13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə7/7
tarix01.08.2018
ölçüsü0,75 Mb.
#65111
1   2   3   4   5   6   7
Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Hikmet Fırat Arslan, Av. Ümit Şahin ve Av. Yusuf Utku Tekayak’ın geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Boğaç Kaan Murathan daha önce tespit edilen kimliği tahtında huzura alındı.

Doğrudan soru sorma işlemine devam olundu.

Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sayın Başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan Serhat İnce tanık olarak 16 Eylül 2008 tarihinde alınan ifadesinden bazı sorular yöneltiyorum aynı şekilde devam ediyorum. İfadesinde şöyle diyordu. Bu olaylar 2004 Haziran ayında meydana geldi. Sadece badigartın yüzünü yaralama değil o gün kapının güvenlik işine bakan Sedat ve Nihat Yücetürk kardeşler ile kapıda duran badigartlarla kavga ettik. Bu olaydan sonra Sinan ile birlikte ben kaçarken Boğaç Kaan Murathan’da kendilerini tanıyabileceğim organize şubede çalıştıklarını bildiğim polis memurları ile konuşuyordu. Bu sırada Boğaç bize oradan gitmemiz için işaret edince bizi almadan bıraktılar. Bu olay nedeniyle Boğaç Kaan Murathan, Yasin Dirier ve Suat Dursun gözaltına alındılar. Suat Dursun daha önce bir cinayet sonucu öldürüldü. Doğru mudur bu beyanları tanık beyanları?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dosyayı şimdi avukatıma sordum. Dosyaya bakmışlar. Savcı Beyin söylemiş olduğu insan o dosyada yer almadığını öğrendim efendim. Onun haricinde dediğim gibi biz mahkeme.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz gözaltına alındınız mı bu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yasin Dirier, Suat Dursun ile birlikte.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır Yasin, Yasin Dirier diye biri gözaltına alınmadı. Suat diye bir arkadaş alındı. Bunlarda kamera kayıtlarından hani o kavgaya karışmış olan herkesin savcılık tarafından ifadesi alındı, mahkeme açıldı. Mahkemede ben tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldım. Çünkü kamera kayıtları net belli olduğu için ve oradaki davada ismi geçen herkes yargılanma aşamasından sonra ya bırakıldı ya da yargılanması devam etti. Böyle bir söylenilen arkadaş yok. Ayriyeten beyanlarında Tekirdağ cezaevinde Boğaç ile yattım diyor. Ben hiç Tekirdağ cezaevinde Boğaç yani yatmadım ve burada söylediği şeylerde de yalan olduğu zaten anlaşılıyor efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Eğer varsa kamera kayıtlarında bu arkadaş bunu beyan etmesini istiyorum. Çünkü Reyna içinde kamera kayıtlarıyla alakalı olan bir gece kulübü çünkü sistem bu. Onun haricinde bu basit bir iç güvenlikle olan bir kavgadır. Ondan sonra ne biz oranın güvenliğini aldık, ne Sedat Peker’in güvenlik işleri ile bir alakası var ne de Mehmet Koçarslan’ı tanırım. İşletmecisini Reyna’nın tanırım. Kapıdaki arkadaşları tanırım. Halende görüşürüm o arkadaşlarla. O arkadaşlarında beyanı istenildiği takdirde verirler. Bizim aramızda bir husumet geçmedi yani kapıdakilerle.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oktay Yıldırım’ı tanıyor musunuz, buradaki sanıklardan?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Reyna‘da bir ara güvenlik görevlisi olarak görev yapmış.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sonraları o ben 2004’ten sonra yokum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonrasını hatırlamıyor bilmiyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoktum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2002 yılında Sedat Peker Organize Şube Müdürü Sedat, Adil Serdar Saçan ile gizliden gizliye bir menfaat birlikteliği içindeydiler. Tanır mısınız Adil Serdar Saçan organize şube müdürü.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Adil Serdar Saçan ben alındığım zaman ve ekibindeki Serdar Akça ve İbrahim Emre bana işkence yapmıştırlar. Sedat Peker hakkında bilgi almak için. Bende bilmediğim bir şeyi söyleyemeyeceğimi söylediğimden dolayı da savcılıkta bırakıldım. Yani suçum olmadığı için mahkeme safhasına bile getirilmedim. Zaten Bedirhan Şinal’ın söylemiş olduğu Serdar Akça adlı polis o dosyayı da yapan bana işkence yapan Adil Serdar Saçan ile beraber işkence yapan polislerdir. Ben o yüzden diyorum eğer bağları varsa araştırılsın istiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serdar, Sedat Peker ile Adil Serdar Saçan dışarıda görüşürler miydi biliyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Valla ser… Adil Serdar Saçan bana saatlerce işkence yapmıştır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sorduğum soruyu anladınız mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anladım. Bende diyorum ki bana işkence yapan biri.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size işkence yapmış olabilir yani.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama bana bu işkenceyi Sedat Peker’i tanıdığımdan ve yakını olduğumdan dolayı yapıyor zaten ve ondan sonra bir de görüşmeleri mantıksız.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Herhangi bir ceza verildi mi Adil Serdar Saçan’a bu konuda?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Verilmedi raporlarımız falan ama Serdar Akça, İbrahim Emre bir iki kişi daha bizim dosyada işkence yaptıkları insanla Olgun Peker çocuk yapma yetisini kaybetti. Fazla işkence gördüğünden dolayı ve bundan dolayı ceza aldılar. Zaten sırf o kinlerinden dolayı herhalde şahsi kinlerinden dolayı ellerindeki gücü bize bu şekilde kullanarak hani intikam kimden alıyorlar bilmiyorum ama burada konunun bana bağlanıyor ve 3 seneden beri cezaevinde yatıyorum yapmadım bir konuda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama görüntü olarak birbirinin düşmanı gibi görünüyorlardı. Eğer incelenecek olursa Sedat Peker’in en çok gayrimeşru işlerini rahatça yürütebildiği dönem Adil Serdar Saçan’ın organize suçlar şube müdürü olduğu dönemdir. Aralarındaki ilişkiyi polis memuru olarak Samsunlu olan Ali İhsan Yıldırım yürütüyordu. Ali İhsan Yıldırım’ı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zannedersem Dedeman’ın orada bir çiçekçisi olan bir insandan bahsediyorsunuz yanlış hatırlamıyorsam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz yüksek konuşursanız ben duyamıyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zannedersem Dedeman’ın orada çiçekçisi olan bir insan o. Yani Ali İhsan o olabilir. Ama oysa.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Polis memuru Ali İhsan Yıldırım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ha yok tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Polis memuru.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok bilmiyorum tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çiçekçi dediğiniz kim?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali İhsan diye bir çiçekçi vardı Dedeman’ın orada yani o mu dedim. Ama polis mem…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali İhsan Uslukol’u tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O ne iş yapıyor?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali İhsan Uskol, Ali İhsan Uslukol.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne iş yapıyor?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Egzozcu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Egzoz imalat. Tanımıyorsunuz. Biz onu Adil Serdar Saçan’ın komiseri olarak biliyorduk. Hatta Sedat ben bizzat kendim Adil Serdar Saçan’ın Boğaç Kaan Murathan’ın abisi Onur Murathan’ın işletmeciliğini yaptığı Kadıköy Suadiye’deki YKM’nin üzerinde bulunan Bifor restoranda yemek yerken gördüm. Onur Murathan diye akrabanız var mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsmi yanlış söylüyor. For Level. Yani benim biraderimin.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bahsettiği yer var değil mi böyle bir yer var?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söylediği yerde yok For Level isimli bir yer.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kadıköy Suadiye’deki YKM’nin üzerinde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “For Level, Bifor değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İsmi değişik ama restoran var o restoran.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O restoran yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onur Murathan’a mı ait?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ona ait değil. Bir ara işletmeciliğini yapıyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşletmeciliğini yaptı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2001, 2002 tarihlerinde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gökhan Murathan var bir de o şahıs kimdir?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim kardeşim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kardeşiniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onur Murathan kim?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Abim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Büyüğünüz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu restoranda Sedat Peker ile Adil Serdar Saçan’ın yemek yediklerini görmüş. Gelirler miydi bu restorana Sedat Peker, Adil Serdar Saçan biliyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir gün, bir gün benim doğum günüm vardı. Doğum günüme bir 5 dakika Sedat Bey uğradı. Organize şube baskın yaptı. Doğum günümde arama falan yaptılar. Adil Serdar Saçan denilen insan yani kanunların gücünü kullanarak bizlere yani işkence yapıp bu dosyada tanıdığımız insanlardan dolayı üye ve adamı sıfatını yakıştırmasını bize veren insan ve sicilimizi kirleten insandır ve işkence bize yapan insandır. Bu insanla bırakın oturmayı, konuşmaktan bile yani böyle çok zevk almam yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama devlet görevlisi olarak yaptığı içinde saygı gösterdiğim, gördüğüm zamanda cezaevinde selam verdiğim bir insan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada yemek yemediler diyorsunuz öyle bir şey olmaz diyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır, hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Adil Serdar Saçan burada ismini bilmediğim fakat Fenerbahçe kulübünün o dönemdeki yöneticilerinden olduğunu bildiğim bir işadamı ile yemek yiyordu. Bu işadamı Bağdat caddesindeki Yiğit Otomotive ortaktı. Böyle bir şahıs tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fenerbahçe kulübünün yöneticilerinden.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bağdat caddesindeki yiğit Otomotivin ortaklarından olan işadamı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker ile birlikte gördüğünü söylüyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker, Adil Serdar Saçan ile ilişkilerini bu işadamı kanalıyla sağlıyordu. Bu işadamını ben çok sık Boğaç Kaan Murathan ile Mecnun Odyakmaz ile birlikte yan yana çok defa gördüm. Özellikle hem Nişantaşı’ndaki hem de Kadıköy Kalamış sahilindeki Çaklıt restoranlarında çok defa gördüm. Bu şahsı sizinle ve Mecnun Odyakmaz ile Kadıköy Kalamış sahilindeki Çaklıt restoranda da gördüğünü söylüyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum. Ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gider misiniz bu restorana Kadıköy Kalamış sahilindeki Çaklıt restorana?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gider… giderdim. Giderdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Giderdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kime ait burası?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burası Nihat Özdemir zannedersem Süleyman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nihat Özdemir ne iş yapıyor?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şey bu puro falan böyle işler yapıyor hem de oranın sahibi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Puro işi yapıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Oğuz Kayhan Süleyman 3 ortaklar yani orada Kadıköy’de 4 ortaklar. Süleyman, Oğuz, 1 tane Sivaslı bildiğim eski restorancıdır bunlar yani başka yerler İzzet Çapa’yla çalışan insanlar. Orayı onlar işletiyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu işadamıyla sizi orada gördüğünü söylüyor Mecnun Odyakmaz ile birlikte. Ayrıca 2001, 2002 yıllarında Reyna isimli eğlence merkezine gayrimeşru alemden çok sayıda değişik isimler gelip gidiyordu. Bu durumdan oradaki müşteriler çok rahatsızlık duyuyorlardı. Mehmet Koçarslan bunun önüne geçmek için öncelikle gayrimeşru alemi çok iyi tanıyan Yakup Süt’ün yeğeni olarak bilinen Nihat ve Sedat Yücetürk kardeşleri Reyna’nın kapısına ve otoparkına getirdi. Bu konuda bilginiz var mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nihat ve Sedat kardeşler benim dostumdur, arkadaşımdır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Koçarslan’ı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mehmet Koçarslan oranın işletmecidir, Ali diye.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşletmecisi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali diye bir işletmecisi var onlarda tanıdığım yani aramızda husumet olan insanlar değiller.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Değiller. Fakat bu kişilerde çok başarılı olamadılar. Bunun üzerine Koçarslan’ın ortağı Ali Ünal bir şekilde organize şubeye ulaştı ve ondan sonraki dönemde özellikle hafta sonları 4 kişilik bir ekip devamlı Reyna’da bulunuyordu ve böylelikle gayrimeşru alemdeki kişilerin Reyna’ya girmesi engelleniyordu. Bu konuda bilginiz var mı? Organizeden polisler bekliyorlar mıydı kapıda?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kesinlikle, kesinlikle kimse bu arkadaş yalan söylüyor. Çünkü orası halka, kamuya açık bir yer.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cebinde, yanında eşi olan yani bayan olan ve cebinde parası olup orada içtiği içkinin parasını ödeyebilecek ve dış…. oradaki kıyafet tüzüğüne uyan herkes oraya giriyordu. Ama gayrimeşrusu da gelir, işadamı da gelir Reyna bir konsepttir yani 50 tane restoranın içerisinde olduğu ortak pistinin olduğu bir yerdir. Yani herkes gelebilir. Yani böyle şu giremez bu giremez kapıdakiler belirler onu oda kıyafet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Adil Serdar Saçan’ın organize şube müdürü olduğu dönemde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok. Hayır hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “4 kişilik bir ekip gönderip orada beklettiğini iddia ediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Organize, organize, organize şube bizim devletimizin polisidir her yerde olabilir yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Her yerde olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2003 yılı Temmuz 22, 24 Temmuz olabilir ayında ben Sinan Gündoğdu ile Sinan Gündoğdu’yu tanımadığınızı söylüyorsunuz öyle mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan Gündoğdu kim efendim onu bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan diye Arzu Gündoğdu diye bir şahısla sizin telefon görüşmeleriniz var. Arzu Gündoğdu tanıdığınız var mı Arzu Gündoğdu isminde?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani Arzu bayan Sinan belki soyadları şeydi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani onun telefonunu kullanıyor olabilir. Sinan Gündoğdu ismi geçiyor burada. Sizinde Arzu Gündoğdu isimli şahısla birçok görüşmeniz var.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Şimdi efendim şundan dolayı itiraz ediyorum. Şimdi yıllardan beri zaten müvekkilimin başına gelmiş olan veya o ifadede adı geçen birçok insana bahsi geçen kolluk güçlerince birtakım dosyalar tanzim edilmek istenmiştir. Bu dosyalar ancak sonuçsuz kalmıştır. Ya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar verilmiştir. Ya da beraat kararları çıkmıştır ya da ceza alınmıştır. Gördüğüm kadarıyla ve anladığım kadarıyla bu dosyalar geçmişte hazırlanmış olan bu dosyalarla birlikte birtakım var olmayan bilgilerin sentezi haline getirilerek bir ifade verdirilmiş. Yani burada bir de şunu demek istiyorum. Zaten Sayın savcımızın bahsetmiş olduğu Serhat İnce isimli kişi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başkanım verdirilmiş şeyini bir daha Avukat Bey bir daha.”

Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey bir dakika tamamlasın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Yani o zaman geri alayım şöyle yapayım o şekilde çünkü öyle bir ifade ki ifadede geçen.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadeyi ben aldım çünkü yani savcı olarak ben aldım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Ha yok yo sizin için demiyorum efendim. İfadeyi veren kişi adına bahsediyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Devam edin Avukat Bey.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Çünkü öyle bir şey ki efendim ifadeye baktığımız zaman inanılmaz sanki her şeyin içerisinde, herkese çok yakın, herkesle birlikte yaşamış gibi. Eğer bu insan benim müvekkilime bu kadar yakınsa ya da o ifadede geçen ismi geçen kişilere bu kadar yakınsa niye Kelebek operasyonu dosyasında, Reyna dosyasında diğer dosyalarda adı sanı geçmiyor? Niye kamera kayıtlarının hiçbirinde kendisi bulunmuyor? Yani ben bu yönüyle efendim itiraz ediyorum. Şu, şunun için dedim. Telefon kaydı denildi ya yani mesela en basit örneği odur. Telefon kaydından isim geçmiş ifadenin içinde. Sayın savcım sizin açınızdan şey yapıyorum bilgim yoktu yani sizin açınızdan ben ifadeyi veren kişi açısından konuşuyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Avukat Bey müvekkiliniz burada sanık olarak yargılanıyor. Sedat Peker burada yani sanık olarak yargılanıyor ve okunan ifadede de müvekkilinizin ismi geçiyor, Sedat Peker’in ismi geçiyor. Yani daha önce itiraz ettiniz bu konuya itiraz etmenize tekrar gerek yok. İtirazınızı kabul etmiyorum. Savcı Bey sorularına devam edebilir. Buyurun Savcı Bey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 2003 yılı Temmuz 22, 24 Temmuz olabilir ayında ben Sinan Gündoğdu ile Bodrum Yalıkavak’ta Star gazetesinin magazin Müdüresi Gülseren Ahıskalı’nın şikayeti üzerine Muğla il alay jandarma komutanlığı sivil ekipleri tarafından Polo13 adlı Ortakent’te gece kulübünün önünden Sinan ve ben gözaltına alındık. Böyle bir olay hatırlıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan Gündoğdu ile.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır. Gülseren Ahıskalı bizi mi şikâyet etmiş?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serhat İnce’nin gözaltına alınması.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öyle bir şikâyet yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Benim sahibi olduğum 34 CNA 44 plaka sayılı Mercedes marka, gri renkli otomobilden 1 adet CZ 75 marka, 1 adette el yapımı Baretta silah yakalandı. 2 tane silah yakalanmış arabada hatırladınız mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. O benimle alakalı değil ama. Bu Hakan Tankut’un, Hakan Tankut diye birisi var onun şoförü Sinan’dan bahsediyorsunuz siz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O silahların bizle alakası ve Sinan’ın benimle bir alakası yok. Hakan Tankut diye playboy diye gecelerde gezen bir tane arkadaş var. Onun şoförü Sinan’dan bahsediyorsunuz Beykoz’da zannedersem esmer uzun boylu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan Gündoğdu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Esmen uzun boylu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz tanımıyor musunuz bu şahsı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte Hakan Tankut’un şoförü olarak tanıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet sizinle irtibatı nedir bu adamın?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Hakan benim arkadaşım sadece. Orada olay esnasında Hakan ile Sinan hem de korumalığını yapar Hakan Tankut’un. Olay esansında hani gelip ne oldu Hakan bize diye sordu. Bizde böyle olduk zaten polisler bizi aldı gitti. Ne Hakan’ı aldılar ne Sinan’ı aldılar. Yani onlar bu konudan hiç tutuklanmadılar. Bizi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alınmadılar mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır Hakan benim arkadaşım olduğundan dolayı tekstilcidir kumaş işi yapar Bursa’da. Bursa’da kumaş işi yapan bir arkadaştı. Ne oldu Boğaç falan diye söyledi. Bizde işte böyle oldu dedik. Bizi aldılar getirdiler şeye karakola sonra ben serbest kaldım çünkü kamera kayıtları belli. Hani net.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada kim, kim gözaltına alındınız yani karakola kimler geldi. Siz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suat, Suat alındı, ben alındım Yaşar alındı, Yener alındı bu kadar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin, siz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suat işte o söylediğiniz rahmetli olan arkadaş bir de Yaşar alındı. Zaten yargılanan Yaşar biz değiliz. Bireysel bir konu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet devam ediyor. Polo13 adlı Ortakent’te gece kulübünün önünden Sinan ve ben gözaltına alındık. Benim sahibi olduğum 34 CNA 44 plaka sayılı Mercedes marka gri renkli otomobilden 1 adet CZ 75, 1 adette el yapımı Baretta yakalandı diyor. Doğru mu bunlar yakalandığı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet doğru, doğru o kendi ile alakalı ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizimle beraber gözaltına alınanlar Hakan Tankut adında asıl adı Hakan Karzan olan asıl adı Hakan Karzan.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben Hakan Tankut biliyorum size demin beyan ettim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bahsettiğiniz bu mu? Erzincan nüfusuna kayıtlı ve sosyetede playboy olarak geçinen bir şahıs ve yanında da manken Tuğba Altıntop ve.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alınmalar sırasında aslında jandarma tarafından alınmayacağı söylenen fakat kendisinin dostlarımızı aldınız, beni de alsanıza diyerek kendisinin gözaltına alınmasına neden olan kendi kendini aldırtan Boğaç Kaan Murathan’dır.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır şöyle oldu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç Kaan’ı almayacaklardı diyor. O kendisi dostlarımı aldınız beni de alsanıza deyip gözaltına aldırdı diyor. Oldu böyle bir şey?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır öyle olmadı. Kadıköy’de efendim bir Kadıköy’de diyorum. Bodrum’da bir barda bir sorun olmuş. Benimde olduğum bir ortamda olduğu söylenmiş. O yüzden dolayı beni aldılar. Beni aldıklarında arama yaptılar. Arama yaptıklarında Sinan ve Hakan’ın arabasından silah çıktı. Hani benim ifademi almak için beni alırken orada gelen diğer müşterilere de kimlik sorgulayıp arama yaptılar, üstlerinden silah çıktı. Beni aldılar ifademi aldı benim konuyla alakam olmadığım teşhisim yapıldı ben bırakıldım. Sinan’da o Hakan Tankut’un koruması olduğundan dolayı belindeki silahlardan dolayı ceza mı aldı, tutuklandı mı onu bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada Serhat İnce yok muydu yani ifadeyi veren şahıs yok muydu? Bende alındım diyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan ben Sinan o uzun boylu ben çocuktan bahsediyorum. Ben Serhat’ı tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Burada devam ediyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hakan Tankut’un koruması.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sivil jandarmalar tarafından gözaltına alındık. Bizim Sinan ile birlikte parmak izlerimiz alındı. Boğaç’ın alınmadı ve belinde Zigzaver silahıyla nezarette kaldı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belimde Zigzaver silah değil ruhsatlı silahım olan Glock size verdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Glock mu vardı belinizde?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belimde orada belimde yoktu. Asker bizi aldığı zaman Glocku ben askere verdim. Sonra çıkarken teşhis yapılıp mahkemeye, mahkemeye çıkmadık teşhis yapıldı hani benim orada olup olmadığım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ondan sonra olmadığım şey yapıldı silahım verildi ben.”

Mahkeme Başkanı: "Bize ibraz ettiğiniz ruhsatta Glock marka tabancaya ait.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Glock 45’lik Glock evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada Zigzaverden bahsediyor 1 tane Zigzaver silah vardı diyor belinde.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim ruhsatlı Zigzaver’im yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o tarihte benim Glock ruhsatlı efendim dikkat ederseniz tarihlerine 2004’te bitiyor benim ruhsatım.”

Mahkeme Başkanı: "Evet 2004’te.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ruhsatlı silahım yani üstümdeki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nezaretin kapısı açıktı. Yemek geldi Pazar günüydü. Boğaç çok rahattı. Bölük komutanının odasına girip çıkıyordu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İfade vermek için.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bölük komutanı bir binbaşıydı. Bu durumdan çok rahatsız oldu ve rahatsızlığını hissettirdi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ancak Boğaç Sedat Peker’i telefon ile aradı Sedat Peker de kendisine Veli abi sizinle ilgilenecek dedi ve hemen o gün 3, 4 saat sonra Muğla il jandarma alay komutanı Bodrum Konacık jandarma karakoluna geldi. Sedat Peker’i aradınız mı gözaltına alındıktan sonra?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim gözaltındayım. Telefonlarım alınmış, ruhsatlı silahım alınmış. Beni teşhis için bekletiyorlar. Yani öyle bir rahatlık filan yoktu nezaretteydik.”

Mahkeme Başkanı: "Aramadınız mı? Telefonla aramadınız mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim arayamazdım ki telefonum yok.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin’de gözaltında öyle mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Yener Keskin gözaltında değil sadece ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ona aramasını söylediniz mi Yener Keskin’e, telefonu nereye bıraktınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır. Yener asker o dönemde. Şeyde burada Keşan’da asker Yener.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alındık dediniz Yener ile beraber.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O ora.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Reyna ile diğerini karıştırdınız yani orası.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrum’u doğru söylüyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bodrum Yalıkavak.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Siz bu söyledi Bodrum Yalıkavak Yener Reyna’daki olayda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o arkadaş birkaç tane olay anlatmış. Bir Reyna’yı anlatmış.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok şimdi yalı Bodrum Yalıkavak olayını anlatıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrum Yalıkavak olayında Yener yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karzan isimli şahısla birlikte.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Yener yok orada. Sadece beni aldılar. Teşhis ettirip ifademi aldılar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Senin yanında, senin telefonunu kullanabilecek teslim edebileceğin kimse var mıydı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hiç kimse yok, hiç kimse yok. Tek başıma aldılar beni. Onlarında arabalarında silah çıktı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Telefonunu aldılar mı şeye nezarete girerken?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hepsi ayakkabı bağcıklarımı bile aldılar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aldılar. Herhangi bir görüşme yapılmadı o telefonla neza….”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ayakkabı bağcıklarımı aldılar, silahımı aldılar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nüfus kâğıdımı aldılar. Hepsini aldılar. Teşhis oldum teşhis edildim. Olmadığım anlaşıldıktan sonra da bırakıldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi Sedat Peker’i diyor telefonla aradı. Sedat Peker’de kendisine Veli abi sizinle ilgilenecek dedi ve hemen o gün 3, 4 saat sonra Muğla il jandarma alay komutanı Bodrum Konacık jandarma karakoluna geldi. Boğaç’a hitaben ya ne gerek vardı baştan haberimiz olsaydı adliyelik olmazdı, burada hallederdik. Müşteki olan hanımefendi de şikâyetinden vazgeçti.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu düzeltmek istiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şu konu şöyle. Hakan Tankut, Tuğba Altıntop ile beraber özel uçakla geliyor Bodrum’a. Bodrum’da Güven Ahıskalı denilen gazeteci kadın bunların şeylerini çekmeye çalışıyor. Hakan Tankut’un yanındaki Sinan kadını dövüyor. Bunların alınma sebebi bu. Ben yokum orada. Benim alınma sebebim bir konu ile alakalı teşhis ettirilmek. Ben oradayım onlar işte o söylediğim operasyonda ele geçi… hani beni almak için askerin geldiği operasyonda da onların da arandığı üstlerinde silah alınıyorlar. Ben teşhis edilmek için başka bir konudan oradayım. Onlar Güven Ahıskalı denilen gazeteciyi dövmekten, tehdit etmekten ve şantaj etmekten yani özel uçakla geliyorlar Tuğba Atıntop altın şeyin Hakan’ın sevgilisi onun görünmesini istemiyor. O yüzden dolayı da Sinan darp ediyor kadını. Elinden fotoğraf makinelerini falan almış. Ben orada öğrendim yani karakolun içerisinde bu medyaya da çıkmış bir şey. İnternete girerseniz o konu belli. Yani ondan sonra çünkü internette gördüğüm bir konu. Hani onların alakası başka konu, benim alakam başka konu. Ben mahkemeye çıkmadım. Teşhis yapıldı teşhisin sonucunda çıktım ve ne Sedat beyi aradık ne Veli Küçük’ü çünkü ben yapmadığım bir şey. Yani barda bir şey olmuş barda bir şey olmuş o konuyla alakalı benim ifademi alıp teşhis ettirdiler. Yani o Ahıskalı olayı gazeteci olayı başka bir olay benimle alakalı değil. Yani onların kendi sevgilisinin görüntüleri alınmasın diye yapmış oldukları korkutma ve sindirmeden alınıyor onlar ve silah çıkıyor üstlerinde Sinan’da Hakan’ın arabasında çıkan silahları üstüne alıyor. Onlarla beraberse bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi 5355056666 bu sizin kullandığınız iddia edilen telefon. Birçok tapelerde olduğunu söylemiştim. Bu telefonunun baz istasyonu bilgilerine baktığımız zaman 4 Temmuz 2003 09:40’ta İstanbul Moda deniz kulübünden baz veriyor. 10:03’te 31 saniyelik bir görüşmeniz var Abdülbaki Şimşek isimli şahısla.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anadolu spor kulübünün başkanıdır futbol oyunu hani dediğim başkan bizim takımın başkanı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. İstanbul Üsküdar paşa limanından baz veriyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine 4 Temmuz 2003 saat 10:10’da 10 saniyelik bir görüşme var. Mimbibi Çorak adına kayıtlı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mimbibi Çorak adına kayıtlı telefon başkası kullanıyor olabilir. 5374030297.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu baz çıkmamış. Daha sonra.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O telefon zannedersem Mecnun Beyinse tanıyorum Mecnun Beyi yani (1 kelime anlaşılmadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaçhan Murathan adına. Boğaçhan Murathan olarak başka bir numara var. 5374090697. Bu numarayla yine 6666 görüşmesi İstanbul Nisan Süreyya baz veriyor. 12:08’de kime ait olduğu çıkmayan bir telefon 5323480717 de İstanbul Yeniiçhat diye bir yerden baz veriyor ve saat 14:30’da ise Muğla Bodrum Torba daha sonra Muğla Bodrum Yalıkavak tv.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Saat 14:30’dan sonra Bodrum’a gittiğiniz anlaşılıyor ve 14 Temmuz 2003 tarihine kadar Bodrum’dan sizin telefonunuz baz veriyor ve olay günü olarak bahsettiğiniz işte Tuğba Altıntop vesaire açık kaynaklardan bakıldığı zaman bunların olayının 13 Temmuz 2003 tarihinde olduğu anlaşılıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Buradan ne çıkartıyo…:”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani tanık burada 22 veya 23 Temmuz olabilir demiş ama o olayın oluş tarihi açık kaynaklarda yer alıyor. 13 Temmuz 2003.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim tutuk….”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve 13 Temmuz 2003 tarihinde size ait olduğu iddia edilen bu telefonun kayıtlarına baktığımız zaman gece 00:04, 00:10, 00:13, 00:18, 00:33, 00:34, 00:36, 00:38, 00:48, 00:53, 00:59, 01:18, 01:36, 02:06, 03:26, 03:28, 03:29, 03:42, 03:42, 03:43, 03:49, 03:54, 04:20, 04:26, 04:33, 04:50, 04:52, 04:56, 05:11, 05:21, 07:00, 07:12, 07:75, 07:04, 07:27, 07:31 diye devam ediyor o gece boyu yani nezarette olduğunuzu söylediğiniz saatlerde telefonunuz açık ve görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerde Arzu Gündoğdu yani bahsettiğiniz Sinan Gündoğdu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan’ı tanıdığımı söylüyorum, ama Sinan zaten karakolda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bayan üzerine kayıtlı olabilir, onunla görüşme var. Nesrin Murathan.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “532 3725415’le görüşmeler var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bülent Uygun ile görüşmeniz var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aynı Anadolu Üsküdar takımında ben oynarken o da Abdülbaki Şimşek’in yardımcısıydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. İrem Kurt diye birisiyle.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İrem Kurt üzerine kayıtlı bir telefon.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Metecan Kurt’un eşi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimin?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Metecan Kurt’un eşi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Metecan Kurt’un eşi, Cengiz Cansız ile var. Cengiz Cansız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Demin söylemiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Gürkan Teoman ile var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet arkadaşım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O gece boyu bu şekilde telefonunuz kullanılmış yani bunları oradaki görevlilerin kullanılması mümkün mü?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle söylüyorum benim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani siz teslim ettiyseniz jandarmaya.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim karakoldaki şeyim çok az sürdü. Teşhis edildim, teşhis edildikten sonra nezaretten çıkartıldım, bana şunu söylediler dediler ki biz Sedat Peker buraya geldiğinde onu 24 saat boyunca burada tuttuk seni bırakamayız sabah bırakacağız dediler. Sabaha karşı bırakıldım ondan sonra şartlarım biraz daha düzeldi ama teşhisten sonra yani.”

Mahkeme Başkanı: “Bu geceleyin telefon açılmış Savcı Bey onu soruyor yani kim aradı nereyi aradı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Geceleyin verdiler mi size bu telefonu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani, evet benim teşhisim yapılıp şeyim yani bu konuyla aldıkları konuyla akalalı suçum olmadığı anlaşıldıktan sonra İstanbul Organize Şubeye dilekçe yazdılar Boğaç Kaan Murathan’ın tutuklanmasını ister misiniz diye. İstanbul Organize Şubeden karar beklemeye başladılar. Yani benim konum düştü organize şubeye istiyor musunuz size gönderelim mi diye bir faks çektiler. O faks çekme sürecinde de beni yukarıya çıkarttılar yukarıda şeyde oturdum. Yani ne derler işte askerlerin oturduğu yerde oturdum sonra sabaha karşı organize şubeden haber geldi hayır Boğaç’la bizim bir işimiz yok dedi beni bıraktılar.”

Mahkeme Başkanı: "Yani sizin kullandığınız söylenen bir telefon var. O telefonla aranmış.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”

Mahkeme Başkanı: "O sizin kullandığınız söylenen telefonla o bahsettiğiniz konu mu yani?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben evet, evet.”

Mahkeme Başkanı: "İstanbul’dan faks konusu mu konuşuldu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır ben nezaretteydim. Nezarette teşhisim yapıldıktan sonra konu düştü benim olmadığım yani bir kavga konusuyla alakalı alınmıştım. Sonra beni nezaretten çıkarttılar çünkü neden çıkarttılar konum düştü. Ama İstanbul Organize Şubeye yazı yazdılar, faks yazdılar dediler ki; Boğaç Kaan Murathan’ı istiyor musunuz? Onlarda cevap vereceğiz dediler onların faksını beni oradan bırakmalarını hani almamaları hani gelip teslim almayacağına dair faksını beklediler. O sırada da telefonumu verdiler ben yukarıda askerlerle beraber oturdum. Sabaha karşıydı organize şubeden faks geldi. Hayır, istemiyoruz bırakabilirsiniz diye ama bayağı bir zaman geçti, beni de bıraktılar.”

Mahkeme Başkanı: "O sizin kullandığınız tespit edilen telefonu kim kullandı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben kullanmışımdır.”

Mahkeme Başkanı: "Siz kullandınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: "Kimle görüştünüz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte annemle, annemle görüşmüşüm işte.”

Mahkeme Başkanı: "Başka kimseyle görüştünüz mü?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İrem Kurt’la görüşmüşüm, o Mete çocukluk arkadaşım dediğim arkadaşımla görüşmüşüm bir de Sinan diye bir Aydoğdu bayan isimli biriyle ben onlarla görüşmüşüm 3 kişiyle görüşmüşüm yani.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani kimseyle görüştüğüm belli Veli Paşayla, Sayın Sedat Peker’le görüşmedim:”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu görüştüğünüz şahıslara Sedat Peker’e iletin biz gözaltına alındık veya şöyle oldu böyle oldu şeklinde bir beyanınız oldu mu veya başka bir kişiyi konuşması için aradınız mı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sedat Peker benden önce orada, orada tekneyle gitmiş onu almışlar 24 saat hiç şeysiz gözetim altında tutmuşlar yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendisini.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’i mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrumda tabi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O tarihte mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ona. Evet benden.”

Mahkeme Başkanı: "Bir dakika. Buyurun devam edin.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya benden sonra ya benden önce yani ama bir şey yok ben kimseyi aramadım. Yani kimseyi bilgilendirmek için aramadım, yapmadığım bir suç var teşhis edildim organize şube beni teslim alacak mı almayacak mı diye haber beklerken yukarıda oturdum. Yani 3, 5 kişiyi aradım o kadar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3, 5 kişi dediğiniz bu saatleri de söyledim gece boyunca sürekli telefonunuz açık ve.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama oturuyorum orada bir suçum yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşmeler devam ediyor siz ayakkabı bağcığımı da teslim edip ben nezarethane bekledim dediniz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama diyorum ki ben size; ben ilk alındığımda beni nezarete attılar. Teşhis yaptırana kadar nezarette tuttular teşhis yapıldıktan sonra konunun benimle alakası olmadığı anlaşılınca beni yukarıya çıkarttılar ve dediler ki; organize şubeye yazı yazdık, organize şubeden haber bekliyoruz. Bende telefonumu orada aldım telefonla aradım ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Saat kaçta bıraktılar sizi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sabaha karşı herhalde yani 3 gibi mi 4 gibi mi 5 gibi mi öyle bir şeyde bıraktılar. Yani gözetim süresini doldurdular efendim yani o sorma şeyinde başkada bir şey yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 gün mü kaldınız içerde 24 saat mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani alındım gece alındım saat yani 8, 9 gibi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet akşam.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sabaha karşı bırakıldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi şöyle; bu görüştüğünüz kişilerden biraz önce bahsettim. Yusuf Yakıcı isminde bir şahıs var saat 08:57’de aradığınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet dostumdur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir bu şahıs?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yusuf Yakıcı, Trabzonlu bir arkadaştır şeydir inşaatçıdır, inşaat.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani gözaltınızla ilgili bir görüşme yaptınız mı bu şahısla?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır hayır kimseyle benim kişisel arkadaşlarım bunlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Süleyman, Süleyman Ecevit diye bir şahıs var 536 5654672 numaralı telefonu kullanan.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O da arkadaşımdır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arkadaşınızı aradınız. Gürkan Teoman diye bir şahıs var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O da arkadaşım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arkadaşınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gürkan Teoman burada da cezaevinde (1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çağatay Özdemir diye bir şahıs var?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çağatay Özdemir.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Avukat o.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “13 Temmuz 2003 saat 09:39’da görüşmüşsünüz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet avukat, benim bir ara avukatlığımı da yaptı efendim o.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İzzet Erdoğan var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu şimdi hatırlayamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nesrin Murathan gene görüştüğünüz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Alara Tekstil Turizm Gıda İnşaat Nakliyat Sanayi üzerine kayıtlı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Arkadaşımdır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “532 2756823 kimin telefonu bu, kim kullanıyor?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani şu an hatırlamıyorum ama yani arkadaşımdır, tanıdığım biridir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu numarayla 13 Temmuz 2003 saat 09:51’de görüşmeniz var. Birol Koç isimli şahısla var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani hatırlamıyorum şu an.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Birol Koç’u tanımıyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum demiyorum şu an hatırlamıyorum kim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatırlayamıyorsunuz anladım.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ne Veli Küçük Paşa ne Sayın Sedat Peker.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bio Sermet Tıbbi Kimya Malzeme Ticaret diye üzerine kayıtlı 532 5055555 numaralı bir telefon var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Normal işadamı birisidir bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yavuz Kayıral isimli şahıs var, 532 3138029.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O sıra Bodrum’daydı tatil yapıyordu karşılaşmıştık o. Fenerbahçe yöneticisi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahısla görüşmeniz var ve saat 13 Temmuz 2003 saat 11:14’te 17 saniyelik bir görüşme var dava sanıklarından Muzaffer Tekin’le. 532 2919293.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani aramışımdır bir şey yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’i niçin aradınız o gün?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya beni aramıştır veya ben onu ara…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok siz, siz Muzaffer Tekin’i aramışsınız.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi aramışım? Kaç dakika konuşmuşum?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “17 saniyelik bir görüşme var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bilmiyorum şu an niçin merhaba nasılsın demişimdir yani telefon elimdeyse aramışımdır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu görüşmeden sonra Yavuz Kayıral’ı arıyorsunuz, İzzet Erdoğan’ı arıyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yavuz Abi Bodrum’daydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yavuz Abi Bodrum’daydı o tarihte yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, onu arıyorsunuz daha sonra İzzet Erdoğan’ı ve daha sonra Muzaffer Tekin size 11:21’de dönüş yapıyor 87 saniyelik bir görüşme gerçekleşiyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şeyi söylemiştim ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “11:24’te bir daha size telefon açıyor, Muzaffer Tekin 12 saniyelik görüşmeniz var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet aradığımda şeyi söylemişimdir. Şu an gözaltındayım böyle bir teşhis yapıldı, organize şubeden haber bekliyoruz. Çünkü, benim alındığım yer organize şube değil. Yani beni teşhis için aldıkları normal bir yer organize şubeye hatta beni bırakmadılar, buradan anlayabilirsiniz, beni bırakmadıklarını. Yani bir şey var mı diye de soruyorlar, eğer beni bırakacak adam hiç hemen bırakır organize şubeye bir şey sormaz konuyu kapatırlar efendim. Niye orada kalayım ki?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Yusuf Yakıcı isimli şahıs sizin arkadaşınız değil mi?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’i tanır mı bu şahıs?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anadolu Yakasında inşaatçılık yapan şu anda Fıratpen borularını falan İmes Sanayi Sitesinde yapan yani esnaf bir arkadaştır tanır mı tanımaz mı bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şunun için soruyorum; siz Muzaffer Tekin’i 13 Temmuz 2003 günü saat 11:14’te aradıktan sonra Muzaffer Tekin de sizi 11:21 ve 11:24’te bir 87 saniye bir 12 saniye arıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra sizden sonra 532 4878700 numarasını kullanan Yusuf Yakıcı’yı arıyor 11:34’te ve 100 saniyelik görüşme yapıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o ne konuşuyorlar bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin görüşmelerinizden sonra ve daha sonrada 532 4155419 numaralı Jandarma Genel Komutanlığına ait bir telefonu arıyor Muzaffer Tekin 13 Temmuz 2003 saat 11:36’da 124 saniyelik görüşme yapıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mahkememiz bu kayıtları getirttirdi mahkeme diğer davada. Jandarma Genel Komutanlığının kullanmış olduğu telefon numaraları kimler kullanıyordu ve hangi tarihlerde sorulduğunda; gelen listede 2003 yılında bu telefon numarasını Tuğgeneral Halil İbrahim Tüysüz isimli şahsın kullandığını bildirmişler Genelkurmay’dan.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanıyor musunuz bu şahsı Halil İbrahim Tüysüz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır tanımıyorum bir de şunu belirtmek istiyorum yani benim çok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuğgeneral. Giresun Jandarma Bölge Komutanı.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, şunu anlatmak istiyorum benim alınmış olduğum konu çok önemli bir konu değildi. Yani normal bir teşhis konusuydu ben burada yardım istesem ne olacak, yardım istemesem ne olacak? Yani cinayet yapmamışım, adam öldürmemişim, adam kaçırmamışım, gasp yok sadece bir teşhiste edilmiş bir kavga var, o kavgada teşhis tutanağında hani ben miyim orada var mıyım falan diye şey yapılıyor hani ondan sonrada bırakılıyorum çok önemli bir konu değil ki. Yani ne kimseyi öldürmüşüm ne kimseyi…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada Muzaffer Tekin’le görüşmenizde Veli Küçük’ün adı geçti mi veya?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’e siz Veli Küçük veya Muzaffer Tekin bize yardımcı olsun şeklinde beyanınız oldu mu buradaki beyanlar doğru mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben avukatı ararım buradaki beyanların hepsi yalan eğer öyle bir şey olacaksa…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama karşılıklı siz Muzaffer Tekin’i arıyorsunuz.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben Sedat Peker’inde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin sizi arıyor. Daha sonra Yusuf Yakıcı’yı arıyor, Jandarma Genel Komutanlığını arıyor, Jandarma Genel Komutanlığının numarasından sonra tekrar, 11:47’de size dönüyor 77 saniye tekrar görüşüyorsunuz. Tekrar Muzaffer Tekin sizi 12:23’te arıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suç mu işlemişim Sayın savcım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “89 saniye görüşüyor tekrar 13:04’te arıyor 123 saniye görüşüyor. O gün aranızda böyle bir trafik var siz Muzaffer Tekin’i böyle bir uzaktan tanıyan bir kişi olarak kendinizi izah ettiniz. Burada ne konuştunuz yani açıklar mısınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer savcım bu konuyu, işte açıklayayım. Saygıdeğer Savcım; bu konuyu oldurmaya çalışıyorsanız yani olduracak bir şey yok ben bir suçtan dolayı karakola alınmamışım. Yani üstümde çok büyük ithamlar ve iddialar yok ve ben ne silah yakalatmışım, ne birini vurmuşum, ne bilmem bir şey yapmışım. Yani Muzaffer Tekin’i de ararım, avukatı da ararım, annemi de ararım, kardeşimi de ararım, Sinan’ı da ararım. Çünkü benim hakkımda bir iddia yok, suçlandığım bir konu yok ama bu arkadaşın vermiş olduğu bilgilerin hepsi yalan. Hakat Tankut’un Sinan’la olan konusunu sanki biz yaşıyormuşuz gibi beni de alın ne demek böyle bir şey olabilir mi bir insan jandarmaya beni de alın, beni de alın deyip de ondan sonra jandarmaya gidip orada konuştu diye suçlu olabilir mi? Sizin vermiş olduğunuz ifadede benim suçsuz olduğumu, ben kendimi aldırmak vasıtasıyla aldırdığımı bir maceraya girdiğimi bu maceranın sonucunda da insanlarla telefonla konuştuğumu jandarma karakolunda da rahat ettiğimi beyan ediyorsunuz. E bende diyorum ki; ben bir suçtan dolayı alınmamışım çok basit bir suçtan dolayı alınmışım ve suçsuz olduğum anlaşılmış, organize şubeye yazı yazılmış. Organize şubede benimle alakalı bir konuda beni istememiş ve beni gelip oradan almamış sabahta biz bırakılmışız. Olan hadise bu kadar ama bu arkadaş bir şeyler söyledi diye eğer bunlar olduğunu farz edersek bile ben suçsuzum. Yani suçlu olan birini de aramamışım ki Muzaffer Tekin’i de arayabilirim. Sonucunda ben size söyledim eski askerlik yapmış olan beyefendi bir insan. Eğer onun bana yardım edebileceğini düşünüyorsam onu arayıp bir yardım istememin de bir suçu yok ki yani bir suç teşkil etmez ki. Ben Muzaffer Tekin’den yani bunun bu davayla ne alakası var? Beni bu davadan ben Sayın Zekeriya Öz’e de dedim ifademi almak istiyorsanız ben geleyim vereyim dedim. Yani böyle ben size de söyledim veya size de söylüyorum ama ben bu davadan tutuklu değilim ki ve ben bu insanların başına gelen şeylerin hakkında tanıklık yapıyormuşum gibi oldu ama ben molotof konusundan tutukluyum ve ne kadar soru varsa başka konudan ben cevapladım. Ama bilmediğim şeyler yani ben Muzaffer Tekin’in bir suç işlediğini bilseydim Muzaffer Tekin’i aramazdım. Ama ben Muzaffer Tekin’i devlette görev yapmış asker olarak tanıdım, Sayın Veli Paşayı öyle tanıdım. Yani ben ne bilirim 20 yaşında bir insan yani böyle bir davanın olabileceğini 2002, 2003 yılında bilemem ki benim böyle bir öngörüm yok ki efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana davanın dışında her şey soruldu söyleyeyim ama yani ben bunlardan yargılanmıyorum ki, ben terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım yataklıktan yargılanıyorum ve ben Kelebek operasyonunda, Kelebek operasyonunda diyorum Ergenekon operasyonunda ifadesine başvurulmayan bir kişiyim ne kaçtım, ne göçtüm.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam Savcı Bey buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet serbest bırakıldığınızı söylüyorsunuz saat 8:00 sıralarında bu görüşmeler söylediğim gibi 11:00’den sonra yapılıyor.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Danıştay olayıyla ilgili dosyalar İstanbul Emniyet Müdürlüğünden ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden istendi. O dosyalar içerisinde Alparslan Arslan’ın ajandalarının fotokopileri var. Bu fotokopilerin arasında küçük bir not var Bodrum Konacak Yarbay Faruk Sayın, Bodrum Boğaç Murathan diye bir not var. Yani bu Alparslan Arslan’a da ait olabilir.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne notu varmış?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin veya diğer sanıklardan elde edilen bir notta olabilir.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi Muzaffer.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Böyle bir not var orada siz herhangi bir isim telaffuz ettiniz mi Muzaffer Tekin’i aradığınızda.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Faruk Sayın isminden veya Ferruh Sayın Yarbay Ferruh Sayın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım şunu söyleyeyim; Muzaffer Tekin’de benim notumun olması olabilir tanıyorum dedim. Yani bizim semtteki insanlardan aradım dedim, görüştüm dedim ama bir suç teşkil edecek bir şey değil. Yani arkadaşım askere gitmiş, askerde yardımcı olabilir misiniz diye sordum. Yani bu şimdi benim kardeşimde gitse tanıdığım bir asker varsa bunu sorarım sormam kadarda gayet bir şey yok. Ama ben şimdi Sayın Muzaffer Tekin’in Boğaç Kaan Murathan beni tanıyor zaten kendisi. Bende onu tanıyorum ama ben Alparslan Arslan’ı tanımıyorum, hayatımın hiçbir devresinde görmedim, hatırlamıyorum aynı zamanda da ve hiçbir şekilde de ne görüşmüşlüğüm ne konuşmuşluğum var. Alparslan Arslan 2005 yılında bildiğim kadarıyla olay yapıyor ben o tarihlerde yurtdışındayım. Arkadaşım değildir şey değildir bir yakınlığım yok. E şimdi Alparslan Arslan’ın tüm telefonlarını inceleyin benimle görüşmüş mü, benimle bir irtibatı var mı bunu siz zaten biliyorsunuz ama ben alakam olmayan konulara ifade veriyorum. Birisi öyle söylemiş, birisi öyle söylemiş diye ben tutuklanıyorum herkes bir şey söylüyor yandık biz o zaman.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizden önce savunma yapan Bayram Demir dışındaki ve Bora Ballı, Seyhun Zayim.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevinde çok rahat birkaç hat olan hatta bir telefonlarla aileleriyle rahatlıkla görüştüklerini beyan ettiler.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, Bayram Demir beyan etmiyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinde kalmış olduğunuz koğuşta bu şekilde kullandığınız cep telefonu var mıydı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim anlattım dedim ki; bizimki Bayrampaşa Cezaevinin yan yolunun kenarındaydı funda atma şeyiyle telefonlar geliyordu o zamanki telefonu hatırlamıyorum. Ama size samimi ikrar yaptım dedim ki evet ben birkaç kere eşimi aradım bunu söyledim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi telefonla aradınız numarasını hatırlamıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte hatırlamıyorum diyorum burada numaralar söylenmez…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne şekilde giriyordu o telefonlar içeriye?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Funda, funda dedikleri böyle gülle atma şeyiyle atıyorlardı kamera var orada zaten hemen alıyorlardı telefonları görüşme yapıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden dışarıdan yoldan mı atılıyor cezaevinin dışından?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoldan atıyorlar evet benim gördüğüm o. Onlar ama başka bir bloktalar onlar içteler biz dıştayız diyorum ya size. Yani onların bloğuyla bizim bloğumuz farklı biz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani onlara girmesi.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onlara.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevi idaresinin haberi olmadan mümkün değil atılması mümkün değil.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mümkün değil evet. Ama bizde öyle bir şey yok bizde funda atılıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Mehmet Selahattin Merih ismindeki şahsı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayatımda ilk defa burada duydum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal duruşmada şu beyanlarda bulundu.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada burada duydum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karakaş, Oktay Karakaş bir de Mehmet Selahattin Merih.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum, tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu aslanlı çete diye bir lideri var çete şeyinden yatıyor şu an Bolu’da herhalde tahminimce ben sırf Hakan Karakaş Sayın Başkanım Boğaç Kaan Murathan’ın dostudur diye benimle bir kelam sohbet etti diye cezaevinden sürdüler. Bana gelip bir Mehmet Selahattin veri bilmiyorum artık kimin dostu kimin arkadaşı benim yüzümden onu da cezaevinden sürdüler. Metin Arda gelip bana diyor ki buraya; 5 Nolu Cezaevine gelmeden önce Bedirhan diyor seni buradan diyor göndermemiz lazım. Hani burada diyor farklı muhabbetler var. Şimdi ben hayatımda o Metin Arda mıdır kimdir Cumhuriyet hayatımda hiç görmemişim şey yapmamışım. Adam geliyor bana diyor ki seni diyor buradan göndermemiz lazım. Beni niye gönderiyorsun o adamları neden buradan gönderdin? Can güvenliği ne can güvenliği ne sorunu deki o adamlar Boğaç Kaan Murathan’ın dostudur. Boğaç Kaan Murathan’ın dostudur sen o adamlara sohbet edersin de o adamlara bir şey anlatırsın da korktuk da seni buraya gönderdik. Onu de bana, can güvenliği kimin can güvenliği ne can güvenliği? Sayın Başkan yani orada düşünün bu adamlarının bir hani dostu arkadaşlarıyla yan yana getirilmeme bile korku panik içine giriyorlar yani Sayın Başkanım. Orada açıktır her şey meydandır. Beni neden gönderdikleri ortadadır, yani kimi gönderdikleri de ortadadır. Oktay Karakaş, Hakan Karakaş, Mehmet Selahattin Veri benimle bu adamlar bir sohbet bir kelam sohbet ettiler diye cezaevinden sürdüler. Birini Bolu’ya yolladılar birini bilmem nereye yolladılar. 1 Nolu F Tipinde Hakan Karakaş yok ilk önce Mehmet Selahattin Merih diye bir şahısla tanıştım şahıs işte Boğaç Kaan Murathan muhabbetleri açıldı. O dedi ki ben dostuyum yani siz bu şahsın dostu musunuz, tanıyor musunuz, Bedirhan Şinal’la bu kişi aracılığıyla herhangi bir haberleşmeniz oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim, Hakan Karakaş hakkında tüm beyanlarımı verdim bu konuda artık tekrar yapmayacağım. Ama Mehmet Selahattin Merih denilen kişiyi ne gördüm ne cezaevi hayatım olmadan önce duydum. Burada duydum ne yaptıklarını bilmiyorum. Aslına bakarsanız ne yaptıklarıyla da ilgilenmiyorum çünkü ben bu insanlara ne bir emir verdim ne onlardan bir şey bekledim ne de onlara çıkar amaçlı yaklaştım ne de bana yaklaşmalarına izin verdim. Ya benim bu arkadaşların hiçbiriyle bir alakam yok herkes bir şeyler söylüyor bir tane Boğaç ismi var diye burasına beni buraya getiriyorlar huzurda olmaktan dolayı rahatsız değilim ifade vermekten dolayı rahatsız değilim ama öyle bir durum oluyor ki anlattığım şeyleri tekrar yapmak zorunda kalıyorum. Ben Selahattin Merih’i tanımıyorum, Hakan Karakaş’la çok bir samimiyetliğim yok yani samimiyetliğim yok derken tanışıklık şeklinde yok o tanışıyorum dedi diye benimle tanışmış olmuyor efendim. O öyle demiştir, o öyle düşünmüştür ama ben tanımıyorum yani benim bir samimiyetim yok.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İyilik yapmaya çalışmış böyle olmuş keşke yapmasıydı diyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Özcan Uğur ismindeki şahsı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Özcan Uğur dediğiniz insanı organize şube araştırma yapmış Özcan Uğur diye birinin H tipi özel tip cezaevi Bayrampaşa’nın başka bir cezaevidir. Yani B6’da yattığı için sakın yanlış düşünmeyin, H tipi özel tip başka bir cezaevidir efendim çek suçlularının olduğu bir cezaevidir. Benim Allah aşkına çek suçlusundan yatan bir adamım olacak ve bu Bedirhan’ı yönlendirecek ve Özcan Uğur şeklinde ismi verildiği halde Özcan Uğur’u polis bulamayacak ve bulunmayan adam hakkında da bana soru sorulacak inanılmaz şaşırıyorum efendim. Yani polisin bulamadığı adamı ben nereden tanıyayım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Akın Büyükoğlu’nu tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum arkadaşım B7’de beraber yattık, şahit olarak gösterdim Akın Büyükoğlu’yla diyor Bedirhan aynı biz diyor C bloktan diyor imzası olmayan ifadesinden bahsediyorum diyor ki biz diyor; C27’den diyor beraber diyor Akın Büyükoğlu’nun olduğu koğuşa geçtik. Allah aşkına birisi neden sormaz Akın Büyükoğlu’na ya böyle şey var mı diye. Ben 150 tane şahit gösteriyorum efendim 150 adet şahit. Eğer bir tanesi desin iftira atsın kabul edeceğim ben dedim. Ben neden, yani ben böyle bir riske girer miyim, böyle bir şey yapar mıyım bu kadar aptal bir adam mıyım? Diyorum ki ben Bedirhan Şinal’ı görmedim, hayatımın hiçbir döneminde görmedim. Bedirhan Şinal’la dışarıda görüşmedim zaten içerde tanışmayan insan dışarıda görüşemez ki efendim. Yani bir bağ olması lazım bu bağ yok. Ben bu davadan yargılanıyorum bu öbür sorduğunuz sorulardan beni kimse huzuruna bile çağırmadı ama bu davadan yargılanırken o dava ona da cevap veriyorum. Ama ben kimsenin tanığı değilim, kimsenin hakkında bir bilgi bilemem, kimsenin hakkında yorum yapamam yani bunu yaptığım zaman onların hakkına tecavüz etmiş olurum. Yani bu çok değişik bir konu oluyor ben suçluysam suçum hakkında her türlü ifademi ve bilgimi size sunarım ama değilim.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Zaten sizden bildiğiniz şeyler soruluyor. Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in Erdal isminde avukatı var mı, böyle bir şahsı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim bildiğim kadarıyla yok. Benim bildiğim kadarıyla yok bir de Erdal ismi soyad. Yani orada diyor ki kart verdi Erdal kart verdi diyor o ifadede. E kartta soyadda yazar efendim. Yani verilmiş bir kart varsa orada soyadını da yazması gerekmektedir Erdal bilmem ne oğlu olması lazım. Niye sadece Erdal?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine birleşen dosya sanıklarından Osman Yıldırım’ın birtakım beyanları var. İbrahim Genç isimli şahıstan bahsediyor. Siz bu şahsı tanıyor musunuz İbrahim Genç?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsmen bilirim ama birebir diyaloğum olan bir insan değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne iş yapar, kimdir bu şahıs, siz nereden tanırsınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İstanbul'da elit yerlerde gezen benim bildiğim bir insandır benim tanıdığım o. Yani (1 kelime anlaşılamadı) gider Reina’ya gider herhangi bir yani bilinen hani böyle İstanbul'un elit tabakasının gittiği yerlere gider oralardan ismini duyduğum bir insan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayhan Çarkın’ı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu da ismen tanıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisine herhangi bir para gönderme veya başka bir iş oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi, Ayhan Çarkın’a mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayhan Çarkın (1 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Para gönderdim mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Para gönderdiğimi soruyorsunuz değil mi Sayın savcım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok ben kimseye para, benim o kadar param yok ki nasıl yollayayım Ayhan Çarkın’a? Yani kendime idame ettirmenin dışında öyle ben yeni işyeri kurdum buraya geldim. 3 sene oldu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sarı Serdar ismindeki şahsı tanıyor musunuz?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim benim hayatım boyunca.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serdar Çabuk.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sarı Serdar diye bir arkadaşım olmadı yemin ediyorum Sarı Serdar diye biri olsaydı sizlerden kaçıramazdım. Ben bakın Bodrum’a gittiğim 2003 senesi bile detaylandırılmış bir şekilde söylüyorsunuz Sarı Serdar’ı nasıl kaçırayım ben sizden? Nasıl kaçırayım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevindeyken Sedat Peker’le bizzat telefonla, telefonla telefon hakkınızı kullanma anında veya koğuştaki illegal telefonla veya mektup yoluyla, avukatlarınız aracılığıyla herhangi bir şekilde bir irtibatınız oldu mu Silivri Cezaevine gelmeden önce?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım ben Bayrampaşa Cezaevinde…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bayrampaşa Cezaevinde iken Sedat Peker’le avukatlarınız aracılığıyla olabilir başka yöntemlerle olabilir eşiniz aracılığıyla olabilir.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le irtibatlandığınız, görüştüğünüz herhangi bir iletişim kanalı oldu mu?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Bayrampaşa Cezaevine geldiğimde Sayın Sedat Peker 2 Nolu Kandıra F tipinde yatıyordu alındığı günden itibaren 2 nolu Kandıra F tipinin efendim tüm kayıtları bellidir, tüm kayıtları bellidir. O ben ne ziyarete gittim, çıktıktan sonra da bahsediyorum bunu. Yani bir kere konuştum mu konuşmadım mı onu bile bilmiyorum cezaevinin telefonundan ama Bayrampaşa’dan illegal bir telefondan Sedat Peker’i aramam mümkün değildir çünkü o F tipi cezaevinde. Yani ondada bir telefon olmuş olması lazım ama böyle bir şey yok. E bizim telefonlarımız efendim polisler tarafından dinleniyor, cezaevinde kaçırabileceğiniz hiçbir telefon yok. Çünkü şeye bir takıyorlar oraya 10 tane telefon varsa hepsini dinlemeye alıyorlar kim konuşmuş, ne zaman konuşmuş, niçin konuşmuş? Suç içerikliyse kayda giriyor, suç içerikli değilse kayıta girmiyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nasıl dinliyorlar anlamadım. Ne takıyorlar?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu telefon sinyallerini alan jemır gibi aletler var yani o sinyallerden telefonun hangi koğuşta olduğunu, nerde olduğunu çeken bize cezaevinde öyle söylüyordular.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevi idaresi mi koyuyor?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Emniyet zaten Bayrampaşa Cezaevinin önünde yatıyor efendim. Uyuş… hep yani sizlerin baktığınız davalar olduğu için DGM, uyuşturucu, terör olduğu için önemli sanıkların olduğu bir, bir de çok fazla insanın olduğu bir yer olduğu için hani tüm istihbarat birimleri Bayrampaşa Cezaevinin içerisinde. Yani içerden bilgi alıyorlar, dışarıdan bilgi alıyorlar, her şekilde Bayrampaşa gözetim altında bir cezaevi. Yani evet illegal uyuşturucu ve telefondan bahsediyoruz ama her şey kontrol altında. Yani her şey kontrol altında.”

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey sorularınız devam edecek mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Edecek Sayın Başkanım. Bir soru daha sorayım Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İsterseniz ondan sonra bitirelim. Geçen gün duruşmada da Seyhun Zayim’e soru olarak yöneltildi, Ümit Şahin isminde bir avukatı var.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dostum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahsı siz tanıyor musunuz Seyhun Zayim’in avukatı?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet şimdi 12 Ceza Mahkemesinde nasıl bir şey oldu biliyor musunuz efendim Seyhun Zayim’in avukatı olmadığından dolayı Vedat Bey dedi ki, avukatlardan bir tanesi dedi Seyhun Zayim’in dedi şeyini alsın vekâletini Emin Emir aldı. Emin Emir aldıktan sonra Bayram Demir’in avukatı görevi bıraktı, Bayram Demir’le anlaşamadılar gitti. Gidince benim arkadaşım olan Ümit Beye Seyhun Zayim’in ailesi benim arkadaşım ama avukatlığımızı yapar mısınız demişler anlaşmışlar yapmışlar ama Ümit Şahin benim dostumdur.”

Sanığın beyanı alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Sedat Peker müdafii Av. Mehmet Doğurga’nın geldiği görüldü.

Huzurdaki yerine alındı.

Sanık Sedat Peker söz istedi verildi

Mahkeme Başkanı: “Boğaç Kaan Bey oturabilirsiniz. Buyurun.”

Sanık Sedat Peker söz istedi verildi: “Başkanım eğer uygun görürseniz, Saygıdeğer Başkanım Sanık Sedat Peker, huzura gelip huzurda beyanda bulunabilir miyim?”



Mahkeme Başkanı: “Buyurun buyurun gelin, nasıl rahat hissediyorsanız.”

Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım müsaadenizle Sayın Savcının Sanık Boğaç Kaan Murathan’a ifadeler, sorular sormuş olduğu tanık beyanıyla ilgili önce birkaç şey söyleyip sonrada şahsımla ilgili geçen diğer konuları gene müsaadenizle kısa kısa sözler, açıklamalar yapmak istiyorum. Saygıdeğer Başkanım dikkat ederseniz bir şahısın varlığından bahsediliyor ve bu şahıs bir olaylar anlatıyor işte ben olayın içerisindeydim, şöyle uçtum, şöyle tuttum, şöyle yakaladım, şöyle baktım, şöyleydim her şeyi anlatıyor, ama ortada öyle bir şahıs yok, sanal şahıs. Olaylar kameralara çekilmiş, olaylar yaşanmış, ama şahıs yok zaten sorun ve mesele Başkanım, Saygıdeğer Başkanım burada başlıyor. Şimdi bir kişi mektup yazdı iyi yapmış kanuna yardımcı olabilmek amacıyla mektup yazmış, bu çok güzel bir şey. İlk daha mektuba başlarken Saygıdeğer Başkanım diyor ki; Hakkı Kurtuluş isminde bir avukat vardı Danıştay sanığı Alparslan Yıldırım bu kişinin yanında staj yapmıştı. İlk şimdi mektubun başından geliyoruz işte Sedat Peker’de öğrencilere, hukuk öğrencilerine burs verirdi bende bu burslardan aldım. Şimdi ben cezaevinde yattığım şu anda da burs veriyorum, o zamanda burs vermiştim, ondan öncede burs vermiştim. Ancak benim vermiş olduğum burslar kimseye elden değildir. Benim vermiş olduğum bursların hepsi banka üzerinden havale yapılmaktadır insanlara bununda dekontları olur. Şimdi benim burs verdiğim bütün herkes getirip dekontlarını mahkemeye arz edip derler ki diyebilirler ki efendim biz Sedat Peker’den bu şekilde burs almıştık, kanıtlayabilirler. Şimdi Hakkı Kurtuluş geçenlerde benim yanıma ziyarete geldiği zaman demişti ki bu demiştim Danıştay sanığı senin yanında staj yapmış bizim ismimizde bu şekilde geçiyor senin isminde bilgin var mı? Dedi ki senin hiç aklın bu şekilde düşünebiliyor mu? Böyle bir şey olsaydı beni acaba dışarıda bırakırlar mıydı dedi. E peki nasıl oluyor dedim yani bu adam senin yanında staj yapmadan dava boyunca devamlı böyle geçiyor, senin yanında staj yapmış. Benim yanımda kesinlikle staj yapmadı, staj yapıldığında zaten bunun kaydı olur dedi. Şimdi Saygıdeğer Başkanım bu bahsi geçen arkadaş, bu ifadeyi vermiş olan arkadaş bunu söylediği zaman zaten bu araştırılsa mektubun doğruluğu araştırılmaya daha ilk cümleden başlansa bu mektubun hiçbir özelliği olmayan, delil niteliği taşımayan bir şey olduğu anlaşılacak ve de ondan sonra anlatıyor diyor ki, işte bize burs vermişti, biz yanına giderdik, bütün olayların içinde. Şimdi efendim ben insanlarla kaldığım otelde çalışanlarla bile resim çekilen bir insanım. Resim çekilmeyi severim, insanlarla mektup yazmayı severim, diyalog kurmayı severim, resim göndermeyi severim. Bu arkadaş o zaman madem bu kadar bize yakınmış, bütün olayların içindeymiş, bütün kişileri tanıyormuş benimle çekilmiş bir tane resim veya bizim içerimizde bunları benimle yaptığı bir telefon konuşması veya bunu kanıtlayabilecek bir şey sunmasını ben Saygıdeğer mahkemenizden, Sayın Savcılık makamının temin etmesi yönünde bir şey talimat mı deniyor hukuk dilinde efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Talep ediyorsunuz.”

Sanık Sedat Peker: “Böyle bir şey talep ediyorum. Ayrıca şunu arz etmek istiyorum efendim. Bu dosyanın nasıl oluşturulduğunu bu şahidin efendim müsaade ederseniz ve bu şahit benzeri olan birkaç gizli tanığın nasıl oluşturulduğunu arz etmek isterim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani çok uzun olmamak kaydıyla toparlayıp, özetleyerek söylerseniz daha verimli olur buyurun.”



Sanık Sedat Peker: “Tabi ki Saygıdeğer Başkanım mesela bizim dosyamızda bir de Poyraz diye 1 tane gizli tanık ifadesi var, toplam 50 sayfaya yakın civarda oluşan ifadesi var. İlk ben tabi ki hepsini anlatıp vaktinizi almayacağım. İlk daha ifadesine başlarken şöyle söylüyor efendim; işte Tolga Peker bana telefon açtı, işte bunu infaz edecekler dedi, abi deyip olayı anlatmaya başlıyor işte biz Behçet Cantürk’leri de öldürdük, şunları da öldürdük, bunları da öldürdük, abi işte falanca kişiyi de şöyle öldü, böyle öldü deyip dosyaya geliyor, gidiyor. Bu konunun haricinde ben başka bir konuyla Sayın Savcının huzuruna gittiğimde, kendisine şöyle bir arzuda bulunmuştum. Behçet Cantürk’leri kimin öldürdüğünü bu ülkede yaşayan ve 30 yaş üzeri olup televizyon seyreden, gazete okuyan, bu konulara biraz ilgisi olan herkes biliyor efendim. Böyle bir gizli tanık ifadesini bu dosyaya koyduğunuz takdirde bunun hiçbir geçerliliği olmayacağı gibi ve ilerde de çok ciddi sorunlar doğuracaktır mesela Tolga Peker’in kardeşini, babası da arkadaşımdı, vefat etti, ben okutuyorum, benim mektup arkadaşım ilkokula gidiyor. Bu çocuk büyüdüğünde bir gün internete girdiğinde benim abimi acaba Sedat abi mi öldürttü diye düşünecektir ve bu çocuğun kalbinde bana karşı düşmanlık oluşacaktır. Cezalar bitecektir, dosyalar bitecektir ve bu konuları konuşurken Sayın Savcıya vaktinizi almamak için efendim kısa kesiyorum. Şimdi bir tane polis vicdan azabı çekiyorum diye özel harekâtçı çıkıp faili meçhul cinayetler diye dün bende ifade verdim, bu cinayetleri kendilerinin yaptıklarını anlattılar. Şimdi dosyanın içerisinde bu şekilde girmiş olan bir gizli tanık ifadesi var. Şimdi huzurda Sayın Savcının okuduğu bir ifade var; Saygıdeğer Başkanım, Sayın Savcım, mutlaka ki kanun için okuyor, ama şimdi bunu okuduğu zaman bunların hepsi kayda geçmiş oluyor. Bunların oluşturulması ise şu şekilde; o tarihlerde olan olaylar istihbaratın dosyalarında var mesela o Poyraz denen tanığın 4, 5 tane cinayetten bahsedilmiş ve bu cinayetleri benim tarafımdan yaptırdığım anlatılmış, işte bunu bir gizli tanık anlatıyor. Ama o cinayetlere baktığında yazılış tarihine baktığınızda öyle bir açıklar var ki mesela öyle bir yanlışlar yapılmış ki siz kısa tutmamı söylediğiniz için bunları anlatmıyorum. Ama zaten bunları anlattığınız zaman o dosyadaki o şeyler bir şey mesela söyleyeyim cinayetin içinde diyor falanca kişiler şimdi Sayın Savcımın okuduğu mektupta falanca kez kişiler diyor görev aldılar, bu cinayetleri falanca kez kişiler işlediler arabanın içinde diyor yakarak öldürdüler. Şimdi efendim nasıl öldü? Bir otel odasında kazayla vurularak öldüğü zaten devletin raporlarında var. Yani ilk bu ifade geldiği zaman polisler, kolluk güçleri sadece şunu yapsalardı bu olayla ilgili bir telefon açıp yav bu nasıl oldu diye sorsalardı, arabanın içinde yanarak öldürülmediğini, ölüm esnasında kazayla öldüğü sırada burada geçen kişilerin hiçbiri olmayacaklarını anlayacaklardı. O zaman bu kadar sorular sorular sorular efendim Saygıdeğer Başkanım vaktinizi alıyorum farkındayım lütfen mazur görün bir iki konuyu daha kısa kısa değinmek istiyorum. Ben cezaevine girdiğim zaman bahsi geçen bir de buradaki insanlar savunmalarını yaparken işte siyasi görüşlerinden dolayı düşmanlıklar için buraya geldiğini söylüyorlar doğrudur, değildir benim böyle bir iddiam yok ancak benim mahkemeye arz etmiş olduğum haklarında kesin hüküm oluşturulmuş emniyet yetkilileriyle artık kişisel kan davasına nerdeyse dönüşmüş olaylardan dolayı birçok sıkıntılar yaşamaktayım. Mesela MİT’ten size bir CD geldi, Tuncay Güner denen kişinin ifadeleriyle ilgili bir de ayrı bir ifade geldi. Şimdi o ayrı gelen ifade gizli çekilmiş CD. Orda diyor ki adama Sedat Peker’den biraz bahset o da diyor ki ne bahsedeyim? Sedat Peker diyor işte uyuşturucu işi yapıyor, efendim diyor ben böyle bir şey duymadım, ben bilmiyorum. Sen diyor biliyorsun biliyorsun konuşması öyle bir şekle dönüyor ki adamı tehdit ediyor yani sadece bu şekilde benim ismimi geçirttirmek istiyor. Yine şahıs diyor efendim ben bilmiyorum sonra küfürler başlıyor o CD’de küfürde var gene dikkat ederseniz orda S harfi var efendim. Baş harflerini yazmışlar biri Adil Serdar Saçan, biride o Serdal Akça. Gene bir yetkiliyle hukuk adamı avukatla konuşurken kendisine dedim ki yav böyle böyle adamların davalardan da vazgeçtik Yargıtay aşamasında gittik, davalardan vazgeçtik ki yani bizim peşimizi bıraksınlar diye. Artık öyle bir hal oldu ki efendim mesela kadın satıcıları da yurtdışından filan herhalde bir şey olduğu için özel yetkili mahkemeler bakıyor. Mesela kadın satıcılarıyla ilgili yapılan tahkikatlarda o insanlara sordukları soru Sedat Peker’i tanıyor musun? Hayır tanımıyorum. Evlere yan kesicilik için giren hırsızlık büyük şeylerini de efendim gene aynı kapsama aldılar. O dosyaları da incelediğinizde o tarihlerde son zamanlarda Allah için öyle şey duymuyorum kısa bir zamandır. Orda ki sorular efendim yan kesiciler, bohçacılar, Çingenelerle nerden ben tanışırım, ne aynı bölgede oturmuşuz, ne şey var. Gelecek cevap biliniyor ben Sedat Peker’i tanımıyorum ama soruluyor çünkü yeni hakimler geliyor, yeni savcılar geliyor herkesin beyninde Sedat Peker’in klişeleşmiş bir şekilde bu olaylarla ilgisi var suç unsuru denen şeylerle. Sayın Savcı bana dedi ki ya dedi bizler varız, onların amirleri var bu iş böyle olmaz dedi yani o kafalarına göre böyle bir şey yapamazlar dedi. Ben durumu biraz daha anlatınca en son konu şeye geldi ya ama adamın sınıf arkadaşı organize suçlar şube müdürü senin açtığın davalardan dolayı adam dedi komiser kısım amiri bile olamıyor. Şimdi adamında sana çok iyi gözle bakması yani iş artık espriye döndü muhabbet esnasında ancak.”

Mahkeme Başkanı: “Sedat Bey siz Savcı Beyin okuduğu ifade de geçen hususlarla ilgili beyanda bulunun. Bu konuları daha sonra başka bir beyanda da bulunursunuz yani işin özü o.”

Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Biraz önce Savcı Bey sorular sordu Boğaç Kaan Beye onunla ilgili görüşlerinizi alalım.”

Sanık Sedat Peker: “Bu olayları.”

Mahkeme Başkanı: “Bilgilerinizi alalım.”

Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım aynı pota içerisinde birleştirecektim, olayların bu hale getirilmek istenmesinin sebebini anlatacaktım, gerçekten vaktinizi almak istemiyorum. Ancak o kadar acayip olaylar yaşanıyor ki Saygıdeğer Başkanım, bu mesela Sayın Savcımın okuduğu mektup siz dinlediniz. Şimdi bu dosyaya baktığımızda, benim ismim o kadar çok geçiyor ki ama bütün bu geçenlere baktığımız zaman ortada bir şey var mı? Yani tarafsız gözle bakıyorum bir şey yok ama siz bu kadar şey geçtikten sonra bir insanın zaten isim bir dosyada bu kadar çok geçiyorsa zaten ben sizin yerinizde olsam saygısızlık olarak lütfen kabul etmeyin ben suçlu bulur, cezayı veririm. Yani 1 haksız, 2, 3 haklı, 4 haklı ama bu kadar geçmez derim. Şimdi bu dosya bir de Yargıtay’a gidecek Saygıdeğer Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi her olay doğal olacak diye bir şey yok. Onlar daha sonra değerlendirilecek yani ismin çok geçmesi de öyle bir sonucu doğurmaz.”

Sanık Sedat Peker: “Ancak.”

Mahkeme Başkanı: “Her bir olay ayrı ayrı ele alınır, incelenir, deliller incelenir yani isminizin çok geçmesi olması suçlu olduğunuzu göstermez.”

Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım çok kısa daha vaktinizi alıp müsaade isteyeceğim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”



Sanık Sedat Peker: “Şimdi bir Cumhuriyet Gazetesine molotof atılma hadisesi var. Müsaade ederseniz günün konusu olduğu için onunla da ilgili görgümü, bilgimi arz etmek isterim kanuna faydalı olabilmek açısından, saygıdeğer mahkemenize yardımcı olabilmek açısından. Olayın olduğu tarihte ben cezaevindeydim, olayı televizyondan işte gazetelerde gördüm daha sonra belli bir zaman geçtikten sonra bu konunun aradan birkaç sene geçince işte Sedat Peker’le, İlhan Selçuk’la Sedat Peker’in düşmanlığı neticesinde olmuştur diye devam eden bir seyir haline geldi. Şimdi Saygıdeğer Başkanım olayı yapan arkadaş ben ilk cezaevine girdiğimde zannediyorum orta 1’e veya orta 2’ye gidiyordu. Daha sonraki olan olaylar neticesinde bir olay yapmış ifadeler veriyor ve terörle mücadele şube müdürlüğü bu konuda uzman olan tahkikatı yapıyor. Bütün yüzlerce, binlerce polis, amir hepsi inceliyor, bu incelemenin neticesinde 9 ay, 10 ay boyunca tahkikat seyrinde devam ediyor. Terör mücadelenin haricinde özel olarak yetiştirilmiş olan özel yetkili savcı bu arkadaşın ifadesini alıyor. İfadesinde çeşitli isimler söyleniyor, onlarla ilgili tahkikatlar yapılıyor. Zaman biraz daha geçiyor özel yetkili hakime gidiyor mahkemenin üyesine Hakim Bey dinliyor, tutuklamaları yapıyor, aradan bunca zaman geçiyor benimle ilgili hiçbir şey ama hiçbir şey geçmezken bu kişilerin yani bahsi geçen diğer kişilerin organize suçlar şube müdürlüğüyle ilgili kayıtları bulunduğundan tahkikata organize şube müdürlüğü olarak bizde bakmak istiyoruz diye bir bölüm çıkıyor, 10 ay sonra. Yüzlerce, binlerce terörle mücadele şube müdürlüğünün uzman kadrosunun göremediğini, özel yetkili savcının, özel yetkili hakimin göremediğini organize şube müdürlüğündeki 1, 2 yetkili biranda özel baktıkları herhalde konumlarıyla görüyorlar ve diyorlar ki bu kişinin o arkadaşa ziyarete gidiyorlar cezaevinde resmi görüşmeler var. Şöyle bir bölüm çıkıyor Sedat Peker’in, İlhan Selçuk’la olan düşmanlığı neticesinde bu olay yapılmıştır. Saygıdeğer Başkanım bütün verileri önüme aldım düşündüm benim İlhan Selçuk’la ilgili bu konuda bana ne denebilir, yani bir insan bir insanla niye düşman olabilir ben İlhan Selçuk’la halen düşman olabilirim. 3 seçenek buldum milyonlarca seçenek düşündüm bu çok mantıksız, bu çok mantıksız bu şimdi arz edeceğim 3 seçenekte mantıksız ama yani bu soru sorulabilir. Birincisi senin geçmiş kültüründe gençliğinin ilk yıllarında kabadayı kültürün var, sen nam olsun diye İlhan Selçuk’a böyle bir şey yaptın denebilir. Şimdi 90 yaşında babamdan daha büyük bir adama böyle bir şey yapmam bana nam yapmam getirmez sadece beni ayıplar bütün herkes bunu bilebilecek kadar zekâdayım. E 1. seçenek ne yapıyoruz? Kenara atıyoruz. 2. Seçenek; e İlhan Selçuk’tan senin organize suçlar şube müdür… organize suçlarla ilgili yargılanmışlığım var evet. E sen belki organize suç liderleri maddi, menfaat talep edebilirler çünkü organize suç liderlerinin tanımında bu var. Belki İlhan Selçuk’tan maddi menfaat talep edeceksin. E şimdi düşünüyorsunuz İlhan Selçuk Cumhuriyet Gazetesinin sahibi değil, çok küçük hissedarı, kurucu temsilcisi yani diğer hissedarların yetkilendirmesiyle gazetenin kurucu temsilciliğini yapıyor. E İlhan Selçuk’un maddi durumuna baktığınız zaman e bir parası da yok yani para isteyeceksek diğer büyük gazetelerden isteriz Cumhuriyetin tirajı ne hiçbir şeye yetmez, parası yok. E şimdi biraz öncede arz ettiğim gibi bu da çok komik bir durum demek ki biz İlhan Selçuk’la benim aramın kötü olmasını gerektirecek haraç istemek durumumda mümkün olmayacağına göre ortada 3. kafamda soru bulmuştum bu nedir? Benim İlhan Selçuk’la aramın kötü olabileceği ben Cumhuriyet Gazetesini ele geçireceğim. Efendim benim 7 sülalemi herkes bilir, benim 7 sülalem milliyetçi, muhafazakâr çizgide yetişmiş, gelmiş bu 40, 50 senelik değil yüzlerce senelik geçmişimiz şecere bellidir. Şimdi efendim Cumhuriyet Gazetesindeki arkadaşların, yazarların hepside bunu bilir, bunu bu ülkede yaşayan bütün herkes bilir Cumhuriyet Gazetesini ben ele geçirsem diyelim ki İlhan Selçuk korktu diğer hissedarları da etkiledi Cumhuriyet Gazetesini bana verdiler molotof atıldığından dolayı bütün korktular da bana verdiler. Bunun neticesinde Saygıdeğer Başkanım o gazetecilerin boynunu kör testereyle kesseniz benim sahibi olduğum veya benim yönlendirdiğim gazetede yazı yazmaz Cumhuriyetin hiçbir yazarı. Dünyamız farklı, hayata bakışımız farklı yani adamlar nerdeyse şey gibi görüyorlar bizi, saygıdeğer Başkanım bu 3 mantıksız sebebin haricinde ben mantıksız sebep bile bulamadım İlhan Selçuk’la aramda sorun olmasını gerektirecek ancak dosyada biraz öncede arz ettiğim üzere baktığınız zaman bir Sedat Peker silsilesi. Ben en sonunda demiştim ki bu arkadaşların yaptıkları en son şeye benziyor efendim işte bunların amirleri var, müdürleri var senin bu anlattığın gibi bütün her şeyi yapamazlar dediklerinde ben demiştim ki, geçmişte Vietnam’a giden askerler geldikleri zaman psikolojik sorunlar yaşıyorlar işte çeşitli suçlara karşılaştıklarında müdürleri tarafından veya komutanları tarafından korunuyorlar arkadaşları da zannediyorum bir organize suç lideriyle karşı karşıya oldukları için meslektaşlarının bu kadar açık, bu kadar bariz bir şekilde yapmış olduğu haksızlara karşı onu koruma yönüne, onları koruma yoluna gitmişlerdir. Saygıdeğer Başkanım ben bu insanın bana tahkikat yaptığında karısını tehdit etseydim, anasını tehdit etseydim, çocuğunu kaçırırım deseydim ben bana yapılacak bütün haksızlıklara, zulümlerin hepsine razı gelirdim. Ben beni mahkemeye sevk eden yetkililerin şu şu şu sebeplerle mahkemeye dilekçe verdim, şikayet ettim. Ben suç örgütü lideri olsaydım eğer böyle bir insan olsaydım bu şekilde kendilerini tehdit ederdim. Ama ben mahkemeye gittim, yani hep ne diyoruz kanunlar her şeyin üstünde değil mi? Mahkemeler kararlarını verdi ve ben en son aşamada Yargıtay’da en son geçenlerde müdahale ettim işte olay öyle olmamıştır da, böyle olmuştur, şöyle olmuştur. Yani artık çünkü düşündüm benim çocuklarım bile bu coğrafyada, bu ülkede gençlik çağına geldiler, ilerde onlar bile rahat edemez dedim. Ancak gene şu olaylara baktığımız zaman Saygıdeğer Başkanım bir de bu dosyayla ilgili yine şey sorulmuş işte Sedat Peker’le aynı koğuşta kalmışsınız. Başkanım artık cezaevleri eskisi gibi değil yani ben Ahmet’i istiyorum yanıma gelsin, ben Mehmet’i istiyorum yanıma gelsin benim yanımda yatsın artık böyle bir hakkımız yok. İdarenin gözlem kurulu kararı var, öğretmen, 2. müdür, teknisyen o bu oturuyorlar şu kişiyi uygun gördük diyorlar. Benim yanıma Boğaç Kaan Murathan’ı ve Seyhun Zayim’i verdiklerinde bir de Hüseyin isminde bir arkadaş vardı. Benim aşırı temizlik ve sessizlik konusunda zannediyorum çok uzun senelerdir bir odanın içerisinde kalıp dışarı çıkmadığım için psikolojik olarak gerginlik oluştu. Mesela ben koğuşun içindeki anons şeyini bile iptal edip söktüm efendim yani sese karşı bu kadar vücudum tepki veriyor. Bu arkadaşlarla da o arkadaşlar mutlaka çok iyi arkadaşlardır ama benim bu konulardaki hassasiyetim yüzünden aynı yerde kalamayacağımız konusunda düşüncemi söyleyip ayrılmalarını sağladım. Efendim bizim kaldığım yer 3’er kişilik 7 koğuştan oluşan bir oda ben 3 kişilik odada tek kalıp bu arkadaşların olduğu alana bile çıkmıyordum. Cezaevi idaresine sorabilirsiniz ben 7 senedir mahkûmların faydalanmış oldukları spor, iş yurtları gibi aktivitelerin hiç birisine de çıkmadım. Ben odanın içinden çıkmadım orda kendi dünyamda kitabımı okudum, şeyimi yaptım kendimce bir insanın yapması gerekenleri yaptım. Ancak ben her seferinde kendimi unutturabilmek için kendi yakın arkadaşlarımdan bile uzak dururken, Dünya ile ilişkimi keserken yani bir Sedat Peker hikâyesi yaşanıyor. İşte Sedat Peker durmadan bir Sedat Peker geçiyor ifadenin içinde, onun içinde, bunun içinde. Saygıdeğer Başkanım vaktinizi aldığımın farkındayım sadece mahkemenizi bilgilendirmek için bunları söyledim, bunları mahkemenize arz ettim. Ben F tipi cezaevinde yine son 7, 8 senedir yapılan bir uygulamadan dolayı yazılan mektuplar, yapılan ziyaretler ve tüm telefonların hepsi kayıt altındadır. Boğaç Kaan Murathan benim bu olay olduğu ana kadar veya olay olduktan sonra bana 1 kere ziyarete gelmemiştir. Kendisinin aynı soyadı taşıyan yakını, arkadaşı, akrabası bana ziyarete gelmemiştir. Her hafta telefon görüş hakkım var bu ayda 250 kere eder. Pardon 300, 400 telefon görüşmesi eder, 400 ziyaret eder, 400 ziyaretim geçmiş bugüne kadar Boğaç Kaan Murathan’ın bana hiçbir akrabası gelmemiş, bana telefon açma imkânımda gelip telefonumla konuşmamışlar, bana mektup yazmamışlar özel günler dahil bunların hepsi Uyap’ta kayıtlıdır, mahkemenizin vereceği bir emir bir talimat neticesinde bunların hepsi mahkemeye arz edilecektir. Bunu şu sebeple söylüyorum Saygıdeğer Başkanım bu şekilde tanık konularının gelmesi sebebi mesela o Poyraz isimli gizli tanık denen kişinin uyuşturucu içerken yakalanmış kanser hastası olduğu, ismini ifşa etmeyeceğim çünkü kanunen sorun çıkıyormuş. Kanser hastası olduğu için seni cezaevine atacağız demişler. Saygıdeğer Başkanım geçmiş tarihte bizim gençliğimizin ilk yıllarında yaşanmış olan 4, 5 tane cinayet konusunu dosyanın içerisine 50 sayfada işleyerek anlatmışlar. Evet o olaylar yaşanmış ama o olayların yaşanış şeyinde, yaşanış anında, yaşamış biçiminde benim dahilim ben hiç yokum ama olaylar öyle bir anlatılmış ki ilk o Behçet Cantürk’ün öldürülmesi yani sinemaya öyle bir girilmiş ki Behçet Cantürk ve o kişileri biz öldürdük ama tabi özel harekatçı polisin açıklamaları yapıp bu cinayetleri onların işlediği kanunen ortaya çıkacağı düşünülmemişti ki herhalde bu olay tanzim edilirken.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Toparlayın.”

Sanık Sedat Peker: “Müsaade ederseniz bir şey arz etmek istiyorum, dün Ankara’ya gittiğim için aile ziyaretimi yapamadım, cezaevi gözetim kurulu ziyaretimi Cuma gününe aldı, aylık açık görüş ziyaretimi müsaade eder ve izin verirseniz, ben yarın ailemle görüş yapmak istiyorum mahkemeye katılmak istemiyorum, efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam yarın zaten talep beyanları alacağız, savunmaya devam etmeyeceğiz gelmeyebilirsiniz.”

Sanık Sedat Peker: “Saygılar sunarım efendim.”

Saatin 17:13 olduğu görüldü.

Bu nedenle bugüne mahsus olmak üzere oturuma son verildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Oturuma 04.11.2011 günü saat 9:00’da kaldığı yerden devam edilmek üzere ara verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.11.2011




BAŞKAN 28298 ÜYE 37266 ÜYE 40244 KATİP 139152


Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin