13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə5/7
tarix01.08.2018
ölçüsü0,75 Mb.
#65111
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani Sedat Peker’in çevresini bilebilme şansım yok. Çünkü neden yok? Çünkü dediğim gibi çok fazla insan tanıyan bir insan yani çevresi çok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani beraberliğiniz, birlikteliğiniz ne kadar yoğun yani kendisiyle ne kadar zaman birlikte oluyorsunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz abi kardeş şeklinde bir birlikteliğimiz var.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Abi gibi mi görüyorsunuz kendisini?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “E 8 yaş, 7 yaş, 8 yaş benden büyüklüğü var biz lisede okurken.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi abiniz var mı öz abiniz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendi öz abim var.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yaş büyük sizden?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “3.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3 yaş evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani 75’li Sayın Sedat Peker’de 71’li. Biz şimdi ben Trabzon’dan geldikten sonra Sahrayıcedit’te İnönü Caddesinde oturuyorduk, Sinko Sitesinde oturuyorduk. Hemen Sedat Peker’in, Sayın Sedat Peker’in evi de İnönü Caddesindeki Sinko Sitesine 150 metre uzaklıktaydı. Yani biz mahallede gezerken evine geldiği zaman görüp hani yaşı bizden çok büyük olduğu selam verdiğimiz, o şekilde tanıdığımız, tanıştırıl…. semtteki daha yaşı bizden büyük insanlar tarafından, bir insan Sedat Peker.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size nasıl hitap eder?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Boğaç diye hitap eder.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oğlum der mi size?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani oğlumda diyebilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani babanız yerine koyduğunuz bir şahıs mı nasıl?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle bir şey söyleyeyim benim babam orada oturuyor zaten çok saygın, çok iyi bir insandır. Babam olduğundan dolayı da onur duyuyorum ondan. Yani şimdi oğlum mantalitesi bu şekilde olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bazı insanların ağız alışkanlığı vardır. Yani insanlar bazısı bey der, bazısı oğlum der kendinden bir şey bularak veya sevgisi o duruma kendi içindeki şeyi ben bilemem yani Sayın Sedat Peker’e sormanız lazım niye böyle bir tabir kullandığını ben onun niye böyle bir tabir kullandığını cevap veremem yani doğru olmaz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani size göre normal geliyordu değil mi oğlum demesi normal?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi ben ondan 8 yaş ufak bir insanım, çocukluğumu biliyor aynı semtteyiz ama Sayın Sedat Peker benim babamı da tanır, annemi de tanır, kardeşlerimi tanır. Yani benim ailemde herkesi tanır çünkü dedim ya aynı semtte oturduğumuz bir insan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama yani manevi anlamda o şekilde görüyorsa eğer kendisinin buna cevap vermesi gerekir efendim yani benim değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Biraz önce Veli Küçük’le ilgili bazı sorular yönelttim size. Kendisi bir general, benim onunla ne işim olur. O şekilde bir beyanda bulundunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, hayır hayır benim onunla, hayır böyle bir şey söylemedim Saygıdeğer savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim onunla işim ne olur ben yaşım ufak hani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır yani arkadaşlık yapamam şey yapamam. Yani onunla bir şeyim olmaz anlamında.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “75 veya 70 küsurlu yaşlarda olduğundan dolayı ben o zaman 19, 20 yaşındayım. 19, 20 yaşında bir çocukla ne paylaşabilir, ne anlatabilir? Tarih anlatsa bilmem, ekonomi anlatsa bilmem daha hayata yeni atılıyorum. Yani benden merhaba nasılsın iyi misin, ne yapıyorsun diye paylaşabileceği bir şeydir yani ama 40 yaşında olsam veya bu yaşlarda olsam belki biraz daha bazı şeyleri paylaşabileceğimiz şeyler olabilir. Ama çocuğum ben o zaman yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Sizin Sedat Peker’le 6 Şubat 2004 günü saat 21:10’da yapmış olduğunuz telefon tapesi 442. klasör PDF sayfası 53’te Sayın müdafiinizin de galiba bihaber olduğunu söyledi, sayfa numarasını da söyleyeyim. Şöyle bir görüşme geçiyor aranızda; Sedat Peker: Alo. Boğaç: Selamünaleyküm abi. Sedat: Aleykümselam Boğaç ne haber oğlum? Boğaç: Teşekkür ederim abi siz nasılsınız. Sedat: Boğaç oğlum geceleyin akşam evde buluşuruz oğlum. Boğaç: Peki abi. Sedat: Bir hamsi operasyonu yapacağınız yine oğlum tamam mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne operasyonu?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç: Ne abi. Sedat: Hamsi ile. Boğaç: Ha tamam abi. Sedat: Geceleyin evde oluyorum ama orada yarın saat 2’de yukarı Veli Paşanın üniversitede güzel bir grup yapalım oradan oraya geçersin zaten ben burada görüştüğümüzde ben sana harçlık vereceğim, sonrada şey yaparsın tamam oğlum. Siz: tamam abi. Sedat: Geldiğinde konuşuyoruz. Siz: Kaç gibi geliyorum abi? Sedat: Ben bir Demetlere gideceğim 12’de evde ol oğlum tamam. Boğaç: Tamam abi. Sedat: 12’de evde ol, gözlerinden öperim kendine iyi bak. Boğaç: Ellerinden öpüyorum abi sağ ol. Böyle bir telefon görüşmesi var aranızda geçen.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zaten dikkat ederseniz ben siz diye konuşuyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada bizim diğer tabi ki yargılandığınız davayla ilgimiz yok, dikkatimizi çeken konu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet açıklayayım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli Paşanın üniversitede güzel bir grup yapalım diyor, ben sana harçlık vereceğim diyor yani siz onun çalışanı mısınız niye harçlık veriyor size bir?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim çalışana maaş.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir bitireyim sorumu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Pardon pardon bitti zannediyorum kusura bakmayın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani karşılıklı konuşunca hiçbir şey anlaşılmıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ama uzun soruyorsunuz ya efendim aklımda kalmıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 2 ta…. konuları not alınız yani kağıt alınız veya tek tek sorayım. Veli Paşanın üniversitede güzel bir grup yapalım diyor Veli Paşanın üniversitedeki grup yapılması olayı nedir? Bir. İki; siz onun çalışanı mısınız, Sedat Peker size niçin harçlık veriyor, bu konuyla ilgili mi harçlık verdi veya para verdi bunu bir açıklar mısınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim çalışanı olsaydım bana maaş verilirdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niye harçlık veriyor size?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dedim ya efendim çocukluğumdan beri tanıdığım, aynı mahallede büyüdüğümüz bir insan durumu benden daha iyi ve kendini benim abim hani abi dediğim, saygı gösterdiğim bir insan. Dikkat ederseniz konuşmalarda da siz, biz diye konuşuyorum. Yani çok dikkat ederek konuşuyorum ben ama bunu bütün büyüklerimle böyle konuşuyorum. Yani ben Veli Paşayla da konuşurken siz biz diye konuşuyorum, babamla da konuşurken siz biz diye konuşuyorum. Yani senli benli yaşı büyük olan insanlarla olan bir insan değilim. Örf, adet ve geleneklerimizde böyle gördüm, böyle yetiştirildim ve saygı çerçevesinde önümü ilikleyerek konuşuyorum. Zaten sizlerle de konuşmama dikkat ederseniz hep efendim diye konuşuyorum. Yani onun dışına çıkan bir konuşmam yok. Ama şunu söyleyeyim; Veli Paşa bir konferans veriyorsa ve orada güzel şeyler anlatıyorsa şu an hatırlamıyorum. Ama ben oraya gidip o (1 kelime anlaşılamadı) yasal sınırlar içerisindeyse ben o konferansı dinlemişimdir, gitmişimdir. Yani ben bunda bir suç olduğuna inansam gitmem. Yani az çokta suçu bilecek kadar bir akla sahibim efendim. Yani bir yerde ne kimseyi vurmaya gidiyoruz, ne dövmeye gidiyoruz, ne siyasal bir şey yapmaya gidiyoruz yani sadece dinlemeye gidiyoruz. Ben Veli Paşaya ne korumalık yapıyorum, ne silahını taşıyorum, ne onu başka bir şeylerden kurtarmaya çalışıyorum ne külhanbeyiyim, ne efesiyim yani konuşan bir insanı dinleme gidersiniz. Belki Sayın Sedat Peker benim biraz daha kültür sahibi mi olmamı istemişti veya ne bileyim sevdiği bir insanı sevdiği bir insanlarında dinlemesini istemiştir yani budur başka bir şey yoktur. Ama şunu söyleyeyim; dedim ya ben babamla onur duyan bir insanım. Bu şekilde sorulması Sedat Peker’in oğlum diye söylenmesinin başka manaya çekilmesi ve biraz enteresan bir diyalog oluyor. Çünkü neden? Sayın Sedat Peker benden 8 yaş ufaktır bende kendimden ufak olan kardeşlerimin kardeşleri olursa bazen bir şey söyleyeceğim oğlum böyle yapar mısın? Bizim kültürümüzde oğlum kelimesi kullanılan bir kelimedir efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet sorumu zannedersem doğru soramadım veya yanlış şey yaptım. Burada siz Veli Paşanın konferansına gidin falan denmiyor. Burada diyor ki size bir grup yapalım, güzel bir grup yapalım oradan geçersin deniyor yani bir grup yapalım ben sana harçlık vereceğim diyor. Yani burada normal bir işte hadi sen git oğlum orada senin şeyin arsın, kültürün artsın, bilgin artsın filan demiyor. Bir harçlık verip size bir grup yapılmasından bahsediyor Veli Küçük yani somut olaya gelin yani bu tarihi de veriyorum size.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anlatayım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 6 Şubat 2004 1 gün sonra, 2 gün sonra ne gün olduysa öyle bir şey yapılmış.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Demek ki Veli Paşa…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir toplantı olmuş bunu net olarak nerede yapıldı bu toplantı, kimlerle gittiniz, niye size harçlı verildi veya verildi mi, ne kadar verildi, bu harçlığı nerede harcadınız? Yani bunu bir açıklar mısınız yani benim sorduğum soruya bağlı kalarak cevap verirseniz mahkeme daha iyi aydınlanır.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Açıklayayım şimdi Veli Paşa bir yere gitmişse oraya bir kalabalık yapılmasını söylemek istiyorsa bizde birkaç kişi gitmişizdir yani bunda bir şey yok. Ama grup yapılması ne demektir yani grubu anlayamadım ama Veli Paşanın konuşmasına…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sormuyorsunuz ne yapalım abi demiyorsunuz yani grup yapalım deyince abi nasıl yapacağız, ne yapacağız filan demiyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben bu grup lafından şunu anlıyorum hani giderseniz birkaç kişi gidin. Hani tek başına gitme veya dinleyecekseniz o konuştuğu salon kalabalık olsun anlamında söylenilen bir laf. Yani bunda kaçılacak veya bunda yani kekeleyeceğim bir şey yok ki Veli Paşa buradan çıktıktan sonra konferans yapıyorsa, devlet buna izin veriyorsa, devletin meşru sınırları içerisindeyse; ben buna gidebilirim ve benim sevdiğimde bir insan kendi gidemiyorsa Boğaç sen gider misin diyebilir bunun yanına arkadaşlarını da al git diyebilir yani bunu yani bu sanki böyle bir şey var da ben buna bu şekilde cevap veriyorum. Ama harçlık konusuna da gelirse ben Sedat Peker’den param bittiğinde şimdi de derim abi harçlığım bitti harçlık verir misiniz bana derim? Yani şu anda, şu anda derim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size, size harçlığınız bittiği için harçlık vermiyor grup yapmak için harçlıktan bahsediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Grup yapmak için harçlıktan bahsediyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya grup yapmak için değil de harçlığım yoksa harçlık verip hem de oraya katılmam. Hani bir yere yolluyor en azından cebinizde paranız olsun, yol parası lazım oraya gitmek için kendi cebinden harcama yap….”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz gittiniz mi ne zaman oldu bu konferans, nerede oldu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bunu kaç senesinden bahsediyorsunuz?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2004.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2004 senesinden bahsediyorsunuz efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kaç sene.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç tane konferans gittiniz, şimdiye kadar böyle Veli Küçük Paşanın verdiği?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Veli Küçük Paşanın verdiği değil ben operalara da gidiyorum yeri geldiği zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır Veli Küçük Paşanın verdiği kaç konferansa gittiniz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben o konferansa gitmedim zannedersem yani bu konuşmadan sonra ben konferansa gitmedim zannedersem.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gitmediniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gitmedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sonra harçlık ne kadar aldınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Harçlık mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben cebinde parası ne kadar varsa üçte birini alırım herhalde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Üçte birini aldınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nerede harcadınız o paraları?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi? Gezmişimdir efendim elbise almışımdır, kıyafet almışımdır, kız arkadaşımla o zamanki sözlüm, eşim onunla bir yere gitmişimdir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Şimdi şunun için soruyorum 7 Şubat 2004 saat 16:32’de yine Sedat Peker’le yaptığınız telefon görüşmesinde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu benim konuşmalarım mı bunlar?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatınıza da şey yapayım 442. klasör sayfa 54’te yer almakta. Bu görüşmede şöyle geçiyor; Sedat Peker: Alo. Boğaç Kaan Murathan: Selamünaleyküm abi. Sedat: Aleykümselam Boğaç ne haber oğlum, ne yapıyorsun? Boğaç: Teşekkür ederim abi bir Adapazarı yaptım geri dönüyorum abi. Sedat: Anladım oğlum sağlığın sıhhatin yerinde. Boğaç: Allah’a şükürler olsun abi. Sedat: Veli Abinin şeyine katıldınız mı arkadaşlar gittiler mi oraya? Boğaç: Evet abi İbrahim Abiyle organize yaptık, 40 kişiye yakın yolladık abi. Sedat: Tamam oldu oğlum teşekkür ediyorum seni öpüyorum. Boğaç: Ben teşekkür ederim abi İbrahim Abinin selamları var abi diye bir görüşmeniz var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bakın gitmemiş…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada İbrahim Abiyle organize yaptık 40 kişiye yakın yolladık diyorsunuz. Bu İbrahim Abi dediğiniz şahıs kimdir, 40 kişi yollama olayını açıklar mısınız?”

Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey bir itiraz var. Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Efendim ben demin herhalde Sayın savcımız yanlış mı anladı anlamadım da. Şimdi ben şunu demek istedim ben 2004 yılındaki Kelebek operasyonu dosyasındaki telefon tapelerinin 2. kere burada da kullanıldığını şu anda anladım. Ben 2. kere aynı delillerin bir ceza davasında kullanılmasına itiraz ediyorum. İtirazım bu yöndedir.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Daha önce itiraz ettiniz Avukat Bey reddedildi. Tekrar edeceğim buyurun.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben cevap vereyim efendim, yok anladım efendim. Şimdi şöyle söyleyeyim; İbrahim Abi dediğim insan İbrahim Gümüştekin’dir. İbrahim Gümüştekin’dir. Adapazarı’ndan dönüyorduk beraber dediğim gibi daha öncede konferansa ben katılmamışım tanımış olduğum insanlardan gitmeleri için söylemişiz 40 kişi gitmiş bu kadar. Ama ben katılmamışım yani ben gitmemişim (1 kelime anlaşılamadı) orada.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani şimdi şöyle bir durum var. Veli Küçük bir konferans veriyor tabi ki herkes gider dinler.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Sedat Peker’e, Boğaç Kaan Murathan’a ne oluyor da; yani Sedat Peker, Boğaç Kaan’a harçlık verip onun konferansına işte 40 tane adam toplatıyor? Yani bu sizce normal mi yani hayatın olağan akışında normal bir olay mıdır?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki konferans salonunda fazla boş yer görünmesin hani insanlar dinliyor şeyi vermeye çalışabilir ama bu Sedat Peker’in, Sayın Sedat Peker’in cevap vermesi gereken bir konu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O verir yine yani o duyuyor soruları o verir sizin açınızdan soruyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “evet. Bende diyorum ki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Sedat Peker’in vereceği cevaplar ayrı size soruyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Hatırladığız bildiğiniz kadarıyla soru…. Yani bilginizi soruyoruz, görüşlerinizi kanaatinizi sormuyoruz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilgim efendim. Evet, tanıdığım insanları yönlendirdim ama harçlığı bu konudan dolayı almadım yani oranın altını çizmek istiyorum. Harçlık bizim kendisiyle aramızdaki münasebetten, samimiyetten abi kardeşlikten dediğim gibi spor çalıştırdığım zamanda da ben spor salonu işletiyordum zaten kendisinden hani yaptırmış olduğum sporun parasını alıyordum zaten fazlasıyla veriyordu. Yani buradan gelen bir samimiyetimiz var. Ben kendisinin şahsi spor hocalığını yaptım. Yaşım 8 yaş ondan ufak dikkat ederseniz hep sizli bizli diye konuşuyorum. Yani saygısızlık içerecek bir kelime söylemiyorum. Bende sporcu, öğrenci çevrem, sporcu çevrem olduğundan dolayı eli yüzü düzgün insanların belki konferansta gitmesini, Veli Paşanın konuşurken hani orada boş bir salona konuşmasını istemediğinden dolayı benden böyle bir şey istemiştir. Bende böyle bir şeyi arkadaşlarıma söylemişimdir ve biraz da (1 kelime anlaşılamadı) yani birazda sayıyı da abartmışta olabiliriz hani Sayın Sedat Peker kaç kişi gitti? Biz 40 kişi gitti demişizdir yani şey olmasın diye. Yani 10 kişi gitse 40 kişi demişizdir yani efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu kişiler sizin çalışanlarınız mı, hangi çevreden, hangi şeyden çağırdığınız kişiler?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır çalışanlarım değil beraber spor yaptığım arkadaşlarım olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Spor camiasından olan kişiler mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Spor camiası olur, mahalleden tanıdığım arkadaşım olur, üniversitede okuyan arkadaşım olur bunlar olur yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlardan çağırdınız. Telefonla mı çağırdınız, ne şekilde çağırdınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İnanın tüm samimiyetimle söylüyorum hatırlamıyorum nasıl çağırdığımı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Doğuş Factoring isimli bir şirket duydunuz mu Doğuş Factoring? Doğuş Factoring bankacılık, sigortacı, sigorta işi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsim olarak hatırlayamadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğuş Factoring. Ayhan Parlak tanıyor musunuz Ayhan Parlak’ı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ertuğrul Yılmaz’ı tanıyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ertuğrul Yılmaz’ın bağlantılı olduğu bir şirket yakınlarına kurdurduğu Doğuş Factoring Şirketi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben factoringle işi olacak yaşta değildim o zamanlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “ Yani factoringle iş yapmak yani o yaşta değildim benim o kadar param falan para alıp kullanacağım hani normal sıradan bir gencim yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dava sanıklarından Muzaffer Tekin’i tanır mısınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanırım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden, ne şekilde tanırsınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öztürkler.com’un gecesine gelmişti, kendisi orada tanıştık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra görüştünüz mü?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Birkaç kez görüştüm aynı yakada oturuyoruz Anadolu yakasında oturuyoruz yani mesela Bağdat Caddesinde 1, 2 kere gördüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bürosuna gittiniz mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyeyim, hayır bürosuna gitmedim Homstor diye bir kafe vardı Bağdat Caddesinde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anlaşılmadı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Homstor, Homstor diyorum yanlış oldu.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu: “Morgan kafe öğrenci (1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Morgın Kafe diye bir kafe vardı ora… biz Bağdat Caddesinde oraya takılıyorduk, hani gidiyorduk Muzaffer Abide oraya söyledi işte oranın sahibinin yanına geldiği zamanlarda gördüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisiyle telefonlaştığınız oldu mu, görüştünüz oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet olmuştur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne kadar olmuştur?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “10, 20 yani nasılsın abi iyi misin?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi konularda niçin konuşursunuz yani Muzaffer Tekin’le ortak noktanız nedir?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Muzaffer Tekin’le ortak noktamız şu efendim; yani Muzaffer Tekin eski asker emeklisidir bizim yakada sevilen, sayılan, herkesin tanıdığı bir insandır. Ayriyeten Kadıköy Belediyesine bağlı Özgürlük Parkında bayanlara spor hocalığı yapmaktadır. Bende sporcu olup şeyde koştuğumdan dolayı Özgürlük Parkında koşu yaptığımdan dolayı Muzaffer Tekin’le orada da bayağı karşılaştık efendim. Yani orada belediyenin kurmuş olduğu bir bayanlar grubu vardı zannedersem 50, 60 tane bayana kültürfizik hareketleri yaptırıyordu ve bende o parkta koşuyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’den askerlikle ilgili veya başka bir konuda bir yardımda bulunma talebiniz oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Oldu şöyle oldu bizim Yener denilen arkadaşımız var ya az önce sorduğunuz Yener.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, o askere gitmişti şeydeydi burada bir tabur Obüs Taburu diye bir tabur var Keşan’da orada askerlik yapıyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılında?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kaç yılında o yıl işte o, o işte konuşma yaptığım yılda oradaydı yeni gitmiş…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Konuşma yaptınız ne zaman yani bir sürü konuşmanız var hangisinde?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nasıl söyleyeyim efendim herhalde 2004’te 2003’te geldiği sene 2002, 2003, 2003, 2004 o ara yani o yaptığı için askerliği. Yener’in oraya gittiğinden dolayı tabur komutanını tanıyor musun abi hani yardımcı olabilir miyiz diye sordum kendisi de tanımadığını söyledi bizde Yener’e yardımcı olamadık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece o talebiniz oldu öyle mi başka bir talebiniz oldu Muzaffer Tekin’den?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Başka ne talebim olabilir efendim Muzaffer Tekin’den?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Olmadı. Biraz önce bahsettiğim 535 5056666 numaralı size ait olduğu iddia edilen numarayla Muzaffer Tekin’e ait 532 2919293 numaralı telefon hattıyla 8 Ağustos 2002 ile 29 Eylül 2004 tarihleri arasında 37 adet. Muzaffer Tekin’in işyerinde kullandığı 216 4140706 numaralı telefonla 2 Eylül 2003 tarihinde saat 13:59’da 1 adet. Yine size ait olduğu iddia edilen 537 4090697 numaralı telefonla Muzaffer Tekin’e ait 532 2919293 numaralı telefonla 28 Ağustos 2003 ile 31 Ocak 2004 tarihleri arasında 17 adet telefon görüşmeniz görülüyor. Bu konuları hatırlayabiliyor musunuz, Muzaffer Tekin’le hangi konularda ne şekilde konuşma yaptığınızı, mesaj mı gönderdiniz, telefonla mı görüştünüz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim hatırlamıyorum, hatırlamıyorum ama şöyle söyleyeyim; ben Muzaffer Tekin’i tanıdığımda yani şimdi şöyle söyleyeyim; 20 yaşında bir insansınız yani karşınızda eli yüzü düzgün, kendini iyi lanse eden beyefendi bir adam var herkesin sevdiği hakkında iyi konuştuğu yaşı sizden büyük. Yani Muzaffer Tekin’i tanımak, onunla konuşmak yani o tarihte de bir suç işlediğine de şahit olmadım. Hani bir suç işlese beni o suça yönelik bir şey yapsa gideyim görüşmeyeyim. Ama yani present bir adam var karşınızda hep yani güzel konuşan, insanlar tarafından sevilen, canım diye, kardeşim diye böyle 2 büklüm olan bir insan var karşınızda yani tanıdım ve tanırken konuşurken de zevk aldığım bir insandı. Yani 20 yaşındayım karşınızda size saygı gösteren hani yaşınızın ufak olması sevgi gösteren bir insan var bende ona o samimiyetle yaklaştım. Ama ben iki bin o yıllardan sonra Muzaffer Tekin’i ne gördüm ne duydum. İşte dedim yurtdışındaydım Kandıra Cezaevi, Bayrampaşa Cezaevi 9 ay dışarıda kaldım kendisi tutukluydu zaten. Yani ondan sonra gördüğüm konuştuğum yok yani bir de burada gördüm. Buraya geldiğimde gördüm.”


Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin