T.C
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209
CELSE NO :21
CELSE TARİHİ :28.11.2008
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :BURAKHAN ERGİN 93829
28.11.2008 tarihli oturum açıldı.
Tutuklu sanıklardan Orhan Tunç, Abdülmüttalip Tonçer, Nusret Senem ile Sevgi Erenerol’un gelmedikleri, yine başka suçtan tutuklu sanık Semih Tufan Günaltay’ın da hazır olmadığı, diğer tutuklu sanıkların hazır oldukları anlaşıldı. Bu arada sanık Semih Tufan Günaltay’ın da hazır edildiği anlaşıldı.
Tutuksuz sanıklardan İsmail Eksik, Zeki Yurdakul Çağman,Sanık Mete Yalazangil müdafii Av. Saim Tuğrul,Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av.Kenan Aşık, Sanık Kemal Kerinçsiz ve Asım Demir müdafii Av. Necip Yenişan, sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz, sanık Erkut Ersoy müdafii Av.İsmet Koç, sanık Emin Gürses müdafii Av.Bozkurt Nuhoğlu, sanık İlhan Selçuk müdafii Av. Özgür Erbaş, sanık Zeki Yurdakul Çağman müdafii Av.Ali Karkıner,Sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi parti yöneticiler vekili Av.Hasan Basri Özbey,Av. Osman Aydın Şahin, Av.Hüseyin Gökçe Arslan, Av.Mehmet Cengiz’in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.
Açık yargılamaya devam olundu,
Bu arada Şebnem Korur Fincancı vekili Av. Murat Dinçer’in geldiği görülmekle huzurdaki yerine alındı.
Tutuklu sanıklardan Mete Yalazangil huzura alındı,
Daha önce okunan iddianame doğrultusunda CMK’nun 147 ve 191. maddesindeki yasal hakları kendilerine izah edildi,
Mahkeme Başkanı “ Avukatınız”
Sanık Mete Yalazangil”Hazır”dedi.
Mahkeme Başkanı ”Hakkındaki suçlamalara ,sorguya cevap vermeyebilirsiniz bu hakkınız var”
Sanık Mete Yalazangil “Anlaşıldı efendim”dedi.
Mahkeme Başkanı “Tüm delilleri, hakkınızda olumlu her türlü delili toplama hakkınız var ”
Sanık Mete Yalazangil “Teşekkür ederim ”dedi.
Mahkeme Başkanı “Sorguya hazır mısınız ”
Sanık Mete Yalazangil “Hazırım efendim ”dedi.
SANIK METE YALAZANGİL SORGU VE SAVUNMASINDA :Sayın Başkanım,değerli Üyeler sayın Cumhuriyet Savcıları, ilk önce bu süreç nasıl başladı, tutuklamaya kadar olan süreçteki geçen olayları kısaca açıklamak istiyorum daha sonra iddianamede hakkımdaki iddialarla ilgili soruları cevaplayacağıma sayın yargıcım ve değerli üyelerimle sayın Cumhuriyet savcılarına aşağıda yazılanların tamamının gerçeği olup hiçbir şeyi saklamayacağıma dair de ilk olarak burada şahsım adına kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine sayın mahkemeniz huzurunda yemin ederim. Aydın Yüksek isimli polislikten ayrıldığını söyleyen bir şahısla önceden bir ortamda tanışmışlığımız mevcuttu, arkadaşım bir gün bana telefonla şahsımı arayarak kendisinin bana gelmek istediğini beyan etmişti, ben de kendisini tanıyamadığımı, kim olduğunu sorduğumda, polislikten ayrıldığını ve daha önceden bir ortamda tanıştığımızı, ona istinaden de kendimle görüşmek istediğini söylemiştir. Ofisime çağırarak kendisiyle karşılıklı olarak yüz yüze yarım saate yakın bir görüşmem olmuştur, bu görüşme esnasında kendisinin daha önceden iş yaptığı Özel kuvvetlerde yüzbaşı veya binbaşı olarak kendisini tanıttığını ifa ettiği, bir şahıs tarafından işlerinin önceleri yürüdüğü, daha sonradan 150 Bin YTL. gibi bir kendisinin karşılıklı olarak işlerinden dolayı dolandırıldığını bana beyan etti, bende git savcılığa şikayet et diye beyanda bulundum, kendisi de elimde herhangi bir belgem olmadığından dolayı askeriye ile ilgili bir tanıdığımız mevcutsa şikayette bulunup idari soruşturma açtıracağını söylediler, ben de kendisine nasıl yardımcı olabileceğimizi sordum, Muzaffer Tekin isminde bir arkadaşım olduğunu daha önceden kendisi öğrenmişler, öğrenmesini de şöyle izah ettiler bana, Aydın Yüksek ve Muzaffer Şenocak iş yaptıkları dönemde Başakşehir’deki evinde 2006 senesi yaz ortalarında otururlarken Atabeyler ve Danıştay olayı ile ilgili basın yayın organlarında ve televizyonda çıkan yayınlarda Muzaffer Tekin’i gördükleri zaman, Muzaffer Şenocak’ın Aydın Yüksek’e bak bu da benim arkadaşım, bunu da tanıyorum diye bir ifadede bulunmuştur, bu Aydın’ın kendi ifadesidir, siz Muzaffer Tekin’i tanıyor musunuz abi dedi, tanıyorum arkadaşımdır dostumdur dedim.Beni kendisi ile tanıştırır mısın diye bir teklifte bulundu, bende kendisinin Muzaffer Tekin’in daha önceden bildiğim Kuşdili’ndeki ofisinin telefonunu aradım, bir arkadaşla çay içmeye geleceğimizi söyledim, müsait misiniz dedim, kendisi de buyurun hocam gelin dediler ve beraber Aydın Yüksek ile Kuşdili’ndeki ofisine gittik,bu 2007 senesi Ocak ve Şubat aylarında gerçekleşen bir konuşmaydı, Aydın ile beraber gittik, ilk girdiğimizde ofisi iki odadan teşekküldür, kendisine abi Muzaffer Şenocak’ı tanıyor musunuz diye bir soru sordum ben, hayır Mete tanımıyorum dedi, yanında da sınıf arkadaşları ve birkaç tane dostu oturuyordu, Aydın’ı tanıştırdım, bu arkadaş 150 bin YTL. Birisi tarafından dolandırıldığını ifade ediyor, bu şahsın da kendisine beyan ettiği Özel kuvvetler komutanlığında yüzbaşıyım veya binbaşıyım şeklinde bir ifade kullandığı Aydın tarafından bana söylendiğini ifade ettik, nasıl yardımcı olabilirim dedi, Aydın , İdari soruşturma için bu arkadaşın birliğine ulaşmak istiyor yardımcı olabilir misiniz dedik ve Aydın kendisi ifadelerinde mevcuttur, Muzaffer Tekin’e olayı baştan sona kadar anlattı, daha sonrasında da Muzaffer Tekin kendisine kartvizitini vererek Aydın’ın telefonlarını alıp önceki ajandasına yazarak, bir asker böyle bir şey yapmaz,ben yardımcı olacağım araştıracağım bulabilirsek size döneriz idari soruşturma için birliğine şikayet edebilirsiniz dedi. Aydın daha sonra size bu arkadaşla ilgili düzenlediğim iletişim bilgileri olan bir Cd vereceğim dediler ve biz ofisten çıktık, daha sonra Aydın ile ayrıldı, Aydın kendi işine gitti, bende işyerime gittim, aradan epey uzun bir süre geçtikten sonra yaklaşık Mart ,Nisan ayları Aydın beni tekrar aradı, bu arada da birkaç kere telefonla aradı, abi size bir Cd bırakacağım bu Cd’yi Muzaffer Tekin’e verebilir misiniz dedi, ofisimdeyim buyurun gelin dedim, ofise geldiler, Cd’yi bıraktılar, o arada da yanımda, çalıştığım ofisteki güvenlik şirketindeki yönetici arkadaş ve işyeri sahibi vardı, onlarda zaten dosyamızda da mevcut olan tanık dinleme ifademiz vardır,dosyaya bir dilekçe vermişizdir, sayın müdafiimin de bilgisindedir, daha sonradan kendisi gittiler, ben aynı gün öğleden sonra evime giderken Muzaffer Tekin’in ofisine uğradım , kendisi yoktu, daha önceden tanıdığım 2006 senesinde Rafet Aslan adındaki tutuksuz sanıklardan sınıf arkadaşı ve erkek kardeşi oturuyorlardı, ofisinde Ahmet Aslan’ı polis ifademde ben ismini öğrendim, Rafet Aslan’ın kardeşi olduğunu biliyordum, tanışıklığımız önceden yok, sadece göz aşinacılığımız vardır, ben abi bu geçen geldiğimizde Aydın Yüksek isminde bir arkadaşla gelmiştik, polis olduğunu ifade ediyordu, bir şey konuşmuştuk, bu arada Rafet Aslan zaten konuşmalarımızda diğer odadaydı, duymuş olabilir veya duymamış olabilir ifadelerimizi, Aydın’la da tanışıklıkları yoktur herhangi bir şekilde, bu Cd’yi Muzaffer Tekin’e bırakır mısınız diyerek kendisine verdim, kendisi aldılar ve daha sonra ben çıktım, aradan belli bir süre geçtikten sonra Aydın Yüksek beni birkaç kere daha aradı, Mayıs ayı itibariyle Muzaffer Tekin’in ofisine tekrar uğradım, abi böyle böyle bir Cd bırakmıştım ben size ,bu arkadaşla ilgili iletişim bilgileri olan baktınız mı dedim, Mete ben Cd falan almadım dedi,daha sonra Rafet abiye döndüm, abi bu Cd’yi Muzaffer Tekin’e vermemişsiniz hayırdır dedim, ben masasına bıraktım dedi, tekrar döndüm, abi dedim böyle böyle, ben dedi almadım Mete dedi, araştırdı ofisteki gözlerine baktı, çantasına baktı, masanın üstünü araştırdı, bana böyle bir Cd ulaşmadı dedi, bende biraz demoralize oldum. çünkü daha önceden 20 senelik bir arkadaşlığımız, dostluğumuz var fakat Cd’nin de kendisine ulaşmadığını görünce iyi günler diyerek ben çıktım ofisten,19 Haziran’a kadar da hiç ofise uğrayıp da herhangi bir şekilde bir görüşmüşlüğümüz olmamıştır, bu arada Aydın Yüksek yine birkaç kere aradı , abi noldu, ilgileniyor musunuz bu konuyla ilgili , bende dedim ki Aydın telefonu var Muzaffer Tekin’in sende onun da sende var herhangi bir araştırma soruşturma yaparsa sana döneceğini söylemişti ama herhangi bir şey çıkmadığına göre seni de dönüp aramamıştır ama Muzaffer Tekin’in de daha önceden kardeşim burası hocanın ofisidir ,senin ofisindir böyle bir mağduriyetin varsa gel konuşalım ,birliğini bulursak haber veririz diye daha önceden görüşmüşlerdi zaten benim önderliğimde.Daha sonradan 19 Haziran 2007 günü telefonum çaldı beşbuçuk, altı sıralarında, önceden benimde tanıdığım Muzaffer Tekin’e de 1999 senesinde kendimin tanıştırdığım Kürşat isminde bir arkadaşım vardı, eski sporculardan. Telefonum çalınca açtım Kürşat abi iyi akşamlar, Muzaffer abi mahkemede şuanda savcılık sorgulaması yapılıyor, bir Cd meselesi varmış ,ondan dolayı seninle ilgili bilgi isteniyor dedi. Ne Cd’si , ben o Cd hiç aklıma gelmedi o ara , bilmiyorum dedi, Rafet abi şu anda içerde Rafet abi ile görüşmeni dedi isterim,bende Rafet beyle görüşeyim dedim, Rafet bey geldiler görüştük, o bıraktığın Cd ile ilgili Muzaffer şuanda savcılıkta ifade veriyor, tutuklanmak üzere, bende dedim ki, abi Cd’de ne var ki , bilmiyorum dedi fakat Cd’den dolayı Muzaffer Tekin’e tutuklama çıkabilir, şuan da ki durum onu gösteriyor dedi, ne yapabilirim dedim, savcılık senin dedi telefonunu istiyor, aradığınız telefonumu savcı beye verebilirsiniz herhangi bir sakıncası yoktur dedim, telefonu kapattım. akabinde sinirli bir şekilde Aydın’ı aradım, Aydın kardeşim bu Cd’nin içinde ne vardı, ne getirdin sen bize, iletişim bilgileri dedin Muzaffer Tekin şuanda savcılıkta ve tutuklanmak üzereymiş, abi hiçbişey yok kartvizitler, fotoğraflar ve iletişim bilgileri olan Muzaffer Şenocak’a ait bilgiler var dedi bana, peki neden dedim böyle bir şey söz konusu , derhal gel Tem Şubeye gidelim ifademizi verelim, tamam abi dedi, ben polisim dedi zaten dedi gitmeme gibi dedi bir şey söz konusu değil, ozaman dedim gel beraber gidelim ifademizi verelim çünkü dedim sıkıntılı bir durum dedim bu yani, sen merak etme özür dilerim, bunun içinde herhangi bir şey yoktur, bunu ben yaptım, kendime aittir,Muzaffer Şenocak’ın bilgilerinin içinden daha önceden bana ifade ettiği 8-10 tane disketten Cd’ye aktardığını söylemişti, bunu ben giderim sahiplenirim dedi, herhangi bir şeyde olmaz , o zaman gel beraber gidelim Tem şubeye ifade verelim dedim, daha sonra tamam abi yarın telefonlaşırız görüşürüz dediler bana, ertesi gün ben telefon bekledim, telefonu cevap vermiyordu, bir mesaj çıktı,Çakal Çukal beni aramasın telefonlarım dinleniyor kardeşim diye cep telefonunda bir mesaj mevcuttu, şahsı daha önceden çok iyi tanımadığımdan , yerini yurdunu bilmediğimden dolayı da herhangi başka bi yerden ulaşma olasılığım olmadığından telefonlarla ulaşamadım,kendisinin beyanı da daha sonradan bana ben de sana ulaşamadım abi yoksa beraber giderdik dedi ve iki gün zannedersem geçtikten sonra gazetelerde kendisinin ve Muzaffer Şenocak’ın savcılığa gittiği ve savcılıkta Terör şubesince yakalandıkları ve terör örgütü üyesi olarak yakalandıklarını basın yayın organlarından gördüm, şaşırdım yani böyle bir şey olma şansı hiçbir şekilde aklıma gelmemişti, daha sonradan hazırunda mevcut olan avukatım Saim Tuğrul’la telefon görüşmesi yaptım, kendisi öncesinden de benim müdafiimdi, abi bir durum var böyle böyle dedim, kendisi de ben bir savcı beyle görüşeyim dediler, olur dedim, kendileri savcı beye gittiler görüştüler, sayın Zekeriya Öz ile , Zekeriya Öz’de böyle bir durum söz konusu gelsin ifadesini versin demişler, bana daha sonradan kendisinin beyanı böyledir, ben de, ailemde , annem 82 yaşında hasta olduğundan dolayı ona bakıyordum, kız kardeşim ve abim il dışında olduğundan dolayı, abi belli bir süre sonra giderim ifademi veririm çünkü şuanda anneme bakacak kimse yoktur diye bir ifadem vardır kendilerine, aynı şekilde de savcı beye kendileri izah etmişlerdir, şu ana kadar da sayın savcım Zekeriya Öz ve hazurumda mevcut savcılarımla daha önceden hiçbir şekilde soruşturma safhasında hiçbir şekilde görüşmedik ve tanışmadık, başka savcı tarafından tutukluluğum söz konusudur, daha sonradan 22 Ağustos 2007 senesinde Bostancı Emniyet müdürlüğüne bağlı Kadıköy emniyet müdürlüğüne bağlı Bostancı karakolunun polis merkezinin yaklaşık elli metre ötesinde ticari bir taksiye binerken sivil polis ekipleri tarafından gözetim altına alındım, hiçbir şekilde haklarım anlatılmadan sadece kimliğimi aldılar, daha sonra şubeyi arayıp bilgi verdiler, Mete’yi aldık, abi herhangi bir zorlama söz konusu değildir,kelepçe dahi takmadılar ve şubeye doğru yol aldık, daha sonra Altunizade’den vazgeçtiler, dediler ki ev araması yapmamız lazım, tabi hayhay dedim, Kurtköy tarafına dönün dedim, Tem otobanından Kurtköy’e gittik ve jandarmaya gideceğimizi söylediler, jandarmaya gerek yok vakit kaybetmeyin buyurun evime gidelim arama yapalım dedim, karar almamız lazım dediler, salapatı gidemeyiz, tabi dedim haklısınız 17.05’de gözetim altına almışlardı beni ,Kurtköy jandarma karakolu bölük komutanlığına gittik orada bir binbaşı nezaretinde ayak üstü bir sorgu ve ifade yaptılar, adresimi verdim, daha sonra şubeyi aradılar, savcılığı aradılar, karar almamız lazım dediler, 9.50’ye kadar o jandarma karakolunda bekletildim, kaçak olduğum iddia ediliyor, fakat 4 saat 45 dakika gibi jandarma karakolunda hiçbir işlem yapılmadan bekletildim, 9.50 civarında eve giderek aramaya başladılar, bu arada Ataşehir’de de bir evin varmış diye ifadede bulundular , o ev benim kendi evim değildir, kendi eski ikametgahımın bulunduğu karşı dairede oturan bir dostumun ve arkadaşımın evidir, böyle bir istihbarat aldık, tabi hayhay dedi, o adresi de kendim verdim, fakat emniyetin terör şubenin yazışmalarında yakalandığım gün bir antetli kağıtta şubemiz tarafından yapılan çalışmalarımızda iki adres tespit edilmiştir diye bir şey söz konusudur, o adresleri veren şahsımdır, emniyetin yapmış olduğu böyle bir tespit ve çalışma söz konusu değildir, unuttuğum daha önceden bahse konu sayfa ismindeki çalıştığım ofisime de yanılmıyorsam, 22 Haziran’da bir operasyon yapılmıştır, bu operasyonda da işyerimizde yapılan çalışmalarda tutanaklarda da görüleceği üzere hiçbir şekilde herhangi bir suç unsuru bulunmadığına dair tutanaklar mevcuttur, yaklaşık kendi evimde de gece 23’e kadar aynı saatlerde de sizin verdiğiniz DVD’lerden geçen hafta Mahmut Öztürk’le cezaevi kütüphanesinde gördüğüm tutanaklarda, Ataşehir ‘de bir arama söz konusudur, aynı saatlerde başlayıp aynı saatlerde bitirilen iki ikametgah aramasında da Kurtköy’de iki cep telefonu, iki tane Cd, 20tane de Cd, Ataşehirde ve bir K.K.T.C kimlik kartı polis kimlik kartı şeklinde ifade edilmiştir, K.K.T.C’ye giden bütün Türk vatandaşlarına düzenlenen bir oturum öncesinde giriş kartından teşekküldür, çünkü nüfus kağıdı ile de gidilebiliyor biliyorsunuz Kıbrıs’a. Daha sonradan hiçbir adli tıp kurumuna götürülmeden evden sonra gece yarısı direk şubeye götürülerek sabaha kadar sorgulandım, bu sorgu sırasında ilk önce önüme konulan bir Cd mevcut, bu Cd ile ilgili ne diyorsun dediler, bende Cd ile ilgili iletişim bilgileri olduğu, Aydın’ın getirdiği Muzaffer Şenocak’ın kartvizit ve iletişim bilgilerinin olduğunu beyan ettim, sağ terör şube amiri M.K ismindeki,ismini yasak olduğundan dolayı ifade etmek istemiyorum, M.K ismindeki sağ terör amiri tarafından Yok yalan söylüyorsun sen iki tomar kağıt koydular önüme , bir tanesi Ergenekon, diğeri de Lobi belgesi olarak bilgisayar çıktısı vardı, Cd’lerde bunlar çıktı, yandın sen dediler, benim bildiğim kadarıyla Aydın’ın ifadesi böyle bir şey söz konusu değildir, bu Cd’nin içinde Muzaffer Şenocak’a ait böyle böyle iletişim bilgileri, kartvizitler, adres ve telefonlar mevcut olduğunu biliyodum dedim, daha sonra istirahata çekildiler beni de nezarethaneye attılar, nezarethane de yarım saat bir saat kaldıktan sonra tekrar yukarıya davet ettiler , herhangi bir zorlama veya başka bir şey söz konusu değil, gayet nazik bir şekilde polislerin davranış ve tavırları güzel bir ortamdaydı, fakat sorgu yok, sohbet edeceğiz Mete , sen Devlete çalışıyormuşsun , Devlet’e ait birimini söyle bu sohbet bitsin dediler, bende dedim Türk Cumhuriyetinde yaşayan insan Devletine çalışır zaten ama herhangi bir birimle bir ilgim veya bilgim yoktur, ne demek istiyorsunuz dedim, sen biliyorsun dediler, benim dedim bildiğim herhangi bir şey yok, böyle bir birimle de bir ilgim veya bilgim yoktur dedim tabi bunlar herhangi bir iddianamede veya sorgu tutanaklarında hiçbir şekilde geçmemektedir, bu şekilde bana herhangi bir terör örgütü üyeliği veya herhangi bir silahlı, bombalı bir ifade hiçbir şekilde söz konusu değildir, birinci günün sabahı ertesi gün bana bir 44 kişilik fotoğraf ve isimlerden teşekkül bilgisayar çıktısı getirdiler, siyah beyaz buradaki şahısları tanıyor musun dediler, bende baktım tanıdığım kadarıyla orada 2001 senesinde Muzaffer Tekin’in ofisinde asker olan, Başçavuş olan Oktay Yıldırım’ı gördüm evet tanıyorum , tanımamda ayağında alçıyla bir dizlikle Muzaffer Tekin’in ofisinde tanıştık. 2001 senesinde , kendisinin paraşütçü komando olduğu, bir sakatlık geçirdiği, gazi bir asker olduğu, Muzaffer Tekin tarafından bana tanıştırıldı, bende kendi mesleğimle ilgili yardımcı olmaya çalıştım, o arada da Gata ‘da zaten kendisi tedavi olduğunu söylemişlerdi, kendisinin de geçen haftaki verdiği zaten ifadesinde, 98-99 senelerinde çift ameliyat geçirdiği, 2001 senesinde de sakatlığının nüksettiğini burada kendiside ifade etmiştir, benim ifadelerimdeki senelerle kendisinin verdiği ifadelerde aynı şekilde denk düşmektedir, ben Oktay Yıldırım’ın tanıdığım halde, 2007 senesindeki mevcut Ergenekon öncesi Ümraniye bombaları ile ilgili gazete basın yayın organlarında o arada Muzaffer Tekin’den önce tutuklandığını okumuştum, daha sonra Muzaffer Tekin 19 Haziran’da tutuklandıktan sonra da aynı şekilde bu kişilerin gazetelerde basın yayın organlarında medyada çıktıklarını gördüğüm halde bir kötü ve art niyetim olmadığından bir korkum olmadığından dolayı da rahatlıkla ben Oktay Yıldırım’ı tanıyorum, Oktay Yıldırım’ı da 2001 senesinde bu şekilde tanıdım diye orada resimlerinden de görerek beyan ettim, aynı şekilde Mahmut Öztürk 98-99 yıllarında Muzaffer Tekin’in ofisinde kendisini tanımışımdır, kendisinin de eski bir çavuşluktan Başçavuşluğa geçtiği, astsubay olarak geçtiği, Muzaffer Tekin ile arkadaş oldukları Muzaffer Tekin tarafından bana tanıştırıldıklarını ifadelerimde anlatıyorum, orada ifadelerimde benim olmamasına rağmen petrol işi yapıyorlar diye bir ifade geçmektedir, petrol işi yapıyorlar ifadesi yanlıştır, ikisinin de petrol ofisi bayiliği vardır , biri Kadıköy’de biri Ümraniye’de dir, ikisi kendi bölgelerindeki işleriyle paslaşırlar, yardımlaşırlar diye bir ifadem vardır, orada ortak petrol işi yapıyorlardır diye geçmektedir, daha sonradan bu resimlerde aynı şekilde birkaç tane isim işte Mehmet Zekeriya Öztürk, İsmail Paker olarak benim bildiğim bir kişi de mevcuttu, ben bu şahsı İsmail Paker olarak tanıyorum, İsmail Eksik diye birisini tanımıyorum diye ifade ettim, ifadem aynı şekilde de geçerlidir, İsmail Eksik diye birisini tanımamaktayım ben, İsmail Paker ‘i görmüşlüğüm vardır Muzaffer Tekin’in ofisinde 2006 senesinde İsmail hoca olarak tanımaktayım, soyadını da daha sonra Muzaffer abi söylemiştir Paker diye, bir, iki kere de aynı şekilde ofiste görmüşlüğüm vardır, aynı şekilde Mehmet Zekeriya Öztürk’ü de 2006 senesi içinde aynı şekilde ofiste Muzaffer Tekin tarafından tanıştırıldım, emekli yüzbaşı veya binbaşı olarak tam hatırlayamıyorum tanıştırıldım ama bir dergide köşe yazarlığı yaptığı , yazarlıkla uğraştığı ifade edildi yine aynı şekilde Muzaffer Tekin’in ifadesiyle şahsı tanıyorum, onun dışında da Yurdakul Çağman Danıştay olayında Muzaffer Tekin’le beraber ifade vermişlerdi, benim de daha önceden 96 senesinde sporculuğumdan ve benim kendi İş ortağım Mustafa Gülen tarafından tanıştırıldım, Mustafa Gülen’de kendisinin hemşerisi ve yakın akrabası olduğundan dolayı halen de ben kendisiyle Yurdakul Çağman’la görüşürüm, eski bir güreşçi ‘dir, yakın dostum ve arkadaşımdır, onu da orada beyan ettim, belli bir süre geçtikten sonra beni tekrar aşağıya aldılar, yeniden yukarıya çıkardılar, Ataşehir’deki yemekle ilgili bir şey söz konusu oldu konuşma, orada 2006 senesi Ataşehir’de bir yemek yazıyor, yemek tarihi 2005 senesidir, ben kendi ifadelerimde 2001-2005 senesi arasında Muzaffer Tekin’le yüz yüze görüşmüşlüğüm yoktur, ifadem sırasında 2005 senesinde iftar yemeğine beni davet ettiler, 2006 senesi başından itibaren de tekrar eskisi gibi görüşmeye başladık diye bir ifadem var , Yemek 2006 senesi olarak gözükmektedir, yemeğin tarihi Ataşehir’de 2005 senesi yanılmıyorsam Eylül ayı 3. veya 4. haftası, kendisi beni aradılar, yaklaşık 3-3,5 senedir görüşmüyorduk, Mete ,Ataşehir’e geldim, burada arkadaşlarla iftar yemeği yiyeceğiz senide özledim, uzun zamandır görüşemedik gelir misin dediler, kendiside zaten oraya davet edilmiş ayrıca orada yazdığı gibi Muzaffer Tekin’in vermiş olduğu bir iftar yemeği söz konusu değildir, arkadaşlarla yemek yiyeceğim sende gelir misin diyor, iftarı veren kendisi değildir, iddianamede Muzaffer Tekin’in yemeği diye addedilmektedir.Daha sonra şubedeki süreçler 4 gün gözetim altım vardı 3. günü koridorda Yurdakul Çağman ve daha önceden tanıdığım Saipir Debzlelvitze isimli Orta Asya şampiyonu bir Kickbox’cu arkadaş ve Tuncay Hacıbektaşoğlu ile karşılaştım. 3. gündü zannediyorsam, hayırdır sizin ne işiniz var dedim bizde bilmiyoruz bizi aldılar dediler, bir on dakika kadar koridorda oturduktan sonra nezarethaneye aldılar bizi, o ara hiçbir görüşmemiz olmadı kendileriyle ve 4. günü hep beraber savcılığa gönderdiler, savcılıkta da 26 Ağustos 2007 günü , onlar direk savcılık tarafından serbest bırakıldılar ve gözetim adlındayken bana bu şahıslarla ilgili sadece bunları tanıyor musun, ilişkin nedir diye sorular soruldu, ben de tanıdığımı, ne zaman tanıdığımı ne şekilde tanıdığımı ifade etmiştim, 26 Ağustos 2007 günü kendileri savcılık tarafından direk serbest bırakıldılar, ben de savcılığa çıktım ve 1,5-2 dakika gibi sayın müdafiimde yanımdaydı, hem gözetim süresindeki ifadelerim sırasında hem savcılıkta hem mahkemede müdafii Av. Saim Tuğrul’da mevcuttu, 1,5-2 dakika eski lisanslı bir sporcuymuşsun gibi bir ifadeyle savcı beyin ifadesiyle karşılaştım, bende evet efendim eski sporcuyum ama 50 yaşındayım artık, şuanda spor falan yapmıyorum dedim, çık dediler, iddianamede savcılık ifadesi diye geçiyor , emniyet beyanlarımı kabul ediyorum diye kabul ediyorum, herhangi bir sorun teşekkül değil fakat savcılıkta 1,5-2 dakikadan fazla kalmadım altına imza atmışım onlarda mahkeme safhasında savcılık evrakı getirildi imzalatıldı, herhangi bir sıkıntım problemim olmadığından dolayı da hepsine zaten kabulümdür, müdafiimin de imzası vardır,savcılıktan sonra mahkemeye çıkarıldım, burada da anlatacaklarım yazılı olarak birtakım şeyler var mahkeme tarafından da tarafıma beş veya altı soru yöneltildi, savcılık ve mahkeme sürecinde hiçbir şekilde terör örgütü, Ergenekon ,lobi bunların hiçbir şekilde yüzüme karşı okunmuş veya ifade edilmiş hiç birşey yoktur aynı şekilde iddianamede emniyette Ergenekon ve lobi yüzüne karşı okundu kabul etmedi lehimde de orada yazılmasına rağmen ben kabul etmiyorum, zaten cevabımda hayırdır fakat sonuç itibariyle 8,10 sayfa Lobi ve Ergenekon belgesi vardır, onları da hiçbir şekilde örgüt üyeliği de dahil suçlamaları ve iddiaları zaten kabul etmediğimi beyan ediyorum, fakat enteresan olan bir şey var, geçen burada Yurdakul’a da sordum aynı şekilde, bazı zamanlar gelip gidiyor, bizim emniyet ifadelerimizde 25.08.2007 tarihli bir sorgu tarihi vardır, bu yanlış yazılmamış, bilinçli yazılmış bi şeydir çünkü bizi dosya tutanaklarından da görebilirsiniz 26’sında tutuklanmadan önce sabahlayen 7’de hastane evrakları ,raporlarımız mevcuttu,sizin verdiğiniz geçen haftaki Cd’lerde gördüm, tarihi de bugüne kadar sayın avukatım görmemiş, ona da beyan ettim ifade tutanağı 25.08.2007 yazıyor bizi sabahleyin 7’de Çapa adli tıpa götürdüler, 7’den sonra muayene edildik, tekrar bizi sorguya getirdiler, ifadelerimiz yazıldı, zaten Cumhuriyet savcılığının da belgesini tutanağını buldum, saat 10’da Cumhuriyet Başsavcılığımızda hazır bulundurulması deniyor, 26’sında biz ifade vermemize rağmen orada 25 tarihi atılmıştır, 25 tarihi yanlış yazılmıştır çünkü güzide bir kuruluşumuz terör şubenin böyle bir hata veya emniyeti veya görevini suiistimal edeceği inancında değilimdir, ama böyle bir tarih yanlışlığı söz konusudur, artı gerekli kanun maddelerinde yazan herhangi içeri girme ve çıkartılma anında sağlık kontrolleri yapılması gerekir dendiği halde, biz adli kontrolden sonra tekrar ifadeye getirildik aynı şekilde aynı gün diğer üç sanığında tutuksuz sanıkların da ifadelerinin 26’sında alındığı Yurdakul tarafından bana beyan edilmiştir, ama onların da sorgu tutanaklarında 25’inde yazmaktadır, sorun değil, bir yanlışlık olmuştur.Aynı şekilde bu tutuklama söz konusu olarak kendileri üç kişi serbest bırakılmış ve ben H Tipi Bayrampaşa cezaevine tutuklanarak gönderildim tek başıma, tutuklama müzekkeresine imza atarken Silahlı sağ terör örgütü üyeliği ile suçlandığımı gördüm, sayın 10.Ağır ceza mahkemesi üyesi Yargıç Bey’e de dönerek teşekkür ederim efendim sağ olun dedim, sayın müdafiimde yanımdaydı, bu arada bu süreçte göz altına alındığım süreçte adli tıpa götürülürken ve mahkeme sürecinde benim firar olduğum, kaçak olduğum söz konusu olmasına rağmen hiçbir şekilde herhangi bir baskıyla karşılaşmadım, herhangi bir kelepçe veya koluma dahi tutma bir kaçma ihtimalinin olabileceğini polisler tarafından görmediklerinden herhangi bir kelepçe dahi takılmamıştır kendime ve bu süreçler geçtikten sonra Tekirdağ cezaevine 31 Ağustos’da gönderildim, yaklaşık 12 aya yakın orada tutuklu kaldım, daha sonra da işte buralara getirildik ve şuan da yaklaşık 16 aydır tutukluyum, fakat bu arada yine sizlerin bana tevdii ettiği 3 tane Cd’de çok enteresan şeyler gördüm, bir Cd ile ilgili gözaltına alınıp ifadem soruşturmam yapılmasını beklerken çok enteresan polis raporları, savcılık ve mahkeme kararları gördüm, 22.06.2007’de şirketimde aynı şekilde 22.08.2007’de iki adresimde yapılan arama ve el koyma raporlarında hiçbir şekilde herhangi bir suç unsuruna bulunmadığına dair tutanaklar mevcuttur fakat benim gördüğüm tutanaklarda 2007/1536 sayılı dosya kapsamında yüklenen suç yakalanan şahıslarla irtibatlı gözaltına alınma sebebi de yüklenen suçun mahiyeti gerektirdiği ceza miktarına göre şüphelilerin kaçma, delilleri yok etme, değiştirme, gözleme ihtimalinin bulunması aleyhinde yeteri kadar delil ve emare bulunması sebebiyle gözaltına alınma tevilleri zorunlu görülmüştür. bunun dışında biraz sonra size vereceğim mahkeme heyetinize bir evrakta burada söz konusudur, Ben, 10 sene evvel bir soruşturma geçirdim, 25 senedir şahsını tanıdığım burada da tutuksuz sanık olarak hazurumda mevcut Semih Tufan Gülaltay ile aile dostluğumuz ve sporculuktan tanışmışlığımız aynı zamanda mahallemin semtimin insanı olduğundan dolayı yaklaşık 84-85 senelerinden beri kendisiyle ve ailesiyle ilişkimiz mevcuttur, Akın Birdal suikastında kendileri 12.05.98 tarihinde 22.25 sıralarında ilimiz Tunalı Hilmi caddesinde faaliyet gösteren İnsan Hakları Genel merkezinde Akın Birdal’a silahlı saldırı olayından sebebiyetle göz altına alınmışlardır daha sonradan ifadelerde benim şirketimdeki yine iş ortağım Mustafa Gülen ile tanışıklığı aynı semte spor hocası olan bir arkadaşımla beraber tanışıklığı mevcuttur, bu tanışıklıktan dolayı da şirketimize bazen uğradığı ve bizle tanışıklığı bilindiğinden dolayı takip ve tarassutta şüpheli olarak bizde Milliyet gazetesinde 16-17 kişilik bir liste ile arandığımızı gördüm, Mustafa Gülen’le beraber Ankara’ya gittik, avukatlarımıza danıştık, avukatlarda sıkıntılı bir süreç isminiz geçse dahi tutuklanabilirsiniz diye bir ifade de bulunmuşlardır, bundan sonra da Mustafa Gülen işlerinden dolayı İstanbul’a geri döndü, size vereceğim bu Ankara Terörle Mücadele şube müdürlüğünün bilgi notlarında da mevcuttur, Akın Birdal olayı ile ilgili Mete Yalazangil arandığını öğrenmesi üzerine, 05.10.98 saat 11.30 sıralarında şubemize kendiliğinden gelerek teslim olmuştur, diye Terörle Mücadele Ankara şube müdürlüğünün bilgi notu mevcuttur, fakat aynı şekilde İstanbul Terörle Mücadele şubesinde bu suikastla ilgim olduğu ve bunla da ilgili sorgulanacağım şubede soruldu, ben Devletin gizli belgelerinin bulunduğu bir Cd ile soruşturma safhasında ifadem alınması gerektiğini düşünerek gittiğim bir yerde hiç alakasız şeyler ve 10 yıl önce teşekkül etmiş bir olayla ilgili saatlerce tekrar sorgulandım ki, ben 98 senesinde şu günkü gibi hatırlıyorum ünal Hayal isminde bir Cumhuriyet DGM Başsavcısı tarafından sorgulandım ve takipsizlik kararıyla da serbest bırakıldım, o günden bugüne de Semih Tufan’la ilişkilerim ifadelerimde mevcuttur, kendisi mahallemim insanıdır semtimden tanışırım,Tekelden sporculuk dönemimden tanışırım, kendileri de zaten 98-2003 yıllarında, 4,5 sene 19 sene hükme mahkum olduktan sonra 4,5 sene yatarak tahliye olmuşlardır, bu tahliye süreçlerinden önce de yine ifadelerimde ifade ettiğim gibi sayın Muzaffer Tekin’in okuldan askeri okuldan arkadaşı olun Namık Zihni Ozansoy’ un evinde kendisi yakalanmıştır, daha sonradan Kastamonu Cezaevine sevk edildikleri basın yayın kuruluşlarında görüldü, annesiyle ve babasıyla da Semih Bey’in tanıştığımdan dolayı hocam biz ziyarete gidemiyoruz, siz gidebilir misiniz şeklinde bir beyanları vardı, tabi memnuniyetle dedim, daha sonra Muzaffer Tekin’in de arkadaşı olan Namık Zihni Ozansoy’la beraber Kastamonu cezaevinde yattıklarını görerek şubede de aynı şekilde ifadem vardır, benim kendi arabamla Muzaffer Tekin’le beraber cezaevine gittik, bir yarım saat kadar görüşmemiz olmuştur, onun dışında 60 veya 70 gün birkaç ay gibi Namık Zihni Ozansoy yattıktan sonra tahliye ve beraat kararı almıştır. kendileri Yozgat cezaevine sevk olmuşlardır, Yozgat cezaevine sayın Muzaffer Tekin’in talimatlarıyla Mete Yalazangil gitmiştir diye bir şey söz konusudur, böyle bir şey söz konusu değildir iddiadan ibarettir, askerliğimi Allaha şükürler olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yaptım, hiç kimseye 50 yaşından sonra askerlik yapacak gibi bir şahsiyete de sahip değilim, kendisi saydığım sevdiğim bir dostumdur, arkadaşımdır, 20 senedir tanışıklığımız vardır tanışıklığımızın büyük nedenlerinden bir tanesi asker olması değil , sporu çok sevmesi, yıllardır kendisinin de sokaklarda, sahil yolunda özgürlük parklarında spor yaparken tanıştık kendisiyle zaman zaman görüşürüz arkadaşlığımız mevcuttur, onun dışında tabi biraz karışık anlatıyorum, ama aklıma geldikçe tansiyon ilaçları da kullandığımdan dolayı yazmama rağmen göz teması ile şahsınıza anlatma gereği duyduğumdan dolayı bir takım yine aynı şekilde tutuklama dönemindeki raporlara geleceğim, gözaltına alınma sebebimi demin anlatmıştım, fakat bu sürekli değişkenlik kazanarak 4 günlük gözetim süremde farklı farklı sayın savcılarım sağ olsunlar koymuşlar Cd’lerin içine ,hepsini bulduk, Mahmut Öztürk’le beraber, o şekilde de size ifade etmek istiyorum, soruşturma safhasında 23.07, bana yüklenen suçu ilk yakalandığımda dosya kapsamında yakalanan şahıslarla irtibatlı 2007/1536 sayılı dosyaya istinaden suç vardı, 23.07.2007 tarihinde çok enteresan bir antetli kağıt buldum, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele şubesine yazılan İstanbul İstihbarat Şube müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından Dilek Selim Kutkan adına şube müdürü şahsına kişiye özel ve gizli bir evrak bulduk, konu ki ben de on sene Devlet dairesinde çalıştım, hiçbir tarih sayı numarası dahi yok, sadece sağ üst köşede bir tarih var, tutuklamamdan bir ay önce, 23.07.2007,konu elde edilen istihbarı bilgiler, Toplumsal mutabakatı ve güven duygusunu bulacak siyasi kamplaşma ve çatışmaları boyutlandırabilme potansiyeli taşıyabilecek ve bu bağlamda kamu güvenliğini etkileyebilecek provakatif eylemlere karşı zamanında tedbir alınması ve muhtemel eylemlerin önlenmesi amacıyla sürdürülen çalışmalarımızda bazı Devlet büyüklerimize ve üst düzey bürokratlara yönelik suikast türü silahlı eylem gerçekleştirmeyi planlayan çıkar amaçlı yasadışı bir teşekkül oluşturuldu, söz konusu grubun muhtemel bir eylemde Çeçenistan asıllı şahısların tetikçi olarak kullanılacağı ,Mete Yalazangil isimli şahıs tarafından organize edildiği, Zeki Yurdakul Çağman, Saipir Debzlelvitze, Tuncay Hacıbektaşoğlu isimli şahısların bu grupla irtibatlı olduğu, vesaire bir antetli kağıtta istihbarı rapor bulunmaktadır, bu 23.07.2007 tarihinde ben yakalanmadan bir ay evvel, yukarıda bahsi geçen bilgiler İstihbari mahiyette olduğundan hiçbir şekilde hukuki delil olarak kullanılmaması ve yapılacak çalışmanın neticesinden bilgi verilmesi hususunda bilgi ve gereğini arz ederim, altında dağıtım, İl Emniyet şube müdürlüğü Terörle şube müdürlüğü ve Dilek Selim Kutkan şube müdürü adına, bilgi istihbarat dairesi başkanlığı,kişiye özel bir damga , gizli ibaresi ,bu 23.07.2007 tarihli 23.08. yani alındıktan sonra bir gün sonra emniyet amiri M.K isim soyadları söylemiyorum, 23.08.2007 tarihinde paraf atarak şube müdürü ibaresiyle bu belgeye bir imza atmış ve paraf atmış, fakat enteresan ikinci cilt sayfa 787’de Başbakan’a konu suikast yapılacağı ihbarına diğer şüpheli sanıklar diye bir Yurdakul Çağman’ın hukuki değerlendirmesinde bölüm var, Muzaffer Tekin’in tutuklanmasından sonra Mete Yalazangil’e bağlı olarak çalışmalara başladıkları ve ihbar üzerine yakalandıkları yazıyor, fakat burada da iddianamede görüleceği üzere belirli isimlerle ve şahsımla ilgili bölümlerde İstihbarat raporu olduğu görülmesine rağmen, bir ihbar sonucu olarak yakalandığım fakat Terör şube tarafından aynen bu istihbarı şubenin raporuyla oraya kendi şubemizin çalışmalarında yakalandıkları, ihbar üstüne mi yakalandık yoksa terör şubenin çalışmalarından mı yakalandığımız aynen burayı kes yapıştır,kopyala modeliyle istihbarat şubenin raporu orada iddianamede mevcuttur, daha sonraki dönemlerde 24.08.2007 tarihi 13298 sayılı terörle mücadele şube müdürlüğü gözaltı 1. uzatma kararı, Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları ile ilgili hakkında şikayet mektubu gelmiş, 2. gözaltı uzatma kararında da yine 1536 sayılı dosya kapsamında şahıslarla irtibatlı olduğu yazıyor ve 26’ sında da biz tutuklanıyoruz, bu şekilde size arz ettiğim konular sadece göz teması ile sağladığım ve canı gönülden ifade etmek istediğim bir özet niteliğindedir, burada yazmış olduğum diğer size de tevdii edeceğim bir yazılı ifademde mevcuttur. onu arz ederim sayın Başkanım, değerli Üyeler sayın Cumhuriyet Savcıları,İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına, dosya no 2008/209 esas, iddianame karşısında yazılı ve sözlü savunmam; Mahkemenizce kabul edilen soruşturma no 2007/1536 , esas no 2008/968,iddianame no 2008/623 sayılı 4 ciltten oluşan iddianame şüpheli sıfatıyla hakkımdaki suçlamalarla ilgili bahse konu olaylardaki tutuklu veya tutuksuz yargılanan şahıslar söz konusu iddia edilen tanışıklarım, ilişkilerim tüm ayrıntılarıyla bu ifademde mevcut olup, bu yazılı ifademi de 22.08. yani Tekirdağ cezaevinde gözaltında alınıp kaldığım süre zarfında yazıyorum, bu ifadem kendi özgür irademle yazılmıştır. Silivri F-4 cezaevinde yaklaşık iki aydır 14 aydır da Tekirdağ cezaevinde tutuklu bulunmaktayım, 16 ayın 14 ayını yaklaşık aynı şekilde dubleks koğuşlar olmasına rağmen kendi şahsımın müracaatı ile tek kişilik odada geçirdim, Dışarıdaki hayatımda şuan mevcut olan sağlık problemlerim yoktu. Haziran ayına kadar ufak tefek problemler yaşadım, Haziran ayı itibariyle Tekirdağ Devlet Hastanesi Dahiliye, Kardiyoloji Kliniğice yapılan tetkiklerimde yüksek şeker, Hiperkolesterolomi ve Trigliserit değerlerimin düşürülmesi amacıyla yaklaşık 6 aydır düzenli olarak ilaç tedavisi görmekteyim. aynı şekilde burada da tedavim devam etmektedir. 23.12.2008 tarihinde de sevkim mevcuttur Siyami Ersek Kardiyoloji bölümüne, bu sağlık problemlerimden dolayı da zaman zaman anlık unutkanlıklar yaşamaktayım, cezaevinin yüksek güvenlikli olması , personel noksanlıkları dolayısıyla da maalesef sosyal ve sportif faaliyetlerin az olması sebebiyle de Sosyobilite eksikliğim, kendimi tam olarak ifade edemememden dolayı da davanın ciddiyeti, sanıkların çok olması ayrıca vakit kazanmak açısından bu ifadeyi kaleme almak durumunda kaldım, ayrıca yüce mahkemenizin yönelteceği tüm sorulara da cevap vereceğim, aşağıda yazılanların tamamı gerçeğe uygun olup,hiçbir şeyi saklamayacağıma ,hatırladıkça da anlatacağıma ,bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim,bunu da bir ilk sanık olarak burada ifade ediyorum. Ayrıca yine dava boyunca sorulacak sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime kutsal saydığım inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim. Giriş Bölümü; Tarafıma cezaevinde tebliğ edilen 1.2.3.4 nolu iddianamede şahsım hakkındaki tüm suçlamaların soru ve cevapların özetlenmiş ve gerçeklerin anlatılması.İçerik Bölümü; Şüpheli Mete Yalazangil’in Emniyet beyanı ifadesi, savcılık ifadesi , savcılıkta ifadem alınmadı, ama o şekilde imza attığımdan dolayı burada bahse konu yaptım.ilgili bölümde mevcut yazılar, emniyet ve mahkeme ifadem, elde edilen deliller , hukuki durumun değerlendirilmesi. Mete Yalazangil ile örgütsel bağlantısı olduğu iddia edilen kişilerin; Emniyet beyanları, ifadeleri, Savcılık beyanları,ifadeleri, Hukuki durumlarının değerlendirilmesi, şüphelilerin ek ifadeleri, şüphelilerin telefon görüşmeleri, diğer şüpheli ve tanık beyanları ile ifadeleri.Mete Yalazangil ile bağlantılı olduğu iddia edilen şüphelilerden elde edilen dijital malzemeler, Ergenekon ile ilgili bilgi , belge, dokümanlar , yapılan incelemeler , belgelerin özetleri , askeri kişilerle irtibatları vesaire.İfademin Başlangıcı; İddianame 2. Cilt sayfa 706, 4. paragrafta Ser Dış Ticaret şirketi ile ilgili hususlar söz konusudur.Şahsım Ser Dış Ticaret şirketinin %50 hissem olan payını 27.04.1998 senesinde devrettim. Azerbaycan’daki %85 ortağı olduğum Hilal Bilge müessesesinin ticari faaliyetlerinin başında bulunmak üzere 1997 senesi 98 yılları Nisan ayları arasında Bakü’de ikamet ettim, Ortağımın Mikail Sarı , Ankara Terörle mücadele şubesinde bu şahsın daha sonra Akın Birdal olayında Mehmet Cemal Kulaksızoğlu isimli şahıs olduğu, Mikail Sarı adını sahte olarak kullandığı belirtilmiştir.Geçen hafta size tevdii ettiğim bir evrakta da mevcuttur, 04.98 yılında noterden tüm haklarımı ortağım Mustafa Gülen’e devrettim, şirket ile bütün ilişkilerim bundan ibarettir, Mikail Sarı denilen şahıs Mustafa Gülen’in arkadaşı olup, şirketimize Rusya ve ona bağlı topluluklardan iş getirdiği takdirde kar ortağımız olacaktı, ben Bakü’deyken Mustafa ile Mikail’de İstanbul’da beraber çalışıyorlardı, buradaki söz konusu bu şirketle ilgili bilgim şundan ibarettir, iddianamede sayın Semih Tufan Gülaltay ile ortaklığı olduğu ibaresi mevcuttur, hayır iddianamede bahsedildiği gibi Semih Tufan Gülaltay’ın kendimle herhangi bir ortaklığı olmadığı gibi Ser Dış ticaret firmasıyla da hiçbir ortaklığımız söz konusu değildir. İddianamede yanlış olarak zannedersem. kaleme alınmıştır. İddianame sayfa 707 Semih Tufan Gülaltay ile ilgili hususlar; Necdet Atış’ın gelip bana söylediği,Semih abim seninle görüşmek istiyor sözünden önce zaten babası Sırrı bey ile annesi Solmaz hanımla da semtten tanışıyoruz yaklaşık 25 senedir, anne ve babasının ricasıyla benimde arkadaşım olması münasebetiyle bir kez Kastamonu’da geçen sayın savcımızın Muzaffer Tekin’e Mete Yalazangil ile ifadeleriniz çelişiyor. sayın savcım Mehmet Ali Pekgüzel’in bir sorusu vardı, bana aynı şekilde zaten mahkeme hakimi tarafından da soruldu. ben Yozgat’a gittim, Yozgat Cezaevinde ziyaret ettiğime dair hakim tarafından bir soru sorulmuştur, orada da mahkemede sadece, Yozgat’a gitmişsin , evet efendim gittim diye bir ifadem mevcuttur ona da deyinmek gerekiyor, bir kez Kastamonu iki kez de Yozgat Cezaevinde kendisinde ziyaret ettim görüştüm, tutuklandığımdan dolayı mahkeme üyesi Semih Tufan’ın ziyaret ettiğim için bana sayın hakim bey çok kızdılar ve Muzaffer Tekin ‘le bizzat Semih Tufan’la tanışıklığım nedeniyle baya şiddetli bir şekilde tepki gösterdiler ve o gün bu ilişkilerimden dolayı ki Ümraniye yazıyor tutuklama sebeplerimde , birinci derecede sayın hakim , Semih Tufan Gülaltay ve sayın Muzaffer Tekin’in üstüne baskı yapa yapa onlarla ilişkilerim olduğu şüphesiyle tutuklanıyorum ve cezaevine gidiyoruz. Gülaltay’ı cezaevinde ziyaretim bir kez Kastamonu, iki kez de Yozgat Cezaevinde dir , bu da aynı şekilde mahkeme üyesi tarafından 10 yıl sonra karşıma Semih Tufan Gülaltay’ı neden ziyaret ettin, gibi bir soruyla karşılaşmışımdır, ben ilgili Cumhuriyet savcılığına başvurarak arkadaşı olduğumu , kanunu prosedürler neticesinde görüşebilirsem ziyarete geldiğimi beyan ettim, kendisi bana oradan bir evrak tanzim ederek giderek kendilerini ziyaret etmişimdir, bunu da ben ifade ediyorum. aynı şekilde de zaten diğer mahkeme öncesindeki iddianamelerinde de mevcuttur. Ayrıca emniyet ifademde de açıkça belirttiğim gibi geçmişte anne ve babasıyla da ailece dostluğum vardır , evlerine gidip yemişliğim , içmişliğim ,yatmışlığım , kalkmışlığım vardır bunu da rahat bir şekilde ifade etmekten hiçbir şekilde çekinmiyorum fakat yaklaşık tanıştığımdan bugüne 25 sene içinde 87 ve 2007 seneleri arasında 20 yıllık bir süreçte 10 yıla yakın bir dönem Kıbrıs daha sonra Almanya, Azerbaycan ve Romanya’da spor ve ticaretle uğraştığımdan dolayı ikametgahlarım, yurt dışı giriş ve çıkışlarım önünüzde kayıtlarda mevcuttur 5 yıldan fazla bir süreç dışarıda kalmışımdır, ne zaman ne şekilde Semih Tufan Gülaltay’la görüşmüşlüklerimde aynı şekilde önünüzde ki iddianamede mevcuttur. Necdet’in gelip benle konuşmasından sonra da ben son görüşmede işimin olduğu ve kendisini ziyarete gidemeyeceğimi beyan etmiştim, bu görüşmeden bir hafta evvel 2001, 2002 başları da olabilir, net olarak hatırlamıyorum, ben bir hafta önce zaten ziyarete gitmiştim, daha sonra sayın Muzaffer Tekin, her ne kadar tanımıyorsa da, Necdet kendisine giderek Semih abimin selamı var Mete hocaya bir ulaşırsanız, beni bir ziyaret etsin gibi bir ifade söz konusudur, geçen kendilerinin de ifadelerinde benle gelip konuştuğunu ve konuşmaların niteliğini de net bir şekilde sayın Muzaffer Tekin anlatmıştır, ben de işimin sürekli problem yaşadığımdan, o dönemde yine ekonomik kriz olduğundan, dövizin yüksekliğinden dolayı bir hafta önceden gittiğimi kendilerine beyan ettim, şu anda ekonomik problemlerim var gidemeyeceğim daha sonra ziyaretine giderim şeklinde bir beyanım vardır, Muzaffer Tekin’de aynı şekilde zaten geçen hafta ki ifadesinde bunları net bir şekilde beyan etti, ben ifademde belirttiğim gibi suç isnatlarının gerçeğe aykırı olduğu kanaati oluştu, Semih Tufan Gülaltay o dönemde aynı şuanda benim pozisyonumda şüpheli sıfatıyla hüküm giymemiş bir vaziyette Yozgat cezaevinde yatıyorlardı, isnat edilen suçlar kesinleşmemişti, kendimin de ekonomik durumlarından dolayı işlerimin sebebiyle Muzaffer Tekin’le görüştükten sonra herhangi bir görüşmüşlüğüm kendiside burada sorabilirsiniz, 2003 yılına kadar Yozgat cezaevinde yatıp çıktıktan sonra 2004 senesinde kendisini ofisinde gidip ziyaret ettim ve geçmiş olsun dileğinde bulundum, bunun dışında da 2006 senesinde kendilerine ait bir plazanın satışının olduğu bir emlakçı arkadaşım tarafından bana beyan edildi, abi biz tanışıklığımız yok bir gidip sorarsanız, satıyorlarsa müşterimiz mevcut, o şekilde 2006 senesinde Semih Tufan Gülaltay’ın Küçükyalı’da bulunan plaza’sının satılıp satılmadığına dair gidip kendisiyle bir görüşmem vardır, 98-2008 yılları arasında 3 sefer cezaevinde, bir sefer 2004 senesinde geçmiş olsun, 2006 senesinde de plaza satışıyla ilgili bir görüşmemin dışında, aynı şekilde kendisine de soru yöneltebilirsiniz, yaklaşık 5 sefer 10 içinde bunun 4,5 senesinin cezaevinde olmak kaydıyla bir görüşmemiz söz konusudur, iddianamede Muzaffer Tekin’in bana Semih’le git görüş talimatı verdiği iddiası yer almaktadır, deminde özet olarak ifade ettim. Muzaffer Tekin bana bu ifadeyi bu şekilde kesinlikle kullanmamıştır, yıllardır saygı ve sevgi içinde bir dostluğumuz arkadaşlığımız söz konusudur, zaman zaman görüşürüz, 2001 yılı ile 2005 seneleri arasında yaklaşık 3-3,5 yıl kadar kendisiyle de herhangi bir görüşmemiz yüz yüze yoktur, belki birkaç kez telefon görüşmemiz mevcuttur, bizim bu şekilde talimat Devletimiz adımıza yaptık , bu yaştan sonra da kimseye askerlik yapacak gibi bir şeyimiz söz konusu değildir, bizim bırakın arkadaşlarımızdan veya büyüklerimizden böyle bir emir ve komuta zinciri oluşturmamız ailemizde dahi anne,babamız bu şekilde bize emir vermez ilişkilerimizi ricayla yürütürüz.Ayrıca iddia edildiği gibi Semih Tufan Gülaltay’ı ve arkadaşı iddianamede mevcuttur ,Zihni Ozansoy’u ziyaret et söz konusu olamaz çünkü Namık Zihni Ozansoy Kastamonu cezaevinde yatıp 60-70 gün zannedersem, birkaç ay kendisiyle çok bir dostluğum arkadaşlığım olmadığından geçen gün Muzaffer Tekin bey izah ettiler, 60-70 gün yatıp çıkmışlar, Semih Tufan ve arkadaşları Yozgat cezaevine naklediliyorlar, nakledilmeden önce Namık Zihni Ozansoy zaten Kastamonu cezaevinde tahliye edilmiş bir durumdadır, burada git Muzaffer Tekin bana talimat vermiş, Semih Tufan ve arkadaşım Namık Zihni’yi ziyaret et , bu Yozgat için söylenmiş bir kelimedir, Namık Zihni Ozansoy Yozgat’da, o sıralar ve hiçbir şekilde cezaevinde yatmamıştır. Burada bahsedilen konu iddianameye konulurken dahi emniyetin istihbarı bilgilerinin eksik ya da yanıltıcı , ayrıca alınan ifademde benim söylediklerimin yorumlanıp ekler yapılması şeklinde şüphe uyandırmaktadır. Muzaffer Tekin’in Semih Tufan ile bu dönemde herhangi bir arkadaşlığı söz konusu bile değildi, 1993 yılında ifadelerimde de mevcut Kadıköy’de yolda yürürken mahkemede de aynı şekilde sayın Yargıcıma ifade ettim, biz Semih Tufan Gülaltay ile Altıyol’da Kadıköy’de yürürken rahmetli bir Anavatan milletvekili Semih Tufan Gülaltay’ın da dostu olan bir milletvekilini ziyarete gitti , hasta oldu, Mehmet Kafkaslıgil isminde bir benimde dostum olan rahmetli oldu şu anda , Muzaffer Tekin’in ofisiyle yan yan olan iki iş hanında olan bir Özal dönemi milletvekilidir, hocam dedi, Mehmet amcayı ziyarete gidiyorum gelir misin , Altıyol’da karşılaştık ve aşağı doğru yürüdük ziyaretimizi yaptık çıktığımız anda Muzaffer Tekin’in ofisi yan tarafta kendisi de alttaki bir restaurant’dan yemeğini yemiş çıkıyordu, karşılaştık biz bir, iki dakika ayak üstü sohbet ettik, Semih Tufan Gülaltay ve Muzaffer Tekin selamlaştılar, merhaba ben Muzaffer ben Tekin şeklinde burada ve mahkemede tanıştırıldığını ifade etmişlerdir, tanışma değildir, biz Muzaffer Tekin’le eğer tanışıklık olarak söz konusuysa ifademde de vardır bu, öyle yazın dedim benim için sorun değil ama Muzaffer Tekin ile sadece karşılıklı merhaba ben Muzaffer, ben Tekin şeklindedir,bu bir ikimizin sohbeti sırasında selamlaşmadan ve bir iki dakikadan teşekküldür. Emniyet ifademde ise belirttiğim karşılaştık, selamlaştılar cümlesini tanıştılar olarak yazıya dökmüşlerdir, eğer öyleyse benim için sorun değil, kendilerine de sorabilirsiniz. Muzaffer Tekin’in de ifadelerinde Akın Birdal olayından iki , üç sene önce tanıştıklarını söylemişlerdir aslında 1993 senesidir bu da sadece bir karşılaşmadan kendileri de hatırlayacaklardır sorarsanız beyan ederler zannedersem. Bunların haricinde Semih Tufan Gülaltay’la da ikinci kez Muzaffer Tekin’in karşılaşmaları sadece ve sadece Kastamonu cezaevi ziyaretinde olmuştur, üçümüz beraber ayrıca Namık Zihni Ozansoy kendi okuldan arkadaşıdır, bu ziyarette de ben , kendisi ve Semih Tufan Gülaltay, Namık Zihni Ozansoy bir yarım saat orada ziyarette görüşmemiz ve sohbet etmişliğimiz söz konusudur, Semih Tufan Gülaltay’ın da iddianamede söylediği gibi sınıf arkadaşı olduklarını daha sonra Kastamonu cezaevinde karşılaştık, gerçek tanışıklıkları o şekildedir. Bu görüşmelerin dışında başka görüşmelerinin olup olmadığını bilmiyorum çünkü sürekli olarak yurt dışında kaldığımdan dolayı ikamet ettiğimden dolayı bu üçümüzün karşılaşmalarının dışında başka bir görüşmelerinin olup olmadığını bilmiyorum, emniyet ifademde de yazılı olan Muzaffer Tekin’in bürosunda görüşüyorlardır, ben o dönemlerde yurt dışındayım bürosunda görüştüklerini hiçbir şekilde görmedim, bu benim dostlukları devam ediyor diye mahkeme ifademde de mevcuttur, dostluklarının devam ettiğini Semih Tufan Gülaltay cezaevinden çıktıktan sonra, 2004’de ki görüşmelerinde kendisi ziyaretine gittiğimde, Muzaffer ağabeyyle görüşüyor musun, ben görüşmüyorum çünkü o dönem hakikaten görüşmüyordum, siz görüşüyor musunuz zaman zaman görüşüyorum demişti, Muzaffer Tekin’in de ifadelerinde var 2003 cezaevinden çıktıktan sonra Semih Tufan Gülaltay’la zaman zaman görüşürüz diye ifadeleri mevcuttur, doğru olup olmadığı kendilerine sorulabilir, bu iddianamede yazılanları söylüyorum. Bu görüşmelerin dışında başka görüşmelerinin olup olmadığını bilmiyorum, aynı şekilde emniyet ifadelerimde söz konusudur, ayrıca 1993 -2007 tarihleri arasında Ben , Muzaffer Tekin, Semih Tufan Gülaltay yukarıdaki bir karşılaşmamız ve bir görüşmemizin dışında toplam iki kez karşılıklı olarak konuşmamız ve görüşmemiz söz konusudur, yine tekrarlıyorum, onların görüşüp görüşmediklerini de bilmiyorum. Zaten Semih Tufan Gülaltay 1998-2003 tarihleri arasında cezaevindeydi , benim yukarıdaki bahse konu görüşmelerin dışında yine demin tekrar etmiştim, bir kez 2004 senesinde geçmiş olsuna gittim, 2006 senesinde de binalarının satılık olup olmadığına dair gidip bir soru sormuşumdur, aynı şekilde emlakçı olan arkadaşıma da satılıkmış selamımı söyleyin görüşebilirsiniz diye iletmişimdir , daha sonrada emlakçıya veya Semih’e dönüp ne yaptınız diye herhangi bir sorumda olmamıştır. İddianame sayfa 707 sanık Aydın Yüksek ile ilgili hususlar; Aydın Yüksek bana telefonda hiçbir açıklama da bulunmadı, sadece görüşmek istediğini söyledi, ben de kendisini tanıyamadığımı söyledim, çünkü önceden hiçbir tanışıklığımız yok, kendisinin de ifadesinde bahsettiği gibi Kadir vasıtasıyla da tanışıklığımız yoktur, Kadir’in de olduğu bir yerde sadece karşılaşmışızdır, o da güvenlik işi yaptığımı öğrenince kartvizitimi almış bütün ilk görüşmemiz ve tanışıklığımız bundan mütevellittir. Sonra beni arayıp görüşmek istedi, bende hatırlar gibi oldum ve tamam gel görüşelim dedim. Kadıköy’de işyerime geldi.Muzaffer Şenocak ile olan iş ilişkisini anlattı, 150 milyar kendisini dolandırdığını, telefonlarına cevap vermediğini, cevap verdiği zaman da kendisini tehdit ettiğini , şahsın özel kuvvetlerde yüzbaşı binbaşı olduğunu , kendi evinde 2006 senesinde Başakşehir’de kaldığı dönemde Aydın Yüksek’in beyanıdır, kendisinin bir askeri kimliğini gördüğünü Glock bir tabanca taşıdığını ve özel kuvvetlerde yüzbaşı veya binbaşı olduğunu beyanı, Aydın Yüksek’in bana beyanıdır.Kendisine ilgili yerlere git şikayet et, Aydın dedim, Abi elimde, demin ifade ettiğim gibi , belge yok paraları hep elden verdim sadece şahitler var dedi,Daha sonra medyada ve basın yayın kuruluşlarında gazetelerde çıkan haberlerde Muzaffer Tekin’in resmini Muzaffer Şenocak görünce bak Aydın ben bunu da tanıyorum dediğini Aydın bana söylemiştir, ama tanışıklığının olup olmadığını daha sonra Muzaffer Tekin veya Muzaffer Şenocak’dan beyan ettim ikisi de birbirlerini tanımıyor hatta Muzaffer Tekin ilk gittiğimizde kendisi beyan etmiştir. Aydın’ın bana Muzaffer Tekin’i tanıyor musun diye sorduğunda, Evet tanıyorum dedim, O da abi benimle tanıştırır mısın, onun vasıtasıyla belki şahsın ilgili birliğine ulaştırır bizi, idari soruşturma için şikayetçi olurum, bende Muzaffer Tekin’i biraz önce özetlediğim şekilde, 414 07 05 numaralı ofis telefonundan aradım, bir arkadaşla geleceğimi söyledim, kendisi de buyurun gelin dedi, beraber Kuşdilinde ofisinde Rıza petrol’a gittik, orada Aydın Yüksek’le tanıştılar.Ben yine demin beyanımda belirttiğim gibi, ilgili iddianamenin sayfalarından okuduğumdan dolayı tekrar ediyorum, ilk önce Muzaffer Tekin’e Muzaffer Şenocak’ı tanıyor musun diye sordum, Hayır dedi, bende o seni tanıdığını Aydın’a beyan etmiş dedim, diğer tüm olayları Aydın Yüksek kendisine anlattı, o da telefonla birkaç yeri aradı sonra bize dönüp Arkadaşlarıma sordum, isim yabancı gelmiyor ama hatırlayamadıklarını söyledi, Aydın’a kartvizitini verdi benim hatırladığım bu Aydın bana almadım diyor, Aydın’ın da telefonlarını alıp önündeki masa ajandasına yazdı ve kardeşim her zaman arayabilirsin, gelebilirsin, ben araştıracağım, seni arayacağım bir askerin böyle bir şey yapması söz konusu değildir diye bize beyan etmiştir. Aydın Yüksek’de abi ben sana bu şahısla ilgili irtibat ve iletişim bilgilerinin olduğu bir Cd vereceğim diyerek biz ayrıldık müsaade istedik ve çıktık. Aydın’ın ifadelerinde ben çıktıktan sonra Muzaffer Tekin’i , isminin Muzaffer Tekin olduğunu ofis dışında Mete abiden öğrendim dediği beyanı yanlıştır, belki hatırlayamayabilir kendisine sorulmasını arz ederim. Aslında Aydın Yüksek Tekirdağ cezaevinde beraber bir ay aynı odada kalırken gelişini bana şöyle anlattı,Birkaç yıldır görüşmediğim İbrahim isimli şahısla kendisi de tanışıyorlarmış . Bu konuyu anlatırken İbrahim’de Muzaffer Tekin isminde birisi var, daha önce 1999 yılında Mete hoca beni tanıştırmıştı, ama ben samimi değilim, Mete hocadan git öğren diye bir konuşma yaptıkları, bu konuşmadan bir iki ay evvel’de zaten Kadir ile beraber aynı ortamda tanıştığını beyan ettiği tanışmayı da fırsat bilip beni gelip arıyor ve yanıma geliyor fakat İbrahim’le böyle bir şey konuştuğunu bana anlatmadı çünkü 1999 senesinde İbrahim’le bizim Azerbaycan’a gittiği dönemde bir ticari ilişkimizden dolayı para söz konusuydu, bu paranın bana geri dönmemesinden birkaç bin dolarlık bir borç vermiştim ,İbrahim le de uzun zamandır Azerbaycan’dan döndükten sonra herhangi bir görüşmüşlüğüm olmadığından dolayı o şahıstan dolayı bana geldiğini beyan etseydi, Aydın’la hiçbir şekilde muhatap olmaz ve iyi günler gibi bir konuşma yapmam söz konusudur.,Kısaca Muzaffer Tekin ismini hiç bilmiyordum daha sonra öğrendim ifadeleri yanlıştır,,İbrahim denilen arkadaşla görüştüğünü ve benim Muzaffer Tekin’i tanıdığımı kendisine söyledini,Tekirdağ Cezaevinde bana beyan etmiştir.İddianame sayfa 708, 3. paragraf sonu Cd ile ayrıca Mayıs ayında Aydın ilgili, beni birkaç kez telefondan açıp , abi ne oldu diye soruyordu. Bende birkez daha uğrayıp Muzaffer Tekin’e sordum. Muzaffer Tekin’de bende Cd falan yok Mete dedi ve o tarihten sonra tutuklandı ve hiçbir görüşmemiz söz konusu değildir, bu arada nedense Aydın’da hiç beni arayıp sormadı, ilişkisini kopardı, tutuklanıp Tekirdağ Cezaevine gidinceye kadar Aydın’la da hiçbir görüşmemiz o Mayıs ve Haziran aylarında yüz yüze söz konusu değildir, bir tek 19 Haziranda benim telefon açıp Cd ile ilgili Muzaffer Tekin’in tutuklandığını veya tutuklanacağını ifade ettiğim günkü telefon görüşmesinden önce bir ay kadar hiçbir görüşmemiz söz konusu değildir, son paragrafta 22.06.2007 yani İddianame 708 3. paragraf sonunda, bir tarih yazıyor , benim Rafet Aslan ve Kürşat’la görüştüğüm tarih, bu tarih 19.06.2007 olacaktır, oraya yanlış kaleme alındığından üç günlük bir yanlışlık söz konusudur. Akşam saatlerinde Doğru Yol partisinde görevli olduğum sürece tanıdığım kişiler tarafından aynı şekilde Muzaffer Tekin’in de tanıdığı Kürşat Rüstemoğlu ve Rafet Aslan’ın beraber beni aradığını biraz önce beyan etmiştim, bu aramalarda en son görüşmem Rafet Aslan’dır o da bana Cd ile Muzaffer Tekin’in tutuklanacağını demin beyan etmiştim, savcının benim telefonumu istediğini bende tabi Rafet abi telefonumu verebilirsiniz çünkü sayın savcı beyin Muzaffer Tekin’den benim telefonumu istediği zaman kendisinin ifadelerinde mevcuttur, bende iki telefonu mevcut, Mete hoca veya Mete hocam isminde iki adet telefonu mevcuttur, ikisini zaman zaman kullanır, birinden ulaşamazsınız ikincisi ile ulaşırsınız cevabı sürekli telefon değiştirir ifadesiyle iddianamede yer almıştır, geçen haftaki kendisinin ifadesinde benim böyle bir beyanım yoktur, iki telefonu vardır, iki telefonu da zaman zaman kullanırdı, diye bir ifade kullanmıştır, benimde zaten emniyette, savcılıkta ve mahkemede vermiş olduğum üç adet kendimin kullandığı ikisini yurt dışında kullandığım cep telefonum mevcuttur, üçü de bütün tutanaklarda görülmektedir, üç adet telefon kullanıyorum, iki tanesi yurt dışı roaminge açık olduğundan, yurt dışındaki Romanya’daki şirketimle ilgili ücretlendirme farklarını da ödememek için kullanıyorum, diğer 535’li aynı şekilde yaklaşık 10 yıldır kullandığım ve kendi üstüme kayıtlı telefonumda ifademde belirtmişimdir, tutanaklarda da mevcuttur. Sayfa 709 1. paragraf sonu bunu tekrar etmeyeceğim avukatımın savcı beyle görüşmesi ,benimde aynı şekilde annemin rahatsızlığından dolayı gidip ifade veremediğim fakat 22.08.2006 ‘da gözaltında alındığımı biraz önce ifade etmiştim, yani uzun süreli bir firar veya kaçma konusu söz değildir,eğer söz konusu ise kaçma ile ilgili iddia edilen konuyla ilgili kanun maddelerine baktım, bana hiçbir şekilde avukatım , muhtarlık veya bina yönetimi tarafından hiçbir şekilde hiçbir belge tanzim edilip bırakılmadığından dolayı firar veya kaçma veya kaçak söz konusu olduğunu bilseydim, zamanında gidip bir gün ifade verebilirdim, ama bu şekildeki ifadelerim yine orada söz konusudur.Terörle şube sağ terör grup amirinin odasında sadece içeriğini bilmediğim bir Cd’den bahsedildi, Cd’nin içeriğiyle biraz önce bahsettim, bana hiçbir şekilde Aydın Yüksek, Muzaffer Tekin veya Muzaffer Şenocak ile ilgili Cd olduğu söylenmesine rağmen, bunda Ergenekon ve Lobi belgelerinin olduğu ifade edildi, bende , ben böyle bir Cd vermedim, bana Aydın’ın ifadesi Muzaffer Şenocak’ın iletişim bilgileri, kartvizit ve adresleri mevcuttur, ben böyle bir Cd ‘yi kabul etmiyorum, hiçbir şekilde de görmedim ve bilmiyorum, benim iddianamede bahsedildiği hukuki değerlendirmelerde bahsedildiği şekilde bu Cd’nin veya Cd’lerin içeriklerini bilmediğim , şahsımda da böyle bir Cd yakalanmadığından dolayı tüm suçlamaları kanun ve hukuk çerçevesinde reddediyorum diye ifadem vardır, ayrıca içeriklerini bilmediğim diye bir şey söz konusu değil, deminde bahsettiğim gibi ilgili şahsın iletişim bilgileri, kartvizit ve adres telefonlarının olduğunu ben beyan ediyorum , orada ifadelerimin kimilerinde böyle yazılmasına rağmen, ayrıca Aydın’ın ifadelerinde görüleceği gibi bana bunun içinde iddianamede Aydın’ın bölümünde, benim bölümümde bahsedildiği üzere iletişim bilgileri, kartvizit adresler ,aynı şekilde sayın Kemal Kerinçsiz’in ofisine gittiği zamanda okuduğum kadarıyla iddianamede aynı şekilde Aydın Yüksek’in sayın Kemal Kerinçsiz’e ifade ettiği bunun içinde herhangi bir gizli bilgi veya belge yoktur, şahsın yani ilgili şahıs Muzaffer Şenocak’a ait iletişim bilgileri, kartvizit ve telefon adresleri vardır diye Kemal Kerinçsiz’in ilgili bölümde iddianamede ifadesi vardır, bunun içinde içeriğini bilmiyorum diye bir beyanımda söz konusu değildir.Sayfa 709, 3.paragraf ayağında Oktay Yıldırım ile ilgili bir bölüm var, ben alçı değil, alçı yerine kullanılan Medikal bir dizlik vardı, tanışma 2001 tarihinden bahsediliyor burada, 2006 iftar yemeği tarihi ,2005 olacak . Yemekten sonra 2006 senesinde Muzaffer Tekin ile tekrar görüşmeye başladım cevabım doğrudur, cevabım yemek tarihi 2006 yazılmış olup tekrar görüşmem yemekten sonra 2000 tarihinde olmuştur, iddianamede bu yemeğin tarihinin 2006 olduğu yazılmıştır, yanlış bir ifadedir veya kaleme alınırken yanlış yazılmıştır. Emniyet ifademde anlattığım fakat iddianamede detay yerine nedense özel ifadeler yazılmış üzere 2001-2005 senesi arası Muzaffer Tekin ile yüz yüze hiçbir görüşmem olmamıştır, hatırlamıyorum fakat belki birkaç kez telefonla görüşmüşlüğüm olabilir, Oktay Yıldırım’ı yemekte gördüm ifadesi orada söz konusudur, biraz önce ifademin başlangıcında söylediğim üzere bana 44 kişilik bir isim listesi ve resim listesi gösterilmiştir, bunları tanıyor musun, tanıdıklarımı beyan ettim, daha sonra ki bir gün sonraki görüşmelerde bunlardan kimler yemekte vardı, Oktay, Rafet , Mahmut, Zekeriya Öztürk, İsmail Paker,Yurdakul Çağman ifadeleri, bunların hepsi var mıydı , ben Muzaffer Tekin’in beni aradıkları zaman arkadaşlarımla İftar yemeği yiyeceğim, Mete, Ataşehir’deyim , sende gelir misin dedi ve ben iftar yemeğine gittim, iftar yemeğinde yaklaşık 20-25 kişi vardı, Ataşehir’de mevcut bulunan bir Ataşehir Familiy Cafe adı altındaki kapalı mekanda 25 kişilik bir grup içinde yemek yendi, Muzaffer Tekin’in bana ifade ettiği arkadaşlarımla yemek yiyeceğim ifadesine istinaden, bende arkadaşları olarak bunları tanıyorum belki olabilirler, ama benim görmüşlüğüm yoktur ha gördüğüm bir şahıs vardır Yurdakul Çağman kendisine de sorabilirsiniz Yurdakul karşımda oturuyordu, yarım saat yemekte kaldım, evde de iftara bekliyorlardı, Yurdakul’la karşılıklı olarak sohbet ettik, Muzaffer Tekin solumda oturuyordu, zaman zaman onla da sohbet ettim, benim solumda oturan sırada oturan hiçbir kimseyi benim görme olasılığım yoktur, karşımda oturanları görmüşümdür, Yurdakul Çağman yemekteydi, karşılıklı sohbet ettik, yemekten ilk kalkan da şahsımdır, bu şahısları yani bahse konu Oktay Yıldırım, Zekeriya Öztürk, Mahmut Öztürk, İsmail Paker, Yurdakul Çağman gördüm görüştüm, Rafet Aslan fakat İsmail Paker’in resminin altındaki demin de söz konusu eksik isimde bir soyadı söz konusuydu , polis memuruna arkadaşım bu şahsın ismi bu değil, ben bu arkadaşı bir sefer gördüm, birkaç seferde ofiste karşılaştık, ben Paker olarak biliyorum, eksikse ben kabul etmiyorum çünkü eksik soyadlı bir arkadaşı ben tanımıyorum, hatta Mehmet Zekeriya Öztürk’ün de aynı şekilde resminin altında Mahmut Öztürk yazıyordu çok enteresandır, bunu da yanlış yazmışsınız bu şahıs Zekeriya Öztürk’dür, Mahmut Öztürk’le hiçbir alakası yoktur, karıştırmışsınız, belki kendilerinin herhangi bir istihbarı olarak karşılıklı şahıslarla yaptıkları görüşmelerde bir şey elde etmeyi bekledikleri söz konusu olay vardır. resminin altındaki soyadı İsmail Paker’in Yıldız’ı pardon İsmail Paker yerine İsmail Eksik yazıyordu kabul etmedim, Paker olarak tanırım dedim.Onu sorunca da önemli değil şahsı tanıyor musun sen onu söyle dediler, evet bir kez Muzaffer Tekin’in ofisinde İsmail hoca olarak tanıştım,Muzaffer Tekin tanıştırdı, 2006 senesi başlarıydı, daha sonra birkaç kere ofiste karşılaştık herhangi bir samimiyetim ve arkadaşlığımda yoktur dedim.İddianame, sayfa 709/5 ve 6. paragraflardaki ilgili sorular bana hiçbir şekilde sorulmadı, bu sorular iddianamede mevcuttur, bana sorulmadığını bir sporcu beyniyle iddia ediyorum, böyle bir soru da bana hiçbir zaman sorulmamıştır, sayfa 710 1. paragrafta Çökertme ismini ve kişileri ayrıca Sesar’la ilgili bana hiçbir şekilde bir soru tevdi edilmedi, burada sorulmuş gibi yazıyor, ayrıca da sanki ben söylemişim gibi lehte de cevaplanmış, Lehte de cevaplanmış olsa da, olmasa da zaten benim cevabım hayır olurdu, çünkü Sesar ile ilgili hiçbir bilgim veya Çökertme ismini ve kişileri hiçbir şekilde tanımadığımı beyan etmişim orada öyle yazıyor, böyle bir soru bana sorulmadı. Sayfa 711/1’de yine aynı şekilde yukarıda bahsedilen yemek söz konusu , bunu tekrar etmemin nedeni yukarıda da belirtmiştim telefonla gittim , yemek yedik daha sonra da ben çıktım gittim, arkadaşları da orada görmedim, burada tek tek iddianamede dökülmüş , Rafet’i gördüm, İsmail’i gördüm, Oktay’ı gördüm,Mahmut’u gördüm, Yurdakul’u gördüm,bu toplu olarak A4 kağıt üstünde çıkarılmış olan resimli ve isimli dosya içeriğinde bana gösterildi , daha sonraki mülakatlarımızda veya kendilerini sohbet adını koyduğunda buradaki tutuklu sanıklarında hep ifadelerinde geçiyor, sorgu falan yok sohbet edeceğiz arkadaşlar, daha sonra da sorgu tutanağı olarak karşımıza böyle şeyler çıkarılmıştır. Ayrıca 711/2 paragrafta yukarıda bahse konu kişilerle herhangi bir ilişkim olmadığı gibi, ilişkim ve görüşmem olmayan kişilerden nasıl bir duyum alabileceğim tezat oluşturmakta olup , diğer bölümde yazılan devlet büyüğüne ve şahısa yönelik suikast türünden bir eylem planım olmadığını , bu şahısların böyle bir eylem planlarının olduğunu bilmediğimi, bu şahıslarla herhangi bir teşekkül ve örgütsel bağının olmadığını diye ifade ediyor , bende hayır yok demişim, böyle bir soru söz konusu değildir , benim önüme de olarak yazılmış ama ben bilmiyorum ki böyle de bir ilişkim söz konusu değildir. Bir insan tanımadığı insanlarla yukarıda bahse konu olayları gerçekleştiremeyeceği gibi, bahse konu sorular sadece sorgu da değil, sohbet adını koydukları konuşmalar anında, ya Mete Devlet büyüklerine karşı suikast yapacakmışsınız gibi bir suruyla muhatap oldum şaşırdım, baktım yok böyle bir şey dedim. bu soruyu yine demin ifadelerde bahsettiğim sağ terör amiri M.K. tarafından şahsıma yöneltilmiştir, böyle bir soruyla muhatap olmuşken hiçbir şekilde de detaylandırılmadığı, işin ciddiyetten uzak, insanları birer terörist gibi alarak mağdur etmek Türk hukukuna ve polis teşkilatımızın güzide birimi Tem şube görevlilerine hiçbir şekilde yakışmadığı ortadadır. Yine yemekle ilgili genel hatlar var, sayfa 712 b bendi savcılık ifadesinde Mete Yalazangil; Savcılıkta sadece 1,5-2 dakika kaldım , soruları yalnızca lisanslı sporcuymuşsun değil mi, evet efendim bende önceden lisanslı sporcuydum, ama 50 yaşında lisanslı sporcu mu olurmuş, savcı bey tamam çık dedi, emniyet ifadesini aynen kabul ediyorum hiç demedim böyle bir soru da bana sorulmadı fakat altını imzalamışız, müdafiimde imzalamış farkında değiliz, belki benim yorgunluğumdan teşekkül böyle bir şeyi farkına varamamış olabilirim. İddia makamı bunları kaleme alırken maalesef kanun hukuk ve vicdani kanaati ile hareket etmemiş olduğu kanunda da belirtildiği gibi suçu sabitleşene kadar herkes suçsuzdur ilkesinin hiç kale alınmadığı maalesef görülmektedir. Sayfa 712/2 paragrafta, Muzaffer Tekin’le aynı şekilde ayak üstü sohbeti, Muzaffer Tekin arasında benim sohbetim doğrudur, tanıştırma değil selamlaştılar şeklinde, biraz önce de tekrar ettim sürekli tekrar etmeme de gerek duymuyorum, Sayfa 712 3 paragraf Aydın Yüksek Muzaffer Tekin’le kendisi tanışmak istedi, bu ifadeye istinaden de ben kendisini götürüp tanıştırdım, kendisini de arayıp sorarak götürüp tanışmalarını sağladım, bunun dışında Muzaffer Tekin’le Aydın Yüksek’in hiçbir yerde hiçbir şekilde görüştüğüne veya tarafımdan görüştürüldüğüne dair hiçbir şekilde tanıklığım söz konusu değildir. Bir sefer benim olduğum ortamda 15-20 dakika kadar görüşmüşlerdir, bu görüşmenin dışında da bir görüşmeleri olduğuna şahit değilim. Elde edilen deliller sayfa 713 c bend,i Mete Yalazangil; Mahmut Öztürk ile veteriner kliniği çalıştırdığım dönemden tanışıyoruz. Muzaffer Tekin tarafından tanıştırıldım, Yurdakul Çağman’la arkadaş olduklarından zaman zaman onun Elektrik toptan satış mağazasında da aynı binada oturduklarından dolayı karşılaştığım oluyordu, tanıştığım dönemlerde hiçbir gün Mahmut Öztürk’ün yasadışı faaliyetini görüp ve duymadığımdan tanışıklığım bugüne kadar devam etmiştir. Sadece 2006 yılında Danıştay olayında basın yayın organlarında isminin geçtiğini gördüm, burada da görüldüğü üzere 1 kez telefon görüşmem olup 2005 yılından yüzyüze hiçbir görüşmem yoktur, bu telefon görüşmesinde de, Yurdakul ile beraber olduklarını,araba tescil işlemlerinin olduğunu ve tanıdık bir şirket var mı abi diye sorduğu bir telefon görüşmemdir, geçen haftaki kendi ifadesinde de Mete hocayla 4 kez görüştük, doğrudur,Yeditepe üniversitesinde kızını imtihana getirdiği dönemdi 2005 yılı zannediyorsam bende yeğenimi götürmüştüm o dönemde imtihanlarla ilgili şahsıma birkaç kez telefon
Dostları ilə paylaş: |