13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə2/7
tarix01.08.2018
ölçüsü0,75 Mb.
#65111
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Bedirhan Şinal’ın akrabalarının hiçbirini tanımıyorum. Biz Metris cezaevine alındığımızda ben Seyhun Zayim’e sordum dedim ki Seyhun Zayim bu insan kim. O da bana dedi ki bizim ocağımıza gelen, yardım ettiğimiz bir insan. Kötü bir insan değildir böyle niye yaptı bende anlamış değilim. Hani ilk, ilk gün bana söylediği bu. Ama birileri tarafından yönlendiriliyor mu ama başka şeyler mi var bende bilmiyorum dedi. Ben Bedirhan Şinal’ın dayısının da burada olduğunu öğrendim. Anneannesinin de 12 Ağır Ceza Mahkemesinde çağırıldığından dolayı anneannesi olduğunu öğrendim ama şunu kabul etmeniz gerekir ki efendim şimdi bu kadar karışmış bir dosyada Bedirhan’ın ne söyleyeceği belli olmayan bir dosyada benim anneannesiyle görüştürmem de benim cahilliğim olur. Hani çünkü Bedirhan’a Bedirhan’ın 12 Ağır Ceza Mahkemesinde söyledikleri, yaptıkları, anlatmış olduğu ifadeler bana diyor çizilen yolda yaptığım şeylerdi. Çizilen yolda bizi zaten devamlı bir şekilde ortaya atan, bizi suçlu olarak göstermeye çalışılan bir yoldu. E şimdi bir de ben anneannesiyle irtibat kursam anneannesi de çıkıp ben bu insanlarla görüştüm dese benim için çok ciddi bir tehlike arz eder efendim. Yani ben böyle bir tehlikenin içerisine girmektense yani uzak durmayı yeğlerim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir görüşme talimatı vermediniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır efendim, hayır vermedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dilekçe yazıp kendisinin mahkemeye sunması için herhangi bir avukatınıza talimatınız olmadı öyle mi Hakan Karakaş’a?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anneannesinin yazmış olduğu dilekçe mi efendim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anneannesinin mahkemeye vermiş olduğu dilekçeyi mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok, yok.”



Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoksa Hakan Karakaş’ın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan, Bedirhan Şinal’in mahkemeye sunmuş olduğu dilekçe var. Bu dilekçeyi tabi ki öncelikle kendisine Hakan Karakaş tarafından iletildiğini iddia ediyor. Şöyle diyor; Bedirhan ifadeyi kendin net olarak temize geçersin üst başlığının altında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Beşiktaş dosya numarası 2009/31 esas. Sayın Başkanım ve Değerli üyeler, yaklaşık 1 buçuk senedir yargılanmış olduğum Cumhuriyet gazetesine molotof attığım olayla ilgili tüm gerçekleri anlatmak istiyorum. Ben Cumhuriyet gazetesine molotof attıktan sonra yakalanmamın ardından terörle mücadele şubesinde vermiş olduğum ilk ifadem gerçek olanıdır. Zaten ilk ifademde mahkeme huzurunda verdiğim dilekçemde terörle mücadele şubesinde verdiğim ifademi doğrulamaktadır. Bu ifademde olayda payı olan herkesi tek tek anlatmıştım. Bu ifademde bahsettiğim kişilerin dışında kimsenin olayla ilgisi yoktur. Bu olay ile Fatih Derdiyok’un, Murat Aplak’ın ve Boğaç denilen kişinin uzaktan yakından ilgisi yoktur. Fatih Derdiyok’un, Murat Aplak’ın ve Boğaç denilen kişinin uzaktan yakından ilgisi yoktur. Fatih Derdiyok’un ve Murat Aplak’ın tek suçu olaydan önce şans eseri beni görmeleri, benimle karşılaşmaları, bana selam vermeleri ve benimle konuşmalarıdır. Ben terörle mücadelede ifade verdikten sonra tutuklanarak Bayrampaşa cezaevine götürüldüm. Burada kaldığım kısa süre içerisinde diğer mahkûmlardan Boğaç denilen kişinin adını ilk defa duydum. Boğaç denilen kişi hakkında diğer mahkûmlar 1 ay önce başka bir cezaevinden tahliye olduğu konusunu konuşuyorlardı. Bu kişinin kim olduğunu mahkûmlara sorduğumda tanınmış bir kişi olduğunu öğrendim. Daha sonra eğer bu kişinin adını ifademe eklersem hem yapmış olduğum olay çok konuşulur hem dosya daha kalabalık olur ben de aradan daha çabuk çıkarım diye düşündüm. Bu düşüncemin ardından savcılığa bir dilekçe yazdım ve gerçekleri anlatacağım dedim. Halbuki anlatacaklarımın bir kısmında gerçeklik payı yoktu. Savcı Bey beni ifade için çağırdığında terörle mücadelede vermiş olduğum ifadeye daha önce hiç tanımadığım hiçbir kez de görmediğim bu olayla hiçbir ilgisi olmayan Boğaç denilen kişinin de adını ekledim. İfademi de bu kişi hakkında Bayrampaşa cezaevinde yatan diğer mahkûmlarda duyduğum bilgileri de ekleyerek süsledim. Ben bu kişiyi tanımam efendim. Tanımış olsam neden savcılıkta verdiğim ifadem ile gerçekler neden birbirini tutmasın? Tanımış olsam neden fotoğraflarda bu kişiyi göstermedim efendim. Benim amacım bu şekilde bir eylem yapmışken tanılan kişilerin de adını verip isim yapmaktı efendim. Eğer bugüne kadar yazdığım dilekçeler tekrar okunursa Fatih Derdiyok ve Murat Aplak’ın bana yardım etmedikleri ve Boğaç denilen kişiden dilekçelerimde hiçbir şekilde bahsetmediğim ve suçlama yapmadığım anlaşılacaktır. Bu kişilerin dışında kalanları hem terörle mücadeledeki ifademde hem tüm dilekçe ve mektuplarımda olaya ne şekilde katıldıklarını zaten anlattım efendim. Terör örgütü suçlamasını kesinlikle kabul etmiyorum. Birçok insanın suçsuz yere gözaltına alınmasına sebep oldum. Tanıdığım, bildiğim, tanımadığım insanların adını karıştırıp mağdur ettiğim için vicdan azabı çekiyorum. Basit bir molotof atma eylemi benim o an için tanınmak istemem yüzünden ne hallere geldi. Ben yaptığımın cezasını çektiğime inanıyorum. Çok pişmanım. Hele ki suçsuz, günahsız insanların ceza yatmaları gün geçtikçe vicdanen rahatsızlık olmama rahatsız olmama sebep veriyor. Vereceğiniz tüm karara saygı duyuyorum ve tahliyemi talep ediyorum. Saygılarımla. Bedirhan Şinal şeklinde aynı dilekçeyi sadece üzerindeki o notu yazmamak suretiyle Bedirhan Şinal İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gönderiyor. Buradaki tabirlerde yani sizin konuşma tarzınıza da dikkat edersek o efendim tabirleri birazda sizin üslubunuzu da andırıyor. Bu dilekçenin yazılmasından haberiniz var mı, siz mi yazdırdınız veya başka bir kişi vasıtasıyla yazıp gönderdiniz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi efendim öncelikle ben mahkemeye ve sizlere olan saygımdan dolayı efendim diyorum. Yani güncel hayatımda kimseye efendim demiyorum. Yani benim artık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan’ın üslubunda böyle bir şey yok zaten diğer dilekçelerine baktığımızda zaten yok böyle bir tabir.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle bir şeyi açıklamak istiyorum. Ben mahkemeye ve siz Sayın savcılara saygı duyduğumdan dolayı efendim diyorum duymak zorundayım çünkü devleti temsil ediyorsunuz. Şimdi efendim bir parmak izi değildir. Yani efendim kelimesini Türk edebiyatını da bilen veya kullanan veya yargılanmış olan çoğu insanın kullanabileceği bir üsluptur. Ama bunun haricinde başka konulara değinmek istiyorum. Yani burasını çok şey yapmıyorum. Neden itirafçı statüsündeki bir insan bir başkasının yazmış olduğu mektubu her ne şekilde olursa olsun mahkemeye yollar. Devlete sığınmış, devletten yardım istemiş bir insan polise sığınmış ve bu konuları açıklayacağını söyleyip Kadir Altınışık Beyefendiye ifade vermeye gittiğini söyleyip ama aslında o ifadenin başkaları tarafından yazıldığını söylüyor. Ben tamamen Bedirhan’ın ifadesinin üzerinden giderek konuşuyorum efendim yani yanlış anlaşılmasını da istemiyorum. Böyle bir insandan bahsediyoruz yani siz savcı olduğunuzdan dolayı çok iyi bilirsiniz efendim size sığınmış ve gerçekleri anlatacak bir insan var ve siz ona diyorsunuz ki sen bu konuları anlatacaksın yani bu konular anlattığın zaman itirafçı olabilirsin. Çünkü itirafçılıktan yararlanmak istiyor Bedirhan Şinal. Ama Edirne cezaevinde böyle bir mektup yazıyor. Oradan Hakan Karakaş’ın yanına geliyor. Hakan Karakaş’ın yanına geldikten sonra da efendim bu mektup ona yazdırılsa bile Bedirhan Şinal’ın yollamaması lazım. Hani diyelim yazdırıldı ama Bedirhan Şinal devlete sığınmış, Bedirhan Şinal doğruları açıklayacağım demiş. Yani bunu söyleyen bir insan neden bunu yazsın? Çünkü Bedirhan Şinal ile aramızda husumet oldu yani adli bir husumet olduğu belli. Çünkü Bedirhan Şinal bizim hakkımızda ifade veriyor. Ama bunu veren insana bu kadar olay geçip bu kadar yargılanmanın ortasında böyle bir şey yapması çok saçma değil mi efendim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onun haricinde benimle alakalı bir konuda Fatih Derdiyok ile Murat Aplak geçiyor. Burada Sayın Savcılarımız Murat Aplak’ı ve Fatih Derdiyok’a senin hakkında ilk zamanlarda ifade verilmiş ama ondan sonra Bedirhan ifadesini geri almış neden aldı diye sorulmadı. Yani neticede böyle de bir durum var. İkincisi şöyle de bir olay var Hakan Karakaş böyle bir şeyi yapmışsa, Hakan Karakaş’ın ifadesi bende yok efendim siz bunları istediğiniz için bize daha gelmedi. Ben ne dediğini bilmiyorum. Hakan Karakaş’ın bana karşı yani bana bunu Boğaç Kaan Murathan yaptırtmıştır dediği bir şey var mı? Yani Hakan Karakaş’ı ben yönlendirmiş olduğuma dair bir beyan var mı? Ben çünkü Hakan Karakaş’ı şerefim ve namusum üzerine yemin ediyorum ki ben ceza 2003 yılında yurtdışında kaldım, Bayrampaşa cezaevine girdim 9 ay dışarıda kaldım Hakan Karakaş ben 9 aylık süreç içerisinde cezaevindeyim. Yani görüşmüş olmam imkânsız olan bir hadise var yani Hakan Karakaş’ın Bedirhan’a çünkü ben böyle bir soru yönelttim dedim ki Hakan Karakaş ile sizin dostluğunuz ne durumdadır? O da dedi ki benim kişisel dostum olur. Hakan Karakaş belki bu konuya benimle Bedirhan’ın arasını yapmak için Bedirhan’a yardımcı olmak için girmiş olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çünkü Hakan Karakaş hani Bedirhan’a ben Boğaç ile aranızı yaparım sen niye böyle verdin çünkü dosyadaki bilgiler doğru. Dilekçedeki bilgiler doğru. Çünkü dilekçede anlatılan şey bu dosyanın içerisinde olan şeyler. Bunu Hakan Karakaş’ın bilmesi için bu dosyayı okuması lazım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için siz mi yazdınız veya siz mi yazdırdınız diye soruyorum Hakan Karakaş’ın bilmesi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır efendim ben yazdırmadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Zor olan konular yani ya avukatınız veya siz veya tanıdığınız yakınınız bir kişinin yazma ihtimali üzerinde duruyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben avukatıma da, ben avukatıma da böyle bir ben avukatıma da böyle bir görev vermedim. Yani bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani içindeki tabirlerin size ait olma ihtimalini ben size hatırlatarak sordum özellikle. Ama başkasına da bu şekilde yazdırmış olma ihtimalinizi değerlendirmenizi istiyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben şöyle şu bir cümle daha eklemek istiyorum. Ben size samimiyetimi yöneliyorum. Diyorum ki bunu ben yazdırmış olsaydım Hamdi Güzel’de bunu yaptırabilirdim zaten. Hamdi Güzel’de ben bunu yaptırmayıp da gelip Hakan Karakaş’ta yaptırmam Hamdi Güzel bana Hakan Karakaş’tan daha yakın duruyor Kelebek operasyonunda. Yani Hakan Karakaş’tan, İbrahim Kocaman yani Kelebek operasyonunda geçen İbrahim Kocaman bana daha yakın duruyor. Yani orada yaptırmıyorum neden.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam sorunun cevabını verdiniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: "Hakan Karakaş’a böyle bir şey yaptırmadım diyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanığın beyanının alınması sırasında başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker’in geldiği görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı.

Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 9.11.2010 tarihli 5. celsesinde Bedirhan Şinal şu şekilde beyanlarda bulunuyor. Ben daha önce Cumhuriyet gazetesine yapılacak eylemin içeriğini ifadelerimde anlatmıştım. Benim bu eylemde herhangi bir çıkarım yoktur ve bu eylemde bir çıkar amaçlı değildir. Ben daha önce Boğaç Kaan Murathan ile aynı koğuşta kaldığımı beyan etmiştim ve tekrar ediyorum. Ancak Bayrampaşa cezaevinde daha önce her türlü yasadışı yapılanma, telefon sokma ve kontrolü güç bir yapı olduğu için gelen yazı cevabı doğru değildir. Benim beyanım doğrudur. Gerekirse cezaevindeki tüm yazılı kayıtlar istenilip incelenirse doğru söylediğimde anlaşılacaktır. Ayrıca Boğaç Kaan Murathan’ın tanık olarak dinlettiği Hüseyin isimli gardiyanın beyanları doğru değildir. Siz bu gardiyanı tanıyor muydunuz duruşmada dinlettiğiniz, tanık olarak dinlettiğiniz gardiyanı daha önce o cezaevinde kalırken tanışmış mıydınız, biliyor muydunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben B Blokta Bayrampaşa Cezaevi B Blokta kalırken Hüseyin Kaya isimli gardiyan B Bloğun ser başgardiyanıydı. Biz Seyhun Zayim’le beraber organize şubeden, Metris Cezaevine tutulup koyulduğumuzda bizi aynı Hüseyin Kaya Metris’e tayin olduğu için oranın ser başgardiyanı olduğu için o karşıladı yani o alıyordu tüm mahkûmları yerlerine yerleştiriyordu. Bana başıma ne geldiğini söyledi? Bende böyle böyle ben B Blokta yattığım halde C Blokta yapmış gösteriliyorum dedim. O da bana dedi ki; ben şahit olarak beni yazdırabilirsin çünkü seni karantinadan alıp koğuşa yerleştirip diğer koğuşa getiren insan benim. Sizde takdir ederseniz ki efendim bu insan devlet memuru, böyle bir davada yalan söylemeyi göze alamaz. Çünkü bu insan devlet memuru, bu davada yalan söylediği çıktıktan sonra bu insanın başına gelecekleri yani o da tahmin edecek kadar zekidir. Çünkü cezaevinde bulunan bir ser başgardiyandan bahsediyoruz. Bende onun samimiyeti neticesinde onun Metris’te benimle bu şekilde konuşması neticesinde 12 Ağır Ceza Mahkemesine ben orada bizim başgardiyanımız ser başgardiyanımıza bu konuların sorulmasını ve onun tanıklığını istedim ve bu tanıkta geldi 12 Ağır Ceza Mahkemesinde tüm açıklığıyla anlattı ve şunu söylüyorum ben; eğer Savcı Bey şunu söylüyorsa Hüseyin Kaya’da Bedirhan’ın ifadelerinde suçlu gösteriliyor. Bedirhan Şinal bu ifadeleri verirken 1 tane şahidi, 1 tane tanığı veya herhangi bir şekilde bunları ispatlayabilecek bir şey ortaya koymuş mu? Eğer Hüseyin Kaya suçluysa Bahtişen Er suçludur, cezaevinin 2. müdürleri suçludur, o cezaevinde görev yapan herkes suçludur, neden bunların üzerine tahkikat yapılmadı? Neden bu insanlar büyük bir davayı yanıltmaktan ve böyle bir davayı saptırmaktan ve böyle bir davada delil karartmaktan dolayı bu insanlar hakkında soruşturma açılmadı? Ayrıca siz tekrardan istediniz efendim şeyden buradaki Bayrampaşa’nın evraklarını tekrardan istediniz. Bedirhan Şinal ifadesinde gayet açık söylüyor evrakları tekrar isteyin diyor. Yani demiyor ki; evrakların olmuş olduğu depoda da tahribat vardır demiyor ki diyor ki sizler; bunları diyor tekrar istediğinizde diyor gerçekleri göreceksiniz zaten diyor sizin istemiş olduğunuz gerekleri ben görmedim şu an gelen şeyler bana verilmedi. Ama siz onlara bakın eğer onlarda evet cezaevinde bir tahribat görmüştür bu evraklar saptırılmıştır, yönlendirilmiştir veya yanlıştır gibi bir şey söylüyorsanız benim diyecek bir şeyim kalmaz yüzünüze utanmaktan bakamam yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal, ifadesinde biraz öncede belirttim Bayrampaşa Cezaevinde her türlü yasadışı yapılanma, telefon sokma ve kontrolü güç bir yapı vardır diyor. Böyle bir şeye şahit oldunuz mu siz cezaevinde kaldığınız süre içerisinde cep telefonu girdiğini, yasadışı uyuşturucu girdiğini koğuşlar arasında birtakım kişilerin geçiş yaptığını isteyen kişinin istediği yere girip çıkabildiğini gördünüz mü?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anlatayım efendim. Şimdi efendim hayata dönüş operasyonu diye bir operasyon yapılmış bu dediklerinizin olduğu zamanda cezaevine girilmiş birçok insan öldürülmüş yani ve bunların davaları şu an sürüyor. Neden bu operasyonu yapmışlar? Cezaevinde kontrolü devletin alması için yapmışlar ve bu devletin vermiş olduğu bir karar. Biz o hayata dönüş operasyonundan sonraki dönemlerde cezaevinde yattık. Benim cezaevinde olduğum dönemde 2 buçuk aylık bir dönemdir bu dönem. Yani Bayrampaşa’da 2 buçuk ay yatmak demek Bayrampaşa’yı kontrol etmek, Bayrampaşa’nın sahibi olmak veya Bayrampaşa’da her istediğini dilediğini yapıp at koşturabilmek demek değildir. Neticede ben çok güçlü bir insan değilim yani bu kadar bu çok büyük bir güç ister. Çünkü 4000 tane mahkum var ve 4000 tane mahkumu yönlendirmek gerekmektedir bunda. Şimdi buna baktığınızda şimdi esrar içmek dün dedim ki; cezaevi kendi politikasına göre esrar 200 kişilik koğuşlar olmuş kavgalar çıkmasın, isyan çıkmasın diye insanların esrar içip sakinleşmesi için buna göz yummuştur evet bu devletin yapmış olduğu bir şeydir, devlet esrar içilmeyecek dediği zaman o cezaevinde kimse esrar içemez. 200 kişilik koğuşlarda 10 dakikadan haftalık 1 kere telefon görüşmesine çıkartsanız o 2 gün sürer. 2 gün süren bir yerde diğerleri görüşme yapamaz devlet istemeseydi Bayrampaşa cezaevine telefon girmezdi. Çünkü devlet bu telefonlarda konuşulanları da dinliyor. Çünkü o kadar aciz bir devletimiz yok. Bir tane verici koyuyor Bayrampaşa’da kaç tane telefon olduğunu çözüyor ve bunların şifresini kırdıktan sonra kim ne konuşmuş Seyhun Zayim’in konuşmaları nasıl dosyada varsa herkesin konuşmalarını takip etmek gibi bir şey. Organize şube niye şunu yapmıyor? Seyhun Zayim neticede telefonda Bayrampaşa Cezaevinde konuşuyorsa kanuna ters bir şey yapıyor cezaevinde telefon olmaması. Organize şubenin Seyhun Zayim’in konuştuğu telefonunun alınması, yakalanması, yakalatılmasıyla ilgili bir raporu var mı dosyada? İstemiş mi Seyhun Zayim’in konuşmuş olduğu telefonu? İstememiş efendim demek ki bunu organize de biliyor ve göz yumuyor. Şimdi devlet buna göz yumarken devletin acizliği varsa ben bunu devlet değilim ki yani ben devletimin aciz kaldığını düşünmüyorum devletimin güçlü bir devlet olduğunu düşünüyorum ama devletin acizliği varsa bile bunun sorgusunun bana yapılması bence doğru olmadığını düşünüyorum efendim. Çünkü ben sadece bir vatandaşım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevinde Yusuf diye tanıdığınız bir kişi var mı gardiyanlardan Yusuf?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Yusuf diye birisini tanımıyorum ama eğer o beni tanıdığını söylüyorsa yani ne diyeyim bir şey söyleyemem ifadelerini bilmiyorum eğer ifadelerinde ne diyor ben ama tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet siz böyle mektup yazmadığınızı yazdırmadığınızı beyan ediyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yazmama ihtiyaç olmadığını.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal da şöyle devam ediyor ifadesinde; bu cezaevindeki gardiyan yapılandırılmasının içindeki bir kişidir ve ayrıca sanıkların da adamıdır. Daha doğrusu Boğaç Kaan’ın adamıdır. Ben daha önce Tekirdağ F Tipindeyken Boğaçhan lehine bir ifade göndermiştim. Ancak bu ifadeyi Boğaçhan’ın avukatı yazarak gönderdi. Bende bunu aynen yazıp gönderdim, bana bunu yazıp gönderen şahıs Hakan Karakaş ismindeki bir şahıstır. Bunları Hakan Karakaş’a da Boğaç Kaan’ın avukatı yazmıştır. Ayrıca bu ifadeyi göndermem için bana çok miktarda para vaatlerinde bulunuldu. Bunları da Boğaç Kaan’ın avukatı yapmıştır. Yine Hakan Karakaş’ın bana hitaben yazdığı mektup ile mahkemeye ne yazmam gerektiğine ilişkin bana yazdıklarını el yazısı yazıları size ibraz ediyorum diyor biraz önce okumuş olduğumuz dilekçe ve onun yanı sıra.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu kadarına bir cevap verebi…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mektupları mahkemeye teslim ediyor. Daha sonrada 19 Nisan 2011 havale tarihli mahkememize sunduğu Bedirhan Şinal’ın mektupları var. Bunlar Hakan Karakaş tarafından kendisine gönderildiği iddia ettiği mektuplar. Şöyle diyor 1 tanesinde; Selamünaleyküm Bedirhan merhaba notunu aldım Oktay Abimim de sana çok selamları anneannenin adresini aldım. Bedirhan derhal dilekçe gider gitmez yani avukat görür görmez hemen bana gelecek ben bu adrese avukatı hemen gönderiyorum. İstersen şöyle bir aramızda şifre olsun. Avukat anneanneye gidince anneanne sana telefonda; yazlıklarını göndereyim mi diye sorsun. Sende anneanneye uğrandığını anlamış olursun. Bana cevabını yaz Bedirhan 5 milyar mahkemenin ertesi günü evde bana, evde. Bana güvendin sonuna kadar gönlünü rahat tut sen sakın bu hafta Salı günü felan telefonda anneanneye sana uğrayacaklar falan deme. Aman Bedirhan çok çok dikkat et. Senden önemle rica ediyorum bir de Boğaç’a ulaştırmamı istediğin bir konu var mı? Hemen yaz onlarda artık seninle ben nasılsak onlarla sen aynısın. Artık aramızda hiçbir sıkıntının yaşanması da söz konusu değil. Bana da bu konuda inan, güven Bedirhan. Şimdi dediklerimden anlamadığın bir şey olursa yine yaz. Bir de senden benim özellikle son bir isteğim var, sana yazdığım Boğaç’ın sorduğu bu çizmiş o kısmı 3 tane kelime var. Bu notta yoksa bana yaz bekliyorum bende benim insanlar gene 3 tane kelime çizilmiş okunamıyor. Bilerek hareket etsinler sende çok rica ediyorum kendine çok çok iyi bak bir yere gitmem ama gidersem de mutlaka bir araya geleceğiz, sözünün eri mert bir delikanlısın Bedirhan beni de böyle bir dostluğa vesile ettiğin için sağ olasın, Allah’a emanet ol Hakan. Bakınız bu mektupta Hakan Karakaş tarafından atıldığını söylüyor bir Oktay Abi bahsediliyor. Kimdir bu Oktay Abi siz tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum ama bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şifre deniliyor yani siz diyor dilekçe yani biraz önce okumuş olduğum dilekçeden söz ediliyor. Bu dilekçe.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anladım cevap verebilir miyim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ulaşırsa şifre olarak işte yazlıkları gönder şeklinde işte bir şifre olsun diyor. Ondan sonra sizinle ilgili de özellikle isminiz geçiyor Boğaç’a ulaştırmamı istediğin bir konu var mı? Benimle sen nasılsan işte.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet Saygıdeğer Savcım, yok çok iyi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç’la da aynıyız diyor ben sorumu bitireyim siz hepsine cevap verin. Anlamadığın bir konu varsa diyor yine yaz diyor sizin sorduğunuzu iddia ettiği bir sorudan bahsediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Uzun oluyor kafamda kalmıyor o yüzden dolayı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunları tamam buyurun buyurun, evet”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kısım kısım cevap verirsem. Saygıdeğer Savcım şimdi bizim bu olayı yapıp yapmadığımızla alakalı hiçbir soru sormadınız.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soracağım soracağım yani şunları sorayım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır saygı duyuyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ondan sonra, yine bu mektupları yazdınız, gönderttiniz veya gönderdiniz, para hesabına yatırdınız madem suçsuzsunuz madem böyle bir şeyle alakanız yok niye bu yola tevessül ettiniz diyeceğim. Yani bırakın o soruyu da ben daha sonra sorayım, soracağım hepsini soracağım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet cevap vereyim, cevap vereyim efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun, sormuş oldum aynı zamanda.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim, teşekkür ederim şimdi efendim; Hakan Karakaş kendi inisiyatifinde bir şey yapmış olamaz mı yani Hakan Karakaş.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niçin yapsın sizden habersiz Boğaç’a iletilecek diyor, Boğaç’tan size ulaşacak diyor, niye kişisel bir şey yapsın?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan, Bedirhan Şinal ondan söyle bir talep etmiş olamaz mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi ağzınızla da söylediniz Hakan ne bilecek dediniz bu kadar teferruatı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan’dan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Murat Aplak’ı, Fatih Derdiyok’u şunu bunu nereden bilecek dediniz yani Hakan’ın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuda kendisinin de bilgisiz olacağını beyan ettiniz biraz önce zaten.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cevap verebilir miyim efendim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet buyurun.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi Bedirhan Şinal’ın ifadelerinde efendim, Hakan Karakaş’ın yazdırmış olduğunu söyledikleri dilekçe 3 sayfa olsun, 3 sayfa olsun. Bedirhan Şinal’ın en son verdiği ifade 300 sayfa. Eğer bununla bunun arasında bir bağ kuruluyorsa kurula da bilir. Ama 300 sayfa bir ifadeyle 3 sayfa arasındaki ifade arasında farkı bir kere görmenizi isterim. İkincisi de şu; Bedirhan Şinal Hakan Karakaş’la top atmak suretiyle irtibat kurduğunu ve cezaevinin kapı altında görüşmüş olduğunu ve görüşmesinde Boğaç’ın suç ortağı olduğunu ve bana iftira attığı veya iftira atıldığını Hakan Karakaş’a anlattığını, Hakan Karakaş’ın da Boğaç’la aranızdaki husumeti gidermek adına araya girdiğini söylemektedir. Yani Hakan Karakaş bir şey iyi bir şey yapmaya çalışmıştır. İyi bir şey yapmaya çalışmıştır ama burnunu bu işin içerisine sokmakla da bizi zan altında bırakmıştır. Yani ben Hakan Karakaş’ın yaptığı şeyi şey yapmıyorum. Duyduğum günden beri Hakan Karakaş’ın böyle bir şey yapmış olmasını da kabul etmiyorum. Neden kabul etmiyorum? Hamdi Güzel’lerle beraber yatıran bir Bedirhan var ve bu Bedirhan Hamdi vasıtasıyla bana not yolluyor avukatıma ve ben Hamdi Güzel, İbrahim Kocaman’la yargılanmış olduğum tanımış olduğum insan olduğumu farz edersek orada yapmadığım şeyi niye gelip Hakan Karakaş’ın olduğu bir yerde yapayım ki efendim? Yani böyle bir şey çünkü bana komplo yapıldığının farkındayım ve komplonun büyütülmek istenildiğinin farkındayım. Zaten Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadelerde biz Boğaç’ı teşhis etmememizin nedeni şuydu diyor; eğer diyor ben Boğaç’ı teşhis etseydim şunu söyleyemeyecektik; diyemeyecektik ki, Boğaç’ın tanıdıkları bana işkence veya tehdit ederek teşhis ettirmedi ve ben polis ve diğerleri tarafından bunu kullanamayacaktık ve biz bu örgütü daha da büyütmek adına böyle bir şey yaptık. Beni Edirne Cezaevinden alıp diyor Tekirdağ Cezaevine Hakan Karakaş’ın yanına koymalarının nedeni diyor, bu konuları diyor büyütmek için ben diyor Hakan Karakaş’ı düşürdüm bunu söyleyen suçu atmış olduğunu söyleyen o ben değilim ki. Hakan Karakaş’ın ifadelerini bilmiyorum eğer diyorsa ki bana Boğaç yaptırdı yaptırmadığım halde kabul ederim. Çünkü yapacak bir şeyim yok yani ne diyebilirim ki? Ama ben bu insana git sen benim hakkımda böyle yap beni bu işten kurtar dememe ihtiyacım yok, ben bu cezaevinde yatmamışım ismim Emre değil. Onun haricinde sormuş oldukları soru iddianamenin tanzim edilmesi şekli hepsi iddianame çökmüş bu konuda ben neden yardım isteyeyim? Savcı Bey diyor ki bizim diyor itirafçımız diyor, siz diyor mektup yazdırmışsınız. Efendim savcılığa teslim olmuş yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öyle bir, öyle bir tabirimiz olmadı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani kusura bakmayın yanlış bir şey söylüyorsam da özür dilerim. Yani kendini teslim etmiş, devlete teslim etmiş bir insan devlete teslim etmiş bir insanın bunu yapabilme şansı olmamalı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Samimiyetle baştan anlattığı şeyler şu anda son celselerde farklı şeyler söylemeye başladı. Ama bunun evveliyatı var yani 3 yıldır söylediği, arkasında durduğu hatta bu mahkemede de ilk celselerde gelip arkasında durduğunu ifade ettiği.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve bunları da teyit eden şu mektuplar bu görüşmeler, avukatınızın Hakan Karakaş’ı ziyaret etmesi, sizinde isminizin burada Boğaç’tan istediğiniz bir şey var mı, soracağınız şey var mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim başıma ne geldiyse ismimden dolayı geliyor zaten.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şekilde beyan etmesi yani bunlar tesadüfi bir şey midir? Yani Hakan Karakaş oturup sizin adınıza size bir güzellik yapayım, iyilik yapayım, arkadaşıma anneannene işte şu şifreyi söyle avukat gelecek şunu yapacak, bunu yapacak. Sizden habersiz bunların yürümesi mümkün mü?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyebilir miyim açıklayabilir miyim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tabi ki buyurun.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben daha önce söylemiş olduğum gibi yani insanları istediğim doğrultuda yönlendirebilecek bir güce sahip değilim. Yani ben insanların haşa Tanrı’sı değilim. Ben insanların yapıp yapmadıkları şeylere de cevap vermesi gereken insan ben değilim. Ayriyeten şöyle bir olay var. Bu devletimiz itirafçı olan insanı neden Hakan Karakaş’la karşılaştırıyor, neden yakınlık kurmasını izin veriyor? Bu insan itirafçı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlar yan koğuşta kalıyor top atıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama neden hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Top içerisinde haberleşiyor bunlar haberleşiyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şeyde efendim şey var dilekçelerde okuduysanız Hakan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi okuyacağım hepsini okuyacağım size.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hakan Karakaş’la kapı altında görüştüğü yüz yüze görüştüğüne dair burada şey var ifade var. Ben diyor Hakan Karakaş’ı bu konuya düşürdüm Hakan saf ve temiz bir insandı, gayet bana yardım etmek istedi ve ben bu insanı kullandım ve diyor Hakan Karakaş’la yüz yüze görüştüm ve tanıştım diyor. Ben diyor olayları anlatınca Boğaç’a iftira pozisyonunda bir olay olduğunu, o da bu konularda doğrularını söylersen, bu konuları söylersen gibi bir şey çıkıyor burada. Yani burada çıkan konu bu. Ama şimdi Hakan Karakaş bunu neden yapmış veya neden yapmamış? Ben yaptırmadığım için bilemem bunu. Ama iyi niyet olduğunu düşünüyorum yani onunda bunu yapmasını iyi niyete bağlı olarak düşünüyorum yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatınız size Hakan’dan bahsetmedi mi? Yani bu Bedirhan’a iletilecek bir şey var mı, size yani daha önce iletilmiş ki Boğaç’a ulaştırmamı istediğin bir konu var mı diye soruyor ben tek tek buradan açıklayayım dediğiniz için tekrar okuyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, efendim benim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç’ın sorduğu bu 3 tane kelime çizilmiş notta yoksa bana yaz. Yani sizin sorduğunuzu ifade ettiği attığı bir top daha var belki mahkemeye ulaşmayan, bu notlar içinde olmayan bir şey daha var. Bundan bahsediyor bu şeyde yani özellikle sizinle irtibatlı olduğunu yani sizin bilginiz dahilinde hareket ettiği bu mektuptan çok net olarak anlaşılıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Bedirhan Şinal bunları yeni demedi ki. Bedirhan Şinal’ın anneannesiyle konuşmalarında birileri tarafından yönlendirildiği ve yönlendirilmesi sonucunda işkence gördüğü, eğer bunları söylemezsem yatabileceğimiz kadar yatacağız sonra kendimizi asacağız öldüreceğiz dediği. Bunlar ben daha yargılanma aşamasına girmeden cep telefonu kayıtlarında var ben terörle mücadele ifadesinde yokum. Ben organize ile terörün ortak aldığı ifadede yokum, sadece savcılık konusunda Emre isimli Boğaç’ım en son ifadesinde de imza atmamış olduğu ifadesinde de Boğaç Kaan Murathan’a yönlendiriliyorum. E ama ben şimdi Hakan Karakaş’ın yapmış olduğu bir ifade değiştirme şeyi varsa cezasını çeksin diyorum. Ama eğer benim hakkımda bir delil, bir ispat veya Hakan Karakaş tarafından evet bana Boğaç yaptırdı denilen bir şey varsa da ben cezamı çekeyim. Ama benim avukatım Burak Bekiroğlu 2 kuşaktan beri avukat bir aileye sahip. Neyi ne zaman yapacağını bilen, kendini tehlikeye atmayacak bir insandır zaten Burak Bekiroğlu benim adamım değil benim avukatımdır. Burak Bekiroğlu, dediğimiz insan hukukun, hukuk okumuş bir insandır yani benim söylediklerimi ona uymadığı takdirde yapmayacak bir insandır, kendi kişisel iradesi olan bir insandır. Yani ben Burak Bekiroğlu benim hem dostum hem avukatımdır yani bu Burak Bekiroğlu babadan da hukukçu olduğundan dolayı hukuku çok iyi bilen insandır. Yani böyle şeylere ne kendi düşürür ne de beni düşürür diye düşünüyorum. Çünkü ben hukuksal yardımı Burak Bekiroğlu’ndan alıyorum efendim. Ama ben Burak Bekiroğlu’na böyle bir şey söylemedim, Burak Bekiroğlu da böyle bir şey söylememiştir diye inanıyorum ve biliyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam.”

Sanığın beyanının alınması sırasında sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu ile tutuksuz sanıklardan Gülay Kömürcü Öztürk ve Muammer Karabulut’un geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey devam edelim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet siz sürekli işte Bedirhan itirafçı olmuş. Madem bu itirafçı oldu, sen niye işte Hakan Karakaş’ın yanındaki koğuşa konulmuş, niye Ergenekon sanıklarıyla koğuşa konuşmuş gibi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Birtakım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Savunma yapıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Savunmalar yapıyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bunları bizde anlamış değiliz işin doğrusu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Neden yapı...”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mesela bu davanın en önemli tanıklarından olan aynı zamanda sanık ama bazı sanıklar açısından tanık konumunda düşündüğümüz Ali Yiğit. Ümraniye bombalarının bulunduğu evde oturan şahıs.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali Yiğit.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali Yiğit bu ilk Ümraniye bombalarının bulunduğu evde oturan şahıs. O şahsın beyanları üzerine işte Oktay Yıldırım, Muzaffer Tekin gözaltına alınıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet efendim evet evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Demirtaş yani bu soruşturma onun ifadeleriyle başlamış.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ya ben…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama bu şahıs Muzaffer Tekin’in koğuşunda kalmış 1 buçuk ay. Yani bizde bunları anlamış değiliz. Yani bu cezaevinde, cezaevinde bu şahıslar niye buraya kondu, şuraya konuldu yani bir mahkemenin savcılığın ilgisinde olan bir şey değil.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani soruşturma savcısı bir kişinin soruşturma dosyasında olan şeyleri bilir cezaevinde kiminle kalıyor, kimlerle konuşuyor, kimin yanında kalıyor bunu bilmez.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ama size karşı hiçbir şey söylemedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o nedenle, hayır hayır yani bunu da bilesiniz diye söylüyorum yani bu itirafçı olduğunu belki.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biliyorum biliyorum ben bunu biliyorum hayır hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soruşturmayı yapan savcı biliyordur da cezaevi idaresi bilmiyordur yani.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben size karşı…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu tam olarak bilemiyorum yani bu kopukluğu bende anlamış değilim.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim buna ben hayır hayır ben şöyle bir şey söyleyeyim; ben sizlerin bu konunun içerisinde hani soruşturma savcısı olmadığınızı, polis olmadığınızı biliyorum önünüze gelen dosyada.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Önemli değil hangi arkadaş olursa fark etmez (1, 2 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bize bu dosyadan soru sorduğunuzu da biliyorum ben ama savunmamı yapabilmem için efendim bunları da göz önünde bulundurmanızı istediğimden dolayı söylüyorum yani. Ben bunu i…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu: “(2, 3 kelime anlaşılamadı) bir kelime efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun, buyurun.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi: "Sayın Başkanım, biz Bayrampaşa Cezaevinde o karantina mı neymiş kaldık. Bu Ali Yiğit gitti geldi, gitti geldi en son biz arabaya bindik sevk edileceğiz. Kağıt var jandarmanın elinde kim nerede kalacak işte Mehmet Demirtaş vesair F2 biz bu tarafa. O da neden, o da neden? O savcı biliyor şimdi kayıtlar gelecek çünkü Muzaffer Tekin Ali Yiğit’in dediği gibi bombaların olduğu eve gitmedi burada huzurda söyledi. Emin oldu, adam olduğum içinde yanıma verdi hala şüphe götürmek istiyorsunuz Muzaffer Tekin yanında sanki onu şey yaptı, organize etti, beynini yıkadı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aynı koğuş, aynı koğuşta kalmadınız mı Muzaffer Bey?

Mahkeme Başkanı: "Muzaffer Bey buyurun.”

Sanık Muzaffer Tekin: “Kaset geldi şimdi o konuşma şeyleri ben diyorum ki ilk günden beri; Ali Yiğit elinde kağıt bomba babamın. Lan nasıl babanın bomba olur dedim, utanmıyor musun sen dedim, babana bombaları şey yapıyorsun? Senin babanda fişek olur, tabanca olur, tüfek olur, bomba ne arıyor dedim? Adam gibi kiminse bu bombalar çıksın ortaya dedim. Ben ne Ali Yiğit’i şey yapacağım, organize edeceğim saygılarımla Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun daha önce söylediniz bunları.”

Sanık Muzaffer Tekin: “Hala onu şüpheli götürmek istiyor Muzaffer Tekin (1 kelime anlaşılamadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Konunun açıklanması açısından yani itirafçı olmuş olmamış, aynı koğuşa konmuş konmamış yani bunu bizimde anlayamadığımızı ifade ediyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Muzaffer Bey, Muzaffer Bey lütfün oturduğunuz yerden konuşmayın hem zabta geçmiyor, hem bir işe yaramıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Normalde konulmaması lazım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben efendim bir şey daha açıklayabilir miyim? Biz Seyhun Zayim’le 4 Nolu Cezaevine geldiğimiz zaman. Biz koğuş seçme gibi bir şeyimiz olmadı dediler ki, İşçi Partisi Genel Başkanı yanına veremeyiz güvenlik. Dediler ki işte; asker veremeyiz çünkü siz asker değilsiniz hani durumunuz ne olacağını bilmiyoruz ve bizi Sayın Sedat Peker’in yanına verdiler. Tanışık olduğumuzu mu düşündüler dosyada mı vardı veya birileri tarafından mı verdirildik bunu bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani siz Sedat Peker’in koğuşunda mı kaldınız Seyhun Zayim’le beraber?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Seyhun Zayim’le beraber zannedersem 18, 19 o koğuşta kaldık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le aynı koğuşta.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet aynı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce Kelebek operasyonunda da aynı davada yargılandınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Normalde, normalde biliyorsunuz suç ortakları bile cezaevinde yan yana verilmez.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama bizde bunu söyledik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizin bir talebiniz oldu mu veya Sedat Peker’in şu şahısları benim yanıma verecek bir talebi oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır hayır, hayır biz alındık, biz gece geldik efendim biz gece gelir gelmez bizi Seyhun Zayim’le beraber. İşte askerdir partilidir şudur budur denilerek onların can güvenliği tehlikesi olduğundan bize mi güvenmediler bilmiyorum. Hani bir şey yapabileceğimizi mi düşündüler inanın onu da bilmiyorum ve Ergenekon’dan dolayı dikkat ederseniz efendim bu ilk geldiğimizde bize Ergenekon kimliği çıkardılar, biz Ergenekon değildik ve Ergenekon ismi olduğundan dolayı bakarsanız efendim, Ergenekon kimliği olduğundan dolayı da bizi Ergenekon mahkûmlarının dışında bir yere vermediler efendim. Yani biz normal koğuşa gitmeyi bekliyorduk aslına bakarsanız. Çünkü biz Ergenekon bilmiyorduk bu yüzden dolayı da hiç beklemiyorduk. Ama bizi alıp Sayın Sedat Peker’in koğuşuna verdiler, 19 ay sonra koğuşlar boşaldıktan sonra gibi bir tabirle biz o koğuştan çıkıp Seyhun Zayim, Bora Ballı’yla kalmaya başladı. Bende Bayram Demir’le kalmaya başladım. Ama bunda takdir edersiniz ki bizim bir suçumuz yok yani biz cezaevine düşmüşüz, şaşkınlık içerisindeyiz, başımızda bir bela var, sıkıntı var. Yani ne yapacağız, nasıl bu işin içerisinden çıkacağınız, nedir bu dava, neden oldu diye düşünürken zaten biz 2 ay kendimize gelemedik böyle bir davadan yargılanırken efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Sedat Peker’le ne kadar süre birlikte kaldınız cezaevinde?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “18 veya 19 ay birlikte kaldık efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Bayrampaşa Cezaevinde mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bayrampaşa. Hayır, hayır burada.”

Mahkeme Başkanı: "Silivri Cezaevinde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet Metris’ten geldikten sonra bizi 4 Noluda F4’te kaldık. Ondan sonra tahliyeler olunca, koğuşlar boşalmaya başlayınca, ben Bayram Demir’le kalmak için dilekçe verdim Seyhun Zayim’in de, Bora Ballı arkadaşı olduğu için onunla kalmak için dilekçe verdi çünkü Bayram Demir’de çıkmıştı. Bende hem spor yaptığımdan dolayı hem koğuş ortamı 4 kişi kalıyorduk, rahat hareket edilmediğinden dolayı, birbirimizi etkilediğimizden dolayı ben büyük bir koğuşa çıkıp spor yapmak için.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Sedat Peker’le kaldığınız zaman koğuşta Sedat Peker, siz, Seyhun Zayim mi vardı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hüseyin Keskin bir de efendim, Hüseyin Keskin 2 Nolu Ergenekon davasında yargılanan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sarıkamış’taki o yakalanan çocuk.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2 Nolu 2 Ergenekon’da yargılanan bir arkadaş dördümüz kaldık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine bir mektupta da şöyle diyor; Selamünaleyküm Bedirhan nasılsın bende çok şükür Allah’a iyiyim. Yargılandığın, yorgunluğumuzu da zamanla atarız tam anlamıyla yerleştik sizde yerleşmişinizdir. İnşallah Bedirhan ziyaretinde gelmiş gözün aydın. Çok sevindim anneanneni görmene sağlığı da iyidir inşallah avukat ziyaret günü bana uğramadı. Sen söyleyince bilgim oldu, Bedirhan para hususunda söylememe gerek bile yok ama yine de söyleyeyim. Gönlün rahat olsun avukatı çağırıp yakın zamanda tekrar bıraktırırım seni seviyorum. Değerli dostum yorgunluğunuzu atınca eski hareketliliğimize tekrar yine döneriz. Bu arada mangalımızı aldılar Kürşat Abinin orada yakalattık, kendinizde kendinize çok çok iyi bakın, Oktay Abimin de selamları var, şekeriniz bitti yani tatlınız belli oluyor en kısa zamanda tekrar tatlanmamız dileğiyle. Burada yine para konusunda avukat aracılığıyla gönderileceğini beyan ediyor. Ş0eker konusundan bahsediyor bir de Kürşat diyor bu kişileri de, bu konuları açıklar mısınız, tanıyor musunuz Kürşat’ı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu şeker dediğiniz şeyi Saygıdeğer savcım bu şeker dediğiniz konuyu Bedirhan Şinal, Hakan’larla beraber uyuşturucu konusu olduğunu kendisi burada vermiş olduğu ifadede beyan etti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Beyan etti ben size soruyorum. Siz biliyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi ben buradan bir insanın bir insanla koğuşlar arası alışverişinden ne kadar samimi olduğu uyuşturucu konusundan anlaşılıyor zaten. Ben uyuşturucu kullanan bir insan değilim spor yaptım. Hayatım boyunca da hep spor yaptım. Şimdi insanlar arasında bir dostluk gelişmiş, bu dostlukta birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma yapmaya kalkışmışlar. Konunun yüklemi de ben olmuşum. Yani hani derler ya leyleğin ömrü laklakla geçer. Adamlar almışlar, beni konuşmuşlar efendim şimdi ben ne yapayım? Yani bu benimle alakalı bir konu değil ki o beni masaya yatırmış, Bedirhan beni masaya yatırmış ama ben burada cezaevinde yapmadığım, yaptırmadığım hiçbir şekilde içinde olmadığım bir suçtan dolayı ceza yatıyorum ve Bedirhan size diyor ki beni kullandılar. Ekstra bir şey daha söylemek istiyorum Bedirhan Şinal’ın dosyada koruma talep ettiği bellidir. Koruma talep eden bir insanı tanıdığımı beyan edilen bir insanın yanına koyulması cezaevi yönetimi tarafından sizin dediğiniz gibi de düşünülebilir. Ama bence bir suçtur yargılamayı etkilemişlerdir diye düşünüyorum.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: "Not alın en sonunda söylersiniz karışmayın, not alın tamam. Efendim zabta geçmiyor not alın daha sonra konuşursunuz tamam, hayır. Buyurun Savcı Bey devam edelim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, yine Hakan mektup olarak mahkemeye sunmuş olduğu mektuplardan. Selamünaleyküm Bedirhan günaydın nasılsın? Odanıza tekrar hoş geldiniz güzel olmuş mu? Birbirimize alıştık, yokluğunuzu hissettik. Bedirhan Perşembe günü sana ziyaret geldi, ziyaret saatini geçmişlerdi 2.30’da buradaydılar. Trafik çok tıkalıymış ondan dolayı geç kalmışlar, bana da, burada yoktun, o yüzden sana iletemedim. Ama anneannen çok ufak halsizlik yaşamış. Anadolu yakasına Tacettin Dayına geçmiş, bizim çocuklarda görüşmeye gitmek istediklerinde biraz rahatsızım, karşı taraftayım demiş. Bizim çocuklar diyor Hakan Karakaş, anneannesini ziyaret edeceklerinden bahsediyor. Bu konudan bilginiz var mı anneannesinin rahatsız olduğu, onun ziyaret edileceği konusunda bilginiz var mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim bilgim yok ama şu şekilde açıklayayım; şimdi Hakan Karakaş benim adamım veya benimle bir suç işlemiş veya beraber yargılanmış olduğumuz bir insan değil. Dediğim gibi Kelebek operasyonunda da polis tarafından dosyaya koyulmuş ama mahkeme yargılanmasını kabul etmemiş. Yani Sayın Sedat Peker’in de emrinde olmadığı veya buradan ceza almadığı ve yargılanmadığı da dosya kapsamında belli. Şimdi kendi çocukları diyorsa ya kendi yakınlarından bahsediyordur, ya kendi avukatından bahsediyordur çünkü benim Hakan Karakaş’la ne maddi ne de manevi bir birlikteliğim var. Sadece dediğim gibi benim hakkımda kötü düşünmez, bende onun hakkında kötü düşünmem yani aramızdaki sınır bu çizgidedir. Ama ortak yapmış olduğumuz hiçbir durum söz konusu bile değildir. Fazla konuşmuşlar, fazla bir şeyleri ayarlamaya çalışmış olabilirler, bu onların inisiyatifindedir. Bana göre fazla konuşmuş olabilir kendine göre belki az konuşmuştur. Onu da ben burada Hakan Karakaş’ı savunacak değilim. Çünkü Hakan Karakaş’ın yapmış olduğu bu bir suçsa yargılanacaktır ve yargılanma sonucunda da cezası varsa çekecektir. Ama ben molotof attırmadım, molotof konusunun içerisinde yokum, bu sonda olmuş konular baştaki konuları nasıl etkiliyor bunu da anlamış değilim. Çünkü öncelikle molotof konusunu bir aydınlatmamız, bu işi yapıp yapmadığın anlaşılması ve ondan sonra Hakan’ın böyle bir ifade yazıp yazdırılması yazdırılmaması konusunda ben gidilmesini düşünüyorum ama Sayın savcımız bu şekilde de soruyorsa ben içtenliğimle cevap veririm, yani (1 kelime anlaşılamadı) bir sorun teşkil etme….”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet Bedirhan önemli hiçbir problemin olmadığına emin ol, bana abi ilgilenelim dediler, bende elinizden geleni yapın dedim. Senin için her zaman her konuda elimden geleni yapacağıma da söz verdim. Sana her ne konu olursa olsun her zaman yanındayım. Bedirhan Allah nasip ederse bu ayın 24. Perşembe günü de anneannen açık ziyarete gelecek. Sana bizimkilerde aynı gün gelecek, yani sana şunu söyleyeyim, kafan çok rahat olsun. Hasta deyince problem varmış gibi kafanı takma Bedirhan. Tacettin Dayının hesabına parada yatırdı. Bu işin sonuna atıyorum anneannende gelirken açık ziyaretle yine getirecek sana. Yani burada Tacettin Dayısının hesabına Hakan Karakaş para yatırıldığını söylüyor ve bunu diyor anneannen gelirken açık görüşte sana getirecek diyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Hakan Karakaş senin biraz önce söylediğin gibi büyüğün değil, annen değil, baban değil.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niye senin lehine ifade vermesi için mademki böyle bir eyleme katılmadın, azmettirmedin, suçsuzsun, hiç bir günahın yok, suçun yok.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karakaş diye bir arkadaşın senin namına senin adına bu kişiye dilekçe yazdıracak.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadeleri değiştirttirecek, onun hesabına para yatırttıracak anneannesi de bunu açık görüşte getirecek. Tacettin Dayısını bilecek şeyini bilecek akrabalarını bilecek.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hastalığıyla ilgilenecek bunu nasıl açıklıyorsunuz?”



Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. Efendim şöyle açıklıyorum; şimdi Hakan Karakaş bir şekilde bu arkadaşla bir samimiyet kurmaya çalışmış evet bu görünüyor bunu sormanızı da yadırgamıyorum. Yani neticede böyle bir konu var benimle ne alakası olduğunu çözmeye çalışıyorsunuz teşekkür ediyorum. Bize çünkü hiç soru sorulmadan bugüne kadar geldik ben zaten soru sorulmasından dolayı çok mutluyum. Hakan Karakaş yapmış olduğu şeyde ne düşündüğünü bilmiyorum. Ne düşünerek yaptığını bilmiyorum belki ilerde bir dostluk kurmak için bana bir iyilik yapıp hani derler ya; iyilik yap halik bilmezse malik bilir hani denize at. E şimdi böyle bir durumda yapmış olabilir hani ilerde neticede biz Anadolu Yakasında oturan insanlarız benimde Boğaç’a böyle bir iyiliğim oldu mu demeye çalıştı bunu mu yapmaya çalıştı veya kendine hani ben kendine hani belki cezaevinde bir pay hani ben Boğaç’a böyle yaptım veya orada konuşulsun mu istedi bunu bilmiyorum. Bu onun psikolojik problemleri ve beyinsel düşünceleriyle alakalı bir durum. Yani benim bilebileceğim bir konu değil. Ama Hakan Karakaş’ın diyorum ya yapmaya çalıştığı şey ben kendi adıma kötü bir şey olarak algılamıyorum. Ama Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadelerde efendim Bedirhan Şinal diyor ki; ben Hakan’ı düşürdüm ki bu dilekçeyi yazdım ki bu dilekçeyi ihbar edebileyim. Bana bu dilekçeyi yazdırdılar diyebileyim ve bu konuyu Ergenekon davasına birleştirebileyim diye ifade veriyor yani bu ifadeyi Hakan Karakaş’a verdirmesinin nedeni, çünkü biz Ergenekon davasında yargılanmıyoruz buraya gelebilmemiz için bir konunun olması gerektiğini söylüyor ve buraya geliyor. Burada da diyor ki ben diyor beraber ortak hareket ettiğim insanlarla ters düştüm ve bu insanları da, bu insanları açıklayacağım diyor ve 300 sayfalık bir ifade veriyor. Yani efendim 3 sayfa nerede, 300 sayfa nerde. Şimdi Bedirhan Şinal siz yılların bu işini yapan hakimlerisiniz efendim yani bir insanın 300 sayfa yani ben Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadeleri duyunca şok geçirdim. Sayın Üye Haşıloğlu yani Bedirhan senin zeki bir insan olduğunu görüyorum dedi, yani neticede üyenin söylemiş olduğu bu zekâ belirleme şeyi yani bende ondan yola çıkarak şunu söyleyebiliyorum Bedirhan gerçekten zeki bir insan, bir şeyi yapacağı zaman onu yapabilecek beyine sahip bir insan, eğer Hakan Karakaş’a bu dosyada bu şekilde yapmışsa ve kendine (1 kelime anlaşılmadı) kendi el yazısıyla göndertilip Sayın Savcılara bende bunlar var dediyse dikkat ederseniz Bedirhan Şinal bunları inkâr etmedi. Bedirhan Şinal sizin huzurunuzda vermiş olduğu o 300 sayfalık başkalarının yaptırdığı o Hakan işte tekstilci işte o şeydeki adamdan bahsetti müteahhit bir adamdan bahsetti. Onları söylerken bile size efendim bende başka mektuplar var ben size bunları vereyim dedi. Yani Bedirhan Şinal kesinlikle sizin karşınızda ve huzurunuzda bu yazmış olduğu Hakan Karakaş’la olan irtibatını gizlemedi. E şimdi Bedirhan Şinal’ın bizim tarafımızdan ifadesi değiştirildiği düşünebilirse yani bu mümkün değil ama diyelim ki düşünülüyor bu taraftan bakarsak bu insan neden bunları kurtarmadı? Bunları kurtarması gerekmez miydi? Yani neticede bir şeyleri düzeltmeye çalışan bir insan var, bir insan bir şeyi düzeltiyorsa her şeyi düzeltir. Yarısın düzeltip yarısını bırakmak gibi bir şey olmaz ama görünen bu ki, bu şekilde yani Bedirhan Şinal burada hala çıkıyor size diyor ki Hakan bana bunu yazdırdı ama ben düşürdüm diyor. E şimdi ben düşürdüm diyor niye bir adam dilekçe yazdıktan sonra bu dilekçeyi ben yazdım ama bana bu yazdırdı demesinin şimdi konuya baktığınız zaman Hakan gerçekten burada düşmüş görünüyor. Yani Hakan burada gerçekten düşmüş görünüyor ve Hakan’la alakalı vermiş olduğu ifadeden sonra da dosyanın buraya birleştirilmesi hususunu da göz ardı ederseniz sizler efendim bu dosyayı incelediniz, bu dosyayı istemediniz ki. Yani bu dosyada benim daha önce bu Ergenekon denilen olayla bir ilgim olsaydı Sayın Savcımız Mehmet Ali Pekgüzel ve diğer savcımız ve Zekeriya Bey beni çağırır, bu konuda bana bilgi alabilirlerdi. Yani bu kadar insanı çağırmışken beni kayırmadılar ya ama onlar bile sizin Yargıtay 5’e yolladığınız, uyuşmazlığa yolladığınız dosyada yani hiçbir şekilde şey kaldılar yani sizin mahkemeye uyuyoruz dediler. E Yargıtay 5 bizi buraya getirdi attı. Çünkü sizin tekrar gelince de yargılamak zorunda kaldınız. E şimdi benim Ergenekon denilen bir olayla suçlu, suçsuz bilmiyorum onu siz yargılayacaksınız ama neticede suç içerikli veya buna meyili olan veya kullanılmış veya bilmem ne gibi bir durumda değilim ki efendim ben. Bir molotof konusu var 220/6 ve 7’den yargılanıyorum geçen Avrupa’da, Avrupa İlerleme komisyonunda 6 ve 7. maddenin terör örgütünü genişlettiğini, buna bir önlem alınmasını gerektiği söyleniyor. Yani ben terör örgütüne üye olmamakla beraber bilmeden ve istemeyerek veya isteyerek yardım yapmaktan suçlanıyorum. Yani benim durumum bu, yani bir molotof bir ama ben bir şey yapmış mıyım? Yani benim geçmişimi araştırdığınızda, baktığınızda, gördüğünüzde ben birileriyle bir suç işlemiş miyim efendim? Yani ben eğer bir suç işlemişsem ve bu belliyse işlemişimdir diyeceğim yani diyecek bir şeyim yok. Ben bir şeyi yani hiçbir şeyi yalan söylemiyorum ki ben bir şeyleri kaçırmaya, değiştirmeye de çalışmıyorum. Ama birisi bana iyi niyet göstermek için veya birisi yarın benden bir şey isteyebilmek için veya dostluğumuzu gösterebilmek için bir şey yapmışsa ben buna kötü bakamam ama neticede bana büyük zarar vermiştir yani ben bu sorulara maruz kalmaktayım yani keşke yapmasaydı yani böyle keşke yapmasaydı yani iyi bir şey yapmaya çalışmış ama keşke yapmasaydı suçsuzluğum belliyken bu sorulara cevap veriyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet burada Tacettin dayısının hesabına para yatırdığını ve bununda fişinin attığını, top içerisinde attığını beyan ediyor. Mahkemede de Bedirhan Şinal hesabına para yatırıldığı konusundaki fişi mahkemeye ibraz etti.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “ Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani tamam bir iyilik yaptı diyelim ona işte para gönderdi iyilik yaptı, size iyilik yapmak istedi niye fişini kendisine atsın, niye göndersin, bunu ispat etme ihtiyacı niye duysun yani tamam yaptım deyip geçebilirdi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şimdi anladım efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani madem bir iyilik yapıyor o şekilde geçebilirdi yani fişini de göndermesi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım şöyle söyleyeyim. E şimdi bir iyilik yapıyorsunuz, bir samimiyet oluşturmaya çalışıyorsunuz, bazı insanlarda psikolojik olarak şey vardır hani ben bunu yaptım bak gör bana inan hani inanmayabilir inan. Biz neticede cezaevlerindeki bir insandan bahsediyoruz belki samimiyetini gösterebilmek için veya Bedirhan’a hani böyle bak ben senin için şeyler yapıyorum demek için o samimiyeti yaratmak için fişini attığını düşünüyorum. Attığı fiş ne kadarlık bir fiş efendim, sizin elinizdeydi kaç lira para bir fiş o? Yani milyon yani 1 milyar falan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Miktar önemli mi yani bu konuda yani bir kişinin hesabına para yatırılması yani diyor ki beni yönlendirmek için beni polisi suçlamam için bu şekilde baskılar var. Bu şekilde beni yönlendirenler var, para yatıranlar var yani bunları beyan ediyor yani miktar önemli mi? 1 lira bile olsa yani bu şekilde yapılması.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Peki, peki Hakan, hakan’ın vermiş ifade….”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani suçsuz bir insansanız niye bu yola tevessül edilsin yani niye avukatınızda veya başkası vasıtasıyla bu kişinin hesabına dayısına, anneannesine para yatırılsın yani bunu açıklayın?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Suçsuzum diyorsunuz benim alakam yok, alakanız olmayan bir konuda niye bu kadar…”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim suçsuzluğum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çalışma yapılsın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben suçsuzluğumu vicdanınıza bırakıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama onun haricinde Hakan’ın yapmış olduğu suallere cevap vermek zorunda bırakılıyorum ve sanki ben yapmışım, yaptırmışım gibi cezaevinde olan bir insana soru soruyorsunuz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin adınız geçerek söylüyor yani Boğaç’a (1 kelime anlaşılmadı) bir şey var mı, söyleyecek bir şey var mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama benim ismim zaten burada geçmiyor mu efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin avukatınızdan söz ediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim ismim Emre, Emre diye, Boğaç diye geçiyor. Yani benim ismim zaten burada hep geçiyor. Zaten benim ismim geçtiğinden dolayı hiçbir delil olmadan ben buradayım. Yani.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey, Avukat bey itiraz varsa alalım, oturduğunuz yerden konuşmayın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Şimdi efendim ben Sayın Mahkemenize ve Sayın Savcılarınıza saygımdan dolayı inanın en başından beri hani dinliyorum, müdahale kesinlikle etmiyorum etmekte istemiyorum zaten bu konuyla ilgili söylemem gerekenler varsa yeri geldiğince de söylerim her zaman burada da gene söylerim. Ama özür dileyerek tekrar söylüyorum o sorularda veya notlarda Boğaç’ın avukatı demiyor, tamam bir avukattan bahsetmiş ama yani ben sadece bunu söylemek istedim Sayın Savcımız avukatınız deyince para yatırma konusunda öyle bir şey yok.”

Mahkeme Başkanı: “Anlaşıldı. Savcı Bey buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Yine başka bir mektupta Bedirhan öncelikle geçmiş olsun, mahkemende inşallah dilediğin gibi geçmiştir. Bedirhan sana ne kadar teşekkür etsem azdır, beni mahcup etmedin ya bende sonraki yaşamın boyunca benim can dostumsun. İnanılmaz mutlu ettin ben Allah razı olsun yarın sana çok daha detaylı yazacağım. Şimdi topun ulaşmama ihtimalini de göz önünde bulunduruyorum minnettar olduğumu bil, yürektende inan, senin için her zaman, her konuda, her şeyi yapacağıma dair tekrar söz veriyorum. Sonra başka bir şey galiba altta devam ediyor merhaba Bedirhan’ın yazdığı notu aldım böyle bir olaya seninde vesile olmandan dolayı çok mutluyum her 2 tarafı da çok büyük bir dostluk yaptın. Diğer dostumuz içinde sana çok teşekkür ederim. Her konuda yapılması gereken her şey yapılacaktır senide hiçbir durumda mahcup etmeyeceğime yürekten inan yarın tekrar detaylı bir şekilde yazacağım diyor. Burada anlaşılan mektuplar gönderilmiş o mektup gönderildiğinden dolayı da memnuniyetini ifade ediyor. Yine başka bir mektubunda; hemen seni yanıma devam edeceğim, hükmünde bitmiş olur o zamana kadar bir de ifadeyi aynı şekilde benim verdiğim gibi mi yazıp gönderdin sabahta verdin değil mi? Ben faks çektim yazarsın yanlış bir şey söylemeyeyim avukata Bedirhan dilekçe ulaşır ulaşmaz mahkemeye hemen gönderdiğin adrese parça parça 5 milyar lira sana ulaşması için bıraktırıyorum ama telefonda falan düşme çok dikkatli ol bana da güvendin sonsuza kadarda güven. Bedirhan mahkemede tekrar dilekçenin aynısını ifadeni teyit edersin mahkemeden hemen sonra bana verdiğin adrese toplu olarak 5 milyar bıraktırıyorum bilgin olsun. Zaten inşallah o zamana kadarda bir oraya bir araya gelmiş oluruz, kendine çok iyi bak şunu bil ki gönlümüzde her zaman yerin var. Her konuda seninle birlikte olduğumu da bil adres bekliyorum Allah’a emanet ol. Not demiş altında Bedirhan burada yazdığım notları konuyla ilgili olan tümünü yırt ve at aramada demiş alt taraf çıkmamış olmasın gibi aramada çıkmasın şeklinde bir not daha var. Yine burada bir avukattan bahsediyor. Kimdir bu avukat, sizin tanıdığınız avukat, Bedirhan’ı da tanıyan, sizi tanıyan, Hakan’ı tanıyan avukat kimdir biraz önce sizin avukatınız kendisi olmadığını beyan etti. Başka kimdir yani bu irtibat sağlayacak ona sizin dosyanızı bilip mektuplar yazdıracak?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dilekçe yazdıracak.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu konuda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka hangi avukat var sizi gören, ziyaret eden?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim bu konuda araştırma yaptınız Bedirhan’a ve Hakan’a giden avukatların araştırması elinizdedir eğer ikimizi tanıyan birini bulduysanız ben bunu kabul ediyorum. Yani Bedirhan ve beni ikimizi tanıyan ve görüştürdüğümüz bir avukat bulduysanız yani hiç ismini bile söylemenize gerek yok kabul edeyim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine başka bir mektubunda Hakan Karakaş Bedirhan’a şöyle diyor; merhaba notunu aldım çok sağol bizlerde iyiyiz, seninde iyi olmana çok sevindim, gıyabında seni çok iyi tanıdığımdan böyle bir olaya dahil olman, vesile olman beni çok mutlu etti, Bedirhan gönlünün rahat olması açısından da ayrıca sevindim. 2 tane kelime çizilmiş, dayı ile her zaman sohbetini yapıyoruz, seni kendisimizden bizi de kendinden görmeni canı gönülden isteriz. Yapmış olduğun dostluğunda beni ne denli mutlu ettiğini anlatamam, çok teşekkür ederim. Bir kelime çizilmiş Bedirhan’dan dinlediğin gibi yaşanan sıkıntılardan bilgi sahibisin Bedirhan’da bize yapmış olduğu, göstermiş olduğu samimiyetle dostumuz, kardeşimiz Boğaç’larda bizim dostlarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız. İnşallah bizimde yardımımızla yaşanan sıkıntıyı ortadan kaldırırız. Bir kelime çizilmiş. Bedirhan dostluğun maddiyatla ne Bedirhan, ne de Boğaç’la hiçbir konusu olmamıştır, Bedirhan yapmış olduğu dostluğa karşı benimde üzerine düşeni yapmam gerektiğinden senin nazarında her türlü sözü veriyorum. Aralarında hiçbir sıkıntının, sorunun yaşanmayacağının garantisini aldım. Yani sizle görüşmüyor, sizle tanışmıyor işte size danışmıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama garanti alıyor sizden. O insanlara da sonuna kadar güveniyorum, inanıyorum beni mahcup etmezler.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Buraya bir açıklama yapabilir miyim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir kelime çizilmiş, biteriyim hepsini birlikte belirtin. Para konusunda ben Bedirhan bunu para için yapıyor böyle bir talebi var diye kesinlikle söylemedim, Bedirhan’da böyle bir talepte bulunmadı. Ben tamamen Bedirhan’ın burada sıkıntı yaşamaması için yapmam gereken şeyi yaptım. Bir kelime çizilmiş. Hesabına para yatırttırılacaktır mahkeme tarafından her şeyi avukatta söyledi, takip ediliyor bir de böyle bir dilekçenin ardından çok daha özen göstererek araştırırlar, bakınız dilekçenin ardından çok daha özen göstererek araştırırlar.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet (1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sende çok iyi biliyorsunuz ki, böyle bir durum ortaya çıkartılırsa verdiği dilekçenin de, söylediği ifadenin de hiçbir geçerliliği olmaz. Benim senden bu konuda özellikle ricam olacak Bedirhan’ın da kafasının rahat olması açısından önümüzdeki hafta içi senin aracılığınla Bedirhan’a bir şekilde para bırakmak, bir kelime çizilmiş, seninle her şeyi paylaşayım. Ne sana, ne de Bedirhan’a mahcubiyet yaşamayayım. Sen nasıl Bedirhan nasıl arzu ederse hiç kimsenin zarar görmeyeceği bir şekilde hareket edelim. Önümüzdeki hafta 5 milyar mahkemeye de, mahkemeden 1, 2 gün sonra 5 milyar daha bıraktıracağım seninde bilgin olsun, sıkıntı yaşanmayacak, bir şekilde uğraştıralım. Bir kelime çizilmiş senden haber bekliyorum kendine çok iyi bak, yapmış olduğun dostluğun beni ne denli mutlu ettiğini bilemezsin çok sağol Bedirhan’a sabah yazdığım notta bir şeyler sordum bana yazarsa sevinirim, kendine çok iyi bak senden cevap bekliyorum. Bir kelime çizilmiş, abinin de çok selamı var, Allah’a emanet ol şeklinde bir mektup evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim dikkat ederseniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu mektupla ilgili ne diyorsunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dikkat ederseniz baştan beri…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu Bedirhan’a yazılmamış zannedersem yanında duran kişiye yazılmış o anlaşılıyor.”



Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi dikkat ederseniz efendim baştan beri sormuş olduğunuz sorulara bu mektup cevap oluyor, diyor ki yaptım. Dostum diyor Boğaç, arkadaşım diyor ve bir şey daha kullanıyor şimdi bizim dostumuz olsa dostum der. Başka arkadaşım kardeşim demez, kardeşliğimiz olsa kardeşim der, arkadaşım demez. Yani o bile aramızdaki şeyin ismini koyamamış en güzel düşündüğü şeyleri koymuş. Bende size diyorum ki benim bir insanı tanımam için annesini, babasını, arkadaşının ne iş yaptığını tanımam gerekir. Ama bazı insanların benimle aynı düşüncede olmasına gerek yok bir insan bir insana yüz olarak görüyor diyor ki tanıyorum ben böyle bir şey söyleyemem yani ben böyle bir insan değilim yani. İkincisi biz diyor para için bir şey yapmadık diyor ama ben burada şöyle bir durumda bırakılıyorum Bedirhan’la, Hakan’ın görüşmüş olduğu konularda ismi geçen özne benim, ama yüklem başkaları. Yani bir insan benim ismimi de kullanıp her şey yapabilir ama bunun araştırılması gerekir Boğaç mı yaptı, yaptırdı mı, yani buna bir delil var mı, Boğaç oraya gitmiş mi, Boğaç Hakan’la görüşmüş mü, Boğaç Hakan’ı yönlendirmiş mi, Boğaç bunu Hakan’dan istemiş mi? Ya bu gibi sorular çoğaltılabilir ama ben burada günah keçisi gibi durduruluyorum ve ben diyorum ki, ben bu dosyada yani gündüz gibi aydınlık olmuş olan bir dosyada bu kadar delille konuşmuş olduğum bir dosyada neden birinden bunu isteyeyim? Yani zaten yatmışım siz söylediğinizde ben 2 seneden beri yatırıyorum. Yani 2 seneden beri cezaevindeyim. Yani bu sizin söylediğiniz şey polisin tahkikat yapmış olduğu süreçte olmuyor. Bu size Bedirhan tarafından samimi ikrar yapılarak gerçekleri anlatırken böyle de şeyler oldu denilen bir olaydır. Yani bunu Bedirhan söylüyor zaten Sayın Savcım bunları sizlerin yapmış olduğunuz araştırmalarda çıkarılmıyor Bedirhan’ın bu söylediklerine itibar ediliyorsa 300 sayfaya da itibar edileceğini düşünüyorum ben ama 3 sayfalık bir konuda bu kadar sual veriyorum ama ben diyorum ki ben aynı koğuşta yatmamışım, ben o dönemde o cezaevinde değilim, telefon görüşmem, koğuşlar arası geçmem yok. Koğuşumda 140, 150 kişiyi şahit gösteriyorum yani 150 kişi şahit ne demektir efendim Bedirhan’ın 1 tane ne tanığı var, ne şahidi var. Ben 150 kişiyi cezaevi gardiyanlarını, cezaevi müdürlerini ve orda olabilecek herkesi tanıdık, tanımadık şahit gösteriyorum ve bunlardan devlet memuru sıfatıyla huzurunuza insan geliyor Hüseyin Kaya dediğimiz, devlet sanatçısı Şafak Sezer’den bahsediyoruz, bu insanlar böyle şeylerden korkarlar, eğer yalan söylemektense hiçbir şekilde buraya gelmemeyi isterler, göz önündeki insanlar bunlar. Bunların yalan söyleyebilmesi imkânsızdır çünkü biliyorsunuz ki medya var, basın var, o var bu var yani yarın böyle bir şey çıkacak olursa bunların hayatlarıyla oynanır yani aile yaşantılarıyla oynanır efendim çünkü birisi başgardiyan ser gardiyan ben onun babası değilim, annesi değilim maddi bir yardım yapan birisi değilim. Şafak Sezer devlet sanatçısı ben bunların gelmesini isteyemem ki yani gel o bana inandığından benim olduğum yeri bildiğinden dolayı Bayrampaşa Cezaevinde benim nerde yattığımı, nereye para yatırıldığını, avukat görüşlerinin nerede yapıldığı bunların hepsi bellidir efendim. Bu kadar açıkken Sayın Savcım diyor ki; eğer diyor sen diyor suçsuz olsaydın şu niye düşünülmüyor, ben suçsuzsum ve böyle bir şey yaptırabileceğim yaptırmadım da niye düşünülmüyor? Yani suçsuz bir insan 2 seneden beri yatıyor. Yani suçsuz bir insan 2 seneden beri ceza yatıyor ve bu insan böyle bir şeye kalkışması niye düşünülmüyor da suçlu olarak yani her şeyi baktığımız yerden mi göreceğiz yoksa her şeyi delilleriyle veya dosyanın itibarıyla inceleyip mi göreceğiz efendim bunu siz profesyonelsiniz bu konularda.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi Boğaç Kaan Bey burada yargılama devam ediyor kimse suçlu veya suçsuz ilan edilmedi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır ben kimseyi suçlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: “Delillerden, dosyaya gelen belgelerden Savcı Bey soru soruyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır yanlış anlaşılmasın ben Savcı Beyleri şey yapmıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Kimse suçlu ve suçsuz ilan edilmedi, suçsuz ilan edilmedi yargılama devam ediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Özür dilerim geri alıyorum efendim özür dilerim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve siz yıllarca cezaevinde kaldınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yıllarca kalmadım bu 3 yıl kaldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 3 yıl cezaevinde kaldınız ve cezaevi ortamını biliyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “(1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada yatan kişileri biliyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hiç bu süre zarfında herhangi bir tutuklu veya hükümlünün başka bir tutuklu veya hükümlünün haberi olmadan onun lehine birilerine dilekçe yazdırıp onun ailesine maddi yardımda bulunduğunu gördünüz mü, böyle bir şeye şahit oldunuz mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim söyleyeyim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayatın olağan akışına uygun mudur, bu cezaevlerinde devamlı olan bir şey midir?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana samimiyetinizle inanacaksanız samimi olarak bir açıklama yapayım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizinde böyle hiç şeyiz akrabalık bağı olmayan herhangi bir bağı olmayan bir kişi böyle başkası lehine bu tür girişimlerde bulunur mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyeyim. Az önce bir hikaye anlattım efendim Nasrettin Hoca damdan düşmüş, insanlar konuşuyormuş demiş ki bana damdan düşen birini getirin hani o beni anlar. E şimdi cezaevleri öyle bir yer ki efendim biz mağdur olduğumuzu düşünen yani cezaevine gelen insanların biliyorsunuz çoğu mağdur olduğunu düşünür ve burada ister istemez bir dayanışma olur çünkü acı çekiyorsunuz, çile çekiyorsunuz ve ben şöyle söyleyebilirim biz Bayram Demir’le 1 seneden beri yatıyoruz ben kendi kardeşimle bu kadar zaman geçirmemişimdir çünkü 1 gün 24 saat cezaevinde. Yani 1 gün 24 saat ben eşimle bu kadar zaman geçirmedim. Otomatikman dert ortağı oluyorsunuz yani birbirinizi düşmüş olduğunuz yerde kaldırıyorsunuz efendim biz bu dosyadan uzun bir ceza yattık 3 sene yani psikolojimizin yapmadığımız bir suçta nasıl olduğunu ve birbirimizle nasıl dayanışmak zorunda (1 kelime anlaşılmadı) delirirdik yoksa yani cezaevlerinde diyelim öyle bir şey ki cezaevine girdiğiniz zaman işiniz varsa o işiniz sekteye uğruyor. Maddi olarak bitiyorsunuz otomatikman sizin yanınızda maddi durumu iyi olan birisi olduğu zamanda yani size yardımcı olması yani bu bir ayıp değil çünkü cezaevindesiniz yani zor gündesiniz yani deprem gibi depremde nasıl insanlar efendim şimdi Van depreminde olan olayı görüyorsunuz bütün Türkiye bir şekilde neden acı günümüz. O yüzden dolayı da acı gününü insanların paylaşmak ve onları zor günlerinde sizin yanınızda olduğumuzu göstermek bu bir samimiyettir, bu bir dostluktur. E biz düşmüş insanlarız, e düşmüş insanlarında birbirleriyle diyalog kurmaları ve yani ellerinden gelen imkanları birbirlerine sunmaları bu kötü niyetli bir şey değildir ama cehalette bunun içerisine girerse iyi niyette yapılmış olan şey Hakan yapmış olduğu gibi kötü niyetle intikal ediyor bu sefer. Yani Hakan’ın bu bıraktığı durum beni gerçekten zor bir durum. Onun adına açıklamalar yapıyorum ama inanın ben Hakan Karakaş’tan böyle bir şey istemedim, o iyi niyetiyle yapmaya çalışıyor ama burada mağdur yine ben oluyorum. Bu kadar delille düşünsenize Hakan’ın konuştuğu şeyler yani yaptığı şeyler olmasa ben şu an dosyaya cevap verecekken Hakan’ın yani 2 sene sonra yapmış olduğu olaydan kimse bana şunu sormuyor polis niye 8, belki savcılar soracak ithamda etmek istemiyorum. 8 ay sizi dinlemiş, teknik takip yapmış, dosyada yok. Niye şunu sormuyorlar; anneannesinin polis şey yaptığı zaman ilk bu operasyonu yapmadan önce araştırma yaptığı zaman bankasında 40 milyar lira para var ama yapmış olduğu yazıda diyor ki anneannesi mağdurdur ve yardıma muhtaçtır, Bedirhan Şinal’a bu paraları yapamayacak bir insandır. E bunlar gün gibi açık ben bunlara ve bunlara tabi ki cevap vereyim dedim ya ben soru sorulmadı bize bugüne kadar, ben soru sorulduğundan dolayı çok mutluyum ama kendimi hitabe… hani anlatmak ve savunma yapmak adına da bunları da söylemek istiyorum belki hep aynı şeyleri söylüyorum ama söylemek zorunda olduğumu hissediyorum 3 seneden beri cezaevindeyim çünkü efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet ben size Bedirhan Şinal’in 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki 9.11.2010 tarihindeki 5. celsedeki beyanını okurken Sayın müdafiiniz burada değildi zannedersem. Onun için konuyu değişik değerlendirdi bir daha o konuyu söylüyorum şöyle diyor; ben daha önce Tekirdağ F tipindeyken Boğaçhan lehine bir ifade göndermiştim. Ancak bu ifadeyi Boğaçhan’ın avukatı yazarak gönderdi, bende bunu aynen yazıp gönderdim bana bunu yazıp gönderen şahıs Hakan Karakaş ismindeki bir şahıstır. Bunları Hakan Karakaş’a da Boğaç Kaan’ın avukatı yazmıştır ayrıca bu ifadeyi göndermem için bana çok miktarda para vaatlerinde bulunuldu. Bunları da Boğaç Kaan’ın avukatı yapmıştır. Yine Hakan Karakaş’ın bana hitaben yazdığı mektup ile mahkemeye ne yazmam gerektiğine ilişkin bana yazdıklarını el yazısı yazıları size ibraz ediyorum demiş biraz önceki o yazıları okuduk. Devamla bana bu şekilde 12. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe vermemi ve polislerinde aleyhine konuşmamı istediler. Bana bu şekilde 12. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe vermemi ve polislerinde aleyhine konuşmamı istediler.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Vermiş mi efendim, yapmış mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ben gardiyan Yusuf’un ismini bilmiyorum. Dilekçeyi vermiş, polislerin aleyhinde burada huzurda…”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok yok yok öyle bir be…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bazı beyanlarda bulundu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ha dilekçeyi vermişte polisler hakkında o söylemiş olduğu hususta bir şey yok efendim yani ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu şekilde söyle...”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Polisler hakkında yok.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuşu anlaşılmadı.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi beyanlarını okuyorum şeydeki duruşmadaki. Ben gardiyan Yusuf’un ismini bilmiyorum ve cezaevinden araştırılırsa kim olduğu anlaşılabilir dedi. Devamla; yargılamanın başından bu yana Boğaç Kaan avukatları aracıları vasıtasıyla ifade değiştirmemi, farklı beyanda bulunmamı istemektedir. Yine bana Hakan Karakaş’ın göndermiş olduğu el yazılı notları size sunuyorum. Yine bu şahıslarda anneanneme para verip, benimle açık görüşe getirdiler. Ben daha önce bu konuda da Boğaç Kaan lehine olacak ifadeleri bu yönlendirmelerle mahkemeye göndermiştim. Sonra emanete alındı diyor duruşma tutanağında. Devamla; Sanık Boğaç Kaan müdafiinin bu zamana kadar sanki beni polislerin yönlendirmiş olduğu gibi tüm iddialarını size sunduğum belgelerle çürütüyorum. Tam aksine Boğaç Kaan ve müdafisi değişik yollarla bu olayı Boğaç Kaan’ın ve onun bağlı olduğu yapının üzerinden atarak sanki sadece bir menfaat karşılığı işlenilmiş bir eylem gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ben olayı cezaevinde yatarken ve dışarı çıktıktan sonra bana aksettiği kadar biliyorum. Ben bugüne kadar işlediğim tüm suçları 14 yaşından itibaren ülkü ocaklarına başladıktan sonra başladım ve ben bu suçları Eyüp Ülkü Ocak Başkanı Bora Ballı, yardımcısı olan Seyhun Zayim’in yönlendirmesiyle işledim. Ben bu şahısların herhangi bir yapıya bağlı olduğunu bilmiyorum, ben cezaevine girdikten sonra öğrendim. Ben özellikle bu son eylem olan Cumhuriyet Gazetesine karşı yaptığım eylemi de bunların bana bulundukları vaatler sonrasında yaptım. Bu yapı Seyhun Zayim’e sahip çıkmıştır ve Sedat Peker onu yanına aldırmıştır. Boğaç Kaan’da onun yanındadır ancak ben gerçekleri konuştuğum için bana sahip çıkmamışlardır. Ben özetle şunu söylüyorum; bu eylem bana Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda işlettirilmiştir. Ben bu eylemde kullanıldım şeklinde beyanı var yani buradaki avukatınızda itiraz etti benim herhangi bir ismim geçmiyor şeklinde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu beyanlar o şekilde geçtiğinden hatırlatmak istiyorum yani böyle suçsuzsanız hiçbir şekilde bu eylemlerle alakanız yoksa.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben açıklamak istiyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu yönlendirmek için aracılar konması Hakan’ın veya başka bir kişinin.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim açıklama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani yardımcı olunabilir cezaevi hani dediniz ya Nasrettin Hoca’nın şeyini anlatıyorum dediniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yardımcı olunur. Cezaevinde olan kişinin yani ailesi zor durumdadır, yardım edilir filan ama bir adama işte şu şekilde dilekçe ver karşılığında işte dilekçe ulaşınca avukat takip edecek, 5 milyar yatacak tekrar işte şu bittikten sonra bir daha yapılacak bu şekilde de yardım olmaz yani bu normal bir yardım gözükmüyor. Onun için bu konuyu açıklamanızı istedim siz dediniz suçsuzum diyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Açıklayabilir miyim efendim bu söylemiş olduğunuz şeyi? Şimdi efendim siz hukuk fakültesi bitirmişsiniz hayatınızda okuyarak ve bu yere gelerek ve bu yaptığınız göreve de bizlere hani savcı olarak suçlamaları veya hakkımızdaki iddiaları dile getiriyorsunuz ama cezaevlerindeki hayat başka. Cezaevlerinde başka bir dünya var efendim. Yani bunun sizi bilmeniz ve bu insanların neden böyle yaptığını anlayabilmeniz için empati yapmanız gerekmekte. Çünkü bu insanların hepsi düşmüş insanlar. Bu insanlar birbirlerine bağlı insanlar. Neden bağlı? Çünkü aynı kaderi, ortak kaderi yaşayan insanlar. Yani bunlar sizin o bakmış olduğunuz pencerenin dışında başka bir pencereden bakıldığı zaman anlaşılacak şeyler efendim. Yani sizi de anlıyorum ama inanın gelip 3, 5 ay cezaevinde yattığınız zaman insanların psikolojisini görseydiniz efendim yani bu insanların bunu neden yaptığını inanın bazen ben bile anlayamıyorum. Bazen insanın babasının yapmadığı şeyi bile orda yapabiliyorlar çünkü cezaevi insanı duygusallaştırıyor. Hani ben yandım başkası yanmasın nasıl yardım edebilirim (1 kelime anlaşılmadı).

Mahkeme Başkanı: “Şimdi Savcı Beyin, duruşmadaki beyanını okudu Bedirhan Şinal’in.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ona da cevap vereyim efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Bu beyana ne diyorsunuz yani böyle bir beyanda bulunmasının sebebi nedir? Buyurun.”



Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan Şinal şöyle söylüyor efendim, önce onun ifadesinden anlatmak istiyorum. Bedirhan Şinal diyor ki, ben diyor bu olayı diyor almış olduğum emir ve komutlar neticesinde Ergenekon davasına birleştirebilmek için diyor beyanlar verdim ve bu beyanlarıma mahkemeler tarafından itibar edilerek biz diyor o Ergenekon davasına birleştirildik diyor, benim görevim buydu diyor. Beni bu şekilde kullanıyordular diyor ve bu şekilde sizde takdir edersiniz ki Bedirhan Şinal’ın baştan beri karşısında bir şekilde bizleri almış olan bir insan ve ifadelerini bu şekilde veren bir insan ve yapmış olduğu iyilik gibi sanılan şeyleri de kendi ihbar edip yani o bombanı attıktan sonra kendi patlatıp bu konuyu üstümüze bırakmaya çalışan bir insan ve o da savunmasını yaparken elindeki doneleri kullanmak zorunda olan bir insan ve bu insanda bunları kullanmış ama bunları kullanırken de buna kullandırttırılmış olduğunu, kendisinin kullanılmış olduğunu söylemiş ve bu insan bunları yaparken de, bunları yaparken de, devlete sığınmış ve devlete sığındıktan sonra çıkmış 300 sayfa daha açıklama yapmış. E şimdi öyle bir durum ki ben Bedirhan Şinal’ın burada değiştirdiysem anneannesiyle telefon görüşmeleri var efendim. Ben o zaman daha dosyaya bile belli değilim yani polislerle hakkında konuşması var. Gelsinler şöyle olsun, beni kullandılar, bomba momba arıyorlar diyor. E şimdi böyle şeyler var. Onun haricinde Sayın Sedat Peker’in Bedirhan bomba attıktan 8 gün sonra bu eylemi yaptırdığına dair gazetede haber çıkıyor ama ne eylemde onun ismi geçiyor, ne eylemde benim ismim geçiyor. E şimdi, e şimdi çok enteresan Bedirhan Şinal’da diyor ki; bana diyor aramızda diyor bu gazete haberi çıktıktan sonra ifade vermem için söylemişti diyor o polisler ve diyor ben gazetelerde haberleri gördükten sonra bu ifadeyi verdim diyor. Bizim diyor aramızda diyor o insanlarla yapmış olduğumuz diyor sözleşme bu yöndeydi diyor. E şimdi efendim burada olmuş konular var, onun söylemiş olduğu konular var ama Bedirhan Şinal’ın ben ne dediğini veya ne diyeceğini veya belli bir insan değil ki Bedirhan Şinal. Yani Bedirhan Şinal burada diyor ki ben Boğaç’ı teşhis etmedim çünkü diyecektim ki Atilla Peker’in zoruyla teşhis etmedim. Bedirhan Şinal diyor ki ben diyor Hamdi Güzel’le şey yazdım ama niye? Benim diyor çizmiş olduğum portrede diyor yani bize çizilmiş olduğu yön buydu diyor, ben diyor Boğaç’ı bir şekilde yapacaktım Ergenekon soruşturmasının içerisine getirip sokacaktım ve ondan sonra ki süreçte de diyor devam edecektim diyor ama ben diyor burada size gerçekleri anlatıyorum çünkü gerçekleri anlatmamın nedeni öbür taraftan onun tabiriyle kullanıyorum fay hattı kırıldı diyor. E şimdi efendim Bedirhan Şinal başka cezaevinde yatıyor, başka koğuşta yatıyor buralara getirilmiş, 5 cezaevi gezmiş Bedirhan Şinal. E koymuş olduğunuz yer sizin koymuş olduğunuz yer. E bizim Bedirhan Şinal’a bir telkinimiz, bir tehdidimiz, bir şantajımız yok ki. Yani ben Bedirhan Şinal’a nasıl 300 sayfa bir şey söylettirebilirim, hadi 200 sayfayı neyse diyelim ama 300 sayfadan bahsediyor isimler veriyor yer, mekan şey veriyor ben bunları bilmiyorum yani var mı yok mu gerçekten bilmiyorum. Benim bildiğim tek şey; ben bu suçu işlemedim, işlettirmedim ve bu suça konu olan diğer insanları ben burada devletin beni getirmiş olduğu cezaevlerinde ve mahkemelerde tanıdım ve bu insanlarla daha önce hiçbir şekilde bir bağlantım yok. Kelebek operasyonunda ben araştırılmışım, annemin kızlık soyadına kadar var. Eğer bu insanlarla bizim bir bağımız olsaydı, benim bir bağım olsaydı burada görüşmüş olurdum. Savcı Bey bana kullanmış olduğum 7 tane telefonu sayarken orda siz bu insanlarla görüşmüşsünüz demeliydi. Cezaevinde 2 buçuk ay kalmışım. Hadi 2 buçuk ay kaldığım bir cezaevinde nasıl bir çete kuruyorum, nasıl bir örgüt kuruyorum, nasıl bir terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyorum? Aynı zamanda bir insan Kelebek operasyonunda yargılanıp aynı zamanda bir terör örgütünden yargılanabilir mi? Sayın Sedat Peker’le İlhan Selçuk arasında bir husumet var deniliyor. Sayın Sedat Peker’in ve Sayın İlhan Selçuk açıklamaları var. Diyorlar ki bizim aramızda bir husumet yoktur, size dünde söyledim İlhan Selçuk susacak, bastırılacak bir adam değildir hükümete ve devlete karşı gelen bir insandır fikirleri doğrultusunda. Bu insan farklı bir insandır yani bu insanı sizler benden çok daha iyi tanıyorsunuz. Böyle bir şey olsaydı kalkardı böyle bir şey var derdi ama böyle bir şey yok. Biz Balbay’la yan yana koğuşlarda yatıyoruz. Aramızda husumet olsa Balbay demez mi ki, biz Boğaç’la hasımız aramızda bir yani psikolojik olarak da şeysel anlamda da can güvenliği göstermesi lazımdı. Biz koridorlarda karşılaşıyoruz ama ben siyasi bir insan değilim, Cumhuriyet Gazetesi okurum hani diğer okuduğum her gazete gibi Cumhuriyet Gazetesini okurum, köşe yazılarına bakarım ne diyorlar değerlendirmesini yaparım. Neye gidip molotof atayım, attırayım? Şimdi burada domuz, domuza başörtüsü takıldığından dolayı bir bomba atılması söz konusu var ama Balbay’ın kitabında da diyor ki, Sayın diyor İlhan Selçuk Cumhuriyet Gazetesinin reorganizasyonunu yapıp kendi üstüne geçirmek veya inandığı şeylere kullanmak için zannedersem yanlışta söyleyebilirim kitapta böyle yazıyor. E şimdi burada bağ nerde, bir yerde bir husumetten bahsedilip iddianame açılıyor e bir yerde siyasal bir düzen içerisinde Cumhuriyet Gazetesinin ele geçirilmesi var. E ama burada husumette yok, e husumetin olmadığı bir yerde, siyasal bir yapının olmadığı bir yerde ben şey miyim ben durup dururken böyle bir eylemi yapmalıyım, bu eylemi ben gidip yapayım kimseye de sormayayım. E Sayın Sedat Peker F tipi cezaevinde benim 2003 yılından beri görüşmediğim Sedat Peker’in kayıtlarına bakıldığı zaman, belli telefon görüşmelerine bakıldığında belli, bana gelen avukatlar belli, avukatlarla görüşmediğim belli. E ben cezaevinden çıkıyorum 8 aylık süre içerisinde görüşmediğim, gelmediğim, gitmediğim belli efendim. E bu kadar açıkken Hakan Karakaş’ın yapmış olduğu, yaptırmış olduğu inanın bunun yanında çekirdek gibi kalıyor yani o kadar ufak kalıyor ki yapmış, beni ilgilendirmiyor niye yaptı, ne diyeceğim ki adama? Yani adamı dışarıda gördüm Hakan sen böyle yaptın, ne diyebilirim iyilik olsun diye yapmaya çalıştım dedikten sonra ben ona ne diyeceğim efendim?”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Buyurun. Avukat Bey itiraz varsa alalım. Eğer soruya cevaplama şekliyle değil de itiraz varsa alalım.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “E müvekkiliniz cevapladı soruyu, müvekkiliniz cevapladı soruyu.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Efendim sorunun cevabı verildi, müvekkiliniz tarafından. Yani itiraz hakkınız şu anda gözükmüyor. Savcı Bey sorularınız devam edecek değil mi?

Saatin 11:59 olduğu görüldü.




Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin