13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,89 Mb.
səhifə11/13
tarix10.08.2018
ölçüsü0,89 Mb.
#68634
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13


Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi”: Değerli başkanım sayın üyeler. Tabi o süre konusundaki sıkıntıya başından beri muhalifim doğru olmadığına inanıyorum Avrupa insan hakları mahkemesinin kararı iç hukukun öncelikle uygulanmasını söyler ama iç hukukun kuralları bizde yoktur 202, 203,192,193, e baktığımızda iç hukukta CMK’da sizlerin sorgunun devamı babında yapılacak olan tüm savunmanın kısıtlanmasına ilişkin bir hüküm bulamazsınız böyle bir hüküm yoksa Avrupa insan hakları mahkemesinin kararlarına veya sözleşmesine dayanmasınız mümkün olamayacak kanaatini taşıyorum değerli başkanım sayın başkanım usul hürriyetin 2 kardeşi uygulandığında keyfiliğinde can düşmanıdır. Bu bapta ileri sürmüş olduğum üsuli itirazlarda geçen celsede bundan önceki celsede sayın savcımız Kemal Kerinçsiz kötü niyetlidir 11 ay sonra iddianamenin okunmadığını ileri sürmüştür ve o dönemde de okunması için fikir beyan etmiştir demiştir. oysa zabıtlar tetkik edildiğinde benim o konuda kesinlikle ve kati olarak iddianame okunmasın diye bir beyanım yoktur o yüzden sayın savcılarıma bu tür beyanlarda bulunurken lütfen dönsünler baksınlar zabıtlar bir incelesinler sayın üyem Özese’de 2. ve3. İddianamenin duruşmasında ki zannediyorum bana atfen 11 ay sonra iddianamenin okunmadığını ileri sürmüşlerdir o yüzden bu iddianameyi okutacağız konusunda bir beyanda bulunmuştur. 11.ay sonra ileri sürülmek konusunda asla kötü niyetli olduğumu söyleyemezsiniz bu şekilde düşünemezsiniz çünkü usul kurallarını bırakın 11. ay sonra siz ister 5 yıl ister 10 yıl sonra şu davayı bağladığınızda bitirdiğinizde emin olunuz ki 15 sene sonra Yargıtay bu iddianame konusunu bozacaktık yani sizin başlangıçta yapmış olduğunuz usuli hatalar 15 yıl daha önünüze dahi gelebilecektir. O bakımdan usuli itirazlarımı az önce söylediğim söz kapsamında yani keyfiliğin can düşmanı hürriyetin ikiz kardeşi olarak algılanması gerekir eğer usul kuralları başından itibaren uygun olarak CMK. Kanununa anayasaya evrensel hukuk normlarının uygun olarak uygulanmış olsaydı bu sanıklar burada olmayacaklarına inanıyorum bu bapta da benim usuli itirazlarımı kati kötü niyetli olarak değerlendirilmemesi gerektiği kanaatindeyim. Sayın başkanım, burada takriben 30 dakikalık süremde Süleyman Esen tahliyesine değinmek istiyorum çünkü gerçekten Süleyman Esen’in tahliyesine karşı değilim hiç kimsenin tahliyesine karşı değilim ama benim karşı olduğum nokta sanıklar arasında ayrımın yapılarak tahliyelerinin sağlanması bu bapta bir sunumum olacaktır değerli başkanım, yüksek müsaadenizle Danıştay cinayeti sanıklarından Süleyman Esen’in mahkemece sorgusu yapılmadan tahliyesine karar verilmesi hukuk ve adalet adına endişelerimi artırmış olup verilen bu kararın hukuk izahı mümkün olmayan ve davayı ileri boyutlarda siyasallaştırıldığının bir göstergesi olarak gördüğüme ilişkin şu beyanları sunmaktayım Danıştay cinayeti sanıklarından Süleyman Esen hakkında Yargıtay diğer sanıklarla olduğu gibi bir bozma kararı vermiştir ancak söz konusu bozma kararı asla esasa ilişkin değildir. Doğrudan önce birleşmenin yapılması birleşmeden sonra birleşilen mahkemede kararın verilmesi istenmiştir. Süleyman Esen’in veya diğer sanıkların tahliyesine ilişkin veya onların esas hakkında verilen kararların usule ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sanık Süleyman Esen hakkında dosya kapsamında ileri sürülen iddiaları alt alta yazdığımızda bu iddiaların huzurunuzda yargılanan şahsım hakkında çok küçücük bölümü dahi ileri sürülmemiştir. Bu sanık hakkında ileri sürülen iddiaların doğru olduğunu söylemek şahsım için asla mümkün değildir. buna yetkimde yoktur bir hukukçu olarak da burada bir diğer sanığın suçlamam ahlaken mümkün değildir. böyle bir fikir beyanında bulunmaya ne yetkiliyim nede buna hakkımın olduğuna inanıyorum ancak burada asıl üzerinde durmak istediğim nokta mahkemenin giderek sanıklar hakkında ön yargılı hareket ettiğini ulusalcı, Atatürkçü, Kemalist, vatan sever sanıkları baştan suçlu olarak algıladığını, çünkü fikirler yargılanıyor burada. Tarikatlar içerisinde faaliyet göstermiş sanıkları sorgulama ihtiyacı duymadan suçsuz ilan ederek koruma gayretine girdiğini gözlemekteyim, bu anlamda mahkeme adeta Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararın öcünü ve hıncını alırcasına adil ve tarafsız yapması gereken yargılamanın ötesine taşarak siyasallaştığını dinci, dirdar değil, bende dindarım, Dinci görünümlü sanıkları koruyan ve bu kişileri baştan suçsuz gösteren kararlara peşin hükümlü olmak olarak imzaların atıldığı anlaşılmaktadır. Şahsım olarak kimsenin tahliyesine karşı olmadığımı ifade ettim karşı olduğum nokta sanıklar arasında siyasi fikirlerinden ötürü ayrım yapılması yasaların adil uygulanmaması yargılamanın taraflı hale getirilmesi ve giderek davanın hızla siyasal bir sürece sokulmasıdır. Süleyman Esen’in sorgusu yapılmadın birleşmenin hemen aka bininde koşar adımlarla sanki yapılacak hiçbir şey yokmuşçasına tahliye edilmesi mahkemenin bu güne kadar verdiği en talihsiz kararlardan biri olarak görüyorum. bu kararla mahkeme tarafsızlığını tümden yitirmiş iddianamedeki zihniyeti benimsediğini açıkça deklare etmiştir mahkeme aynen savcıların zihniyeti ile hareket ederek laik, Atatürkçü, Kemalist, vatansever sanıkları yargılama yapmaksızın bu devrin sabık insanları olarak gördüğünü açıkça itiraf etmiştir. Sürdürülen faaliyet bağımsız bir yargı faaliyeti olmaktan hızla uzaklaşmıştır. Heyetin ekseriyetinde hüküm iddianamenin kabulü ile verilmiş bulunmaktadır sadece şekli prosedürün tamamlanması için gösterilen bir faaliyete dönüşmüştür. Tahliye edilen Süleyman Esen hakkında verilen mahkumiyet kararı her ne kadar Yargıtay tarafından bozulmuş bir karar olsa dahi bir yargı süreci sonunda verilmiş olduğundan ve bu kişi hakkındaki şüphenin yenilmesi için yeni bir yargı faaliyetine ihtiyaç var iken ki bu şüphe yenilmemiştir hala Yargıtay kararında da şüphenin yenildiğine ilişkin bir ibare yoktur. siz yeneceksiniz ama başlamadınız o şüphenin yenilmesine o faaliyeti başlamadınız. Mahkemenin diğer sanıkların sorgularını beklemeksizin tahliye edilen sanığın yeniden ifadesini almaksızın tahliye kararı verilmesi mahkemenin açıkça taraf olduğunu gösteren burada yargılanan masum sanıklar açısından tüyler ürpertici bir karardır. Bu kararı veren bir mahkemenin şahsım hakkında asla adil tarafsız ve adalete uygun bir kararı vereceğine inanmıyorum bu inancım siyasetten verilen tahliye kararı ile beraber tamamen sona ermiştir. Ve Süleyman Esen’in kararı siyasi bir karardır. Bir mahkemenin bu ölçüde taraflı olduğunu laik ve dinci sanıklar arasında tekrar söylüyorum dindar değil, dinci din ticareti yapan sanıklar arasında ayırım yaptığını ilan eden bir kararı vermeye hakkı yoktur. bu güne kadar gerek mahkeme gerekse bazı üyeler hakkında şahsım ve bir kısım sanıklarca tarafsızlığın yitirilmiş olduğuna ilişkin bazı iddialarda bulunulmuş önemli ölçüde siyasi konjöktüre bağlanmış süreçte bu iddiaların dinlenmesi maalesef mümkün olamamıştır ancak heyet her ne kadar başta şahsım olmak üzere bir çok masum sanığın tahliyesini iktidarın yarattığı baskı ve etkileşim içerisinde hukuk dışı gerekçelerle engellemiş ise de Süleyman Esen’in tahliyesi gibi radikal ve net tavrını ortaya koyan bu ölçüde taraflı bir karara imza atmamıştır İlk karar budur. Bu kararla Atatürkçü, laik, vatanseverler baştan mahkum edilmiştir mahkemenizin sürdürmekte olduğu yargılama faaliyetinin tarafsız ve bağımsız olmadığına ilişkin bir yıldan bu yana ileri sürdüğüm iddiaların doğru olmaması düşüncelerimde yanılmam en büyük isteğimdi ilk defa bu kadar yanılmayı yanlış düşündüğümü ve ön yargılı hareket ettiğimi kabullenmeyi arzulamıştım. Ancak son karar bu güne kadar yargılamanın tarafsız ve bağımsız olmadığına ilişkin düşüncelerimin adeta tescili olmuştur. bakınız tahliye ettiğiniz kişi hakkında kesinlikle bir yargı oluşturmaksızın ve suçlamaksızın o da bir sanıktır ve adil yargılanıncaya kadar bir karar verilinceye kadar masumdur. ileri sürülen iddiaların aşağıya aynen sunuyorum gerçek veya gerçek dışı ancak yargılamayı gerektiren bu iddialardan sonra sayın heyete soracağım sualin yanıtını nasıl alacağımı çok iyi biliyorum ama nasıl vereceklerini gerçekten merak ediyorum. Şöyle ki 1. Alparslan Arslan 26/06/2006 tarihli müdafi huzurunda verdiği her türlü baskıdan ari ifadesinde Süleyman Esen’i 1994 yılından beri tanıdığını fakültede birlikte okuduklarını kendisinin lideri olduğunu, cumhuriyet gazetesine atılan bombaları kendisine Av. Süleyman Esen’in talebi üzerine evine getirip verdiğini gerek bombaların atılması gerekse Danıştay’a silahlı saldırı eylemleri konusunda gerekli açıklamaları Süleyman Esen’in yapacağını tahmin ettiğini Av. Süleyman Esen’in evinde teslim ettiği 3 adet el bombasına da 2 milyar TL. ödeme yaptığını. Av. Süleyman Esen’in kendine el bombaları neden verdiği sorulduğunda Süleyman Esen’in kendisinin lideri olduğunu bu konudaki tüm açıklamaları yapacağını ve bundan emin olduğunu, bu konularda kendisiyle yüzleşmeye hazır olduğunu Salih Kunter’in kendisinin cumhuriyet gazetesine yaptığı saldırı ve Danıştay’a yaptığı silahlı saldırı olayları ile ilgisinin de Av. Süleyman Esen’in açıklayacağını Süleyman Esen’in de Salih hocanın evine gidip gelen dini sohbet eden birisi olduğunu kendisinin Salih Kunter’in ve Süleyman Esen’in birlikte ve ayrıca kalabalık guruplar halinde sohbetler yaptıklarını bu konuda Süleyman Esen’i daha çok açıklama yapacağından emin olduğunu, başka bir şey söylemek istemediğini beyan etmiştir. müdafi Av. Ahmet Doğan’da o müdafi zorunlu müdafi ama barodan tayin edilen müdafi olmayıp kendi iradesi ile seçmiş olduğu müdafidir Alparslan Arslan’ın bu beyanlarına karşı hiçbir diyeceği olmadığını beyan ederek aynen iştirak etmiştir bu ifade savcının huzurunda maddi yada manevi hiçbir cebir altında olmaksızın iradi olarak verdiği ortadadır. 2. Alparslan Arslan Ankara emniyet müdürlüğüne verdiği 21.05.2006 tarihli ifadesinin 3. sayfasında şu anda ismini vermek istemediği arkadaşlarına kendisine iyi bir silah lazım olduğunu, bunu tedarik edebilecek kişi yada kişileri sorduğunu onlarda Maltepe civarlarında bir yerde buluşma verdiklerini kendisine 2 adet glok marka tabanca 3 adet el bombası verildiğini, aynı kaynaktan 2 adet glock ve 3 adet el bombasının verdiğini, kendisine tabancalar için 7 milyar, el bombaları için 2 milyar para verdiğini ifade etmiştir. bu ifadesinden anlaşılacağı üzere silah ve el bombaları yakın arkadaş çevresinde temin ettiği yada bu yakın arkadaşlarının teminde yardımcı oldukları ancak bu yakınlıktan ötürüde bu kişilerin isimlerini açıklamayarak koruma gayretine girdiği anlaşılmaktadır ifadesini avukat huzurunda bir baskı ve cebire maruz kalmaksızın verdiği anlaşılmaktadır. 1994 yılından itibaren süren yaklaşık 16 yıllık özür dilerim 12 yıllık bir arkadaşlığın aleni konuşulabilecek bir ortada ciddi hiçbir husumetin olmadığı da meydandadır. Alparslan Arslan Ankara Cumhuriyet savcılığına verdiği 21/05/2006 tarihli ilk ifadesinde 2 glock tabanca daha önce cumhuriyet gazetesine attığı bombaları temin ettiği kişilerin ismini vermek istemediğini ısrarla kaçınıyor ancak temiz bir şahıs aracılığı ile temin ettiğini cumhuriyet gazetesine atılın bombalar ile 2 adet glock tabancayı ve 1 adet brovning tabancayı almasında aracı olan kişi hakkında bilgi vermek istemediğini ancak silah ve bombaları bulmasında aracı olan şahsın yaptığı bu eylemlerden haberi olmadığını, burada da koruma ihtiyacı hissediyor. Bu olay sebebi ile sıkıntılar çekeceğini düşündüğünden ismini vermek istemediğini ifade ederek tanıdığı temiz bildiği kişinin ismini vermekten bu kişiyi koruma amacı ile imtina etmiştir. bu ifadede kendi seçtiği avukatı huzurunda serbest iradesi ile verilmiştir. Alparslan Arslan 11.ACM. üyesi karşısında verdiği 21/05/2006 tarihli sorgudaki ifadesinde gerek cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayında kullanılan bombaları gerekse anlatacağı Danıştay7daki olayda kullandığı ve araçta bulunan 2’si glok 3 tabancayı gerçekten tanımadığı kişilerden yine aynı kaynak silahlarda bombalarda 4 ifadede aynı kaynaktan temin ettiğini ifade ediyor. Kişilerden İstanbul’da Maltepe de para karşılığı aldığını buradaki aracıların ismini vermek istemediğini, buradaki aracıların bomba ve silahları ne maksatla aldığı konusunda bilgi sahibi olmadığını tabiri caizse Anadolu da bana silah bulunmasına yardımcı olur musunuz talebi gibi silah ve bomba bulmalarını yardımcı olmalarını istediğini ifade etmiş silah ve bombaları temin ettiği kişileri korumaya devam etmiştir. Alparslan Arslan 11.ACM. deki davanın 11/08/2006 tarihli birinci celsesinde verdiği ifade de Süleyman Esen’in nasıl liderlik yaptığı sorusuna karşılık mahkemenin Süleyman Esen’in iddianamede belirtilen olaylar ilgili olarak liderlik yapmadığını bu hususta herhangi bir talimat vermediğini sadece olay tarihinde önce Salih Kunter’in evinde Salih hoca, Süleyman abdulsultan’la birlikte namaz kılıp bu kişilerle dışarı çıktıklarını Eczacıbaşı’nın binasının oradan geçerken kendisinin bu işyerine 2 tane roket atılması gerektiğini söylediğini, Süleyman Esen’in böyle bir eyleme gerek olmadığını ve onaylamadığını söylediğini, Salih hocanın evinde birlikte sohbetler ettiklerini cumhuriyet gazetesinde domuz karikatürü yayınlandıktan sonra gazetenin yerinin tespit edip Salih Kunter’in evine gittiğini Salih Kunter’in evinde Süleyman Esen’in bulunduğunu hatırladığını cumhuriyet gazetesinin bombalanma eyleminin Salih Kunter’in evinde bulunduğu sırada anlattığını Salih Kunter bombayı atan çocuklar dikkatli olsunlar aman yakalanmasınlar dediğini Süleyman Esen’inde bomba atılma olayına bu sohbetler sırasında duyduğunu Süleyman Esen’in bomba atılıp atılmamasında bir şey söylemediğini yalnız bu konuları Salih Kunter’in yanında konuşulmaması gerektiği konusunda ikazda bulunduğunu öyle arası verildikten sonra bu defa aynı celsede Süleyman Esen’den bomba almadığını daha önce yalan söylediğini ve başkaca savunma yapmayacağını beyan etmiştir Süleyman Esen 11/08/2006 tarihli Ankara 11.ACM. ilk celsesinde verdiği ifadede Salih Kunter’in evine dini sohbetler yapmak için gittiğini Alparslan Arslan’ın üniversiteden arkadaşı olduğunu birlikte dini sohbetlere katıldıklarını tahminen 5-10 kez dini sohbet için birlikte Salih Kunter’in evine gittiklerini beyan etmiştir. yine Süleyman Esen Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nda verdiği ifadede Alparslan Arslan’ın öğrenciliği yıllarından itibaren arkadaşı olduğunu birlikte milliyetçi guruplar arasında yer aldığını silahları temin ettiğini ikrar eden Aykut metin Şükre isimli şahsı öğrencilik yıllarından itibaren tanıdığını Üsküdar’daki çay bahçesine gidip geldiğini Aykut Metin Şükre’nin de buraya gidip geldiğini kendisiyle burada tanıştığını sohbet ve konuşmalarının olduğunu dostluk ve konuşmalarını aynı milliyetçi camiadan olmasından kaynaklandığını Osman Yıldırım isimli kişiyi tanımadığı bu kişiyle gözüken 11 telefon görüşmesini sebebinin zaman zaman Alparslan’ın şarjı bittiğinde kendisinin telefonunu alıp konuştuğunu Osman Yıldırım’la bu şekilde konuşmuş olabileceğini Salih Kunter’e ziyarete gittiğinde yiyecek maddeleri götürdüğünü 4-5 defa özel doktora ve hastaneye götürdüğünü Salih Kunter’in evine haftada 3-4 gün gidip sohbet ettiği olduğunu genel olarak akşamları gece vakti gittiğini ve 2-3 saat kaldığını evde cami cemaatini ve semtin insanları olduğunu Alparslan Aslan’ı 1 yıl kadar önce Salih Kunter’le kendisinin tanıştırdığını ifade etmiştir. Salih Kunter Ankara Başsavcılığı 29/06/2006 tarihli ifadesinde Süleyman Esen’in evine her akşam geldiğini bazen yiyecek getirdiğini 6 gün hastanede yattığında başında beklediğini Alparslan Aslanı Süleyman Esen’in getirdiğini Alparslan’ın para yardımında bulunduğunu bir televizyon aldığını haftada 1-2 defa eve geldiğini ırak’a gidip şehit olmak istediğini Ankara’ya gideyim mi? diye sorduğunu Teoman Ekşioğlu’nun avukat olup Süleyman Esen’in tanıştırdığını, Teoman’ın Alparslan’ı ceza evinde ziyaret edip selamını getirdiğini merak etme sana ceza verilmez, verilse bile yaşlı olduğun için evden dışarı çıkmazsın zaten seninde evden çıktığın yok. Diye söyleyince, bana neden ceza versinler suçum var mı ki dediğimde Teoman’ın hiçbir şey söylemeden çıkıp gittiğini Alparslan’ın kendisiyle tanışıp yanına gelip gitmeye başlamasıyla 5 vakit namaz’ını kılmaya başladığını ifade etmiştir. Necati uysal Ankara savcılığında verdiği 29/06/2006 tarihli ifadesinde Alparslan’la tanışıp samimiyeti ilerlettikten sonra bu olayda adları geçen kişilerden Teoman, Zekeriya, Süleyman, Osman ve Orhan isimli kişilerle tanıştım, demiştir. Yine aynı kişi emniyet ifadesinde Süleyman Esen, Aykut Metin Şükre, Salih Kunter’i tanıdığını Süleyman Esen ve Alparslan’ın okul arkadaşı olduğunu ifade etmiştir. Teoman ekşi oğlu Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nda 03.07.2006 tarihinde verdiği ifadesinde Alparslan’ı ceza evinde ziyaret ettiğini Teoman Ekşioğlu avukat olup Alparslan’ın ve Süleyman Esen’in ortak arkadaşları. Salih hoca için MOSSAD ajanı olduğunu söylediklerini söylediğini dediğinde Alparslan Arslan’ın çok kızarak sen Salih hocayı tanımıyorsun dediğini daha sonra bir kez daha ziyarete gittiğini o ziyaretinde Teoman biliyor musun ben bu olayda yalnız değilim liderimin Süleyman Esen olduğunu git emniyete söyle dediğini ancak kendisinin gitmediğini daha sonra kafasındaki şüpheleri öğrenmek için Salih Kunter’in evine gittiğini Salih hocanın Alparslan’ı deli olarak gördüğünü süleyman’ın ve Alparslan’ın evine sık sık gelmeleri nedeniyle Süleyman ve kendi sininde alabileceklerini söylediğini ve korktuğunu kendisinin şaka yoluyla ceza evinde cezanı çekersin dediğini, evinde. kendisiyle yaptığı görüşmede Süleyman Esen’in lideri olduğunu ve emniyete söylememi istediğini demişti bu konuda akli dengesinin olmadığını ifade etmiştir. tekrar ifade etmek isterim ki tüm bu beyanlarımda ne Süleyman Esen’in nede bir başkasını kesinlikle suçlama niyetim yoktur suçu olup olmadığını mahkeme yargılama sonucunda ortaya çıkaracaktır. Bu ifadeleri bu şekilde ifade etmemin tek sebebi mahkemenin sanıklar arasında nasıl taraflı davrandığını ortaya koymaktır. Yukarı da anlattığım kurumda avukat Süleyman Esen yerine Av. Kemal Kerinçsiz olsaydı, Allah muhafaza. Mahkeme acaba yine aynı tahliye kararını verir miydi? Bu sorunun cevabını mahkeme heyetinin kendi vicdanlarında vermelerine bırakıyorum ancak yukarıda belirttiğim beyan iddia ve şüphelerden şahsım üzerinde küçücük bir parçacık olmamasına rağmen şahsım tutuklu bulundurularak Danıştay cinayeti ve gazetenin bombalanması olaylarında silah ve bomba temin ettiği iddia edilen kişilerin tahliye edilmeleri bu davada adaletin sağlanamayacağının bir göstergesi olarak görmekteyim. Şahsıma hiçbir araç suç isnat edilmemesine rağmen son derece basit, insanı, mesleki, siyasi ve sosyal ilişkilerin bahane edilerek tutuklu bırakılmama buna karşılık hakkımda mahkumiyet kararından sonra bozulma kararı olmasına rağmen araç suçların işlenmesi noktasında şüphenin yenilmesi için sorgular dahi beklenmeksizin tahliye kararı verilmesi mahkemenin sanıklar arasında siyasi ve dinsel görüşlerinden ötürü ayrım yapıldığını ve çifte standart uyguladığını göstermektedir. bütün bunlara rağmen tutukluluk halimin devamı konusundaki takdirlerinizi kullanırken sayın hakimlerin, değerli başkanımın bir kez daha vicdanlarını danışmalarını arz ediyorum, teşekkür ediyorum efendim.”

Sanık Kahraman Şahin söz istedi verildi : “ Saygı değer başkanım sayın heyet, sayın iddia makamı, başkanım yaklaşık 20 aydan beri tutuklu bulunmaktayım. Biliyorsunuz ki ben bir üniversite öğrencisiyim. Bir yılımı maalesef kaybetmiş durumdayım. Ve yeni bir öğretim yılı açılacak ve ben hala buradayım. Lütfen tahliyemi talep ediyorum adaletinize sığınıyorum sayın başkanım. Sayın heyet, sizlerin çoluğu çocuğu yok mu? Kardeşi yok mu yani, bir insanın eğitim hakkı da mı elinden alınır. Teşekkür ederim. “



Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi :” Sayın başkanım ben şöyle biraz baştan başlayacağım tutuklandım 22 ocak 2008 tarihinden tutuklandım niçin tutuklandığımı bilmiyorum. Tutuklandım paldur küldür tutuklandım. 3 tane sandalyede yatarken aldılar getirdiler beni. Attılar cezaevine dediler ki sen Ergenekon terör örgütünün tetikçisisin aldılar cezaevine koydular. Buraya kadar geldik. Savunmalar bitti. Savunmadan sonra geldik daha ben niye tutuklu olduğumu halen bilmiyorum. Ondan önceye eğer dönersek 10 nisan 2008 tarihinde savcı Zekeriya Öz beni devşiremediği için devşirseydi eğer beni gizli tanık konumuna alsaydı ben şimdi o gün tahliye olacaktım. Ama o şekilde tahliye olmaktansa şerefli bir şekilde ölmeyi ben bunu uygun görürüm. Beni devşirmeye kalkanda devşirmek veya devşirilen insan bana göre kanı bozuk bir insandır. Şimdi sayın başkanım dilekçeyi yazdık dilekçe dernekler masasına gitti. Cevabı geldi beyan ettiniz. Her hangi bir şekilde bir derneğe veya bir partiye üye olmadığımı siz beyan ettiniz. Ondan sonra en son Amerikan konsolosu davasında beni götürdüler ifademi aldılar. Savcı Zekeriya Öz de ordaydı. İyi ki de avukatlarım gelmiş gelmeseydi aba altından sopa gösterecekti. Öyle yada böyle bu Amerikan konsolosluğu saldırısını buraya bağlamaya çalışacaktı. Ve bu da olmadı meydana çıktı. Onunla ilgili yazı yazdık beyan ettiniz geldi cevabı soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Ben hala niye tutukluyum? Benim suçum nedir? Ben bunu bilmiyorum yani tetikçi miyim? İddianamede tetikçi geçiyor yok ben istihbarat toplamışım fatih Çarşamba semtimde de yok sakal cüppe bırakmışım da bunların hepsi safsata. Bunları ben ispat edebilirim çarşambaya gitsek orda 10 tane adam var en azından. Herkes teyit edebilir. Ya, ne yaptım yani benim şu anki suçum nedir ben bunu bilmiyorum. Yatıyorum gidiyorum geliyorum yatıyorum. Ama şunu bir kere düşünmenizi arz ediyorum sayın başkanım, burası çok önemli 20 aydır ben sağ olsun burda birkaç kişi bana yardımcı olmaya çalışıyor. Benim sigara masraflarım var benim ihtiyaçlarım var. Ama benim ailem yok gelmiyor. Bana kimse gelmiyor herkes korkmuş. Benim gelenim gidenim yok ve herkes korkmuş. Şimdi 20 aydır ben buradayım. 20 aydır cezaevinde tek kişilik yerde kalıyorum ben tecvitte kalıyorum kendi arzumla isteğimle sinirli bir insanım siz de beni birkaç kere uyardınız sinirlenmeden konuş sakin konuş diye uyardınız. Bununla ilgili raporumda var heyet raporda yazdı verdi. Kısmetse bu hafta size sunacağım onu da yani şimdi sayın başkan, vicdanınızı elinize koyun siz ve heyetiniz olarak bir kere düşünün ben 20 aydır, he yok bana illa diyorsanız ki Erol biz seni tutacağız sen kışında buradasın yazında buradasın diyorsanız tamam, eyvallah ben bir şey demem ama, eğer beni tutacaksanız benim aylık masrafın en fazla 200 liradır. Burda 4 kişisiniz 50 şer liradan 200 lira para. Her ay ben bunu isterim sayın başkanım. Bu bir, ikincisi eğer beni kışın karda fırtınada tahliye edecekseniz etmeyin neden etmeyin, çünkü benim evim yok. Gidecek yerim yok. Eğer beni kışın tahliye ederseniz benim yol paramla otel paramı verin ben öyle çıkayım gideyim. Ha, bu zaman beni tahliye edecekseniz bu zamanlar ben giderim kendime bir ev bulurum yer bulurum bir bark bulurum kendimi toparlarım. Kışa hazırlık yaparım yani. Ama illa da beni tahliye etmeyecekseniz ben bileyim. Suçumu bileyim. İddia makamı çıksın desin ki Erol Ölmez sen bu suçu işledin sen bu suçu yaptın desin. Benim önüme bir somut delillerle belgelerle gelsin bana böyle bir gizli tanığın kalkıp da Erol Ölmezin yok işte Çarşambaya girmiş çıkmış da sakal cüppe yok öyle yani böyle yalanlarla dolanlarla 20 aydır cezaevindeyim. 20 ayımda bitmek üzere 21. aydan 5 gün aldım 6 gün aldım. Daha ben ne kadar tutuklu kalacağım ya, ben suçumu bilmiyorum benim suçumun ne olduğu tetikçiyi bıraktınız, istihbaratçıyı bıraktınız, silah ticareti yapanı bıraktınız, herkesi bırakıyorsunuz, peki benim suçum ne? Tabi ki benim suçum belli. Ben böyle gittim işte kendi yani dengesizliğim deyim ben size kalktım beyanlarda bulundum verdim. Ama ne yaptım beyanlarımı geri çektim. Bunlar dedim muhataba almayın diyerekten dilekçe verdim size bunun dışında başka da bir şey yok. yani bende ne var. Ha Fethullahçı gladyo diyorsanız Fethullahçı gladyo gazetesinde beni hala yazıyor. Eski gazeteleri aldım daha arkadaşlardan bir baktım yine beni yazmış. Yine yazıyor, Ergenekon’un tetikçisi Erol Ölmez olduğu meydana çıktı. Ya, bu ne Erol Ölmezmiş ben bunu anlayamadım ya. 4 tane sandalyeden aldığınız adam bir dakikada tetikçi oldu istihbaratçı oldu, örgütün en üst adamı oldu. Ya, sayın başkanım bir kere el vicdan diyorum ya beni tahliye edin bu zamanlar yok beni tahliye edecekseniz kışın diyorsanız ben yatarım. Çünkü benim ana yok baba yok benim kimsem yok ben yatarım ne olacak. Devlet bakıyor bana ekmek elden su gölden ben 3 öğün yemek yiyemiyordum normalde dışarıda yani böyleyse ben sizden rica ediyorum lütfen ayda 200 lira para istiyorum sayın başkanım. Benim ihtiyacım var teşekkür ederim. Artık kimseye yüklenmek istemiyorum. Lütfen veya beni tahliye edin teşekkür ederim. “

Sanık Selim Akkurt söz istedi verildi :” sayın başkanım ben bu tertip yüzünden işlemediğim suçlardan en ağır cezalara çarptırıldım. Yargılanmakta olduğum başka davamda kalmadı. Yani bana kurulan tertip amacına ulaştı. Artık tutukluluğumun kaldırılmasını talep ediyorum saygılarımla. “


Yüklə 0,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin