T.C.
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209
CELSE NO :111
CELSE TARİHİ :28.09.2009
BAŞKAN : KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE : HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :AHMET ELMALI 116766
28.09.2009 tarihli oturum açıldı.
Tutuklu sanıklardan Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay, Ergün Poyraz ve Ümit Sayın dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildi.
Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.
Tutuksuz sanıklardan Güler kömürcü Öztürk, Rafet Arslan, İbrahim Benli, Aykut Metin Şükre, ihsan Göktaş ile bir kısım sanıklar müdafilerinden, sanık Veli Küçük müdafii Av. Taciser Ülkü Ilıca, Av. Zeynep Küçük, sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Cengiz Ceylan, sanık Emin Gürses ve sanık Aykut Metin Şükre müdafii Av. Mehmet Taşdelen, sanık Rafet Arslan müdafii Av. Naci Gürkan, sanık Doğu Perinçek ve diğer İşçi Partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey, Av. Mehmet Cengiz, Sanık Nusret Senem müdafii Av. Ali Cafer Baş, Av. Yusuf Türk, sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Servet Bora, sanık Serhan Bolluk müdafii Av. Vahdettin Erdem, sanık hikmet Çiçek müdafii Av. Ayşegül Şahin, Aslıhan İnce, sanık Serhan Bolluk müdafii Av. Vahdettin Erdem,’ın geldikleri görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Açık yargılamaya devam olundu.
Tutuksuz sanıklardan İhsan Göktaş huzura alındı.
Sanıklar Doğu Perinçek ve Ferit İlsever müdafii Av. Mehmet Cengiz söz istedi, verildi:” Efendim biraz zaman alacak, uygun ise sanık otursun, biraz zaman alacak efendim on beş yirmi dakika, Sayın Başkan, heyetiniz üyelerinden sayın Hasan Hüseyin Özese ve sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun yasaya aykırı iş ve işlemlerde bulunmuş olmaları nedeni ile tarafsızlıklarını yitirdikleri kanaatindeyiz. Soruşturma evresinde müvekkiller sayın Doğu Perinçek ve sayın Ferit İlsever ile Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi sayın İlhan Selçuk’un ev telefonlarının üç ay süre ile dinlenmesine karar verilmiştir. Müvekkiller 24 Mart 2008 tarihinde bu soruşturma kapsamında tutuklanmışlardır. 24 Mart 2008 tarihinde üç ay tutuklanan müvekkiller hakkında verilen bu ev telefonlarının dinlenmesi kararı 30 Nisan 2008 tarihinde üç ay süre ile uzatılmıştır. İşte bu süre içinde soruşturma tamamlanmış, 10 Temmuz 2008 günü dava açılmış, hazırlanan iddianame sayın Hasan Hüseyin Özese’nin de içinde yer aldığı heyetiniz tarafından 24 Temmuz 2008 tarihinde kabul edilmiş, duruşma günü tensip edilmiş, müvekkillerin tutukluklarının devamına karar verilmiştir. Dikkat buyurunuz, 24 Temmuz itibarıyla durum budur. Bu şekilde kovuşturma evresine yasal olarak geçilmiş iken davaya bakan heyetiniz üyesi sayın Hüseyin Özese İstanbul Emniyet Müdürlüğü istihbarat şube müdürlüğünün isteği üzerine 29 Temmuz 2008 günü tutuklu olarak cezaevinde bulunan müvekkiller sayın Doğu Perinçek ve sayın Ferit İlsever’ in evlerindeki sabit telefonların dinlenmesine üç ay süre ile ikinci kez uzatılmasına karar verilmiştir. Kararın daha önce mahkemenize sunduk tekrar sunacağız efendim düşününüz bir heyet düşününüz yargıç düşününüz ki bundan yaklaşık bir hafta önce tutukluluklarının devamına karar vermiş, tutukluluklarını biliyor tutuklu olduklarını biliyor, iddianamenin kabulüne karar vermiş, kovuşturma evresi sona ermiş ve soruşturma yasal olarak başlamış, işte bu sayın yargıç emniyet Müdürlüğünden önüne gelen bu evrak üzerine otomatiğe bağlanmışçasına ne yapıyor cezaevinde bulunan bu müvekkillerimizin evlerindeki telefonlarının dinlenmesine karar veriyor. İnsaf buyurunuz efendim, adı üstünde tutuklu ve cezaevinde. Tutuklu ve cezaevinde olan insanlar aleyhine evlerindeki kendilerinin ulaşması mümkün olmayan bu telefonların dinlenmesine karar verilmesi hem de soruşturmayı yürüten yargıç tarafından karar verilmesi kabul edilebilir bir gerçek değildir. Bunu ne hukuk ile ne akılla ne izanla bağdaştırmamıza olanak yoktur. Bu somut bir olgudur. Ve belgeye dayalıdır. Müvekkiller sayın Doğu Perinçek ve sayın Ferit İlsever’ in aylar boyunca yasaya aykırı biçimdeki evlerindeki telefon bu sayın yargıcımızın kararı üzerine dinlenmiştir. Öte yandan, ceza Muhakemesi kanununun 23. maddesinde aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hakim kovuşturma evresinde görev yapamaz denilmiş ve bu durum hakimin yargılamaya katılamayacağı durumlar arasında sayılmış iken bırakınız bundan vazgeçtik, vazgeçtik soruşturma evresinde görev yapmış bir yargıcın kovuşturmada görev almasını, vazgeçtik bundan, kanun koyucunun bile aklına gelmeyen bir aykırılık ile karşı karşıyayız. Soruşturmayı yürüten bir yargıç kovuşturma evresine tekabül eden bir işlem ile ilgili karar alıyor, hem de akılla izan ile mantık ile bağdaştırılması mümkün olmayan bir karar alıyor, efendim üstelik sayın Hüseyin Özese’nin imzasını taşıyan bu kararda ev telefonlarının dinlenmesi amacının aynı karardan okuyorum, sayın Doğu Perinçek ve sayın Ferit İlsever ve sayın İlhan Selçuk’un terör örgütünün faaliyetleri kapsamında gerçekleştirmeyi planladıkları eylemlerin önceden tespit edilmesi olduğunu söylüyor. Soruşturmayı yürüten bir yargıç diyor ki terör örgütü kapsamında bu kişiler eylemler planlamaktadırlar diyor. Şimdi biz nasıl güveneceğiz bu kararı veren bir yargıcın adil bir yargılama yürütebileceğine burada. Bu mümkün müdür. ?bu mümkün müdür? tarafsızlığı şüpheye düşüren halin daha bundan daha somut bir örneği olur mu.? Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bakınız sayın başkanım, burada Danıştay sanıkları ile ilgili Baro avukatlar tayin etti, üç avukat, mahkemeniz neye karar verdi dedi ki bu avukatlardan bir tanesi, esas davada bir sanığın avukatıdır. Öyle ise bunun avukatlık görevini layıkı ile yerine getirmesi mümkün değildir dedi. Savunma görevini üstlenmiş arkadaşımızı buradaki vekilliğine uygun bulmadı ve reddetti. Baro’ya yeniden yazı yazdı, düşünün bir avukat daha önce bu davada herhangi bir sanığın tutukluluk evresinde şu veya bu şekilde avukatlığını üstlenmiş bir işlem yapmış olduğu için savunma görevini gibi, savunma görevi gibi layıkı ve objektif yürütemeyeceğini saptadı. Neyi konuşuyoruz biz, biz bir yargıcı konuşuyoruz bu yargıç iddianamenin kabulünden bir hafta sonra demin özetlediğim gerekçe ile böyle bir karar vermiş, avukatlar hakkında gösterdiğiniz bu hassasiyeti onda birini yargıçlardan beklemek bizim hakkımızdır. Cezaevinde tutuklu bulanan ve yaklaşık bir hafta önce haklarında iddianamenin kabulü ile kovuşturmasına başladıkları kişilerin ev telefonlarının dinlenmesi istemi, önüne gelen yargıcın o zaman yapması gereken ne idi, somut konuşalım ne idi o zaman, bir hafta kadar önce yaptığımız tensip ile bu sanıkların ikisinin tutukluluklarının devamına karar verdik, cezaevinde bulunan bu kişilerin ev telefonlarının dinlenmesinin mantıkla izanla bağdaşır tarafı yoktur demesi ve reddetmesi gerekirdi. Hadi bunu yapamadı, kovuşturmaya başlamış, kovuşturmasına başlanılmış, bir iddia ve sanıklar hakkında soruşturma yürütülmez deyip keza reddetmesi gerekirdi. Hadi buna da mı cesaret edemediniz, o zaman ben bu davaya bakıyorum, bakmakta olduğum bu dava kapsamında soruşturma işlemi yapamam bu konuda karar veremem aksi halde ihsası reyde bulunmuş olurum demesi ve evrakı geri çevirmesi lazımdı. Ama ne yapıyor demin söylediğim gerekçelerle bunlar terör örgütü mensubudur diyor, bunlar eylem hazırlıkları içindedir diyor. Bunların tespit edilmesi ve önlenmesi lazımdır diyor. Efendim bakınız şimdi bu kararı vermiş bir yargıcın yargılamayı sürdürmesi durumunda ne olacaktır, verdiği bu kararın altını doldurma gayreti ve bu psikoloji içinde yargılamayı yürütecektir. Şimdi böyle bir durum ile biz karşı karşıyayız. Gelelim sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun durumuna, bilindiği gibi 25 Ağustos 2009 günlü duruşmada tutuklu sanık eski polis memuru Aydın Yüksek mahkeme üyesi sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun seninle konuşmamız lazım diyerek kendisini odasına çağırdığını, odada mahkeme başkanı da konuşmanı istiyor, duruşmada açıklamalar yapmanı bekliyoruz, istiyoruz dediğini belirtti. Tutanaklar geçti bu beyan, bu beyan üzerine heyetinizden ve sayın Sedat Sami Haşıloğlu’ndan açıklama yapmasını istedik, konu ile ilgili bir açıklama yapılmadı. Aydın Yüksek’in tehdit ve şantajına yanıt onu derhal tahliye edilmesi oldu. Daha önce savunma aksı kapsamında iddianameye ve mahkemenin uygulamalarına eleştiride bulunan sanıklar ve avukatlar hakkında suç duyurusunda bulunmakta hiç tereddüt geçirmeyen mahkemeniz Aydın Yüksek’in bu somut beyanları hakkında suskun kalması bizim için son derece anlamlıdır. Bu beyan ya doğrudur ya yanlıştır. Yanlış ise bir suç işlenmiştir, doğru ise daha ağır bir suç işlenmiştir. Dolayısıyla burada savunma babında söylenmiş birkaç sözden hareketle derhal sanıklar ve müdafileri hakkında suç duyurusunda bulunan heyetinizin bu konuda bir hassasiyet göstermesi gerekirdi. Kaldı ki Aydın Yüksek’ in bu açıklaması yoruma yer bırakmayacak kadar açık, ve net bir şekilde tutanaklara geçmiştir. Mahkeme heyeti ve sayın Sami Haşıloğlu’ndan bu beyana hiçbir yanıt verilmemiş olması, bu üst son derece dikkat çekicidir sayın başkan bu üstü örtülebilecek bir ve suskunlukla geçiştirilebilecek bir olgu değildir. Aydın Yüksek’in bu açıklaması yargılama boyunca ortaya çıkan somut gelişmelerle de doğrulanmış bulunmaktadır. Aydın Yüksek’in kendisine verilen destek ve yardım ile kaldığı cezaevinde adeta bir savcı gibi, sayın Doğu Perinçek hakkında belge ve bilgi toplama çalışmaları yürüttüğünü biz daha önce de biliyorduk. Zaman zaman da mahkemeye dilekçeler vererek işçi Partisi ve Sayın Doğu Perinçek ile ilgili iftiralarda bulunmaktaydı. Şimdi bu beyan üzerine Aydın Yüksek’in son açıklaması üzerine bu çalışmaların sebebini anlamış olduk. Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun bu eylemi hakimlik mesleği ve yargılama güvenilirliği ile bağdaşmamakta güveni ortadan kaldırmakta ve tarafsızlığı hakkında ciddi kuşkular yaratmaktadır. Sayın başkanım her iki sayın hakim hakkında saptanan bu olgular üzerine 1 Eylül 2009 tarihli duruşmada bizzat ben söz alarak adı geçen üyelerin adil bir yargılama sürdüremeyecekleri konusunda kuşkularımızı dile getirdik. Ve zedelenen güvenimizi tazeleyecek açıklamalar yapmalarını istedik. Aynı hususu 9 Eylül 2009 tarihli dilekçemizde de tekrar ettik. Mahkemenize sunduk. Mahkemeniz 9 Eylül 2009 tarihli ara kararının 23. maddesinde açıklama istemimize yönelik olarak vaki talebin yasada yeri olmadığından reddine karar verdi. Konuyu ekte bir örneği sunulan belgeler ile hakimler ve savcılar yüksek kurulu’na intikal ettirdik. Adı geçen sayın hakimlerimizi hakkında şikayette bulunduk. Şimdi sunacağım o şikayet dilekçelerimizi, şikayetimiz inceleme aşamasındadır. Heyet üyesi olarak görev yaptığı kovuşturma sürdürülürken buna paralel yürütülen soruşturmada görev almak ve yasaya açıkça aykırı olduğu gibi yargılanmakta olan tutuklu sanıklar hakkında terör örgütünün legal veya illegal alanlarında faaliyet gösterdiği saptamasında bulunmak, gerçekleştirmeyi planladıkları eylemlerin önceden tespit edilmesi için dinlemeye karar vermek gibi gerekçelerle ihsası reyde bulunulmuştur açıkça. Görmekte olduğu dava sırasında duruşma dışı ilişkiye girerek, bakınız dikkat edin, duruşma dışı ilişkiye girerek sanıkları yönlendirmeye çalışmak, adil ve tarafsız bir yargılama ile bağdaşmadığı gibi görevin kötüye kullanılmasıdır ve suçtur. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 22 ve devamı maddelerinde hakimin davaya bakamayacağı haller düzenlenmiştir. 24. maddede hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı da reddi istenebilir denilmektedir. 30. maddede ise hakimin kendiliğinden tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerle çekinmesi hali düzenlenmektedir. Tarafsızlığı konusunda şüphe doğan hakimin reddi gibi hakimin çekinmesi de usul mevzuatımızda öngörülen bir müessesedir. Sayın başkanım, bu örneklerini belki çoğaltabileceğimiz ama şu anda iki örnek ile yetindiğim bu olgular karşısında gerçekten hukukun işlemediği bir yargılama ile karşı karşıya olduğumuz inancı bizde pekişmiştir. Beşiktaş Adliyesi bakınız Beşiktaş Adliyesi kamuoyunda hukukun üstünde bir dukalık mıdır? Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi görülmekte bir olan bir davanın sanıkları ile ilgili yazı yazacak, davaya bakan yargıç demin özetlediğim kararı otomatiğe bağlanmışçasına imzalayacak devreye sokacak. Ve aylarca müvekkillerin eşleri ile çocuklarını da dahil olmak üzere tüm yakınlarını telefonları dinlenecek. Kim dinleyecek, kimin kararı ile dinleyecek burada bir yargılama yürüten ve tarafsız olması gereken bir yargıç tarafından verilmiş bir karara dayanılarak yürütecek. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Bu özetlediğimiz olgularda adı geçen üyelerin tarafsız bir yargılama yapamayacakları gösterilmiştir. Hakimler savcılar yüksek kuruluna yaptığımız şikayet nedeni ile de her iki yargıç ile bizlerin ve müvekkillerimiz arasında kaçınılmaz olarak bir husumet oluşmuştur. Sanık savunmaları Danıştay sanıklar için atanan avukatlar için gösterilen hassasiyetin onda birinin gösterilmesini ve açıklanan nedenlerle tarafsızlıkları konusunda yoğun şüphe oluşan mahkemeniz üyeleri sayın Hüseyin Özese ve sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca davadan çekilmelerini talep ediyoruz. Vicdanlarına bırakıyoruz. Reddi hakim talebinde bulunmuyoruz, bir yargıcın vicdanına güvenmekten başka olanağımız yoktur. Onun için 30. madde uyarınca her iki yargıcımızın bu davadan çekilmelerini talep ediyoruz. Teşekkür ederim.”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Sanık Doğu Perinçek müdafi Av. Mehmet Cengiz tarafından bu oturumda verilen mahkememiz üye hakimleri Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun davadan çekilmeleri istemine havi sözlü ve yazılı başvurusu ile ilgili her iki üye hakimi bu konuda davadan çekilmelerini gerektirir her hangi sebep görmediklerinden çekilmelerine gerek olmadığı yönünde yazılı beyanda bulundukları mahkemeye hitaben verdikleri dilekçelerde anlaşıldı. Efendim üye hakim Hasan Hüseyin Özese vermiş olduğu dilekçede mahkememizin 2008/2009 esas sayılı dosyasında bugünkü duruşmasında sanık Doğu Perinçek müdafi Av. Mehmet Cengiz bir kısım gerekçeleri ileri sürerek davadan çekilmem gerektiğini beyan etmiş ve bu konuda dilekçe vermiş ise de ileri sürülen gerekçeler CMK’nun 30. maddesinde belirtilen hakimin yasaklılığını gerektiren sebepler arasında sayılmadığından ve davadan çekilmemi gerektiren her hangi bir sebepte bulunmadığından davadaki görevimin devam etmesi gerektiği konusundaki görüşümü saygıyla arz ederim şeklinde dilekçe verdiği, yine üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu vermiş olduğu yazılı dilekçesinde gerek sanık Aydın Yüksek gerekse bir kısım diğer sanıkların şahsımla ilgili süre gelen olumsuz beyanlarının hiçbir şekilde gerçekle ilgisi olmadığı gibi düşünülemezde bu beyanlar sanık savunması kapsamında kabul edilebilecek beyanlardır, reddi hakim veya davadan çekilme sebeplerine mesnet teşkil etmek üzere sarf edilen bu sözlerin hakime hakaret kastıyla değil savunma sanatının incelikleri kapsamında ifade edildiği açıktır. Bu yüzden daha önce bu nevi beyanlarla ilgili suç duyurusunda bulunmadı gibi Aydın Yüksek’in beyanlarından dolayı suç duyurusunda bulunmamıştır. Bu itibarla CMK’ nın 30.maddesine göre gerek yasal gerek vicdani olarak davadan çekilmeyi gerektiren hiçbir husus olmadığından davadan çekilmem söz konusu değildir, şeklinde dilekçeyle mahkemeye açıklamada bulunduğu anlaşıldı.
Sanık İhsan Göktaş tekrar huzura alındı.
Bu sanığın daha önceki oturumlara gelmemesi sebebiyle hakkında yakalama kararı çıkarıldığı, 11.8.2009 tarihinde yakalandığı, o tarihte açılan oturumda kimliğinin tespit edildiği, kendisiyle ilgili iddianamenin okunduğu, müdafi istemediği, ancak savunma için mehil istediği, istediği mehil’in de kendisine verildiği ve hakkında çıkarılan yakalama emrinin geri alındığı anlaşıldı.
Sanık İhsan Göktaş 11.8.2009 tarihli oturumda tespit edilen kimliği tahtında huzura alındı.
Hakkında düzenlenen iddianame sureti tekrar okundu.
CMK’nun 147 ve 191.maddesindeki yasal hakları kendisine izah edildi.
Mahkeme Başkanı:” Avukat istemediğinizi söylediniz, avukatsız savunma yapacağınızı söylediniz doğru mu?”
Sanık İhsan Göktaş : “Evet, doğru “
Mahkeme Başkanı :” Hakkınızdaki suçlamalarla ilgili susma hakkına sahipsiniz konuşmama hakkınız var, lehinize olan tüm delilleri toplatma hakkına sahipsiniz, bu konuda savunma yapmaya hazır mısınız?
Sanık İhsan Göktaş :” Evet, hazırım efendim .”
SANIK İHSAN GÖKTAŞ BEYANLARI KARŞISINDA SORGU VE SAVUNMASINDA :”
Sayın başkan değerli yargıçlar ben Kuvai Milliye derneğine üye olmaya çalışmıştım. O vesileyle bu konuya ilinti hale getirildim. Yazılı olarak da ben ifademi vermiştim vaktinde ama tekrarlamam gerekiyorsa ben Kuvai Milliye Derneği adı altında başka işlerin yapıldığını gördüm normal bir vatandaş olarak. Ve bu derneğin adı da çok vahim bir isim Kuvai Milliye Derneği Kuvai Milliye derneğinin ismine yakışık almayan faaliyetleri gördüm dernek içinde ve haddimi aşmayarak kanuni nizamı da çiğneyerek Kadıköy’deki Narkotik dairesiyle irtibata geçtim ve polis marifetiyle ordaki bu ahlak dışı ve hukuk dışı yapılanmanın durdurulması için diyaloga geçtim. Kadıköy’deki polisler şahidimdir. Hangi polislerle görüştüm bu biliniyordur. Muhakkak biliniyordur, artı olayında basında duruşuyla ve daha önceki ilişkiyle hani bu bir basma olayı olmuştu benimle alakalı o olaydan doğru tanıdığım Sayın Mehmet Ali Önel beye diyaloga geçtim. Basından doğru da Kuvai Milliye derneğinin içindeki yapılanma ahlak dışı olayın Kuvai Milliye derneğinin kendisiyle alakası olmadığını bu isimle bağdaştırılamadığını bir kefeye konulmaması gerektiğini ortaya koymak için de ona da başvurdum. Ve polis marifetinin paralelinde de kamuoyuna bu Kuvai Milliye derneğinden bu tür yapılanmalara şahsen sebep olan kişilerin ordan ayrıldığını da dile getirmek için çaban vardı. Ve o sebeplerden o ilintilerden o şahsi faaliyetlerden dolayı işte şu an huzurunuzdayım. Ve derneğe üye olduğum yazıyı gazetede evet, üye olmak için başvurdum ama derneğin o anki sahibi veya hani sahibi olduğunu kalemi elinde tutan Hüseyin Görüm zaten kabul etmedi. Çünkü benden şüpheleniyordu başından beri şüpheleniyordu. Artı bu çeşitli programlarda da kendi tavrıyla yanına topladığı güya haşa, peygamberleriyle böyle bir sapkınlığa ortam sunan kişinin de uluslararası istihbarat başkanı olmayacağımda çok net ortadadır. Öyle bir adamında bana öyle bir görev tayini almayacağım da çok net ortadadır. Türkiye’de de bu daha önceki yurt dışındaki faaliyetlerimde doğru ve kitaba yansımış rahmetli Atilla İlhan bir millet uyanıyor onun kitabında söz konusu etmişti. Adımın geçtiği konuları, o olaylardan doğru da Türkiye’de tanımadığım ama farklı gruplaşmaların başını çeken insanlarda bir şekilde diyaloga geçmeye çalışıyorlar benimle. Veya kendi olaylarına monte etmeye çalışıyorlar. Birazda basın bunu tabi farklı değerlendiriyor. Ve şu an böyle bir karışıklığın içerisindeyiz. Hani üye değilim Kuvai Milliye derneğine, Kuvai Milliyeciyim, ama o kuruluş Kuvai Milliye dernek adı altındaki derneğe üye yapmadılar beni, birçok darp olayları oldu Hüseyin Görümün adamları tarafından artı Hüseyin Görüm de Hapishaneden doğru Necip Barbaros Hasar denen vatandaştan doğru beni vurduracağını çıktığında haberini bana göndermiştir. Artı fikir tepede vaktinde oturuyordum Kadıköy cumhuriyet savcılığında da Esas no 2009 4283 konulu vakada da yine Hüseyin Görümün adamı Yusuf Karaot tarafından evim darmadağın edildi. Ordan gitme zorunda kaldım olay savcıya yansıdı. Orda da yine hani sadece kalem tutuyorum kağıt tutuyorum başka bir şey tutmuyoruz. Yine çizgimizi bozmadık normal savcıya gittim. Ve şu an burda içerde olan Hüseyin Görümün dışarıdaki yaptırımları hala üzerimde cereyan ediyor. Ve basının da yazdığı gibi ne mafyayız ne mitiz, ne jitiz, sadece biraz ha belki asiliğimiz vardır, ama yinede oturmayı kalkmayı bilen birisiyiz. Yoksa bir fazla bir şeyimiz yok. Hani özel soru sormak daha detaylı soru sormak istiyorsanız siz sorun ben cevap vermeye çalışayım. “
Mahkeme Başkanı :” Bize anlatmak istediğiniz bunlar mı? “
Sanık İhsan Göktaş :” Evet ha, dernekle “
Mahkeme Başkanı :” Ne gördün gördüğünden yani, yanlış şeyler gördün faaliyetleri yanlış gördün nedir yani, sence doğru olan faaliyet ne, yanlış olan faaliyet nedir? “
Sanık İhsan Göktaş :” ben Kuranı Kerimi 30 günde bir Arap hocasında öğrenerek hatim etmiş bir insanım. Ama kendime yine de hani haddime değil İslam’ı anlatmak veya vaaz veren türlerde konuşmak lakin Kuvai Milliye derneğinde sakal bırakıp hoca tipine bürünen Hüseyin Görüm Kuran-ı Kerim’de alkolün alkol almanın veya esrar içmenin uyuşturucu madde kullanmanın haram olmadığını orda vaaz verirdi. Ve kendisine biat eden öz gurubu vardı etrafında. Zaten hakiki Kuvai Milliye duruşuyla oraya gelen o isimden ötürü oraya gelen insanları da çok kez yaka paça fiziksel şiddet kullanarak dışarı attığını gördüm. Tabi orda direk müdahale etmedim çünkü amacım tabiri caizse orda olayları tam anlayıp emniyete polise gereken birim hangisiyse oraya izlediğimi ve teknik cihazlar vardı benim yanımda, vaktinde aldığım hani, kameralı hani diyorlar düğme video çekim bunları gereken yerlere teslim ettim. Biliyorsunuz ve bu Hüseyin Görüm odasında balık masasının içinde akvaryumu üzerine kuranı Kerimi koyarak altına esrar saklardı hep kendisi. Bu esrarı da hem kullanırdı hem kullandırırdı. Benimde o zaman saçlarım fazla uzundu veya deri palto deri pantolon gezerdim beni de hani kendi nasıl deyim hani esrar kullanan birisi veya o tür olaylara eğilimli birisi zannetti kendisi. ve ebcet hesapları yaptı vs. yanında tuttuğu kişi İsa diye çıkardığı kişi haşa Hazreti. İsa diye çıkardığı vatandaş İslam Arslan adında birisi Beykoz Tokar köyden. bu kişiyi de şu an bazı birileri benim üzerime yamamak için Ergenekon’ u izliyoruz.net sayfasında orda lanse edilen Hazreti İsa’ nın benim yabancı pasaportumdaki adım İsak olduğu için kasıtla benim olduğumu iddia ederek piyasaya serpiştirmeye çalışıyorlar alakam yoktur ve yanındaki Hazreti Musa diye çıkardığı kişi de gariban iyi niyetli bildiğim kadar babası İsrailli kendisi annesi Türk Mustafa Morlevi bu vatandaşı da yanında peygamber olarak sürekli basına lanse ettiği için de ben bu adamın Kuvai Milliye Derneği adı altında isme yakışır bir faaliyet değil de tam tersine tamamen tersine güdümlü bir faaliyette bulunduğunu gördüm ve sivil vatandaş olarak da dayanamadım. ve dediğim gibi de o hazırlamaları yaptım. Bu esnada derneğin üst katında kapısında kilitli olan kapısında sahibi veya dernek başkanı olarak Fikri Karadağ ismi yazıyordu. Bu kişinin telefonunu buldum. Bu kişiyle diyaloga geçtim ve buluştum kendisiyle tape kayıtlarımda var buluşmak istediğimi kendisine rica ettim üzerine basarak. Buluştuğumda kendisine dernekte üye olmak için gittiğimi ve dernekte çok vahim şeyleri izlediğimi, hani orda tabi ben yanlarında bulunmadım ama yukarıda fuhuş olayından tutun esrar olayından esrar olayını gördüm, fuhuş olayını görmedim sadece fark ettim yukarıdaki seslerden ötürü bunları kendisine anlattım. Sokakta buluştuk bir bankta oturduk Fikri Karadağ beyle ve kendisinin bana bu konuda yardım etmesini neden derneğe gelmediğini sordum kendisi de bana çünkü dernekte hep izinde deniliyordu Fikri Karadağ izine çıktı o yüzden buraya uğramıyor deniliyordu. Ben de büyük birisi var orda onu hani sollamayım geçmeyeyim. Ondan da bilgi alayım babında araştırdım kendisini buldum ve kendisinden yardım istedim neden derneğe gelmediğini sordum. Kendisi Hüseyin Görümle küs olduğunu konuşmadığını dolayısıyla uğramayacağını söyledi ben kendisinden bana onay vermesini olayı hukuka yansıtacağımı başsavcıya yansıtacağımı bunu da eğer Hüseyin Görümün tutan birisisiyse yine de söyleyeceğimi çünkü engelleyemeyeceğini kendisine söyledim. Yani eğer Hüseyin Görüme gidip de bunları aktarırsan gene de engelleyemeyeceksin çünkü ben kafaya koydum bu dernek temizlenecektir diye de kendisine söyledim. Çünkü ismi vahim Hüseyin Görüm Derneği deseydi, ne girerdim, ne çayını içerdim ne selamımı verirdim. Esrar içene de karışmam çok sevdiğim birisi olursa belki hani kulağını çekeriz hani içme vs diye ama Kuvai Milliye Derneği adı altında bu yapılanmaya ben göz yumamadım. Ve Fikri Karadağ’da bana orayı sen temizlemeyi becerirsen be daha sonra gelir başkanlığı yaparım söylentisinde bulundu. Tabi ben hani iyi görmedim sonuçta şuan ki edindiğim bilgilere göre basından okuduğum olaylara göre vaktinde bana çok iyi doneler verebilirdi. Kuvai Milliye derneğindeki olaylar temizlenmesi için ve bu konudan doğru da yazılı açıklamada bulunduğum gibi de Nuri Vardarbaşı diye birisi devreye geçti. Ve hala tehdit var ve eğer konuşursam da beni öldüreceğini ve yurt dışına gitsem bile öldürtebileceğinin beyanını verdi hani sözlü tehditte bulundu. Tape kayıtlarında da olduğu halde Zekeriya Öz bunu neden buraya yansıtmadı merak ediyorum. Benim de telefonlarım dinleniyor ve bunu da yazımda açıklığa getirdim. Ben vaktinde ister istemez basına yansıdı yurt dışında yaptığım bir faaliyet o konularda da basından uzak durdum amacım çünkü magazin maymunu olmak değildi. Şu an burda olmam bile beni çok fena halde sıkıyor. Deşifre olduk ve olay basına yansıdı. Amerikalı örgüte Türk darbesi vesaire gibilerden. Yurt dışında da yansıdı. Rahmetli Atilla İlhan da kitap yazdı bu konu üzerine ve benim aslında şu an burda olmamam gerekiyor hele ki sanık olarak olmamam gerekiyor. Zekeriya Öz teknik takipten doğru Kadıköy’deki narkotik şube emniyetten doğru benim ordaki olayları engellemeye çalıştığımı bildiği halde neden benim 10 senemi istiyor çok merak ediyorum. Basının yalancısıyım diyeyim Zekeriya Özün de Fethullah gurubundan olduğunu hep okuyorum ve benim 2005 de Türkiye’deki gizli faaliyetlerini ortaya çıkmasına sebep olduğum Santoloji örgütü de Amerika’da Fethullah gurubuyla birebir dirsek temasında olduğunu Alman istihbaratlar kaynağından biliyorum ve bunu da gerekirse de Almanya’daki diyalog bağlantılarla ispatlayacak haldeyim. Ve o yüzden de şu an Türkiye’deki basın bazı basın işte müptezelden tutun Mitçiden tutun mafyacıdan tutun dolandırıcıdan tutun her şekilde karalamakla üzerine geliyorlar. Ve amacım hani basında maymun olmak olsaydı Con Travolta’yla Tom Kruzla yemek yiyen kişiyim vaktinde onları kullanarak basında her gün fırıl fırıl döndürüp çatır çatır para sayardım ama niyetim o değil. Basından hep geri duruyorum basından hep geri kaçıyorum. Mümkün oldukça yaklaşmamaya çalışıyorum. Ama burda olmam tamamen şey yani içeme sindiremediğim şey hele ki sanık olarak. Zekeriya Öz teşekkür etmesi gerekiyordu teknik yardımda bulundum sonuçta emniyete. Kuvai Milliye konusunda, ve ben savcıya 19’unda o ayın bu ilk operasyon yapıldı 19’da savcıya 3-4 sayfa dilekçe hazırladım, Kuvai Milliye derneğinde gördüklerimi ibraz etmek için ve o günde başka sebepten dolayı bir kulp bir suç atmadan dolayı beni trafikten çektiler ve o savunmamızı da bir gün iki gün gecikmeli verebildik. Yani o konuda da engellenmeye çalışıldım birileri beni engellemeye çalıştı bu operasyonu ben Kuvai Milliye’deki olayları dışarıya çıkarma çabamı birileri engellemeye çalıştı. Ama tabi o gücü bilmiyorum. Orası beni aşıyor zaten. “
Mahkeme Başkanı :” Bu kadar mı söyleyeceklerin?
Sanık İhsan Göktaş : “Eğer detaylı sorunuz yoksa “
Mahkeme Başkanı :” Bu konuda dilekçeniz de var mı?”
Sanık İhsan Göktaş :” Dilekçem de var yani yazmıştım kopyasını vermiştim. “
Mahkeme Başkanı :” Savunmanızı bitirdiniz mi ?”
Sanık İhsan Göktaş :”Evet efendim daha detaylı sorunuz yoksa, daha fazla detaylı sorunuz yoksa efendim benim savunmam bu kadar. Heyetinizden bir talebim olacak onu şimdi mi söylemem yerindedir yoksa daha sonra mı, şu an ben ayakta durabilmek için uluslararası tekstil sektöründe faaliyetim var yurt dışına çıkmam gerekiyor ve vaktinde de ikametgahımı olmadığı için yurt dışına çıkış yasağı verilmişti sebebiyeti bana o olarak zikredildi mahkemede ve kaçmakta niyetim yok buradayım yani diğer duruşmalara katılmama ve yurt dışına çıkma yasağımın kaldırılmasını rica ediyorum eğer sizlerde hani sizin takdirinize bırakıyorum. “
Mahkeme Başkanı " Klasör 102 dizi 187, 186, 185, 184, 183, 182, 181, 180, 179, 178, 177, 176, 175’deki emniyet ifadesi okundu soruldu
Sanık İhsan Göktaş “ doğrudur”
Mahkeme Başkanı " Klasör 102 dizi 174’deki emniyet ifadesinin cevap kısmı okundu soruldu”
Sanık İhsan Göktaş “isme gereken hale getirmeye çalışmıştım daha sonrada zaten Kuvvai Milliye derneğinin olmayacağını düşünerekten”
Mahkeme Başkanı " Klasör 102 dizi 174’deki emniyet ifadesinin cevap kısmı ve 173, 172, 171, 170, 169, 168, 167 okundu soruldu”
Sanık İhsan Göktaş “ doğrudur efendim”
Mahkeme Başkanı " Klasör 102 dizi 192, 191’deki savcılık ifadesi okundu soruldu”
Sanık İhsan Göktaş “doğrudur efendim”
Mahkeme Başkanı " bunlara ekleyeceğin bir şey var mı?”
Sanık İhsan Göktaş “ yok efendim”
Mahkeme Başkanı " Nüfus kaydı okundu soruldu”
Sanık İhsan Göstaş “ doğrudur efendim”
Dostları ilə paylaş: |