kendinize zarar verdirtmeyin onlara dikkat edin, onlar namussuzluk simgesidir. Onlar vatansızlar ama onların en büyük destekçileri bu ülkede ülkücüyüm diyenler. Muhterem Bağcı, evet evet. Kemal Aydın, tamam mı? en büyük destekçileri ülkücüyüm diyenler şimdi bu milletin neyse telefonda söylemeyeyim bu kadar yani söyleyeceğim şey çok şimdi söylediğin şeylerde canımı da sıktı, canımı sıkan şeyler merak etme bitiyor. Kendinize zarar verdirtmeyin onlara dikkat edin. Muhterem Bağcı, evet. Kemal Aydın, gerisi kolay tamam mı? Muhterem Bağcı, sen neredesin abi Ankara’da mısın? Diye devam ediyor. Bu Fethullah çetesinden bahsediyorsunuz bunun hakkında ne biliyorsunuz elinizde somut bilgi, belge var mı, bir izah eder misiniz?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim ben burada söylüyorum zaten söyledi çocuk. Nasıl bir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Ülkenin altını oyuyorlar diyorsanız zannediyorum.”

Sanık Kemal Aydın:”O düşüncelerin çoğu bana değil bu düşünceler Muhterem kardeşime ait düşünceler. Ama Fethullah yapılanmasının ben ona Fethullah yapılanması da demiyorum. Fethullah bu işin Fethullah Gülen bey bu işin sadece birileri adına taşeronudur. Fethullah Gülen bey şunun için söylemiyorum, Fethullah Gülen bey üzerinden Türkiye’ye saldırı yapılıyor dersem düşmanı saklamış oluruz arkasında. Esas düşman Amerika birleşik devletleri ve onun ortaklarıdır Türkiye için plan yapan. Fethullah Gülen bey sadece bu konuda bu planı yapanların Türkiye’deki eli ayağıdır, onun üzerinden kullanılır. Onun için ben Fethullah Gülen çetesi demiyorum. Onlar benim düşüncelerim değil. o düşünce bu işi küçültür, bu işin arkasında açılan büyük savaşı saklarlar aynen dünyanın açtığı bir savaşa terör örgütü savaşı demeye benzer bu iş. Bu malum olan bir düşüncedir, yaratmış bir hadisedir. Fethullah Gülen beyin başında bulunduğu organize ettiği bir hadisenin Türkiye’de eğitim kurumlarından her şeye kadar devlette çeşitli yerlere bu düşünceye sahip insanları oluştuğu bir hadisedir, böyle bakıyorum. Bunların içerisinde çok yakın tanıdığım arz ettim savunmamda da söz konusuydu zaten, söz konusu olduğu için arz ettim. Ben Fethullah Gülen hocanın, Fethullah Gülen hoca Amerika’ya sığınıncaya kadar teslim oluncaya kadar. Benim için Fethullah Gülen hoca efendiydi ve saygı duyuyordum kendisine. Minnettarlığımda var çocuğumu okuttum okulunda onun önderliğini yaptığı okulda ve çocuğum orada okumasaydı üniversite kazanamazdı. Biraz önce söz konusu olan Kürşat oğlum kazanamazdı. Minnettarım ona. Ama teslim olduktan sonra onun bu yaptığı öncesinde güzel gördüğüm hareketin başkalarının kontrolünde olduğunu düşünüyorum ben. Ama buradaki düşünceler zaten Muhterem Bağcı’ya ait. Muhterem Bağcı da o manada o düşünceye karşı olduğunu, yapılanları da anlatıyor orada söylüyor. Bende ona nasihat ediyorum telefon konuşmasında yanlış işler yapmayın diyorum sakın devlet çözer siz bir şey yapamazsınız burada her şeyi söylemişim. Ama buna rağmen bu telefon konuşmasıyla Muhterem Bağcı da bu davanın tutuklu sanığı yapılmıştır. Şimdi tutuksuz yargılanıyor bir konuşmadır üç buçuk yılda aramızda geçen bir telefon konuşması. Keşke telefonuna bakmasaydım bakmamak için çok direndim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi Fethullah çetesi diyorsun yani çete olarak niteliyorsunuz, bu kanıya nereden varıyorsunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Şöyle yani çete ben, Fethullah çetesi işini ben söylemem ona ait düşüncelerdir. Ben o çete düşüncesi ona ait bir düşünce. Ben çete diye ifade etmem, burada yani bir şey yok çete diye ifade etmem. Fethullah Gülen taraftarları da demem yani dememeye özen gösteririm. Çünkü o Fethullah hocanın hazırladığı bir olay değil bu hadise.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Konuşmanızda öyle geçiyor yani Fethullah çetesinin en büyük üyeleri yani onlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin altını oyan adamlar şeklinde beyanınız var, telefonda. “

Sanık Kemal Aydın:”Gördüğüm şey bu böyle. Amerikan emperyalizmi kontrolünde edilen bir hareket. Ha buraya nereden bu kanaate vardım, Fethullah Gülen hoca Amerika’ya sığınıncaya kadar bu düşüncenin sahibi değildim ve en yakın abi dediğim insana da Fethullah hocanın en yakını olan bir insana da sakın Türkiye’yi terk edip gitmesini söyle abi. Giderse bütün kanaatim değişir ve Fethullah hocayla ilgili ortaya konulan bütün düşünceler haklılık bulur kazanır dedim. O ağabeyim bana minnettarım ona çocuklarımın taksitlerini de ödedi okulun kendisine, münasebetimiz yok şimdi. Benim o şeyden bakışım nedeniyle. Senetlerini de ödedi. Giderse söyleyenler hakkında söylenenler doğru çıkar bende Fethullah Gülen hocaya sevgimi kaybederim, bağlarımı ve o söylenenlerin doğru olduğunu düşünürüm. Amerika’ya gittikten sonra Fethullah hoca için söylenen oluşturulan cemaatin emperyalizmin kontrolüne girdiği düşüncesini taşıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bunun dışında somut bir bilginiz belgeniz var mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Yok somut bilgi belge, bu genel çerçevedeki değerlendirmem. Yani biri şu şöyledir deme şansımız yok haksızlık olur.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Zannediyorum duruşmadaki beyanınızda Neriman Aydın’ın öldürülme ihtimalinden bahsettiniz.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bunu açar mısınız yani nedir öldürme ihtimali nerden kaynaklanıyor? Sizde zannediyorum kendinizin de öldürülme ihtimalinden bahsettiniz.”

Sanık Kemal Aydın:”Beyanımda değil efendim, bu ben tutukluyken kardeşim beni ziyarete geldi. Her hafta geldi Tekirdağ’a kendisi de tutuklanıncaya kadar Silivri cezaevine de geldi, neyse o da kurtuldu bu işten. Benimle birlikte hapis yatıyor. Bütün konuşmalarda vardır her geldiğinde kardeşime şunu söyledim tembihledim, bütün konuşma kayıtlarında vardır. Kızım seni öldürürler dikkat. Hep söyledim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Kim öldürecek?”

Sanık Kemal Aydın:”Düşman o kadar çok ki. Şimdi bunu öldürecekler dediğimde Türkiye Cumhuriyeti devletini algılamayınız. Ben onu söylediğim Türkiye Cumhuriyeti devletini söylemedim. Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir şeyinde yabancı güçler hakim noktada. Ben nasıl yaşadım yaşadığım o akıbeti, burada söz konusu olduğu için arz etmek durumunda kaldım. Neriman kardeşim dışında kimse bilmiyordu. Ben bunu yaşamış insanım ve nitekim kendisini korumasaydı, bir araba altında kalabilirdi, bir yerde kalabilirdi. Onun yaşadıkları var ben tutukluyken içeride. Bunlar bu olayı arz ederken saygı değer yargıcım, bu bir savaştır dedim. Biz burada bir suçun karşılığı olarak bulunmuyoruz. Bir savaşın bir planlı savaşın burada bulunuyoruz. Ben bunu bir insanım, onun için onu uyarıyorum. “

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin içinde mi aynı tehlike söz konusu?”

Sanık Kemal Aydın:”Ben yaşadım bile yani kesinlikle. Eğer mekan ben emekli olduktan sonra benim için emniyetli olan konur sokak 39 numara Buluş kıraathanesinde oturmasaydım aynı akıbeti çok önce bana yaşatırlardı hiç şüphem yok ve ben bunu çocuklarıma, anneme 80 yaşındaki anneme, karıma, çocuklarıma söyledim. Benim öldürürler bir gün ola ki cenazemi bulamazsanız sakın hiç üzülmeyin. Ama, çocuklarıma da söylüyorum şimdi buraya geldiklerinde, dikkat edin araba kullanıyor ikisi de. arabalarınıza size kaza yaptırırlar sizi öldürürler.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sizi öldürme teşebbüsünde mi bulundular veya Neriman Aydın’ı?”

Sanık Kemal Aydın:”Evet. Bana oldu ona da deneyebilirler, yatmasın diye uyardım onu. Bu şeyim hala geçerlidir. Yani buna yürekten inanıyorum öngörülerimde yaşadım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bununla ilgili kaygılarınızı, şikayetlerinizi resmi mercilere bildirdiniz mi?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim, hayır ben o yaşadığım talihsiz hadisede, Türkiye Cumhuriyeti devletinin koca bir devletinin istihbarat örgütünün haberdar olmamasını düşünemiyorum, hiç düşünmüyorum. Beni bu manada kınayabilirsiniz, yanlış düşünüyorsunuz diyebilirsiniz, ona da saygı duyarım. Ben o yaşadığım hadisede mutlaka Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemli istihbarat kurumunun haberi olduğunu düşünenlerdenim. Onun içinde gerek duymadım. Bundan sonra da olursa bulunmayacağım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki herhangi bir tehdit aldınız mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Muhtelif zamanlarda oluyordu. Bir devletin diplomatları sizinle görüşmek için hiçbir misyonum yok benim. Ne para sahibiyim ne makam sahibiyim, ne siyaset yaparım çıkıyorlar telefon ediyorlar. Telefonlarda gizli değil açık telefon olduğu için zaten ( bir kelime anlaşılamadı) sizinle görüşmek istiyoruz. Ben falan elçilikte diplomatım.”

Mahkeme Başkanı:" Amerikan ( bir kelime anlaşılamadı)”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır İsrail büyükelçiliği buda efendim, buda bir başka.”

Mahkeme Başkanı:" Başka bir şey.”

Sanık Kemal Aydın:”Tabi efendim bunu arz edeyim. Yani İsrail, bir gün telefonum çaldı yine kahvede oturuyorum. Telefon numarası var olduğu için açtım, ben adını söyledi çok güzel Türkçe konuşuyor İsrail büyükelçiliğinde diplomatım dedi. Buyurun dedim. Sizinle görüşebilir miyim dedi. Buyurun dedim. Telefonunuzun numarası açık olduğu için görüşebilirsiniz dedim. Bana o günde müsaittim, tedbir almak açısından kendi açımdan bugün müsait değilim yarın görüşelim. Oturduğum kahvenin adresini verdim, geldiler kaç kişi gelebiliriz dedi. Kaç kişi gelirseniz gelin dedim. Çıktı geldiler benimle telefonda üç saat kahvenin önünde sohbet ettiler benimle, anlattılar. Niye İsrail aleyhtarlığı yapıyorsun dediler bana, niçin yapıyorsun. Bende kendilerine ben benim Yahudi düşmanlığı diye bir düşüncem yok. o bir inanıştır herkesin inancına da saygı duyuyorum. Benim İsrail’in politikalarını, Türkiye’nin menfaatleri açısından bölge menfaatleri açısından uygun görmüyorum dedim. Tekrar görüşebilir miyiz dediler. Ne zaman isterseniz konuşurum dedim. Şimdi bunları yaşamış bir insanım. Öncesi de var. Bunları yaşadıktan sonra siz öyle şeyler düşünmez misiniz? Yüce mahkemeye savunmamı arz ederken söyledim, benim burada İsrail adına söylediklerim, Siyonizm adına söylediklerim çok korkunç şeylerdir. Benim bundan sonraki hayatımın ne olup olmayacağını ben tahmin edebiliyorum. Ama ben bunları Türk milletinin tarihinde çok önemli kalsın diye söyledim. Bu sadece benim için olsa hiç önemli değil. Ben bunları burada Yüce mahkeme huzurunda arz ederek, benim çoluk çocuğumun da geleceğini tehlikeye atmış bir insanım. Ama olsun bu millet davasında olsun diyerek bunları hiçbir kenara koydum, önemli değil. bilerek arz ettim mahkemeye. Bunlar çok müthiş tehlikelerdir efendim. “

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Son bir sorum daha olacak.”

Sanık Kemal Aydın:”Buyurun efendim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu soruyu cevapladınız ama başka değişik bir şekil cevapladınız, ben tekrar sormak istiyorum. Ercüment Ovalı ile 14 Ocak 2008 tarihinde yapmış olduğu bir telefon görüşmesi var tape numarası 6548 sayfa no 395 Kemal Aydın olarak şöyle diyorsunuz; Allah kolaylık versin açan Allah büyüktür Türklerin, Türklerin yaratanı Türk çocuklarına doğru iş yapan Türk çocuklarını doğru iş yapan Türk çocuklarını yarım koymayacaktır nasıl olsa ben sizi paraya boğacağım. Şaşıracaksınız kardaş devlet boğacak ben boğmayacağım diyeceksiniz ki bugünleri de görecek miydik diyeceksiniz burada bir Ercüment Ovalı’nın devlet tarafından paraya boğulacak olmasından bahsediyorsunuz, nasıl paraya boğacak?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim öncesi var bu işin öncesi, onlar şirketle ilgili konulardır yaşadığı sıkıntılarla ilgili konular pes etmek üzere yaptığı şeylerin karşılığını bulamıyor zor durumda yaşıyor. Ona moral vermek için devlet diye de kastettiğim yani Türk Tıpsan’ın hisselerini aldırtırız seni paraya boğarlar seni bu işten kurtulursun o sıkıntılar için.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani bu ATİ Teknoloji şirketiyle ilgili olduğu için mi Ercüment Ovalı bu paraya boğulacak.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet efendim, evet efendim, evet, evet efendim yani evet sıkıntı yaşıyor pes etmek üzere çok şartlarda ona moral. Devlet seni paraya boğar boğarız hisselerini onun için.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bu şirket yani devletten bir defa mı iş alıyor ihale alıyor yoksa.”

Sanık Kemal Aydın:”İhale alma değil efendim bu şirket ATİ teknoloji özür diliyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Devletle ne gibi iş yapacak ki paraya boğulacak?”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim bu şirket Ercüment Hoca bir bilim adamı dünyanın dahi bilim adamlarından biri kök hücre üzerine. Kendinin tıp alanında kendisinin buluşları var 7-8 tane. Kök hücre üzerine çalışmalar onları getirip dünyaya pazarlanması özellikle kanser konusundaki hadiseler bunu yapıyor. Bu ihale şirketi filan değil ATİ Teknoloji ihaleye giren falan bir şirket değil. Ercüment Hoca’nın bilim dünyasından ürettiği kök hücre üzerine ürettiği hadiselerin dünyadaki pazarlamasını yapma bunların.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Bu kök hücre ili ilgili olarak Ercüment Ovalı’nın Bedrettin Dalan ile görüşmesi söz konusu olduğu konusunda beyanlar var yani sizin beyan Durmuş Ali Özoğlu’nun. Bu konuda yardımcı olacakları konusunda beyanları var.”

Sanık Kemal Aydın:”Şirketin ürettiklerini dağıtma.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu şirketten, devlet devletten kastınız nedir? Bedrettin Dalan ile bu kök hücrenin olmasının nasıl şey yani devlete mi verecek bu kök hücre ile ilgili projesini yoksa Bedrettin Dalan’a mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır efendim. Devlet yani, Türk Silahlı Kuvvetleri ait o vakıf bahsettiğim vakıf zaten şirketin üyesi. Şirket o üretimleri yapılsa zaten Türk Tıpsan şeyini alacak hisseleri alacak gelirlerini. Bedrettin Dalan Ercüment Hocanın ürünlerinin İstanbul’da hatta Türkiye’de pazarlanmasını istiyor bizim üniversitemiz aracılığı ile yapıyor birde üretmek başka bir de pazarlama, Dalanla ilişki bu pazarlama konusunda dalanla olan diğeri farklı bir olay yani hisselerini alıp.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki kök hücre projesi tamamlanmış bir proje mi yani kesin netice alınmış mı?”

Sanık Kemal Aydın:”Tabi dünyanın geldiği noktada çok ileri noktalara gelmiş bir hadise bilimin bir hadisesi ama Ercüment Hoca bu davayla ilişkili bulunarak o hadisi şimdilik baltalandı. İnşallah.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Yani tıbbı çevrelerde kabul edilebilir bir proje mi?

Sanık Kemal Aydın:”Evet, evet tabi efendim. tüm dünyanın kabul ettiği üzerinde çalıştığı en önemli hadise o zaten.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Ercüment Ovalı’nın veya bu ATİ Teknoloji şirketini devletle başka yaptığı işler var mı sadece bu kök hücre projesiyle mi sınırlı?”

Sanık Kemal Aydın:”Evet bu kendisine ait olan hadiseyle başka bir şeyle alakası yok.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi devlet dediğiniz Genelkurmay Başkanına mı ortak olacak şirket.”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde olduğunu düşündüğüm şirket ilişkileri nasıl Genelkurmay’la bilmiyorum. Tıpsan şirketi bir vakıf askeri vakıf.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Devlete ait bir şirket midir? Yoksa özel bir şirket midir?”

Sanık Kemal Aydın:”Vakıf o, vakıf kuruluşu askeri vakıf.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”İsmini söyleyebilir misiniz?”

Sanık Kemal Aydın:”Türk Tıpsan diye biliyorum. Türk Tıpsan diye biliyorum vakfın adını eksik söyleyebilirim fazla.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”O vakıf bu şirkete ortak olacak hisse alacak.”

Sanık Kemal Aydın:”Evet, hisse, hissedarıydı zaten ama hissesi azdı şirket sıkıntı yaşıyor maddi bakımdan daha fazla hisse alarak o sıkıntıyı gidermesini Türk Tıp san’ın talep o. Devlet sizi paraya boğacak şeyleri onun moral şeyini.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:”Sorularım bu kadar teşekkür ederim.”

Sanık Kemal Aydın:”Ben teşekkür ederim efendim.”

Mahkeme başkan:”sanık müdafii buyurun avukat bey. Müvekkilinize soracağınız bir soru var mı?”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan söz istedi, verildi:"Efendim bende izin verirseniz bir iki tane soru sormak istiyorum. Çok basit olarak sormak istiyorum Kemal Bey, Ergenekon terör örgütü mensubu olmakla suçlanıyorsunuz böyle bir örgütün varlığına siz inanıyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır, asla inanmıyorum böyle bir örgüt yok asla da olmayacak. Bundan sonraki süreçte de birileri isteseler de dünya da bir araya gelse böyle bir örgüt kurulmayacak, kuramayacaklar.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”izninizle ikinci soruya geçmek istiyorum. resmi veya gayri resmi bir örgüt mensubu musunuz? Gerçi bu soru soruldu ama yeniden bende sormak istiyorum.”

Sanık Kemal Aydın:”O ne manada dernek, parti, falan.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Ne olursa olsun yani dernek, vakıf, parti hatta platform, hareket.”

Sanık Kemal Aydın:”Hiçbir eyvallah, hiçbir yere, buna hiçbir yere üye değilim, münasebetim yok ilişkim yok. “

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Örgütsel bir toplantı yaptınız mı yahut ta örgütsel denilebilecek bir toplantı içerisinde bulundunuz mu? Bizzat tertipleyicisi oldunuz mu?”

Sanık Kemal Aydın:”Hayır hiçbir toplantı tertip etmedim ben bulunduğum yerlerde insanlarla birebir sohbet toplantılarım olmuştur evimde, davet edildiğim yerde toplantı, niteliğinde hiçbir şey yapmadım.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Peki gizli askeri bir örgütlerin içinde bulunduğunuz mu?

Sanık Kemal Aydın:”Askerliğimi yapmadım, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu değilim hiçbir zaman olmadım. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kutsal kendi düşünce dünyamda kutsaliyet atfeden bir insanım öyle bakıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bakışım devletimi benim Türk milletinin hayatında devletlerimi hep ordularımız korumuştur. Onun için bu bakımdan ben Türk Silahlı Kuvvetleri’ne esas devletlerim ve yakınlığım bu sevgi ile ilgilidir.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Pekala son bir soru daha sormak istiyorum başkanım. Birlikte yargılandığınız diğer sanıklarla nasıl bir bağlantınız ya da yakınlığınız var, fikri ya da ideolojik bağlantı açısından bu soruyu cevaplandırır mısınız?”

Sanık Kemal Aydın:”Birlikte yargılandığım insanlar içerisinden sadece Neriman Aydın Hanımefendi kız kardeşim, Ali Özoğlu Bey tanıdığım dostum olan bir insan, İbrahim Özcan Bey dostluğum tanışıklığım ileri düzeyde değil ama Ali Bey vasıtasıyla tanıdığım bir insan söz konusu olan Mehmet Ali Çelebi, Noyan Çalıkuşu, Eren Mumcu ve Yaşar Tozkoparan bir de iki defa görüştüğüm tanıdığım Hasan Hüseyin Uçar tesadüfen tanıdığım insanlar bu uydurma savaşın benim gibi mağduru durumundadırlar. Hatice Bahtiyar tutuksuz yargılanın özür diliyorum Ercüment Ovalı, tutuksuz yargılanan, Doğukan Yorulmaz tutuksuz yargılanan iyi ki çok daha insanla konuşmadım, ilişki kurmadım yoksa burayı doldururlar.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Peki diğer burada bulunan sanıklarla irtibatınız. Bu manada soruyorum.”

Sanık Kemal Aydın:”Diğer burada bulunan sanıkları bu değerleri insanları şimdi tabi onları seviyorum aynı kaderi paylaşıyoruz ama.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Ben kişisel ilişkinizi sormadım yani fıtri olarak.”

Sanık Kemal Aydın:”Burada tanıdım, eyvallah hiçbir ilişkim olmadı burada tanıdım.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Efendim teşekkür ediyorum. sorularım bu kadar eğer izin verirseniz soruları sormak istediklerim var onu da oturarak buradan okumak istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Buyurun, buyurun, buyurun sizde oturabilirsiniz.”

Sanık Kemal Aydın:”Saygıyla selamlıyorum.”



Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Ayhan Okutan:”Sayın Başkanım Saygıdeğer heyeti, dünyada üç meslek grubuna cübbe giyme hakkı verilmiştir. Din adamları, bilim adamları, ve hukukçular. Cübbe giyen kişinin sadece vicdanına ve inandığı Allah’ına karşı sorumlu olduğunun ifadesidir. Bu nedenle sayın heyetin taleplerimizi cevaplandırırken hiçbir baskı veya telkin altında kalmaksızın sadece vicdanlarının sesini dinleyeceğini ve evrensel hukuk kurallarını göz önünde tutarak karar vereceğini biliyorum. Sayın mahkemeden merhamet ve atıfet beklemiyoruz. Ancak Sayın Mahkemenin adaletle hüküm vereceğine inancımızda itikadımızda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Sayın Başkanım, güvenlik ihtiyacı toplumun devletin korunmasının en temel nedenidir ancak asıl olan özgürlüktür. Güvenlik özgürlük ihtiyacının temini için şarttır. Ama güvenlik için özgürlükten vazgeçmek söz konusu olmamalıdır. Amerikan başkanı Lincon’a isnat edilen bir söz vardır. Güvenlik için özgürlükten vazgeçenler sonunda her ikisinden de olurlar. Devlet elbette ki kişi güvenliğini temin etmelidir ama bu görevini ifa ederken özgürlükleri özüne dokunulmamalıdır aksi takdirde güvenlik derken insanlığın mütemmim cüz olan özgürlüğünü yok etmiş oluruz. Sayın mahkemede görülmekte olan davada teknik takipte elde edilen ve suç unsuru taşıdığı iddia edilen bilgiler yanında davanı özü ile ilgisi olmayan pek çok özel görüşme metni de yer almaktadır. Burada birey özgürlüğünü korumakla yükümlü olan savcılığın işlediği vahim bir hata vardır. Bu kişisel görüşmelerle ilgili olarak müvekkilim sorguya çekilmektedir. Sayın Başkanım, müdafi olduğum Kemal Aydın 2 yıla yakındır tutuklu bulunmaktadır. Sayın savcılığın iddianamesinde dile sürdüğü iddialar ve bu iddialarını dayandırdığı delilleri gözden geçirdiğimizde iddiaların ve delillerin zayıflılığı daha iyi anlaşılacaktır. Muhayyel bir gizli örgütün mensuplarının daha ciddi delillere dayalı suçlamalara muhatap olmaları, suçlama dayalı delillerin daha güçlü olması beklenirdi. Kahvede oyun oynayanların aldıkları puanları yazdıkları yaz bozlar üzerine yapılan gelişi güzel karalamaların örgüt dokümanı olarak değerlendirilmesindeki ciddiyeti sayın heyetin takdirine bırakıyorum. Doktor İhsan Oktay Anar’ın, Puslu Kıtalar Atlası isimli romanında bir gizli haber alma örgütünden söz edilir. Bu örgüt doğrudan padişaha bağlı olarak çalışmakta ve merkez olarak da sarayın altına kullanmaktadır. Gün gelir padişah ölür ve yerine geçer. Bu gizli haber alma örgütünün lideri yeni padişaha görev arsında bulunur. Ancak yeni padişah böyle bir haber alma örgütünün varlığından haberdar değildir, aslında kimse haberdar değildir. Örgüt varlığını kimseye inandıramaz, orda güzel bir cümle vardır gizli örgüt gizliliğinin kurbanı olmuştu. Sayın mahkemenin huzurunda da görülmekte davada bir gizli örgütten söz edilmektedir, bu nasıl bir örgütse gizli örgütlere hâkim olan gizlilik ilkesini bir yana bırakmakta faaliyetleri için ajanda kullanmakta, 40 yıldır aynı telefon rehberini kullanmakta, teknik takibe konu cep telefon numarasını kullanmakta, tüm görüşmelerini eylemlerini yazılı olarak kayıt altına almaktadır. Karargâh olarak kullandığı yerler ise 80’lik bir ninenin kullandığı baba evi. Emniyet mensuplarının da sıklıkla uğradığı bir kahvehanedir. Kemal Aydın ve diğerleri arasında emir komuta zinciri yoktur. Hiyerarşi yoktur, arkadaşlık dostluk ve sevgi bağı dışında bir bağ yoktur. Sosyal ilişkileri içerisinde gerek görev ve gerekse arkadaşlık, dostluk veya siyasal ilişkiler arasında kurulan bağlantıların örgütsel bağlantılar olarak düşünülmesi, değerlendirilmesi var olan bir örgütün ortaya çıkarılması gayretinden çok bir örgüt yaratma gayretini düşündürmektedir. Bu bağ dışında bir örgüt bağı aramaktaki ciddiyetin takdirini sayın mahkemenin takdirine bırakıyorum. Aralarındaki abartılı sevginin suç unsuru olarak nitelendirilmesini anlamakta zorluk çekiyoruz. Örgütün karargahı denilen iki yerden biri bir kahvehane ötekisi de neredeyse kendi bardağına su koyabilme yetkisine sahip olmayan ve Neriman Aydın’ında yaşadığı ana evidir. Delil olarak sunulan belgelerin büyük bir kısmı internette indirilmiş her internet kullanıcısının e-mail trafiği ile birbirlerine yolladığı umumi bilgi ve belgelerdir. Tabi birçoğu amiyane tabirle geyik muhabbetinden öteye gitmeyen telefon görüşmeleridir. Telefon görüşmelerini bir kısmı anılarak ve bu arada özel hayatın korunması ilkesi de ihlal edilerek kes yapıştır yöntemi ile elde edilen deliller suçlamaları esas alınmıştır. Yasanın aradığı kurullara uyularak yapılan ve çok zamanda bu kurallar teğet geçilerek yapılan telefon ve ortam dinlemelerle bir çeşit korku imparatorluğu yaratılmaya çalışıldığı düşüncesi sadece politik tavrı olan vatandaşların değil sıradan vatandaşların dahi ortak düşüncesi korkusu olmuştur. Bu yöntemlerle elde edilen bilgilerin suç delili olarak nitelendirilip iddianameye dayanak yapılmasındaki amacın ne olduğu tahmin mümkün değildir. Sadece telefon numaraları üzerinden değil, e-mail numaraları üzerinden de dinleme izni alındıktan sonra dinlemelerin suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle imha edildiğini bildirmiş olduğu ancak imha edilmeyen bir kısmı internet siteleri ve gazetelere servis edilme hususu daha çok yine gazete başlıklarına düşmüş bulunmaktadır. Sıradan vatandaşların dahi dinlenmiş olduğu korkusu paranoyası yaşadığını inkar mümkün değildir hal böyle iken sırf dinleme kayıtlarına bağlı yargılamanın adaletli karar vermeye dayanak olmayacağı olamayacağını düşünüyoruz. Müdafi bulunduğum Kemal Aydın’ın ısrarla ve inatla üzerinde durduğu ve ifa ettiği gibi gizli aleni hiçbir örgütle resmi gayri resmi rabıtası yoktur. Hiçbir partinin, vakfın, siyasi hareketin, platformun mensubu değildir. Bu amaçla gizli toplantılar yapmamıştır. Sayın savcılığın sanıklar arasında hiyerarşik bir ilişki olup olmadığı sorularına hep aynı cevabı vermiştir. Legal illegal hiçbir yapılanma içinde değilim öncelikle şunu belirtmek gerekir ki suçun manevi unsuru olan kasıt unsuru da gerçekleşmiş değildir. Kemal Aydın iddianamede ileri sürüldüğü gibi devletin temel nizamını değiştirmek amacıyla bir örgüt kurmak, kurulan bir örgüte dahil olmak, bu örgüt içinde sempatizan veya aktif militan ya da yönetici olarak yer almamıştır. Hiçbir şekilde emir almamış emir vermemiştir. İstihbarat çalışması denilen faaliyet gazetelerden, internet sitelerinden bilgilerin paylaşılmasından ibarettir. Mail adresi kullanan her kullanıcının mail adresine savcılığın örgüt iddiası isnat ettiği bilgilere benzer pek çok spem denilen davetsiz misafirlerin gönderdiği e-mailler gönderilmektedir. Spemlerle uğraşmakla uğraşmak her kullanıcının maruz kaldığı bir durumdur kimin ne amaçla gönderdiği belli olmayan belki de amaçlı olarak bir yerlere sevk edilen servis edilen bir takım insanlar hakkındaki doğru yanlış bilgilendirmelerden ibaret bilgisayar çıktılarının böylesine önemli bir dava dosyasında delil olarak yer almasını hayretle karşılıyoruz. Müdafiini üstlendiğim Kemal Aydın’ın memleket ve millet sevgisi dışında suçu bulunmamaktadır. Kemal Aydın emekli SSK’lı olup, mazbut bir aile babasıdır. Hakkında tutuklanmasının devamını gerektirecek yeterli deliller yoktur bu sebeple tutukluluk halinin devam etmesi aşırı telafisi imkânsız mağduriyetine neden olmaktadır. Arz ve izah ettiğimiz nedenlerle tahliyesine karar verilerek şimdilik tutuksuz yargılanması için gereğini saygılarımla arz ederim.”

Sanık Kemal Aydın’dan soruldu.

Mahkeme Başkanı:"Dinlediniz müdafiinizin savunmasını.”

Sanık Kemal Aydın:”Dinledim evet efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Katılıyor musunuz?

Sanık Kemal Aydın:”Katılıyorum efendim.”

Bu arada sanığın çapraz sorgusu sırasında avukat Şule Gökyay Ağazade’nin de geldiği görülmekte huzurdaki yerlerine alındı.

Daha önce verilen ara kararlar gereği yazılan müzekkerelere gelen cevaplar okundu.

Mahkeme Başkanı:"07.05.2010 tarihli oturumun 3 nolu ara kararı gereği; resen davaya müdahil olma talebinde bulunan Dilek Bozkaya ile ilgili Cumhuriyet savcılığını yazılan yazıya verilen cevapta, bu kişi hakkında 2010/857 sayılı dosyada soruşturma yapılmakta olduğu bildirildi. 17.04.2010 tarihli oturumun 4A-B nolu ara karar gereği Sanık Mustafa Dönmez’in talebi ile ilgili olarak 3 Ocak 2009 tarihinde Gölbaşı ilçesinde yapılan kazı çalışmaları ile ilgili kamera görüntülerini içerin bir adet CD’nin gönderildiği. 17.04.2010 tarihli oturumun 7C nolu ara kararı gereği resen, Sanık Fahri Süslü ile ilgili yazılan yazıya İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden, verilen cevapta bahse konu 05394215859 numaralı telefona suç unsuru görüşmelerin bulunduğu CD’nin belirtilen kayıt sırasında bulunabileceğinin bildirildiği. 17.04.2010 tarihli 7C nolu ara kararı gereği resen Sanık Fahri Süslü talebi ile ilgili olarak, yine İzmir Cumhuriyet başsavcılığından gönderilen cevabi yazıda, bahse konu 2006/287 soruşturma nolu dosya içerisinde sanık Fahri Süslü’ye ait ses kaydına rastlanmadığının bildirildiğine. 17.04.2010 tarihli oturumunun 6E-C nolu ara kararı Sanık Mustafa Dönmez’in talebiyle ilgili olarak, İstanbul emniyet müdürlüğünden gelen cevabi yazıda kendisine iade edilmek istenen malzemelerini eşine iade edilmek istenmesinin kabul edilmediği kendisinin de malzemeleri teslim almak istemediğini bildirdi buna da ayrı evrakların gönderildiği. 17.04.2010 nolu oturumun 6D nolu ara kararı gereği Sanık Mustafa Dönmez’in talebi ile ilgili olarak Kocaeli 2 nolu F tipi cezaevinden Sanık Emin Gürses ile ilgili kayıtların gönderildiği. 09.04.2010 tarihli oturumun 9 nolu ara kararı ile ilgili Sanık Mustafa Özbek’in müdafiinin talebi ile ilgili olarak yapılan mali soruşturmanın uzunca bir zaman alacağı belirtilerek bununla ilgili araştırmanın 2010/857 soruşturma nolu evraka devredildiği ve mali araştırmanın bu numara üzerinden devam ettiği sonuçlandığında raporun mahkemeye gönderileceğinin bildirildiği. 09.04.2010 tarihli 1 A nolu ara kararı gereği Sanık Adil Serdar Saçan müdafiinin talebi ile ilgili olarak, 23-26 Haziran 2008 tarihleri arasında bu Sanık hakkında teknik takip kararı alınmadığı ve bu konuda herhangi bir rapora rastlanmadığının bildirildiği. 03.11.2009 tarihli oturumun 16 A ara nolu ara kararının gereği Sanık Hasan Ataman yıldırım’ın talebi ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığından istenen belgelerin daha önce gönderildiği bu kez de suretlerinin gönderildiğinin bildirildiği anlaşıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Sanık Kemal Aydın ve müdafiinin sorgu ve savunma işlemlerinin tamamlandığından mahkememizin dosya üzerinden almış olduğu 28.04.2010 tarih ve 2010/275 değişik iş sayılı kararı ile halen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesinde tedavi altında bulunan Tutuklu Sanık Levent Ersöz’ün video-konferans yöntemiyle, sorgu ve savunmasının tespitine. Bu işleme alınan karar doğrultusunda başlanmak üzere oturuma 02.06.2010 günü saat 09:00’a kadar ara verilmesine oy birliği ile karar verildi. 01.06.2010


BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 127251



Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin