13. AĞIr ceza mahkemesi ( tmk 10 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI


Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə3/7
tarix28.08.2018
ölçüsü0,75 Mb.
#75274
1   2   3   4   5   6   7

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Tanık Hüseyin Oğuz önceki kimliği ve yemini tahtında huzura alındı.

Beyanının alınmasına devam olundu.

Mahkeme Başkanı: “Evet anlatacağınız başka bir şey var mı Hüseyin Bey?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Konuşmayın efendim, duruşma başlamıştır lütfen.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sayın Veli Küçük’e şu sorumu izniniz varsa sormak istiyorum, izniniz varsa burada mı değil mi bilmiyorum ama.”

Mahkeme Başkanı: “Sizin, onu hatırlatayım da sizin soru sorma hakkınız yok, siz sorulan sorulara cevap vereceksiniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yok ben anlatayım sadece, anlatayım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet anlatın, bildiklerinizi anlatın.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben doğduğum, büyüdüğüm kendi köyüme emekli olduktan sonra gitmedim, ne amaçla kimlerle gittiğini Mahkemenin huzurunda bir de şunu söylüyorum. Benle bir problemi varsa Mahkeme huzurunda ifade etmesini istiyorum, dışarıdan tehditvari beni tedirgin edici hareketlerde bulunmamasını istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Savcı Bey sorunuz varsa alalım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan izninizle Tanık Hüseyin Oğuz’a sorular yöneltmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz daha önce gizli tanık olarak.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir ifade vermişsiniz, kısa bir ifade bu ifade, burada Sedat Tatar isimli tanıdığım bir şahıs vardır. Bu şahıs Veli Küçük paşa ile birlikte Adapazarı’nda çalışmıştır. 96 yılında Veli Paşanın elinde 120 adet şantaj amaçlı mikro kaset olduğundan bahsetmişti diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biz görev safahatlarını istedik, Veli Paşanın çalışmışlığı yok.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Adapazarı, yanlış yazılmış efendim orası, Kocaeli.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kocaeli olarak.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Kocaeli olarak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz Kocaeli olarak söylediniz öyle mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet ben Koc… orası yanlış yazılmış.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Düzeltilmesini istiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biz tanık olarak Sedat Tatar’ı çağırdık buraya, huzurda dinledik, böyle bir şey söylemediğini beyan etti. Bu konuda ne diyeceksiniz, sizin yanınızda başka kimse var mıydı görüşürken Sedat Tatar’la birlikte?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben Ankara Anıttepe jandarma lojmanlarında kendisiyle buluşmuştum, cep telefonunu kendisi vermişti, kendi söylemişti. Ben ona özellikle sormamıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yanınızda başka kimse var mıydı bu olaya şahit olan?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece durup dururken mi söyledi bu konuyu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Jandarma Genel Komutanına ifade vermek için gittiğimde kendisi gelmişti, o da Anıttepe’de lojmanda misafirhanesinde kendisi geldi. Ben onun Veli Küçük’ün emrinde çalıştığını bilmiyordum, kendisi söyledi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O zaman görevde miydi sizinle görüştüğü zaman?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Görevdeydi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gebze’de mi görevliydi, başka bir yerde mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Vallahi İzmit alayının emrinde görevli olduğunu söylemişti. Net olarak bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz JİTEM’den bahsettiniz, ama JİTEM’de görev yapmamışsınız.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM’de tanıdığım arkadaşlarım vardı, devre arkadaşlarım vardı diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Var, jandarma teşkilatı küçük bir teşkilat Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, yani kimler vardı o sizin devreniz olan, JİTEM’de bizzat görev yapan isimleri verebilir misiniz Mahkemeye?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şaban Bayram vardı benim aynı sınıftan olduğum astsubay arkadaşım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet görüşüyor muydunuz kendisiyle JİTEM’de çalışırken?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bir sefer Sivas İl Jandarmada görevliyken görüşmüştüm. O da Ruhat kod Yılmaz Bukar isminde bir PKK terör örgütü mensubunun yer göstermesine gittiğimizde görüşmüştüm. Bir de Kangal’da yol kesme hadisesi olduğunda görüşmüştüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anlatıyor muydu, JİTEM’in icraatları ile ilgili konuları size anlatıyor muydu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yok tedirginde zaten o kendisi az bir konuştuğumuzda Mersin’de kendisinin tehdit aldığını söylemişti, o kadarını biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılıydı hatırlıyor musunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “95 yılıydı görüştüğümde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka tanıdığınız kimler var, birebir görüştüğünüz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aydan Başçavuş vardı, soyadını hatırlamıyorum, onunla şeyde karşılaşmıştık. Hakkari’de karşılaşmıştık, bana JİTEM’e teklif etmişti, ben kabul etmemiştim. Mehmet Çamur var bildiğim JİTEM’de çalışmış astsubaylardan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizzat görüştüğünüz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yok, yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizzat görüştüğünüz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bizzat görüştüğüm, JİTEM’de çalışanlarla görüşme şansım olmadı, aynı teşkilatta olmamıza rağmen onlar çok farklı konumdalardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu JİTEM’in içindeki uygulamaları nasıl öğrendiniz, hangi vesileyle öğrendiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Duyum vardı sadece ama duyumdan sonra da 95 yılında az önce de Sayın Mahkemeye de arz ettiğim gibi Mersinli Fatma ve Servet ismindeki gencin öldürülme hadisesindeki soruşturmayı bizzat ben yaptığım için Diyarbakır JİTEM Grup Komutanlığına kadar dayanmıştı. Onlar sadece oradaki işkence ve eziyetlere tanık olduğundan dolayı öldürüldüklerini, soruşturma neticesinde öğrenmiştim. Bu nedenle onların yapısını, çalışma sistemini bizzat yapmış olduğum soruşturma neticesinde öğrenmiş oldum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, somut olarak o olayı biliyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kömürhan köprüsünün altında 2 tane gencin cesedinin bulunması.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşte ajan provokatörlerin sonu bu olur şeklinde yazılması olayı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun dışında diğer bahsettiğiniz Bahtiyar Aydın, Eşref Bitlis, Rıdvan Özden gibi saydığınız kişiler var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunların ölümleri ile ilgili de bilgi sahibi olduğunuzu söylüyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu bilgiler size ne şekilde ulaştı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bu bilgileri ben meslekte çalışırken sadece duyum olarak duyuyordum kendi arkadaşlarımızdan, ama daha sonra, emekli olduktan sonra bu mağdurların yakınlarıyla bizzat görüşerek olayların, dosyaların tekrar açılmasını sağladım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Örneğin Tomris Özden’in İstanbul’daki evine gittiğimde çok üzülmüştüm, bir emekli albayın evinde bir televizyon dahi yoktu Sayın Savcım. Gökhan Çillioğlu ile Kadıköy tarafında gece saat 2’de buluşmuştum, kayınbiraderi de vardı yanında, Bahtiyar Aydın’ın oğlu telefon etti, görüşemedim halihazırda, herhalde bu yaz görüşebileceğim şartlar el verirse. Eşref Bitlis rahmetlinin oğluyla 28 Şubat 1997 saat 06:15’te Siyaset Meydanı canlıda Tarık Bitlis ile beraber konuşmuştum. O kayıtlar da istenebilir, daha sonra da yine bir televizyon kanalında telefonla Eşref Bitlis olayına katılmıştım. Bu şekilde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz önemli bir soruşturma yürütmüşsünüz, Yüksekova çetesini çökerten kişi olarak biliniyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim, evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O dönem astsubay başçavuş muydunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kıdemli başçavuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kıdemli başçavuştunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve göreviniz istihbarat mıydı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “İstihbarat subay vekiliydim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İstihbarat subay vekili.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aslında subay yoktu, o nedenle geçici olarak atanmıştım istihbarat subaylığı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yüksekova’da görevleydiniz öyle mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır Hakkari İl Jandarma komutanlığındaydım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İl jandarmada.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kurs gördüğüm için efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Orada 37 kişi gözaltında vardı, daha önceden beraber çalıştığımız o zaman yarbaydı Hami Çakır, çok iyi tanıyordum, kendisine odamdan ağlayarak telefon etmiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hı hı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hakkari İl Merkezindeki olumsuzlukları, özel olarak dağ komando tugay komutanının helikopteriyle Yüksekova’ya gitmiştim. Yani oradaki gözaltındakilerin, çünkü şöyle bir hadise vardı, PKK’nın gümrükçü tabir edilen Mahkum Yaşar yakalanmıştı. PKK militanı Ferhat Turna yakalanmıştı, peşinden yardım, yataklıklar vardı. Ve olay çok büyük bir olaydı o olay, çünkü ortada uyuşturucu kaçakçılığı vardı, çok rahat yapıldığı vardı. Biz o olayın üzerine gitmiştik Yüksekova’da, üzerine gittik fakat işte ondan sonra hiç karşılaşmadığım olaylarla karşılaştım ve şu anda da aslında hatırlamak dahi istemiyorum. Tabutla eroin götürüldüğünü ilk sefer soruşturmasını yaptım ve Ali Kartoğlu’nun götürdüğünü, soruşturmalar neticesinde ispatlandı. Bu astsubayda İzmir Şirinyer Askeri Cezaevinde bilmiyorum şu anda yatıyor mu, yatmıyor mu ama tutuklanarak cezaevine konulduğunu çok iyi biliyorum, çünkü soruşturmayı takip etmiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bahsi geçen astsubayın bizim dava sanıklarıyla herhangi bir irtibatı konusunda bilginiz var mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır, he sadece şöyle bir şeyim vardı o zamanlar tabur komutanı Mehmet Emin Yurdakul, onun eşine ya 500, tam hatırlamıyorum bir miktar para verdiğini, konuşmaması için, çünkü kendisi levazımcı bir astsubay. Diğer bahsettiğim Mehmet Emin Yurdakul’da o zamanlar binbaşı ve tabur komutanı, çünkü o kanaldan uyuşturucu götürülüyordu. Ufak, yani sadece sözcük olarak şu anda bir uyuşturucudan bahsediyorum ama orada çok farklı bir yapı vardı. Belediyenin araçlarıyla, devletin zırhlı araçlarıyla, bir de Zap karakolunda ben, basında şu geçmişti, izin verirseniz arz edeyim. PKK’nın uyuşturucusu yakalandı, bir buçuk ton denmişti basında, 95 yılında çıkmıştı bu, ben 94, 96 yılında Hakkari İl Jandarma Komutanlığına gittiğimde bu olayın perde arkasını araştırdığımda, Süleyman Ata astsubaya sorduğumda, Mersinli bu astsubay 78 mezunu, tedirgin olmuştu. Dosyayı istedim ben, istihbarat olarak, karşılığında ne verildi bu hadisede, o zamanın parasıyla Sayın Savcım 12 bin lira çıktı görünüyor istihbarat ödeneğinden, fakat karşılığında imza yoktu. Bu düzmece bir olaydı, bunu yapanlar korucular ve o zamanki jandarma ekibiydi. Ben burada jandarmayı suçlar anlamda söylemiyorum, ama imzaları olanlar bu işi yapmışlardı. Zap karakoluna getirip deposunda çuvallar halinde bir buçuk ton esrar ham maddesi, yani kubar değil esrar olarak hazırlamışlar. Bunu da PKK’nın olarak basına lanse ediyorlar, çünkü ikramiye o zaman yarı yarıya oluyor. Eğer ki sahipli olmuş olsa yüzde 60 ikramiye olacağını o zamanki verilere göre biliyorum. Daha sonra bunlar da ortaya çıkınca ben orada bir istenmez adam pozisyonuna düştüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dışlandınız.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çok yönlü dışlandım, hatta Yüksekova’da vatandaşın eline düşmüş oldum bir nevi, çok zor şartlarda Hakkari’ye geldim. Daha önce beraber çalıştığımız arkadaşlarım vardı orada, abi üzülme demişlerdi, hep teskin etmişlerdi beni. Atilla Aras vardı benim hemşerim onun sayesinde İstihbaratta çalıştığım için direkt kendim telefon kullanmıyordum. Onun vasıtasıyla yine Ali Kardeş diye bir er vardı, İzmirli, onun sayesinde onların yardımıyla taktikli bir şekilde eşime ve bana yardımcı olacaklara ulaşarak oradan kurtulmuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, Kahraman Bilgiç.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadesini siz mi aldınız?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben almıştım, altı buçuk sayfa ifadesini ben almıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Altı buçuk sayfa ifadesini ald…”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahıs daha önce PKK’ya katılmış, daha sonra itirafçı olmuş bir şahıs değil mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İtirafçı olduktan sonra jandarma birimlerinde, herhangi bir yerde istihdam edilmiş mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Jandarma birimlerinde değil, orada tugay vardı üst birlik olarak, il jandarma komutanlığı da harekat olarak onun emrinde olduğu için tugayda istihdam ediliyordu. Oysaki yasal hiçbir işlem yapılmış bir insan değil, az önce de, öğleden önce de arz ettiğim gibi kendisinin korucu kimliği ve uzman çavuş kimliği olduğunu soruşturma esnasında ben üzerinden çıkarmıştım. Oysaki bu şahıs Mardin Emniyet Müdürlüğünce 2 suçtan aranıyor karşımıza çıkmıştı. Çok farklı bir soruşturmaydı o zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunun ifadeleri içerisinde Merhum Bahtiyar Aydın cinayetiyle ilgili bilgiler de yer alıyordu muhtemelen.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kanas silahla vurulduğu iddia ediliyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve bu silahın helikopterle götürüldüğü şeklinde bir beyanınız olmuş.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine açık kaynaklarda yer alan.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuda ne biliyorsunuz, bu Bixi Kanas silahı kim götürdüyse, vuranda onlardır diyorsunuz ve bir isim veriyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Albay Hamdi Poyraz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim, Albay Hamdi Poyraz’ı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu ismi nereden öğrendiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben şöyle size arz edeyim efendim, şimdi bir PKK itirafçısı güvenlik güçlerinin bünyesinde çalışırken ismen hitap etmesi mümkün değil, ya komutanım ya da işte albayım o şekilde hitap eder. Oysaki ben Kahraman Bilgiç’in sorgusunda her zaman söylüyorum, kurmay albayım veya komutanımız diye hitap etmediğini, Hamdi Poyraz olarak hitap edince bu benim çok zoruma gitti, daha sonra öğrenince tabi kurmay albay olduğunu, kendisiyle çok samimi ilişkiler içerisinde olduğunu. İlk etapta Kemal Ölmez, İsmet Ölmez ve Hasan diye bir korucuyla beraber Kuzey Irak’tan bu geçen basılan Geçimli karakolunun oradan gidip Kuzey Irak’tan silah getirdiklerini çuvalla söylemişti. Ben onun sert cisim mi, yumuşak cisim mi olduğunu sorduğumda sert olduğunu söyleyince aklıma silah geldi. Ama kaç tane olduğunu söylemedi, 9 tane falandı demişti. Bunun haricinde Kahraman Bilgiç Diyarbakır’a Hamdi Poyraz’ın haricinde Salih Kaya’nın da gittiğini söylüyordu. Ama Salih Kaya’nın daha sonra infaz edildiğini ifade ediyordu. Bu Mahkeme kayıtlarında da var zaten, Hamdi Poyraz’ın Salih Kaya ile beraber gidip o söz konusu Kanas silahını götürdüğünü Mahkeme kayıtlarında ifade var. Kimden aldığını da zaten ifade etmişti. Kahraman Bilgiç, Eşref Bitlis ve Bahtiyar Aydın’ı biz öldürdük deyince ben olayın daha fazla üzerine gidilmesini istemiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biz öldürdük derken PKK içindeyken mi yoksa itirafçı olduktan sonra mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır PKK içerisindeyken değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Daha sonra biz öldürdük deyince ben bunun çok farklı boyutlarla karşılaşacağımızın hesabını yaptım, çünkü Sayın Savcım yıllarca bende soruşturmalar yürüten bir jandarma astsubayı olarak konuşuyorum. Bunun üzerine gidilmesi lazım, daha detaylı açılması lazım, nerede ne şekilde, kimlerle nasıl olduğunu açıp o sorulara yanıt bulamadık, çünkü olay çok farklı, öğleden önce de arz ettiğim gibi çok farklı mecralara sıçradığı için ben soruşturmadan çekilmiş oldum. Daha doğrusu İçişleri Bakanlığından müfettişler gelmişti, olay büyük olduğundan dolayı, farklı boyuta soruşturma çekilmişti. Bu nedenle de Bahtiyar Aydın ve Eşref Bitlis olayının orada ileriki çözüm için önü kapanmış olmuştu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet Kahraman Bilgiç JİTEM’de çalışıyor diyebiliyor muydunuz? Yani JİTEM bünyesinde miydi yoksa başka bünye miydi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi orada da, Sayın Savcım orada da JİTEM vardı, Aydoğan Başçavuş o yıllarda oradaydı, yeni gelmişti ama JİTEM’in bünyesinde değildi. Yani şimdi kamuoyunda hep JİTEM bünyesinde bu tür itirafçıların var olduğu lanse ediliyor fakat bir de dediğim gibi şimdi dağ komando tugayında da bu tür itirafçıların var olduğuna ben tanık olduğum için söylüyorum. Yani JİTEM’in haricinde de itirafçılar Doğu, Güneydoğu’da kullanıldı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu ifadede uyuşturucu kaçakçılığı yaptıklarını, PKK adına para topladıklarını, hatta zenginleri kaçırarak fidye istediklerini anlattı diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Somut isimler verebilir misiniz, zenginlerden kimleri kaçırıp fidye istediklerini?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “En son şöyle söyleyeyim, Mecit Baskın öldürülmüştü Ankara’da bir faili meçhul, onun kardeşi Necip Baskın, bunlar orada Baskın ailesi Yüksekova’da iş güç sahibi insanlar, araştırabilirsiniz de Sayın Savcım. Süt ve süt mamulleri işletmeleri var bunların, ben daha sonra öğrendim tabi önceden bilmiyordum. Bunlar devletin yanında ve o bölgedeki bütün birliklere bu tür mamulleri veriyorlar. Zaten olay orada patlak vermişti, Necip Baskın o zamanki Mark, 200 bin Mark karşılığında kaçırılmıştı. Terör Örgütü PKK’nın da metropol ve şehir merkezlerinde o yıllarda ERNK adında makbuzları vardı. O orijinal ERNK makbuzuydu, çünkü ben soruşturmanın içerisinde olduğum için mühür de orijinaldi, o şekilde bir makbuz karşılığında kaçırılmıştı o köklü bir ailenin insanı Necip Baskın. Yani soruşturmada ondan önce de para aldıkları insanlar vardı, o soruşturmada isimleri geçiyordu onların. Özekeler vardı mesela, hatırladığım kadarıyla.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Canan’lar vardı, Abdullah Canan’ın kardeşi Mehmet Canan’dan 5 bin Mark aldığını Mehmet Canan ifadesini ben daha sonra almıştı kendisinin, ifade etmişti bana onu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yeşil ile ilgili ciddi iddialarınız var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizden önce huzurda MİT eski kontra terör daire başkanı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Eymür dinlendi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öldüğü kanısında olduğunu ifade etmişti, ifadelerinde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz ısrarla.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Israrla ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mahmut Yıldırım’ın, Yeşil kodun yaşadığı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Zaten onu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yönünde beyanlarınız var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu ilk açıklayan benim zaten efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu neye dayandırıyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Herkes gizliyor, ben de bu kişinin gerçek kimliğini 18 Şubat 97 saat 11’de açıklamıştım, Meclis Susurluk komisyonunda. Tabi ki öldü diyecek, ortak bir eylemi varsa, beraber suç işledilerse tabi ki öldü diyecek. Ama benim onunla bir ortak suç işlediğim yok, o Mahmut Yıldırım önce poliste çalışıyordu. Cem Ersever vasıtasıyla JİTEM’e kaydırıldı ve JİTEM’de çalıştığı yıllarda anlatmak mecburiyetindeyim beyaz Land Rover altında 06 plaka, bu da MİT tarafından kendisine verildiğini bilmeyen hiç kimse yok. Şimdi Mahmut Yıldırım niçin yaşıyor diyorum ben, Mahmut Yıldırım rahmetli Cem Ersever’in ölümünden sonra Cem Ersever’in Sayın Savcım o mobil telefonu uzun müddet kendisinde kaldı. Kaldı ve.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu nereden biliyorsunuz, görüşme filan yaptınız mı o dönemde, mobil telefonun onda kaldığını nereden biliyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tabi yani benim gibi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O telefon kimin üzerineydi mesela biliyor musunuz o konuda?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “JİTEM’in üzerine olduğunu bilmiyorum. Ama şimdi şöyle söyleyeyim, JİTEM’in üzerinde şimdi JİTEM kendi üzerine kayıt yok, farklı bir şirket üzerine kayıt almış olabilir. Onu da bulmak çok zor, çünkü JİTEM’in yapı sistemi öyleydi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Jandarma.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşme yaptınız mı o dönemde, yani o mobil telefonla bir görüşme yaptınız mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Numarasını biliyor muydunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bilmiyorum yalnız onun olduğunu tahmin ettiğim bir akşam beni bir telefon aramıştı, çobanlık yaparken gece saat 2’de.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Numara sizde mahfuz mu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır efendim almadım ben, ev telefonumdan aramıştı, çünkü ev telefonum meclis susurluk komisyonunda vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Oradan aramıştı, kendisinin Ergenekon, aynen söylediği söz, Ergenekon davasındaki gizli tanıklarla ilgili biz bir çalışma yaptık, ileriki süreçte karanlıktaki olaylar daha farklı yorumlansın diye bir söylemde bulunmuştu bana.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tam anlayamadık bir daha söyler misiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi şöyle demişti Sayın Savcım, 2009’du hatırladığım kadarıyla herhalde, tam hatırlamıyorum gece.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz gizli tanık olarak ifade verdikten sonra mı aradı sizi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet öyle olmuştu, ama benim gizli tanık olarak ifade verdiğimi sadece İzmir polisi biliyordu. Bir de burada Savcılık biliyordu, başka bilen yoktu, zaten ben ondan sonra gizli tanıklıktan çekildim, açık açık konuşuyorum. Ben diğerlerinde de.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne dedi size net olarak?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ergenekon davasındaki gizli tanıklarla ilgili bir çalışmamız var, ileriki süreçte bu soruşturmanın farklı boyutunu ortaya koyacağız şeklinde bir söylem. Ben bunun Mahmut Yıldırım olduğunu değerlendirdim, çünkü daha sonra 9 Eylül Hastanesine eşim rahatsızlandığında gittiğimde Fethi diye bir polisle görüştüm Elazığlı. Kendisi çok iyi tanıdığını söylemişti, bunun haricinde onu tanıyan arkadaşlarım vardı benim. Kendileri hep devamlı olarak Yeşil’in şuraya geldiğini, buraya geldiğini, Çeşme’ye geldiğini, hatta geçen yıl basında çıkmıştı. Belarus’ta bizzat konuşan bir abimiz, benim bulunduğum yere gelmişti. Dedi ki senin söylediğin doğru, ben dedi hani Mesut Yılmaz’ın dedi burnunu kırdılar ya dedi. Kendi anlattığını anlatıyorum, onlarla beraber dedi, Yeşil’de oradaydı dedi, çok rahattı dedi. Ben bunu teyit etmek mecburiyetindeyim dedim kendi kendime, o esnada zaten İzmir MHP il başkanlığında gönderilmişti bana bir tane Mahmut, Murat Yıldırgan diye bir üzerime gönderilmişti. O benim köpeklerimi zehirlemişti, ondan sonra atımı da kesmişti. Bunu ben takip edeyim dedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O zaman kimdi İl Başkanı, Musavvat Dervişoğlu muydu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bilemiyorum yalnız daha sonra.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi yıl, yıl olarak söyler misiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “İşte bu, bu süreçten 2009 olabilir yani, yakın bir süreçti Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yakın zamanda mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yakın zamandı çünkü daha sonra Mahmut isminde MHP il başkan yardımcısı öldüğünü biliyorum. Mahmut Yıldırım’da onun evine geldiğini, 3 gün kaldığına kadar ben bilgisini almıştım. Net olanını söyleyeyim, 2012 29 Mayıs–6 Haziran tarihleri arasında ben Diyarbakır’a gittiğimde, Diyarbakır’da resimlettiremedim sadece onu ben. Kuzey Irak’ta olduğunu en son öğrenmiştim, kimse bir soru soracaksa ben ona da hazırım, o kadar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herkes soracak yani şey, sorusu olanlar soracaklar tabi ki.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sorsunlar efendim hiç önemli değil, Doktor Baran ile görüştüm, Selim Çürükkayalı, PKK’nın Tunceli Bölge sorumlusuydu, bir kanaldan görüştüm kendisiyle.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Almanya’da değil mi o?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, Almanya’da bu şey var efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kırmızı bültenle aranıyor şu an.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hani böyle kulaklığa takılıyor ya hiç kimse dinlemiyor, öyle bir yerden görüştüm ben onunla. Çünkü o Yeşil’in PKK saflarına sığındığı bir duyumu gelmişti bana acaba doğru mu dedim, görüştüm kendisiyle Kuzey Irak’ta olduğunu, peşmerge komutanının yardımcılığında olabileceğini söylemişti. Onu da bir başka kanaldan doğruladım ben o zamanlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani peşmerge dediğimiz, yani PKK’lılarla birlikte mi hareket ettiğini?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani o şekilde bir duyum aldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yeşil’in şu anda.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet. Kuzey Irak’ta bilmiyorum, bilenler bilirse yanlış da söyleyebilirim. Türk Silahlı Kuvvetlerinin orada karakolu olduğunu, bilgisini almıştım. Orada irtibatlı olduğunu en son öğrendim, yani bir buçuk iki ay öncesi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Estetik yaptırdığı iddia ediliyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır efendim, estetik yaptırmadı çünkü estetik yaptırmış olsa Yeşil imajını kaybeder, yaptırmadığını çok iyi biliyorum. İyi biliyorum çünkü.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisinin Ergenekon davasında itirafçı olacağı şeklinde sizin beyanlarınız yer aldı basında.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuyu nereden biliyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu oğlu Murat bana ulaşmak istemişti, ama ben kendisiyle görüşmek istemedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kitap yazdıktan sonra mı önce mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kitap yazdıktan sonra Murat kitap yazdıktan sonra görüşmek istemişti. Ben görüşmek istemedim, görüşseydim belki ulaşırım diyordum ama bir tezgah olur diye değerlendirdim Baktım ki kiminle paylaşacağım, hani yanımda bir güvencem veya devletin yanında birisi olsaydı. Giderdim Murat Ankara’da biliyorum ben, Ankara’da evinde görüşürdüm. O süreç öyle kaldı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani itirafçı olacağı konusu nereden çıktı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben Mahmut Yıldırım’ın bir kasetini doldurduğunu biliyorum, biliyorum dediğim o da şöyle, bu işkence görüldüğünde kaburga kemikleri kırıldığında orada konuşulanlar, ama hangi arkadaşım söylemişti. Şimdi o soruya cevap vermem lazım, Atilla diye bir devre arkadaşım vardı söylemişti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soy ismi nedir?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Atilla Uçar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Uçar?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başçavuş muydu o da?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Emekli Başçavuş o da, o da bana, o bana gelip bulunduğum yere Sayın Savcım şimdi ben her şeyi açık söylüyorum, yani gizlediğim, sakladığım bir şey yok. Ev telefonum dahi dinleniyordu, ulaştırma arkadaşlarım gelip beni bulunduğum yerde buluyordu. Çünkü yani benim de seven arkadaşlarım var, teşkilat o kadar kötü bir teşkilat değil yani, 2 tanesi çıkıyor o teşkilatı karalıyorsa.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Birkaç tane çürük elma olabilir, yani her yerde olabilir.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet yani o kurumu karalamanın bir anlamı yok. Yeşil o şekilde ben takip ediyorum, o da beni takip etmek mecburiyetinde öyle düşünüyorum. Çünkü ilk onu ben deşifre ettim, Doğu, Güneydoğu’daki bütün faili meçhul olayları olmasa dahi, mesela Tunceli ve Elazığ bölgesindeki faili meçhul olaylarının mağdurlarıyla tanıklık edebileceklerini oradaki Cumhuriyet Savcılarına yardımcı oldum ifadelerimle ve mağdurlar da gittiler, ifade verdiler. Zamanaşımı süresi herhalde hatırladığım kadarıyla 19 dosya olması lazım, zamanaşımı süresine düşmediler.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz bir gazetede verdiğiniz mülakatta Veli Küçük ile Malatya’da iken.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İstihbaratta iken görüşmelerimiz oluyor, telefonla konuşuyorduk.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Diyorsunuz ve şöyle diyorsunuz, Veli Küçük’te bu işin mağduru, çünkü cezaevinde, Veli Küçük’ün Susurluk’taki ifadesi alınmadı ama şimdi gözaltına alındı. Şimdi olayların bir kısmı gün yüzüne çıkmaya başladı, Susurluk’tan sonra aklandım diyor. Birilerinin seni takip ettiğini bileceksin veya bu iş bir yere kadar gidecek işlerden, sen bu işleri yapmaya devam edeceksin, sana kimse dokunmayacak olur mu öyle şey. Veli Küçük bu hatayı yaptı, yani bir gün ona da bazı şeylerin yapılacağını bilmesi lazımdı. Daha çok şeyler ortaya çıkacaktır. Bunlar daha dağın bir yüzü.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öteki yüzünde ne olduğu belli değil, ben diyorum ki Veli Küçük’te tanık olacak, Veli Küçük istediği kadar inkar etsin, bir sürü belge var. Ve onunla çalışmış bir sürü adam gizli tanık olacak, Susurluk’ta daha önce susan isimlerden 3’ü şimdi gizli tanık. Veli Küçük konuşacak, çünkü konuşmasa da her şey ortaya çıkacak diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, demiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuyu açar mısınız biraz, yani 3 tane gizli tanıktan bahsediyorsunuz. Ayrıca Veli Küçük’le konuşacak diyorsunuz, bunu neye dayandırıyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi hukuk biliyorsunuz Sayın Savcım herkese lazım, belki o zamanki sistem içerisinde o sistemin, belki o siyasi iradenin vermiş olduğu bir yetki içerisinde kendisine göre belki doğru ama hukuka karşı yanlış hareketler JİTEM’deyken yapmış olabilir. Ben şunu yönlen…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Somut olarak siz Veli Küçük’ün illegal, yasadışı yaptığı hangi olaylara şahit olduğunuzu biliyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben bir tek o şeyde kaçırma olayında, il jandarma komutanı olduğu zaman görüştüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğan Erşahin ile ilgili.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet. Yani ben kimseye şey atmıyorum, orada hatta kendisi bana fırça da attı. Kızdı da yani bir astsubaysın, benim biz mesaj çekiyoruz, nasıl yakalamazsınız şeklinde unutmuyorum o sözünü de. Oysaki ben hani gelen mesaja göre hareket ediyorum, alay komutanım emir vermeden kendi kafama göre Doğan Erşahin’in peşine düşemezdim yani ben bir tek oradan Veli Küçük ile telefonla konuşmuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir telefon görüşmeniz var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oradan biliyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Diğer işte, işte Bolu, Sapanca.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani ben bir de şu var şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Pendik üçgeni falan deniliyor, o üçgende işlenen cinayetlerle ilgili de beyanlarınız var işte.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Savaş… (birkaç kelime anlaşılamadı). O konularda ne biliyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sağ mı şey mi bilmiyorum, İstanbul emniyetinde o yıllarda kaçırılma olayında Mehmet Çağlar var.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görevi nedir İstanbul emniyetinde?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Mehmet Çağlar, komiser olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Komiser.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bu kişi, bilemiyorum yalnız bu mağdur taraflarının mağduriyetini gidermek için çok yardımcı olduğunu Veli Küçük tarafından da tehdit edildiği olayı vardı. Bilmiyorum o konuşur mu konuşmaz mı olayları herhalde ona dayandırmak lazım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne diye tehdit ediyor Veli Küçük kendisini?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ne diye tehdit ediyor, bu Aydın Öztürk’ün bana anlattığı, biz sıkıştığımızda Mehmet Çağlar’a gidiyoruz. Ve Mehmet Çağlar’da bu olayın Veli Küçük tarafından kaynaklandığını, ben size yardımcı olamayacağım şeklinde ifade, beyanı vardı. Bunu konuştuğumuz zaman da Mustafa Bayraktar Astsubay da benim yanımdaydı, Malatya’da konuşmuştuk 1995’te.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali Öztürk dediğiniz şahıs kim?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aydın Öztürk, bu kaçırılan şahsın düşmanlığı olan kişi, yani Mehmet Ateş ve Doğan Erşahin’in düşmanlığı olduğu kişi, Malatya Pütürge Tosunlu köyü nüfusuna kayıtlı. Fazla kimlik bilgilerini bilmiyorum, bir de şu var, yanlış olma ihtimali zayıf, Korkut Eken ile Mahmut Yıldırım’ın bir polis çatışmasında İzmit’e, alayına sığınma duyumu var. Onun üzerine pek fazla çalışma yapamadım ben Sayın Savcım, çünkü bu…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden duydunuz o sığındıklarını?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu bana Sedat söylemişti ama Sedat sizin demin ki söylediğiniz gibi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Tatar mı söyledi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sedat Tatar söylemişti, ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu hiçbir şekilde bunları kabul etmedi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinle bu şekilde konuştuğunu kabul etmedi, kasetler yok dedi, öyle bir şey bilmiyorum dedi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Belki de beni tanıdığını da söylememiş olabilir, ama ben konuştuğum yerin Anıttepe olduğunu söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, evet başka somut hangi olaylarını biliyorsunuz, yani bu üçgen denilen bölgede olan faili meçhul cinayetler vesaire, bu konuda bilginiz var mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi ben birilerini suçlamamın bir anlamı yok, ben birilerine de.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır bildiğiniz, bizzat duyduğunuz veya gördüğünüz, tanık olduğunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Duyduğum sadece soruşturmasını uzun müddet böyle arkadaşım olan Eyüp Tuncay ile beraber Tarık Ümit olayında kaçırılmasından sonra bir noktaya kadar geldiğini. Ve o zamanki başçavuşun Veli Küçük tarafından bu soruşturmadan el çektirildiğini. Ve Tarık Ümit’in amcasıyla Cemalettin Ümit’le bunu bizzat konuştum ben, konuştuğum tarih 2011 tarihinde konuşmuştum. Ve 24 saat Veli Küçük’ün emriyle Tarık Ümit’in kızı ve ben gözaltında kaldık demişti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Seyit Ahmet Altıntaş bahsettiğiniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Soyadını bilemiyorum, bu daha sonra Karadeniz bölgesine tayin olduğuna.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir de Diyarbakır’a tayin oluyor, daha sonra Giresun bölge komutanı olunca.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Veli Küçük Giresun Bölge Komutanlığına gittiği zaman yanına aldığı, niçin aldığını bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yanına aldığı, evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Acaba diyorum kendi kendime soru olarak bu olay aydınlanmasın diye mi tembih etti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu kişiyle görüşme yaptınız mı siz daha sonra?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kiminle?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başçavuş arkadaşınızla?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır görüşmedim Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşmediniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Görüşmekte istiyordum, ulaşma şansım yoktu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, başka bilginiz var mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM’de görev yapan Arif Doğan ile tanıştınız mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onunla ben meslekteyken hiç karşılaşmamıştım, duymuştum zaten ben onun ismini ama daha sonra bu soruşturmalardan sonra bir canlı yayında karşılaşmıştık beraber, 32. Gün’de Mehmet Ali Birand’ın programında karşılaşmıştık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, kendisi 10 bin kişi olduğunu, kendi emrinde şu anda da kendisinin general olduğunu.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İddia etti duruşmada geldi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM’i ben kurdum dedi, Hizbulkontra’yı ben kurdum dedi Mahkeme huzurunda.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hizbullah’ın Hüseyin Velioğlu’na ilk görevi ben verdim ama işte o irşat, tebliğ, vesaire işte bu kişilerin Ermeni olduğu, sünnetsiz olduğu, işte PKK’lıların dinsiz olduğu vesaire şeklinde propaganda yapmaları için onlara bir eğitim verdik dedi. Hizbulkontra’yı kurdum, JİTEM’i ben kurdum dedi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aslında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şekilde beyanları oldu.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aslında Sayın Savcım ben onun bu soruşturmayı perdelediğini değerlendiriyorum. Çünkü neden, ben kendisiyle canlı yayında karşılaştığımda bir Suriyeli İbrahim Babat denen bir PKK itirafçısını o kadar övgüyle bahsetti ki, o PKK itirafçısı bu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bizim insanlarımızı öldüren bir tetikçidir. Onu korur gibi oldu, bir de onun dediği gibi JİTEM o şekilde değil, o farklı, o afaki yani doktora göndersinler ben o şekilde değerlendiriyorum. JİTEM’in içerisinde olan PKK itirafçıları benim notlarımda da var. Saymama gerek yok, onlar JİTEM’e geldiği zaman zaten gerçek kimliği bir kenarda duruyor, onlara sahte kimlik veriyor. Bunu ancak çözüm jandarma genel komutanlığı istihbarat daire başkanlığına yazı yazarsanız, özür dilerim yani bunu söylediğimden yazılırsa oradan gerçek ve sonradan takma kimlikleri ortaya çıkar. Çünkü kimileri evlendirildi, başka yerlerde nüfusa kaydoldu, kimileri de devletin içerisinde şu anda memur, bilemiyorum belki buradaki şeyde de olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Abdülkadir Aygan’ın itiraflarında da var, ismini değiştirmişler.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burdur’da, başka bir yerde işçi olarak çalışmış, farklı bir ismi var ben iyi hatırlıyorum.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yakalama çıkartılmıştı Diyarbakır Savcılığınca.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Farklı bir isim şu anda Abdülkadir Aygan olarak yaşamıyor, başka bir isimle.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet ileriki süreçte zaten Sayın Savcım bunlar bize sıkıntı doğar, nasıl sıkıntı doğar? Belki bilemiyorum, yani şu andaki görülen şu davanın görüldüğü Mahkemede de öyle bir itirafçı olabilir, öyle bir memur olabilir diye değerlendiriyorum. Çünkü kontrolden çıkmış bir sistem, kimi deniz kuvvetleri komutanlığında, kimi farklı yerlerde bu tür, ben tehlike görüyorum kendim, uzun müddet terörle mücadelede çalıştığım için. Neden derseniz, bunlar bir müddet itirafçı olduktan sonra tekrar terör örgütüne katıldıklarını, tanık olduklarını biz bunları.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimler var o şekilde bildiğiniz, isim olarak söyleyebilir misiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Aygan var en basitinden.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aygan, Abdülkadir Aygan.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “En basitinden Aygan var, daha farklı saymaya gerek yok. Şeyde Avar kod Kahraman Bilgiç’in de tekrar örgüte katıldığını duydum ama tam kanıtlayamadım. Mersin’deydi en son çünkü.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, Ahmet Cem Ersever ile birebir görüştünüz mü?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır görüşmedim hiç ama çok iyi biliyorum kendisini.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun yanında bulunan Mustafa Deniz itirafçı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onunla görüşmeniz oldu mu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır hiçbiriyle görüşmedim ben onların.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nevval Boz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Duymuştum yalnız, duymak mecburiyetindesin, yani duymuyorum, tanımıyorum demek.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz önce söylediniz ya jandarma küçük bir teşkilat, herkes birbirini tanıyor yani.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çok küçük bir teşkilat tabi bilir yani kimin.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biz de jandarmayla çalıştığımız için çok iyi biliriz, yani kimi sorsanız hemen.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet, evet, evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Normal bir üsteğmen arkadaşa veya astsubay arkadaşa sorsak, hepsi birbirini tanıyorlar yani.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet biz tanırız birbirimizi ama şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muhakkak küçük bir teşkilat olduğu için biliniyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O açıdan bu kişilerin hızla işte belli yerlere gelmeleri vesaire yönünde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne bilginiz var, yani Ahmet Cem Ersever’in ne özelliği vardı, böyle bir teşkilatta önemli görevler verildi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi ben Allah rahmet eylesin bir meslektaşımız bizim, ilk zamanlar terör örgütü üzerinde çok büyük bir çalışmaları olmuş bir Türk subayıdır o. Fakat daha sonra o da sisteme uydu ve o sistem bir pisliğe götürdü JİTEM’de çalışan subay ve astsubayları, PKK itirafçıları da JİTEM’in içine girdiği zaman. Uyuşturucu kaçakçıları, adam kaçırmalar, böyle sevgili bulup kaçırmalar. O da bir bataklığa girmişti en son, nitekim takip ediyordum, ben o yıllarda meslekteydim. Kendisinin zaman zaman bazı dergilere ve gazetelere açıklamaları olmuştu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2000’e doğru dergisinde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soner Yalçın’ın yaptığı (birkaç kelime anlaşılamadı).”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Soner Yalçın’ın yaptığı bir açıklama onun zaten başını yedi diye değerlendiriyorum. Ondan sonra zaten askeri Mahkeme dava açmıştı, kendisini hatta benim şöyle bir şeyim var. Bende Jandarma Genel Komutanlığına gittiğimde benim sınıf subayım, bir komutanım demişti ki bana oğlum bak sen böyle geliyorsun. Rahmetli Cem Ersever’de böyle geldi Mahkemeye, diye aldılar infaz ettiler, kendine dikkat et demişti. Onu niçin anlatıyorum, şundan anlatıyorum. Cem Ersever o gün Sayın Savcım Mahkemeye gideceğini kim bilir, en yakınları bilir. Kim bilir? Sırdaşları bilir, kim bilir beraber çalıştıkları bilir. Ben bilmem ve orada kiminle çalışmıştı daha önceden, Aytekin Özen ile çalışmıştı. JİTEM’dekiler birbirlerinden hiçbir zaman için kopmamıştır. Ve irtibatları devam eder, çünkü birileri bir yerden eğer bir patlak bir şey anlatırsa başlarına bir şey gelmesin diye oto kontrol sistemini bırakmadılar ellerinden, anlatabildim mi demek istediğimi Sayın Savcım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet o dönem yapılan illegal şeyleri bildikleri için.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet, eğer ki bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aralarında, aralarında bağ devam ediyor diyorsunuz, irtibat devam ediyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Eğer ki konuşacak birisi olursa ya da bunları açıklayacak birisi olursa o ben Susurluk’ta da söylemiştim menfaat ve tetik timleri demiştim, o tetik timleri devreye girer. Tetik timlerinde kimler var? İşte PKK itirafçıları var, genç uzman çavuşlar var, TİT dedikleri davanın içi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Türk İntikam Tugayı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim onu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu nereden duydunuz, nereden biliyorsunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu JİTEM’de, jandarmada astsubay olarak görev yapın veya jandarmada çalışanların hepsi bilir. Çünkü neden bilir, Doğu, Güneydoğu’da yapılan bazı faili meçhul eylemlerde çözülmesin diye TİT bildirisi atıldığını biliyorduk biz, bunun da JİTEM’in.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cengiz Ersever.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Astsubay onu biliyor musunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Elazığlı olduğunu biliyorum, meslekten atıldığını biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani faili meçhul cinayet işleyip TİT diye mi koyuyorlardı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet TİT bildirisi kafaları karıştırsın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “TİT’in bildirisi diyorlar…”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çözümde zorluk olsun, yani bu örgütün zaten bu tür yapılanmalarda demin de arz ettiğim gibi JİTEM’in infazında ajan ve provokatörün bu, sonu budur, bir logonun koyması bile soruşturmayı yürütenleri farklı yöne yönlendirir düşüncesiyle onu koymuşlardı. Ama ben o soruşturmayı yaptığımda onların düşündüğü gibi değil, tam tersini çözüm arayışına girmiştim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz sabahki ifadeniz sırasında bu teşkilata, JİTEM’e beni almazlardı, çünkü bir ideolojisi vardı dediniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o konuyu açmadınız, nedir yani JİTEM’in ideolojisi neydi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi JİTEM’de olman için ülkücü kökenli olman lazım, siyaset olarak, ben köylü çocuğuyum, beni siyasetle işim olmaz. Ben 13 yaşında askeri okula girdim, Selanik muhaciriyim sadece Atatürk’ü bilirdim ben. Böyle ülkücülükmüş, milliyetçilikmiş o zamanlar askeri okulda zaten böyle bir ideoloji yoktu. Ama askeri okula sızmış o tür yapılanmalar daha sonra ortaya çıktı. Ben meslekteyken karşılaştığımda bana ters geliyordu, tamamen ters geliyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çünkü bazıları 3 hilal koyuyordu silahına, oysaki o bir yanlıştı bana göre, yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sistem olarak tamamen yanlıştı, daha sonra ondan özet olarak şu, Ahmet Cem Ersever’in yıllar önce çalışmış olduğu yerlerde, örneğin Adıyaman’da hatırladığım kadarıyla MHP İlçe Başkanlığı teşkilatının kurucularından ve yargılandığını öğrenince dedim ki ya çok, bu dedim farklı bir şey, bu bir siyasi amaçlı bir örgüt gibi oluyor düşündüm ben, yani JİTEM yapılanmasını. Ben hep uzak durmaya çalıştım JİTEM yapılanmasından, çünkü bu Türk Silahlı Kuvvetleri bir siyasete hizmet etmek için eline silah almış değildir diye değerlendirdim. Bu yapıdan hep uzak durdum, atamaları da hep bakıyordum ki o şekilde düşünceye sahip olanlar atanıyordu. Nitekim kurucularından zaten rahmetli Hulusi Sayın, jandarma teşkilatı içerisinde İsmail Selen ve Hulusi Sayın olarak onu açmak zorundayım. İkili bir siyaset, karşılıklı bir siyaset ortaya girince örgüt içerisinde, jandarma teşkilatı içerisinde sağ ve sol yerleşmeye başladı. Ben kendimi sol jenerasyondan hissetmiyorum, ama Atatürkçülüğüm ağır bastığı için o şekilde değerlendiriyorum kendimi, hiçbir zaman için o siyasi düşünceye de sahip olmadım, olmakta istemiyorum. Bunu bu şekilde açma ihtiyacı duydum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi JİTEM yapılanması Jandarma İstihbarat Teşkilatı diye bir teşkilat var, yani mecburen jandarmanın içinde bir teşkilat var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Jandarma istihbarat, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu işte 1988 yılında isminin jandarma istihbarat ve terörle mücadele olarak.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet efendim evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM olarak kurulması için teklifte bulunuyor, işte Arif Doğan’da çıkan, çuvallarda çıkan belgeler var. Bu JİTEM yazışmaları o şekilde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM ismini alıyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama resmi ismi gene jandarma istihbarat grup komutanlığı adı altında, jandarma istihbarat gruplar komutanlığı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve işin başında da, ilk başta Arif Doğan getiriliyor. 90 ve 91 yıllarında da bu teşkilatın başına Veli Küçük getiriliyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “90, 91’de Veli Küçük sadece görev yapıyor. Merkezi de Ankara gözüküyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Jandarma Genel Komutanlığı gözüküyor ama.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arif Doğan burada ifadesi sırasında Diyarbakır bölgesinde işte oralarda bulunduğunu, Ankara’da fazla durmadığından bahsetti. Siz o dönemlerde nerede görev yapıyordunuz, 90, 91’li yıllarda?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “90, 91’li yıllarda ben Uşak İl jandarma komutanlığında görevliydim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O tarihlerde Veli Küçük’ün Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidip gelip, geldiği konusunda bir bilginiz var mıydı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır hiç bilgim yok, kimseye ben şey yapmıyorum. Veli Küçük’ü ben bir tek Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanı olduğu sürede telefonla tanımıştım, ondan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o dönemlerde biliyor muydunuz yani JİTEM diye?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yok ismini hiç duymamıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “JİTEM diye bir kuruluştan haberiniz vardı değil mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bahsediliyordu öyle bir kuruluş olacak, terörle mücadelede etkin konuma gelecek şeklinde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Teşkilatta konuşuluyordu öyle mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Konuşuluyordu tabi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani yasallığı tam oluşmamıştı, öyle söylentiler vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet siz sabahki ifadelerinizde de bahsettiniz, JİTEM yani Jandarma istihbarat.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani normalde istihbarat birimleri bildiğimiz kadarıyla MİT mesela operasyoncu yoktur.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece istihbarat toplar, ilgili birime verir.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Emniyet istihbarat alır bilgiyi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Operasyon gücü olan Asayişe verir vesaire başka şubelere verir.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet öyle olması gerekiyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama ama JİTEM hem istihbarat topluyor, hem de bizzat terörle mücadele, operasyon gücü olan bir yapılanma.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu biliyor muydunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu biliyordum ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O yıllarda operasyon yaptıklarını.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani duyması değil, biliyordum, şöyle biliyordum. Çünkü ben 95 yılında Malatya’ya Akçadağlı yetiştirme yurdundan ismini hatırlayamadım, 16 yaşında bir çocuğu oradan aldığımda gözaltında olanlar vardı, gözleri bağlı olanlar vardı o sur içindekinde, bir de bu sabahta arz ettiğim gibi, Kömürhan köprüsünün oradaki Servet Arslan ile Fatma’nın olayında gözaltına alınıp, parktan alınıyor bunlar iki sevgili.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Alınıp öldürüldüğünden sonra gözaltı yaptıklarını öğrendim. Ondan önce de duyuyordum Sayın Savcım ama görmeyince inanmıyordum, hani JİTEM almış.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada bizzat şahit oldunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani bizzat şahit oldum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu JİTEM’in içerisinde hem askerler var, hem de siviller var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yapının içerisinde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu sivillerin birçoğu da PKK itirafçısı bölgede, o bölgede görev yaptıklarını.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mesela Antalya’da bilemiyoruz kimler var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Antalya yapılanmasını bilmiyoruz, işte Güneydoğu’da olan JİTEM grup komutanlığında veya tim komutanlığında işte diyelim şu kadar subay var, astsubay var. Onun yanı sıra da şu kadar itirafçı var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görev yaptıkları, bu bir sivil ve subay karışımı bir yapılanma.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet karışık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu yapılanma ile ilgili olarak davamızda birçok sanıktan ele geçirilen Ergenekon belgesi var.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Analiz, yeni yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İstanbul 29 Ekim 1999 tarihli bir belge bu, biz buna Ergenekon’un ana belgesi diyoruz, Ergenekon normalde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet yürüttüğünü, ancak bu aşamadan sonra sivillerle birlikte yeni bir yapılamaya gidilmesinden bahsediliyor. İşte sivil toplum örgütleri kurulmalı, kendi finansını kendisi sağlamalı.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şeklinde çalışma var. Ve burada tabi Ergenekon’un bir istihbarat örgütlenmesi olduğundan bahsediliyor ve burada kullanılacak elemanlarla ilgili şöyle beyan var. Ergenekon gibi çok özel yapılanmanın içinde yer alması uygun görülecek sivil personelin seçimi olabildiğince dikkat, titizlik ve özen istemektedir. Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti resmi istihbaratı MİT’in bugün içinde bulunduğu sorun ve çelişkilerin benzer versiyonları Ergenekon bünyesine taşınmış olur. Ergenekon benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeğiyle yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir. Yani Ergenekon belgesinde, 99 yılındaki Ergenekon diyor benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeğiyle yaşayarak.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yeterli deneyim elde etmiştir, bu deney kazanımı bugün düzenlenecek olan yeni yapılanma için çok önemli ve pozitif bir kazanımdır. Gerek ülke içinde, gerek dışında istihbarat birimlerini mevcut olumsuz imajını da kendiliğinden ortadan kaldıracaktır. Bu noktada bir saptama yapılmasını yararlı görmekteyiz, şöyle ki Ergenekon içinde sivil personelden yararlanılması düşüncesinin doğuracağı önyargılı endişeler karşısında sağlıklı bir analiz yapılacak olduğunda JİTEM deneyimi ve bugün Ergenekon içinde mevcut sorunlar dikkate alındığında endişeler, önyargılar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü insan yapısındaki yapı taşları özellikleri dikkate alındığında asker, sivil ayrımı yapılamayacağı ortaya çıkar şeklinde bir çalışma.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani buradaki JİTEM deneyiminden bahsediliyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için size bu JİTEM ile ilgili soruları sorma ihtiyacı hissediyoruz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet şimdi Cem Ersever eğer öldürülmemiş olsaydı bu tür girişimleri bende duymuştum, yani JİTEM’den emekli olan, özellikle TİT ağırlıklı, yani TİT’i kurmaları ve onun üstünde de yeni bir yapılanmalar konuşuluyordu. Ama nasıl yapacaklardı o konu hakkında bilgim yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Ergenekon ismini duydunuz mu herhangi bir yerde, Ergenekon olarak bir yapılanma, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde vesaire?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır, farklı bir yapılanma, farklı bir yapılanma olacağını ben duyuyordum. Ergenekon sözcüğü olarak duymadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Farklı bir yapılanmaya gidileceğini ve JİTEM’in üstünde daha farklı bir istihbarat birimi, onun için de Cem Ersever’in çalıştığını duymuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz yine bir gazetede verdiğiniz mülakatta şöyle diyorsunuz, Yeşil ile ilgili beyanlarınızda, Yeşil’de uluslar arası pasaport vardı. Bir zamanlar ona her türlü imkan sağlanmıştı, Yeşil bir ara yurtdışına çıkıp Parkinson tedavisi de gördü. Yeşil’in mal varlığı seni de beni de satın alır.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet doğru.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İhalelerdeki komisyonlardan, yolsuzluklardan, uyuşturucudan zengin oldu. Yeşil artık aktif bir rolde değil, Adapazarı Sakarya cinayetleri veya faili meçhul cinayetler gibi, artık deşifre oldu diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet doğru söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunun devamında da şöyle bir beyanınız var, ben o zamanlar 19 yıllık astsubaydım, Doğu, Güneydoğu’da çalıştığım sıralarda ismini çok duymuştum. Tunceli’deki faili meçhul olaylarda Yeşil’in parmağının olduğunu biliyordum. Jandarma istihbaratında çok konuşulurdu Yeşil, ya Yeşil gitmiş köye 3–4 tane garibanı götürmüş, vurmuş atmış Munzur çayının kenarına veya Murat çayının kenarına diye konuşulurdu. Yeşil tetikçiydi, burası önemli, bir dönem 3 tane Yeşil dolaşıyordu, bir zamanlar Albay Yeşil dediler, sonra sakallı Yeşil çıktı, Veli Küçük’e de Yeşil deniyordu.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buradaki beyanınızı ben özellikle sormak istiyorum, İşçi Partisinde çıkan bir belgede de işte Alaettin, Yeşil’di, Yeşil Alaettin’di vesaire gibi belgeler var. Orada da işte Yeşil isminin artık deşifre olduğunu, Veli Küçük bunu başkasına ver diye Cem Ersever’e işte talimat verdiğini, onun üzerine Mahmut Yıldırım’ı bulduğu şeklinde İşçi Partisinde çıkan bir belgede böyle geçiyor. Siz de.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli Küçük’e Yeşil deniyordu diyorsunuz, bu nereden biliyorsunuz bu konuyu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şimdi Veli Küçük, Yeşil çok Doğu, Güneydoğu’da muamma bir isimdi, yani Yeşil’i gerçekten tanımayanlar, onlar da bizi Yeşil’in ekibinden söylemlerde bulunup vatandaşı alıp götürdüklerini duyuyorduk. Ama Mahmut Yıldırım’ın haricinde gerçekten o yıllarda 3 tane Yeşil olduğunu, bazıları diyordu ki ya acaba Veli Küçük mü JİTEM’in başındaki Yeşil, yoksa başka bir albay mı var Yeşil diyorlardı. Oysaki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Yeşil JİTEM’in başındaki kişi olarak mı lanse ediliyordu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yani çok yetkili, etkili birisi olarak bilinen bir isim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama tetikçiydi diyorsunuz siz, infaz yapardı Munzur çayı kenarında.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben tetik, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşte Murat çayı kenarına atardı diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama orada bahsedilen Yeşil JİTEM’in başındaki kişi olarak anılıyordu diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet daha sonra da Sayın Savcım şimdi şöyle Yeşil, az önce de arz ettiğim gibi muamma bir kişiydi. Yeşil deyince köylüler de olsun, vatandaşlar da olsun çekinen, çekiniyordu. Yani şimdi bizim bildiğimiz Yeşil komiser olarak da kendini tanıtan Yeşil’di. Ahmet Demir olarak da, sakallı olarak da, moruk olarak da, hacı olarak da, bu kod adlarını tanıtan bir kişiydi. Ama Yeşil daha sonra MİT kontrolüne geçince farklı söylentiler ortaya çıktı, yani MİT kontrolünde de kaldı en son herhalde MİT kontrolünde olduğunu biliyorum. Bu defa onun o ünlerinden faydalanmak için belki de bir uzman çavuşta ben Yeşil’im dedi. Yani o tür söylentiler vardı Doğu, Güneydoğu’da, Yeşil’in o muamma hareketinden faydalanmak isteyenler de vardı, onu demek istiyorum ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, yani burada Veli Küçük olduğu yönünde somut bir bilginiz yok.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır, hayır, hayır, hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama böyle konuşuluyordu diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin Susurluk komisyonunda ifade verdikten sonra Veli Küçük’ün bir yüzbaşıyla, işte sizin Edirne’deki memleketinize geldiğini, orada sizle ilgili araştırma yaptığını ifade etmişsiniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, üzüldüm ben ona şahsen şundan üzüldüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir o yanındaki yüzbaşı kimdir?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bile…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimlere sormuş, ne sormuş?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Benim gitmediğim köyüme gidiyor, dayımı buluyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizzat kendisi gidiyor Veli Küçük?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet kendisi, ben daha sonra köyüme gittim, dayımı buldum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Mehmet Üzen diye dayımı buldum, dayı dedim ayıp dedim ya, buraya Veli Küçük geliyor dedim sen dedim onunla ilgileniyorsun dedim. Ben dedim gerçi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Para vermiş mi dayınıza?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “50 lira para vermiş.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niçin?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tabi bunlar farklı boyutta giriyorlar, avcılık bahanesiyle giriyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Orada kalıyorlar, bir tanesi resmiymiş, kim olduklarını bilmiyorum. Dayım da hatırlamıyor, sordum ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Resmi yüzbaşı dediğiniz mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet resmiymiş bir tanesi, 4 kişi olduğunu söyledi dayım bana, doğru yanlış dayımın ifadesine göre konuşuyorum. Daha sonra da dedim ki ya bak dayı dedim sen öyle söylüyorsun ama Veli Küçük buraya geldi. Veli Küçük buraya geldikten sonra benim köpeklerimi öldürdü, yazık değil mi dedim, atım kesildi bak dedim, koyunlarımı da çalmaya kalktılar. 3 tane de adam gönderdi dayı, çok ayıp ettin dedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3 tane adam gönderdi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereye gönderdi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bulunduğum yerde, İzmir’de akşamüstü günlerden Cuma idi, yanıma gelmişlerdi. Daha sonra da.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdi o gelen şahıslar, isimlerini?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Valla hiç bilmiyorum Sayın Savcım, yani afaki konu…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muvazzaf mı, emekli mi, sivil mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Astsubay olduklarını tahmin ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tahmin ediyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet tahmin ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne dediler size?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sözde onlar benimle ilgili mülakata geldiklerini söylediler, bir sıkıntı var mı diye ama niyet o değildi, koyunlarım vardı benim, kuzular kaçınca affedersiniz çevirmeye gittiğimde damın arkasında Apo’nun resmini atmışlardı. Ki ben tahmin ediyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evinizin arkasına.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Damın arkasına.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Apo’nun resmini.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Apo’nun resmini atmış…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayvan damının arkasına.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet. Ben onlar gittikten sonra tabi bunların ne amaçla geldiğini, arabayı yukarı bırakmışlardı, bulunduğum yer vadi benim arabanın plakasını alamamıştım. Günlerden Cuma.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3 kişi geldi, genç miydi bunlar?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tabi 25 yaşlarında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli Küçük’ün gönderdiğini nereden anladınız?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çünkü benim köyüme gidiyor Veli Küçük.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Köyünüze gidiyor, dayınıza 50 lira veriyor.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben kendim dö…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Parayı niçin veriyor?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bilemiyorum ben onu niçin verdiğini, emeğe karşı…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinle ilgili bilgi mi soruyor, bir şey mi soruyor?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet beni soruyor, yalandan da diyor ki çok iyi bir çocuk diyor, oysaki öyle değil. Ben Veli Küçük Susurluk komisyonunda ismini ben söylemiştim. Ama telefonla görüştüğümüzden dolayı söylemiştim, o da eğer oraya gelip konuşsaydı, deseydi böyle böyle, belki benim köyüme niçin gitti bilmiyorum. Ölmüş anne babamın mal varlığını mı araştırdı, beni araştıracaksa ben o teşkilattan emekli olmuş bir insanım, bulunduğum yerdeki jandarmaya çağırırdı veya gelirdi kendisi sen böyle böyle söyledin diyebilirdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Dayınızın adı neydi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Mehmet Üzen, sağ dayım daha keçi çobancılığı yapıyor.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Veli Küçük ile o 3 tane adamın gelmesi arasında ne kadar süre var?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Yok beraber gidiyorlar, dayımın evinde kalıyorlar.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yani Veli Küçük’te.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Geceyi orada geçiriyorlar.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tabi orada geçiriyorlar geceyi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “He.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tüfekleri de var gittiklerinde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “4 kişi gidiyorlar.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 tanesi muvazzaf elbiseli.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bir tanesi yüzbaşı olduğunu söyledi, çünkü askerlik yaptığı için oradan biliyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yıl olarak tam yılını söyler misiniz tarihini?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Valla Sayın Savcım çok yoruldum hatırlamıyorum ya bağışlayın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani ifade verdikten ne kadar sonra, Susurluk’ta siz 97’de ifade verdiniz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “2010 yılından önceydi, çünkü 2010 yılında gittiğimde ben dayımla görüştüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yeni mi yani siz gitmeden kısa bir süre önce mi gitmiş?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2008’de tutuklandı zaten Veli Küçük.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ondan önce, tutuklanmadan önce.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz almadan konuştu: “Efendim bu nasıl sorgu ya?”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika efendim, bir dakika lütfen, lütfen siz not alın, not alın sonra.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kış olabilir.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Tanık Hüseyin Oğuz: “Kış olabilir.”

Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu: “Müdahale edin.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun lütfen, Veli Küçük çıkın buyurun.”

Sanık Veli Küçük: “Müdahale edin lütfen.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Veli Küçük çıkın.”

Sanık Veli Küçük: “Hayır çıkmıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim.”

Sanık Veli Küçük: “Ben soru soracağım.”

Mahkeme Başkanı: “Sorarsınız, buyurun.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tam tarihini söyleyebilir misiniz?”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Veli Bey, baştan ikaz ettim efendim buyurun, buyurun, buyurun lütfen sakinleşin gelin.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tam tarihini bilemiyorum Sayın Savcım, dayımla görüştüm, bizzat konuştukları, oturduğu kahveye kadar gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dayınız ne zaman geldiğinizi söyledi yani, hangi tarihte geldiğini söyledi?”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun baştan ikaz ettim, sakinleşin gelin efendim buyurun.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “İki bin.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz almadan konuştu: “Efendim soruya itiraz ediyorum, itiraz ediyorum.”

Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Tamam buyurun, çağırırız, çağırırız sizi.”

Sanık Veli Küçük kendiliğinden dışarıya çıktı.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun bir dakika efendim.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Soruya itiraz ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Zeynep Hanım.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi: “Sanık 2010 yılından önce, Tanık 2010 yılından önce dedi, ne kadar önce dediğinde kısa zaman önce dedi. Buna rağmen Savcı tanığı yönlendirmek kastıyla, bana göre çünkü bir hukukçu bunu iyi öngörebilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sözlerinizi iyi seçiniz.”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika efendim, Savcı Bey.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Veli Küçük 2008 yılında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukat Hanım, Avukat Hanım.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey lütfen, Savcı Bey lütfen, Savcı Bey, Savcı Bey lütfen.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Veli Küçük Tanığa 2010 yılından kısa bir süre önce geldi demesine rağmen, Veli Küçük 2008 yılında tutuklandı diye bilgi verdi. Bu tanığın yönlendirilmesi sonucunu doğurmuştur, bu soruya itiraz ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Hüseyin Bey, Hüseyin Bey, Hüseyin Oğuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben cevap vereyim efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim Veli Küçük’ün hangi tarihte geldiğini biliyor musunuz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “2005 yılında anacığımla, 2004’te annem rahmetli olmuştu, 1 sene sonra gittiğimde 2005 yılı olma ihtimali büyük, bu kadar basit.”

Mahkeme Başkanı: “Ama.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ve ben bu zamana kadar hiç suç duyurusunda bulunmadım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hiçbir zaman için de adli makamlara da gitmedim, gitmedim desin kendisi bende dayım için kabul olmayacak ama kahvede oturuyorlar. Yanındakiler de çay içiyor, bütün köylü bunu söylüyor.”

Mahkeme Başkanı: “Evet şimdi biraz önceki ifadenizde 2010 yılında gittiğinizde pek kısa.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “2010 yılında, en son ben 2010 yılında gittiğimde tekrar yanımda birisi daha vardı, bir arkadaşım vardı. Ya bak dedim buraya kadar geliyor, en son 2010.”

Mahkeme Başkanı: “Ne zaman gelmiş?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “İşte 2005 yıllarına yakın.”

Mahkeme Başkanı: “Ama aradan 5 sene, aradan 5 sene geçmiş, 4–5 sene geçmiş.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben zaten Sayın Başkanım, ben köyüme her zaman gidebilen bir insan değilim, gitmiyorum ben köyümden ayrı kaldım. Terörle mücadelede çalıştığım için 1995 yılında dayım İpsala’da nüfus müdürüydü, nüfusumu İzmir’e aldırdım ben. Burada şimdi sorulara her türlü cevap verdim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yani Veli Küçük, Veli Küçük bir defa mı gelmiş köyünüze?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bir defa.”

Mahkeme Başkanı: “O da.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Zaten Veli Küçük Edirne.”

Mahkeme Başkanı: “Ya da hangi yılda, hangi yılda diye en son.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “2005 yılında olma ihtimali yüksek.”

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey buyurun devam edelim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 2010 yılı gittiğinizde, 2. kez gittiğinizde.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “En son gittiğimde aynı konu tekrar geldi ve ben rahatsız oldum. Neden rahatsız oldum Sayın Savcım, Zeynep Hanımda dinlerse o soru sorsun önemli değil, devamlı aynı şey konuşuluyor. Ya Veli Küçük buraya geldi, böyle bir adammış, bana nasıl bir adammış. Ya ben bir şey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kahvede mi konuşuluyor?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Tabi kahvede konuşuluyor, yani ulu orta konuş…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Av yapmaya mı gidiyormuş oraya?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Sözde av yapmaya gidiyormuş, bilmiyorum ben avcılık yaptı mı yapmadı mı bilmiyorum. Ama Edirne İl Jandarma komutanlığı yaptığını biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani orada arkadaşları var, çevresi var öyle mi onlarla mı gidiyor yoksa dayınızla beraber mi gidiyor ava?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Hayır dayımı hiç tanımaz, ilk sefer gidiyor ve dayımı buluyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dayınızın evinde mi kalıyor, nerede?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet evinde, evinde kalıyor dayımın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O yanındaki yüzbaşıyla beraber mi? 4 kişi.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet 4 kişi beraber kalıyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kalıyorlar.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yıl olarak siz hani.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben 2005 olarak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O 2010 yılından (birkaç kelime anlaşılamadı).”

Tanık Hüseyin Oğuz: “2005 olarak, 2005 olarak hatırlıyorum çünkü annem 2004’te rahmetli olmuştu, 2000, annem öldüğünden 1 sene sonra anca gidebildim, çünkü.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, siz 2005’te görüştüğünüzde ne zaman geldiğini söyledi yani size 1 ay önce mi dedi, işte 3 ay önce mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Çünkü Sayın Savcım av kışın yapılıyor, yani 2005’te geldiğimde kış mevsiminde geldiğini, Mart olabilir, Şubat olabilir o şekilde bir ay olabilir. Ben onu her türlü araştırırım, çıkar telefon ederim şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Saat olarak da öğrenirim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka, başka orada gören kimler var yani?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Bütün köylü görmüş, herkes görmüş.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İsim verebileceğiniz kimse var mı? Mesela şu da varmış, görmüş dediğiniz kimse var mı?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Eski muhtar var, Ömer var şu anda muhtarlık yapıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soy ismini söyleyebilir misiniz?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben 73 yılında köyümden çıktım Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şu anda muhtarlık yapan Ömer de görmüş.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Şu anda muhtarlık yapıyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizi sormuş mu ona da yani?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet o da olaylara tanık, o zaten kendisi çobanlık yapıyordu, şimdi muhtar oldu. Dağda sürüleri vardı. O av yapılan bölge, bölgeye de yakın keçileri vardı. Ben 70 yılında köyümden çıktım, benim yaşımda olanların sadece isimlerini hatırlıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, şimdi bu sizin açık kaynaklarda verdiğiniz mülakatlardan birinde İzmir’in Karaburun ilçesinde çobanlık yaparak hayatınızı sürdürdüğünüzü beyan ediyorsunuz. PKK ile mücadele ettiğiniz görev yıllarınızda yaşadığınız ilginç bir olay olarak şöyle diyorsunuz. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın avukatı Doğan Erbaş’ın kız kardeşi Sevgi Erbaş’ı örgütten kurtarmaya çok çalıştığınızı ifade ediyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuyu açar mısınız, nedir bu konu?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Onu, Sevgi Erbaş Sayın Savcım Gaziantep Sağlık Meslek Yüksekokulu son sınıftan terör örgütüne katıldı. Ben de Doğan Erbaş o zamanlar stajyer avukattı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nerede görev yapıyordunuz o zaman?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Ben Malatya İl Jandarma komutanlığı 93–96 yıllarında oradaydım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Malatya’daydınız.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “İl jandarma komutanlığı sorgu kısım amiriydim, bu Doğan Erbaş, Doğanşehir Çığlık köyü nüfusuna kayıtlıdır. Yetimdir kendisi, iyi tanırım, konuşmuştum kendisiyle de zaten, o da beni çok iyi tanır. Ben ısrarla kendisine Sevgi’nin fotoğrafını bir ölen teröristin üzerinden bulmuştum. Bulduğumda araştırdım ki bunun akrabası olduğunu, orada Tahir Erbaş ile konuşmuştum. Doğan dedim çok yanlış yapıyor, gençleri dağa gönderiyor demiştim. Doğan dedi biraz sonra gelir, kahveye git otur sen demişti. Gittim Doğan bira içiyordu, bana da bir tane bira söylemiştik, hiç bozuntuya vermedim Sayın Savcım. Yanımda da Murat Pirköse diye uzman çavuş vardı. Stajyer avukattı kendisi, ben sizinle görüşmem gerekir dedim. Görüşebilir miyiz? Aynen o şekilde söyledim, ne konuda dedi hemen sert şey yaptı. O şekil, ondan sonra Tahir Erbaş’ı devreye soktum ben, senin yeğenin dedim bunu bir türlü ikna ette görüşelim dedim ben. Tahir Erbaş hemen kahvenin yan tarafında evi zaten çekti, Tahir’in de oğlu daha gidecekti. O da hazırdı, ertesi günü dağa gidecekti. Ben uzman çavuşa dedim ki sen arabada kal, tamam abi dedi, kaldı biz konuştuğumuzda şey, Doğan, Doğan orada PKK’nın davalarına giriyordu. Ve ya dedim Doğan çok ayıp dedim bak akrabanı dedim göndermişin, Suriye’de olduğunu öğrendim dedim. Hani dedim siz Apo’ya cariye mi gönderiyorsunuz, böyle ağır konuşmuştum kendisiyle o bozuldu. Nereden biliyorsun dedi bana, çünkü onun gönderdiğini duymuştum ama ispatlayamıyordum. Bir de stajyer avukat dahi olsa gözaltına almak için bir prosedür var. Sayın Savcım ben o prosedürü biliyorum, Adalet Bakanlığından izin almam gerekiyordu. Onun yanını bulmam lazımdı, yani Sevgi Erbaş’ın kim kanıyla ve ne şekilde örgüte katıldığını belgelemem lazımdı Doğan Erbaş’ı gözaltına almam için ama alamadık tabi ayrı konu. Ben Doğan Erbaş’ın peşini bırakmadım, Hasan Doğan vardı o zamanlar PKK’ya yardım, yataklık yapanların davasına giren. Onun odasına gittim bizzat kendisiyle konuştum, onun yanında staj görüyordu. Hasan Bey’de şeyliydi, Yazıhanlıydı, Hasan Bey bak dedim böyle böyle bir konu var, zaten 2 tane genç kız gitti. Darende’den bir üçüncüsü de dedim ne güzel okuyordu, yetim bak dedim o da gitti. Doğan’ın dedim böyle böyle gönderdiği söyleniyor dedim, çünkü 92 yılında jandarmada girilen bir silahlı çatışmada Çamurlu köyünde Doğanşehir’in 14 kişi ölü ele geçirilmişti. Bunların içerisinde silahsız olanlar da vardı tabi o zamanlar, ben aynı şeyler yaşanmasın diye bir enerji sarf ediyordum. O bilgiler doğrultusunda katılacakların önünü kesmeye çalışıyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Netice itibariyle ben onu Doğan’dan alamadım da Tahir Erbaş’tan aldım. Doğan’ın vesilesiyle gittiğini.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öz kardeşi öyle mi?”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet öz kardeşini.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğan Erbaş göndermiş diyorsunuz.”

Tanık Hüseyin Oğuz: “Evet Sevgi Erbaş’ı göndermişti, halen de söylüyorum, her yerde söylüyorum nasıl ona ulaşıp kurtaramadım diye üzülüyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey bir ara verelim devam edecek herhalde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tamam Başkanım.”

Tanığın beyanının alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Ayhan Ögen, Av. Onur Çingil ve Av. Ümit Şahin’in geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Saatin 15:08 olduğu görüldü.




Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin